logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hüseyin Şen [2.B.], B. No: 2017/6883, 18/10/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HÜSEYİN ŞEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/6883)

 

Karar Tarihi: 18/10/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ali Erdem ŞAHİN

Başvurucu

:

Hüseyin ŞEN

Vekili

:

Av. Mahmut Nedim ELDEM

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun sosyal medya paylaşımları nedeniyle disiplin ve hapis cezaları ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Ankara'nın Çankaya ilçesinde bulunan Çankaya Rehberlik Araştırma Merkezinde rehber öğretmen olarak görev yapmaktadır.

3. Başvuru konusu sosyal medya paylaşımlarının ilgili kısmı şöyledir:

i. 5/8/2015 tarihinde Facebook hesabı üzerinden yapılan paylaşım:

"-MEB'de Rotasyon İptal Çapsız Bürokratlar Pragmatik Politikacılar: ...ve nihayet rotasyonun iptal edildiği bakanın bir televizyon konuşmasında ilan edildi... Bu süreç bakanlık bürokratları açısından uzun zamandır var olan gözlemimin bir kez daha tezahürünü ortaya koymuştur, o da ne kadar öngörüsüz oldukları. Eğitim iktidarın en yumuşak karnı ve en başarısız alan olduğu artık yadsınamaz bir gerçekliğe dönüşmüştür. Bu kadar öngörüsüz bürokratlarla eğitimin ve toplumun sürdürülebilirliğinin mümkün olamayacağını yaşayarak görmeye devam edeceğiz. Politika açısından ise AKP her geçen gün pragmatizm bataklığında çırpınmaya ve çırpındıkça da dibe vurmaya devam ettiğini göstermektedir. Her şeyi yeniden seçime (asla erken seçimdeğil) endeksleyen bir yandan şiddeti körükleyerek insanları güvenlik tercihinde bulunarak bu durumu kendilerine oya tahvil etmeye çalışmakta bir yandan da kendilerine oy kaybettirecek uygulamalarda da insanları mağdur edercesine kararsız, çelişkili kararların altına imza atmaktadırlar..."

ii. 21/8/2015 tarihinde Facebook hesabı üzerinden yapılan paylaşım:

- Cumhurbaşkanı Yüce Divan'da Yargılanmalıdır: AKP'nin ebedi başkanı anayasal suç işlemektedir. 10 Ağustos 2014'te ülke olarak Cumhurbaşkanı seçtiğimizi zannederken yaşanan bir yıllık süreçte ne yazık ki AKP'nin ebedi başkanını seçtiğimizi gördük. Gelinen noktada hukuk tanımazlığının ya da tolere edilebilirliği kalmamıştır. Bir yıldır fiili başkanlık sistemini ülkeye dayatarak ortaya koyduğu hukuk tanımazlığı, CHP'ye,.., hükumeti kurma görevi vermeyerek zirve yapmıştır. Bu durum çok açık bir şekilde Anayasal gasp olup Anayasal Düzen ve Bu Düzeninİşleyişine Karşı Suçlar başlıklı Türk Ceza Kanunu'nun 309. maddesinde tanımlanmıştır,..., AKP'nin ebedi başkanı olmakla birlikte birileri Cumhurbaşkanı dedikleri için ve de Cumhurbaşkanları sadece Yüce Divan'da yargılanabildiklerinden yapılması gereken hukukun gereğini yapmak ve Yüce Divan sürecini başlatmaktır. Anayasa'nın 105. maddesine göre "Cumhurbaşkanı vatana ihanetten dolayı,..., suçladıırılır, Anayasa Mahkemesi tarafından da Yüce Divan sıfatıyla yargılaması gerçekleştirilir. Artık iş siyasi partilere düşmektedir. Söylemlerinde ne kadar samimidirler bunu tarih gösterecektir..

iii. 25/8/2015 tarihinde Facebook ve bilatarihli Linkedln hesapları üzerinden yapılan paylaşım:

"-SÜRGÜN HİKAYEM: ...okul ve kurum yöneticilerinin görevden alınma sürecinde... yönetici arkadaşlarımızın itibarsızlaştırılarak görevden alınmalarına tepki göstermiş ve... dayanışma içerisinde olmaya çalışmıştım. Dayanışma içinde olmak, iktidarların mağdur ettiği kişilerin yanında olmak, iktidarların en çok korktukları şeydir... Benim bu duruşum iktidarı rahatsız etmiş, hakkımda yaratılan uyduruk senaryonun (ki en büyük senarist(!) ve yönetmenin(!) Beştepe'de kaçak sarayda yaşadığı bu ülkede) hayata geçirilmesi sonucu soruşturma açılmış..., soruşturmaya koşulan idarenin/iktidarın celladı rolüne soyunmuş... müfettişler ve bu senaryonun figüranlarınca hayata geçirilen,..., soruşturma raporuna dayanılarak,..., sürgünüm çıktı,..., Yer değişikliğinin ve cezanın bir hükmü yoktur. Bunların hukuk kırıntısı kalmış bir yargı tarafından dahi iptal edileceğinden adım gibi eminim..."

4. Anılan paylaşımlar nedeniyle başvurucu hakkında müfettişlere ve devlet büyüklerine karşı hakaret, aşağılama, iftira ve küçük düşürücü söylemlerde bulunmanın yanı sıra paylaşımlarının bir siyasi parti aleyhinde olduğu belirtilerek idari yönden disiplin soruşturması başlatılmıştır. Başvurucu ifadesinde özetle paylaşımları kendisinin yaptığını ve paylaşımlarının eleştirel mahiyette olduğunu belirtmiştir. Paylaşımlarında geçen "çapsız bürokratlar" ifadesiyle öğretmenlerin rotasyon iptali konusunda geleceği öngörememeyi kastettiğini ve bu kararı pragmatik olarak değerlendirdiğinden AK Partiyi eleştirdiğini ifade etmiştir. Bunun yanında başvurucu, Cumhurbaşkanı'nın seçildikten sonra AK Parti başkanlığını bırakmamasının ve fiilî olarak başkanlık sistemine geçmesinin anayasal bir suç teşkil etmesi nedeniyle Yüce Divanda yargılanması gerektiğini düşünmektedir. Başvurucu son paylaşımında ise Cumhurbaşkanlığı külliyesinde seçimlerin yenilenmesine ilişkin bir senaryonun kurgulandığını ve bu kurguyu yapanları eleştirdiğini, paylaşımlarında Cumhurbaşkanı'nı ve hiçbir devlet büyüğünü aşağılamadığını, Cumhurbaşkanı'na ve hiçbir devlet büyüğüne hakaret etmediğini veya iftira atmadığını belirtmiştir.

5. Soruşturma neticesinde başvurucunun paylaşımlarının bir devlet büyüğü olan Cumhurbaşkanı'na hakaret niteliğinde olduğu, siyasi parti olan AK Parti aleyhine ifadeler içerdiği belirtilerek başvurucu hakkında 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (o) alt bendi "herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak" uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının uygulanması teklif edilmiştir. Nihayetinde başvurucunun yükselebileceği kadronun son kademesinde olması nedeniyle brüt aylığından dörtte bir oranında kesinti yapılmasına il disiplin kurulunca karar verilmiştir.

6. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali talebiyle idare mahkemesine başvurmuştur. Mahkeme, başvurucunun ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyecek şekilde, bir siyasi parti aleyhine siyasi paylaşımlarda bulunduğunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Söz konusu karar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir.

7. Bunun yanında somut olaya konu paylaşımları nedeniyle başvurucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ceza soruşturması başlatılarak Cumhurbaşkanı'na hakaret suçundan cezalandırılması için iddianame düzenlemiştir. Yargılamayı yapan Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesi anılan suç yönünden eylemin sübuta erdiğini belirterek başvurucunun 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir. Anılan karar itiraz kanun yolunda kesinleşmiştir.

8. Başvurular çeşitli tarihlerde yapılmıştır.

9. 2018/5627 numaralı başvurunun kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2017/6883 numaralı başvuruyla birleştirilmesine Komisyonca karar verilmiştir. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; ifade özgürlüğü kapsamında kalan düşünce açıklamaları nedeniyle idari yönden disiplin cezası ile cezalandırılmasının, adli yönden ise mahkûm edilerek hakkında HAGB kararı verilmesinin ifade özgürlüğünü ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında verilen HAGB kararının ve disiplin cezasının kanuni dayanağı olduğu, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, kamu düzeni ve Cumhuriyet'in temel niteliklerinin korunması meşru amaçlarını izlediği, müdahalenin ölçülü, toplumsal bir ihtiyaca cevap verir nitelikte ve demokratik toplum düzeninde gerekli olduğu, bu sebeplerle de başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilmediği belirtilmiştir.

11. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

A. 2017/6883 Numaralı Başvuru Yönünden

13. Başvurucu, somut olaya konu sosyal medya paylaşımları nedeniyle hapis cezası ile cezalandırılmış ancak hakkında HAGB kararı verilerek beş yıl süreyle denetim altına alınmıştır. Bu nedenle söz konusu HAGB kararının başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahale oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Somut başvuruda öncelikle müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşılayıp karşılamadığı ele alınacaktır.

14. Anayasa Mahkemesi Atilla Yazar ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/1635, 5/7/2022) başvurusunda temel hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etkisi olduğu kabul edilen HAGB kurumunun kanunilik ölçütünü karşılayıp karşılamadığını kapsamlı bir biçimde incelemiştir (aynı kararda bkz. §§ 100-173).

15. Anayasa Mahkemesi Atilla Yazar ve diğerleri başvurusunda yaptığı değerlendirmelerde özetle bir bütün olarak HAGB kurumunu oluşturan mevzuatın başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin sürekli ihlallerine yol açan yapısal sorunlar ihtiva ettiği, söz konusu sorunları kanun koyucunun düzenlemesi dışında bir yolla, söz gelimi yargı organlarınca yapılan yorumlarla ortadan kaldırmanın mümkün olmadığı, mevcut durumda ilk derece mahkemeleri ve Yargıtayın başvuruya konu tüm kararlarda uygulama alanı bulan HAGB kurumunun başvurucuların Anayasa'nın 26. ve 34. maddeleri ile korunan anayasal haklarına yönelik ihlallerinin önüne geçemediği sonucuna ulaşmıştır (aynı kararda bkz. §173).

16. Somut başvuruda da Anayasa Mahkemesinin Atilla Yazar ve diğerleri kararında yer alan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi yukarıda yaptığı değerlendirmeler sonucunda eldeki başvuruya konu HAGB kurumunun uygulanmasından kaynaklanan müdahalenin kanunilik ölçütünü sağlamadığı kanaatine ulaşmıştır.

17. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. 2018/5627 Numaralı Başvuru Yönünden

18. Başvurucu, somut olaya konu sosyal medya paylaşımları nedeniyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmış ve anılan ceza başvurucunun brüt aylığından kesinti yapılarak uygulanmıştır. Bu nedenle söz konusu cezanın düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmelidir. İfade özgürlüğüne yönelik müdahalenin dayanağı olan 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (o) alt bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Müdahalenin kamu hizmetlerinin tarafsızlığı ve nesnelliğinin sağlanmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu, Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı değerlendirilmiştir. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Bu itibarla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.

19. Başvurucu somut olaya konu paylaşımları farklı tarihlerde Linkedln (mesleki ve profesyonel ilişkileri merkeze alan bir sosyal iş ağı) ve Facebook sosyal medya hesapları üzerinden yapmıştır. Başvurucu her iki hesabında da görev yeri dâhil olmak üzere kamu görevlisi kimliğine ilişkin bilgilere açıkça yer vermiştir. Bu itibarla başvurucunun açıklamaları yaptığı sırada kamu görevlisi (öğretmen) kimliğinin bilinir olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (kamu görevinin niteliğine ilişkin olarak bkz. Adem Talas [GK], B. No: 2014/12143, 16/11/2017, § 47; Sinan Akbulut, B. No: 2019/1396, 2/11/2022, § 34; benzer değerlendirmeler için bkz. Emre Kaya, 2018/26675, 20/12/2022, § 15; Hikmet Korkmaz ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, B. No: 2019/380, 11/5/2023, § 16 ).

20. Anayasa Mahkemesi birçok kararında öğretmenlik mesleğinin diğer kamu görevlilerine ve herhangi bir vatandaşa kıyasla toplum nezdindeki özellikli konumuna vurgu yaparak öğretmenlerin toplumsal meselelere ilişkin olarak yaptıkları ifade açıklamalarının toplumda daha fazla karşılık bulduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte öğretmenin tabi olduğu ödev ve yükümlülüklerin okulla sınırlı olmadığı, öğretmenin bir otorite figürü olmasından hareketle meslek hayatında tabi olduğu ödev ve yükümlülükleri belirli bir dereceye kadar okul dışında da devam ettirmesi gerektiğinin de altını çizmiştir (diğerleri arasından bkz. Elif Güneysu, B. No: 2017/31733, 7/10/2021, § 54; Cem Özaydın, B. No: 2017/26800, 13/1/2022, § 42; Hatice Deniz Aktaş ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, B. No: 2019/18481, 23/11/2022, § 41; ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı için bkz. Mahi/Belçika, B. No: 57462/19, 3/9/2020, § 32).

21. Somut olayda başvurucu, paylaşımlarında değindiği ana konuların (öğretmenlerin rotasyonu ve kendisinin görev yerinin değiştirilmesi) yanı sıra iktidar partisinin ülkede şiddeti körükleyerek insanların güvenlik tercihleri üzerinden seçimlerde oy kazanmaya çalıştığını, mevcut uygulamalarının kararsız ve çelişkili olduğunu ileri sürmüştür. Dahası Cumhurbaşkanı'nın seçiminden sonra AK Parti başkanlığını bırakmaması, fiilî başkanlık sistemine geçmesi vemuhalefet partisine hükûmeti kurma görevini vermemesi nedeniyle yüce divanda yargılanması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, son paylaşımında ise hakkında yapılan soruşturmanın uyduruk bir senaryo olduğunu belirttikten sonra en büyük senarist ve yönetmenin Beştepe'de yaşadığını belirterek Cumhurbaşkanı'nı işaret etmiştir. Başvurucu; ifadesinde, senarist ve yönetmen kavramlarını seçimlerin yenilenmesine ilişkin bir senaryonun kurgulandığını düşündüğü için kullandığını beyan etmiştir (bkz. §§ 3, 4).

22. Elbette bir kamu görevlisi olarak öğretmenlerin de herkes gibi bir olaya ilişkin herhangi bir düşünceye sahip olması ve onu paylaşması ifade özgürlüğü kapsamında mümkündür. Ancak somut olayda görevi gereği eğitim ve öğretime ilişkin kamu hizmetinden sorumlu olan başvurucu, paylaşımlarının bir kısmında (rotasyon ve disiplin soruşturması) idarenin işleyişini merkeze almış olsa da özellikle siyasi iktidar ve Cumhurbaşkanı'na yönelik kısımlarında (bkz. § 21) herhangi bir bağlam ve kapsam olmaksızın katı ve kesinlikle suçlayıcı bir dil kullanarak açıklamalarını takipçileriyle paylaşmıştır. İdare ise başvurucunun paylaşımlarını, bir kamu görevlisi olarak kendisinden beklenen özel bir güven ve tarafsızlık yükümlülüğüne aykırı bulmuştur. Gerçekten de başvurucunun herkesin erişimine açık sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımların içeriği ve farklı tarihlerde yapıldığı dikkate alındığında spontane bir tepkinin sonucu olmadığı ve beraberinde birtakım riskleri getirdiği söylenebilir. Dolayısıyla başvurucunun paylaşımıyla -öğretmenlik mesleğinin etki alanı değerlendirildiğinde- başta öğrencileri olmak üzere ondan nesnel davranması beklentisi olan diğer kişiler üzerinde tek yanlı, uygunsuz ve şiddetli etkiler yaratmaya elverişli fikirlerin aşılanması tehlikesi yarattığı kabul edilmelidir (benzer değerlendirmeler için Hatice Deniz Aktaş ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, § 42; spontane tepkinin değerlendirildiği çok sayıda karar arasından bkz. Evrim Sönmez, B. No: 2019/2241, 12/7/2023, § 25).

23. Bunun yanında başvurucunun 7/6/2015 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimlerinin yenilenmesi tartışmalarının yükseldiği ve terör örgütlerinin faaliyetlerini artırdığı bir dönemde iktidarın şiddeti körükleyerek oy kazanmaya çalıştığını, Cumhurbaşkanı'nın ise seçimlerin yenilenmesi için senaryo kurguladığını iddia etmesinin hâlihazırda gergin ve kutuplaşmış olan toplumda şartların daha da ağırlaşmasına sebep olması ihtimali vardır. Dolayısıyla belirli aralıklarla ve istikrarlı şekilde yapılan söz konusu paylaşımların siyasi partiler lehine veya aleyhine başkalarını ikna etme çabası olarak kabul edilecek açıklamalardan olduğu ve propaganda düzeyine ulaştığı değerlendirilmiştir (2015 yılının ikinci yarısından itibaren yükselen terör olayları için bkz. Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 9/5/2019, §§ 10-13; siyasi temelli ifade açıklamalarının değerlendirilmesinde kullanılan ilkeler için bkz. Sinan Akbulut, § 34).

24. Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında Anayasa Mahkemesi, başvurucunun kamu görevlisi sıfatıyla doğrudan siyasi bir partiye yönelik açıklamalar yaparak kamu görevlisinin hakkında disiplin cezasına hükmedilmesini gerektirecek davranışlardan kaçınma yükümlülüğünün gereklerine aykırı davrandığı ve bu itibarla uygulanan disiplin cezasının zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiği sonucuna ulaşmıştır (disiplini etkileyen davranışlardan kaçınma yükümlülüğüne ilişkin olarak bkz. Yasin Agin ve diğerleri [GK], B. No: 2017/32534, 21/1/2021, § 63; Şah İsmail Harmancı, B. No: 2018/15359, 17/11/2021, § 38; disiplin hukukunun amaçları için bkz. Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, B. No: 2018/24874, 31/3/2022, § 53).

25. Hiç şüphesiz disiplin cezaları memurların kariyerleri üzerinde bir tesir bıraktığı gibi kanunlarda yazılı hâllerde memur statüsünün sona ermesine de neden olabilir. Somut olayda ise başvurucunun mevcut müdahale seçenekleri arasından eyleminin ağırlığına karşılık gelen disiplin cezası uyarınca cezalandırıldığı görüldüğünden müdahalenin orantısız olmadığı değerlendirilmiştir.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu ve Anayasa'nın 26. maddesinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

27. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

28. Anayasa Mahkemesi Atilla Yazar ve diğerleri kararında yaptığı değerlendirmeler sonucunda HAGB kurumunun bizatihi kendisinin mevcut sistemde kamu gücünü kullanan organlarca gerçekleştirilen keyfî müdahaleleri engelleyemediği, süregelen temel hak ve özgürlük ihlallerini gidermeye yetersiz bir sistem olduğu ve bu sistem sorunu içinde Anayasa Mahkemesince HAGB uygulanan diğer tüm dosyaların esaslarına girilerek her birinin tek tek incelenmesi yerine bu konuda yeni ihlallere yol açılmayacak şekilde yasal düzenleme yapılması gerektiği kanaatine ulaşmış ve benzeri yeni ihlallerin önüne geçilebilmesi için ihlale yol açan kanuni düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğimi ifade ederek kararın bir örneğini yasama organına göndermiştir (Atilla Yazar ve diğerleri, §§ 193-196).

29. Öte yandan Atilla Yazar ve diğerleri kararında HAGB kurumunda yapısal bir sorunun bulunduğunun tespit edilmesi somut başvuru bağlamında başvurucunun ihlalden kaynaklanan mağduriyetini bütünüyle gidermemektedir. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı merciince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

30. Yargı merciince yapılacak yeniden yargılamada beraat veya denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmemesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranılması durumunda veya ölüm nedeniyle düşme kararı verilmeyecekse yapılması gerekenler Atilla Yazar ve diğerlerikararında şu şekilde sayılmıştır (aynı kararda bkz. § 198):

i. Başta gerekçeli karar hakkı olmak üzere adil yargılama hakkının tüm güvencelerinin sağlandığı bir yargılama yapılmalıdır (aynı kararda bkz. §§ 124-142).

ii. Sanığa HAGB’yi kabul edip etmediği sorulmadan önce hüküm kurulmalı ve sanık kurulan hükmün sonucundan tefhim veya tebliğ yoluyla haberdar edilmelidir (aynı kararda bkz. §§ 159-164). Huzurda bulunmayan sanığa aynı tebligat evrakıyla, kurulan hükmün sonucunun bildirilmesi ve HAGB’yi kabul edip etmediğinin sorulması mümkündür.

iii. Kanun yolu incelemesi yapan mercinin şablon gerekçelerle ve yalnızca HAGB kurumunun şeklî koşulları yönünden bir inceleme yapmayarak usul ve esasa ilişkin tüm hukuka aykırılık iddialarını incelemesi, bunlara makul bir gerekçe ile cevap vermesi ve çatışan tüm menfaatleri dengelemesi gerekmektedir (aynı kararda bkz. §§ 143-158).

31. Başvurucu, henüz açıklanmamış bir hükmün ileride açıklanması tehdidi altında bırakılarak belirli bir süre -bir yükümlülük öngörülmeksizin- yalnızca denetim altına alınmıştır. Buna ek olarak hükmün açıklanması hâlinde başvurucunun kanun yoluna başvurma hakkı olduğu da nazara alındığında ihlal tespiti ve yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı değerlendirildiğinden tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. 2017/6883 numaralı başvuru yönünden Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. 2018/5627 numaralı başvuru yönünden Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesine (E:2015/1976, K:2016/1718) GÖNDERİLMESİNE,

D. Tazminata ilişkin talebin REDDİNE,

E. 1. 2017/6883 numaralı başvuru yönünden 257,50 TL harç ve 18.800 TL vekalet ücretinden oluşan 19.057,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

2. 2018/5627 numaralı başvuru yönünden yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hüseyin Şen [2.B.], B. No: 2017/6883, 18/10/2023, § …)
   
Başvuru Adı HÜSEYİN ŞEN
Başvuru No 2017/6883
Başvuru Tarihi 16/3/2017
Karar Tarihi 18/10/2023
Birleşen Başvurular 2018/5627

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun sosyal medya paylaşımları nedeniyle disiplin ve hapis cezaları ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü Kamu görevlisi disiplin cezası İhlal Yeniden yargılama
İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi