TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
METİN EVECEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/744)
|
|
Karar Tarihi: 4/4/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Metin EVECEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Burak
EVECEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, darbe teşebbüsü sonrasında yürütülen soruşturmalar
kapsamında bir öğretmen hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış; bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Kamu makamları, soruşturma mercileri ve
yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında
Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar
yürütülmüş ve çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 51, Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/01/2018, § 12).
11. Bu kapsamda Şereflikoçhisar Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından Evren (Ankara) ilçesinde bulunan Eti Holding Ortaokulunda Türkçe
öğretmeni olarak görev yapan başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler
hakkında FETÖ/PDY'nin Şereflikoçhisar eğitim
yapılanmasıyla bağlantılı olarak soruşturma başlatılmıştır.
12. Öte yandan Evren İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünce 25/7/2016
tarihinde, FETÖ/PDY ile bağlantısı sebebiyle başvurucunun görevden
uzaklaştırılmasına karar verilmiştir. Başvurucu 1/9/2016 tarihinde Olağanüstü
Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi'yle kamu görevinden çıkarılmıştır.
13. Şereflikoçhisar Cumhuriyet Başsavcılığı 29/7/2016 tarihinde,
başvurucunun konutunda ve aracında arama yapılmasına, arama sırasında suç
konusu olabilecek delillere el konulmasına karar verilmesi için Şereflikoçhisar
Sulh Ceza Hâkimliğinden talepte bulunmuş ve bu talep Hâkimlik tarafından aynı
tarihte kabul edilmiştir.
14. Başvurucu, arama kararı sonrasında aynı gün gözaltına
alınmış; konutunda ve aracında yapılan arama sonrasında cep telefonu ve
bilgisayarına el konulmuştur.
15. 30/7/2016 tarihinde ilgili kolluk birimi tarafından
başvurucunun ifadesi alınmıştır. Bu ifade işlemi sırasında başvurucuya FETÖ/PDY
üyesi olma ve 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili bazı isnatlar yöneltilmiştir.
16. Başvurucu 31/7/2016 tarihinde ise Şereflikoçhisar Cumhuriyet
Başsavcılığında ifade vermiştir. Başvurucunun ifadesi şöyledir:
"... Her ne kadar verilen ifadelerde
benim militan derecesinde terör örgütü üyesi olduğum, cemaat yapısı içerisinde
mütevelli heyeti olarak adlandırılan grup içerisinde bulunduğum iddia edilmiş
ise de bu beyanlar tamamen asılsızdır. Ben Evren ilçesinde Eti Holding
Ortaokulunda Türkçe öğretmeni olarak görev yapıyorum. Yaklaşık 2 yıldan beri
aynı okulda eğitim vermekteyim ... FETÖ/PDY terör örgütüyle herhangi bir
irtibatım bulunmamaktadır. Cemaat sohbetlerine hiç katılmadım. Asya Bankası
nezdinde hesabım bulunmaktadır. 2014 yılı Şubat veya Mart ayında 3,000 $
yatırdım. Darbe teşebbüsünden 3 hafta önce de gördüğüm lüzum üzerine parayı
çektim. Ayrıca 2014 yılı Mart ayından itibaren bireysel emeklilik hesabı
açtırdım. Bu bankaya ait kredi kartım bulunmaktadır. 4-5 gün önce bu bankaya
ait hesaplarımı kapatmak istesem de yetkili kimseye ulaşamadım. Zaman gazetesi
üyeliğim vardır ancak çocuğumun üniversite sınavına hazırlanması, gazetenin de
deneme sınavı kitapçığı vermesi sebebiyle üye oldum ve üyeliğim 2015 yılına
kadar sürdü. Yaklaşık 4-5 gün önce eşim S.E. adına bulunan Halk Bankası maaş
hesabımda biriken 21.150,00 TL tutarındaki parayı eğitim masrafları sebebiyle
oğlum F. E.' e ait İş Bankası'nda bulunan hesaba aktardık. Bunun dışında
herhangi bir para alış verişim olmamıştır. Taşınır taşınmaz mal alım satımı
yapmadım. EI konulan telefonumu yaklaşık 4 yıl önce aldım. Telefonun İnternet
bağlantısı yoktur. Kakao Talk ve Bylock isimli
programlar bulunmamaktadır. Ayrıca 2014 yılı içerisinde Aktif Eğitim Sen'e 2.
kez üye oldum. 1/7/2016 tarihinde Aktif Eğitim Sen'e ait üyeliğinden
çekildim."
17. Şereflikoçhisar Cumhuriyet Başsavcılığı aynı tarihte, anayasal düzeni ortadan
kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs
etme, dinî inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık ve silahlı
terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanması istemiyle başvurucuyu
Şereflikoçhisar Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
18. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesi şöyledir:
"... Atatürk ilke ve inkılapları
doğrultusunda görev yapan bir öğretmenim. Türkiye Cumhuriyetini yıkmak gibi bir
niyetim yok, vatanına milletine bağlı bir kişiyim, yaptıkları bu davranışlar
nedeniyle FETÖ terör örgütünü lanetliyorum ... ben hiçbir sohbet ve dini
faaliyetlerine katılmadım, dini konularda ihtiyacım olursa kitaplardan
yararlanırım. Mütevelli heyeti içinde de yer almadım. Suçlamaları kabul
etmiyorum, maddi yardımda da bulunmadım, himmet adı altında para toplamadım
himmetin ne olduğunu da bilmiyorum. Bankasya'ya BDDK
el koyduktan sonra 3.000 Dolar para yatırmıştım, buraya para yatırma nedenim
faizsiz sistem olduğundan ve sadece kar payı verdiğindendi, darbeden 3 hafta
önce de bu parayı çektim. Aktif Eğitimsen'e 17-25
Aralıktan önce üye olmuştum daha sonra kapandı, 17-25 Aralıktan sonra 2014
yılının şubat veya mart ayında tekrar üye oldum, üye olmaktaki amacım;
Bakanlığın izni ile açılmış olması ve benim kurum amirlerim bu sendikaya
girilmemesi gerektiğini söylemedikleri için ben bu sendikaya üye oldum. Bu
sendikadan 1/7/2016 tarihinde gördüğüm lüzum üzerine ayrıldım. Sendika
faaliyetlerinin fayda sağlamadığını düşündüğümden dolayı ayrıldım, sendika bana
fayda sağlamadı, sendikanın cemaatle olan bağlantısını bilmiyorum bilsem kayıt
olmazdım, böyle bir hainlik yaptıklarını bilsem kesinlikle kayıt olmazdım ...
Oğlum2015 yılında Maltepe dershanesine giderken deneme sınavı verdiği için
Zaman gazetesine üye olmuştum, oğlum üniversiteyi kazandıktan Zaman gazetesine
üyeliğimi sonlandırdım ..."
19. Şereflikoçhisar Sulh Ceza Hâkimliğince 31/7/2016 tarihinde,
başvurucunun anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük
Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye
teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme, dinî inanç ve duyguların istismarı
suretiyle dolandırıcılık ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından
tutuklanmasına karar verilmiştir.
20. Hâkimliğin tutuklama kararının ilgili bölümü şöyledir:
"Şüpheli METİN EVECEN'e
isnat edilen ... suçlarının vasıf ve mahiyeti, dosyada mevcut delil durumu,
delillerin henüz tamamen toplanmamış oluşu, şüphelinin delilleri yok etme
gizleme veya değiştirme, tanıklar veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunulması ihtimali, şüphelinin üzerine atılı suçların CMK'nın 100/3.maddesinde sayılan katalog suçlardan oluşu,
işin önemi, bu suçlar için yasada öngörülen ceza miktarı, şüphelinin kaçma
şüphesi bulunduğu ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı gözönüne alınarak ... Tutuklanmasına ... [karar
verildi.]"
21. Başvurucu 5/8/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz
etmiştir. Aksaray Sulh Ceza Hâkimliğince 2/9/2016 tarihinde "Şüphelinin
üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suçun yasada öngörülen
alt ve üst hadleri, alabileceği olası ceza miktarı, tutuklanmasını gerektirir
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçun CMK
100/3.ve devam maddelerinde belirtilen katalog suçlardan olması" gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
22. Başvurucu, anılan kararı 21/9/2016 tarihinde öğrendiğini
bildirmiştir.
23. Başvurucu 26/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
24. Şereflikoçhisar Cumhuriyet Başsavcılığının 14/4/2017 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde
kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucu dışında on üç şüpheli hakkında da
benzer suçlardan cezalandırma talebinde bulunulmuştur.
25. İddianamede ilk olarak FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün
kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle
kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hangi
tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna değinilmiştir. Devamında ise örgütün
Şereflikoçhisar yapılanmasına ilişkin unsurlara yer verilmiştir.
26. İddianamede, başvurucunun gerek organik olarak gerekse
örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY terör örgütü hiyerarşisi
içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle
özetlenebilir:
i. Başvurucunun Şereflikoçhisar ilçesindeki millî eğitim
yapılanması içinde bulunduğu ve "mütevelli heyeti"nde
görev yaptığı ileri sürülmektedir. Bu kapsamda;
- A.T. isimli bir kişinin FETÖ/PDY'nin
Şereflikoçhisar ilçesindeki millî eğitim yapılanmasından sorumlu kişi olduğu
belirtilmiştir. Buna göre A.T. kendi biriminde yer alan örgüt üyelerine emir ve
talimat vermekte, yapılan örgütsel nitelikli toplantıların konusunu
belirlemekte, ayrıca örgütün bu birimdeki mali yapısını kontrol etmekte ve buna
ilişkin hesabı bir üst birimi olan ilçe imamına aktarmaktadır.
- Başvurucunun A.T. isimli kişiye bağlı olarak çalıştığı,
kendisine ait bir grubunun bulunduğu ve söz konusu grupla sohbet adı altında
toplantılar yaptığı, bu toplantılarda -FETÖ/PDY'nin
kurucusu ve lideri olan- Fetullah Gülen'e ait
kitapları okuduğu ve videoları izlettiği, toplantılarda diğer şahıslardan
"himmet" adı altında para aldığı, bu şekilde elde ettiği paraları
A.T.ye teslim ettiği ifade edilmiştir.
- İddianamede başvurucunun üyesi olduğu belirtilen
"mütevelli heyetleri"ne ilişkin olarak şu
açıklamalara yer verilmiştir:
"Örgütün himmet yolu
ile sağladığı gelirler genel olarak mütevelli heyetleri vasıtası ile
toplanmaktadır. Örgütün sohbet gruplarında yer alan kişilerden; sohbet
toplantılarına düzenli olarak katılıp verilen görevleri yerine getiren, örgütün
verdiği talimatları sorgulamaksızın itaat eden ve maddi gücü yerinde olan
kimseler seçilerek mütevelli heyeti üyesi yapılmaktadır. Sohbet gruplarında
zekât, burs, kurban ve himmet adı altında paralar toplanırken; mütevelli heyeti
üyesi kişiler ayrıca bir ışık evinin maddi ihtiyaçlarından sorumlu
tutulmaktadır.
Mütevelliler topladıkları parayı sohbet
hocasının yanında getirdiği muhasebecilere vermektedir. Örgütün mali
kayıtlarını bu muhasebeciler tutmaktadır. İl imamının da bir muhasebecisi
bulunmakta ve il genelinde mali kayıt tutmaktadır.
Mütevellide yer alanlar arasından her üç
mütevelli heyetinden bir mali heyet teşekkül edecek şekilde isimler
seçilmektedir. Mali heyetler yurtdışında bulunan örgüte ait yurt ve okulların
yapımı için ihtiyaç duyulan paranın hangi mütevelli heyetinden ne kadar toplanacağına
karar vermektedir. Mali heyet toplantıları dünyanın her yerinde Salı günleri
sabah namazından sonra gerçekleştirilmekte ve bu toplantılara mütevelli heyet
sohbet hocaları da katılmaktadır.
İlçe imamlarının sorumluluğu altında bulunan
mütevelli heyetlerinin üstünde, il imamlarının sorumluluğundaki il mütevelli
heyeti yer almaktadır. İl genelinde ne kadar para toplanacağına ise ilin bağlı
bulunduğu bölgenin toplantısında karar verilmektedir.
Burada alınan karar mütevelli heyet toplantısı
adı altında yılda bir kez düzenlenen gizli toplantıda mensuplara
aktarılmaktadır. Kişilerden alınan himmet vaadi, nakit, çek, senet karşılığı
olarak tahsil edilmekte; çek ve senetlerin ödenememesi halinde icra yoluna
başvurulmaktadır.
İl imamının koordinesinde en az bir kez
mütevelli heyeti üyelerinin katılımı ile düzenlenen Kamplar esnasında dini
duygular istismar edilerek himmet, zekât, kurban ve öğrenci bursu adı altında
toplanan paraların artırılması sağlanmakta, toplanan paraların karşılığının
Cennet ile mükâfatlandırılmak olacağı vurgulanmaktadır. Mütevelli heyeti
mensupları, iş adamlarının kurduğu sivil toplum kuruluşlarına üye yapılmakta,
kimin hangi STK’ya üye olacağı sohbet abisi tarafından belirlenmektedir. Örgüt
bu kuruluşların başkan ve üye seçimlerinde söz sahibi olmayı böylelikle de
hükümete baskı yapabilmeyi hedeflemektedir."
- Şereflikoçhisar
ilçe imamı olduğu belirlenen H.B. ifadesinde; A.T.nin
millî eğitim yapılanmasının "abisi" (sorumlusu) olduğunu, M.O., Y.D.,
F.S., R.Y., B.S, O.S., N.Ş.,
H.İ.A., Ö.G., F.K. ve B.V ile birlikte başvurucunun mütevelli olarak görev
yaptıklarını, bu şahısların sohbet verdiklerini, kendilerine ait gruplarının
olduğunu, gruplardan topladıkları himmet paralarını millî eğitim sorumlusu olan
A.T.ye teslim ettiklerini, eğitim biriminin tüm ihtiyaçlarının toplanan himmet
paralarından karşılandığını, arta kalan paranın ise A.T. tarafından kendisine
verildiğini, A.T. ile haftalık olarak yaptıkları toplantılarda nereye ne kadar
harcama yaptığını ayrıntılı olarak bildirdiğini, millî eğitimden elde edilen
himmet paralarına ilişkin muhasebenin B.S. tarafından tutulduğunu ifade
etmiştir.
- Kimliği gizlenerek dinlenilen bir tanık (Temmuz) ifadesinde;
millî eğitim yapılanmasında kimin hangi grupta olacağına tüm öğretmenlerin tabi
olduğu A.T. ve yardımcıları olan M.O., Y.D., F.S., R.Y., B.S, O.S., N.Ş., H.İ.A.nın
karar verdiğini, bu kişilerin mütevelli olduklarını, ayrıca başvurucunun da bu heyet içinde yer aldığınıbeyan etmiştir.
- HTS kayıtlarında başvurucunun haklarında bu dosya üzerinden
soruşturma yürütülen (ve mütevelli heyette yer alan) A.T., M.O., B.S., B.V.,
Y.D., N.Ş., F.S., Ö.G. ve R.Y. isimli kişilerle sık aralıklarla telefon
görüşmelerinde bulunduğu, bu durumun başvurucunun örgütün milli eğitim kanadının
hiyerarşik yapısı içinde olduğunu gösterdiği, ayrıca haklarında farklı
dosyalardan örgüt üyeliği suçundan soruşturma yürütülen birçok kişi ile de
görüşme kayıtlarının bulunduğu iddia edilmiştir.
ii. Başvurucunun eğitim faaliyetleri adı altında örgüte eleman
kazandırmak amacıyla kurulan, bu yönde faaliyet gösterdiği belirtilen Tuzgölü Eğitimciler Derneğinin üyesi olduğu ileri
sürülmüştür.
iii. Başvurucunun FETÖ/PDY terör örgütünün eğitim kanadının
sendikası olduğu bilinen ve bu kapsamda 23/7/2016 tarihli 667 Sayılı Olağanüstü
Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile
kapatılan Aktif Eğitimciler Sendikasına (Aktif-Sen) üye olduğu, bu üyeliğin
4/2/2014 tarihinde başladığı, 1/7/2016 tarihinde ise sona erdiği ileri
sürülmüştür.
iv. Başvurucunun FETÖ/PDY'nin yayın
organlarından olduğu belirtilen Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisi için
11/7/2014 ile 10/9/2015 tarihleri arasında Işık Yayıncılık Ticaret Anonim
Şirketi üzerinden kredi kartı ile ödeme işleminde bulunduğu, özellikle 2015
yılı içinde birden fazla aboneliğinin bulunmasının örgütün yayın organlarını
takipten öte örgüte mali destek sağladığı anlamına geldiği, söz konusu gazete
ve derginin dağıtımının yapıldığı Cihan Medya Dağıtım Anonim Şirketinin
FETÖ/PDY terör örgütünün yayın/dağıtım organlarından biri olduğu ve Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredildiği, Işık Yayınları Anonim Şirketinin
ise 667 sayılı KHK ile kapatılan şirketlerden biri olduğu ileri sürülmüştür.
v. Başvurucunun FETÖ/PDY'nin finans
kuruluşu olduğu belirtilen Bank Asyadaki hesap
hareketlerinin örgüte destek mahiyetinde olduğu, ayrıca örgütle bağlantılı
sivil toplum kuruluşlarına maddi destek sağladığı ileri sürülmüştür. Bu
kapsamda;
- FETÖ/PDY'nin amacını gerçekleştirmek
için mali kaynağa ihtiyaç duyduğu, bunun himmet, bağış gibi adlarla halktan
veya örgüt mensuplarından toplanan paralarla temin edildiği, bununla birlikte
örgütün suçtan elde ettiği gelirleri aklama yöntemiyle Banka Asyanın araç olarak kullanıldığı, bankanın örgüt lideri Fetullah Gülen tarafından yönetildiği husususun Mali
Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
(BDDK) raporları ile tespit edildiği, elindeki mali gücünü ve kendisini bu güce
ulaştıran kaynakları kaybetmek istemeyen örgütün anılan Bankanın desteklenmesi
yolunda çağrılar yaptığı, bu amaçla Fetullah Gülen'in internet ortamında yayımlanan bir
konuşmasında Bankanın likitide (nakit para) durumunun
artırılması için örgüt üyelerinin ve bu kişilerin çevresindeki şahısların
Bankaya yönlendirilmesi konusunda açık bir talimat verdiği, bu talimata
istinaden örgütün yayın organları vasıtasıyla şahısların Bankaya
yönlendirilmesi konusunda açıkça propagandaların yapıldığı, özellikle 2013 yılı
Aralık ayından itibaren 2014 yılı da dâhil olmak üzere Banka üzerinden olağan
bankacılık faaliyetleri ile bağdaşmayacak nitelikte para yatırma, hesap
açtırma, bireysel emeklilik başvurusu, katılım hesabı açma, kredi kartı
kullanımı gibi bankacılık işlemlerinde artışların meydana geldiği, bu durumun
örgüt liderinin çağrısına istinaden örgüt üyeleri tarafından mali destek
sağlamak amacıyla yapıldığı ve bu şekilde örgüte fon sağlandığı belirtilmiştir.
- Başvurucunun Bank Asya'da hesabının olduğu, bu hesapta 2014
yılı Eylül ayında 6.840,21 TL, Ekim ayında 6.654,81 TL, Kasım ayında 6.655,72
TL şeklindeki miktarlarda para bulunduğunun tespit edildiği, hesaptaki en
yüksek miktarın ise 2015 yılı Eylül ayında 9.294,68 TL'ye ulaştığı, bu hesaba
bağlı kredi kartının da aktif bir şekilde kullanıldığı ileri sürülmüştür.
Ayrıca başvurucunun Asya Emeklilik ve Hayat üzerinden bireysel emekliliğinin
bulunduğu, buna ilişkin aylık ödemeyi Bank Asyaya ait
kredi kartı üzerinden gerçekleştirdiği, son ödemesinin 15/7/2016 tarihinde
olduğu, böylelikle örgütün mali kaynağını oluşturan ve bu yolla gelir elde
ettiği Bank Asyadaki hesabını aktif olarak kullandığı
iddia edilmiştir.
- TMSF, 3/2/2015 tarihinde FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu
değerlendirilen Bank Asyanın yönetimine el koymuş,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ise anılan Bankayı 29/5/2015
tarihinde TMSF'ye devretmiştir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantıları olduğu belirtilen çok sayıda ticari kuruluşa da kayyım atanmıştır
(Aydın Yavuz ve diğerleri, §35).
- FETÖ/PDY örgütünün diğer bir mali kaynağını oluşturan ve bu
kapsamda 667 sayılı KHK ile kapatılan "Kimse Yok mu Yardımlaşma ve
Dayanışma Derneği"ne 12/1/2014 ile 1/7/2016
tarihleri arasında cep telefonu üzerinden mesaj yoluyla 151 kez bağışta
bulunduğu ve bu şekilde örgüte maddi yardımda bulunduğu ileri sürülmüştür.
27. İddianamede başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin olarak
yapılan hukuki değerlendirmenin ilgili bölümü şöyledir:
"...Soruşturmaya konu
olayın şüphelilerinden [başvurucunun] ... Milli eğitim yapılanması içerisinde mütevelli olarak
yer alması, dernek üyeliği, HTS kayıtları, Aktif-Sen üyeliği, örgüte ait gazete
ve dergi aboneliği, Bank Asya hesabının varlığı ve söz konusu hesaptaki
hareketlilik, örgüt hiyerarşisi içerisinde yer aldığına dair tanık beyanları
dikkate alındığında, şüphelinin hem organik bağ yönünden hem de örgütsel
nitelikli eylemlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu bakımından örgüt
hiyerarşisi içerisinde yer aldığı hususunun net olarak ortaya konulduğu, bu
bakımdan başvurucunun olaya konu eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 314/2.
maddesinde yer verilen silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu oluşturduğu,
şüphelinin örgüte himmet adı altında para vermesi ve yine örgüte mali kaynak
sağlayan diğer eylemlerinin 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanunun 4/1. maddesinde yer verilen suçu oluşturduğu hususu
düşünülebilir ise de; anılan Kanun hükmünün son cümlesinde 'fiili daha ağır
cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.' şeklinde belirlemeye yer verildiği, bu bakmından şüphelinin eyleminin anılan maddeye göre daha
ağır nitelikte olan silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu oluşturması ve
himmet verme eyleminin söz konusu suç içerisinde erimesi karşısında anılan
Kanun hükmünün başvurucuyönünden tatbikinin mümkün
olmadığı,
Başvurucunun anılan eyleminin 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununun 3. maddesinde yazılı bulunan terör suçları arasında
yer aldığı, bu bakımdananılan eylemler açısından aynı
kanunun 5. maddesinde yazılı bulunan artırım sebebinin uygulanmasının gerektiği[anlaşılmıştır].
...
Başvurucu hakkında; "Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs
etme, devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya
teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme, dini inanç ve duyguların istismarı
suretiyle dolandırıcılık" suçlarından
ise kovuşturmaya yer olmadığına ... [karar
verilmiştir.]"
28. Aksaray 2. Ağır Ceza Mahkemesi 24/4/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar
vermiş ve E.2017/137 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamış, aynı
gün yapılan tensip incelemesi ile başvurucunun tutukluluğunun devamına karar
verilmiştir.
29. Başvurucu, yargılama aşamasındaki savunmasında özetle tanık
H.B. ve gizli tanık "Temmuz"un beyanlarını
kabul etmediğini, birlikte yargılandığı sanıkları Aktif Eğitim Sen'den ve halı
saha maçlarından tanıdığını, hiçbir biçimde bu sanıklarla sohbet toplantısı
yapmadığını ve mütevelli grubunda bulunmadığını, ayrıca Bank Asya'da hesabının
olduğunu ve bu hesaba faizsiz bankacılık işlemi olduğu için 3.000 ABD doları
yatırdığını, her ay düzenli bir şekilde para yatırmadığını, Bank Asya'ya para
yatırmasının Fetullah Gülen'in talimatı ile bir
alakasının bulunmadığını, soruşturma sırasında bu yapıyı duyduğunu, "Kimse
Yok Mu Derneği"ne bağış yapmadığını, sadece
birkaç defa mesaj attığını, 150 kez bağışta bulunmadığını, Zaman gazetesine
Şereflikoçhisar Maltepe Dershanesine giden ve üniversiteye hazırlanan oğlunun
denemeleri alabilmesi amacıyla abone olduğunu ifade etmiştir.
30. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir ve başvurucunun tutukluluk durumu devam
etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
31. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutuklama nedenleri" kenar
başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda
kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununda yer alan;
...
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
..."
32. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu
husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla
gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa
sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine
verilir ve bu husus kararda belirtilir."
33. 6/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Silâhlı örgüt" kenar
başlıklı 314. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci
bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya
yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye
olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir."
34. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu'nun "Cezaların
artırılması" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi şöyledir:
"3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları
işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya
adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur."
35. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/12/2017 tarihli ve
E.2017/1862, K.2017/5796 sayılıilamının ilgili bölümü
şöyledir:
"... Nihai amacı, Devletin Anayasal
nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör
örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve
toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak
için her yolu mübah gören fakat sözde meşrutiyetini
sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için
yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize
olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında; örgütün kurucusu,
yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer
alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından
haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de, bir ve ikinci katmanlarda
yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi
ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı,
bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey
hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda
'paralel yapı' veya 'terör örgütü' olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların
yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin
paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve
mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut
delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul
edilemeyeceği değerlendirilerek, bir Devlet okulunda öğretmen olarak görev
yapan, örgütle irtibatlı olduğu için kapatılmasına karar verilen sendikaya üye
olan, örgütün kriptolu iletişim ağı olan ByLock
iletişim sistemini kullanmayan ancak 25/9/2014 ve 13/10/2014 tarihlerinde örgüt
liderinin talimatı doğrultusunda anılan örgütle irtibatlı Bank Asya’ya eşi
adına para yatıran sanığın faaliyetlerinin, silahlı terör örgütünün hiyerarşik
yapısına dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluluk içermemesi karşısında örgüt üyesi olarak kabul
edilmesine yasal olanak bulunmadığından, konusu suç oluşturmayan ancak örgüt
liderinin talimatı doğrultusunda amaca hizmet eden faaliyetlerin yardım suçunu
oluşturacağı..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 4/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
37. Başvurucu; tutuklama nedenlerinin bulunmadığını, tutuklamaya
neden olabilecek hiçbir maddi olgunun kararda gösterilmediğini, tutuklama
kararının gerekçesiz olduğunu ve tutuklama tedbiri yerine adli kontrol
tedbirlerinin uygulanmadığını belirterek masumiyet karinesinin, adil yargılanma
hakkının ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş
ve tazminat talebinde bulunmuştur.
38. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkındaki soruşturmanın 15
Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ/PDY örgütü kapsamında yürütüldüğü,
tutuklama için kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, kararın yeterince gerekçe
ihtiva ettiği ve tutuklamanın ölçülü olduğu belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun
tutuklanmasının olağanüstü hâl ilanı dikkate alınarak bir değerlendirme
yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
39. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
40. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da,
savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez;
suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
41. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
42. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B.No: 2012/969, 18/9/2013, §16). Başvurucunun
şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla
başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
43. Anayasa Mahkemesi, Aydın
Yavuz ve diğerleri (Aynı kararda bkz. §§ 187-191) kararında,
olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin
bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel
hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir.
Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra
bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin
olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi
uyarınca yapılacaktır.
44. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden sonra
Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 21/7/2016 tarihinde
olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiş; daha sonra da olağanüstü hâl
birçok kez uzatılmıştır. Olağanüstü hâl ilanı nedenlerinin başında darbe
teşebbüsü gelmektedir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 224, 226). Olağanüstü hâl ilanı ile darbe
teşebbüsünden kaynaklanan tehlikenin yanı sıra bu teşebbüsün arkasında olduğu
değerlendirilen FETÖ/PDY'den kaynaklanan tehdit ve
tehlikenin de bertaraf edilmesinin amaçlandığı görülmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 48, 229).
Nitekim darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmanın FETÖ/PDY olduğuna ilişkin
kamu makamlarınca ve soruşturma mercilerince yapılan değerlendirmeler olgusal
temellere dayanmaktadır (Aydın Yavuz ve
diğerleri, § 216).
45. Başvurucunun tutuklandığı tarihte Türkiye'de olağanüstü hâl
yönetim usulü yürürlüktedir. Tutuklama kararında, başvurucunun darbe teşebbüsü
kapsamında bir suç işlediği ve darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu ileri sürülmüştür (bkz. § 11). Dolayısıyla başvurucunun tutuklanmasına
dayanak olan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili
olduğu görülmektedir.
46. Bu itibarla olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren olaylar
kapsamında bir suçlamayla tutuklanan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında
yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının
başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan
güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde
ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı
değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 193-195, 242).
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Genel İlkeler
47. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra
ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
48. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale
olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama
tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın
ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına
dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53-54).
49. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama
ancak "suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler"
bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamanın ön koşulu, kişinin
suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın
kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272,
4/12/2013, § 72).
50. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında,
tutuklama kararının "kaçma" ya da "delillerin yok edilmesini
veya değiştirilmesini" önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir.
5271 sayılı Kanun'un 100. maddesine göre de şüpheli veya sanığın kaçması,
saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli
veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma
hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması hâllerinde tutuklama kararı
verilebilecektir. Maddede ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması
şartıyla tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer
verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58-59).
51. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve
özgürlüklere yönelik sınırlamaların "ölçülülük" ilkesine aykırı
olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda dikkate alınacak hususlardan biri
tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi ve uygulanacak olan yaptırımın
ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır (Halas
Aslan, § 72).
52. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun
işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin
bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle
anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve
delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine
kıyasla daha iyi konumdadır (Gülser Yıldırım
(2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 123). Bununla birlikte
yargı mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı
Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki
denetimi, somut olayın koşulları dikkate alınarak özellikle tutuklamaya ilişkin
süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapılmalıdır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No:
2015/18567, 25/2/2016, § 79; Selçuk Özdemir [GK],
B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §
76; Gülser Yıldırım (2), § 124).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
53. Başvurucu 29/7/2016 tarihinde gözaltına alınmış ve
Şereflikoçhisar Sulh Ceza Hâkimliğinin 31/7/2016 tarihli kararıyla
tutuklanmıştır.
54. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni
dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe
teşebbüsünün ardındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin
Şereflikoçhisar ilçesindeki eğitim yapılanması içinde yer aldığı iddiasıyla
yürütülen bir soruşturma (bkz. § 11) kapsamında anayasal düzeni ortadan
kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs
etme, dinî inanç ve duygularının istismarı suretiyle dolandırıcılık ve silahlı
terör örgütüne üye olma suçlarından 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca
tutuklanmıştır (bkz. § 20). Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
55. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup
bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
56. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama ve
tutukluluğa itirazın reddi kararlarında suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak
dosyada somut delillerin olduğu ifade edilmiş (bkz. §§ 20, 21) fakat buna
ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.
57. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun
FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair tanık anlatımlarına, Bank
Asya hesabındaki para hareketliliğine, bu hesaba bağlı kredi kartının aktif bir
şekilde kullanılmasına, Asya Emeklilik ve Hayat üzerinden bireysel
emekliliğinin bulunmasına, buna ilişkin aylık ödemenin Bank Asyaya
ait kredi kartı üzerinden gerçekleştirilmesine, FETÖ/PDY'ye
mensup olduğu belirtilen ve aynı soruşturma kapsamında tutuklanan kişilerle
yaptığı telefon görüşmelerinin sıklığına, 4/2/2014 ile 1/7/2016 tarihleri
arasında Aktif Eğitim-Sen'e üye olunmasına, FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu
belirtilen bir derneğe üye olunmasına ve 11/7/2014 ile 10/9/2015 tarihleri
arasında örgütün yayın organlarına birden fazla aboneliğinin bulunulmasına
dayanılmıştır (bkz. § 26).
58. Soruşturma dosyasında, öğretmen oldukları anlaşılan ve
FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin soruşturma kapsamında
verdikleri ifadelerinde öğretmen olarak görev yapmakta olan başvurucunun
FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik
anlatımlarda bulundukları görülmektedir. Bu kişilerden H.B. "başvurucunun
mütevelli olarak görev yaptığını, bu şahsın sohbet verdiğini, kendisine ait
grubunun olduğunu, grubundan topladığı himmet paralarını millî eğitim sorumlusu
olan A.T.ye teslim ettiğini", gizli tanık "Temmuz" ise
"millî eğitim yapılanmasında kimin hangi grupta olacağına tüm
öğretmenlerin tabi olduğu A.T. ve mütevelli heyetinde bulunan yardımcılarının
karar verdiğini, başvurucunun da bu heyet içinde yer aldığını" ifade
etmiştir (bkz. § 26). Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan
kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Selçuk Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi
olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta
olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup
olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan
kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk
Özdemir, § 75).
59. Soruşturma mercilerince başvurucunun Bank Asyadaki hesabında 2014 yılı Eylül ayı öncesinde herhangi
bir meblağın bulunmamasına rağmen bu aydan itibaren para artışının olduğu
tespit edilmiştir. Başvurucunun böylece örgütün mali kaynağını oluşturan ve bu
yolla gelir elde ettiği anlaşılan Bankaya örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları
üzerine para yatırmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olduğu
söylenemez. Nitekim Yargıtay, FETÖ/PDY terör örgütü liderinin talimatı
doğrultusunda anılan örgütle irtibatlı olan Bank Asya'ya eşi adına para yatıran
sanığın faaliyetlerinin örgüte yardım suçunu oluşturacağını belirtmiştir (bkz.
§ 35).
60. Başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin
bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru
bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede
tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar da dâhil olmak üzere somut
olayın tüm özelliklerinin dikkate alınması gerekir.
61. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken suça ilişkin
kanunda öngörülen ceza miktarına, isnat edilen suçun katalog suçlar arasında
olmasına, kaçma şüphesinin bulunmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacak
olmasına dayanıldığı görülmektedir.
62. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen ve hakkında
cezalandırılması istenen silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk
sisteminde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tiplerinden biridir (bkz. §
33). Kanunda, isnat edilen suça ilişkin olarak öngörülen cezanın ağırlığı kaçma
şüphesine işaret eden durumlardan biridir (Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Aydın Yavuz ve diğerleri, § 275). Ayrıca anılan suçlar, 5271
sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun
gereği "tutuklama nedeni varsayılabilen" suçlar arasındadır.
63. Darbe teşebbüsü sonrasındaki koşullar dolayısıyla soruşturma
konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Bu dönemde ortaya çıkan
kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki
edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (aynı
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272;Selçuk
Özdemir,§§ 78, 79).
64. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Şereflikoçhisar
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine
yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerden yoksun olduğu söylenemez.
65. Son olarak başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü
olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın
13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), § 151).
66. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı
derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, § 214; Devran Duran
[GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 64).
67. Somut olayın özellikleri dikkate alındığında Şereflikoçhisar
Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suçlar için öngörülen cezanın miktarını,
işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu
söylenemez.
68. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
69. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19.
maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
4/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.