TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET TUNCAY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/8528)
|
|
Karar Tarihi: 29/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Muzaffer KORKMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet TUNCAY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mal varlığına elkoyma ve maaş ödemelerinin
yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının; ceza infaz kurumuna ve hastaneye
götürülürken kelepçe takılması nedeniyle kötü muamele yasağının; ceza infaz
kurumunda açık görüş hakkının sınırlandırılması, eşle mahrem görüşme
yapılmasına izin verilmemesi ve diğer bir kısım uygulama nedeniyle özel hayata
ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin; ceza soruşturması
sürecindeki hukuka aykırılıklar nedeniyle adil yargılanma hakkı ile özel hayata
ve aile hayatına saygı hakkının; gözaltı tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması,
tutukluluğun makul süreyi aşması, sulh ceza hâkimliklerinin yapısı ile bağımsız
ve tarafsız olmaması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması ve tutukluluğa itirazların değerlendirilmemesi nedenleriyle
de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun gözaltındaki uygulamalar
nedeniyle kötü muamele yasağının, soruşturma sürecinde uygulanan arama ve
elkoyma tedbirleri nedeniyle de özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının
ihlal edildiğine yönelik iddialarının kabul edilemez olduğuna, diğer temel hak
ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların kabul edilebilirlik
incelemesinin ise Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde bir askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde
son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok
sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine
yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla
başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 51, 350).
B. Başvurucuya İlişkin
Süreç
10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hâkim olarak görev
yapmakta olan başvurucunun 16/7/2016 tarihinde görevden uzaklaştırılmasına,
24/8/2016 tarihinde ise meslekten ihraç edilmesine karar vermiştir.
11. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ağır cezalık
suçüstü hâli bulunduğu değerlendirilerek FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında
yer aldığı iddiasıyla başvurucu hakkında soruşturma başlatılmıştır.
12. Başvurucu, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla
18/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanması istemiyle Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
14. Hâkimlik başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan 19/7/2016 tarihinde tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili
kısmı şöyledir:
"...Şüpheliler ... ve Mehmet Tuncay'a
atılı suçun vasıf ve mahiyeti dikkate alındığında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının
18/7/2016 tarihli yazısı, ülkemizdeki darbe tehlikesinin henüz geçmediği..., bu
aşamada delillerin henüz tam olarak toplanmadığı, isnat edilen suçların ceza
miktarları gözönüne alındığında HSYK açığa alma işlemi ile birlikte
değerlendirildiğinde... atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin
bulunduğu, bu aşamada adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı
anlaşıldığından... CMK 100 maddesi uyarınca ayrı ayrı tutuklanmalarına... [karar
verildi.]"
15. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında
soruşturma yapma yetkisinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu
gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.
16. Başvurucu; tutuklandıktan sonra tutukluluk hâlinin devamına
dair kararlara süresinde itiraz ettiğini ancak itirazına cevap verilmediğini,
bireysel başvurusuna konu tutukluluk hâlinin devamına dair verilen 7/12/2016
tarihli karara karşı da süresinde itiraz etmesine karşın Sulh Ceza Hâkimliğince
herhangi bir cevap verilmediğini belirtmiştir.
17. UYAP üzerinden yapılan incelemede Ankara 8. Sulh Ceza
Hâkimliğince 7/12/2016 tarihinde başvurucu hakkında verilen tutukluluk hâlinin
devamına dair karara karşı başvurucunun 21/12/2016 tarihli dilekçesiyle itiraz
ettiği görülmektedir. Buna karşılık anılan itiraza ilişkin olarak herhangi bir
karar verildiği tespit edilememiştir.
18.Başvurucu 12/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Soruşturma sürecinin devamında Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı, başvurucu hakkında soruşturma yapma yetkisinin Gaziantep
Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.
20. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı 17/7/2017 tarihli
iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı
yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
21. İddianamede başvurucunun ByLock
isimli programı kullandığına yönelik tespite dayanıldığı görülmüştür.
22. Gaziantep 10. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) iddianameyi
kabul etmiş ve E.2017/189 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşamasına
başlamıştır.
23. Mahkeme 17/11/2017 tarihinde yaptığı ilk duruşmada
başvurucunun savunmasını almıştır.
24. Mahkeme 26/1/2018 tarihinde, başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve
tahliye edilmesine karar vermiştir.
25. Başvurucunun istinaf talebi, Gaziantep Bölge Adliye
Mahkemesi 4. Ceza Dairesi tarafından esastan reddedilmiştir.
26.Başvurucu bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuş olup
yargılama temyiz aşamasında derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
27. İlgili hukuk için bkz. Adem
Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Yıldırım Turan [GK], B. No: 2017/10536,
4/6/2020, §§ 27-82.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 29/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu; mal varlığı hakkında tedbir kararı verildiğini,
ayrıca hak ettiği maaşların tarafına ödenmediğini belirterek mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Bakanlık görüşünde özetle anılan iddiaya ilişkin olarak
öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141.
maddesinde öngörülen tazminat yoluna başvurulması gerektiği belirtilerek
başvuru yollarının tüketilmediği ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
31.Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
32.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
33. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların
öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından
değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, § 16).
34. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların mal varlığına konulan
tedbir nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla bu tedbir kararı
kaldırılmış ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına
atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası
açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna
varmıştır (Mehmet Ali Aslan, B.
No: 2013/2429, 30/3/2016, § 28; Mustafa Ünal,
B. No: 2017/21149, 28/11/2018, § 112). Somut olayda başvurucu hakkında
uygulanan tedbirin 21/11/2016 tarihinde kaldırıldığı anlaşıldığından somut
başvuru yönünden anılan içtihatlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı
değerlendirilmiştir.
35.Öte yandan maaş ödemesinin hukuka aykırı bir şekilde
yapılmadığı iddiasına ilişkin olarak ise herhangi bir idari veya yargısal
hukuki yol tüketilmeksizin bireysel başvuru yapıldığı görülmüştür.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu, tutuklandıktan sonra kelepçe takılmak suretiyle
ceza infaz kurumuna ve hastaneye götürüldüğünü belirterek kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
39. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması,
bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir (İsmail Buğra İşlek, B.
No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
40. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı ve
Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde etkili bir soruşturmanın
yapılması gerekmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve
cezalandırılmasını da sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
41. Devletin sahip olduğu etkili soruşturma yükümlülüğü
kapsamında, işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli kesin
belirtiler mevcut olduğunda -kişilere müdahale üçüncü kişilerden gelmiş olsa
dahi- şikâyet ya da ihbarda bulunulmadığında bile resen soruşturma açılmasının
sağlanması gerektiği açıktır (Tahir Canan,
§ 25).
42. Başvuruya konu olayda başvurucu genel olarak kamu
görevlileri tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürmektedir.
Başvurucu, anılan kötü muamele iddialarını şikâyet ettiğine yönelik herhangi
bir bilgi veya belge sunmamıştır. Bu bağlamda başvurucunun iddialarının
soruşturma makamlarınca resen dikkate alınabilecek nitelikte olup olmadığı ve
somut veriler içerip içermediği hususunun dikkate alınması gerekmektedir.
Başvurucu, iddialarına ilişkin -soyut beyan dışında- delil ve belgeleri de
Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Dolayısıyla bu aşamada Anayasa Mahkemesinin
kötü muamele iddiasına konu olaylarla ilgili olarak soruşturma makamlarınca resen
harekete geçilmesini gerektiren bir durumun bulunup bulunmadığını
değerlendirmesi mümkün gözükmemektedir.
43. Sonuç olarak başvurucunun anılan iddiaları usulüne uygun
şekilde şikâyet konusu yaptığına veya bu şikâyetin sonuçsuz kaldığına dair bir
bilgi veya belge sunmadığı gözetildiğinde hukuk sisteminde mevcut yargısal
yollar tüketilmeksizin bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Ceza İnfaz Kurumundaki
Uygulamalar Nedeniyle Haberleşme Hürriyetinin, Özel Hayata ve Aile Hayatına
Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Açık Görüş Hakkının
Sınırlandırılması ve Mahrem Görüşme Yaptırılmaması Nedeniyle Özel Hayata ve
Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
45. Başvurucu, tutuklu olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda
açık görüş hakkının iki ayda bir olacak şekilde haksız yere sınırlandırıldığını
ve eşiyle mahrem görüşme yapmasına izin verilmediğini belirterek özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
46. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
47. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun
4. maddesinde başvurucunun ihlal iddialarına dayanak olan bu tarz uygulamalara
ilişkin şikâyetleri karara bağlama konusunda infaz hâkimliğinin görevli olduğu
belirtilmiştir. Somut olayda UYAP aracılığıyla erişilen belgeler ile başvuru
formunda yer alan bilgiler çerçevesinde; başvurucunun açık görüş hakkının
sınırlandırılmasıyla ilgili olarak 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesine dayanarak
infaz hâkimliğine herhangi bir şikâyette bulunmadığı, eşiyle mahrem görüşme
yapmasına izin verilmemesine yönelik olarak ise Şanlıurfa İnfaz Hâkimliği
nezdinde şikâyet yoluna başvurduğunu beyan ettiği ancak şikâyetinin reddedilip
reddedilmediğini belirtmediği ve şayet şikâyeti reddedildiyse ret kararına karşı
ağır ceza mahkemeleri nezdinde itiraz kanun yolunu tükettiğini gösteren bilgi
veya belgeyi gerek ilk başvuru tarihinde gerek inceleme tarihine kadar geçen
zamanda Anayasa Mahkemesine sunmadığı görülmektedir. Buna göre başvurucunun
anılan iddialar yönünden olağan kanun yolu süreçlerini tüketmeksizin bireysel
başvuruda bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2.Ceza İnfaz Kurumundaki Diğer Uygulamalara
İlişkin İddialar
a. Başvurucunun İddiaları
49. Başvurucu; tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda kapalı
görüş ile telefonla görüşme haklarına kısıtlamalar getirildiğini, sportif ve
kültürel faaliyetlerden faydalandırılmadığını, avukatıyla yaptığı görüşmelerin
kayıt altına alındığını, mektuplarının okunduğunu, ayrıca mektup, faks gibi
haberleşme araçlarının kullanımının yasaklandığını belirterek haberleşme
hürriyetinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
50. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
51. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili
delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve
dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda
bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu
gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak
ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan
deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler
olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu
gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair
olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği, buna ilişkin
gerekçe ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
52. Somut olayda başvurucu; özel hayata ve aile hayatına saygı
hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddialarını bilgi, belge
sunmadan soyut bir şekilde ileri sürmüş ve anılan şikâyetlerle ilgili olarak
herhangi bir hukuki sürecin yaşanıp yaşanmadığını da belirtmemiştir.
53. Bu nedenlerle, başvuruya konu ihlal iddialarıyla ilgili
deliller sunarak iddialarını kanıtlamak ve hangi Anayasa hükmünün ihlal
edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle iddialarını ortaya koymak
yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen somut olayda bu yükümlülüğün
başvurucu tarafından yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Soruşturma Sürecindeki
Hukuka Aykırılıklar Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkı ile Özel Hayata ve Aile
Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Gözaltında Avukat
Yardımından Yararlanamama Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
55. Başvurucu; gözaltında avukatıyla görüşmesinin engellendiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
56. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
57. Somut olayda Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih
itibarıyla başvurucu hakkındaki dava temyiz kanun yolu aşamasında devam
etmektedir. Başvurucunun hakkındaki soruşturma ve yargılama süreçlerinde
yapılan uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkin şikâyetlerini kanun yollarında ileri sürebilme ve ileri
sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu
çerçevede başvurucu tarafından temyiz sürecinin sonuçlanması beklenmeden
şikâyetlerin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Soruşturma Sürecindeki
Hukuka Aykırılıklara İlişkin Diğer İddialar
a. Başvurucunun İddiaları
59. Başvurucu; hakkındaki soruşturmanın üzerilerindeki sosyal ve
siyasal baskılar nedeniyle bağımsız ve tarafsız olmayan hâkimler ve Cumhuriyet
savcılarınca yürütüldüğünü, açığa alınıp tutuklandıktan sonra isminin yer
aldığı listelerin internet sitelerinde ve birtakım yayın organlarında
yayımlanmak suretiyle kamuoyuna terör örgütü üyesi olarak gösterildiğini, bu
nedenlerle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile adil yargılanma hakkı
bağlamındaki masumiyet karinesinin ve bağımsız ve tarafsız bir mahkemede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
60. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
61. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili
delilleri sunmak suretiyle iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvurucuya aittir
(bkz. § 51).
62. Somut olayda başvurucu, başvuru formları ve eklerinde,
masumiyet karinesi ile bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının
ne şekilde ihlal edildiğine dair hiçbir belirleyici ya da ayırt edici ifade
kullanmamış; başvuru formunda anılan iddialarını somut bir olgu veya olay
belirtmeksizin soyut olarak dile getirmiştir. Yine başvurucu, isminin yer
aldığı listenin hangi internet sitelerinde ya da medya organlarında
yayımlandığı hususunda da herhangi bir açıklayıcı beyanda bulunmadığı gibi
başvuru formuna bu hususa ilişkin herhangi bir açıklayıcı belge de
eklememiştir. Dolayısıyla başvurucunun başvuruya konu ihlal iddialarıyla ilgili
deliller sunarak olaylara ilişkin iddialarını kanıtlama ve hangi Anayasa
hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki
iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Gözaltı Tedbirinin
Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
64. Başvurucu, şartları oluşmadığı hâlde gözaltına alınmasının
hukuki olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
65. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
66. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava
sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken
etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015,
§§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B.
No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ
ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No:
2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
67. Somut olayda başvurucunun gözaltı tedbirinin hukuki
olmadığına ilişkin iddiasıyla ilgili olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Soruşturma Dosyasına
Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
69. Başvurucu, tutuklanmasına dayanak teşkil eden soruşturma
dosyası üzerinde gizlilik kararı bulunduğunu ve bu nedenle tutukluluk durumuna
etkili bir şekilde itiraz edemediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
70. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
71. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
72. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
73. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyasına erişimin
kısıtlanması durumlarının kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına
karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini incelemiş ve soruşturma
sürecinde tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurların başvurucuya
bildirilmiş olması durumunda bu şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Günay Dağ ve diğerleri, §§ 168-176; Hidayet Karaca, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No:
2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257). Somut olay bakımından soruşturma dosyası
incelendiğinde tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurların
başvurucuya bildirildiği ve tutukluluk durumuna karşı itirazlarını sunma
konusunda yeterli imkânın tanındığı anlaşıldığından anılan kararlardan
ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
74. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
75. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller
olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma
tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda bulunmadığını, adli kontrolün
neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, görevli ve yetkili olmayan
mahkemece görevinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
76. Bakanlık görüşünde; başvurucu yönünden suç şüphesinin
varlığını doğrulayan belirtilerin soruşturma dosyası kapsamında bulunduğu,
tutuklama nedenlerinin varlığı ve tutuklamanın ölçülü olduğu yönündeki
değerlendirmelerin de temelsiz olmadığı belirtilmiştir.
b. Değerlendirme
77. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
78. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
79. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Bu itibarla başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığına yönelen bu
bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Uygulanabilirlik
Yönünden
80. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü
bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya
konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 187-191).
81. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama
tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki
yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa
Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla
ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk
Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
82. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının Anayasa'nın başta 13. ve 19. maddeleri olmak üzere ilgili
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
ii. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
(a) Genel İlkeler
83. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak
genel ilkeler için bkz. Zafer Özer, B.
No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
(b) İlkelerin Olaya
Uygulanması
84. Başvurucu, terör örgütü (FETÖ/PDY) üyesi olma suçundan 5271
sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
85. Öte yandan Anayasa Mahkemesi Yıldırım Turan kararında -Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı
olarak- hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kişisel suçlarına ilişkin olarak
soruşturma yürütülmesi için bir izin şartı bulunmadığını ifade ettikten sonra
başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirine konu olan terör örgütü üyeliği suçunun
kişisel suç niteliğinde olduğunu ve bu nedenle başvurucunun anılan suçtan
tutuklanmasının herhangi idari bir mercinin izin ya da kararına bağlı
olmadığını belirtmiştir (Yıldırım Turan,
§§ 136-147).
86. Başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklandığı
somut başvuruda anılan kararda yer alan değerlendirmelerden ve varılan sonuçtan
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun
mesleğinden kaynaklanan güvencelere aykırı bir şekilde 24/2/1983 tarihli ve
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na aykırı olarak tutuklandığı iddiası
yerinde görülmemiştir. Buna göre başvurucunun tutuklanmasının kanuni bir
dayanağının olmadığı söylenemez.
87. Bu aşamada tutuklama tedbirinin ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilecektir.
88. Başvurucu hakkındaki soruşturma belgeleri incelendiğinde
başvurucunun tutuklanmasına dair 19/7/2016 tarihli kararda; atılı bulunan
silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin dosya kapsamında bulunduğunun, kaçma ve
delilleri karartma ihtimalinin olduğunun, adli kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağının, suçüstü hâlinin bulunduğunun, isnat olunan suç ile orantılı olarak
tedbir kapsamında tutuklanmasına karar verildiğinin belirtildiği görülmektedir.
89. İddianamede ise başvurucunun ByLock isimli programı kullandığına ilişkin tespite
dayanılmış ve başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
cezalandırılması talep edilmiştir.
90. Başvurucu hakkında yürütülen kovuşturmada başvurucunun ByLock programı kullanıcısı olduğunun
tespit edildiğine ilişkin olarak kolluk birimlerince düzenlenen belge Mahkeme
tarafından başvurucuya okunmuş, 26/1/2018 tarihli duruşmada Cumhuriyet
savcısının bildirdiği esas hakkındaki mütalaasında ise başvurucunun ByLock programı kullanıcısı olduğu ve
13/8/2014 ile 16/3/2015 tarihleri arasında bu programa giriş yaptığı ifade
edilmiştir.
91. Anayasa Mahkemesi, ByLock
uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu
uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına
yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir
belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri §§ 106, 267; M.T. [GK], 2018/10424, 4/6/2020, §§
112-116). Bu itibarla somut olayda soruşturma makamlarınca ve tutuklama
tedbirine karar veren yargı mercilerince FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan
başvurucunun bu yapılanma tarafından örgütsel iletişimin sağlanması için
oluşturulan bir haberleşme ağı olan ByLock
uygulamasını 13/8/2014 ile 16/3/2015 tarihleri arasında mobil telefon hattı
üzerinden internet bağlantı iletişim sorgu kaydı oluşturacak şekilde
kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi,
anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak
değerlendirilemez.
92. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı
edilmemelidir.
93. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya
doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin
soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
94. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır.
95.Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Şanlıurfa 2.
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle kaçma ve delilleri karartma
şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
96. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser
Yıldırım (2) [GK], B.
No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).
97. Terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi
zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar
olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı
derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda
örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde
hareket etme gibi- de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza
soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
98. Somut olayın özellikleri dikkate alındığında Şanlıurfa 2.
Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen cezanın miktarını, işin
niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan
tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
99. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
100. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 19. maddelerinde yer
alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15.
maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
bulunmamaktadır.
4. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
101. Başvurucu, uzun süre tutuklu kalması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
102. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
103. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili
Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam
Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,
§§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B.
No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda 26/1/2018 tarihinde tahliyesine
karar verilen başvurucu yönünden anılan kararlardan ayrılmayı gerektirir bir
durumun olmadığı anlaşılmıştır.
104. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Yapısı ile Bağımsız ve Tarafsız Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
105. Başvurucu; hakkında tutuklama kararı veren ve tutukluluk
incelemelerini yapan sulh ceza hâkimliklerinin kapalı devre olarak
adlandırılabilecek bir sistemle çalıştığını, ayrıca bu hâkimliklerin bağımsız
ve tarafsız olmadığını ileri sürmüştür.
106. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
107. Sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim güvencesini
sağlamadıkları, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları ve tutukluluğa itirazın
bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı
etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar
Anayasa Mahkemesince birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza
hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231,
17/5/2016, §§ 64-78, 94-97). Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin
olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
108. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
6. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme
Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
109. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararının ve bu kararlara
yapılan itirazların incelenmesine katılamadığını, duruşma yapılmadan dosya
üzerinden bu kararların verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
110. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
111. Anayasa Mahkemesi Erdal Tercan
([GK], B. No: 2016/15637, 12/4/2018, §§ 221-251) kararında; 15
Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsü ve sonrasında ilan edilen
olağanüstü hâl döneminde ortaya çıkan koşulları dikkate alarak darbe teşebbüsü,
FETÖ/PDY ve terörle ilgili suçlardan dolayı tutuklanan kişilerin tutukluluk
incelemelerinin belirli bir süre duruşmasız olarak yapılmasının Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrasıyla bağdaşmasa da olağanüstü yönetim usullerinin
benimsendiği dönemde Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin güvence rejimini
düzenleyen 15. maddesi kapsamında meşru görülebileceğini belirtmiştir. Anılan
kararda, bu kapsamdaki suçlardan tutuklanan başvurucunun tutukluluğunun
yaklaşık 18 ay boyunca duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden verilen kararlarla
sürdürülmesinin olağanüstü hâl döneminde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını
ihlal etmediği sonucuna varılmıştır.
112. Somut olayda tutuklama konusu suçun niteliği ve
hâkim/mahkeme önüne çıkarılmadan yapılan tutukluluk incelemelerinin yaklaşık 1
yıl 4 aylık süresi dikkate alındığında anılan karardaki sonuçtan ayrılmayı ve
farklı inceleme yapmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
113. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
7. Tutukluluğa
İtirazların Değerlendirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
114. Başvurucu; tutuklama ve tutukluluğun devamına ilişkin
kararlara yasal süreleri içinde yaptığı itirazlara cevap verilmediğini,
itirazları hakkında herhangi bir kararın kendisine tebliğ edilmediğini ileri
sürmüştür.
115. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
116. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine
karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda
maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân
sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla tahliyesine karar verilmiş ya da hükümlü hâle gelmiş başvurucular
yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa anılan yolun tüketilmesi gereken
etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye olmuş başvurucular
yönünden bkz. Cafer Yıldız, B.
No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar
Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40;hükümlü hâle gelmiş
başvurucular yönünden bkz. Özgür Arıbaş, B.
No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 57-60). Somut olayda başvurucunun bu kapsamda
kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum
mevcut değildir.
117. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2.Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3.Açık görüş hakkının sınırlandırılması ve mahrem görüşme
yaptırılmaması dolayısıyla özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4.Ceza infaz kurumundaki diğer uygulamalar dolayısıyla
haberleşme hürriyetinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddiaların açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5.Gözaltında avukat yardımından yararlanamama dolayısıyla adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Soruşturma sürecindeki diğer hukuka aykırılıklar dolayısıyla
adil yargılanma hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddiaların açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
8. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
9. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
10. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
11. Sulh ceza hâkimliklerinin yapısı ile bağımsız ve tarafsız
olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
12. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
13. Tutukluluğa itirazların değerlendirilmemesi dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
29/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.