TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
F.Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/12372)
|
|
Karar Tarihi: 15/3/2022
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
F.Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. Vedat ÖZKAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın
yetersiz olması nedeniyle adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği
haklarının, vekâlet ücretinin yapılan düzenlemeyle azaltılması nedeniyle de
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 13/4/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon,
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu 23/12/2015 tarihinde PKK/KCK terör örgütü
adına eylem ve faaliyetlerde bulunmak suçlamasıyla gözaltına alınmış,
24/12/2015 tarihinde serbest bırakılmıştır. Başvurucu hakkında yapılan
soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karar
8/6/2017 tarihinde kesinleşmiştir.
6. Kovuşturmaya yer olmadığı kararının kesinleşmesi
üzerine başvurucu haksız yere iki gün gözaltında kaldığını, gözaltı kararı
nedeniyle çalışamayıp kazanç kaybına uğradığını, üzüntü ve sıkıntı çektiğini,
çevresinde itibarının zedelendiğini, terörist muamelesi gördüğünü, gözaltına
alınmadan önce aylık ortalama 2.000 TL kazanmakta olduğunu, soruşturma
sürecinde kendisini avukatla temsil ettirdiğinden avukatlık ücretinin maddi
tazminata dâhil edilmesi gerektiğini belirterek 5.000 TL maddi ve 5.000 TL
manevi tazminatın ödenmesi talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde
başvurucu; gözaltının haksız olduğu iddiasını 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendini
zikretmek suretiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş olmasına
dayandırmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde ayrıca gözaltının neden hukuka
aykırı olduğuna dair bir açıklamada bulunmamıştır.
7. Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi 12/1/2018 tarihli
kararıyla başvurucuya gelir kaybı ile soruşturma vekâlet ücretinin (600 TL)
toplamı 666,70 TL, 120 TL manevi tazminat ile 845 TL vekâlet ücretinin
ödenmesine karar vermiştir.
8. Başvurucu, hükmedilen tazminatların ve vekâlet
ücretinin düşük olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
9. Bölge Adliye Mahkemesi 15/3/2018 tarihinde istinaf
başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
10. İlgili hukuk için bkz. A.A. [GK], B. No:
2017/34502, 21/10/2021, §§ 22-46.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
11. Anayasa Mahkemesinin 15/3/2022 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu; haksız gözaltı nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, isminin kamuya
açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.
13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu
fıkraları kapsamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi
gerekir.
14. Anayasa Mahkemesi A.A. kararında Anayasa'nın
19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki şikâyetler yönünden başvuru
yollarının tüketilmiş sayılabilmesi için başvurucuların ilk derece
mahkemelerinde yakalama, gözaltı veya tutuklama tedbirlerinin hukukiliğine ilişkin
iddialarını 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendi kapsamında- açıkça ileri sürerek dava açmaları gerektiğini belirtmiştir.
Anılan tedbirlerin hukuka uygun olmadığına dair iddialar dile getirilmeden
-Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında olmadığı
değerlendirilen- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(e) bendi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığı ya da beraat kararına dayalı
olarak dava açılmasının başvuru yollarının tüketilmesi anlamına gelmediğine
karar vermiştir (A.A., §§ 70-90).
15. Gözaltının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca bir
tazminat davası açılmadığı anlaşılan somut olay yönünden anılan karardan
ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe katılmamıştır.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, gözaltına alma nedeniyle hükmedilen
tazminatların yetersiz olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Anayasa Mahkemesi A.A.
kararında 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e)
bendi uyarınca açılan davalarda hükmedilen tazminatın yetersiz olduğu yönündeki
iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğini
belirtmiştir (A.A., § 87). Bu itibarla başvurucunun bu kısımdaki
şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
19. Temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden ve
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren durumlar dışında kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlara dair şikâyetler bireysel başvurunun incelemesi
kapsamında değildir (Ş.K., B. No: 2018/753 12/1/2022, § 19).
20. Somut olayda başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal
iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu ve bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir
durumun da bulunmadığı anlaşılan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
21. Diğer taraftan başvurucu; tazminat davasında adli
kontrol tedbiri konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, kendisine
herhangi bir tazminat ödenmediğini, adli kontrol nedeniyle uğradığı
mağduriyetin karşılanmadığını ileri sürmüş ise de başvurucunun tazminat davası
sürecinde adli kontrol tedbiriyle ilgili bir talebinin bulunmadığı
anlaşıldığından bu iddianın ayrıca incelenmesi mümkün görülmemiştir.
C. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu; koruma tedbirleri nedeniyle açtığı
tazminat davasında ağır cezalık işler için öngörülen miktar üzerinden vekâlet
sözleşmesi yapmasına rağmen yapılan düzenlemeyle sulh ceza hâkimliği için
öngörülen vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet, mahkemeye erişim ve
etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Başvurucunun iddiaları mülkiyet hakkı kapsamında
incelenmiştir.
24. Anayasa Mahkemesi M.E. (B. No: 2018/696,
9/5/2019) kararında aynı mahiyetteki şikâyete ilişkin olarak başvurucunun
mevcut bir mülkü veya mülkü edinmeye yönelik meşru bir beklentisi olduğunu
ortaya koyamadığını, dolayısıyla mülkiyet hakkına ilişkin korumadan
yararlandırılmasının mümkün olmadığını belirterek konu bakımından yetkisizlik
kararı vermiştir (M.E., §§ 36-38). Somut başvuru yönünden anılan kararda
varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Hasan Tahsin Gökcan'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 15/3/2022 tarihinde
karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Anayasanın 19. maddesinin 9. fıkrasında kural olarak,
aynı maddedeki güvencelere aykırı biçimde yapılan özgürlüğe müdahalelere karşı
bir telafi güvencesi öngörülmektedir. Bu şekilde hak ihlalinden doğan
mağduriyetin tazminat boyutuyla giderilmesi de amaçlanmaktadır. Fakat 9.
fıkradaki güvence yalnızca önceki fıkralarda yer alan esaslara (güvencelere)
aykırı işlemleri kapsamaktadır. Diğer bir ifadeyle hukuka uygun koruma
tedbiri işlemleri kural olarak anayasal güvence kapsamına girmemektedir.
Fakat iç hukukumuzda yer alan 5271 sayılı CMK’nın 141/1-e madde ve bendinde
“Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında
kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen” kişilerin de
Devletten maddi ve manevi zararlarını isteyebilecekleri kabul edilmiştir. Hukukumuzda
böyle bir hakkın kabul edilmesi ve Mahkememizin 2017/34502 Başvuru numaralı
kararında açıkladığım gerekçelerle bu başvurunun esasının da incelenmesi
gerektiği görüşüyle karşıoy kullandım.
|
|
|
|
Başkan
Hasan Tahsin GÖKCAN
|