TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
F.E.T. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/13452)
Karar Tarihi: 8/12/2022
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Eren Can BENAKAY
Başvurucu
F.E.T.
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yabancı üniversite tarafından verilen diplomaya ilişkin denklik talebinin reddi üzerine açılan davada davalı idarenin savunması ekindeki raporun tebliğ edilmemesi ve davanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, davanın reddedilmesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Ukrayna VI. Vernadsky Tavriya Millî Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2006 yılında mezun olmuştur. Bu üniversiteden aldığı diplomaya denklik belgesi verilmesi talebiyle 28/2/2007 tarihinde Yükseköğretim Kuruluna (YÖK) başvurmuştur. Başvurusuna cevap verilmemesi üzerine 25/2/2008 tarihinde tekrar YÖK'e başvurmuştur.
9. Yükseköğretim Yürütme Kurulu 22/7/2009 tarihli toplantısında, başvurucunun Türkiye hukuk müfredat programında bulunan hukuk fakültesinden başarılı olması hâlinde diploma denklik belgesi verileceği kararı alınmıştır. Bunun üzerine YÖK 8/2/2010 tarihli yazısı ile İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne başvurmuştur. Anılan yazıda başvurucunun belirlenecek olan fark derslerini alarak başarılı olması gerektiği bildirilmiştir.
10. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yönetim Kurulu istenilen konuda 24/1/2012 tarihli kararı almıştır. Kararda, başvurucunun belirlenen 8 hukuk dersi ile Türk dili, Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi derslerinden başarılı olması hâlinde kendisine lisans denklik belgesine esas transkriptin verileceği belirtilmiştir. Anılan karar 1/2/2012 tarihli işlemle başvurucuya bildirilmiştir. Başvurucunun işleme karşı yapmış olduğu itiraz 8/3/2012 tarihli işlemle reddedilmiştir.
11. Başvurucu tarafından işlemin iptali istemiyle 7/5/2012 tarihinde İstanbul 7. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır. Mahkeme 9/5/2012 tarihinde dilekçenin reddine karar vermiştir.
12. Başvurucu tarafından yeniden düzenlenen dilekçe ile 25/6/2012 tarihinde dava yenilenmiştir. Mahkeme 27/12/2012 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda 11/5/2007 tarihli ve 26519 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 7. maddesinin (ç) bendi vurgulandıktan sonra başvurucunun bu madde uyarınca henüz denklik belgesi için aranan seviye tespit sınavına girmediğinden işlemde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir. Öte yandan kararda, yasal mevzuat uyarınca YÖK'ün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile iletişime geçtiği ve üniversite tarafından yapılan araştırma sonunda düzenlenen rapora göre başvurucunun hukuk eğitiminde almış olduğu dersler tespit edilmiş ve ilave olarak 8 hukuk dersi ile Türk dili, Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi derslerinden başarılı olması hâlinde denklik belgesi verileceğinin belirlendiği ifade edilmiştir. Bu yönüyle de yapılan işlemin mevzuata uygun olduğu ve bilimsel çerçevede fark derslerinin belirlendiği açıklanmıştır.
13. Başvurucu 17/5/2013 tarihinde karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur.
14. Danıştay Sekizinci Dairesi 13/2/2017 tarihinde temyiz talebini reddetmiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 31/1/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
15. Nihai karar, başvurucuya 4/4/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 26/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun "Tanımlar" kenar başlıklı 3. maddesinin "Yüksek öğretim eğitim türleri" alt başlıklı (u) bendi şöyledir:
"u) Yükseköğretim Eğitim Türleri: Yükseköğretimde eğitim - öğretim türleri örgün, açık, dışarıdan (ekstern) ve yaygın eğitimdir.
(1) Örgün Eğitim: Öğrencilerin, eğitim - öğretim süresince ders ve uygulamalara devam etme zorunluluğunda oldukları bir eğitim - öğretim türüdür.
(2) Açık Eğitim: Öğrencilere radyo, televizyon ve eğitim araçları vasıtasıyla yapılan bir eğitim - öğretim türüdür.
(3) Dışarıdan Eğitim (Ekstern Eğitim): Yükseköğretimin belirli dallarında, devam zorunluluğu olmaksızın sadece yarı yıl içi ve sonu sınavlarına katılma zorunluluğu bulunan bir eğitim - öğretim türüdür. Bu eğitimi izleyen öğrenciler ortak zorunlu dersler ile gerekli görülen bazı dersleri, ilgili yükseköğretim kurumlarınca mesai saatleri dışındaki uygun saatlerde düzenlenecek derslerde alırlar.
(4) Yaygın Eğitim: Toplumun her kesimine ve değişik alanlarda bilgi ve beceri kazandırma amacı güden bir eğitim - öğretim türüdür."
17. Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Yönetmelik'in 5. maddesi şöyledir:
"Diploma Denklik Komisyonu, Yükseköğretim Kurulu Başkanı tarafından görevlendirilen Yükseköğretim Genel Kurulu Üyelerinin birinin başkanlığında ve Yükseköğretim Genel Kurulu tarafından seçilen öğretim üyeleriyle birlikte en az üç kişiden oluşur. Komisyon gerektiğinde Başkanlığın onayını almak suretiyle alt komisyonlar kurabilir."
18. Aynı Yönetmelik'in 6. maddesin şu şekildedir:
"Denklik başvurusunda bulunanlara başvurunun alındığına dair başvuruyu takiben en geç 1 ay içinde tarih-sayı içeren alındı belgesi verilir. Başvuruda eksik belgeler var ise tamamlanması istenir.
Yönetmelikte öngörülen belgelerle yapılan diploma denklik başvurularının ön incelemesi denklik birimi elemanları tarafından, incelenmesi Diploma Denklik Komisyonunca yapılır. Komisyon tarafından hazırlanan rapor Yükseköğretim Genel Kurulunda görüşülerek karara bağlanır. Genel Kurulun kararını müteakiben karar gereği en geç 1 ay içinde yerine getirilir."
19. Aynı Yönetmelik'in 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Başvurular bireysel olarak aşağıda belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde incelenir:
...
c) Diplomayı veren yükseköğretim kurumunun ve eğitimin yapıldığı programın öncelikle faaliyet gösterdiği ülke yetkili makamlarınca diploma vermeye yetkili bir kurum olarak tanınması, akreditasyon ya da kalite güvencesi kuruluşları tarafından akredite edilmiş olması ve Yükseköğretim Kurulu tarafından tanınması halinde; denkliği talep edilen yükseköğretim programının eğitim düzeyi, mezuniyet için gereken ulusal kredi ve/veya ECTS toplamı, kazanılması gereken bilgi, beceri ve yeterlilikler açısından Türk yükseköğretim programına eşdeğer olup olmadığı.
Yapılan inceleme sonucunda;
ç) Diplomanın alındığı kurumun tanınmış bir kurum olduğu, eğitimin yapıldığı programın benzeri Türk yükseköğretim programına denk olduğu, eğitim düzeyi ve öğrenim alanı açıkça tespit edilenlere "lisans denklik" belgesi verilir. Eğitim düzeyi önlisans düzeyinde olduğu tespit edilenlere "önlisans denklik" belgesi verilir. Mezun olunan lisans programının Türkiyedeki eşdeğer programa göre zorunlu derslerinde eksiklik tespit edilenlere; Kurulumuzca yerleştirilecekleri Türkiyedeki bir üniversitede bu dersleri almaları ve başarılı olduğunu belgelemeleri sonucunda denklik belgesi verilir.
d) Mezun olunan lisans programının eğitim düzeyi ve içeriği konusunda bilimsel gerekçeleri gösterilmesi kaydıyla tereddüt hasıl olduğunda, başvuru sahibi usul ve esasları Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen "seviye tespit sınavına" tabi tutulur.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Anayasa Mahkemesinin 8/12/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Devlet tarafından tanınan bir üniversitenin verdiği diplomaya -başvurucunun bazı koşulları sağlamadığı gerekçesiyle- ülke içinde denklik verilmemesi adil yargılanma açısından daha önce Özcan Zengin (B. No: 2020/4244, 23/2/2022, §§ 33-44) başvurusunda değerlendirilerek başvuru konusunun medeni hak ve yükümlülük kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Somut başvurunun da aynı hususa ilişkin olması ve Özcan Zengin kararından ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması nedeniyle başvurunun medeni hak ve yükümlülük kapsamında olduğu değerlendirilmiş ve adil yargılanma hakkı kapsamında incelenebileceği kabul edilmiştir.
1. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılanma İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, davalı idarenin savunmasında yer alan rapor ve eklerinin kendisine tebliğ edilmemesi ve anılan rapordan karar düzeltme aşamasından sonra haberdar olması nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca başvurucu, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.
b. Değerlendirme
23. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
24. Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir (Mehmet Fidan, § 38).
25. Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını değerlendirmektir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunma hususunda uygun imkânların sağlanması şarttır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19).
26. Silahların eşitliği ilkesi; davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması, taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
27. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların bilirkişi raporunun sonucuna itiraz edememesi ya da delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılama ilkesinin ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).
28. Yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir (Mustafa Kupal, B. No: 2013/7727, 4/2/2016, § 52).
29. Başvuruya konu olayda başvurucu Ukrayna VI. Vernadsky Tavriya Millî Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra diplomasına denklik verilmesi talebinde bulunmuştur. Konuya ilişkin olarak YÖK, İstanbul Üniversitesine başvurarak başvurucunun almış olduğu eğitimin değerlendirilmesini talep etmiştir. İstanbul Üniversitesi tarafından başvurucunun almış olduğu eğitim hakkında rapor hazırlanarak aldığı hukuk dersleri değerlendirilmiş ve bunun sonucunda başvurucunun diplomasına denklik verilebilmesi için ilave olarak 8 hukuk dersi ile Türk dili, Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi derslerinden başarılı olması gerektiği tespit edilmiştir. Başvurucu bunun üzerine iptal davası açmıştır.
30. Mahkeme davayı reddederken dayanak aldığı noktalarından biri, idarenin savunmasına ek olarak sunduğu inceleme raporudur. Davanın çözümünün temel dayanaklarından birini teşkil eden inceleme raporunun başvurucuya tebliğ edilmemiş olmasının başvurucunun savunma hakkını etkilediği açıktır. Mahkeme kararında inceleme raporunun neden başvurucuya tebliğ edilmediğine ilişkin bir açıklama bulunmamaktadır. Bununla birlikte anılan raporun içeriği incelendiğinde başvurucunun almış olduğu hukuk derslerinin değerlendirildiği ve bu değerlendirmeye dayanılarak belirlenen fark hukuk dersleri ile Türk dili, Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi derslerinden başarılı olunması gerektiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
31. Başvurucunun diplomasına denklik verilmesi için yabancı üniversitede aldığı eğitimin değerlendirilerek verilmesi gereken fark derslerinin tespitine yönelik raporun başvurucuya tebliğ edilmesi önemlidir. Ancak söz konusu raporun başvurucuya tebliğ edilmemesi tek başına başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği anlamına gelmez. Anılan raporun başvurucuya tebliğ edilmemesi sebebiyle başvurucunun savunma hakkında meydana gelen kısıtlamayı telafi eden imkânların başvurucuya sağlanıp sağlanmadığı da önem taşımaktadır.
32. Başvurucu 6/4/2018 tarihli dilekçe ile Mahkemeye başvurarak davalı idarece hazırlatılan raporun bir örneğini istemiştir. Başvurucu 6/4/2018 tarihli ikinci dilekçesinde, istemiş olduğu raporun fotokopisini elden aldığını belirtmiştir. Başvurucunun yabancı üniversitede aldığı eğitimin değerlendirilmesine yönelik düzenlenen rapora karar düzeltme aşamasından sonra ulaşmış olduğu tartışmasızdır.
33. Adil yargılanma hakkı yargılamanın sonucunun adil olmasını garanti etmemekte, yargılama sürecinin hakkaniyete uygun bir biçimde yürütülmesini güvence altına almaktadır. Öte yandan yargılama sürecinde savunma hakkını zedeleyen birtakım eksikliklerin bulunması otomatik olarak adil yargılanma hakkının ihlaline yol açmamaktadır. Adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği değerlendirilirken yargılamadaki bir eksikliğin yargılama süreci içinde telafi edilip edilmediği ve bunun bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini etkileyip etkilemediği değerlendirilir (Ayfer Atalmış, B. No: 2016/12198, 9/6/2020, § 41).
34. Olayda başvurucuya, yabancı üniversitede aldığı eğitimin değerlendirilmesine ilişkin inceleme raporu tebliğ edilmemiş ise de raporun sonucunda başvurucunun hangi fark dersleri vermesi gerektiğinin tespiti mahkeme kararında yer almıştır. Başvurucu bu sayede belirtilen inceleme raporundan haberdar olmuştur. Başvurucu bu andan itibaren raporun varlığından haberdar olmuştur ve kanun yolu aşamasına başvurmadan önce Mahkemeye başvurarak söz konusu rapora ulaşma imkânına sahiptir. Bu imkân ile birlikte raporun sonucunda hangi değerlendirmede bulunduğunun Mahkeme kararına yansıtıldığı gözönüne alındığında inceleme raporunun tebliğ edilmemiş olmasının başvurucuyu davalı tarafa nazaran zayıf bir duruma düşürdüğü söylenemez.
35. Mahkeme davayı reddederken ikinci bir gerekçe olarak, işlem tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik'in 7. maddesinin (ç) bendi uyarınca başvurucunun denklik belgesi için aranan seviye tespit sınavına girmesi gerektiğini ve başvurucunun söz konusu seviye tespit sınavına girmediğini göstermiştir. Davanın reddedilmesine yönelik olarak yalnızca inceleme raporu uyarınca yapılan işlemler gerekçe gösterilmemiştir. Mahkeme aynı zamanda başvurucunun Yönetmelik'in 7. maddesinin (d) bendi uyarınca seviye tespit sınavına girmesi gerektiğini belirtmiş ve bu hususun gerçekleşmemesi nedeniyle de işlemin hukuka uygun olduğunu ifade etmiştir.
36. Buna göre mahkeme kararının gerekçesinin doğrudan başvurucuya tebliğ edilmeyen rapora dayanmaması, öte yandan söz konusu rapordan başvurucunun mahkeme kararıyla birlikte haberdar olması ve raporda tespit edilen hususun mahkeme kararında yer almış olması karşısında başvurucunun davalı idareye nazaran zayıf bir konuma düşürüldüğünden bahsedilemeyeceğinden yargılamanın hakkaniyetinin zedelenmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatine varılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
38. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
i. Kabul Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
40. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).
41. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
42. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 5 yılı aşan yargılamaya ilişkin sürenin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Eğitim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
44. Başvurucu, mevzuat gereği diplomasına denklik verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Haksız ve hukuka aykırı bir şekilde diploma denklik talebinin reddedildiğini ifade etmiştir. Diplomasına denklik verilmemesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
45. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
46. Eğitim, Anayasa tarafından doğrudan güvence altına alınmış bir haktır. Ayrıca eğitim, çok özel bir kamu hizmeti olarak sadece doğrudan faydaları olan bir hizmet değil geniş sosyal fonksiyonları da olan bir hizmettir. Demokratik bir toplumda insan haklarının sağlamlaşması ve devamı için eğitim hakkının vazgeçilmez ve temel bir katkısı olduğu da aşikârdır (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 66). Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında eğitim hakkının yükseköğrenim seviyesini de kapsadığına (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 28; İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 36), belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına etkili bir biçimde erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 68), kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe şeklinde bir negatif ödev yüklediğine (Yüksel Baran, B. No: 2012/782, 26/6/2014, § 36; Adem Öğüt ve diğerleri, B. No: 2014/20527, 22/11/2017, § 44) karar vermiştir.
47. Bununla birlikte eğitim kurumlarına erişim hakkı, eğitim hakkının sadece bir yönünü oluşturmaktadır. Hakkın etkili olması için buna ilave olarak eğitim alan kişi aldığı eğitimden menfaat sağlama imkânına da sahip olmalıdır. Bu imkâna sahip olabilmek için ise bir ülkede yürürlükte olan kurallara uygun olarak tamamlanan eğitimin ülkenin resmî makamlarınca tanınması gerekmektedir (Rauf Bekiroğlu, B. No: 2014/127, 19/7/2017, § 25; Şehmus Altuğrul, B. No: 2017/38317, 13/1/2021, § 41).
48. Bu bağlamda başvurucunun ulusal düzeyde denkliği olan bir üniversiteden almış olduğu eğitim sonunda diplomasına denklik verilmesi yönündeki talebi, aldığı eğitimin ülkenin resmî makamlarınca tanınması ve başvurucunun eğitiminden menfaat sağlaması için bir gerekliliktir. Aksi takdirde başvurucu, aldığı eğitimden yurt içinde bir kazanım sağlayamayacaktır. Bu nedenle denkliği olan bir üniversitede tamamlamış olduğu eğitim sonrasında başvurucunun diplomasına denklik verilmesi isteminin reddedilmesinin eğitim hakkına müdahale teşkil ettiği kabul edilmiştir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
49. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
50. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 42. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 42. maddesinde ya da ilgili diğer maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
51. Başvurucunun eğitim hakkına yönelik diplomasına denklik verilmemesi şeklindeki müdahalenin temeli, Yönetmelik uyarınca yapılan değerlendirme neticesinde lisans eğitiminde almış olduğu derslerin yeterli olmaması ve tespit edilen fark derslerin verilmesi gerektiği sonucuna varılmasıdır. Öte yandan Mahkeme bu hususa ek olarak Yönetmelik uyarınca YÖK tarafından yapılacak seviye tespit sınavına girilmemiş olmasını da değerlendirmiştir. Bu nedenle 2547 sayılı Kanun'un 3. maddesinin (u) bendinin (1) numaralı alt bendi ile Yönetmelik'in 7. maddesinin (c) ve (ç) bentlerinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
52. Taşıdığı öneme karşın eğitim hakkı, niteliği gereği bazı düzenlemelere tabidir. Şüphesiz eğitim kurumlarını düzenleyen kurallar, toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin farklı düzeylerine has özelliklere göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle devletin bu konuda yapacağı düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir alanına sahip olduğunun kabulü gerekir (Ünal Yıldırım, B. No: 2013/6776, 5/11/2014, § 42; Savaş Yıldırım, B. No: 2013/6258, 10/6/2015, § 42). Devletin bu takdir alanı eğitim kurumunun seviyesi yükseldikçe artar, buna karşılık eğitimin birey ve toplum bakımından önemine bağlı olarak azalır (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 67). Devletin sahip olduğu takdir yetkisi, toplumun ihtiyaçlarını gözeterek var olan eğitim kurumlarını kaldırmayı veya statülerinde değişiklik yapmayı da kapsamaktadır. Şüphesiz devletin belirtilen bu takdir alanı içinde hareket ederken meşru bir amaca dayanan değişiklikler yapması da kendisinden beklenecektir (Melih Sivas, B. No: 2016/15634, 28/6/2018, § 58).
53. Anayasa'nın 42. maddesinde eğitim hakkının sınırlandırılmasına ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bununla birlikte eğitim hakkının mutlak ve sınırsız bir hak olduğu düşünülemez. Nitekim anılan maddenin ikinci fıkrasında yer verilen "Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir." ifadesi ile devlete bir takdir alanı yaratılmıştır. Eğitim hakkının -Anayasa'nın "Sosyal ve Ekonomik Haklar" bölümünde düzenlendiği hususu da gözetildiğinde- devlete tanınan bu takdir hakkının özünde bir sınırlama yetkisi de içerdiği anlaşılmıştır. Öte yandan Anayasa'da diğer haklardan farklı olarak eğitim hakkının sınırlanması hususunda kanun koyucuyu bağlayan belli bir meşru amaçlar listesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla kanun koyucunun eğitim hakkının sınırlanması hususundaki takdir aralığının geniş olduğu ifade edilebilir. Ancak kanun koyucunun bu takdir yetkisinin Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olduğu açıktır (Adem Öğüt ve diğerleri, § 53).
54. Somut olayda idarenin başvurucunun diplomasına denklik vermemek suretiyle gerçekleştirdiği müdahalenin temeli başvurucunun diploma aldığı okulda gördüğü derslerin değerlendirilmesi sonucunda tespit edilen fark derslerin verilmesi gerektiğine dayanmaktadır. Bunun yanı sıra Mahkeme de YÖK tarafından yapılacak olan sınava girilmemiş olduğunu belirtmiştir. Buradan hareketle somut olaydaki müdahalenin ulusal ölçekte eğitim kalitesinin korunması şeklinde ifade edilebilecek bir meşru amaçla gerçekleştiği sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özcan Özsoy, B. No: 2014/5881, 15/2/2017, § 43; Şehmus Altuğrul, § 48).
(3) Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
55. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
56. Buna göre eğitim hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasının yanında gerekli olması da gerekir. Gereklilik yukarıda da belirtildiği üzere hakka müdahale teşkil eden birden fazla araç arasından hakkı en az zedeleyen aracın seçilmesini ifade etmektedir. Hak ve özgürlüğü sınırlayan tedbirlerden hangisi diğerlerine nazaran hakkın norm alanına daha az müdahale edilmesi sonucunu doğuruyorsa o tedbirin tercih edilmesi gerekir. Bununla birlikte hakka müdahale oluşturacak aracın seçiminde kamu otoritelerinin belli ölçüde takdir payının bulunduğu da kabul edilmelidir. Zira yetkili kamu makamları, öngörülen amaca ulaşılması bakımından hangi aracın etkili ve verimli sonuçlar doğuracağına ilişkin olarak isabetli karar verme noktasında daha iyi bir konumdadır. Özellikle alternatif aracın bulunmadığı veya mevcut alternatiflerin öngörülen meşru amaca ulaşılması bakımından etkili olmadığı ya da daha az etkili olduğu durumlarda kamu makamlarının araç seçimi hususundaki tercih yetkisinin gereklilik kriterini sağlamadığının söylenebilmesi için çok güçlü nedenlerin bulunması gerekir (Şehmus Altuğrul, § 50).
57. Öte yandan eğitim hakkına yönelik müdahaleler orantılı olmalıdır. Orantılılık sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, amaç ile araç arasında adil bir denge kurulmasını gerektirmektedir. Buna göre eğitim hakkına getirilen sınırlamayla ulaşılmak istenen meşru amaç ve başvurucunun eğitim hakkından yararlanmasındaki bireysel yarar arasında makul bir orantı kurulmalıdır. Hedeflenen amaca ulaşıldığında elde edilecek kamusal yararla kıyaslandığında sınırlama ile kişiye yüklenen külfetin aşırı ve orantısız olmaması gerekir (Şehmus Altuğrul, § 51).
58. Seçilen aracın ulaşılmak istenen amaçla kıyaslandığında bireye orantısız bir külfet yüklemiş olduğunun saptanması, ihlal sonucuna ulaşılabilmesi için bazı hâllerde tek başına yeterli olmayabilir. Kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların var olup olmadığı da büyük önem taşımaktadır. Elverişli ve gerekli olduğu hükmüne varılan aracın seçilmiş olması nedeniyle kişiye yüklenen aşırı külfeti hafifleten hukuksal mekanizmalar mevcutsa bir ihlalin olmadığı sonucuna varılabilir (Şehmus Altuğrul, § 52).
59. Eğitim hakkına yapılan müdahalenin orantılı olup olmadığı değerlendirilirken başvurucunun ve idarenin kusurlarının bulunup bulunmadığı da gözönünde bulundurulur. Bu bağlamda tarafların yasal yükümlülüklerinin neler olduğu, bunların yerine getirilmesinde ihmalkârlık gösterilip gösterilmediği ve ihmalin varlığının tespiti hâlinde bunun hukuka aykırı sonucun doğmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı da dikkate alınır (Şehmus Altuğrul, § 53).
(b) İlkelerin Olaya Uygulanması
60. Bireysel başvuruya konu incelenmesi gereken uyuşmazlık; YÖK tarafından başvurucunun lisans eğitiminin tanınması yolunda yapmış olduğu müracaatın, öngörülen fark derslerinden de başarılı olma şartının yerine getirilmemesi şartına bağlanarak reddedilmesine ilişkindir.
61. YÖK, yabancı üniversitelerden alınan ön lisans, lisans ve yüksek lisans diplomasına denklik verme yetkisi olan kamu otoritesidir. YÖK'e bu yetkiyi veren normun -Yönetmelik'in 7. maddesinin (ç) bendi- kazuistik bir yöntemle düzenlenmediği açıktır. Bununla birlikte yurt dışında alınan eğitimin tanınması konusunda standartların tahdidi biçimde belirlenmemiş olmasının normun doğrudan öngörülemez olduğu sonucunu doğurduğu söylenemez. Zira ulusal ölçekte eğitim kalitesinin korunması görevini yerine getirme yükümlülüğü bulunan ve bu amacı gerçekleştirme noktasında takdir marjı oldukça yüksek olan bir kamu otoritesinin eğitim kalitesi yönünden yakalanması amaçlan standardı da zamanın değişen koşullarına uyarlayabilmesi beklenir. Bu bağlamda ilgili normun düzenleme kolaylığı sağlaması bakımından esnek olması öngörülemezlik sonucu doğurmaz.
62. Başvurucu, Ukrayna VI. Vernadsky Tavriya Millî Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur. Bu kapsamda başvurucunun denklik talebine konu ettiği diplomasının kendisine bir meslek icra etmeye izin verdiği açıktır. Yönetmelik'te mezun olunan lisans programında alınan derslerde eksik tespit edilmesi hâlinde YÖK tarafından belirlenen üniversitede fark derslerin verilmesinin istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu sayede alınan eğitim konusunda ulusal düzeyde belli bir standardın yakalanması amaçlanmaktadır.
63. YÖK, başvurucunun yurtdışında almış olduğu eğitimi hakkında inceleme yaptırarak rapor hazırlatmıştır. İnceleme raporunda başvurucunun tespit edilen 8 hukuk dersi ile Türk dili, Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi derslerinden başarılı olması gerektiği ifade edilmiştir. Anılan rapor doğrultusunda YÖK başvurucunun denklik talebini belirlenen derslerin verilmesi şartına bağlamıştır.
64. Diploma tanıma ve denklik işlemleri konusunda devlete ve ulusal makamlara tanınan takdir yetkisi oldukça geniştir. Bu bağlamda gerek kanun koyucunun eğitim hakkını sınırlandırması hususundaki takdir yetkisinin gerekse ulusal makamların değerlendirmeleri sonucunda verilen ve yargısal denetimden geçmiş kararların Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olduğu açıktır. Bu itibarla takdir yetkisinin meşru amaçlar doğrultusunda kullanılması, yurt dışında yükseköğrenim yapmış bireylere tanıma ve denklik işlemleri konusunda ölçüsüz olarak külfet yüklenmemesi gerekir (Yasemin Tekin, B. No: 2019/25326, 23/11/2021, § 31).
65. YÖK tarafından, başvurucunun yurt dışında aldığı hukuk eğitimi İstanbul Üniversitesi gibi köklü bir geçmişe sahip olan kurumun hukuk alanındaki eğitimcilerine incelettirilerek alınan eğitimin noksan olduğu tespit edilmiş ve ilave olarak alınması gereken dersler belirlenmiştir. YÖK, yabancı üniversitelerden alınan ön lisans, lisans ve yüksek lisans diplomasına denklik verme yetkisini haiz bir kamu otoritesidir ve kurumun bu alandaki amacı ülkede geçerli olacak yabancı yükseköğretim programlarının niteliklerini belirlemek ve bununla bağlantılı olarak da sahte ve niteliksiz diplomalara ulusal düzeyde geçerlilik tanınmasının önüne geçmektir. Bu amaçla başvurucunun diplomasına, ilave olarak alması gerektiği tespit edilen dersleri vermesi gerektiğinden bahisle denklik verilmemiştir. YÖK'ün takdir yetkisi kapsamında yapmış olduğu değerlendirmenin -fark derslerin verilmesi hâlinde denklik hususunun tekrar değerlendirileceği gözönüne alındığında- başvurucuya aşırı bir külfet yüklemediği değerlendirilmektedir.
66. Mahkeme, YÖK tarafından diplomaya denklik verilmesinin fark derslerini verme şartını bağlamasını hukuka uygun bulmasının yanı sıra kararında, Yönetmelik gereği YÖK tarafından yapılacak sınava girme şartının da yerine getirilmediğini belirtmiştir.
67. Mahkeme, başvurucunun Yönetmelik'te belirtilen YÖK tarafından belirlenecek sınava tabi olma şartının yerine getirilmediğini gerekçesine eklemiştir. Mahkemenin bu yorumunun iptale konu karara yeni bir koşul eklemesi sonucunu doğurduğu söylenemeyecektir. Zira Mahkeme tarafından seviye tespit sınavının da yerine getirilmediğine yönelik yapılan tespit, idareye diğer işlem ve eylemleri yönünden yol gösterici ve açıklayıcı niteliktedir. Bu nedenle Mahkemenin belirtilen değerlendirmesinin başvurucuya aşırı bir külfet yüklediğinden bahsedilemeyecektir.
68. Bu durumda somut olayın koşullarında başvurucunun eğitim hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. İlk derece mahkemesinin gerekçeleri, başvurucunun eğitim hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterlidir.
69. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edilmediğinin açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
70. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
71. Başvurucu, ihlal tespitine karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Başvurucunun tazminat talebi bulunmamaktadır.
72. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
73. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç tutarından oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianınKABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 7. İdare Mahkemesi (E.2012/1040, K.2012/2369) ile Danıştay Sekizinci Dairesine (E.2013/8137, K.2017/751) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.