logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Seçil Esmanur Erdem [1.B.], B. No: 2018/17636, 8/12/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SEÇİL ESMANUR ERDEM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/17636)

 

Karar Tarihi: 8/12/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ali Erdem ŞAHİN

Başvurucu

:

Seçil Esmanur ERDEM

Vekili

:

Av. Asuman TOKGÖZ SUCU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, Başbakan'a hakaret ettiği gerekçesiyle kamu görevlisi başvurucuya verilen disiplin cezasına karşı açılan iptal davasında, sübuta ilişkin delillerin objektif olarak kararda değerlendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Trabzon'un Ortahisar ilçesinde bir ortaokulda beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapmaktadır.

3. Başvuru konusu olay 2013 yılının Kasım ayının sonlarında Başbakan'ın Trabzon'u ziyareti sırasında konvoyuna yumurta atılarak hakarette bulunulduğu iddiası etrafında şekillenmiştir. İddiaya göre saat 20.30 civarında Başbakanlık araç konvoyunun toplanan kalabalığın arasından geçtiği sırada caddeye bakan apartmanlardan birinin ikinci kat balkonundan bir kadın konvoya doğru yumurta fırlatmış ve "Allah belanı versin, o. çocuğu şerefsiz!" veya "ibne" diyerek bağırmıştır.

4. Olaya ilişkin olarak hareket hâlindeki konvoyda yer alan koruma araçlarından birinde bulunan polis memurları İ.K. ve S.Y. bir tutanak tanzim etmiş, bahsi geçen sözlerin başvurucu tarafından sarf edildiğini duyduklarını ve başvurucunun konvoya doğru yumurta attığını gördüklerini ifade etmiştir. Bahsi geçen polis memurlarının ve çevrede bulunan bazı sivil kişilerin olayla ilgili ifadeleri alınmış, tanıklardan bazıları bahse konu eylemi gerçekleştiren kişinin başvurucu olmadığı yönünde beyanda bulunmuştur.

5. Somut olayda başvurucunun ifadesine birçok kez başvurulmuştur. Başvurucu; ameliyat olan anneannesini ziyaret etmek için ilgili adreste bulunduğunu, evin hasta ziyaretine gelen insanlar nedeniyle kalabalık olduğunu, dışarıdan gelen bağırma sesi üzerine camdan dışarı baktığını, bu sırada sonradan Başbakan'ın koruması olduğunu öğrendiği takım elbiseli bir adamın kendisine "Seni gördüm, Başbakan'a hakaret ettin" dediğini ifade etmiştir. Başvurucu; olanları anlayamadığı için o sırada camda olan komşusuna ne olduğunu sorduğunu ancak komşusunun da ne olduğunu bilmediğini söylediğini belirtmiştir. Başvurucu; olay sırasında üzerinde beyaz renkli bir tişört bulunduğunu, kendisinin balkona hiç çıkmadığını, mutfağın penceresinden dışarıya baktığını savunmuştur. Başvurucu, Başbakan'a karşı özel bir kin gütmediğini, devlet memuru olarak nasıl davranılması gerektiğini bildiğini, eğitimli bir insan olduğunu, yazımına katkı sağladığı iki kitabın spor liselerinde okutulduğunu belirterek Başbakan'ın konvoyuna yumurta attığı ve küfrederek hakaret ettiği iddiasını kesinlikle kabul etmediğini ifade etmiştir.

6. İdari yönden yapılan disiplin soruşturmasında toplanan bilgi, belge ve ifadeler bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde başvurucunun Başbakan'a yumurta atarak küfür içeren sözlerle hakaret ettiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle başvurucu hakkında 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (f) alt bendi uyarınca amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiilî tecavüzde bulunmak, aynı fıkranın (g) alt bendi uyarınca memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı, utanç verici hareketlerde bulunmak eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle devlet memurluğundan çıkarma cezasının uygulanması teklif edilmiş ve başvurucunun konuya ilişkin savunması istenmiştir.

7. Başvurucu savunmasında, daha önce vermiş olduğu beyanlarını tekrar etmiştir. Nihayetinde Yüksek Disiplin Kurulu kararı ile başvurucu hakkında teklif edilen cezanın kabulüne karar verilmiştir.

8. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali istemiyle Trabzon İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme, eylemin yumurta atılmasına ilişkin kısmının somut olarak ortaya konulamadığını, fiilin tamamlanmadığını ve anılan kısım yönünden "amirlerine, ... karşı fiili tecavüzde bulunmak" hükmünün uygulanmasının kanun koyucunun amacıyla bağdaşmayacağını belirtmiş; hakarete ilişkin kısım yönünden ise eylemin sübuta erdiği sonucuyla davanın reddine oyçokluğu ile karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...Davacının, Başbakan'a küfür içeren ifadelerle hakaret ettiği iddiasına gelince; Olayın meydana geldiği sırada çok sayıda kişinin farklı sebeplerle yolda ve yol kenarında beklemekte olduğu, sesin sahibini teşhis edemeyen kişiler ve davacı da dahil olmak üzere şahitlerin çok yüksek sesle bağırma sesinin geldiğini beyan ettikleri, ifadelerine başvurulan kişilerin failin üzerinde beyaz renkli bir kıyafet olduğunu ifade ettikleri, davacının da o esnada beyaz bir kıyafet giydiğini, karakola da aynı kıyafetle geldiğini beyan ettiği, görgü tanıklarından Ş.Y.'nin, olay yerine yakın bir işmerkezinde çalıştığı, davacıyı da akrabasını ziyaret için birçok defa gelmesi nedeniyle tanıdığı, emniyette yapılan teşhiste de zorlanmadan davacıyı tespit etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, Başbakan'a karşı küfretme fiilinin davacı tarafından gerçekleştirildiği hususunun sübuta erdiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda; davacı hakkında amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak fiili sübuta ermemiş ise de, soruşturma kapsamında alınan ifadeler ile olay yeri tutanağı ve emniyette yapılan teşhis sonucunda, davacı tarafından Başbakan'a karşı küfretme olayının sübuta erdiği görülmekle, fiilin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak fiili olarak değerlendirilmek suretiyle, Devlet memurluğundan çıkarılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır."

9. Başvurucu, ret kararına karşı temyiz isteminde bulunmuştur. Danıştay Onikinci Dairesi (Daire), somut olaya konu hakaret eyleminin sübuta erdiğini ancak ilgili eylem nedeniyle başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasının ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.

10. Davalı idare, karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dairece; davalı idarenin dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerin kararın düzeltilmesini gerektirecek nitelikte bulunduğu belirtilerek, kararın düzeltilmesi istemi kabul edilerek anılan kararın kaldırılmasına ve temyiz isteminin reddiyle mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

11. Başvurucu, nihai kararı 11/6/2018 tarihinde öğrendikten sonra 28/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

12. Öte yandan başvurucu hakkında adli yönden yapılan yargılama neticesinde başvurucunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Başvurucu; somut olayda maddi gerçek ortaya konulmaksızın devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasının hukuka aykırı olduğunu ve uygulanan cezanın ölçülü olmadığını belirterek eşitlik ilkesi, adil yargılanma hakkı, çalışma hakkı ve kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; somut başvuruda bir müdahalenin bulunup bulunmadığı, bulunduğu düşünüldüğü takdirde müdahalenin meşru bir amaç taşıyıp taşımadığı, şikâyete konu edilen işlemin belirtilen meşru amaç ile orantılı olup olmadığı, bu anlamda idare ve derece mahkemeleri kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerip içermediği hususu değerlendirilirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadının ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesinde dile getirdiği iddialarını yinelemiştir.

14. Başvuru, münhasıran gerçek kişi başvurucunun aldığı disiplin cezasına ilişkindir. Başvuru, sendika avukatı tarafından yapılmış ve başvuru formu kapağında tüzel kişi başvurucu olarak sendikanın da adına yer verilmiştir. Ancak sendika tarafından başvuru formunda temel hak ve özgürlüklere ilişkin olarak herhangi bir iddia ileri sürülmemiştir. Bu nedenle incelemenin münhasıran başvurucu Seçil Esmanur Erdem yönünden yapılmasıgerekir.

15. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Anayasa Mahkemesince Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığı kabul edilmiştir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir (Abdullah Topçu, § 76). Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

18. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile cevap verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39). Diğer bir deyişle davanın taraflarının uyuşmazlığın sonucuna etkili, ayrı ve açık yanıt gerektiren iddia, itiraz ve savunmalarının karşılanması gerekir.

19. Somut olaya konu memurluktan çıkarma disiplin cezası, başvurucunun Başbakan'ın konvoyuna yumurta atarak hakarette bulunduğu iddiasıyla açılan disiplin soruşturması sonucunda verilmiştir (bkz. §§ 3-7). Yargılama neticesinde Mahkeme, soruşturma raporunda yapılan belirlemelere atıfta bulunarak eylemin yumurta atılması yönünden somut olarak ortaya konulamadığı, hakaret yönünden ise sübuta erdiği sonuç ve kanaatiyle davanın reddine oy çokluğu ile karar vermiştir. Anılan karar temyiz incelemesinde hakaret eylemi nedeniyle uygulanan disiplin cezasının ölçülü olmadığı gerekçesiyle bozulmuş, karar düzeltme incelemesinde ise temyiz isteminin reddiyle mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir (bkz. §§ 8-10).

20. Eldeki başvuru kamu görevlileri hakkında verilen disiplin cezasına ilişkindir. Anayasa Mahkemesi daha önce bu tür cezaların hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin yapmaları gerekenleri açıklamıştır. Bu itibarla öncelikle disiplin cezasına konu edilen eylemde kamu görevlisine atfedilebilir bir kusurun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Yasin Agin ve diğerleri [GK], B. No: 2017/32534, 21/1/2021, § 61; Mehmet Alanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15462, 29/9/2021, § 45; Şah İsmail Harmancı, B. No: 2018/15359, 17/11/2021, § 37; Mustafa Akıcıoğlu, B. No: 2018/2513, 11/5/2022, § 43). Nitekim AİHM de incelediği bir başvuruda, somut olaya konu sloganların başvurucular tarafından atıldığının mevcut belgelerden tespit edilemediğini belirterek sübutun önemine vurgu yapmıştır (Yılmaz ve Kılıç/Türkiye, B. No: 68514/01, 17/7/2008, § 66).

21. Somut olaya konu hakaret eylemi, Başbakan'ın araç konvoyunun Trabzon'un merkezî yollarından biri olan Cumhuriyet Caddesi'nde toplanan kalabalığın arasından geçişi esnasında, belirli bir mesafeden bağırmak şeklinde ve güneşin batımından yaklaşık üç saat kadar sonra akşam vaktinde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla olayın şartları gözönüne alındığında failin belirlenebilmesinin yüz yüze ve yakın mesafeden gerçekleşen haksız eylemlere nazaran son derece güç olduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle kusurlandırılacak kişinin belirlenmesinde kuşkuya yer bırakmayacak nitelikte ve objektif bir yöntemin benimsenmesi hayati önemdedir.

22. Başvurucu, somut olayda "maddi gerçek ortaya konulmaksızın" kendisine disiplin cezası verildiğini belirterek özellikle görgü tanıkları B.K. ve Ş.Y.den alınan ifadelerdeki çelişkilere ilişkin iddialarının yargılama sürecinde karşılanmadığından yakınmaktadır. Somut olayda bahse konu ifadelerin gerek idare gerekse derece mahkemeleri tarafından sübut değerlendirmesinde temel belirleyici olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla ilgili ifadelerin olayın şartları bağlamında başvurucuyu açık bir şekilde kusurlandırmaya elverişli olup olmadığı meselesi uyuşmazlığın sonucuna etkili önemli bir husustur.

23. Tanıklardan B.K. olayın hemen ardından polis merkezinde verdiği ifadesinde konvoyun geçişi sırasında bir binanın camından tanımadığı beyaz polar giyimli bir bayanın konvoya doğru bağırdığını ve yumurtaya benzeyen bir madde attığını, savcılık ifadesinde bir bayanın bağırdığını duyması üzerine sesin geldiği yöne doğru baktığında karşı binadaki başvurucuyu gördüğünü ancak yüzünü göremediğini, idari soruşturma sırasında alınan ifadesinde ise başvurucunun konvoy geçerken aşağıya bir şey attığını ve bağırdığını gördüğünü ifade etmiştir. Tanık Ş.Y ise polis merkezinde verdiği ifadesinde konvoya bakarken beyaz giyimli bir bayanın bulunduğu ikametin üçüncü katındaki pencereden Başbakan'ın aracı geçerken araca doğru bakıp o. çocuğu dediğini duyduğunu; savcılık beyanında ise önce bir kadın sesi duyduğunu, bu sözü kimin söylediğini merak ederek başını çevirdiğinde balkonda beyaz giyimli bir bayan gördüğünü ve bu bayanı sima olarak tanıdığını; ceza mahkemesi duruşmasında verdiği ifadede ise bir bayanın bağırdığını duyduğunu, dönüp baktığında balkon penceresinde başvurucuyu gördüğünü ancak bizzat onun dediğini duymadığını belirtmiştir.

24. Görüldüğü üzere aynı tanıkların farklı ifadeleri arasında -eylemin başvurucu tarafından gerçekleştirildiğinin görüldüğü veya duyulduğuna ilişkin- çok ciddi çelişkiler olduğu yönündeki başvurucunun iddia ve itirazlarının karşılanması gerekir. Bu anlamda başvurucunun iddiasının davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olduğu ve Mahkemenin anılan iddiayı makul bir gerekçe ile cevaplandırma yükümlülüğü altında bulunduğu kabul edilmelidir. Ancak bu duruma rağmen Mahkeme tarafından ifadelerde yer alan çelişkilerin ne şekilde giderildiğine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmaksızın ifadelerin karara esas alındığı görülmektedir. Dolayısıyla mevcut çelişkili ifadeler ışığında başvurucunun isnat edilen eylemi gerçekleştirdiğinin bizzat tanıklar tarafından görüldüğünü veya duyulduğunu şu hâlde kabul etmek mümkün değildir.

25. Somut olayda eylem anına ilişkin birtakım çelişkiler barındıran mevcut ifadelerin haricinde ne idare ne de Mahkeme, duyulan sesin başvurucuya ait olduğunun teşhisi için gerekli olan değişkenleri -tanıkların başvurucunun sesine aşinalık durumu, mevcut gürültü seviyesi ve geliş mesafesinde sesin ayırt edilebilme durumu gibi- veya başvurucunun görüldüğünün tespiti için gerekli olan belirleyicileri -tanıkların konumu, görüş açısı ve mesafesi gibi- teknik imkânları gözeterek değerlendirmiştir.

26. Bunun yanında olayın meydana geldiği sırada başvurucunun bulunduğu evde hasta ziyaretine gelen çok sayıda kişinin bulunduğu iddiasına rağmen idari ve adli soruşturma sırasında bu kişilerin ifadesine başvurulmadığı gibi caddeden gelen gürültü üzerine başvurucunun dışarıya baktığı yönündeki mevcut tanık -komşu- beyanlarının da somut olayın değerlendirmesinde dikkate alınmadığı ve buna ilişkin bir gerekçe açıklanmadığı görülmüştür. Nihayetinde Mahkeme kararı, bir bütün halinde failin başvurucu olduğu hakkında kuşkuya yer bırakmayacak şekilde objektif bir yargıya ulaşmayı mümkün kılan ilgili ve yeterli bir gerekçe içermemektedir.

27. Somut olayda Mahkeme, herhangi bir özne içermeyen ifadelerin Başbakan'a yöneldiği kabulüyle değerlendirmelerde bulunmuş ise de anılan kabulün hangi somut tespitlere dayandığını açıklamamıştır. Anayasa Mahkemesi birçok kararında mahkemelerin matufiyet değerlendirmesi yaparken somut olaya konu ifadelerin kime yöneldiğini açık bir şekilde ortaya koyma ve bu bağlamda dolaylı yorumlardan kaçınma yükümlülüğü altında bulunduklarını vurgulamıştır (matufiyet şartlarının değerlendirildiği emsal kararlar için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu (3), B. No: 2015/1220, 18/7/2018, § 64; Kadri Eroğul, B. No: 2019/976, 11/5/2022, § 26). Bu itibarla somut olaya konu ifadelerin kime yöneldiği Mahkeme tarafından açık ve net bir şekilde ortaya konulamamıştır.

28. Bu bağlamda başvurucunun açtığı davada ileri sürdüğü maddi gerçeğin ortaya konulamadığına ve soyut iddialarla disiplin cezası verildiğine yönelik uyuşmazlığın sonucuna etkili ayrı ve açık yanıt gerektiren iddia ve itirazlarının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanmaması yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir. Mahkemenin gerekçesinde başvurucunun teşhis sürecine ilişkin birtakım değerlendirmelere yer verilmiş ise de tanık ifadeleri -aynı tanıkların farkı beyanları- arasındaki çelişkilere ilişkin herhangi bir açıklamada bulunulmadığı gibi dosyada mevcut diğer ifadeler de -apartman komşusu- dikkate alınmamıştır. Bunun yanında başvurucunun temel iddiaları temyiz merciince de karşılanmamıştır. Anayasa Mahkemesince yukarıda yer verilen tespitler (bkz. §§ 19-27) ile birlikte değerlendirildiğinde mahkeme kararlarının gerekçelerinde başvurucunun olayın sübutuna ilişkin uyuşmazlığın sonucunu etkileyen, ayrı ve açık yanıt gerektiren iddia ve itirazlarına ilişkin ilgili ve yeterli bir gerekçe olmamasının yargılamayı bir bütün hâlinde adil olmaktan çıkardığı sonucuna ulaşılmıştır.

29. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

30. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi ve 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Trabzon İdare Mahkemesine (E.2014/1682, K.2015/726) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Seçil Esmanur Erdem [1.B.], B. No: 2018/17636, 8/12/2022, § …)
   
Başvuru Adı SEÇİL ESMANUR ERDEM
Başvuru No 2018/17636
Başvuru Tarihi 28/6/2018
Karar Tarihi 8/12/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, Başbakan'a hakaret ettiği gerekçesiyle kamu görevlisi başvurucuya verilen disiplin cezasına karşı açılan iptal davasında, sübuta ilişkin delillerin objektif olarak kararda değerlendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi