TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
POSTAŞ LOJİSTİK A.Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/14585)
|
|
Karar Tarihi: 27/1/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Zehra GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Postaş Lojistik Anonim Şirketi
|
Vekili
|
:
|
Av. Enver TURUNÇ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, geçiş ücreti ödemeden otoyoldan geçiş
yapılması kabahatine dayalı olarak idari para cezası verilmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 30/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun maliki olduğu 35 FZ... plakalı aracın ücretli
otoyol ve köprülerden 4/1/2016 ile 31/12/2016 tarihleri arasında ödeme yapmadan
geçiş yaptığı gerekçesiyle başvurucu hakkında tek seferde 76.727,75 TL idari
para cezası uygulanmıştır. Söz konusu idari para cezası 19/6/2017 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
9. Başvurucu; mülkiyetinde çok sayıda araç bulunduğunu,
bu araçlardan birine ait Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) etiketinin sehven söz konusu
35 FZ.. plakalı araca takıldığını, bu HGS etiketine ilişkin hesapta geçiş
ücretlerini karşılayacak kadar paranın mevcut olması nedeniyle aracın
geçişlerinin ücret ödemeden yapıldığının farkında olamadığını, olayda herhangi
bir şekilde kasta dayalı eylemi bulunmadığını ileri sürerek anılan cezanın
iptali için başvuruda bulunmuştur. Başvurucu ayrıca, idari para cezasına konu
geçişlerin 4/1/2016 ile 31/12/2016 tarihleri arasında meydana gelmiş olmasına
rağmen cezanın idare tarafından 19/6/2017 tarihinde bildirilmesi nedeniyle söz
konusu hatadan geç haberdar olması sonucu yüksek oranda ceza ödemek zorunda
kalmasının hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
10. Başvurucu, iptal başvurusuna ilişkin dilekçede
"ceza konusu yapılan geçişlere ait kamera görüntülerinin idareden
istenilmesi ve bu görüntüler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması
durumunda maddi gerçeğin ortaya çıkacağı [nı]" iddia ederek
belirtilen hususta bilirkişi incelemesi yaptırılması yönünde talepte de
bulunmuştur.
11. Başvuru, Düzce Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik)
5/2/2018 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Hâkimlik olayla ilgili olarak başvurucunun
iddialarını, idarede tarafından dosyaya sunulan mütalaayı ve tüm dosya
kapsamını birlikte değerlendirmek suretiyle idari para cezasının usul ve yasaya
uygun olduğu sonucuna ulaşmıştır.
12. Hâkimlik gerekçeli kararında; başvuru konusu plakaya
ait HGS hesabının 7/7/2017 tarihinde açıldığını, farklı bir plakada kullanılan
HGS hesabının 17/7/2017 tarihinde dava konusu plakaya taşındığını, ceza
işleminin ise aracın etiketsiz geçiş yapması ve yasal süresi içinde HGS etiketi
açtırılmamasından kaynaklandığını belirtmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı
şöyledir:
"Karayolları Genel Müdürlüğü 4.
Bölge Müdürlüğünün 22/12/2017 havale tarihli mütalaasında
özetle; plakaya ait HGS hesabı 07/07/2017 tarihinde açıldığı, ayrıca farklı bir
plakada kullanılan HGS hesabı ise 17/07/2017 tarihinde söz konusu plakaya
taşındığı, cezalı geçişler, araç gişelerden etiketsiz geçiş yaptığı ve 15
günlük yasal süre içerisinde HGS etiketi açtırmadığından kaynaklandığı, sistem
üzerinde ilgili geçişin görüntü kaydına erişilemediği, bahse konu olan 35 FZ
... plakalı araç gişelerden geçiş ihlali yaptığı, itiraz eden hakkında
düzenlenen idari para cezasının hukuk ve mevzuata uygun olduğu belirtilmiştir.
İtiraz eden Postaş Taşımacılık İnşaat
Temizlik Hizmetleri Petrol Otomotiv Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekili
Av. Enver TURUNÇ'a ait 15/01/2018 tarihli cevabi dilekçesinde özetle, iddia
olunan HGS ihlali geçişlerine ait kamera görüntü kayıtlarının idarece
sunulamamış olması, başlı başına HGS ihlali geçişlerinin idarece ispatlanamamış
olduğunun kabulünü gerektirdiği, bütün bunların dışında 6111 sayılı Kanunun 22.
maddesindeki düzenleme gereği 04/07/2016 tarihinden önceki dönemde gerçekleşmiş
olduğu iddia edilen HGS geçiş ihlallerinin karşılığı olarak tahakkuk
ettirildiği görülen idari para cezasının 38.652,25 TL lik kısmının iptalinin
gerektiği, davaya konu idari para cezasının tümden iptalini talep etmiştir.
Bu kapsamda; İtiraz edenin dilekçesi,
idari para cezası tutanağı ve Karayolları Genel Müdürlüğü 4. Bölge Müdürlüğünün
mütalaası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; İtiraz eden
hakkında düzenlenen idari para cezası tutanağının usul ve yasaya uygun olduğu,
başvurunun haklı ve somut nedenlere dayanmadığı anlaşılmakla, başvurunun
reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir."
13. Başvurucu; diğer nedenlerin yanı sıra maddi
gerçeğin ortaya çıkarılması için ilgili ceza tutanağında belirtilen tüm
geçişlere ilişkin kamera kayıtlarının getirtilmesi ve bu kayıtların üzerinde
bilirkişi incelemesi yaptırılması yönündeki talebinin karşılanmadığını,
kaçınılmaz hataya düştüğü iddiasına ilişkin olarak gerekçeli kararda herhangi
bir değerlendirmede bulunulmadığını belirterek karara itiraz etmiştir.
14. Başvurucunun itirazı Bolu Sulh Ceza Hâkimliğinin
20/3/2018 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
15. Başvurucu 30/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
16. 25/6/2010 tarihli ve 6001 sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun'un "Geçiş ücretini ödememe ve
güvenliğin ihlali" kenar başlıklı 30. maddesinin olay tarihinde
yürürlükte olan (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Genel Müdürlük
işletimindeki otoyollar ile erişme kontrolünün uygulandığı karayolları için
belirlenen geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yaptığı tespit edilen araç sahiplerine
Genel Müdürlük tarafından, geçiş ücreti ödemeden giriş çıkış yaptığı mesafeye
ait geçiş ücretinin on katı tutarında idarî para cezası verilir."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 27/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Başvurucu; yargılamanın sonucuna etkili olabilecek
taleplerinin ve idari para cezasının kaçınılmaz bir hataya düşmesinden
kaynaklandığı yönündeki iddiasının Hâkimlik kararında karşılanmadığını,
bilirkişi incelemesi yaptırılması yönündeki talebinin gerekçesiz olarak
reddedildiğini, meramını daha iyi anlatmak için duruşma açılmasını talep ettiği
hâlde talebinin kabul edilmediğini belirterek hak arama hürriyetinin ve
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz."
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16).
21. Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü,
kanuna aykırı eylemi sebebiyle idari para cezası verilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlali iddiasına ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun belirtilen ihlal
iddialarının tümü mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün
Varlığı
23. Somut olayda idari para cezası uygulanması
neticesinde başvurucudan tahsil edilen paranın başvurucunun mal varlığına dâhil
olduğu ve verilen idari para cezasıyla başvurucunun mal varlığından eksilmeye
yol açıldığı kuşkusuz olduğuna göre bu paranın başvurucu açısından mülk
teşkil ettiği açıktır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Orhan Gürel,
B. No: 2015/15358, 24/5/2018, § 43; Mustafa Taş, B. No: 2017/23968,
31/10/2018, § 35).
b. Müdahalenin
Varlığı ve Türü
24. Anayasa’nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas
eden diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa'nın mülkiyet hakkına
müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Buna göre Anayasa'nın
35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu
belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş;
ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi
belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, genel olarak mülkiyet hakkının hangi
koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun
bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son
fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı
olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol
etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı
maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel
hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve
mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep
Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§ 55-58).
25. Somut olayda geçiş ücreti ödenmeden otoyolun
kullanılmış olması nedeniyle başvurucu hakkında idari para cezası
uygulanmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Söz konusu
müdahaleyle otoyol kullanımıyla ilgili düzenlemelerin ihlal edilmesinin
önlenmesi amaçlanmaktadır. Bu durumda başvuru konusu olayda müdahalenin amacı
dikkate alındığında mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının kontrol edilmesine
ilişkin kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler
için bkz. Mars Sinema Turizm ve Sportif Tesisler İşletmeciliği A.Ş., B.
No: 2017/23849, 10/10/2018, § 48; Mustafa Taş, § 38).
c. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
26. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
27. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız
bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması
gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya
uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması
ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan
ve Afife Tarhan, § 62).
i. Kanunilik
28. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk
incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı
tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı
olması, müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir
kanun hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK],
B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company, B. No:
2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No:
2013/1301, 30/12/2014, § 55).
29. Somut olayda başvurucunun 4/1/2016 ile 31/12/2016
tarihleri arasında ücret ödemeden otoyoldan geçiş yaptığı gerekçesiyle 6001
sayılı Kanun'un 30. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvurucuya idari
para cezası verilmiştir. 6001 sayılı Kanun'un 30. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında Karayolları Genel Müdürlüğü (Genel Müdürlük) işletimindeki
otoyolları için belirlenen geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yaptığı tespit
edilen araç sahiplerine Genel Müdürlük tarafından, geçiş ücreti ödemeden giriş
çıkış yaptığı mesafeye ait geçiş ücretinin -olay tarihindeki mevzuata göre- on
katı tutarında idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.
30. Dolayısıyla söz konusu Kanun hükümlerinin açık,
ulaşılabilir ve öngörülebilir mahiyette olduğu dikkate alındığında başvurucunun
mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuna dayalı olduğu kuşkusuzdur.
ii. Meşru Amaç
31. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet
hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı
kavramı, mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda
sınırlandırılması imkânı vermekle bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra
mülkiyet hakkının kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu
anlamda bir sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde
korumaktadır. Kamu yararı kavramı, devlet organlarının takdir yetkisini de
beraberinde getiren bir kavram olup objektif bir tanıma elverişli olmayan bu
ölçütün her somut olay temelinde ayrıca değerlendirilmesi gerekir (Nusrat
Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §§ 53, 56; Yunis Ağlar, B. No:
2013/1239, 20/3/2014, §§ 28, 29).
32. Genel Müdürlüğe bağlı otoyolların kullanımına ilişkin
talebin yükselmesine bağlı olarak artan maliyetlerin karşılanabilmesi amacıyla
kullanıcılardan otoyolundan geçiş yaptıkları sırada ücret alınması yönünde bir
sistem geliştirilmiştir. HGS olarak adlandırılan bu sistem kullanıcıların
otoyol gişelerinden geçiş yaptıkları sırada gişelerde bulunan teknik cihazların
araç üzerindeki HGS etiketiyle iletişime geçerek kullanıcının hesap bilgilerine
ulaşması ve hesabından ücretin tahsil edilmesi esasına dayanmaktadır.
33. Kullanıcıların araçlarında HGS etiketi veya HGS
etiketine ilişkin hesapta ücreti karşılamaya yetecek miktarda bakiye
bulundurmayarak geçiş ücretini ödemeden otoyolu kullanmaları durumunda
haklarında idari para cezası yaptırımı uygulanmasının temelinde yatan amaç,
sistemin korunması ve devamlılığının sağlanmasıdır. Bu amacın kamu yararına
dönük olduğu açıktır. Dolayısıyla başvurucunun ücret ödemeden geçiş yaptığı
gerekçesiyle hakkında idari para cezası tesis edilmesi yönündeki uygulamanın
kamu yararı amacına dayandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle müdahalenin meşru bir
amacının bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
iii. Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
34. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet
hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı
gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük
ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
35. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin
zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının
mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53,
27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri,
B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
36. Mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'nın
13. ve 35. maddelerine göre ölçülü olabilmesi için her şeyden önce bu tedbirin
öngörülen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olması zorunludur. Diğer
taraftan müdahalede bulunulurken takip edilen kamu yararı amacını
gerçekleştirmeye en uygun aracın seçilmesi gerekmektedir. Bu alanda hangi
araçların tercih edileceği ise öncelikli olarak daha isabetli karar verebilecek
konumda olan ilgili kamu makamlarının yetkisindedir. Bu nedenle hangi aracın
tercih edileceğinin belirlenmesi hususunda idarelerin belli ölçüde takdir
yetkisi bulunmaktadır. Ne var ki seçilen aracın gerekliliğine ilişkin olarak
idarelerin sahip olduğu takdir yetkisi sınırsız değildir. Tercih edilen aracın
müdahaleyi ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağırlaştırması
durumunda Anayasa Mahkemesince müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna ulaşılması
mümkündür. Ancak Anayasa Mahkemesinin bu kapsamda yapacağı denetim, seçilen aracın
isabet derecesine yönelik olmayıp hak ve özgürlükler üzerinde oluşturduğu
müdahalenin ağırlığına dönüktür (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Hamdi
Akın İpek, B. No: 2015/17763, 24/5/2018, § 108; Hanife Ensaroğlu, B.
No: 2014/14195, 20/9/2017, § 67).
37. Bununla birlikte orantılılık ilkesi gereği kişilerin
mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı
ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil
denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi
durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken
Anayasa Mahkemesi; bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer
taraftan da müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını
gözönünde tutarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif
Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).
38. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararı
amacı ile bireyin mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin
sağlanabilmesi için öncelikle malike, uygulanan tedbirlere karşı savunma ve
itirazlarını etkin biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması, söz konusu
iddia ve savunmaların makul biçimde karşılanması gerekmektedir (başvurucuya
diğer unsurlar yanında ayrıca etkin bir savunma hakkı tanındığından müdahalenin
ölçülü görüldüğü kararlar için bkz. Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060,
29/9/2016, §§ 75-95; Fatma Çavuşoğlu ve Bilal Çavuşoğlu, B. No:
2014/5167, 28/9/2016, §§ 74-89. Buna karşılık aynı güvencenin yargılama
sürecinde sağlanmaması nedeniyle müdahalenin ölçüsüz görüldüğü kararlar için
bkz. Mahmut Üçüncü, B. No: 2014/1017, 13/7/2016, §§ 79-102; Arif
Güven, §§ 57-72).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
39. Başvurucuya idari para cezası verilmesinin otoyol
işletim sisteminin devamlılığını sağlamaya yönelik olduğu dikkate alındığında
müdahalenin söz konusu kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli
olduğunda şüphe bulunmamaktadır. İkinci olarak başvurucunun mülkiyet hakkına
yapılan müdahalenin gerekli olup olmadığı irdelenmelidir. Buna göre mülkiyetin
kamu yararına kullanımının kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde kamu
makamlarının sahip olduğu geniş takdir yetkisi de gözönünde bulundurulmalıdır.
Bu kapsamda başvurucunun fiilinin kabahat olarak düzenlenerek yalnızca idari
para cezası uygulandığı dikkate alındığında müdahalenin gerekli olmadığı
söylenemez.
40. Orantılılık yönünden ise öncelikle başvurucuya
idari para cezası kararına karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde
ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı değerlendirilmelidir.
Başvurucu; idari para cezasına karşı cezanın iptal edilmesi talebiyle Hâkimliğe
başvuruda bulunmuş, talebin reddine ilişkin karara karşı da itiraz kanun yoluna
müracaat etmiştir.
41. Başvurucu özellikle ücret ödenmeden geçiş yapıldığına
ilişkin ilk ihlalin tespit edildiği 2016 yılı Ocak ayını takiben 2016 yılı
içinde cezanın kendisine bildirilmiş olması hâlinde cezaya neden olan hatanın
düzeltilebilecek olması karşısında idarenin 19/6/2017 tarihinde bildirimde bulunması
sonucu 2016 yılı içinde ihlalin müteaddit defa tekrarlanmasına sebep olunduğunu
belirterek kamu makamlarının üzerine düşen sorumlulukları yerine
getirmediğinden yakınmıştır. Başvurucunun iddia ve itirazlarını inceleyen
Hâkimlik, idari para cezasının aracın gişelerden etiketsiz geçiş yapması ve 15
günlük yasal süre içinde HGS etiketi açtırılmamasından kaynaklandığını
belirtmiştir. Ayrıca Hâkimlik, plakaya ait HGS hesabının 7/7/2017 tarihinde
açıldığına ve farklı bir plakada kullanılan HGS hesabının ise 17/7/2017
tarihinde söz konusu plakaya taşındığına vurgu yapmıştır. Bu kapsamda Hâkimlik
tarafından idari para cezasına konu eylemin sübuta erdiği ve işlemin hukuka
uygun olduğu değerlendirilmiştir. Başvurucu ise idari para cezasına konu araca
takılı olan HGS etiketinin mülkiyetinde bulunan başka bir araca ait plakaya
tanımlı olduğunu, bu plakaya ilişkin HGS hesabında ise yeterli bakiyenin
bulundurulduğunu, buna rağmen etiketin sehven ceza konu araca takılması sonucu
yaptırıma maruz kaldığını ileri sürmektedir.
42. Müdahalenin orantılılığı yönünden başvurucuya idari
para cezası kararına karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya
koyabilme olanağının tanındığı, derece mahkemelerinin kararlarının ise keyfî
veya öngörülemez nitelikte olmadıkları not edilmelidir. Öte yandan lojistik
alanında faaliyet gösteren başvurucu Şirketin mülkiyetinde bulunan araçlara
hatalı etiket takmak suretiyle ceza konusu ücretsiz geçişlerin meydana
gelmesine kendi kusurlu davranışının neden olduğu da gözönünde bulundurulmalıdır.
43. Bununla birlikte somut olayda başvurucuya 4/1/2016
tarihinden 31/12/2016 tarihine kadar geçen zaman zarfında meydana gelen her bir
geçiş için geçiş ücreti ile birlikte ücretin on katı tutarında olmak üzere
toplam 76.727,75 TL idari para cezası verilmiştir. Olayda ihlale sebep olan
cezalı geçişlerinin 2016 yılı içinde meydana gelmesine rağmen buna ilişkin
bildirimin 2017 yılının Haziran ayı içinde yapılması başvurucunun cezalı geçişe
sebep olan hatadan geç haberdar olmasına ve buna bağlı olarak ceza miktarının
yükselmesine neden olmuştur. Her ne kadar araca hatalı etiket takılmış olması
başvurucunun kusurlu davranışından kaynaklanmakta ise de idarenin ilk ihlalli
geçişe ilişkin bildirimi söz konusu geçişin meydana geldiği tarihten yaklaşık
1,5 yıl sonra başvurucuya tebliğ ettiği dikkate alındığında ihlalli geçişlerin
müteaddit defa tekrarlanması noktasında idarenin geç bildirimde bulunmasının da
etkili olduğu gözardı edilemez.
44. İdarenin bu davranışı kamu yararı amacı ile bireyin
mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin bozulması sonucunu
doğurmuştur. Buna göre verilen idari para cezası -somut olayın koşulları
altında- yaptırımın koruduğu amaç birlikte değerlendirildiğinde başvurucu
yönünden şahsi olarak aşırı bir külfete yol açmaktadır.
45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
46. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
47. Başvurucu ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
48. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
49. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir
(Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
50. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
51. İncelenen başvuruda mülkiyet hakkına yönelik
müdahalenin idari işlemden kaynaklandığı ancak mahkemenin de bu ihlali ortadan
kaldırmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
52. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Düzce Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine
karar verilmesi gerekmektedir.
53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Kadir ÖZKAYA'nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Düzce
Sulh Ceza Hâkimliğine (2017/8348 D.İş) GÖNDERİLMESİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 27/1/2021 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Başvuru, otoyoldan geçiş ücreti ödemeden geçiş yapıldığı
için uygulanan idari para cezasına yapılan itirazın reddedilmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
Başvurucu mülkiyetinde çok sayıda araç bulunduğunu, bu
araçlardan birine ait Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) etiketinin sehven söz konusu 35
FZ.. plakalı araca takıldığını, bu HGS etiketine ilişkin hesapta geçiş
ücretlerini karşılayacak kadar paranın mevcut olması nedeniyle aracın
geçişlerinin ücret ödemeden yapıldığının farkında olamadığını, olayda herhangi
bir şekilde kasta dayalı eylemi bulunmadığını; ayrıca, idari para cezasına konu
geçişlerin 4/1/2016 ile 31/12/2016 tarihleri arasında meydana gelmiş olmasına
rağmen cezanın idare tarafından 19/6/2017 tarihinde bildirilmesi nedeniyle söz
konusu hatadan geç haberdar olması sonucu yüksek oranda ceza ödemek zorunda
kalmasının hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Mahkememiz çoğunluğunca cezalı geçişlerinin 2016 yılı
içinde meydana gelmesine rağmen buna ilişkin bildirimin 2017 yılının Haziran
ayı içinde yapıldığı, dolayısıyla ihlalli geçişlerin müteaddit defa
tekrarlanması noktasında idarenin geç bildirimde bulunmasının etkili olduğu
değerlendirilerek başvurucu yönünden aşırı bir külfete yol açıldığı
gerekçesiyle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Aşağıda açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne iştirak
edemedim.
Kararda da belirtildiği üzere, Karayolları Genel
Müdürlüğüne bağlı otoyolların kullanımına ilişkin talebin yükselmesine bağlı
olarak artan maliyetlerin karşılanabilmesi amacıyla kullanıcılardan otoyoldan
geçiş yaptıkları sırada ücret alınması yönünde bir sistem geliştirilmiştir. HGS
olarak adlandırılan bu sistem kullanıcıların otoyol gişelerinden geçiş
yaptıkları sırada gişelerde bulunan teknik cihazların araç üzerindeki HGS
etiketiyle iletişime geçerek kullanıcının hesap bilgilerine ulaşması ve
hesabından ücretin tahsil edilmesi esasına dayanmaktadır. (Karar; Paragraf 32)
Kullanıcıların araçlarında HGS etiketi veya HGS etiketine
ilişkin hesapta ücreti karşılamaya yetecek miktarda bakiye bulundurmayarak
geçiş ücretini ödemeden otoyolu kullanmaları durumunda haklarında idari para
cezası yaptırımı uygulanmasının temelinde yatan amaç, sistemin korunması ve
devamlılığının sağlanmasıdır. (Karar; Paragraf 33)
Açık kaynaklardan, uygulamada, sistemin, geçiş anında
veya sonrasında bağlantı problemi ve benzeri nedenlerle kullanıcıların
hesaplarına ulaşamaması, arızalanması gibi nedenlere bağlı olarak bir takım
problemlerin yaşanabildiği tespit edilmektedir. (Somut olayda ise böyle bir
durum söz konusu değildir.)
Bu bağlamda elbette ki geçiş ihlalleri konusunda, ilgili
mevzuatta gerekli değişiklikler yapılmak suretiyle teknolojik imkânlardan da
yararlanılarak, ihlâl yapan kişilerin belirtilen durumdan makul bir süre içinde
bilgilendirilmesi veya ihlâlli geçişe ilişkin idari para cezasının da yine
(olayın üzerinde çok uzun zaman geçmeden) makul bir süre içinde ilgilisine
tebliğ edilmesi halinde izleyen dönemde usulsüz geçişlerin azaltılabileceği
veya önlenebileceği, böyle bir uygulamanın uygulamadaki birçok problemi
çözebileceği değerlendirilebilir.
Ne var ki somut olayda başvurucu şirkete ait 35 FZ..
plakalı aracın 4/1/2016 ile 31/12/2016 arasında ücretsiz geçiş yaptığında, ceza
konusu ücretsiz geçişlerin meydana gelmesine başvurucunun kendi kusurlu
davranışının neden olduğunda, söz konusu cezanın ilgili idarece ilgili
mevzuatta öngörülen bildirim sürelerine ve usule uygun olarak tebliğ
edildiğinde, bir başka söyleyişle başvurucuya uygulanan idari para cezasının
ilgili mevzuata uygun bulunduğunda tartışma bulunmamaktadır. Ayrıca derece
Mahkemelerince de maddi olayın gerçekleşme biçimi tespit edildikten sonra dosya
kapsamı delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması
suretiyle, bariz takdir hatasına veya açık keyfilik oluşturan bir duruma neden
olunmadan hüküm tesis edildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, yürürlükteki mevzuata uygun davrandığı
anlaşılan idareye, kendi kusuru nedeniyle böyle bir cezaya muhatap olduğu
Mahkememiz çoğunluğunca da kabul edilen başvurucunun kusurunun göz ardı
edilmesi suretiyle ilave bir sorumluluk yüklenemeyeceği, dolayısıyla
başvurucunun mülkiyet hakkına kanuna dayalı olarak yapılan ve meşru bir amacı
bulunduğu anlaşılan müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olduğu kanaatine
ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenle başvurunun reddi gerektiği görüşüyle
çoğunluk görüşüne dayalı karara iştirak etmedim.