TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ELA GÜLSEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/15212)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ela GÜLSEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iptal davasının süre aşımından reddedilmesi
nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 1/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1999 yılında Devlet Memurluğu Sınavı'na
girmiş, 2000 yılında da açıklanan sınav sonuçlarına göre atamasının yapılması
için Devlet Personel Başkanlığına tercihte bulunmuştur. Başvurucu, tercihleri
arasından Gaziantep ili Millî Eğitim Bakanlığı (Bakanlık) Veri Hazırlama ve
Kontrol İşletmeni (VHKİ) kadrosuna atanmıştır.
7. Başvurucu atama sonucunun kendisine tebliğ
edilmediğini, 2016 yılında tesadüfen öğrendiğini belirterek 7/11/2016 tarihli
dilekçeyle tekrar Bakanlığa VHKİ olarak atamasının yapılması istemiyle
başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurucu, talebinin zımnen reddedilmesi üzerine
Ankara İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır.
9. Ankara 9. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 29/9/2017
tarihinde davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Karar
gerekçesinde; ara kararlarla başvurucuya 2000 yılında Gaziantep'e atamasının
yapılmasının bildirilip bildirilmediğinin sorulmasına, varsa tebliğ
belgelerinin iletilmesine karar verilmiştir. Bakanlık, başvurucuya tebligatın
yapıldığını ancak başvurucunun göreve başlama amacıyla müracaatta
bulunmadığını, tebliğ alındılarının arşiv araştırmasında bulunamadığını
bildirmiştir. Mahkeme ara kararla Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığından (ÖSYM) aynı bilgi ve belgeleri istemiş, ÖSYM 2002 yılı öncesinde
kamu kurum ve kuruluşlarına ilişkin yerleştirme işlemlerinin kendilerince
yapılmadığını belirtmiştir. Mahkeme her ne kadar Bakanlık tarafından konuya
ilişkin tebliğ belgeleri gönderilmemişse de 2000 yılında ataması yapılan
başvurucunun makul bir süre bekledikten sonra atamasının yapılmadığına yönelik
idareye başvurması gerekirken yaklaşık on yedi yıl geçtikten sonra durumdan
yeni haberdar olduğunu ileri sürerek başvuruda bulunmasının hayatın olağan
akışına aykırı olduğu gerekçesiyle bakılan davanın süre aşımından reddine karar
vermiştir.
10. Başvurucunun, istinaf talebi Ankara Bölge İdare
Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi tarafından 28/2/2018 tarihinde reddedilmiştir.
Karar başvurucuya 10/5/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 1/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
12. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanun'un 7. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Dava açma süresi, özel
kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare
mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. "
13. 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi şöyledir:
" 1. İlgililer, haklarında idari
davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara
başvurabilirler.
2. Altmış gün içinde bir cevap
verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten
itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi
mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap
kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi,
kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak,
bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması
veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra
yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış
gün içinde dava açabilirler. "
14. 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi şöyledir:
"1. İlgililer tarafından idari dava
açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya
yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan
makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye
başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap
verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine
kadar geçmiş süre de hesaba katılır. "
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu; dava açma süresinin yanlış hesaplandığını,
idarece kendisine tebligat yapılmadığı için atama işleminden haberdar
olmadığını, tebligat yapılmamasından da Mahkemece kendisinin sorumlu
tutulduğunu belirterek Mahkemenin yorumunun mahkemeye erişim hakkını, çalışma
hakkını ve eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). İddiaların özü, dava açma sürelerine ilişkin kuralların hatalı
yorumlandığı hususlarına yönelik bulunduğundan şikâyet mahkemeye erişim hakkı
kapsamında değerlendirilmiştir.
18. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti"
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
20. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil
edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme)
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım
Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156,
20/4/2017, § 34).
21. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri
olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Dava açmak isteyen kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek
seviyeye ulaşmadığı müddetçe dava açma koşullarına sınırlamalar getirilebilir (Aktif
Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, §
36).
22. Anayasa Mahkemesi, mahkemeye erişim hakkı yönünden
inceleme yaptığı kararlarında idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak
davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle idari istikrarın
sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunduğuna işaret etmiştir (daha ayrıntılı
değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017, §§ 54,
55; Fatma Altuner, B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi
Lojistik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, §
52).
23. Bunun yanında dava ya da hukuki işlemler için tanınan
süreler mahkemelerin zamanın geçmesi nedeniyle güvenilirliği kalmayan, eksik ya
da ulaşılması zor kanıtlara dayanarak uzak geçmişte meydana gelmiş olaylar
hakkında karar vermelerini istemekle oluşabilecek adaletsizliklerin önüne
geçmek ve hukuk güvenliğini sağlamak gibi önemli ve meşru amaçlara hizmet
ederler (AYM, E.2014/92, K.2016/6, 28/1/2016, § 17).
24. Dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça
dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi,
hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye
erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718,
2/10/2013, § 27). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken
yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten
kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan
kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil
Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
25. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da
mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem
taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava
açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle
yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun
ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin
belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi
tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin
yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında
incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46).
26. Somut yargılama sürecinde Mahkeme ret gerekçesini,
atamaya ilişkin işlemin hayatın olağan akışı gereği on yedi yıldan daha erken,
makul bir süre içerisinde öğrenilmesi gerektiği ve taleplerin de bu öğrenmenin
ardından yapılması gerektiği yorumu üzerine kurmuştur. Ayrıca uyuşmazlığa konu
atama işleminden başvurucunun haberdar edilip edilmediğine ilişkinde gerekli
araştırmaları yaptığı ara kararlarla Bakanlıktan ve ÖSYM'den konuya ilişkin bilgi/belge
istediği görülmektedir. Ancak aradan geçen uzun süre dikkate alındığında ilgili
evrakların tebliğ edildiğine dair Bakanlık tarafından belge sunulamamıştır.
27. Başvurucunun dava ve başvurularını takip etmek için
gerekli özeni gösterme yükümlülüğü vardır. Başvurucunun özen yükümlülüğü
kapsamında girdiği sınavın ve tercihlerinin sonucunu da takip etmesi beklenir.
Bu bağlamda olay ve olgular kısmında aktarılan hususlar dikkate alındığında
mahkeme kararında yer verilen tespit ve hukuki dayanakların temelsiz olduğu
söylenemez. Başvurucunun sınav sonrası yaptığı tercihlerin neticesini on yedi
yıl sonra tesadüfen öğrenmiş ve buna ilişkin dava açmış olması dikkate
alındığında mahkemenin yorumunun öngörülemez olmadığı ve başvurucunun ilgili
işleme yönelik dava yoluna başvuru için yeterli süre ve imkâna sahip olduğu
görülmektedir.
28. Bu durumda derece mahkemesinin gerek uyuşmazlık
konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava açma süresinin hesaplanma
usulünü, sürenin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili yorumunun ve
mevzuata dair değerlendirmesinin öngörülemez nitelikte olmadığı ve başvurucunun
dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte
katı bir yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır.
29. Buna göre başvurucunun mahkemeye erişim hakkına
yönelik müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında
mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA Serdar ÖZGÜLDÜR'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 14/10/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1999 yılında Devlet Memurluğu merkezi sınavına giren
başvurucu, 2000 yılında Devlet memurluğuna yerleştirilmek için tercihte
bulunmuş, Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) Gaziantep ilinde bir kadroya Veri
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni (VHKİ) olarak atanmasına karşın, bu işlemin başvurucuya
tebliğine ilişkin derece mahkemelerine herhangi bir belge sunulamamış;
başvurucu işlemi 2016 yılında tesadüfen öğrendiğini belirterek MEB’lığına
yeniden atamasının yapılması talebiyle başvurmuş, bu talebinin zımnen reddi
üzerine açtığı iptal davası da, İdari yargı yerince süre yönünden
reddedilmiştir.
Başvurucunun MEB’lığına 2016 yılında yaptığı başvuru 2577
Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 10 ncu maddesi kapsamında olup, aradan ne
kadar bir süre geçerse geçsin, Anayasa’nın 40. ve 125. maddeleri uyarınca
“yazılı bildirim” (tebligat) esasının faraziyeye göre saptanması hukuka uyarlı
düşmeyeceğinden, başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiğine
hükmedilmesi ve derece mahkemelerince işin esasına geçilmek suretiyle bir karar
verilmesi gerekirken; tebligatın yapılmış varsayılması gerektiği ve aradan
geçen uzun süre nedeniyle başvurucunun idari işlemi bilebilecek durumda olduğu
faraziyesine bağlı olarak mahkemeye erişim hakkının ihlâlinin söz konusu
bulunmadığı ve başvurunun kabul edilemez olduğu sonucuna ulaşan çoğunluk
kararına katılmıyorum.