TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BARBAROS HAYRETTİN EKİCİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/15565)
|
|
Karar Tarihi: 4/11/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Fatih HATİPOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Barbaros Hayrettin EKİCİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Hacer EKİCİ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutukluluk sürecinde müdafiyle görüşmenin
teknik araçlarla kayda alınması ve infaz memuru tarafından izlenmesi
nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 7/4/2017 ve 10/5/2018 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Yapılan inceleme sonucunda başvurular arasında konu ve
kişi bakımından irtibat olması nedeniyle 2018/15565 numaralı başvuru ile
2018/27247 numaralı (2017/21484 numaralı başvuru dosyasında yapılan ayırma
işlemi sonrasında oluşan) başvurunun birleştirilmesine ve incelemenin
2018/15565 numaralı başvuru üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyon tarafından bu kararda incelenen şikâyet
haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, bu şikâyet yönünden ise
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir. Ayrıca başvurucunun yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olması nedeniyle adli yardım talebinin kabulüne ve 12/1/2011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına da
karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde
son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın
Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke
genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle
bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında kamu
görevlilerinin de bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları
tarafından soruşturma başlatılmıştır.
11. Bu kapsamda, hâkim olarak görev yapan başvurucu,
FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla hakkında
başlatılan soruşturma sonucunda 16/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Milas Sulh Ceza Hâkimliği 17/7/2016 tarihinde,
başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar
vermiştir.
13. Başvurucu, tutuklama kararına ve tutukluluğun devamı
kararlarına yaptığı itirazların sulh ceza hâkimlikleri tarafından
reddedildiğini bildirmiştir.
14. Başvurucu, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak
bulunduğu sırada avukatı ile yaptığı görüşmelerin sesli ve görüntülü olarak
kayıt altına alındığını ve bir görevlinin bu görüşmeleri izlediğini ileri
sürerek söz konusu uygulamanın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Karşıyaka
İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur.
15. Karşıyaka İnfaz Hâkimliği 22/7/2016 tarihli ve 667
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname (667 sayılı KHK) hükümlerine değinerek itirazın değerlendirilmesinin
sulh ceza hâkimliklerinin görevinde olduğu gerekçesiyle 6/2/2017 tarihinde
görevsizlik kararı vermiştir.
16. Görevsizlik kararı üzerine dosyanın tevzi edildiği
Karşıyaka 4. Sulh Ceza Hâkimliği 13/3/2017 tarihinde şikâyeti reddetmiştir.
Kararın gerekçesinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 667 sayılı KHK hükmü uyarınca
uygulama yapılmasına ilişkin 7/10/2016 tarihli yazısına değinilerek uygulamanın
usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
17. Başvurucunun anılan karara yaptığı itirazı Karşıyaka
5. Sulh Ceza Hâkimliği kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle
28/3/2017 tarihinde reddetmiştir.
18. Başvurucu 7/4/2017 tarihinde (2017/21484 sayılı
başvuru yönünden) bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 12/5/2017 tarihli
iddianameyle başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması
istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
20. İzmir 14. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 30/6/2017
tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve Mahkemenin E.2017/545 sayılı dosyası
üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. Başvurucu 10/5/2018 tarihinde (2018/15565 sayılı
başvuru yönünden) bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Mahkeme 27/12/2018 tarihinde, başvurucunun
FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan 7 yıl 11 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına
karar vermiştir.
23. Başvurucu tarafından mahkûmiyet kararına karşı
yapılan istinaf başvurusu İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi
tarafından 20/5/2019 tarihinde esastan reddedilmiştir.
24. Başvurucu kararı temyiz etmiş, anılan karar Yargıtay
16. Ceza Dairesi tarafından 13/2/2020 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
25. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz.Emre
Ayhan, B. No: 2016/80704, 13/2/2020, §§ 32-57; Yasin Akdeniz,
B. No: 2016/22178, 26/2/2020, §§ 27-51.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
26. Mahkemenin 4/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu, tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda
avukatı ile yaptığı görüşmelerin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerine aykırı olarak teknik araçlarla kayda alınması ve bu sırada bir
görevlinin görüşmeyi izlemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde öncelikle başvurucunun 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesi kapsamında
açılacak tazminat davası yolunu tüketmeden bireysel başvuru yaptığı
belirtilerek başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik
kararı verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık, başvurucunun 16/5/2001
tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nda öngörülen başvuru yollarını
tüketmediğini de dile getirmiştir.
29. Bakanlık ayrıca KHK ile getirilen bu düzenlemenin
yeterli güvenceleri bünyesinde taşıdığını ve denetim mekanizmalarını ortaya
koyduğunu belirtmiştir. Bakanlığa göre düzenlemenin amacı kamu düzeninin
sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesidir. Bakanlık, başvurucunun üzerine
atılı suçun niteliği (FETÖ/PDY üyelerinde örgütsel davranış bilincinin yoğunluğu
ve üyelerin faaliyetlerini gizli icra etmeleri) dikkate alındığında toplumun ve
ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya
diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir veya talimat verilmesi ya
da yorumlarıyla gizli, açık veya şifreli mesajlar iletilmesi şüphesinin varlığı
hâlinde söz konusu tedbirin uygulandığını belirterek anılan tedbirin orantılı
ve ölçülü olduğunu, dolayısıyla başvurunun açıkça dayanaktan yoksunluk
nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiğini ifade etmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
formundakine benzer iddialarda bulunmuştur.
B. Değerlendirme
31. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve
güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun,
hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
32. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
33. Başvurucunun şikâyetinin özü müdafii ile görüşmesinin
teknik araçlarla kayda alınması, görüşme sırasında infaz memurunun hazır
bulunması ve sair kısıtlamalar nedeniyle etkili bir şekilde tutukluluğa itiraz
hakkının engellendiğine ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu bölümdeki
iddialarının Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan güvenceler de dikkate alınarak
Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir (Yasin Akdeniz, § 58).
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
34. Anayasa Mahkemesi benzer şikâyetlerle ilgili olarak
yaptığı inceleme sonunda 4675 sayılı Kanun'un 5. maddesinde düzenlenen infaz
hâkimliğine şikâyet yolunun -bu kapsamda kalan iddiaları bakımından-
başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hak arama
yolu olduğunu belirterek başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğu sonucuna varmıştır (İsmail Solmaz, B. No:
2017/15251, 12/2/2020, §§ 101-107; Emre Ayhan, B. No: 2016/80704,
13/2/2020, §§ 128-138). Somut olayda başvurucu, uygulama nedeniyle Karşıyaka
İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuş ancak Hâkimlik görevsizlik kararı
vermiştir. Görevsizlik kararından sonra dosyanın tevzi edildiği Karşıyaka 4.
Sulh Ceza Hâkimliği uygulamanın usul ve yasaya uygun olduğunu belirtilerek
itirazı (uygulamanın sonlandırılması yönündeki talebi) reddetmiştir.
Başvurucunun anılan karara yaptığı itirazın da Karşıyaka 5. Sulh Ceza Hâkimliği
tarafından reddedildiği anlaşılmaktadır. Başvurucu her ne kadar şikâyetini
infaz hâkimliği önünde inceletememiş ise de bu hususta başvurucunun özen
yükümlülüğüne aykırı bir davranışının söz konusu olmadığı, nihayetinde görevli
ve yetkili olduğu belirtilen merciler önünde Türk ceza hukuku mevzuatında
öngörülen kanun yollarını tükettiği görülmektedir (bkz. §§ 14-17). Bu nedenle
başvurucunun başvuru yollarını tükettiği kabul edilmelidir. Dolayısıyla açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
35. Genel ilkeler için bkz. Yasin Akdeniz, §§
61-67.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
36. Somut olayda tutuklu olan başvurucunun avukatıyla
görüşmelerinin kayda alınması ve bir ceza infaz kurumu görevlisi tarafından
izlenmesi şeklindeki uygulamaların bireysel başvuruya konu edildiği
görülmektedir. Bu uygulamalar olağanüstü hâl döneminde çıkarılan 667 sayılı
KHK'nın 6. maddesine dayanılarak Başsavcılık tarafından verilen yazılı talimat
uyarınca gerçekleştirilmiştir.
37. Anayasa Mahkemesi uygulamanın dayanağı olan 667
sayılı KHK kanunlaştıktan sonra 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun'un 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinin ilgili kısmının iptal
talebine ilişkin olarak yaptığı norm denetimi incelemesinde söz konusu
kısıtlamanın olağan dönemde ölçüsüz bir müdahale olduğu sonucuna varmakla
birlikte Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yaptığı incelemede 15 Temmuz darbe
teşebbüsü ve sonrasında ülkenin genel koşullarına değindikten sonra söz konusu
uygulamanın Türk ceza mevzuatında yer verilen ve nitelik itibarıyla ağır
suçlardan tutuklu olanlar için öngörülmesi, düzenlemede uygulamanın ancak
belirtilen hususların savcılık kararı ile tespitinden sonra mümkün olması şeklinde
güvence getirilmiş olmasına vurgu yaparak olağanüstü dönem şartlarında
tutukluluğa itiraz hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varmış ve
uygulamanın dayanağı olan düzenlemenin iptal talebini reddetmiştir (AYM,
E.2016/205, K.2019/63, 24/7/2019, §§ 93-108).
38. Anayasa Mahkemesi söz konusu düzenleme uyarınca
tutuklunun avukatı ile görüşmesinin sınırlandırılması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiği şikâyetiyle yapılan bireysel başvuruyla
ilgili incelemesinde ise FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suçtan tutuklu olan
başvurucunun müdafiden yararlanma hakkına yönelik sınırlamaların olağan dönemde
tutukluluğa itiraz bağlamında Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında
yer alan güvencelere aykırı olduğu ancak Türk ceza mevzuatında yeterli
güvencelerin sağlanmış olması ve olağanüstü hâlin koşulları (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 12-25, 51) dikkate alındığında Anayasa'nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edilmediği sonucuna varmıştır (ayrıntılı bilgi için bkz. Yasin Akdeniz,
§§ 68-91).
39. Somut olayda başvurucu yönünden anılan kararlardan
ayrılmayı ve farklı değerlendirme yapmayı gerektiren bir durum söz konusu
değildir.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutukluluğun hukukiliğine etkili bir şekilde itiraz
edilememesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında
güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 4/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.