TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
OLCAY KALAYCI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/1574)
Karar Tarihi: 18/11/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Tuğba TUNA IŞIK
Başvurucu
Olcay KALAYCI
Vekili
Av. Yıldırım Kemal AKINCI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, birleşen davalardan her biri için aleyhe yüklenen vekâlet ücreti nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/12/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucunun T. Eğitim Vakfı Haydarpaşa Öğrenci Yurdu kantininde 7/11/2008 tarihinde kantin sorumlusu olarak başladığı iş akdi 20/9/2010 tarihinde feshedilmiştir.
8. Başvurucu 11/10/2010 tarihinde T. Eğitim Vakfı, Müflis D. Gıda Sanayı Ticaret A.Ş. (Eski unvanı K. Et Hazır Yemek Gıda Üretim ve Dağıtım Sanayi Ticaret Ltd. Şti.) ve C. N. aleyhine Üsküdar 1. İş Mahkemesinde (1. İş Mahkemesi) iş sözleşmesinden kaynaklanan 26.330 TL talepli alacak davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde iş akdinin haksız feshedildiğini, ihbar tazminatının ödenmediğini, çalışma süresinin Sosyal Güvenlik Kurumuna eksik bildirildiğini, dinî bayramlar hariç saat 9.00-01.00 arasında çalıştığını, öğle tatili kullandırılmadığını belirterek ihbar ve kıdem tazminatları ile fazla çalışma ve genel tatil ücretine hükmedilmesini istemiştir.
9. Başvurucu, 1. İş Mahkemesinde açılan davaya konu fesih sebebiyle aynı davalılar aleyhine 7/5/2012 tarihinde Üsküdar 3. İş Mahkemesinde (3. İş Mahkemesi) bu defa temerrüt ihtarnamesinde belirtilen dört aylık ücret alacağının ödenmeyen kısmı olan 1.894,88 TL için alacak davası açmıştır.
10. 3. İş Mahkemesi 30/10/2012 tarihli kararıyla, davanın 1. İş Mahkemesindeki dava ile birleştirilmesine, birleşen dosyanın 1. İş Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
11. 1. İş Mahkemesinde görülmekte olan dava İstanbul Anadolu 5. İş Mahkemesi (5. İş Mahkemesi) esasına kaydedilmiş, 5. İş Mahkemesi 19/11/2013 tarihli kararıyla davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermiştir.
12. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 9. Hukuk Dairesi (Daire) 13/10/2014 tarihli kararıyla davanın adi ortaklık sebebiyle zorunlu dava arkadaşı olan T. Otomatik Satış Sistemleri Gıda İşletme Pazarlama Sanayi Dış Ticaret A.Ş.ye dava dilekçesinin gönderilerek taraf teşkilinin sağlanması ve işyeri vekili olan davalılardan C.N.ye karşı açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddedilmesi gerektiği gerekçesiyle 5. İş Mahkemesi kararını bozmuştur.
13. 5. İş Mahkemesi 15/12/2015 tarihinde Daire kararına uyulmak suretiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermiştir.
14. Dairenin 27/10/2016 tarihli kararıyla 5. İş Mahkemesi kararının ücret alacağı ve ihbar tazminatı yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
15. 5. İş Mahkemesi 16/5/2017 tarihli kararıyla davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; birleşen 3. İş Mahkemesinde açılan dava yönünden davalı C.N. adına açılan davanın husumetten reddine, C.N.nin kendisini vekil ile temsil ettirmesinden dolayı başvurucu aleyhine 1.980 TL vekâlet ücretine, ücret alacağı talebinden 1.784 TL'nin kabulüne ve 1.784 TL başvurucu lehine vekâlet ücretine, reddedilen kısım için başvurucu aleyhine 110 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Asıl dava yönünden ise davanın C.N. yönünden husumetten reddine, başvurucu aleyhine 1.980 TL vekâlet ücretine, 3.059,63 TL kıdem tazminatına, 180,43 TL genel tatil alacağına, 2.401,93 TL hafta tatili alacağına, 8.165,69 TL fazla çalışma alacağına, ihbar tazminatı talebinin reddine kabul edilen miktar üzerinden başvurucu lehine 1.980 TL, reddedilen miktar üzerinden 1.980 TL başvurucu aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmiştir.
16. Başvurucu; davaların birleştirilerek tek dava hâline geldiğini, her bir dava yönünden ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu da belirterek diğer itirazlarıyla birlikte mahkeme kararını temyiz etmiştir. Temyize konu karar Dairenin 9/11/2017 tarihli kararıyla onanmıştır.
17. Nihai karar 4/12/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 28/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
18. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2) numaralı bendi şöyledir:
“Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
19. 2/1/2017 tarihli ve 29936 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bir davanın takibi sırasında ..., başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi ... durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunur."
B. Yargıtay İçtihadı
20. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 1/10/2013 tarihli ve E.2013/1505, K.2013/23916 numaralı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, davaların birleştirilmesi durumunda da, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekalet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur. Somut olayda, mahkemece asıl ve birleşen davada talep edilen alacak miktarları yönünden, mahkeme masrafları ve vekalet ücretleri ile birlikte ayrı ayrı hüküm kurulmamış olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
..."
21. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 1/2/2018 tarihli ve E.2016/8338, K.2018/690 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun297/2. maddesinde; hüküm kısmında isteklerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu düzenlenmiştir. Öte yandan birleşen davalar birlikte görülmekle birlikte ayrı dava olma özelliğini korumaya devam eder. Bu nedenle her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinde kuşku yoktur.
Ne var ki, somut olayda asıl ve birleşen dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmamış olması (ecrimisil yönünden istenilen dönemler ve taraflar da gözetilmek suretiyle) doğru olmadığı gibi6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 297/2. Maddesi gözetilerek her bir dava hakkında harç, yargılama masrafı ve vekalet ücreti bakımından da ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru değildir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Bireysel başvuru yapıldıktan sonra 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
25. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Bakanlık İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
26. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
27. Bahsi geçen kararda özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
28. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu; 5. İş Mahkemesinin lehine 15.591,73 TL işçilik alacağına hükmettiğini, buna karşılık birleştirilen her bir davada taraf vekilleri için ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmederek toplamda 6.050 TL vekâlet ücretine karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun birleşen davaların her biri için vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik şikâyetinin mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
33. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
34. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının ödenmesine hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir. Ancak bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerekir (Özkan Şen, §§ 61, 62).
35. Vekâlet ücreti, davayı vekille takip eden ve davası kabul edilen lehine hükmedilen bir ücrettir. Dava aşamasında kimin lehine ya da aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü, bir usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
36. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması, başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, § 38).
37. Vekâlet ücreti bir yargılama gideri olup kural olarak bu tür giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Ancak gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar, § 39).
38. Başvurucu, somut olayda iş sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle ödenmeyen işçilik alacaklarının tahsili istemiyle asıl işveren, alt işveren ve işveren vekiline karşı dava açmıştır. Söz konusu feshe dayalı olarak temerrüt ihtarnamesindeki ödenmeyen ücret alacağına ilişkin aynı davalılar aleyhine açtığı ikinci dava açılan ilk dava ile birleştirilmiştir. İlk derece mahkemesi yapmış olduğu yargılama sonucunda bir kısım işçi alacağının ödenmediği saptamasında bulunarak hem asıl hem de birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar vermiş ve redde konu miktar yönünden kendisini vekille temsil ettiren her bir davalı lehine ve her bir dava için ayrı olmak üzere vekâlet ücretine hükmetmiştir.
39. Başvurucu tarafından açılan davaların kaybedilmesi durumunda kaybedilen kısım yönünden aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi öngörülebilir bir durumdur. 6100 sayılı Kanun'da, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde ve Yargıtay içtihatlarında birleştirilerek görülen davaların ayrı dava özelliklerini devam ettirdiği, her dava için açıkça ayrı hüküm kurulması ve ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir (bkz. §§ 20-21). Bu durumda başvurucunun açtığı davalar yönünden kendisine ayrı bir muamele yapılarak birleşen davalar için tek bir dava gibi vekâlet ücretine hükmedilmesini gerektiren bir durumun bulunduğu söylenemez.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerine BIRAKILMASINA 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.