TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞÜKRÜ İLCİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/3449)
|
|
Karar Tarihi: 18/11/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Duygu KALUKÇU
|
Başvurucu
|
:
|
Şükrü İLCİ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki
olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin
kısıtlanması, tahliye taleplerinin incelenmemesi, tutukluluk incelemelerinin
kanuni süresi içinde yapılmaması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme
önüne çıkarılmaksızın yapılması, tutukluluk incelemelerinde alınan savcılık
görüşünün bildirilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının;
hukuka aykırı arama kararları ve vekille görüşlerin kayıt altına alınması
nedeniyle savunma hakkı ile adil yargılanma hakkının; gözaltı sürecinde ve ceza
infaz kurumundaki bazı uygulamalar nedeniyle nedeniyle de kötü muamele
yasağının, eşitlik ilkesi ile masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 22/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süreci yeniden
uzatılmayarak 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı
organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok
uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü
(FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir
yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da
bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu-
üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu
iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı
ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§
51, 350).
8. Başvurucu, en son Edirne Cumhuriyet savcısı olarak
görev yapmıştır.
9. Başvurucu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
(HSYK) 16/7/2016 tarihli kararı ile görevinden uzaklaştırılmış; 24/8/2016
tarihli kararı ile meslekten ihraç edilmiş ve bu karar 29/11/2016 tarihinde
kesinleşmiştir.
10. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) tarafından
başlatılan soruşturma kapsamında 16/7/2016 tarihinde başvurucu gözaltına
alınmıştır. Savcılık tarafından 17/7/2016 tarihinde başvurucunun ifadesi
alınmış, ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur.
11. Başvurucu, Savcılık tarafından silahlı terör örgütüne
üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarından
tutuklanması istemiyle 17/7/2016 tarihinde Edirne Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
edilmiştir. Başvurucunun sorgusu Edirne Sulh Ceza Hâkimliğince aynı tarihte
yapılmış, sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu,
emniyetteki ifadesine benzer şekilde beyanlarda bulunmuştur.
12. Hâkimlik başvurucunun tutuklanması talebinin reddine
ve adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar vermiş ancak bu karara
Savcılığın yaptığı itiraz üzerine 18/7/2016 tarihinde Edirne Sulh Ceza
Hâkimliği başvurucunun atılı suçlardan tutuklanmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş ancak
itirazı Kırklareli Sulh Ceza Hâkimliğince 21/7/2016 tarihinde kesin olarak
reddedilmiştir.
14. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı 31/10/2016 tarihli
karar ile yetkisizliğine ve başvurucu hakkındaki soruşturma dosyasının Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da
12/1/2017 tarihli karar ile yetkisizliğine ve başvurucu hakkındaki soruşturma
dosyasının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar vermiştir.
15. Başvurucu hakkında devam eden soruşturma sürecinde
Edirne Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/8/2016, 9/9/2016, 6/10/2016 tarihli; Ankara 9.
Sulh Ceza Hâkimliğinin 9/11/2016 tarihli; Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin
5/12/2016 tarihli; Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/1/2017 tarihli; İstanbul
14. Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/2/2017, 15/9/2017 tarihli; İstanbul 10. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 9/3/2017 tarihli; İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 7/4/2017
tarihli; İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimliğinin 3/5/2017 tarihli; İstanbul 11.
Sulh Ceza Hâkimliğinin 5/6/2017 tarihli; İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin
4/7/2017 tarihli; İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 1/8/2017 tarihli; İstanbul
9. Sulh Ceza Hâkimliğinin 24/8/2017 tarihli; İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin
6/10/2017 tarihli; İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/11/2017 tarihli;
İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 28/12/2017 tarihli kararları ile
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Başvurucunun
İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararına karşı yapmış olduğu itiraz İstanbul
12. Sulh Ceza Hâkimliğinin 21/12/2017 tarihli kararı ile kesin olarak
reddedilmiştir.
16. Başvurucu 22/1/2018 tarihinde bireysel başvuru
yapmıştır.
17. Başsavcılık 28/5/2018 tarihli iddianame ile
başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması
istemiyle kamu davası açmıştır.
18. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi 10/7/2018 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve 2018/183 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
19. Devam eden kovuşturma sürecinde 30/10/2018 tarihli
duruşmada başvurucunun tahliyesine ve hakkında adli kontrol tedbiri
uygulanmasına karar verilmiştir.
20. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi yaptığı yargılama
sonucunda 15/11/2019 tarihinde, başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliğinden 7
yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkûmiyet
kararının gerekçesinde başvurucu hakkında ByLock tespiti, aleyhe tanık
beyanları ile arama ve elkoyma işlemleri neticesinde elde edilen dijital
verilere dayanıldığı anlaşılmıştır.
21. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla istinaf incelemesinde derdesttir.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
23. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini
ödeyemeyecek durumda olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
24. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak -UYAP
üzerinden temin edilen ve sunduğu belgelerden- geçimini önemli ölçüde
güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan
başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin
İddialar
1. Gözaltında
Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; gözaltında alındıktan sonra adliye
koridorlarında teşhir edilmek suretiyle 14 saat bekletildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
26. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
27. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı
ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde etkili bir soruşturmanın
yapılması gerekmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve
cezalandırılmasını da sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 25).
28. Devletin sahip olduğu etkili soruşturma yükümlülüğü
kapsamında, işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli kesin
belirtiler mevcut olduğunda -kişilere müdahale üçüncü kişilerden gelmiş olsa
dahi- şikâyet ya da ihbarda bulunulmadığında bile resen soruşturma açılmasının
sağlanması gerektiği açıktır (Tahir Canan, § 25).
29. Başvuruya konu olayda başvurucu, genel olarak kamu
görevlileri tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürmektedir.
Başvurucunun anılan iddialarını herhangi bir adli ve/veya idari merciye
ilettiğine dair bir bilgi ya da belge sunmadığı da gözetildiğinde hukuk
sisteminde mevcut başvuru yollarını tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu
anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Ceza İnfaz
Kurumunda Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
31. Başvurucu; tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda iyileştirme
ve sosyal faaliyetlerden faydalanma hakkı ile bilgisayar kullanımı ve
mektuplaşma hakkı kapsamında ayrımcılık yapıldığını, bu faaliyetlerin
yasaklandığını, ayrıca 24/12/2017 tarihli ve 696 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK)
ile tek tip kıyafet zorunluluğu getirildiğini, bu düzenlemenin potansiyel
mağduru olmasından bahisle masumiyet karinesinin de ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
i. İyileştirme
ve Sosyal Faaliyetlerden Faydalanma Hakkı ile Bilgisayar Kullanımı ve
Mektuplaşma Hakkına İlişkin İddia
32. Anayasa'nın 10. maddesi şöyledir:
"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
...
Devlet organları ve idare makamları
bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar."
33. Ayrımcılık yasağının ihlal edilip edilmediğinin
tartışılabilmesi için kural olarak kişinin hangi temel hak ve özgürlüğü
konusunda ayrıca hangi temele dayalı olarak ayrımcılığa maruz kaldığının
tespiti gerekir. Ayrımcılık iddiasının ciddiye alınabilmesi için başvurucunun
kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine
yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ifade etmesi yeterli
olmayıp ayrıca bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet,
din, dil vb. bir ayrımcılık temeline dayandığını makul delillerle ortaya
koyması gerekir (Adnan Oktar [2], B. No: 2013/514, 2/10/2013, § 46).
34. Somut olayda başvurucunun hangi nedenle ve hangi hak
kapsamında kendisine ayrımcılık uygulandığına dair herhangi bir açıklama
yapmadığı gibi somut bir olay ya da olgudan bahsetmediği anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları bakımından incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. 696 Sayılı
KHK ile Getirilen Tek Tip Kıyafet Zorunluluğu Düzenlemesinin Mağduru Olunduğuna
İlişkin İddia
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale
yol açtığı ileri sürülen kamusal eylem veya işlemden başvurucunun kişisel
olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay,
B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42-45).
37. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'a eklenen hüküm kapsamında olan terör
suçlularına tek tip kıyafet uygulamasına ilişkin ilgili yönetmelik henüz
yayımlanmadığından uygulamaya geçilmemiştir. Dolayısıyla somut olayda,
başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü kamusal işlem veya eylemden
kişisel olarak etkilenmediği anlaşılmaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Gözaltı
Kararının Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
39. Başvurucu, gözaltına alınmasının hukuka aykırı
olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
40. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve
Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
41. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı
süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu
iddiaları ile olağanüstü hâl şartları altında geçici bir süre için azami olarak
otuz güne kadar uygulanan gözaltı süresinin uzunluğunun makul olup olmadığı
şikâyetlerine ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
asıl dava sonuçlanmamış da olsa 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve
diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK],
B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B.
No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya,
B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Neslihan Aksakal, B. No:
2016/42456, 26/12/2017, §§ 30-37). Somut olayda başvurucunun bu kapsamda kalan
iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut
değildir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu; somut delillere dayalı kuvvetli suç
şüphesi ve tutuklama nedenleri olmadan tutuklandığını, tutuklanmasının ölçülü
olmadığını, Savcılık görevinden kaynaklanan özel güvencelere riayet
edilmeksizin tutuklandığını iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
44. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklamanın
hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
iddiası yönünden daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun
anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2017/14898 sayılı dosya üzerinden Birinci
Bölüm Birinci Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden
başvurunun bu şikâyet yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu
anlaşılmıştır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer
başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluğun
Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
46. Başvurucu; tutukluluğunun şablon gerekçelerle
devamına karar verildiğini, tutukluluğunun makul süreyi aştığını belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
47. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen
azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili
Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§
33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut
olayda 30/102018 tarihinde tahliyesine, 15/11/2019 tarihinde de mahkûmiyetine
karar verilen başvurucu yönünden anılan içtihattan ayrılmayı gerektiren bir
durum olmadığı anlaşılmıştır.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
4. Soruşturma
Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
49. Başvurucu; soruşturma dosyasında gizlilik kararının
bulunması nedeniyle hakkındaki suçlamaları öğrenemediğini, savunmasını
hazırlayamadığını, iddia makamı ile eşit şartlarda bulunmadığını belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
50. Somut olayda kısıtlama kararının ne zaman
kaldırıldığı belli değil ise de 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4)
numaralı fıkrası uyarınca en geç iddianamenin kabul edildiği 10/7/2018
tarihinde kanun gereği kısıtlamanın sona erdiği değerlendirilmiştir.
51. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime
yönelik olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin
özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki
etkisini birçok kararında incelemiştir. Bu kararlarda, öncelikle yakalanan veya
tutuklanan kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki
iddiaların bildirilmesi gerektiği ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat
edilen suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş; bu
bağlamda başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları
bilip bilmediği dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve diğerleri, §§ 168-176; Hidayet
Karaca, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No:
2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257).
52. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa
ilişkin kararlar, başvurucu veya müdafileri tarafından verilen tutukluluğa
ilişkin dilekçeler ile soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde
başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden bilgi ve belgelerden haberdar ve
bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip olduğu, tutukluluk durumuna
karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkânın tanındığı
görülmüştür.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
5. Tutukluluk
İncelemesinin Kanuni Süresi İçinde Yapılmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
54. Başvurucu, otuz günlük kanuni süre içinde verilmesi
gereken gözden geçirme kararlarında kanuni süreye riayet edilmediğini
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
55. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği birçok kararda,
5271 sayılı Kanun’un 108. maddesine göre yapılan değerlendirmelerin resen
yapıldığını ve bu değerlendirmelerin Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci
fıkrası ile hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine itiraz edebilme
hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtmiş; bu kapsamdaki şikâyetler
bakımından konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik
kararları vermiştir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158,
21/11/2013, § 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160,
2/12/2015 § 24, Ali Kavlak, B. No: 2016/8018,10/12/2019, § 120). Somut
olayda başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan
ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
6. Tutukluluk
İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
57. Başvurucu; makul süre içinde mahkeme huzuruna
çıkarılmadığını, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmadan,
kendisi ve müdafii dinlenmeksizin yapıldığını belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
58. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği,
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan
kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
§§ 16, 17).
59. Anayasa Mahkemesi Salih Sönmez (B. No:
2016/25431, 28/11/2018) kararında tutukluluk incelemelerinin duruşmasız
yapılması ve/veya makul sürede hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama şikâyetini
incelemiştir. Anayasa Mahkemesi anılan kararda başvurucunun inceleme tarihi
itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması hususunu nazara alarak verilecek
bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını
sağlamayacağı ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiş ve bu
durumda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili
bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata
hükmedilmesiyle yetinileceği sonucuna varmıştır.
60. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür
ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru
yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel
başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi
kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru yollarının
tüketilmediği sonucuna varmıştır.
61. Somut olayda başvurucu 18/7/2016 tarihinde
tutuklanmış ve tutuklandıktan sonra ilk kez kovuşturma aşamasında 10/7/2018
tarihinde yapılan duruşmada mahkeme önüne çıkmış ve itirazlarını etkili bir
biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur. Başvurucunun hâkim/mahkeme önüne
çıkmadığı süre yaklaşık iki yıldır. Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan
karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk
incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası
ile ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru
yaptığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
7. Tutukluluğa
İtiraz İncelemesinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
63. Başvurucu, tutukluluğun devamı kararlarına karşı
yaptığı itirazların incelenmesi sırasında alınan Savcılık görüşlerinin
kendisine tebliğ edilmediğini belirterek silahların eşitliği ilkesi bağlamında
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
64. Anayasa Mahkemesi Devran Duran (B. No:
2014/10405, 25/5/2017, §§ 106-112) kararında; tutukluluk incelemeleri sırasında
alınan savcılık görüşünün şüpheli veya sanıklara bildirilmemesinin anayasal
önem taşımadığını, içeriğinde başvurucunun cevap vermesini gerektirmeyen ve
daha önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan bahsedilmeyen durumlarda savcılık
görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin önemli bir zarara neden olmadığını
ifade etmiştir.
65. Somut olayda, tutukluluk incelemeleri sırasında
alınan Savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve
eklerinde başvurucu, bu görüş yazısında kendisinin cevap vermesini gerekli
kılan ve daha önce haberdar olmadığı yeni bir olgu bulunduğunu dile
getirmemiştir. Ayrıca tutukluluğun devamı kararlarının Savcılık görüşüne
dayanılarak verildiği yönünde bir tespit de bulunmamaktadır. Dolayısıyla
başvurucunun iddiaları bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir
durum mevcut değildir.
66. Açıklanan gerekçelerle anayasal ve kişisel önemden
yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
D. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
67. Başvurucu; ceza infaz kurumunda avukatı ile yaptığı
görüşmelerin kayıt altına alındığını, avukatıyla gizlilik içinde görüşme imkânı
verilmediğini, arama ve elkoyma işlemlerinin usulüne uygun yapılmadığını,
etkili bir savunma yapamadığını ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
68. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun
şikâyetinin özü, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.
69. Somut olayda hakkındaki yargılama ilk derece
mahkemesinde devam ederken başvurucunun bireysel başvuruda bulunduğu, bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla da yargılamanın istinaf aşamasında
derdest olduğu görülmektedir (bkz. § 22). Bu kapsamda başvurucunun bu başlık
altındaki şikâyetlerine ilişkin olarak hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
70. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Gözaltındayken bazı uygulamalar nedeniyle kötü
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İyileştirme ve sosyal faaliyetlerden faydalanma hakkı
ile bilgisayar kullanımı ve mektuplaşma hakkı yönünden kötü muamele yasağı ile
bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. 696 sayılı KHK ile getirilen tek tip kıyafet
zorunluluğu yönünden kötü muamele yasağı ile bağlantılı olarak eşitlik
ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Gözaltı kararının hukuka aykırı olduğuna ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
5. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın mükerrer
başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
6. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığına ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
8. Tutukluluk incelemesinin kanuni süresi içinde
yapılmadığına ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
9. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
10. Tutukluluğa itiraz incelemesinde alınan savcılık
görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
11. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi
kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.