TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ EFENDİ PEKSAK BAŞVURUSU (4)
|
(Başvuru Numarası: 2018/871)
|
|
Karar Tarihi: 18/11/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Fatih HATİPOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Efendi PEKSAK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, özel soruşturma usulüne uyulmayarak doğal
hâkim ilkesine aykırı şekilde yetkili olmayan mahkemelerce tutukluluk
incelemesi yapılması ya da itirazın değerlendirilmesi, tutukluluğun makul
süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın
yapılması, tutukluluk incelemelerinin süresinde yapılmaması ve tutukluluğun devamı
kararına itirazının geç değerlendirilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının; özensiz olarak yürütülen soruşturma sonunda iddianame
düzenlenmesi ve savunma hakkının kısıtlanması nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 19/12/2017 ve 16/1/2018 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Yapılan incelemede aralarında konu ve kişi bakımında
irtibat bulunması nedeniyle 2018/2952 numaralı başvurunun 2018/871 numaralı
başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel
Bilgiler
7. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde
son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169,
20/6/2017, §§ 12-25).
8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da
bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu-
üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla
başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
9. Bakanlık verilerine göre yüz altmıştan fazla Yüksek
Mahkeme (Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay) üyesi hakkında tutuklama
tedbiri uygulanmış, bunlardan bir kısmı sonradan tahliye edilmiştir. Soruşturma
ve/veya kovuşturma mercilerince kaçak oldukları değerlendirilen yaklaşık otuz
Yüksek Mahkeme üyesi hakkında ise yakalama emri çıkarılmıştır.
10. Türk yargı organları yakın dönemde verdikleri birçok
kararda FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğunu kabul etmişlerdir. Bu
kapsamda Yargıtay Ceza Genel Kurulu 26/9/2017 tarihinde (E.2017/16.MD-956,
K.2017/370) ve -terör suçlarına ilişkin davaların temyiz mercii olan- Yargıtay
16. Ceza Dairesi 24/4/2017 ve 14/7/2017 tarihlerinde verdiği kararlarda (Selçuk
Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 20, 21) FETÖ/PDY'nin silahlı
bir terör örgütü olduğu sonucuna varmıştır.
11. FETÖ/PDY'nin (genel özelliklerine ilişkin olarak bkz.
Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26) yargı kurumlarındaki örgütlenmesine ve
faaliyetlerine ilişkin olarak soruşturma ve kovuşturma belgeleri ile
tedbir/disiplin kararlarında yer alan, başta haklarında soruşturma yürütülen
yargı mensuplarının beyanları olmak üzere maddi olgulara dayalı bulunan iddia
ve tespitlere önceki kararlarda ayrıntılı şekilde yer verilmiştir (Selçuk
Özdemir, § 22).
B. Başvurucuya
İlişkin Süreç
12. Kocaeli Adliyesinde hâkim olarak görev yapan
başvurucu hakkında 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından ağır cezalık suçüstü hâli bulunduğu değerlendirilerek
FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır.
13. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 16/7/2016
tarihinde başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına, 24/8/2016 tarihinde ise
meslekten ihraç edilmesine karar vermiştir.
14. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının HSYK kararıyla
görevden uzaklaştırılanlar hakkında soruşturma işlemlerinin yapılması yönündeki
yazısı üzerine başvurucu, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla
16/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
15. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde, anayasal düzeni
ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından
tutuklanması istemiyle Kocaeli 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
16. Başvurucunun sorgusu Kocaeli 1. Sulh Ceza
Hâkimliğince 20/7/2016 tarihinde yapılmıştır.
17. Kocaeli 1. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
18. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; Kocaeli
2. Sulh Ceza Hâkimliği 25/7/2016 tarihinde benzer gerekçelerle itirazı
reddetmiştir.
19. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 20/4/2017 tarihli
iddianameyle başvurucunun anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs
etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını
engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye
olma suçlarından cezalandırılması istemiyle hakkında kamu davası
açmıştır.
20. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi 22/5/2017 tarihinde
iddianameyi kabul etmiş ve E.2017/143 sayılı dosya üzerinden yargılama
başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına, Mahkemenin görevsiz olduğuna ve yargılamanın yapılması için
dosyanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesine
gönderilmesine karar vermiştir.
21. Başvurucunun anılan görevsizlik ve tutukluluk hâlinin
devamı kararına yaptığı itiraz İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince ortaya konulan gerekçelere atfen 7/6/2017
tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
22. Görevsizlik kararı üzerine yargılamaya Yargıtay 16.
Ceza Dairesinin E.2017/10 sayılı dosyası üzerinden devam olunmuştur. Daire
19/6/2017 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
23. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz Yargıtay
17. Ceza Dairesi tarafından 14/7/2017 tarihinde reddedilmiştir.
24. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 18/7/2017 tarihinde
Dairenin görevsizliğine karar vererek görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için dosyanın
Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar vermiştir. Daire görevsizlik
kararı ile birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar
vermiştir.
25. Başvurucu 2/8/2017 tarihinde tutukluluk hâlinin
devamına dair karara itiraz etmiş, Yargıtay 16. Ceza Dairesi 7/8/2017 tarihinde
kararında düzeltmeye yer olmadığına karar vererek dosyayı incelenmek üzere
itiraz mercii olan Yargıtay 17. Ceza Dairesine göndermiştir.
26. Yargıtay 17. Ceza Dairesi 14/8/2017 tarihinde
itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
27. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 10/10/2017 tarihinde
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve ilk
derece mahkemesi sıfatıyla yargılamayı yapmak üzere dosyanın İstanbul 26. Ağır
Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
28. Anılan görevsizlik kararı üzerine yargılamaya
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/216 sayılı dosyası üzerinden devam
olunmuş, Mahkeme 22/11/2017 tarihinde tensiben başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına da karar vermiştir.
29. Başvurucu (2018/871 sayılı başvuru yönünden)
19/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
30. Başvurucunun anılan karara 22/12/2017 tarihinde
yaptığı itiraz İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince 8/1/2018 tarihinde
reddedilmiştir.
31. Başvurucu itirazın reddine dair kararı 11/1/2018
tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
32. Başvurucu (2018/2952 sayılı başvuru yönünden)
16/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
33. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi 13/2/2018 tarihinde
yaptığı ilk duruşmada başvurucunun savunmasını almıştır. Mahkeme anılan duruşma
sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
34. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi 17/1/2019 tarihinde
yaptığı duruşmada terör örgütüne üye olma suçundan başvurucunun 12 yıl
hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme anılan duruşma
sonunda hükümle birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar
vermiştir.
35. Başvurucu anılan kararı istinaf etmiş, İstanbul Bölge
Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi E.2019/480 sayılı dosya üzerinden yaptığı
inceleme sonunda 17/9/2019 tarihinde başvurucunun istinaf talebini esastan
reddetmiştir. Başvurucu söz konusu kararı temyiz etmiştir. Bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla dava Yargıtay'da derdesttir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
36. İlgili hukuk için bkz. Mustafa Özterzi, B. No:
2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
37. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Yapısına ve Özel Soruşturma Usulü Uygulanmamasına İlişkin
İddialar
a. Başvurucunun
İddiaları
38. Başvurucu, hâkim olması nedeniyle hakkındaki
soruşturmanın kanunda öngörülen özel soruşturma usulüne göre yapılması
gerekirken buna uyulmayarak tutukluluk incelemelerinin ve tutukluluk hâlinin
devamına dair kararlara yaptığı itirazlarının yetkisiz olan sulh ceza
hâkimliklerince değerlendirilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca soruşturma usulünün
değiştirilmesine ilişkin kanun hükmünde kararname (KHK) düzenlemesinin de
Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
39. Başvuru konusu olayda ileri sürülen sulh ceza
hâkimliğinin bağımsız ve tarafsız olmadığı ve özel soruşturma usulü
uygulanmaması iddialarıyla ilgili olarak daha önce bireysel
başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetleriyle ilgili olarak
2016/59363 sayılı dosya üzerinden Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından
yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu
şikâyet yönünden de mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun mükerrer olması
nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğun
Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
41. Başvurucu; tahliye taleplerinin kabul edilmediğini,
tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeden yoksun olduğunu, bu
kararlarda tutuklama nedenlerinin somut olgulara dayalı olarak açıklanmadığını,
kendisi yönünden bir kişiselleştirme yapılmadığını ve adli kontrolün yetersiz
kalma nedenlerinin gösterilmediğini, tutukluluğa yönelik itirazlarının da
gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini, dolayısıyla somut hiçbir neden
gösterilmeden matbu gerekçelerle sürdürülen tutukluluğun makul süreyi aştığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. Başvurucu ek beyan dilekçesinde ise tutukluluğunun uzun sürdüğüne
dair şikâyetiyle ilgili olarak Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesinde açtığı
tazminat davasının reddedildiğini bildirmiş ve buna ilişkin kararı dosyaya
sunmuştur.
b. Değerlendirme
42. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B.
No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
43. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen
azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece
mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise hüküm kesinleşmemiş olsa da
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473,
25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B. No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).
44. Bireysel başvuruda bulunduktan sonra başvurucunun
17/1/2019 tarihinde mahkûmiyetine karar verilmiştir. Ayrıca başvurucunun ek
beyan dilekçesiyle sunduğu karar incelendiğinde başvurucunun tutukluluğunun
uzun sürdüğüne dair şikâyetiyle ilgili olarak Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesinde
açtığı davanın Mahkemece, esasa ilişkin davanın derdest olduğu ve bu aşamada
tazminat konusunda karar verilemeyeceği, davanın esasa ilişkin kararın
kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabileceği belirtilerek istinaf
kanun yolu açık olmak üzere reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde
kapsamında açılacak dava sonucuna göre tutukluluğun makul süreyi aştığının
tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da
hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen
dava yolu başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir
hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile
bağdaşmamaktadır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Tutukluluk
İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
46. Başvurucu; tutukluluk incelemelerinin, tutukluluk
hâlinin devamına dair kararlara yaptığı itirazlarının ve tahliye taleplerinin
duruşmasız olarak değerlendirildiğini ve uzun süredir hâkim önüne çıkmadığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
47. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§
16, 17).
48. Anayasa Mahkemesi Salih Sönmez (B. No:
2016/25431, 28/11/2018) kararında tutukluluk incelemelerinin duruşmasız
yapılması ve/veya makul sürede hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama şikâyetini
incelemiştir. Anayasa Mahkemesi anılan kararda başvurucunun inceleme tarihi
itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması hususunu nazara alarak
verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını
sağlamayacağını ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiş ve bu
durumda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili
bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata
hükmedilmesiyle yetinileceği sonucuna varmıştır.
49. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür
ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru
yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel
başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi
kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru
yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır.
50. Somut olayda başvurucu 20/7/2016 tarihinde
tutuklanmış ve tutuklandıktan sonra ilk kez kovuşturma aşamasında 13/2/2018
tarihinde yapılan duruşmada mahkeme önüne çıkmış ve itirazlarını etkili bir
biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur. Başvurucunun hâkim/mahkeme önüne
çıkmadığı süre yaklaşık 1 yıl 6 ay 23 gündür. Dolayısıyla somut başvuru
yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk
incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası
ile ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru
yaptığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Tutukluluk
İncelemelerinin Süresinde Yapılmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
52. Başvurucu, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince
iddianamenin ve buna bağlı olarak tutukluluk durumunun -5271 sayılı Kanun'da
belirtilen on beş günlük süreden- on yedi gün sonra değerlendirildiğini
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
53. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca
hürriyeti kısıtlanan bir kimsenin kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini
ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını
sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı bulunmaktadır.
Burada belirtilen bir yargı merciine başvurma hakkı, suç isnadıyla
hürriyetinden yoksun bırakılan kimseler bakımından tahliye talebinin yanı sıra
tutuklama, tutukluluğun devamı ve tahliye talebinin reddi kararlarına karşı
yapılan itirazların incelenmesi sırasında da uygulanması gereken bir güvencedir
(Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 122, 123).
54. Bununla birlikte 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesine
göre şüpheli veya sanığın istemi olmaksızın tutukluluğun resen incelenmesi
durumunda, hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine başvurma hakkı
kapsamında bir değerlendirme yapılmadığından bu incelemeler Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası kapsamına dâhil değildir (Firas Aslan ve Hebat
Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 32; Faik Özgür Erol ve
diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015, § 24).
55. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun gözden
geçirilmesi yönünden resen yapılan bu incelemeler Anayasa'nın 19. maddesinin
kapsamına dâhil olmadığından başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Tutukluluğa
İtirazının Geç Değerlendirildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
56. Başvurucu, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin
22/11/2017 tarihinde verdiği tutukluluk hâlinin devamına dair karara 22/12/2017
tarihinde yaptığı itirazın İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince -8/1/2018
tarihinde- 17 gün sonra değerlendirildiğini belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
57. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16,
17).
58. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (k) bendi, yakalanan veya tutuklanan kişilere yakalama ve tutuklama
işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları
durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine
imkân sağlamaktadır. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilen ya da hükümlü hâle gelen
başvurucular yönünden anılan yolun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu
olduğu sonucuna varmıştır (Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§
37-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40; Ali Efendi
Peksak, B. No: 2017/29428, 17/7/2019, §§ 101-112).
59. Somut olayda Mahkeme 17/1/2019 tarihinde yaptığı
duruşmada başvurucunun mahkûmiyetine ve hükmen tutukluluk durumunun devamına
karar vermiştir. Dolayısıyla anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum söz konusu değildir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde belirtilen dava yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi
bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
61. Başvurucu; tutuklu dosya olmasına rağmen Savcılık
tarafından özensiz şekilde yürütülen soruşturma sonunda iddianame
düzenlendiğini ve soruşturma sürecinde -yeni olay ve olguların ortaya çıkması
ve farklı suçlamalar yöneltilmesi nedeniyle- ek ifadesinin alınması gereken
durumlarda savunma hakkı tanınmadığını, ayrıca bir kısım talebine ilişkin
olarak Mahkemece bir karar verilmediğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
62. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Buna göre somut olayda başvurucunun iddialarının özü adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin olup başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin
Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında incelenmesi gerekir.
63. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe
Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
64. Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılamanın
sonuçlanmadığı (bkz. § 35), adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürülen bu
iddiaların yargılama sürecinde ve kanun yolunda incelenmesi imkânının bulunduğu
anlaşılmaktadır.
65. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Sulh ceza hâkimliklerinin yapısına ve özel
soruşturma usulü uygulanmamasına ilişkin şikâyetler yönünden başvurunun mükerrer
olması nedeniyle REDDİNE,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin şikâyetler yönünden başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Resen yapılan tutukluluk incelemelerinin süresinde
yapılmadığına ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Tutukluluğa itirazının geç değerlendirilmesi nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/11/2020 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.