TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SANER EREN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/1718)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Kamber Ozan TUTAL
|
Başvurucu
|
:
|
Saner EREN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet Rıfat İNAL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tapu iptali ve tescili talebiyle açılan
davada mal varlığı hakkında haksız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve
bu tedbirin uzun süredir devam etmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın
uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 19/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun da içerisinde bulunduğu davalılar
aleyhine 24/11/2004 tarihinde muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescili
davası açılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde; murisin mal varlığının tamamını
muvazaalı olarak davalılara sattığını, söz konusu satışların saklı payına
tecavüz niteliğinde olduğunu ve miras hakkından mahrum bırakıldığını iddia
etmiştir. Davacı ayrıca dava konusunu oluşturan mal varlığı değerleri hakkında
ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
9. Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 20/12/2004
tarihinde davacının ihtiyati tedbir talebini kısmen kabul etmiştir. Mahkeme,
başvurucu ile birlikte davalıların birtakım mal varlığı değerleri hakkında
ihtiyati tedbir kararı vermiştir. Mahkemenin hakkında ihtiyati tedbir kararı
verdiği başvurucuya ait mal varlığı değerleri şunlardır:
i. Ankara ili Çankaya İlçesi Çankaya Mahallesi 4866 ada 1
parselde kayıtlı bağımsız bölüm,
ii. Ankara ili Çankaya İlçesi Güzeltepe Mahallesi 7052
ada 3 parselde kayıtlı bağımsız bölüm,
iii. İstanbul ili Kadıköy İlçesi İbrahimağa Mahallesi
1304 ada 3 parselde kayıtlı bağımsız bölüm,
iv. Başvurucunun lehtarı olduğu 4/3/2004 keşide ve
5/3/2005 vade tarihli 50.000 TL bedelli bono.
10. Başvurucu aleyhine açılan dava Mahkeme önünde
derdesttir. Başvurucu, yargılamanın devam ettiğini belirterek 19/1/2018
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
11. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. İbrahim
Geçer, B. No: 2014/19056, 19/2/2019, §§ 19-31.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
12. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
13. Başvurucu, davanın henüz sonuçlandırılmadığını
belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
14. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve
30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı
Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair
Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
15. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
16. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
17. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat
Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi,
ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma
ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna
başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun
ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat
Yüksel, §§ 35, 36).
18. Mevcut başvuruda, söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. İhtiyati
Tedbirin Haksız Olduğu Şikâyeti Yönünden
a. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, ihtiyati tedbir talebinin dava konusu olan
miras payı ile sınırlı tutulması gerekmesine rağmen Mahkemece talep aşılarak
tüm mal varlığı hakkında tedbir kararı verildiğini belirterek mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
21. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması gerekir.
22. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013,
§ 17).
23. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 394. maddesinde ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz
düzenlenmiştir. Buna göre, ihtiyati tedbir kararına karşı tedbiri veren
mahkemede itirazda bulunulabilecektir. İtiraz hakkında verilen karara karşı ise
kanun yoluna başvurulabilecektir. Somut olayda başvurucu ihtiyati tedbir
kararına karşı yaptığı itirazların her seferinde reddedildiğini belirtmiştir.
Buna karşı başvurucu bireysel başvuru öncesinde, mal varlığı hakkında verilen
ihtiyati tedbir kararına Mahkeme önünde itiraz ettiğini ve bu itirazın reddi
üzerine de kanun yolunu tükettiğini gösterir herhangi bir bilgi ve belge
sunmamıştır. Dolayısıyla başvurunun ihtiyati tedbirin haksız olduğuna ilişkin
iddiaları yönünden 6100 sayılı Kanun'da öngörülen itiraz yolunu tüketmeden
bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. İhtiyati
Tedbir Sürecinin Makul Sürede Sonuçlanmadığı Şikâyeti Yönünden
a. Başvurucunun
İddiaları
25. Başvurucu; taşınmazları hakkında verilen ihtiyati
tedbir kararının 2004 yılından beri devam ettiğini, yargılamanın henüz
sonuçlandırılmadığını ve taşınmazlar üzerindeki tasarruf hakkının
kısıtlandığını ifade etmiştir. Başvurucu bu sebeple mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
i. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas
Yönünden
27. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna
Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. (B. No:
2014/17196, 25/10/2018) başvurusunda incelemiş ve sonuca bağlamıştır.
28. Anayasa Mahkemesi, muhtemel bir alacağın güvence
altına alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan
tedbirlerin alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde
belirli bir süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması
bakımından geniş bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak söz
konusu tedbirlerin uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir
külfet de yüklememesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin
diğer tarafının haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz
konusu tedbirin başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve
ölçüsüz bir müdahaleye yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda Baltalı ve
Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., § 79).
29. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin
uygulanmasının ölçülü olabilmesi için gerek kapsamı gerekse de süresi
itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale
teşkil eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam
etmesi ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü
görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının
ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi
hâlde yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının
tanıdığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi
suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda
Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., §§ 73-80).
30. Benzer nitelikteki başvuruya konu olay bakımından da
bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda
başvurucunun taşınmazlarının tapu kaydına 20/12/2004 tarihli Mahkeme kararı ile
ihtiyati tedbir şerhi konulmuştur. Söz konusu tedbir kararı bireysel başvurunun
inceleme tarihi itibarıyla de devam etmektedir. Bu tedbir süreci bir bütün
olarak ele alındığında söz konusu sürenin makul olmadığı kuşkusuzdur. Bu
durumda mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbirin başvurucuya şahsi olarak aşırı
bir külfet yüklediği sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
33. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini istemiş ve
10.000 TL maddi tazminat ile 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına
da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın
ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
35. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
36. İncelenen başvuruda, ihtiyati tedbirin makul olmayan
bir süre devam etmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna
ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
37. Somut olayda Anayasa Mahkemesi, mülkiyet hakkına
yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılan tedbirin uzun sürmesine ilişkin olarak tedbir
sürecinde mülkiyet hakkının gerektirdiği ivediliğin ve özenin gösterilmesi
bakımından yargısal makamların sorumluluğu olduğuna dikkati çekmektedir.
38. Buna göre başvuru konusu olayda ihlalin sonuçlarının
ortadan kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminat olarak
görülmektedir. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
39. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zararı ortaya koyan somut bilgi
veya belgeler sunması gerekmektedir. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
40. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
ihtiyati tedbirin haksız olduğu şikâyeti yönünden başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
ihtiyati tedbir sürecinin makul sürede sonuçlanmadığı şikâyeti yönünden KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 5. Asliye
Hukuk Mahkemesine (E.2004/542) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.