TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA AVA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/2430)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Kamber Ozan TUTAL
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa AVA
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet Erol ALSAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 26/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1975 doğumlu olup Ankara'da ikamet
etmektedir.
A. Başvuruya
Konu Taşınmazın İmar Durumu
9. Ankara'nın Etimesgut ilçesi Elvan Mahallesi 46173 ada
1 parsel sayılı arsa vasfındaki 3.783 m² yüz ölçümündeki taşınmaz 26/6/1995
tarihli ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planında sosyal ve kültürel tesis
alanı vasfıyla kamu hizmeti alanına ayrılmıştır.
10. Etimesgut Belediye Meclisi 16/3/2012 tarihli ve
1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile söz konusu taşınmazın da
içerisinde bulunduğu 113 adet taşınmazın kullanım kararlarına özel ibaresini
eklemiştir. Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisi 13/9/2012 tarihinde prensipte
uygun olan değişikliğin her bir taşınmaz için ayrı ayrı hazırlanması için
değişikliğin iadesine karar vermiştir.
11. İade kararı üzerine taşınmaz için hazırlanan plan
değişikliği teklifi Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisine yeniden sunulmuştur.
Meclis 11/2/2013 tarihinde imar planı değişikliğiyle taşınmazın kullanım
kararının özel sosyal ve kültürel tesis alanı olarak değiştirilmesini
kabul etmiştir.
B. Başvuruya
Konu Dava Süreci
12. Başvurucu, taşınmazın 1853/14550 payını 26/3/2014
tarihinde satış suretiyle edinmiştir. Başvurucu 9/7/2014 tarihinde taşınmazın
kamulaştırılması istemiyle Etimesgut Belediyesine başvurmuştur. Belediye
8/8/2014 tarihinde, imar planı değişikliğinde özel ibaresinin eklenmesi
suretiyle kamulaştırmasız el atmanın ortadan kalktığını belirtmiştir.
13. Başvurucu 27/10/2014 tarihinde Ankara Büyükşehir
Belediyesi Başkanlığı ve Etimesgut Belediyesi Başkanlığına karşı tam yargı
davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; imar planında kamu hizmetine
ayrılmasına rağmen taşınmazın kamulaştırılmadığını ve mülkiyet hakkının
kısıtlandığını belirterek 289.068 TL tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
14. Davalı Etimesgut Belediyesi cevap dilekçesinde; imar
planı değişikliğiyle taşınmazın kullanım kararının özel sosyal ve kültürel
tesis alanına dönüştürüldüğünü, böylece kamuya tahsisin sona erdiğini ve
kamulaştırmasız el atmanın ortadan kalktığını açıklamıştır.
15. Ankara 16. İdare Mahkemesi 25/12/2015 tarihinde
davanın reddine karar vermiştir. Kararda, başvurucunun uyuşmazlık konusu
taşınmazı edindiği tarih itibarıyla taşınmaz için kısıtlılık durumunun mevcut
olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda mülkiyet hakkının geçmişte belirli bir süre
engellenmiş olması durumunun eski malikler açısından gerçekleşmiş olmasına
rağmen 26/3/2014 tarihli satış işlemi sonucu taşınmazı edinen başvurucu
açısından kısıtlılık hâlinden kaynaklanan ve tazminatı gerektirir mağduriyetin
gerçekleşmediği belirtilmiştir.
16. Başvurucu kararı temyiz etmiştir. Danıştay Altıncı
Dairesi 18/10/2016 tarihinde usul ve hukuka bir aykırılık bulunmadığını
belirterek kararı onamıştır. Daire 13/9/2017 tarihinde ise başvurucunun karar
düzeltme istemini reddetmiştir.
17. Nihai karar 28/12/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 26/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
19. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Hüseyin Ünal, B.
No: 2017/24715, 20/9/2018, §§ 17-29.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu; taşınmazın imar planında kamu hizmeti
alanına ayrılmasına rağmen beş yıl içerisinde kamulaştırılmadığını
belirtmiştir. Taşınmazdan yararlanamadığını ve taşınmazı satamadığını ifade
eden başvurucu mülkiyet hakkına müdahalenin devam ettiğini ifade etmiştir.
Başvurucu, beş yıllık sürenin yeni malikin taşınmazı satın aldığı tarihten
itibaren başlatılmasının kanuni dayanağı bulunmadığını ve yargılamanın uzun
sürdüğünü iddia etmiştir. Başvurucu bu gerekçelerle mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
22. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucu imar uygulaması nedeniyle mülkiyet hakkı ile birlikte adil
yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte
başvurucunun imar uygulamasının taşınmaz üzerindeki haklarını kısıtladığına
ilişkin şikâyetleri esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiğinden
başvurunun bu kısmının mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında
incelenmiştir.
24. Anayasa Mahkemesi aynı konu ile ilgili şikâyetleri
daha önce incelemiş ve uygulanacak ilkeleri ortaya koymuştur (Orhan Sütlü,
B. No: 2017/31564, 25/12/2018, §§ 15-43).
25. Orhan Sütlü kararında imar uygulamasına konu
edilen taşınmazın -başvurucu adına tapuda kayıtlı olduğundan- Anayasa'nın 35.
maddesi bağlamında mülk teşkil ettiği belirtilmiştir (Orhan Sütlü, §
21). Uygulama imar planında kamu hizmeti alanı olarak ayrılan taşınmazın daha
sonradan yapılan imar planı değişikliğiyle imar durumunun özel sağlık alanı
olarak belirlenmesinin de başvurucu mülk sahibinin taşınmazı ancak bu imar
durumuyla sınırlı olarak kullanabilmesine yol açtığından mülkiyet hakkına
müdahale teşkil ettiği kabul edilmiştir. İmar uygulaması yoluyla
gerçekleştirilen müdahalenin mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının kontrolü
veya düzenlenmesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Orhan
Sütlü, §§ 22-25).
26. Anayasa Mahkemesince 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı
İmar Kanunu hükümlerine dayalı olan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı
değerlendirilmiş, ayrıca arazi ve arsaların düzenlemesi sırasında taşınmazın
imar durumunun belirlenmesi yönündeki müdahalenin kamu yararına dayalı meşru
bir amacının bulunduğu açıklanmıştır (Orhan Sütlü, §§ 28-31). Ölçülülük
yönünden yapılan değerlendirmede ise uyuşmazlığa konu taşınmazın sağlık
alanı olarak belirlenen imar durumu sonradan özel sağlık alanına
dönüştürülerek taşınmazın kamu hizmeti alanına ayrılmasından vazgeçilmiş olduğu
ve söz konusu müdahalenin taşınmazın özel amaçlarla kullanımını engellemediği
vurgulanmıştır. Diğer taraftan başvurucunun imar planı değişikliğine karşı dava
açma imkânının olduğu ve ayrıca imar durumu değiştirilinceye kadar olan dönem
için başvuruya konu davada bir tazminat talebinin de bulunmadığı dikkate
alınarak müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği
kanaatine ulaşılmıştır. Bu sebeple müdahalenin içerdiği kamu yararı amacı ile
başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin
bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu kabul edilmiştir (Orhan Sütlü, §§
32-43).
27. Somut olayda başvurucunun paydaşı olduğu taşınmazın
imar durumu özel sosyal ve kültürel tesis alanı olarak belirlenmiştir.
Bu bağlamda başvuru konusu olayda da yukarıda belirtilen ilkelerden ayrılmayı
gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla
müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği
anlaşılmaktadır. Bu durumda müdahalenin içerdiği kamu yararı amacı ile
başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin
bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu değerlendirilmiştir.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi
olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu
zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği,
yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair şikâyetle ilgili kararını verdiği
tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45,
47).
30. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili
makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin
Akyıl, § 41).
31. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 27/10/2014 ile
13/9/2017 tarihleri arasında süren 2 yıl 10 ay 16 günlük yargılama süresinin makul
olduğu sonucuna varmak gerekir. Bu durumda makul sürede yargılanma hakkına
yönelik bir ihlalin olmadığı açıktır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin ihlal
iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.