TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NAZMİ ARDIÇ BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2018/18006)
|
|
Karar Tarihi: 4/11/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Nazmi ARDIÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklama tedbirlerinin hukuki
olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 8/6/2018, 14/8/2018, 16/8/2018 ve 3/9/2018
tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Kişi ve konu yönünden hukuki irtibat bulunması
nedeniyle 2018/26870, 2018/27711 ve 2018/27437 sayılı bireysel başvuruların
2018/18006 numaralı bireysel başvuru ile birleştirilmesine; incelemenin
2018/18006 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından bu kararda
incelenenler haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, tutuklama
tedbirlerinin hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması
şikâyetleri yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve ayrıca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Tutuklamaya
İlişkin Süreç
9. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla
Mücadele Şube Müdürlüğünde şube müdürü olarak görev yapan başvurucu, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 17-25 Aralık soruşturmaları (anılan
soruşturmalara ilişkin bilgiler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK],
B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 30) sonrasında bu operasyonlarla ilişkisi
dolayısıyla FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan başlatılan bir soruşturma
kapsamında 14/4/2015 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltına
alınmıştır.
10. Cumhuriyet savcısı 17/4/2015 tarihinde başvurucunun
ifadesini almıştır. İfade alma işlemi sırasında başvurucunun müdafii de hazır
bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde genel olarak suçlamaları kabul etmemiştir.
Başsavcılık başvurucuyu Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya
görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken
bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlarından tutuklanması
istemiyle aynı tarihte İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
11. Başvurucunun sorgusu İstanbul 5. Sulh Ceza
Hâkimliğinde 20/4/2015 tarihinde yapılmış, sorgu sırasında başvurucunun müdafii
hazır bulunmuştur. Başvurucu sorgudaki savunmasında isnat edilen suçlamaları
kabul etmediğini beyan etmiştir.
12. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği 20/4/2015 tarihli
kararıyla başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya
görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken
bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlarından
tutuklanmasına karar vermiştir. Hâkimlik, dosyada beyanlarının mevcut olduğunu
belirttiği bir kısım emniyet personeli tanığın ve gizli tanıkların beyanlarına
atıf yapmıştır. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...şüphelilerin İstanbul Emniyet
Müdürlüğünde suç tarihi itibariyle çeşitli şube ve bürolarda müdür, müdür
yardımcısı, amir ve memur olarak görev yaptıkları, bu görevleri dolayısıyla
silahlı kolluk kuvveti olarak görev yaptıkları, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün
hiyerarşik yapısı içerisinde altlık üstlük ilişkilerini kullanarak, yasadışı
örgütlenme oluşturdukları, devletin emniyet hizmetleri ve faaliyetleri
kapsamında görevlerinin sağladığı nüfuz ve gücü yasaların verdiği yetkileri
görevlerinin gereklerine aykırı olarak kullanarak isnat edilen amaç suçlara
ulaşmak amacıyla bir kısım araç suçları işledikleri hususunda kuvvetli suç
şüphesi ve delilin bulunduğu devletin yapısı dışında başka bir hiyerarşik
düzene göre hareket eden bir yapıya göre hareket etmelerinin söz konusu olduğu
bu amaçla siyasal operasyonlara kalkışıldığı, bu amaçla zımmet ve benzeri bir
takım suçlar ile mücadele ediliyormuş görüntüsü altında, adli merciler de
yanıltılmak suretiyle tutanaklar tutularak soruşturmaların başlatıldığı, bu
soruşturmalar çerçevesinde ... İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin
iletişimin dinlenmesini sağladıkları, bu dinlemenin de istihbarat şube
müdürlüğü yönetim kadrosuna atanan bir kısım amir ve memurların ne şekilde
hareket edeceklerinin önceden tespite çalışıldığı ...
...
bu itibarla bu şüpheIiIerin üzerilerine
atılı suçlar yönünden; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut
deliller bulunduğu, bu suçların yasada öngörülen cezalarının alt ve üst sınırı,
bu suçların önemli ve ciddi sayılan suçlardan olması hasebiyle tutuklama
nedeninin varsayıldığı, atılı suçların katalog suçlardan olduğu, CMK'nın l00.
ve devamı maddelerinde belirtilen tutuklama yasağı veya yargılama engeli gibi
halin bulunmadığı, atılı suçlar yönünden şüphelilerin alabileceği ceza miktarı
gözönüne bulundurulduğunda kaçabilecekleri yönünde şüphe bulunduğu,
soruşturmanın henüz tamamlanmadığı, çok kapsamlı bir şekilde ve çok yönlü
olarak soruşturmanın devam ettiği, bu anlamda şüphelilerin delilleri yok etme,
gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğu,
atılı suçlar yönünden beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde
'ölçülülük' ilkesi uyarınca daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri
uygulanmasının bu aşamada yetersiz kalacağı, kanaatine varılmakla şüphelilerin
... tutuklanmalarına...
[karar verildi.]"
13. Başvurucu, tutuklama kararına 27/4/2015 tarihinde
itiraz etmiş; İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun itirazını
reddetmiştir.
14. Başsavcılık 30/3/2016 tarihli iddianamesi ile başvurucunun
silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, devletin gizli kalması gereken
bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye
teşebbüs etme, suç uydurma, açıklanması yasaklanan gizli bilgileri açıklama,
devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme, göreve ilişkin sırrın
açıklanması, görevi kötüye kullanma, iftira, özel hayatın gizliliğini ihlal
etme, resmî belgede sahtecilik, suç delillerini yok etme, gizleme veya
değiştirme, gizliliğin ihlali, bilişim sistemine hukuka aykırı olarak girme ve
orada kalma, bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma ve silahlı
terör örgütüne üye olma suçlarını işlediği iddiasıyla aynı yer ağır ceza mahkemesinde
kamu davası açmıştır.
15. Başvurucu ile birlikte kırk beş şüpheli hakkında
düzenlenen iddianamede öncelikle FETÖ/PDY yöneticisi veya üyesi olduğu ileri
sürülen şüpheliler tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğünün hiyerarşik yapısı
içinde yasa dışı bir örgütlenme oluşturulduğu ve bu kişilerin suç işlemek
amacıyla bir araya geldikleri, devletin emniyet hizmetleri ve faaliyetleri
kapsamında görevlerinin sağladığı nüfuzu ve yasaların verdiği yetkileri
kullanıp görevin gereklerine aykırı olarak suça konu fiilleri işledikleri ifade
edilmiştir.
16. İddianamede FETÖ/PDY hakkında genel bilgilere,
başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilmiştir.
17. Bu bağlamda iddianamenin başvurucunun işlediği iddia
olunan suça ve örgüt bağlantısına ilişkin kısmı şöyledir:
"2014/8776 sayılı soruşturması
kapsamında, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü zimmetinde ve
kullanımında bulunan dijital materyallerle ilgili olarak yapılan çalışmalar
kapsamında, 14/2/2014 tarihli talimat yazı ile 'dijital tahribata uğrayan,
silinen veya yok edilen verilerin tamamının adli soruşturmalarla ilgili olması
ve adli soruşturmaların selametini yakından ilgilendirmesi nedeniyle; hard
disk, bilgisayar, server ve ağları, kamera görüntüleri. CD, DVD, Flash Bellek
ve buna benzer başkaca dijital veri ve materyallerin sayı-marka-seri
ntımara-zimmel kayıtları-hangi tarihte kimin tarafından kullanıldığı
bilgilerinin çıkartılarak CMK 134 uyarınca inceleme yapılacağından
bildirilmesi' istenilmiştir.
Bu kapsamda tespit edilen hard disk ve
serverlerin incelenebilmesi için ve başkaca delil elde etme imkanı bulunmaması
nedeniyle 24/2/2014 tarih ve İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2014/20 D. İş
numaralı inceleme kararı, yine İstanbul 23. Sulh Ceza Mahkemesinin 11/3/2014
tarih ve 2014/74 Değişik İş Numaralı CMK Madde 134 uyarınca inceleme kararı
alınmış, alınan kararlar uyarınca İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar
Şube Müdürlüğü'ne ait bilgisayarlar ve sunucular üzerinde kaybolan, silinen ve
şifrelenen bilgi ve kayıtlanın geri getirilmesi, çökmüş sistemin onarılması,
incelenmesi ve imajların alınması talebiyle, CMK 63 ile devamı maddeleri ve
bilirkişilerin atanmasına dair yönetmeliğin 6. Maddesi uyarınca resen ve
haricen yapılan araştırma sonucu. Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından bilirkişi
atanmış ve bahsedilen materyaller üzerinde Bilirkişi İncelemesi yapılarak Rapor
hazırlanmıştır.
Bilirkişilerce yapılan incelemelerde;
18/12/2013 tarihini de kapsayan dönem içerisinde, 'inceleme kapsamındaki
cihazların bir kısmı üzerinde, özel silme ('wipe') yazılımları kullanarak,
verilerin geri getirilmesini imkansız kılacak şekilde silindiği, bazılarının
birkaç kez bu özel silme işlemine tabi tutuldukları, formatlama, işletim
sistemi değişikliği vb. işlemlere tabi tutuldukları' tespit edilmiştir.
Ayrıca; Soruşturmayla ilgili Şube
içerisinde bulunan kamera kayıtlarının incelemesi ve bir kısım personelle
yapılan görüşmeler neticesinde; 18/12/2014 tarihinde, Şube Müdürlüğümüz Teknik
Takip ve İzleme Büro Amirliği ile Bilgi Teknolojileri ve Arşiv Büro Amirliği
hizmetlerinde kullanılan Serverlerin, yerlerinin değiştirildiği, 18/12/2013
tarihinde TİBNOT isimli programın iptal edilerek yerine TBS isimli yeni bir
programın kurulduğu tespit edilmiştir.
Bu kapsamda, 18/12/2014 tarihinde Bilgi
Teknolojileri ve Arşiv Büro Amirliğinde hizmet veren GB8824RVBR seri numaralı
Serverin, Teknik Takip Büro Amirliğine götürülerek kurulduğu. Teknik Takip Büro
Amirliği kullanımında bulunan GB874953AB seri nolu Serverin ise Bilgi
Teknolojileri ve Arşiv Büro Amirliğine götürülerek kurulduğu ve Wipe yazılımı
kullanılarak, 'iletişimin tespit çalışmaları kapsamında suç içerikli
görüşmelerin iletişim tespit tutanağı haline getirilmeden önce, seslere ait
görüşme içeriklerinin not halinde aktarıldığı' veri tabanının geri getirilmesi mümkün
olmayacak şekilde silindiği anlaşılmıştır.
(...)
Nazmi ARDIÇ, Dönem itibariyle Organize
Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak atamasının yapıldığı 18/12/2013 tarihine
kadar görev yapan şahıstır. Emniyet Genel Müdürlüğü Kom Daire Başkanlığı Teknik
Takip ve İzleme Şube Müdürlüğüne gönderilen; *24/11/2013 tarih ve
2013/Ds.3-1345-702998 sayılı *9/12/2013 tarih ve 2013/Ds.3-1408 - 743187 sayılı
* /12/2013 tarih ve 2013/Ds.3-1345-1408 - 764913 sayılı üst yazılarda
paraflarının bulunduğu görülmektedir. 2013/153711 sayılı soruşturma kapsamında;
İstihbarat Şube Müdürlüğü yönetici kadrosunun hedef alınmasına ve usulsüz
olarak dinlenmesine sebebiyet veren görevliler arasında yer almaktadır.
(...)
[Şüpheli] Dönem itibariyle, Organize
Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak görev yapmaktadır.
13/1/2011 tarih ve 2011/453 sayılı,
İstanbul C. Başsavcılığına hitaben yazılan, Dinleme Karar Talep üst yazısında
imzası bulunmaktadır.
KOM Daire Başkanlığına gönderilen
13/1/2011 tarih ve 201 l/Ds.3-52-24288 sayılı üst yazısında parafı
bulunmaktadır.
31/1/2011 tarih ve 2011 /Ds.3-52 sayılı,
İstanbul C. Başsavcılığına hitaben yazılan 'Dinleme İşlemine Son Verilmesi'
konulu üst yazıda imzası bulunmaktadır.
KOM Daire Başkanlığına gönderilen
31/1/2011 tarih ve 201 l/Ds.3-52-55774 sayılı üst yazısında parafı
bulunmaktadır.
09/2/2011tarih ve 201 l/Ds.3-52 sayılı,
İstanbul C. Başsavcılığına hitaben yazılan 'İmha Tutanağı’ konulu üst yazıda
imzası bulunmaktadır.
09/2/2011 tarih ve 2011/Ds.3-52 sayılı,
İstanbul C. Başsavcılığına hitaben yazılan 'Talimat' konulu üst yazıda imzası
bulunmaktadır.
10/2/2011 tarih ve 2011/Ds.3-52 sayılı,
İstanbul C. Başsavcılığına hitaben yazılan 'İmha Tutan ağı-Sor.No:2010/1534’
konulu üst yazıda imzası bulunmaktadır.
Maksatlı ve yanıltıcı bir şekilde
‘Emekli Hakim' olarak belirtmek suretiyle N. T.’ın telefonlarının iletişimin
tespit edilmesine sebebiyet veren görevliler arasında bulunmaktadır.
(...)
18/12/2013 tarihinde, Teknik Takip ve
İzleme Büro Amirliğinde kurulu bulunan/kullanılan GI3874953AI3 seri numaralı
Server bilgisayarın yerinden alınarak Bilgi Teknolojileri Büro Amirliğine
taşınması, Bilgi Teknolojileri Büro Amirliğinde kurulu bulunan/kullanılan
GB8824RVBR seri numaralı Server bilgisayarın da yerinden alınarak Teknik Takip
ve İzleme Büro Amirliğine taşınarak kurulması, GB874953AB seri numaralı Server
bilgisayara wipe atılarak, içerisinde bulunun CMK 135 tedbirleri kapsamında
dinlenen seslerin not halinde aktarıldığı, görüşme içeriklerine dair
verilerin/bilgilerin bulunduğu veri tabanının silinmesi eylemleri esnasında
şüpheli şahısların hareket tarzlarının anlaşılabilmesi, suça ait delillerin
tespit ve elde edilebilmesi için 18/12/2013 tarihli Organize Suçlarla Mücadele
Şube Müdürlüğüne ait güvenlik kamera görüntüleri izlendiğinde;
‘20131218’ No’lu tüm kamera
görüntülerinin saat 10.36.54 anında kesildiği ve 11.25.26’da tekrar çalışmaya
başladığı.
Saat 12.38.18’de görüntünün ikinci kez
kesildiği saat 12.44.34’te kamera görüntülerinin tekrar başladığı tespit edilmiş,
bu hususta 06.02.2014 tarihli görüntü inceleme tutanağı tanzim edilmiştir.
(...)
18/12/2013 tarihinde, serverların
yerlerinin değiştirildiği, eski TİB-NOT programının iptal edilerek yeni TBS
isimli programın kurulduğu süre zarfında güvenlik kameralarının kayıt
yapmadığı/durdurulduğu da göz önüne alındığında şüpheli şahısların, kendi
yaptıkları işlemin hukuksuz ve suç olduğunun farkında olduklarından, konusu suç
teşkil eden bu eylemlerin gizlenmesi, üzerinin örtülmesi ve ortaya çıkmasının
engellenmesi, suç vc suç unsuru delilleri karartmak amacıyla yine konusu suç
teşkil eden güvenlik kameralarının kaydını durdurma eylemini
gerçekleştirdikleri,
(...)
H.Ö.’ın beyanları ve yine şahsın
11.26.06’ da elinde bir klavyeyle Teknik Takip ve İzleme Büroya girerken
görülmesi bir arada değerlendirildiğinde; server değişimimin, güvelik
kameralarının kayıtta olmadığı 18.12.2013 günü 10:36:54 - 11:25:26 saatleri
arasında yapıldığı anlaşılmış olup; M.A.S. isimli şahsın da server değişiminin
yapıldığı saat aralığından kısa bir süre önce şube müdürlüğüne geldiği
görülmektedir.
Teknik Takip ve İzleme Büro Amirliğinde
iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayıt altına alınması çalışmaları kapsamında;
görüşme içeriklerine ait ses ve verilerin not halinde aktarıldığı, TİB-NOT veya
TBS isimli aracı programların ve veri tabanlarının bulunduğu GB874953AB seri
numaralı serverin Teknik Takip Büro Amirliğinden alınarak Bilgi İşlem Büro
Amirliğine taşındığı. Bilgi Teknolojileri Büro Amirliğinde kurulu bulunan
GB8824RVBR seri numaralı Server bilgisayarın da Teknik Takip Büro Amirliğine
taşınarak kurulduğu tarih ve saat aralığında Güvenlik kamera kayıtlarının
durdurulduğu/ kameraların kayıt yapmadığı anlaşılmaktadır.
Serverlerin değiştirilmesi işleminden ve
güvenlik kameralarının durdurulmasından hemen önce M.A.S. isimli şahsın
Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne geldiği görülmektedir.
(...)
18 Aralık 2013 tarihinden önce çalışmış
olduğu İstihbarat Şube Müdürlüğünde BİLGİ İŞLEM ARGE KISIM AMİRİ olarak görev
yapan Komiser Yardımcısı M.A.S. isimli şalısın, görev tanımında yer alan 'Veri
güvenliği için güvenli silme(mpe) işlemi yapmak, wipe uygulamaları araştırıp
kullanıcılara dağıtmak, wipe donanım ve yazılımlarının incelemesini yapmak'
hususları da göz önüne alındığında, şahsın Organize Suçlarla Mücadele Şube
Müdürlüğüne 18/12/2013 tarihinde üç kez gelmesinin; güvenlik kamera
kayıtlarının durdurulması, serverlerin yerlerinin değiştirilmesi, yeni program
(TBS) kurulması, veri tabanının bulunduğu serverin wipe kullanılarak silinmesi
eylemlerinde ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yapan
şüphelilerce işlenen suçlara iştirak ettikleri, suçun nasıl işleneceği
hususunda yol göstererek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları
sağlayarak, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda
bulunarak icrasını kolaylaştırdıkları anlaşılmıştır.
(...)
İzlenen güvenlik kamera görüntülerinden,
18/12/2013 tarihinde gerçekleştirilen eylemlerden Nazmi ARDIÇ'ın bilgisinin ve
onayının bulunduğu, bu süre zarfında M.Ç.'nın. Nazmi ARDIÇ'ın ve A.K.'in bir
araya geldikleri, bilgi alışverişinde bulundukları ve koordinasyon içerisinde
hareket ettikleri, eyleme dönük birlikteliklerinin olduğu anlaşılmaktadır.
(...)
18/12/2013 tarihinde, Serverlerin
yerlerinin değiştirildiği, GB874953AB seri numaralı Server bilgisayarın veri
tabanında bulunan bilgi ve verilerin diğer yeni kurulan GB8824RVBR seri
numaralı Server bilgisayara aktarılmadığı, veri tabanının bulunduğu GB874953AB
seri numaralı Server bilgisayarın içerisinde ki; CMK 135 tedbirleri kapsamında
dinlenen seslere ait not halinde aktarılan verilerin ve bilgilerin geri
getirilemeyeeek şekilde silindiği, 17/12/2013 tarihinde kadar kullanıldığı
tanık beyanları ile anlaşılan TİB-NOT isimli programının iptal edilerek aktif
ve verimli çalışmayan, teknik ihtiyaçlara cevap veremeyen ve yazılımı tam
olarak tamamlanmayan TBS isimli yeni bir programa alelacele bir şekilde
geçildiği anlaşılmaktadır.
Tüm bu eylemleri gerçekleştiren, suça
iştirak eden şüpheli şahısların; 'Bilişim Sistemine Girme', ‘Bilişim Sistemini
engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme' Suç delillerini yok etme,
gizleme veya değiştirme’ suçlarını işledikleri ve görevlerini kötüye
kullandıkları,
17-25 aralık operasyon süreçleri ve bu
zaman zarfında; 18 Aralık tarihinde yapılan yeni Şube Müdürü Ö.B.A.’ın
atanması, Şube Müdürlüğünde serverlerin yerlerinin değiştirilmesi, bu
serverlerin yerlerinin değiştirilmesi süresi içerisinde Güvenlik kamera
görüntülerin durdurulması, CMK 135 kapsamında elde edilen seslere ait görüşme
içeriklerinin aktarıldığı ve veri tabanının bulunduğu servere wipe (verilerin
geri getirilmesi mümkün olmayacak şekilde silinmesi) işleminin
gerçekleştirildiği bilirkişi raporları ve tanık beyanları ışığında ayrıca tüm
dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
(...)
18/12/2013 tarihinde Teknik Takip Büro
Amirliğinde kurulu bulunan GB874953AB seri numaralı Server Bilgisayarın Bilgi
Teknolojileri Büro Amirliğine taşınması. Bilgi Teknolojileri Büro Amirliğinde
kumlu bulunan GB8824RVBR seri numaralı Server bilgisayarın Teknik Takip Büro
Amirliğine taşınması eyleminin gerçekleştiği değerlendirilen saat 10:36 ile
11:25 saatleri arasında güvenlik kamera kaydının olmadığı tespit edilmiş,
şüpheli şahısların gerçekleştirdikleri hukuksuz ve eylemlerin üzerinin örtülmesi,
suça konu delillerin karartılması, suçu ve suçluyu gizlemek amaç ve kastıyla
güvenlik kameralarının bilinçli ve kasıtlı olarak şüpheli şahıslar tarafından
dışarıdan müdahale ile durdurulduğu anlaşılmaktadır.
Uzun süreler zarfında, birçok personelin
katılım ve emeği ile hazırlanan, İletişimin tespit çalışmaları kapsamında suç
içerikli görüşmelerin iletişim tespit tutanağı haline getirilmeden önce,
seslere ait görüşme içeriklerinin not halinde aktarıldığı veri tabanının
bulunduğu servere vvipe/format işlemleri ile geri döndürülmemez şekilde
silindiği görülmektedir.
Uzun süreli CMK 135 Tedbiri uygulanan
soruşturmalara ait görüşme içeriklerinin notlar halinde bulunduğu servere wipe
atılarak veri tabanında bulunan verilerin geri döndürülemez şekilde silinmesi
eylemi ile şüpheli şahısların;
Sürdürülen soruşturma kapsamında ayrı
eylem başlıkları halinde ele alınan; İstihbarat Şube Müdürlüğü üst yönetim
kadrosunun dinlendiği 20/3/153711 sayılı soruşturmanın, bir kısım gazeteci ve
haber sitesi yöneticilerinin dinlendiği 2013/89594 sayılı soruşturmanın veya bu
soruşturmalar dışında tespit edilemeyen soruşturmaların, 18 aralık 2013
tarihinde ve sonrasında ataması yapılan ve göreve başlayan kadro tarafından
varlığının öğrcnilmcmcsi, hukuksuz iş ve eylemlerinin gün yüzüne çıkmaması,
hukuksuz iş ve eylemlerinin kendilerine adli soruşturmalar olarak dönmemesi
amacına dönük olarak, bu amaç ve kasıt ile hareket ettikleri de
değerlendirilmektedir. Şüpheli şahısların verileri silmesi ile bir bakıma
hukuksuz iş ve eylemlerine ilişkin suça konu delilleri de kararttıkları ve yok
ettikleri de aşikardır.
TİB-NOT programının kurulu olduğu
serverin değiştirilmesi ve daha sonra programın kurulu olduğu vc veri tabanının
bulunduğu serverde ki tüm verilerin geri döndürülemez şekilde silinmesi
işleminin eski personel tarafından bilinçli ve kasıtlı bir şekilde gizlenerek,
18 aralık 2013 tarihinde ve sonrasında atanan yönetici kadrosunun bu hususta
sormuş olduğu sorulara; ‘ TİB-NOT programı çöktü ve içerisinde ki bütün
bilgiler silindi ' şeklinde gerçeği yansıtmayan ve yanıltıcı bir şekilde
cevaplar verildiği, olayın gerçeğe aykırı ve gerçeği yansıtmayacak şekilde
aktarıldığı ve anlatıldığı,
Suça iştirak eden personellerin bu
şekilde hareket etmelerinin, işlenen suçun ve delillerinin ortaya çıkmasını
engellemek, suçu ve suçluyu gizlemek amacına yönelik olduğunu, bu bilinç ve
kasıt ile hareket edildiği değerlendirilmektedir.
Şüpheli şahısların iştirak etlikleri ve
gerçekleştirdikleri eylemler ile; 17/12/2013 tarihinde kadar kullanılan TİB-Not
isimli programın kurulu olduğu ve veri tabanının bulunduğu GB874953AB seri nolu
serverde ki verilerin TBS isimli programın kurulduğu GB8824RVBR seri numaralı
yeni servere aktarılmadığı, bu sebeple soruşturması devam eden eski verilere
ulaşılamadığı, eski tarihli suç unsuru olabileceği değerlendirilen görüşmelerin
tekrar dinlenerek yeni TBS NOT programına aktarılmaya devam edilmekte olduğu,
bu sebeple; tüm bu işlemlerin aşırı bir zaman kaybı yaratarak işlemlerin
yavaşlamasına, hizmetin aksamasına neden olmakta, bu hususlarında eskiye dönük
soruşturmaların zamanında yapılamamasına ve gecikmelere sebebiyet verildiği
görülmektedir.
Şüpheli şahısların iştirak ettikleri ve
gerçekleştirdikleri eylemler ile; sürekliliğin ve devamlılığın esas olduğu,
uzun süreli çalışmalara dayanan adli soruşturmaların selametini ve sağlıklı bir
şekilde yürütülmesini sekteye uğratarak, aksaklıklara ve gecikmelere sebebiyet
verilerek, yeni dönemde ataması yapılan Şube Müdürlüğü personelini iş yapamaz
/başarısız gösterme amacına yönelik hareket edildiği.
Şüpheli şahısların iştirak ettikleri ve
gerçekleştirdikleri eylemler ile; olumsuzluk ve aksaklıkların yaşanmasına
sebebiyet veren şüphelilerin, 18 Aralık 2013 tarihinden sonra ataması yapılan
personeli; adli kolluk görevlerini yerine getirilememe, adli kolluk görevlerini
yerine getirememe neticesinde hukuki ağır sonuçlara maruz bırakma, hem adli hem
idari sürece muhatap olunması amacını güttükleri, bu kasıt ile hareket
ettikleri.
Şüpheli şahısların iştirak ettikleri ve
gerçekleştirdikleri eylemler ile; 6. KLASÖR Sayfa 31, 53, 75, 81, 82, 90, 110,
102, 106’da geçen ilgili basın ve yayın kuruluşlarının haber içeriklerinden de
anlaşılacağı üzere (bu hususta yazılı ve görsel medyada bir çok haber
bulunmakta olup örnekleme olması açısından bu haberlerin bir kısmı alınarak
soruşturma dosyasına eklenmiştir) yeni atanan polis kadrosunu kamuoyu nezdinde
başarısız göstermeye yönelik, karalama ve iftira niteliğinde yayınlar
yapıldığı, bu yayınlar aracılığı ile ’18 Aralık 2013’ sonrası yeni atanan polis
kadrosunun “başarısız olduğuna ve görevlerini yapmadığına dair' algının kamuoyu
nezdinde oluşturulmaya çalışıldığı, özellikle FETÖ /PDY mensubu yazılı ve
görsel medyada bu durumun uzun süreli kullanılarak bir kamu oyun oluşturulmaya
çalışıldığı,
Tüm bu hususlar bir arada
değerlendirildiğinde her ne kadar 18 Aralık sonrası KOM birimi olan Organize
Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ve KOM bünyesinde ki diğer şubelere ataması
yapılan yeni kadronun hedef alınarak bertaraf edilmek istendiği, bunun yanında
eylemlerin neticeleri itibariyle; devletin kamu hizmeti faaliyeti yürüten
kolluk birimlerinin işlevselliğini, etkinliğini bitirerek kamu yararını,
güvenliğini, düzenini, menfaatini, huzurunu, barışını, esenliğini zarara
uğratacak sonuçlara yol açıldığı, Devlet otoritesi ve saygınlığını olumsuz
etkilediği ve kamunun zarar gördüğü. Organize Suçlarla Mücadele Şube
Müdürlüğünün kanunlar çerçevesinde görev ve sorumluluk alanı olan kamu barışı
ve güvenliğini tehdit eden suç ve suç unsurlarıyla mücadelenin sekteye
uğratılmasına, kamu mağduriyetinin artmasına, toplumsal barışın bozulmasına
sebebiyet verecek kadar vahim sonuçlar doğmasına sebebiyet verildiği, netice
itibariyle bu süreçte yaşananların gerçek mağdurunun kamu olduğu,
Yapılan tüm bu eylemler bir arada
düşünüldüğünde yapılan işlemlerin Fethııllah GÜLEN Terör Örgütü (FETÖ) ve
Paralel Devlet Yapılanması (PDY)'nin amaçları doğrultusunda 17-25 Aralık
soruşturmalarında başarısız olunması durumunda karşı operasyona maruz kalmamak,
örgütsel bilgi ve belgelerin ortadan kaldırılmasına temin amacına yönelik
olduğu anlaşılmıştır.
(...)
Yukarı da anlatıldığı üzere örgütün
Türkiye çapında faaliyet gösterdiği, 17-25 Aralık sözde operasyonların
başlamasından evvel tüm Türkiye çapındaki kişiler ve kurumların bilgisayarlarına
geri dönüşümsüz özel silme programları indirildiği. Tüm Türkiye çapındaki
bilgisayarların geri dönüşümsüz özel silme işlemine tabi tutulduğu. Faaliyetin
boyutları ve kapsamı açısından C. Başsavcılığımızca 2014/8776 sayılı soruşturma
evrakında yapılan araştırmalar neticesinde açık internet kaynaklarından temin
edilen bilgilerin istatiksel ve grafiksel bilgilerin bu faaliyetlere örnek
olması açısından aşağıda tablo halinde belirtilmiştir. Aşağıda grafiksel olarak
sunulan araştırmanın tüm Türkiye çapında örgüt mensuplarının tek bir talimatlar
bilgisayarları geri dönüşümsüz olarak sildikleri, İstanbul Emniyet Müdürlüğü
bilgisayarlarının ise bu faaliyete ortak geri dönüşümsüz olarak silindiği,
örgüt mensupları ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesinde bulunan tüm
birimlerin koordineli ve irtibatlı oldukları, 17-25 Aralık soruşturmalarında
başarısız olunması durumunda karşı operasyona maruz kalmamak, örgütsel bilgi ve
belgelerin ortadan kaldırılmasına temin amacına yönelik olduğu anlaşılmıştır"
18. İddianamede bundan başka başvurucunun da aralarında
olduğu şüphelilerin uzun yıllar birlikte çalıştıkları, ayrıca mesai
birlikteliklerinin olduğu polis memuru H.B.nin suça konu zimmet fiilini
işlediği iddiası ile ilgili olarak 17-25 Aralık operasyonlarına gidilen süreç
içinde rapor, tutanak tanzim etmek suretiyle 2013/153711 sayılı soruşturmaya da
konu olan eylem içine girmelerinin zamanlaması, iddianın mahiyeti ve
inandırıcılıktan uzak olması, somut delillere dayanmaması gibi hususlar bir
arada değerlendirildiğinde söz konusu suçun ve iddiaların o dönem zarfında bir
anlamda şüpheli şahıslar tarafından icat edildiği, kendi amaç ve hedefleri
doğrultusunda hareket ettiklerini gösterdiği değerlendirmesinde bulunulmuştur.
19. Başsavcılık söz konu olayla ilgili olarak "İlk
etapta, bir polis memurunun adının karıştığı sözde zimmet iddiasıyla 8/11/2013
tarihinde savcılık makamına şikayet dilekçesi sunmak suretiyle başlatılan,
ilerleyen safhada tüm İstihbarat üst yönetim kadrosunun telefonlarının
dilendiği ve gizli olarak izlendiği (23/11/2013-18/12/2013) 2013/153711 sayılı
soruşturma kapsamına şüpheli şahısların asıl hedef ve amaçlarının; 2013 yılı
temmuz ayında atanan yeni İstihbarat üst yönetim kadrosunun iletişimlerini
'17-25 Aralık (2013) operasyonlarına adım adım gidildiği süreçte' dinlemek ve
kayıt altına almak suretiyle, ilgili görevlilerin malum soruşturmalardan bilgi
sahibi olup olmadıklarını anlamak ve buna göre tedbir geliştirmek amacına
matuf, ilgili görevlilerin kontrol edilmesi ve tasarruflarının öğrenilmesi
amacına yönelik maksatlı bir soruşturma olduğu, şüpheli şahısların aynı zamanda
MİT Bölge Başkanlığını ve Emniyet Genel Müdürlüğünü kontrol ve tasarruflarını
öğrenme amaç ve saiki ile de hareket ettikleri anlaşılmaktadır"
değerlendirmesinde bulunmak suretiyle bu eylemler ile 17-25 Aralık
soruşturmaları arasında bağlantı olduğuna işaret etmiştir.
20. İddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince
(Mahkeme) 21/4/2016 tarihinde kabul edilerek E.2016/124 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte yaptığı tensiple birlikte
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir. Karar gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar Nazmi Ardıç, M.Ç,
A.K., A.K., M.G., P.K, A.A., A.Ü., R.H.H.nin üzerlerine atılı suçların vasıf ve
mahiyeti, mevcut delil durumu, teknik takip raporları, iletişim tespit
tutanakları, baz istasyonu sinyal kayıtları, arama tutanakları ve ekleri,
ekspertiz raporları, şahit beyanları, müşteki ifadeleri vs. Deliller kapsamında
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren müşahhas deliller bulunması,
sanıklara atılı suçlardan olan 'Türkiye Cumhuriyeti hükumetini ortadan
kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli
kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme'
suçlarının tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı, CMK'nın
100/3-a. 11 alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara isnat
edilen suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma
şüphesini doğurması, müşteki sayısı ve eylemlerin yoğunluğu da dikkate
alındığında, sanıkların eylemlerinin sübuta ermesi halinde sanıklara verilmesi
muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü olması gibi
sebeplerle, sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili
hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu dikkate alınarak, adı geçen sanıkların
CMK'nın 100. ve devamı maddeleri gereğince tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
21. Mahkeme 18/5/2016 tarihinde yaptığı ilk duruşmada bir
kısım müştekiyi dinlemiş ve duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar Nazmi Ardıç,
M.Ç., A.K., A.K., M.G., P.K, A.A., A.Ü., R.H.H.nin üzerlerine atılı, suçların
vasıf ye mahiyeti. mevcut delil durumu, şahit beyanları. müşteki ifadeleri vs.
deliller kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren müşahhas
deliller bulunması sanıklara atılı suçlardan olan 'Türkiye Cumhuriyeti hükumetini
ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin
gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin
etme' suçlarının tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı
CMK'nın 100/3-a. 11 alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara
isnat edilen suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının
kaçma şüphesini doğurması, henüz iddianamenin okunup sanıkların savunmalarının
mahkememizce alınmamış olması dikkate alınarak sanıkların eylemlerinin sübuta
ermesi halinde sanıklara verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile
tutuklama tedbirinin ölçülü olması gibi sebeplerle, sanıklar üzerinde adli
kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu
dikkate alınarak, adı geçen sanıkların CMK'nın 100. ve devamı maddeleri
gereğince tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
22. Mahkeme sonraki duruşmalarda da benzer gerekçelerle
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
23. Mahkemece 28/6/2018 tarihli duruşma sonunda yapılan
değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar Nazmi Ardıç, ...
üzerilerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, müşteki ifadeleri, tanık
beyanları, kamera izleme tutanakları, bilirkişi raporları, HTS raporları,
görüntü izleme tutanağı, bylock kullanımlarına dair tespitler, dosyada bulunan
tutanaklar ve raporlar vs. deliller kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren müşahhas deliller bulunması, sanıklara atılı suçlardan olan Türkiye
Cumhuriyeti Hükumetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye
teşebbüs Etme ve Silahlı Terör Örgütü Kurma, Yönetme veya Üye Olma suçlarının
tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı suçlardan oluşu,
sanıklara isnat edilen bazı suçların CMK 100/3-a. 11 alt bendinde sayılan
katalog suçlardan oluşu, sanıklara isnat edilen suçların kanunda öngörülen
cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesini doğurması, sanıkların
eylemlerinin subüta ermesi halinde sanıklara verilmesi muhtemel ceza veya
güvenlik tedbiri dikkate alındığında tutuklama tedbirinin ölçülü olması gibi
sebeplerle, sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili
hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu dikkate alınarak, adı geçen sanıkların
duruşmada belirttikleri tahliye taleplerinin ... reddi ile CMK. 100 ve
devamı maddeleri gereğince tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
24. Başvurucunun karara yaptığı itiraz, İstanbul 14. Ağır
Ceza Mahkemesince 12/7/2018 tarihinde reddedilmiştir.
25. Anılan karar başvurucuya 18/7/2018 tarihinde tebliğ
edilmiş ve 16/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
26. Mahkeme sonraki duruşmalarda da benzer gerekçelerle
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
27. Mahkemece 16/3/2020 tarihli duruşmada başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Tutuklu sanıklar ... Nazmi Ardıç
... üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, müşteki ifadeleri, tanık
beyanları, kamera izleme tutanakları, bilirkişi raporları, HTS raporları,
görüntü izleme tutanağı, bylock kullanımlarına dair tespitler ve teknik
veriler, dosyada bulunan tutanak ve raporlar vs. deliller kapsamında kuvvetli
suç şüphesinin varlığını gösteren müşahhas deliller bulunması, sanıklara atılı
suçlardan olan Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini
Yapmasını Engellemeye teşebbüs Etme ve Silahlı Terör Örgütü Kurma, Yönetme veya
Üye Olma suçlarının tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı
suçlardan oluşu, sanıklara isnat edilen bazı suçların CMK 100/3-a. 11 alt
bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara isnat edilen suçların
kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesini
doğurması, sanıkların eylemlerinin subüta ermesi halinde sanıklara verilmesi
muhtemel ceza veya güvenlik tedbiriile tutuklu kaldıkları süre dikkate
alındığında tutuklama tedbirinin ölçülü olması gibi sebeplerle, sanıklar
üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim
sağlanamayacak oluşu dikkate alınarak, adı geçen sanıkların ve müdafilerinin
tahliye taleplerinin reddi ile CMK. 100 ve devamı maddeleri gereğince
tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
28. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir. Başvurucunun tutukluluk durumu
da devam etmektedir.
29. Öte yandan başvurucu, hakkında yürütülen diğer bir
soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma ve haberleşmenin
gizliliğini ihlal etme suçlarından 27/9/2016 tarihinde Başsavcılıkça
tutuklanması istemiyle yeniden İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
edilmiştir.
30. Başvurucunun sorgusu İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinde
aynı tarihte yapılmış; sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır
bulunmuştur. Başvurucu sorgudaki savunmasında genel olarak isnat edilen
suçlamaları kabul etmediğini ve ayrıca ByLock uygulamasını
kullanmadığını beyan etmiştir.
31. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği 27/9/2016 tarihli
kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma ve haberleşmenin
gizliliğini ihlal etme suçlarından tutuklanmasına karar vermiştir. Karar
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...şüphelinin savunmasından ve
dosyadaki tüm delillerden anlaşıldığı üzere; şüphelinin İstanbul Emniyet
Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde şube müdürü olarak
görev yaptığı, daha önce şüpheli hakkında Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini Ortadan
Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs etme suçlarından
soruşturma kapsamında tutuklanmasına karar verildiği ve halen bu suçtan tutuklu
olduğu, FETÖ / PDY isimli Silahlı Terör Örgütünün 15/7/2016 tarihinde
militanları vasıtasıyla darbe teşebbüsünde bulunduğu, bu darbe teşebbüsü
çerçevesinde yapılan soruşturmalarda FETÖ/PDY isimli Silahlı Terör Örgütünün
adliye, mülkiye, emniyet ve orduda yapılandığı, birçok mensubunun bu kurumlarda
yer aldığı, bu mensupları vasıtasıyla kumpas yapmak suretiyle birçok
soruşturmalar yaptırdığı, bu amaçla birçok kişinin adli merciler yanıltılarak,
bazen de adli mercilerde görevli bu yapıya mensup hakim ve savcılar vasıtasıyla
dinleme ve izleme kararları alındığı, bu kararların alınması sürecinde
şüphelinin de müdürü olduğu şubedeki görevlileri vasıtasıyla düzenlenen tutanak
ve belgelerle bu kararların alındığı, somut soruşturmaya esas kamuoyunda 'şike
davası' olarak bilinen soruşturmanın da bu şekilde yürütüldüğü, soruşturmaya
başlandığı 'şike' diye bir eylemin suç olarak düzenlenmediği bir dönemde
istenilen kumpasın gerçekleştirilebilmesi için başkaca suçlar işleniyormuş
görüntüsü altında örgütlü suç kılıfıyla dinleme ve izleme kararları alındığı,
bu şekilde soruşturma ve kovuşturmanın yürütüldüğü, akabinde FETÖ/PDY isimli
silahlı terör örgütünün kısmen ortaya çıkarılmasıyla başkaca bir çok soruşturma
ve davada olduğu gibi şike davasında da kumpas olduğunun anlaşıldığı, bu
soruşturmanın bütün aşamalarında şüphelinin müdürü olduğu İstanbul Organize
Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün olduğu, FETÖ/PDY isimli Silahlı örgüt
mensuplarının kendi aralarında haberleşmede kullandıkları bylock programının
şüpheli tarafından da kullanıldığı bilgisine ulaşıldığı, şüphelinin FETÖ / PDY
üyesi olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, FETÖ/ PDY örgütünün
bilindiği üzere 15/7/2016 tarihinde kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunduğu, bu
örgütün devletin her kademedeki birimlerine militanlarını yerleştirdiği gibi,
özel sektörde ve ticaret alanında da bir çok mensubunun bulunduğunun
anlaşıldığı, birçok soruşturmanın devam ettiği, bu örgütün bütün faaliyet
alanlarının ve mensuplarının henüz ortaya çıkarılamadığı, örgütün Türkiye
Cumhuriyeti Devletine ve Hükümetine yönelik tehdit ve tehlikesinin devam
ettiği, buna göre şüpheliin eylemleri ve bağlantıları dikkate alındığında
FETÖ/PDY örgütü üyesi olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesi ve delillerin
bulunduğu, şüpheli hakkında uygulanması talep olunan tutuklama tedbirinin
ölçülü ve orantılı bir tedbir olduğu, adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının
yetersiz kalacağı anlaşıldığından şüphelinin CMK'nun 100. ve devamı maddeleri
uyarınca tutuklanmasına ...
[karar verilmiştir.]"
32. Başvurucu, tutuklama kararına 29/9/2016 tarihinde
itiraz etmiş; İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği 10/10/2016 tarihinde başvurucunun
itirazını reddetmiştir.
33. Başsavcılık yürüttüğü soruşturma sonucunda 1/12/2016
tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma,
haberleşmenin gizliliğini ihlal etme, iftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına
veya tutuklanmasına neden olma, resmî belgede sahtecilik, kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetme, özel
hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa
etme ve iftira suçlarını işlediği iddiasıyla aynı yer ağır ceza mahkemesinde
kamu davası açmıştır.
34. Başvurucu ile birlikte yüz sekiz şüpheli hakkında
düzenlenen iddianamede öncelikle FETÖ/PDY yöneticisi veya üyesi olduğu ileri
sürülen şüpheliler tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğünün hiyerarşik yapısı
içinde yasa dışı bir örgütlenme oluşturulduğu ve bu kişilerin suç işlemek
amacıyla bir araya geldikleri, devletin emniyet hizmetleri ve faaliyetleri
kapsamında görevlerinin sağladığı nüfuzu ve yasaların verdiği yetkileri
kullanıp görevin gereklerine aykırı olarak suça konu fiilleri işledikleri ifade
edilmiştir. Başvurucuyla birlikte diğer şüphelilerin baştan itibaren örgütlü
olarak hareket ederek belirtilen eylemleri gerçekleştirdikleri FETÖ/PDY'nin
gizli haberleşmede kullandığı ByLock uygulamasını kullandıkları iddia
edilmiştir.
35. İddianame İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince
9/12/2016 tarihinde kabul edilerek E.2016/62 sayılı dosya üzerinden kovuşturma
aşaması başlamıştır.
36. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi 20/2/2017 tarihinde
yaptığı ilk duruşmada bir kısım müştekiyi dinlemiş ve duruşma sonunda
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar ... Nazmi ARDIÇ ... henüz
savunmalarının alınmamış olması, sanıkların üzerine atılı silahlı terör
örgütüne üye olmak suçunun CMK'nın 100/3-a.11 maddesinde sayılan katalog
suçlardan olması, iletişimin tespiti talepleri, raporlar, uzatma talep
yazıları, iletişimin tespiti tutanakları, sanıkların iddianameye konu soruşturma
tarihinde kurum bünyesinde ifa ettikleri görev ve kurum içinde ki statüleri,
sanıklar ... Nazmi ARDIÇ ... FETÖ/PDY terör örgütünün haberleşme programı
olduğu iddia olunan ByLock programı kullanıcısı olmaları, sanıklar ... Nazmi
ARDIÇ ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılmış başka dava
dosyalarının bulunması göz önüne alındığında üzerlerine atılı silahlı terör
örgütüne üye olmak suçunu işlemiş olabilecekleri hususunda kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösterir somut deliller bulunması, sanıkların üyesi
oldukları iddia olunan FETÖ/PDY terör örgütü mensubu oldukları ileri sürülen
bir çok kişinin yurt dışına kaçması göz önüne alındığında, sanıkların da söz
konusu örgüte üye olmaları halinde kaçabilecekleri yönünde olgular bulunması, bu
nedenle adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı
anlaşılmakla adı geçen sanıkların ve müdafiilerinin tahliye taleplerinin ayrı
ayrı reddi ile CMK'nın 100. ve devamı maddeleri uyarınca tutuklu sanıkların
tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına... [karar verildi.]"
37. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi 6/7/2018 tarihli
dosya üzerinden yaptığı değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... üzerilerine atılı silahlı
terör örgütüne üye olmak suçundan, atılı suçun CMK'nın 100/3-a.11 maddesinde
sayılan katalog suçlardan olması, KOM Daire Başkanlığından gelen kayıt ve
belgeler, bylock kayıtları, bir kısım sanıklar hakkında etkin pişmanlıkta
bulunan şüphelilerin beyanları, HTS ve Baz bilgileri göz önüne alındığında;
sanıkların atılı suçu işlemiş olabileceklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösterir deliller bulunması, henüz tüm sanıkların savunmalarının,
tanıkların ve gizli tanıkların beyanlarının alınmamış olması, sanıkların
özellikle kamuda etkin olduğu iddia olunan bir örgütün üyesi olduklarının ileri
sürülmesi, sanık N.A. dışındaki diğer sanıkların polis memuru olmaları göz
önüne alındığında; delillerin karartılma ve tanıkların baskı altına
alınabilecekleri yönünde mahkememizde kuvvetli bir kanaat oluşması, sanıkların
üyesi oldukları iddia olunan FETÖ/PDY terör örgütü mensubu oldukları ileri
sürülen bir çok kişinin yurt dışına kaçması göz önüne alındığında, sanıkların
da söz konusu örgüte üye olmaları halinde kaçabilecekleri yönünde olgular
bulunması, bu nedenle adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasının yetersiz
kalacağı anlaşılmakla ... tahliye taleplerinin ayrı ayrı reddi ile CMK'nın 100.
ve devamı maddeleri uyarınca adı geçen tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin
ayrı ayrı devamına...
[karar verildi.]"
38. Başvurucunun karara yaptığı itiraz, İstanbul 24. Ağır
Ceza Mahkemesince 23/7/2018 tarihinde reddedilmiştir.
39. Anılan karar başvurucuya 1/8/2018 tarihinde tebliğ
edilmiş ve 3/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
40. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir. Başvurucunun tutukluluk durumu
devam etmektedir.
41. Başvurucunun ilk tutuklamasından sonra kovuşturma
aşaması devam ederken 27/9/2016 tarihinde ikinci kez tutuklanmış olması
karşısında silahlı terör örgütüne üye olma ve haberleşmenin gizliliğini ihlal
etme suçlarından verilen bu ikinci tutuklama kararının infaz edilip edilmediği
ilgili ceza infaz kurumundan sorulmuştur. Ceza İnfaz Kurumundan verilen bilgide
öncelikli olarak başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçundan verilen 20/4/2015
tarihli tutuklama kararının işleme konulduğu, akabinde başka bir kovuşturma
konusu olaylar nedeniyle aldığı cezaların (bkz. § 43) infaz işlemine
başlandığı, diğer tutuklama kararlarının infaz sırasını beklediği ifade
edilmiştir. Bu açıklamalara göre başvurucu hakkında verilen 27/9/2016 tarihli
tutuklama kararının henüz infaz işlemine başlanmadığı anlaşılmaktadır.
B. Bir Başka Yargılama Süreci
42. Yine bir kısım şüpheliyle birlikte başvurucu hakkında
tutuksuz olarak yürütülmekte olan başka bir (2014/55422) soruşturma sonucunda
hazırlanan 29/6/2016 tarihli iddianame ile silahlı terör örgütü kurma veya
yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme, hukuka aykırı olarak kişisel verileri
kaydetme, gizliliğin ihlali suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle
Başsavcılıkça aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
43. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2016/304 sayılı
dosyası üzerinden kovuşturma aşaması yürütülmüştür. Yargılama sonunda İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/3/2019 tarihli kararıyla başvurucunun cebir ve
şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya
görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçundan
ağırlaştırılmış müebbet hapis, haberleşmenin gizliliğini ihlal etme suçundan 7
yıl 6 ay hapis ve gizliliğin ihlali suçundan 2 yıl 8 ay hapis cezasıyla
mahkûmiyetine dair hükümler kurulmuştur. Ayrıca silahlı terör örgütü kurma,
yönetme ve üye olma suçlarının geçitli suç kuralları çerçevesinde
"Hükûmete karşı kalkışma suçunun içerisinde eridiği"
gerekçesiyle başvurucu hakkında atılı suçlardan hüküm tesisine yer olmadığına
da karar verilmiştir.
44. Anılan hükme karşı başvurucu ile birlikte bir kısım
tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
45. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinde derdesttir.
C. İlgili Süreç
46. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal
temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır
faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda FETÖ ve/veya PDY olarak
isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri, §§ 12-25).
47. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke
genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan
bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı
sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki
yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet
Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
IV. İLGİLİ
HUKUK
48. İlgili hukuk için bkz. Metin Güneş, B. No:
2017/23083, 28/5/2019, §§ 27-34.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
49. Mahkemenin 4/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
50. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesini gösteren somut
olgular ortaya konulmadan hukuka aykırı olarak tutuklanmasına karar verildiğini
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
51. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararının verildiği
andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile İstanbul 5. Sulh Ceza
Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği ve gerekçesi birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin
olgusal temellerinin olduğunun ve bu sonuca varılmasının keyfî ve temelsiz
olmadığının değerlendirildiği ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
52. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013 §
16). Bu itibarla başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığına yönelen bu
bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında,
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Genel
İlkeler
53. Genel ilkeler için bkz. Hüseyin Korkmaz, B.
No: 2014/16835, 18/7/2018 (§§ 69-72) başvurusuna ilişkin karar.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
54. Başvurucu, yürütülen bir soruşturma kapsamında
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını
engellemeye teşebbüs etme ve devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal
veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı
bulunmaktadır.
55. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
56. Başvurucu, 17/25 Aralık operasyonlarından sonraki
süreçte 14/4/2015 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 5. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 20/4/2015 tarihli kararıyla tutuklanmıştır. Başvurucu hakkındaki
tutuklama talep yazısında, başvurucunun da aralarında olduğu bazı emniyet
mensuplarının İstanbul Emniyet Müdürlüğünde yasa dışı bir örgütlenmeye
gittikleri ve bu bağlamda amaçlarına ulaşmak için çeşitli araç suçları
kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin görevini yapmasını kısmen
engellemeye teşebbüs ettikleri ifade edilmiştir. Bu kapsamda 17-25 Aralık
operasyonları öncesinde bir polis memurunun zimmet suçunu işlediği iddiasıyla
suç duyurusunda bulunularak yasal bir soruşturma görünümü içinde öncelikle
İstihbarat Şube Müdürlüğünün 17-25 Aralık süreci öncesi ataması yapılan üst
yönetim kadrosunun soruşturmaya dâhil edilmesine aracılık edildiği
belirtilmiştir (bkz. §§ 12,14-19).
57. Tutuklama kararında başvurucunun da aralarında olduğu
İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görevli şüphelilerin devletin idari
yapısı dışında başka bir hiyerarşik düzene göre hareket ettikleri, bu kapsamda
siyasal operasyonlara kalkıştıkları, bu operasyonlar bağlamında zimmet ve
benzeri birtakım suçlar ile mücadele ediliyormuş görüntüsü altında adli
merciler yanıltılmak suretiyle tutulan tutanaklarla başlatılan soruşturmalar
çerçevesinde soruşturma konusu suçlar ile ilgisi olmayan özellikle İstanbul
İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinin iletişiminin dinlenilmesini
sağladıkları, böylelikle İstihbarat Şube Müdürlüğü yönetim kadrosuna atanan bir
kısım amir ve memurun ne şekilde hareket edeceklerinin önceden tespitine
çalışıldığı, bu amaç ile Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı'nın
da dinlenmeye teşebbüs edildiği iddialarına ilişkin olarak Hâkimlik, dosyada
beyanlarının mevcut olduğunu belirttiği bir kısım emniyet personeli tanığın ve
gizli tanıkların beyanlarına atıf yapmıştır (bkz. § 12).
58. Başvurucu hakkında hazırlanan 30/3/2016 tarihli
iddianamede ise İstihbarat Şube Müdürlüğündeki müdür, amir ve memurların
telefonlarının dinlenmesinin sağlanması amacıyla başvurucunun önce bir polis
memurunun adının karıştığı, sözde zimmet iddiasıyla Başsavcılığa şikâyette
bulunarak soruşturma başlatıldığı, soruşturmanın başlamasının hemen ardından İstihbarat
Şube Müdürlüğünün soruşturma konusuyla ilgisi olmayan bazı yönetici ve
çalışanlarının suç örgütü üyesi olarak gösterilmek suretiyle soruşturmaya dâhil
edilip bu kişilerin telefonlarının dinlenmesine dair kararlar verildiği
belirtilmektedir. Ayrıca iddianamede 17-25 Aralık operasyonlarına gidilen
süreçte bu kişilerin nasıl hareket edeceklerinin öğrenilmeye çalışıldığı,
17/12/2013 tarihinde gerçekleştirilen operasyonun ertesi gününde -yapılan görev
değişikliği üzerine- telefon dinlemelerinin sonlandırıldığı ve 17-25 Aralık
soruşturmalarında başarısız olunması durumunda karşı operasyona maruz kalmamak,
örgütsel bilgi ve belgelerin ortadan kaldırılmasını temin etmek amacına yönelik
olarak verilerin dijital tahrip edildiği, silindiği veya yok edildiği ve
başvurucunun da tüm bu faaliyetlerde rol aldığı/faaliyetlere katıldığı ileri
sürülmüştür (bkz. §§ 14-19).
59. Anayasa Mahkemesi 17-25 Aralık soruşturmalarının
kararlarda değinilen özellikleri, yargı organlarının bu soruşturmalara yönelik
tespit ve değerlendirmeleri karşısında bu soruşturmalarda görev almayı suç
işlediğine dair kuvvetli belirti olarak kabul etmiştir (benzer değerlendirmeler
için bkz. Hüseyin Korkmaz, §§ 75-78; Metin Güneş, § 71). Organize
Suçlarla Mücadele Şubesi müdürü olarak 17-25 Aralık soruşturmalarında
görev alan başvurucu yönünden de anılan kararlarda varılan sonuçlardan
ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Somut olayın koşullarında
soruşturma mercilerince başvurucu hakkındaki FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna
ilişkin yapılan tespitlere göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak
kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez. Sonuç olarak
başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin
bulunmadığının kabulü mümkün değildir.
60. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı
edilmemelidir.
61. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan suça ilişkin olarak
kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve -öngörülen ceza miktarı dikkate
alındığında- kaçma şüphesinin bulunmasına, delillerin yok edilmesi veya
değiştirilmesi ihtimaline, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına ve
adli kontrolün yetersiz kalacağına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 12).
62. FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve
kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve
ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili
olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt
dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler
için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272). Ayrıca başvurucunun
tutuklanmasına karar verilen Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçu, Türk hukuk sistemi
içindeki en ağır cezai yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup (Hüseyin
Korkmaz, § 48) isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın
ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, §
61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Yine anılan
suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve
kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Hüseyin
Korkmaz, § 46).
63. Öte yandan emniyet teşkilatında şube müdürlüğü yapmış
olan başvurucunun delilleri etkileme ve değiştirme imkânının diğer birçok
kişiye göre daha fazla olabileceği açıktır. Nitekim 17-25 Aralık soruşturmaları
sonrasında bazı emniyet mensuplarının görev yerlerinden ayrılırken buradaki
bilgisayarlarda bulunan tüm veri ve bilgileri sildikleri ifade edilmiştir (Hüseyin
Korkmaz, § 82).
64. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki
genel koşullar ve İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın
içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle delilleri
etkileme ihtimaline ve -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine ilişkin
tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu söylenebilir.
65. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No:
2016/40170, 16/11/2017, § 151).
66. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu
makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin
-özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir
şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran
Duran, § 64). Özellikle FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve
niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her
kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet
temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer
ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 350).
67. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu
söylenemez.
68. Başvurucu yukarıda incelenen 20/4/2015 tarihli ilk
tutuklama kararıyla birlikte 27/9/2016 tarihli her ikinci tutuklama kararı
nedeniyle de ayrı bir bireysel başvuruda bulunmuştur. Bununla birlikte
başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve haberleşmenin gizliliğini
ihlal etme suçlarından sonradan -27/9/2016 tarihinde- verilen bu ikinci
tutuklama kararının işleme konulmadığı ve henüz infazına başlanmadığı ilgili
ceza infaz kurumunca belirtilmiştir (bkz. § 41). İlk tutuklama sonrasında
başvurucu hakkında verilmiş ikinci bir tutuklama kararı bulunmakta ise de
infazına başlanmayan ikinci tutuklama kararı nedeniyle başvurucunun fiziksel
olarak özgürlükten yoksun bırakılması söz konusu değildir. Sonuç olarak ikinci
tutuklama kararına dair başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına bir
müdahalede bulunulmadığından bu şikâyeti yönünden ayrı bir inceleme
yapılmamıştır.
69. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın
hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık
olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğun
Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
70. Başvurucu; uzun süredir tutuklu olduğunu, tahliye
taleplerinin ve itirazlarının -tutukluluğun devamını meşru kılacak- ilgili ve
yeterli gerekçe olmadan reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
71. Bakanlık görüşünde; tutukluluğun devamına ilişkin kararların
ilgili ve yeterli gerekçe içerdiği, başvurucunun tutukluğunun devamına gerekçe
olarak belirtilen hususlar ve devam eden tutukluluk süresi dikkate alındığında
tutuklulukta makul sürenin aşılmadığı, gerekçenin bu süre bakımından yeterli
olduğu, tutukluluk nedeniyle yargılamanın yürütülmesinde gösterilmesi gereken
özel hassasiyetin yargılama makamınca gösterildiği ve bir özensizliğin
bulunmadığı belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
72. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre
içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı
isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince
duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir
güvenceye bağlanabilir."
73. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın
19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
74. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
75. Genel ilkeler için bkz. Erdal Tercan ([GK],
2016/15637, 12/4/2018, §§ 190-200) başvurusu hakkında verilen karar.
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
76. Başvurucu 17/25 Aralık operasyonlarından sonraki
süreçte 14/4/2015 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin
20/4/2015 tarihli kararıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması
gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme
suçlarından tutuklanmıştır. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
başvurucunun tutukluluk hâli devam etmektedir. Buna göre başvurucunun
tutukluluk süresi 5 yıl 6 ay 20 gündür.
77. Başvurucu, kamu makamlarınca ve yargı organlarınca
17/25 Aralık operasyonlarının ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki
yapılanma olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu belirtilen
emniyet mensuplarına yönelik olarak Başsavcılıkça yürütülen bir soruşturma
kapsamında tutuklanmıştır. İddianamede başvurucunun 17/25 Aralık operasyonları
öncesinde bir kısım emniyet mensubunu ve devletin değişik kademelerinde yer
alan yöneticileri dinlemeye zemin hazırlamak amacıyla H.B. isimli bir polis
memurunun zimmet suçu işlediğinden bahisle -zimmet eylemine ilişkin herhangi
bir araştırma yapmadan- gerçeğe aykırı tutanak düzenlemek suretiyle diğer
şüphelilerle birlikte hareket ederek anılan süreçte yer aldığı belirtilmiştir.
Bu bağlamda soruşturma makamları, başvurucuyla birlikte hareket ettiği
belirtilen diğer şüphelilerin de anılan zimmet tutanağına istinaden başkaca
delil araştırması yapmadan olağan bir zimmet suçu soruşturması ile orantısız
olarak istihbarat şube başkanı da dâhil olmak üzere birçok emniyet görevlisini
-aralarında zimmet eylemi nedeniyle nasıl bir ilişki olduğunu ortaya koymadan-
örgüt kapsamında işlenen bir suç olduğu gerekçesiyle usule aykırı şekilde
dinledikleri ileri sürülmüştür. Soruşturma makamları; başvurucu ve diğer
şüphelilerin amacının zimmet suçunu ortaya çıkarmak olmadığını, aksine tüm
şüphelilerin ortak amaçlarının Hükûmete yönelik gerçekleştirmeyi düşündükleri
17/25 Aralık operasyonları öncesinde bir kısım emniyet görevlisinin
davranışlarını öğrenmek ve buna karşı kendileri yönünden tedbir almak olduğunu,
dolayısıyla şüphelilerin bu ortak amaçla birlikte hareket ederek usulsüz birçok
dinleme yapmak suretiyle atılı suçları işlediklerini iddia etmiştir. Sonuç
olarak başvurucunun isnat edilen suç yönünden kuvvetli suç şüphesi altında
olduğu sulh ceza hâkimlikleri ve yargılamayı yapan ağır ceza mahkemesi
tarafından verilen tutukluluğa ilişkin kararlarda açıkça belirtilmiştir.
Başvurucu hakkındaki tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında atıf yapılan
ve/veya soruşturma dosyasında bulunduğu ifade edilen deliller dikkate
alındığında -tutukluluğun ön şartı olan- suç işlendiğine dair kuvvetli
belirtinin bulunduğuna ilişkin olarak anılan kararların ilgili ve yeterli
olduğu değerlendirilmiştir.
78. Öte yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza
mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan tutuklama
nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamalar incelendiğinde kaçma şüphesine,
delillerin karartılması ihtimalinin bulunmasına, isnat edilen suçun 5271 sayılı
Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve Kanun gereği
tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına, suça göre
tutuklama tedbirinin ölçülü/orantılı olmasına, adli kontrol tedbirlerinin
yetersiz kalacağına dayandığı görülmektedir (bkz. §§ 21, 23, 27).
79. Başvurucunun tutuklanmasından yaklaşık 2 yıl sonra
Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya
kalmıştır. Bu durumda başvurucu yönünden tutuklama nedenlerinin devam edip
etmediğinin değerlendirilmesinde FETÖ/PDY'nin özelliklerinden kaynaklanan
etkenlerin yanı sıra 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında ortaya çıkan
koşulların da gözardı edilmemesi gerekir.
80. FETÖ/PDY'nin devletin anayasal kurumlarını ele
geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda
yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle
ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut
idari sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğu Türk yargı
organlarınca kabul edilmektedir (ilgili kararların bir kısmı için bkz.
Selçuk Özdemir, §§ 20, 21; Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586,
11/1/2018, § 10).
81. FETÖ/PDY; bir taraftan başta eğitim ve din olmak
üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde
bulunurken diğer taraftan bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenmiş olan
bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden,
özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma
niteliğindedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26).
82. Türk yargı organları yakın dönemde verdikleri birçok
kararda FETÖ/PDY'nin devletin anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında
devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden
şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi,
toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari
sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğunu ve bu örgütün 15
Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma
olduğunu kabul etmişlerdir (Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018,
§ 74).
83. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye
teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî
casusluk amacıyla temin etme suçları, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai
yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak
kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan
biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, § 61;
Devran Duran, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasında sayılmıştır (Hüseyin Korkmaz, § 46)
84. Başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği,
başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) yukarıda
ifade edilen örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen
olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı
kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve
tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla
tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi
itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.
85. Diğer taraftan soruşturma mercilerince, darbe
teşebbüsünün başlamasıyla birlikte doğrudan darbe teşebbüsüyle bağlantılı
eylemlere veya FETÖ/PDY'nin -yargı organları da dâhil olmak üzere- kamu
kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum
ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına ve faaliyetlerine yönelik olarak
da soruşturmalar yapılmış ve bu soruşturmalar çerçevesinde çok sayıda kişi
hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır. Anılan türdeki
soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre daha zor ve karmaşık olduğu
konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 52).
86. Başsavcılıkça yürütülen soruşturma sonunda başvurucu
hakkında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, devletin gizli kalması
gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye
teşebbüs etme, suç uydurma, açıklanması yasaklanan gizli bilgileri açıklama,
devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme, göreve ilişkin sırrın
açıklanması, görevi kötüye kullanma, iftira, özel hayatın gizliliğini ihlal
etme, resmî belgede sahtecilik, suç delillerini yok etme, gizleme veya
değiştirme, gizliliğin ihlali, bilişim sistemine hukuka aykırı olarak girme ve
orada kalma, bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma ve silahlı
terör örgütüne üye olma suçlarından düzenlenen iddianame Mahkemece kabul
edilmiş ve kovuşturma aşaması başlamıştır (bkz. §§ 14-20).
87. Başvurucu hakkındaki davada 45 sanığın
cezalandırılması talep edilmiş olup 17-25 Aralık soruşturmaları ile bağlantılı
olduğu ileri sürülen birden çok olay iddianameye konu edilmiştir. İddianamede
ileri sürülen olayların ve bunların 17-25 soruşturmaları ile -iddia edilen-
ilişkilerinin belirlenmesi bağlamında davanın konusunun oldukça karmaşık olduğu
ortadadır. Yine terör suçlarının niteliğinden kaynaklanan nedenlerin yanı sıra
FETÖ/PDY'nin yapısal özelliklerinden kaynaklanan durumların da davadaki
karmaşıklık boyutunu daha ileri taşıdığı söylenebilir. Nitekim Mahkemenin
yaptığı yaklaşık altmış duruşmada birtakım eksik usul işlemlerinin tamamlanmaya
çalışıldığı görülmektedir.
88. Bu bağlamda başvurucu hakkındaki tutukluluğun
devamına ilişkin kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın
meşru nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması,
soruşturma/kovuşturma sürecinin zor ve karmaşık olması ve soruşturma/kovuşturma
sürecinin yürütülmesinde bir özensizliğin tespit edilmemiş olması dikkate
alındığında yaklaşık 5 yıl 7 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna
varılmıştır.
89. Nitekim Anayasa Mahkemesi benzer nitelikteki
başvurulardan Ömer Köse (B. No: 2017/34237, 23/10/2019, § 76)
başvurusunda 5 yıl 2 ay 3 günlük tutukluluk süresinin, Yurt Atayün (B.
No: 2018/19044, 8/7/2020, §§ 46, 59) başvurusunda 5 yıl 11 ay 16 günlük
tutukluluk süresinin, Erkan Ünal (B. No: 2019/39894, 8/7/2020, § 40,53)
başvurusunda ise 5 yıl 10 ay 19 günlük tutukluluk süresinin makul olduğu
sonucuna varmıştır. Somut başvuruda da aynı mahiyetteki iddiaya ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
90. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin
olarak Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 4/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.