TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NAZMİ ARDIÇ BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2018/18006)
Karar Tarihi: 4/11/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Murat BAŞPINAR
Başvurucu
Nazmi ARDIÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 8/6/2018, 14/8/2018, 16/8/2018 ve 3/9/2018 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Kişi ve konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2018/26870, 2018/27711 ve 2018/27437 sayılı bireysel başvuruların 2018/18006 numaralı bireysel başvuru ile birleştirilmesine; incelemenin 2018/18006 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
5. Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından bu kararda incelenenler haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması şikâyetleri yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve ayrıca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Tutuklamaya İlişkin Süreç
9. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde şube müdürü olarak görev yapan başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 17-25 Aralık soruşturmaları (anılan soruşturmalara ilişkin bilgiler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 30) sonrasında bu operasyonlarla ilişkisi dolayısıyla FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan başlatılan bir soruşturma kapsamında 14/4/2015 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınmıştır.
10. Cumhuriyet savcısı 17/4/2015 tarihinde başvurucunun ifadesini almıştır. İfade alma işlemi sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde genel olarak suçlamaları kabul etmemiştir. Başsavcılık başvurucuyu Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlarından tutuklanması istemiyle aynı tarihte İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
11. Başvurucunun sorgusu İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinde 20/4/2015 tarihinde yapılmış, sorgu sırasında başvurucunun müdafii hazır bulunmuştur. Başvurucu sorgudaki savunmasında isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir.
12. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği 20/4/2015 tarihli kararıyla başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlarından tutuklanmasına karar vermiştir. Hâkimlik, dosyada beyanlarının mevcut olduğunu belirttiği bir kısım emniyet personeli tanığın ve gizli tanıkların beyanlarına atıf yapmıştır. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...şüphelilerin İstanbul Emniyet Müdürlüğünde suç tarihi itibariyle çeşitli şube ve bürolarda müdür, müdür yardımcısı, amir ve memur olarak görev yaptıkları, bu görevleri dolayısıyla silahlı kolluk kuvveti olarak görev yaptıkları, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün hiyerarşik yapısı içerisinde altlık üstlük ilişkilerini kullanarak, yasadışı örgütlenme oluşturdukları, devletin emniyet hizmetleri ve faaliyetleri kapsamında görevlerinin sağladığı nüfuz ve gücü yasaların verdiği yetkileri görevlerinin gereklerine aykırı olarak kullanarak isnat edilen amaç suçlara ulaşmak amacıyla bir kısım araç suçları işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesi ve delilin bulunduğu devletin yapısı dışında başka bir hiyerarşik düzene göre hareket eden bir yapıya göre hareket etmelerinin söz konusu olduğu bu amaçla siyasal operasyonlara kalkışıldığı, bu amaçla zımmet ve benzeri bir takım suçlar ile mücadele ediliyormuş görüntüsü altında, adli merciler de yanıltılmak suretiyle tutanaklar tutularak soruşturmaların başlatıldığı, bu soruşturmalar çerçevesinde ... İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin iletişimin dinlenmesini sağladıkları, bu dinlemenin de istihbarat şube müdürlüğü yönetim kadrosuna atanan bir kısım amir ve memurların ne şekilde hareket edeceklerinin önceden tespite çalışıldığı ...
...
bu itibarla bu şüpheIiIerin üzerilerine atılı suçlar yönünden; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunduğu, bu suçların yasada öngörülen cezalarının alt ve üst sınırı, bu suçların önemli ve ciddi sayılan suçlardan olması hasebiyle tutuklama nedeninin varsayıldığı, atılı suçların katalog suçlardan olduğu, CMK'nın l00. ve devamı maddelerinde belirtilen tutuklama yasağı veya yargılama engeli gibi halin bulunmadığı, atılı suçlar yönünden şüphelilerin alabileceği ceza miktarı gözönüne bulundurulduğunda kaçabilecekleri yönünde şüphe bulunduğu, soruşturmanın henüz tamamlanmadığı, çok kapsamlı bir şekilde ve çok yönlü olarak soruşturmanın devam ettiği, bu anlamda şüphelilerin delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğu, atılı suçlar yönünden beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde 'ölçülülük' ilkesi uyarınca daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulanmasının bu aşamada yetersiz kalacağı, kanaatine varılmakla şüphelilerin ... tutuklanmalarına... [karar verildi.]"
13. Başvurucu, tutuklama kararına 27/4/2015 tarihinde itiraz etmiş; İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun itirazını reddetmiştir.
14. Başsavcılık 30/3/2016 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, suç uydurma, açıklanması yasaklanan gizli bilgileri açıklama, devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme, göreve ilişkin sırrın açıklanması, görevi kötüye kullanma, iftira, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, resmî belgede sahtecilik, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, gizliliğin ihlali, bilişim sistemine hukuka aykırı olarak girme ve orada kalma, bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarını işlediği iddiasıyla aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
15. Başvurucu ile birlikte kırk beş şüpheli hakkında düzenlenen iddianamede öncelikle FETÖ/PDY yöneticisi veya üyesi olduğu ileri sürülen şüpheliler tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğünün hiyerarşik yapısı içinde yasa dışı bir örgütlenme oluşturulduğu ve bu kişilerin suç işlemek amacıyla bir araya geldikleri, devletin emniyet hizmetleri ve faaliyetleri kapsamında görevlerinin sağladığı nüfuzu ve yasaların verdiği yetkileri kullanıp görevin gereklerine aykırı olarak suça konu fiilleri işledikleri ifade edilmiştir.
16. İddianamede FETÖ/PDY hakkında genel bilgilere, başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilmiştir.
17. Bu bağlamda iddianamenin başvurucunun işlediği iddia olunan suça ve örgüt bağlantısına ilişkin kısmı şöyledir:
"2014/8776 sayılı soruşturması kapsamında, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü zimmetinde ve kullanımında bulunan dijital materyallerle ilgili olarak yapılan çalışmalar kapsamında, 14/2/2014 tarihli talimat yazı ile 'dijital tahribata uğrayan, silinen veya yok edilen verilerin tamamının adli soruşturmalarla ilgili olması ve adli soruşturmaların selametini yakından ilgilendirmesi nedeniyle; hard disk, bilgisayar, server ve ağları, kamera görüntüleri. CD, DVD, Flash Bellek ve buna benzer başkaca dijital veri ve materyallerin sayı-marka-seri ntımara-zimmel kayıtları-hangi tarihte kimin tarafından kullanıldığı bilgilerinin çıkartılarak CMK 134 uyarınca inceleme yapılacağından bildirilmesi' istenilmiştir.
Bu kapsamda tespit edilen hard disk ve serverlerin incelenebilmesi için ve başkaca delil elde etme imkanı bulunmaması nedeniyle 24/2/2014 tarih ve İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2014/20 D. İş numaralı inceleme kararı, yine İstanbul 23. Sulh Ceza Mahkemesinin 11/3/2014 tarih ve 2014/74 Değişik İş Numaralı CMK Madde 134 uyarınca inceleme kararı alınmış, alınan kararlar uyarınca İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'ne ait bilgisayarlar ve sunucular üzerinde kaybolan, silinen ve şifrelenen bilgi ve kayıtlanın geri getirilmesi, çökmüş sistemin onarılması, incelenmesi ve imajların alınması talebiyle, CMK 63 ile devamı maddeleri ve bilirkişilerin atanmasına dair yönetmeliğin 6. Maddesi uyarınca resen ve haricen yapılan araştırma sonucu. Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından bilirkişi atanmış ve bahsedilen materyaller üzerinde Bilirkişi İncelemesi yapılarak Rapor hazırlanmıştır.
Bilirkişilerce yapılan incelemelerde; 18/12/2013 tarihini de kapsayan dönem içerisinde, 'inceleme kapsamındaki cihazların bir kısmı üzerinde, özel silme ('wipe') yazılımları kullanarak, verilerin geri getirilmesini imkansız kılacak şekilde silindiği, bazılarının birkaç kez bu özel silme işlemine tabi tutuldukları, formatlama, işletim sistemi değişikliği vb. işlemlere tabi tutuldukları' tespit edilmiştir.
Ayrıca; Soruşturmayla ilgili Şube içerisinde bulunan kamera kayıtlarının incelemesi ve bir kısım personelle yapılan görüşmeler neticesinde; 18/12/2014 tarihinde, Şube Müdürlüğümüz Teknik Takip ve İzleme Büro Amirliği ile Bilgi Teknolojileri ve Arşiv Büro Amirliği hizmetlerinde kullanılan Serverlerin, yerlerinin değiştirildiği, 18/12/2013 tarihinde TİBNOT isimli programın iptal edilerek yerine TBS isimli yeni bir programın kurulduğu tespit edilmiştir.
Bu kapsamda, 18/12/2014 tarihinde Bilgi Teknolojileri ve Arşiv Büro Amirliğinde hizmet veren GB8824RVBR seri numaralı Serverin, Teknik Takip Büro Amirliğine götürülerek kurulduğu. Teknik Takip Büro Amirliği kullanımında bulunan GB874953AB seri nolu Serverin ise Bilgi Teknolojileri ve Arşiv Büro Amirliğine götürülerek kurulduğu ve Wipe yazılımı kullanılarak, 'iletişimin tespit çalışmaları kapsamında suç içerikli görüşmelerin iletişim tespit tutanağı haline getirilmeden önce, seslere ait görüşme içeriklerinin not halinde aktarıldığı' veri tabanının geri getirilmesi mümkün olmayacak şekilde silindiği anlaşılmıştır.
(...)
Nazmi ARDIÇ, Dönem itibariyle Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak atamasının yapıldığı 18/12/2013 tarihine kadar görev yapan şahıstır. Emniyet Genel Müdürlüğü Kom Daire Başkanlığı Teknik Takip ve İzleme Şube Müdürlüğüne gönderilen; *24/11/2013 tarih ve 2013/Ds.3-1345-702998 sayılı *9/12/2013 tarih ve 2013/Ds.3-1408 - 743187 sayılı * /12/2013 tarih ve 2013/Ds.3-1345-1408 - 764913 sayılı üst yazılarda paraflarının bulunduğu görülmektedir. 2013/153711 sayılı soruşturma kapsamında; İstihbarat Şube Müdürlüğü yönetici kadrosunun hedef alınmasına ve usulsüz olarak dinlenmesine sebebiyet veren görevliler arasında yer almaktadır.
[Şüpheli] Dönem itibariyle, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak görev yapmaktadır.
13/1/2011 tarih ve 2011/453 sayılı, İstanbul C. Başsavcılığına hitaben yazılan, Dinleme Karar Talep üst yazısında imzası bulunmaktadır.
KOM Daire Başkanlığına gönderilen 13/1/2011 tarih ve 201 l/Ds.3-52-24288 sayılı üst yazısında parafı bulunmaktadır.
31/1/2011 tarih ve 2011 /Ds.3-52 sayılı, İstanbul C. Başsavcılığına hitaben yazılan 'Dinleme İşlemine Son Verilmesi' konulu üst yazıda imzası bulunmaktadır.
KOM Daire Başkanlığına gönderilen 31/1/2011 tarih ve 201 l/Ds.3-52-55774 sayılı üst yazısında parafı bulunmaktadır.
09/2/2011tarih ve 201 l/Ds.3-52 sayılı, İstanbul C. Başsavcılığına hitaben yazılan 'İmha Tutanağı’ konulu üst yazıda imzası bulunmaktadır.
09/2/2011 tarih ve 2011/Ds.3-52 sayılı, İstanbul C. Başsavcılığına hitaben yazılan 'Talimat' konulu üst yazıda imzası bulunmaktadır.
10/2/2011 tarih ve 2011/Ds.3-52 sayılı, İstanbul C. Başsavcılığına hitaben yazılan 'İmha Tutan ağı-Sor.No:2010/1534’ konulu üst yazıda imzası bulunmaktadır.
Maksatlı ve yanıltıcı bir şekilde ‘Emekli Hakim' olarak belirtmek suretiyle N. T.’ın telefonlarının iletişimin tespit edilmesine sebebiyet veren görevliler arasında bulunmaktadır.
18/12/2013 tarihinde, Teknik Takip ve İzleme Büro Amirliğinde kurulu bulunan/kullanılan GI3874953AI3 seri numaralı Server bilgisayarın yerinden alınarak Bilgi Teknolojileri Büro Amirliğine taşınması, Bilgi Teknolojileri Büro Amirliğinde kurulu bulunan/kullanılan GB8824RVBR seri numaralı Server bilgisayarın da yerinden alınarak Teknik Takip ve İzleme Büro Amirliğine taşınarak kurulması, GB874953AB seri numaralı Server bilgisayara wipe atılarak, içerisinde bulunun CMK 135 tedbirleri kapsamında dinlenen seslerin not halinde aktarıldığı, görüşme içeriklerine dair verilerin/bilgilerin bulunduğu veri tabanının silinmesi eylemleri esnasında şüpheli şahısların hareket tarzlarının anlaşılabilmesi, suça ait delillerin tespit ve elde edilebilmesi için 18/12/2013 tarihli Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne ait güvenlik kamera görüntüleri izlendiğinde;
‘20131218’ No’lu tüm kamera görüntülerinin saat 10.36.54 anında kesildiği ve 11.25.26’da tekrar çalışmaya başladığı.
Saat 12.38.18’de görüntünün ikinci kez kesildiği saat 12.44.34’te kamera görüntülerinin tekrar başladığı tespit edilmiş, bu hususta 06.02.2014 tarihli görüntü inceleme tutanağı tanzim edilmiştir.
18/12/2013 tarihinde, serverların yerlerinin değiştirildiği, eski TİB-NOT programının iptal edilerek yeni TBS isimli programın kurulduğu süre zarfında güvenlik kameralarının kayıt yapmadığı/durdurulduğu da göz önüne alındığında şüpheli şahısların, kendi yaptıkları işlemin hukuksuz ve suç olduğunun farkında olduklarından, konusu suç teşkil eden bu eylemlerin gizlenmesi, üzerinin örtülmesi ve ortaya çıkmasının engellenmesi, suç vc suç unsuru delilleri karartmak amacıyla yine konusu suç teşkil eden güvenlik kameralarının kaydını durdurma eylemini gerçekleştirdikleri,
H.Ö.’ın beyanları ve yine şahsın 11.26.06’ da elinde bir klavyeyle Teknik Takip ve İzleme Büroya girerken görülmesi bir arada değerlendirildiğinde; server değişimimin, güvelik kameralarının kayıtta olmadığı 18.12.2013 günü 10:36:54 - 11:25:26 saatleri arasında yapıldığı anlaşılmış olup; M.A.S. isimli şahsın da server değişiminin yapıldığı saat aralığından kısa bir süre önce şube müdürlüğüne geldiği görülmektedir.
Teknik Takip ve İzleme Büro Amirliğinde iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayıt altına alınması çalışmaları kapsamında; görüşme içeriklerine ait ses ve verilerin not halinde aktarıldığı, TİB-NOT veya TBS isimli aracı programların ve veri tabanlarının bulunduğu GB874953AB seri numaralı serverin Teknik Takip Büro Amirliğinden alınarak Bilgi İşlem Büro Amirliğine taşındığı. Bilgi Teknolojileri Büro Amirliğinde kurulu bulunan GB8824RVBR seri numaralı Server bilgisayarın da Teknik Takip Büro Amirliğine taşınarak kurulduğu tarih ve saat aralığında Güvenlik kamera kayıtlarının durdurulduğu/ kameraların kayıt yapmadığı anlaşılmaktadır.
Serverlerin değiştirilmesi işleminden ve güvenlik kameralarının durdurulmasından hemen önce M.A.S. isimli şahsın Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne geldiği görülmektedir.
18 Aralık 2013 tarihinden önce çalışmış olduğu İstihbarat Şube Müdürlüğünde BİLGİ İŞLEM ARGE KISIM AMİRİ olarak görev yapan Komiser Yardımcısı M.A.S. isimli şalısın, görev tanımında yer alan 'Veri güvenliği için güvenli silme(mpe) işlemi yapmak, wipe uygulamaları araştırıp kullanıcılara dağıtmak, wipe donanım ve yazılımlarının incelemesini yapmak' hususları da göz önüne alındığında, şahsın Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne 18/12/2013 tarihinde üç kez gelmesinin; güvenlik kamera kayıtlarının durdurulması, serverlerin yerlerinin değiştirilmesi, yeni program (TBS) kurulması, veri tabanının bulunduğu serverin wipe kullanılarak silinmesi eylemlerinde ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yapan şüphelilerce işlenen suçlara iştirak ettikleri, suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstererek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlayarak, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırdıkları anlaşılmıştır.
İzlenen güvenlik kamera görüntülerinden, 18/12/2013 tarihinde gerçekleştirilen eylemlerden Nazmi ARDIÇ'ın bilgisinin ve onayının bulunduğu, bu süre zarfında M.Ç.'nın. Nazmi ARDIÇ'ın ve A.K.'in bir araya geldikleri, bilgi alışverişinde bulundukları ve koordinasyon içerisinde hareket ettikleri, eyleme dönük birlikteliklerinin olduğu anlaşılmaktadır.
18/12/2013 tarihinde, Serverlerin yerlerinin değiştirildiği, GB874953AB seri numaralı Server bilgisayarın veri tabanında bulunan bilgi ve verilerin diğer yeni kurulan GB8824RVBR seri numaralı Server bilgisayara aktarılmadığı, veri tabanının bulunduğu GB874953AB seri numaralı Server bilgisayarın içerisinde ki; CMK 135 tedbirleri kapsamında dinlenen seslere ait not halinde aktarılan verilerin ve bilgilerin geri getirilemeyeeek şekilde silindiği, 17/12/2013 tarihinde kadar kullanıldığı tanık beyanları ile anlaşılan TİB-NOT isimli programının iptal edilerek aktif ve verimli çalışmayan, teknik ihtiyaçlara cevap veremeyen ve yazılımı tam olarak tamamlanmayan TBS isimli yeni bir programa alelacele bir şekilde geçildiği anlaşılmaktadır.
Tüm bu eylemleri gerçekleştiren, suça iştirak eden şüpheli şahısların; 'Bilişim Sistemine Girme', ‘Bilişim Sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme' Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme’ suçlarını işledikleri ve görevlerini kötüye kullandıkları,
17-25 aralık operasyon süreçleri ve bu zaman zarfında; 18 Aralık tarihinde yapılan yeni Şube Müdürü Ö.B.A.’ın atanması, Şube Müdürlüğünde serverlerin yerlerinin değiştirilmesi, bu serverlerin yerlerinin değiştirilmesi süresi içerisinde Güvenlik kamera görüntülerin durdurulması, CMK 135 kapsamında elde edilen seslere ait görüşme içeriklerinin aktarıldığı ve veri tabanının bulunduğu servere wipe (verilerin geri getirilmesi mümkün olmayacak şekilde silinmesi) işleminin gerçekleştirildiği bilirkişi raporları ve tanık beyanları ışığında ayrıca tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
18/12/2013 tarihinde Teknik Takip Büro Amirliğinde kurulu bulunan GB874953AB seri numaralı Server Bilgisayarın Bilgi Teknolojileri Büro Amirliğine taşınması. Bilgi Teknolojileri Büro Amirliğinde kumlu bulunan GB8824RVBR seri numaralı Server bilgisayarın Teknik Takip Büro Amirliğine taşınması eyleminin gerçekleştiği değerlendirilen saat 10:36 ile 11:25 saatleri arasında güvenlik kamera kaydının olmadığı tespit edilmiş, şüpheli şahısların gerçekleştirdikleri hukuksuz ve eylemlerin üzerinin örtülmesi, suça konu delillerin karartılması, suçu ve suçluyu gizlemek amaç ve kastıyla güvenlik kameralarının bilinçli ve kasıtlı olarak şüpheli şahıslar tarafından dışarıdan müdahale ile durdurulduğu anlaşılmaktadır.
Uzun süreler zarfında, birçok personelin katılım ve emeği ile hazırlanan, İletişimin tespit çalışmaları kapsamında suç içerikli görüşmelerin iletişim tespit tutanağı haline getirilmeden önce, seslere ait görüşme içeriklerinin not halinde aktarıldığı veri tabanının bulunduğu servere vvipe/format işlemleri ile geri döndürülmemez şekilde silindiği görülmektedir.
Uzun süreli CMK 135 Tedbiri uygulanan soruşturmalara ait görüşme içeriklerinin notlar halinde bulunduğu servere wipe atılarak veri tabanında bulunan verilerin geri döndürülemez şekilde silinmesi eylemi ile şüpheli şahısların;
Sürdürülen soruşturma kapsamında ayrı eylem başlıkları halinde ele alınan; İstihbarat Şube Müdürlüğü üst yönetim kadrosunun dinlendiği 20/3/153711 sayılı soruşturmanın, bir kısım gazeteci ve haber sitesi yöneticilerinin dinlendiği 2013/89594 sayılı soruşturmanın veya bu soruşturmalar dışında tespit edilemeyen soruşturmaların, 18 aralık 2013 tarihinde ve sonrasında ataması yapılan ve göreve başlayan kadro tarafından varlığının öğrcnilmcmcsi, hukuksuz iş ve eylemlerinin gün yüzüne çıkmaması, hukuksuz iş ve eylemlerinin kendilerine adli soruşturmalar olarak dönmemesi amacına dönük olarak, bu amaç ve kasıt ile hareket ettikleri de değerlendirilmektedir. Şüpheli şahısların verileri silmesi ile bir bakıma hukuksuz iş ve eylemlerine ilişkin suça konu delilleri de kararttıkları ve yok ettikleri de aşikardır.
TİB-NOT programının kurulu olduğu serverin değiştirilmesi ve daha sonra programın kurulu olduğu vc veri tabanının bulunduğu serverde ki tüm verilerin geri döndürülemez şekilde silinmesi işleminin eski personel tarafından bilinçli ve kasıtlı bir şekilde gizlenerek, 18 aralık 2013 tarihinde ve sonrasında atanan yönetici kadrosunun bu hususta sormuş olduğu sorulara; ‘ TİB-NOT programı çöktü ve içerisinde ki bütün bilgiler silindi ' şeklinde gerçeği yansıtmayan ve yanıltıcı bir şekilde cevaplar verildiği, olayın gerçeğe aykırı ve gerçeği yansıtmayacak şekilde aktarıldığı ve anlatıldığı,
Suça iştirak eden personellerin bu şekilde hareket etmelerinin, işlenen suçun ve delillerinin ortaya çıkmasını engellemek, suçu ve suçluyu gizlemek amacına yönelik olduğunu, bu bilinç ve kasıt ile hareket edildiği değerlendirilmektedir.
Şüpheli şahısların iştirak etlikleri ve gerçekleştirdikleri eylemler ile; 17/12/2013 tarihinde kadar kullanılan TİB-Not isimli programın kurulu olduğu ve veri tabanının bulunduğu GB874953AB seri nolu serverde ki verilerin TBS isimli programın kurulduğu GB8824RVBR seri numaralı yeni servere aktarılmadığı, bu sebeple soruşturması devam eden eski verilere ulaşılamadığı, eski tarihli suç unsuru olabileceği değerlendirilen görüşmelerin tekrar dinlenerek yeni TBS NOT programına aktarılmaya devam edilmekte olduğu, bu sebeple; tüm bu işlemlerin aşırı bir zaman kaybı yaratarak işlemlerin yavaşlamasına, hizmetin aksamasına neden olmakta, bu hususlarında eskiye dönük soruşturmaların zamanında yapılamamasına ve gecikmelere sebebiyet verildiği görülmektedir.
Şüpheli şahısların iştirak ettikleri ve gerçekleştirdikleri eylemler ile; sürekliliğin ve devamlılığın esas olduğu, uzun süreli çalışmalara dayanan adli soruşturmaların selametini ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sekteye uğratarak, aksaklıklara ve gecikmelere sebebiyet verilerek, yeni dönemde ataması yapılan Şube Müdürlüğü personelini iş yapamaz /başarısız gösterme amacına yönelik hareket edildiği.
Şüpheli şahısların iştirak ettikleri ve gerçekleştirdikleri eylemler ile; olumsuzluk ve aksaklıkların yaşanmasına sebebiyet veren şüphelilerin, 18 Aralık 2013 tarihinden sonra ataması yapılan personeli; adli kolluk görevlerini yerine getirilememe, adli kolluk görevlerini yerine getirememe neticesinde hukuki ağır sonuçlara maruz bırakma, hem adli hem idari sürece muhatap olunması amacını güttükleri, bu kasıt ile hareket ettikleri.
Şüpheli şahısların iştirak ettikleri ve gerçekleştirdikleri eylemler ile; 6. KLASÖR Sayfa 31, 53, 75, 81, 82, 90, 110, 102, 106’da geçen ilgili basın ve yayın kuruluşlarının haber içeriklerinden de anlaşılacağı üzere (bu hususta yazılı ve görsel medyada bir çok haber bulunmakta olup örnekleme olması açısından bu haberlerin bir kısmı alınarak soruşturma dosyasına eklenmiştir) yeni atanan polis kadrosunu kamuoyu nezdinde başarısız göstermeye yönelik, karalama ve iftira niteliğinde yayınlar yapıldığı, bu yayınlar aracılığı ile ’18 Aralık 2013’ sonrası yeni atanan polis kadrosunun “başarısız olduğuna ve görevlerini yapmadığına dair' algının kamuoyu nezdinde oluşturulmaya çalışıldığı, özellikle FETÖ /PDY mensubu yazılı ve görsel medyada bu durumun uzun süreli kullanılarak bir kamu oyun oluşturulmaya çalışıldığı,
Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde her ne kadar 18 Aralık sonrası KOM birimi olan Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ve KOM bünyesinde ki diğer şubelere ataması yapılan yeni kadronun hedef alınarak bertaraf edilmek istendiği, bunun yanında eylemlerin neticeleri itibariyle; devletin kamu hizmeti faaliyeti yürüten kolluk birimlerinin işlevselliğini, etkinliğini bitirerek kamu yararını, güvenliğini, düzenini, menfaatini, huzurunu, barışını, esenliğini zarara uğratacak sonuçlara yol açıldığı, Devlet otoritesi ve saygınlığını olumsuz etkilediği ve kamunun zarar gördüğü. Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün kanunlar çerçevesinde görev ve sorumluluk alanı olan kamu barışı ve güvenliğini tehdit eden suç ve suç unsurlarıyla mücadelenin sekteye uğratılmasına, kamu mağduriyetinin artmasına, toplumsal barışın bozulmasına sebebiyet verecek kadar vahim sonuçlar doğmasına sebebiyet verildiği, netice itibariyle bu süreçte yaşananların gerçek mağdurunun kamu olduğu,
Yapılan tüm bu eylemler bir arada düşünüldüğünde yapılan işlemlerin Fethııllah GÜLEN Terör Örgütü (FETÖ) ve Paralel Devlet Yapılanması (PDY)'nin amaçları doğrultusunda 17-25 Aralık soruşturmalarında başarısız olunması durumunda karşı operasyona maruz kalmamak, örgütsel bilgi ve belgelerin ortadan kaldırılmasına temin amacına yönelik olduğu anlaşılmıştır.
Yukarı da anlatıldığı üzere örgütün Türkiye çapında faaliyet gösterdiği, 17-25 Aralık sözde operasyonların başlamasından evvel tüm Türkiye çapındaki kişiler ve kurumların bilgisayarlarına geri dönüşümsüz özel silme programları indirildiği. Tüm Türkiye çapındaki bilgisayarların geri dönüşümsüz özel silme işlemine tabi tutulduğu. Faaliyetin boyutları ve kapsamı açısından C. Başsavcılığımızca 2014/8776 sayılı soruşturma evrakında yapılan araştırmalar neticesinde açık internet kaynaklarından temin edilen bilgilerin istatiksel ve grafiksel bilgilerin bu faaliyetlere örnek olması açısından aşağıda tablo halinde belirtilmiştir. Aşağıda grafiksel olarak sunulan araştırmanın tüm Türkiye çapında örgüt mensuplarının tek bir talimatlar bilgisayarları geri dönüşümsüz olarak sildikleri, İstanbul Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarının ise bu faaliyete ortak geri dönüşümsüz olarak silindiği, örgüt mensupları ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesinde bulunan tüm birimlerin koordineli ve irtibatlı oldukları, 17-25 Aralık soruşturmalarında başarısız olunması durumunda karşı operasyona maruz kalmamak, örgütsel bilgi ve belgelerin ortadan kaldırılmasına temin amacına yönelik olduğu anlaşılmıştır"
18. İddianamede bundan başka başvurucunun da aralarında olduğu şüphelilerin uzun yıllar birlikte çalıştıkları, ayrıca mesai birlikteliklerinin olduğu polis memuru H.B.nin suça konu zimmet fiilini işlediği iddiası ile ilgili olarak 17-25 Aralık operasyonlarına gidilen süreç içinde rapor, tutanak tanzim etmek suretiyle 2013/153711 sayılı soruşturmaya da konu olan eylem içine girmelerinin zamanlaması, iddianın mahiyeti ve inandırıcılıktan uzak olması, somut delillere dayanmaması gibi hususlar bir arada değerlendirildiğinde söz konusu suçun ve iddiaların o dönem zarfında bir anlamda şüpheli şahıslar tarafından icat edildiği, kendi amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket ettiklerini gösterdiği değerlendirmesinde bulunulmuştur.
19. Başsavcılık söz konu olayla ilgili olarak "İlk etapta, bir polis memurunun adının karıştığı sözde zimmet iddiasıyla 8/11/2013 tarihinde savcılık makamına şikayet dilekçesi sunmak suretiyle başlatılan, ilerleyen safhada tüm İstihbarat üst yönetim kadrosunun telefonlarının dilendiği ve gizli olarak izlendiği (23/11/2013-18/12/2013) 2013/153711 sayılı soruşturma kapsamına şüpheli şahısların asıl hedef ve amaçlarının; 2013 yılı temmuz ayında atanan yeni İstihbarat üst yönetim kadrosunun iletişimlerini '17-25 Aralık (2013) operasyonlarına adım adım gidildiği süreçte' dinlemek ve kayıt altına almak suretiyle, ilgili görevlilerin malum soruşturmalardan bilgi sahibi olup olmadıklarını anlamak ve buna göre tedbir geliştirmek amacına matuf, ilgili görevlilerin kontrol edilmesi ve tasarruflarının öğrenilmesi amacına yönelik maksatlı bir soruşturma olduğu, şüpheli şahısların aynı zamanda MİT Bölge Başkanlığını ve Emniyet Genel Müdürlüğünü kontrol ve tasarruflarını öğrenme amaç ve saiki ile de hareket ettikleri anlaşılmaktadır" değerlendirmesinde bulunmak suretiyle bu eylemler ile 17-25 Aralık soruşturmaları arasında bağlantı olduğuna işaret etmiştir.
20. İddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 21/4/2016 tarihinde kabul edilerek E.2016/124 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte yaptığı tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar Nazmi Ardıç, M.Ç, A.K., A.K., M.G., P.K, A.A., A.Ü., R.H.H.nin üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, teknik takip raporları, iletişim tespit tutanakları, baz istasyonu sinyal kayıtları, arama tutanakları ve ekleri, ekspertiz raporları, şahit beyanları, müşteki ifadeleri vs. Deliller kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren müşahhas deliller bulunması, sanıklara atılı suçlardan olan 'Türkiye Cumhuriyeti hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme' suçlarının tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı, CMK'nın 100/3-a. 11 alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara isnat edilen suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesini doğurması, müşteki sayısı ve eylemlerin yoğunluğu da dikkate alındığında, sanıkların eylemlerinin sübuta ermesi halinde sanıklara verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü olması gibi sebeplerle, sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu dikkate alınarak, adı geçen sanıkların CMK'nın 100. ve devamı maddeleri gereğince tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
21. Mahkeme 18/5/2016 tarihinde yaptığı ilk duruşmada bir kısım müştekiyi dinlemiş ve duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar Nazmi Ardıç, M.Ç., A.K., A.K., M.G., P.K, A.A., A.Ü., R.H.H.nin üzerlerine atılı, suçların vasıf ye mahiyeti. mevcut delil durumu, şahit beyanları. müşteki ifadeleri vs. deliller kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren müşahhas deliller bulunması sanıklara atılı suçlardan olan 'Türkiye Cumhuriyeti hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme' suçlarının tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı CMK'nın 100/3-a. 11 alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara isnat edilen suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesini doğurması, henüz iddianamenin okunup sanıkların savunmalarının mahkememizce alınmamış olması dikkate alınarak sanıkların eylemlerinin sübuta ermesi halinde sanıklara verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü olması gibi sebeplerle, sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu dikkate alınarak, adı geçen sanıkların CMK'nın 100. ve devamı maddeleri gereğince tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
22. Mahkeme sonraki duruşmalarda da benzer gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
23. Mahkemece 28/6/2018 tarihli duruşma sonunda yapılan değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar Nazmi Ardıç, ... üzerilerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, müşteki ifadeleri, tanık beyanları, kamera izleme tutanakları, bilirkişi raporları, HTS raporları, görüntü izleme tutanağı, bylock kullanımlarına dair tespitler, dosyada bulunan tutanaklar ve raporlar vs. deliller kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren müşahhas deliller bulunması, sanıklara atılı suçlardan olan Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye teşebbüs Etme ve Silahlı Terör Örgütü Kurma, Yönetme veya Üye Olma suçlarının tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı suçlardan oluşu, sanıklara isnat edilen bazı suçların CMK 100/3-a. 11 alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara isnat edilen suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesini doğurması, sanıkların eylemlerinin subüta ermesi halinde sanıklara verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri dikkate alındığında tutuklama tedbirinin ölçülü olması gibi sebeplerle, sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu dikkate alınarak, adı geçen sanıkların duruşmada belirttikleri tahliye taleplerinin ... reddi ile CMK. 100 ve devamı maddeleri gereğince tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
24. Başvurucunun karara yaptığı itiraz, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 12/7/2018 tarihinde reddedilmiştir.
25. Anılan karar başvurucuya 18/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve 16/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
26. Mahkeme sonraki duruşmalarda da benzer gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
27. Mahkemece 16/3/2020 tarihli duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar ... Nazmi Ardıç ... üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, müşteki ifadeleri, tanık beyanları, kamera izleme tutanakları, bilirkişi raporları, HTS raporları, görüntü izleme tutanağı, bylock kullanımlarına dair tespitler ve teknik veriler, dosyada bulunan tutanak ve raporlar vs. deliller kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren müşahhas deliller bulunması, sanıklara atılı suçlardan olan Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye teşebbüs Etme ve Silahlı Terör Örgütü Kurma, Yönetme veya Üye Olma suçlarının tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı suçlardan oluşu, sanıklara isnat edilen bazı suçların CMK 100/3-a. 11 alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara isnat edilen suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesini doğurması, sanıkların eylemlerinin subüta ermesi halinde sanıklara verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiriile tutuklu kaldıkları süre dikkate alındığında tutuklama tedbirinin ölçülü olması gibi sebeplerle, sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu dikkate alınarak, adı geçen sanıkların ve müdafilerinin tahliye taleplerinin reddi ile CMK. 100 ve devamı maddeleri gereğince tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
28. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir. Başvurucunun tutukluluk durumu da devam etmektedir.
29. Öte yandan başvurucu, hakkında yürütülen diğer bir soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma ve haberleşmenin gizliliğini ihlal etme suçlarından 27/9/2016 tarihinde Başsavcılıkça tutuklanması istemiyle yeniden İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
30. Başvurucunun sorgusu İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinde aynı tarihte yapılmış; sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu sorgudaki savunmasında genel olarak isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini ve ayrıca ByLock uygulamasını kullanmadığını beyan etmiştir.
31. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği 27/9/2016 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma ve haberleşmenin gizliliğini ihlal etme suçlarından tutuklanmasına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...şüphelinin savunmasından ve dosyadaki tüm delillerden anlaşıldığı üzere; şüphelinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde şube müdürü olarak görev yaptığı, daha önce şüpheli hakkında Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs etme suçlarından soruşturma kapsamında tutuklanmasına karar verildiği ve halen bu suçtan tutuklu olduğu, FETÖ / PDY isimli Silahlı Terör Örgütünün 15/7/2016 tarihinde militanları vasıtasıyla darbe teşebbüsünde bulunduğu, bu darbe teşebbüsü çerçevesinde yapılan soruşturmalarda FETÖ/PDY isimli Silahlı Terör Örgütünün adliye, mülkiye, emniyet ve orduda yapılandığı, birçok mensubunun bu kurumlarda yer aldığı, bu mensupları vasıtasıyla kumpas yapmak suretiyle birçok soruşturmalar yaptırdığı, bu amaçla birçok kişinin adli merciler yanıltılarak, bazen de adli mercilerde görevli bu yapıya mensup hakim ve savcılar vasıtasıyla dinleme ve izleme kararları alındığı, bu kararların alınması sürecinde şüphelinin de müdürü olduğu şubedeki görevlileri vasıtasıyla düzenlenen tutanak ve belgelerle bu kararların alındığı, somut soruşturmaya esas kamuoyunda 'şike davası' olarak bilinen soruşturmanın da bu şekilde yürütüldüğü, soruşturmaya başlandığı 'şike' diye bir eylemin suç olarak düzenlenmediği bir dönemde istenilen kumpasın gerçekleştirilebilmesi için başkaca suçlar işleniyormuş görüntüsü altında örgütlü suç kılıfıyla dinleme ve izleme kararları alındığı, bu şekilde soruşturma ve kovuşturmanın yürütüldüğü, akabinde FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütünün kısmen ortaya çıkarılmasıyla başkaca bir çok soruşturma ve davada olduğu gibi şike davasında da kumpas olduğunun anlaşıldığı, bu soruşturmanın bütün aşamalarında şüphelinin müdürü olduğu İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün olduğu, FETÖ/PDY isimli Silahlı örgüt mensuplarının kendi aralarında haberleşmede kullandıkları bylock programının şüpheli tarafından da kullanıldığı bilgisine ulaşıldığı, şüphelinin FETÖ / PDY üyesi olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, FETÖ/ PDY örgütünün bilindiği üzere 15/7/2016 tarihinde kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunduğu, bu örgütün devletin her kademedeki birimlerine militanlarını yerleştirdiği gibi, özel sektörde ve ticaret alanında da bir çok mensubunun bulunduğunun anlaşıldığı, birçok soruşturmanın devam ettiği, bu örgütün bütün faaliyet alanlarının ve mensuplarının henüz ortaya çıkarılamadığı, örgütün Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Hükümetine yönelik tehdit ve tehlikesinin devam ettiği, buna göre şüpheliin eylemleri ve bağlantıları dikkate alındığında FETÖ/PDY örgütü üyesi olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesi ve delillerin bulunduğu, şüpheli hakkında uygulanması talep olunan tutuklama tedbirinin ölçülü ve orantılı bir tedbir olduğu, adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından şüphelinin CMK'nun 100. ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına ... [karar verilmiştir.]"
32. Başvurucu, tutuklama kararına 29/9/2016 tarihinde itiraz etmiş; İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği 10/10/2016 tarihinde başvurucunun itirazını reddetmiştir.
33. Başsavcılık yürüttüğü soruşturma sonucunda 1/12/2016 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma, haberleşmenin gizliliğini ihlal etme, iftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olma, resmî belgede sahtecilik, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetme, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme ve iftira suçlarını işlediği iddiasıyla aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
34. Başvurucu ile birlikte yüz sekiz şüpheli hakkında düzenlenen iddianamede öncelikle FETÖ/PDY yöneticisi veya üyesi olduğu ileri sürülen şüpheliler tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğünün hiyerarşik yapısı içinde yasa dışı bir örgütlenme oluşturulduğu ve bu kişilerin suç işlemek amacıyla bir araya geldikleri, devletin emniyet hizmetleri ve faaliyetleri kapsamında görevlerinin sağladığı nüfuzu ve yasaların verdiği yetkileri kullanıp görevin gereklerine aykırı olarak suça konu fiilleri işledikleri ifade edilmiştir. Başvurucuyla birlikte diğer şüphelilerin baştan itibaren örgütlü olarak hareket ederek belirtilen eylemleri gerçekleştirdikleri FETÖ/PDY'nin gizli haberleşmede kullandığı ByLock uygulamasını kullandıkları iddia edilmiştir.
35. İddianame İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince 9/12/2016 tarihinde kabul edilerek E.2016/62 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
36. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi 20/2/2017 tarihinde yaptığı ilk duruşmada bir kısım müştekiyi dinlemiş ve duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar ... Nazmi ARDIÇ ... henüz savunmalarının alınmamış olması, sanıkların üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun CMK'nın 100/3-a.11 maddesinde sayılan katalog suçlardan olması, iletişimin tespiti talepleri, raporlar, uzatma talep yazıları, iletişimin tespiti tutanakları, sanıkların iddianameye konu soruşturma tarihinde kurum bünyesinde ifa ettikleri görev ve kurum içinde ki statüleri, sanıklar ... Nazmi ARDIÇ ... FETÖ/PDY terör örgütünün haberleşme programı olduğu iddia olunan ByLock programı kullanıcısı olmaları, sanıklar ... Nazmi ARDIÇ ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılmış başka dava dosyalarının bulunması göz önüne alındığında üzerlerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlemiş olabilecekleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut deliller bulunması, sanıkların üyesi oldukları iddia olunan FETÖ/PDY terör örgütü mensubu oldukları ileri sürülen bir çok kişinin yurt dışına kaçması göz önüne alındığında, sanıkların da söz konusu örgüte üye olmaları halinde kaçabilecekleri yönünde olgular bulunması, bu nedenle adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla adı geçen sanıkların ve müdafiilerinin tahliye taleplerinin ayrı ayrı reddi ile CMK'nın 100. ve devamı maddeleri uyarınca tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına... [karar verildi.]"
37. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi 6/7/2018 tarihli dosya üzerinden yaptığı değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... üzerilerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan, atılı suçun CMK'nın 100/3-a.11 maddesinde sayılan katalog suçlardan olması, KOM Daire Başkanlığından gelen kayıt ve belgeler, bylock kayıtları, bir kısım sanıklar hakkında etkin pişmanlıkta bulunan şüphelilerin beyanları, HTS ve Baz bilgileri göz önüne alındığında; sanıkların atılı suçu işlemiş olabileceklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir deliller bulunması, henüz tüm sanıkların savunmalarının, tanıkların ve gizli tanıkların beyanlarının alınmamış olması, sanıkların özellikle kamuda etkin olduğu iddia olunan bir örgütün üyesi olduklarının ileri sürülmesi, sanık N.A. dışındaki diğer sanıkların polis memuru olmaları göz önüne alındığında; delillerin karartılma ve tanıkların baskı altına alınabilecekleri yönünde mahkememizde kuvvetli bir kanaat oluşması, sanıkların üyesi oldukları iddia olunan FETÖ/PDY terör örgütü mensubu oldukları ileri sürülen bir çok kişinin yurt dışına kaçması göz önüne alındığında, sanıkların da söz konusu örgüte üye olmaları halinde kaçabilecekleri yönünde olgular bulunması, bu nedenle adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla ... tahliye taleplerinin ayrı ayrı reddi ile CMK'nın 100. ve devamı maddeleri uyarınca adı geçen tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına... [karar verildi.]"
38. Başvurucunun karara yaptığı itiraz, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince 23/7/2018 tarihinde reddedilmiştir.
39. Anılan karar başvurucuya 1/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve 3/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
40. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir. Başvurucunun tutukluluk durumu devam etmektedir.
41. Başvurucunun ilk tutuklamasından sonra kovuşturma aşaması devam ederken 27/9/2016 tarihinde ikinci kez tutuklanmış olması karşısında silahlı terör örgütüne üye olma ve haberleşmenin gizliliğini ihlal etme suçlarından verilen bu ikinci tutuklama kararının infaz edilip edilmediği ilgili ceza infaz kurumundan sorulmuştur. Ceza İnfaz Kurumundan verilen bilgide öncelikli olarak başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçundan verilen 20/4/2015 tarihli tutuklama kararının işleme konulduğu, akabinde başka bir kovuşturma konusu olaylar nedeniyle aldığı cezaların (bkz. § 43) infaz işlemine başlandığı, diğer tutuklama kararlarının infaz sırasını beklediği ifade edilmiştir. Bu açıklamalara göre başvurucu hakkında verilen 27/9/2016 tarihli tutuklama kararının henüz infaz işlemine başlanmadığı anlaşılmaktadır.
B. Bir Başka Yargılama Süreci
42. Yine bir kısım şüpheliyle birlikte başvurucu hakkında tutuksuz olarak yürütülmekte olan başka bir (2014/55422) soruşturma sonucunda hazırlanan 29/6/2016 tarihli iddianame ile silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme, gizliliğin ihlali suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Başsavcılıkça aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
43. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2016/304 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması yürütülmüştür. Yargılama sonunda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/3/2019 tarihli kararıyla başvurucunun cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis, haberleşmenin gizliliğini ihlal etme suçundan 7 yıl 6 ay hapis ve gizliliğin ihlali suçundan 2 yıl 8 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine dair hükümler kurulmuştur. Ayrıca silahlı terör örgütü kurma, yönetme ve üye olma suçlarının geçitli suç kuralları çerçevesinde "Hükûmete karşı kalkışma suçunun içerisinde eridiği" gerekçesiyle başvurucu hakkında atılı suçlardan hüküm tesisine yer olmadığına da karar verilmiştir.
44. Anılan hükme karşı başvurucu ile birlikte bir kısım tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
45. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinde derdesttir.
C. İlgili Süreç
46. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda FETÖ ve/veya PDY olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 12-25).
47. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
IV. İLGİLİ HUKUK
48. İlgili hukuk için bkz. Metin Güneş, B. No: 2017/23083, 28/5/2019, §§ 27-34.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
49. Mahkemenin 4/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
50. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular ortaya konulmadan hukuka aykırı olarak tutuklanmasına karar verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
51. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğunun ve bu sonuca varılmasının keyfî ve temelsiz olmadığının değerlendirildiği ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
52. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013 § 16). Bu itibarla başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Genel İlkeler
53. Genel ilkeler için bkz. Hüseyin Korkmaz, B. No: 2014/16835, 18/7/2018 (§§ 69-72) başvurusuna ilişkin karar.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
54. Başvurucu, yürütülen bir soruşturma kapsamında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
55. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
56. Başvurucu, 17/25 Aralık operasyonlarından sonraki süreçte 14/4/2015 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/4/2015 tarihli kararıyla tutuklanmıştır. Başvurucu hakkındaki tutuklama talep yazısında, başvurucunun da aralarında olduğu bazı emniyet mensuplarının İstanbul Emniyet Müdürlüğünde yasa dışı bir örgütlenmeye gittikleri ve bu bağlamda amaçlarına ulaşmak için çeşitli araç suçları kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin görevini yapmasını kısmen engellemeye teşebbüs ettikleri ifade edilmiştir. Bu kapsamda 17-25 Aralık operasyonları öncesinde bir polis memurunun zimmet suçunu işlediği iddiasıyla suç duyurusunda bulunularak yasal bir soruşturma görünümü içinde öncelikle İstihbarat Şube Müdürlüğünün 17-25 Aralık süreci öncesi ataması yapılan üst yönetim kadrosunun soruşturmaya dâhil edilmesine aracılık edildiği belirtilmiştir (bkz. §§ 12,14-19).
57. Tutuklama kararında başvurucunun da aralarında olduğu İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görevli şüphelilerin devletin idari yapısı dışında başka bir hiyerarşik düzene göre hareket ettikleri, bu kapsamda siyasal operasyonlara kalkıştıkları, bu operasyonlar bağlamında zimmet ve benzeri birtakım suçlar ile mücadele ediliyormuş görüntüsü altında adli merciler yanıltılmak suretiyle tutulan tutanaklarla başlatılan soruşturmalar çerçevesinde soruşturma konusu suçlar ile ilgisi olmayan özellikle İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinin iletişiminin dinlenilmesini sağladıkları, böylelikle İstihbarat Şube Müdürlüğü yönetim kadrosuna atanan bir kısım amir ve memurun ne şekilde hareket edeceklerinin önceden tespitine çalışıldığı, bu amaç ile Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı'nın da dinlenmeye teşebbüs edildiği iddialarına ilişkin olarak Hâkimlik, dosyada beyanlarının mevcut olduğunu belirttiği bir kısım emniyet personeli tanığın ve gizli tanıkların beyanlarına atıf yapmıştır (bkz. § 12).
58. Başvurucu hakkında hazırlanan 30/3/2016 tarihli iddianamede ise İstihbarat Şube Müdürlüğündeki müdür, amir ve memurların telefonlarının dinlenmesinin sağlanması amacıyla başvurucunun önce bir polis memurunun adının karıştığı, sözde zimmet iddiasıyla Başsavcılığa şikâyette bulunarak soruşturma başlatıldığı, soruşturmanın başlamasının hemen ardından İstihbarat Şube Müdürlüğünün soruşturma konusuyla ilgisi olmayan bazı yönetici ve çalışanlarının suç örgütü üyesi olarak gösterilmek suretiyle soruşturmaya dâhil edilip bu kişilerin telefonlarının dinlenmesine dair kararlar verildiği belirtilmektedir. Ayrıca iddianamede 17-25 Aralık operasyonlarına gidilen süreçte bu kişilerin nasıl hareket edeceklerinin öğrenilmeye çalışıldığı, 17/12/2013 tarihinde gerçekleştirilen operasyonun ertesi gününde -yapılan görev değişikliği üzerine- telefon dinlemelerinin sonlandırıldığı ve 17-25 Aralık soruşturmalarında başarısız olunması durumunda karşı operasyona maruz kalmamak, örgütsel bilgi ve belgelerin ortadan kaldırılmasını temin etmek amacına yönelik olarak verilerin dijital tahrip edildiği, silindiği veya yok edildiği ve başvurucunun da tüm bu faaliyetlerde rol aldığı/faaliyetlere katıldığı ileri sürülmüştür (bkz. §§ 14-19).
59. Anayasa Mahkemesi 17-25 Aralık soruşturmalarının kararlarda değinilen özellikleri, yargı organlarının bu soruşturmalara yönelik tespit ve değerlendirmeleri karşısında bu soruşturmalarda görev almayı suç işlediğine dair kuvvetli belirti olarak kabul etmiştir (benzer değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Korkmaz, §§ 75-78; Metin Güneş, § 71). Organize Suçlarla Mücadele Şubesi müdürü olarak 17-25 Aralık soruşturmalarında görev alan başvurucu yönünden de anılan kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Somut olayın koşullarında soruşturma mercilerince başvurucu hakkındaki FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ilişkin yapılan tespitlere göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez. Sonuç olarak başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunmadığının kabulü mümkün değildir.
60. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
61. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve -öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında- kaçma şüphesinin bulunmasına, delillerin yok edilmesi veya değiştirilmesi ihtimaline, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacağına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 12).
62. FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272). Ayrıca başvurucunun tutuklanmasına karar verilen Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçu, Türk hukuk sistemi içindeki en ağır cezai yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup (Hüseyin Korkmaz, § 48) isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Yine anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Hüseyin Korkmaz, § 46).
63. Öte yandan emniyet teşkilatında şube müdürlüğü yapmış olan başvurucunun delilleri etkileme ve değiştirme imkânının diğer birçok kişiye göre daha fazla olabileceği açıktır. Nitekim 17-25 Aralık soruşturmaları sonrasında bazı emniyet mensuplarının görev yerlerinden ayrılırken buradaki bilgisayarlarda bulunan tüm veri ve bilgileri sildikleri ifade edilmiştir (Hüseyin Korkmaz, § 82).
64. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle delilleri etkileme ihtimaline ve -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine ilişkin tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu söylenebilir.
65. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).
66. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
67. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
68. Başvurucu yukarıda incelenen 20/4/2015 tarihli ilk tutuklama kararıyla birlikte 27/9/2016 tarihli her ikinci tutuklama kararı nedeniyle de ayrı bir bireysel başvuruda bulunmuştur. Bununla birlikte başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve haberleşmenin gizliliğini ihlal etme suçlarından sonradan -27/9/2016 tarihinde- verilen bu ikinci tutuklama kararının işleme konulmadığı ve henüz infazına başlanmadığı ilgili ceza infaz kurumunca belirtilmiştir (bkz. § 41). İlk tutuklama sonrasında başvurucu hakkında verilmiş ikinci bir tutuklama kararı bulunmakta ise de infazına başlanmayan ikinci tutuklama kararı nedeniyle başvurucunun fiziksel olarak özgürlükten yoksun bırakılması söz konusu değildir. Sonuç olarak ikinci tutuklama kararına dair başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına bir müdahalede bulunulmadığından bu şikâyeti yönünden ayrı bir inceleme yapılmamıştır.
69. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
70. Başvurucu; uzun süredir tutuklu olduğunu, tahliye taleplerinin ve itirazlarının -tutukluluğun devamını meşru kılacak- ilgili ve yeterli gerekçe olmadan reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
71. Bakanlık görüşünde; tutukluluğun devamına ilişkin kararların ilgili ve yeterli gerekçe içerdiği, başvurucunun tutukluğunun devamına gerekçe olarak belirtilen hususlar ve devam eden tutukluluk süresi dikkate alındığında tutuklulukta makul sürenin aşılmadığı, gerekçenin bu süre bakımından yeterli olduğu, tutukluluk nedeniyle yargılamanın yürütülmesinde gösterilmesi gereken özel hassasiyetin yargılama makamınca gösterildiği ve bir özensizliğin bulunmadığı belirtilmiştir.
72. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir."
73. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
74. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
75. Genel ilkeler için bkz. Erdal Tercan ([GK], 2016/15637, 12/4/2018, §§ 190-200) başvurusu hakkında verilen karar.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
76. Başvurucu 17/25 Aralık operasyonlarından sonraki süreçte 14/4/2015 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/4/2015 tarihli kararıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlarından tutuklanmıştır. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucunun tutukluluk hâli devam etmektedir. Buna göre başvurucunun tutukluluk süresi 5 yıl 6 ay 20 gündür.
77. Başvurucu, kamu makamlarınca ve yargı organlarınca 17/25 Aralık operasyonlarının ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu belirtilen emniyet mensuplarına yönelik olarak Başsavcılıkça yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklanmıştır. İddianamede başvurucunun 17/25 Aralık operasyonları öncesinde bir kısım emniyet mensubunu ve devletin değişik kademelerinde yer alan yöneticileri dinlemeye zemin hazırlamak amacıyla H.B. isimli bir polis memurunun zimmet suçu işlediğinden bahisle -zimmet eylemine ilişkin herhangi bir araştırma yapmadan- gerçeğe aykırı tutanak düzenlemek suretiyle diğer şüphelilerle birlikte hareket ederek anılan süreçte yer aldığı belirtilmiştir. Bu bağlamda soruşturma makamları, başvurucuyla birlikte hareket ettiği belirtilen diğer şüphelilerin de anılan zimmet tutanağına istinaden başkaca delil araştırması yapmadan olağan bir zimmet suçu soruşturması ile orantısız olarak istihbarat şube başkanı da dâhil olmak üzere birçok emniyet görevlisini -aralarında zimmet eylemi nedeniyle nasıl bir ilişki olduğunu ortaya koymadan- örgüt kapsamında işlenen bir suç olduğu gerekçesiyle usule aykırı şekilde dinledikleri ileri sürülmüştür. Soruşturma makamları; başvurucu ve diğer şüphelilerin amacının zimmet suçunu ortaya çıkarmak olmadığını, aksine tüm şüphelilerin ortak amaçlarının Hükûmete yönelik gerçekleştirmeyi düşündükleri 17/25 Aralık operasyonları öncesinde bir kısım emniyet görevlisinin davranışlarını öğrenmek ve buna karşı kendileri yönünden tedbir almak olduğunu, dolayısıyla şüphelilerin bu ortak amaçla birlikte hareket ederek usulsüz birçok dinleme yapmak suretiyle atılı suçları işlediklerini iddia etmiştir. Sonuç olarak başvurucunun isnat edilen suç yönünden kuvvetli suç şüphesi altında olduğu sulh ceza hâkimlikleri ve yargılamayı yapan ağır ceza mahkemesi tarafından verilen tutukluluğa ilişkin kararlarda açıkça belirtilmiştir. Başvurucu hakkındaki tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında atıf yapılan ve/veya soruşturma dosyasında bulunduğu ifade edilen deliller dikkate alındığında -tutukluluğun ön şartı olan- suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğuna ilişkin olarak anılan kararların ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmiştir.
78. Öte yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan tutuklama nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamalar incelendiğinde kaçma şüphesine, delillerin karartılması ihtimalinin bulunmasına, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve Kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına, suça göre tutuklama tedbirinin ölçülü/orantılı olmasına, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağına dayandığı görülmektedir (bkz. §§ 21, 23, 27).
79. Başvurucunun tutuklanmasından yaklaşık 2 yıl sonra Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Bu durumda başvurucu yönünden tutuklama nedenlerinin devam edip etmediğinin değerlendirilmesinde FETÖ/PDY'nin özelliklerinden kaynaklanan etkenlerin yanı sıra 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında ortaya çıkan koşulların da gözardı edilmemesi gerekir.
80. FETÖ/PDY'nin devletin anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğu Türk yargı organlarınca kabul edilmektedir (ilgili kararların bir kısmı için bkz. Selçuk Özdemir, §§ 20, 21; Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 10).
81. FETÖ/PDY; bir taraftan başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunurken diğer taraftan bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenmiş olan bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma niteliğindedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26).
82. Türk yargı organları yakın dönemde verdikleri birçok kararda FETÖ/PDY'nin devletin anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğunu ve bu örgütün 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğunu kabul etmişlerdir (Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 74).
83. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçları, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, § 61; Devran Duran, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında sayılmıştır (Hüseyin Korkmaz, § 46)
84. Başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği, başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) yukarıda ifade edilen örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.
85. Diğer taraftan soruşturma mercilerince, darbe teşebbüsünün başlamasıyla birlikte doğrudan darbe teşebbüsüyle bağlantılı eylemlere veya FETÖ/PDY'nin -yargı organları da dâhil olmak üzere- kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına ve faaliyetlerine yönelik olarak da soruşturmalar yapılmış ve bu soruşturmalar çerçevesinde çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır. Anılan türdeki soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre daha zor ve karmaşık olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 52).
86. Başsavcılıkça yürütülen soruşturma sonunda başvurucu hakkında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, suç uydurma, açıklanması yasaklanan gizli bilgileri açıklama, devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme, göreve ilişkin sırrın açıklanması, görevi kötüye kullanma, iftira, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, resmî belgede sahtecilik, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, gizliliğin ihlali, bilişim sistemine hukuka aykırı olarak girme ve orada kalma, bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından düzenlenen iddianame Mahkemece kabul edilmiş ve kovuşturma aşaması başlamıştır (bkz. §§ 14-20).
87. Başvurucu hakkındaki davada 45 sanığın cezalandırılması talep edilmiş olup 17-25 Aralık soruşturmaları ile bağlantılı olduğu ileri sürülen birden çok olay iddianameye konu edilmiştir. İddianamede ileri sürülen olayların ve bunların 17-25 soruşturmaları ile -iddia edilen- ilişkilerinin belirlenmesi bağlamında davanın konusunun oldukça karmaşık olduğu ortadadır. Yine terör suçlarının niteliğinden kaynaklanan nedenlerin yanı sıra FETÖ/PDY'nin yapısal özelliklerinden kaynaklanan durumların da davadaki karmaşıklık boyutunu daha ileri taşıdığı söylenebilir. Nitekim Mahkemenin yaptığı yaklaşık altmış duruşmada birtakım eksik usul işlemlerinin tamamlanmaya çalışıldığı görülmektedir.
88. Bu bağlamda başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması, soruşturma/kovuşturma sürecinin zor ve karmaşık olması ve soruşturma/kovuşturma sürecinin yürütülmesinde bir özensizliğin tespit edilmemiş olması dikkate alındığında yaklaşık 5 yıl 7 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
89. Nitekim Anayasa Mahkemesi benzer nitelikteki başvurulardan Ömer Köse (B. No: 2017/34237, 23/10/2019, § 76) başvurusunda 5 yıl 2 ay 3 günlük tutukluluk süresinin, Yurt Atayün (B. No: 2018/19044, 8/7/2020, §§ 46, 59) başvurusunda 5 yıl 11 ay 16 günlük tutukluluk süresinin, Erkan Ünal (B. No: 2019/39894, 8/7/2020, § 40,53) başvurusunda ise 5 yıl 10 ay 19 günlük tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varmıştır. Somut başvuruda da aynı mahiyetteki iddiaya ilişkin olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
90. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.