TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İHSAN KARTAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/19797)
|
|
Karar Tarihi: 7/4/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Hilal YAZICI
|
Başvurucu
|
:
|
İhsan KARTAL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda ziyaretçi listesinde
değişiklik yapılması talebinin reddi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 19/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunan başvurucu; üç kişilik
ziyaretçi listesinde isimlerini bildirdiği iki kişinin 4-5 yıldır hiç
ziyaretine gelmediğini, diğer bir kişinin ise son 1 yıldır ziyarete gelmediğini
ifade ederek ziyaretçi listesinde değişiklik yapmak istediğini bir dilekçe ile
İnfaz Kurumuna bildirmiştir. İnfaz Kurumu Müdürlüğü 26/3/2018 tarihli
kararıyla, konuyla ilgili mevzuat hükümlerine yer vererek, başvurucunun
ziyaretçi listesinde değişiklik yapma talebinin 17/6/2005 tarihli ve 25848
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri
Hakkında Yönetmelik'te (Ziyaret Yönetmeliği) sayılan zorunlu hâllere ilişkin
olmadığını değerlendirmiş ve değişiklik talebini reddetmiştir.
10. Başvurucu Tekirdağ 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz
Hâkimliği) başvurarak İnfaz Kurumuna yönelttiği talebini tekrarlamış; özellikle
4-5 yıldır uzak olmaları ve ekonomik imkânsızlıklar sebebiyle ziyaretine
gelemeyen iki arkadaşının yerine başka isimlerin eklenmesi talebinin kabulünü
istemiştir. İnfaz Hâkimliği, İnfaz Kurumu Müdürlüğünün kararının usul ve yasaya
uygun olduğunu ve başvurucunun talebinin zorunlu hâl kapsamında kabul
edilemeyeceğini değerlendirerek 25/4/2018 tarihli kararıyla itirazı
reddetmiştir.
11. Başvurucunun Tekirdağ 1. Ağır Ceza Mahkemesine
yaptığı itiraz, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile 28/5/2018
tarihinde reddedilmiştir.
12. Nihai karar başvurucuya 31/5/2018 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
13. Başvurucu 19/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz. Mehmet Zahit Şahin, B.
No: 2013/4708, 20/4/2016, §§ 18-25; Ethem Zariç, B. No: 2014/4137,
9/11/2017, §§ 15-18; Mehmet Sevik, B. No: 2017/24068, 18/7/2018, §§ 14,
15.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 7/4/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
16. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu; ziyaretçi listesinde bildirdiği isimlerin
4-5 yıldır ziyaretine gelmediğini, bu listede değişiklik yapılmasına izin
verilmemesi sebebiyle görüşme yapma hakkını kullanamadığını ve mağduriyet
yaşadığını ifade ederek özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
18. Bakanlık görüşünde; ilgili Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına yer vererek söz konusu müdahalenin
Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen koşullara uygun olarak
gerçekleştirildiğini, infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması
açısından bu tür tedbirlerin alınması gerektiğini, idare ve yargı mercilerinin
kişinin menfaatleri ile kamu yararı arasında adil bir denge gözettiğini, ayrıca
söz konusu müdahalenin olağanüstü hâl koşulları içerisinde gerçekleştiğini ve
başvurunun Anayasa'nın 15. maddesinde öngörülen sınırlar içerinde incelenmesi
gerektiğini ifade etmiştir.
19. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında;
Bakanlığın güvenlik sorunlarını ön plana çıkararak ziyaretçi listesinde değişiklik
yapılmasını engellemek istediğini, infaz kurumlarında mevcut olan tedbirlerin
bu konuda sorun yaşanmasını engelleyebilecek mahiyette olduğunu, ziyaretçi
listelerinin daha kapsamlı şekilde hazırlanabilmesi için imkânlar tanınması
gerektiğini, bunun tutuklu veya hükümlüler için rehabilite edici etkisi
olduğunu, aile ve sosyal çevreleri ile ilişki kurma ve bu ilişkileri sürdürme
haklarının tanınması gerektiğini vurgulayarak şikayetlerini tekrar etmiştir.
C. Değerlendirme
20. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile
hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile
hayatının gizliliğine dokunulamaz."
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun ziyaretçi listesinde değişiklik yapılması isteminin
reddedilmesi nedeniyle görüşme hakkının kısıtlandığı ve bu suretle dış dünya
ile sağlıklı bir ilişki kurmasının engellendiği yolundaki iddiasının
Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Mehmet Zahit Şahin, § 28).
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı
23. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği Mehmet Zahit
Şahin kararında, ceza infaz kurumlarında ziyaretçi listesinde değişiklik
yapılması talebinin reddi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği
iddiasını incelemiş, ziyaretçi listesinde değişiklik yapılması talebinin
reddedilmesinin özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil edeceği sonucuna
varmıştır (Mehmet Zahit Şahin, § 42). Somut olayda anılan
değerlendirmeden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır (Hiyam Yolcu Akyol, B. No: 2016/207, 7/11/2019, § 26).
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
24. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
25. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13.
maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20.
maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru
amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil
Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B. No:
2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370, 27/2/2020,
§ 34; R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82).
i. Kanunilik
26. Başvurucunun ziyaretçi listesinde değişiklik
talebinin reddi işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri dikkate
alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu
değerlendirilmiştir (Mehmet Zahit Şahin, §§ 47-56).
ii. Meşru Amaç
27. Müdahalenin kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi
genel amacı çerçevesinde ceza infaz kurumlarında güvenliğin ve disiplinin
sağlanması şeklinde meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin,
§ 57).
iii. Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
28. Tutuklu ve hükümlüler, Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin
tamamına kural olarak sahiptir (Recep Bekik ve diğerleri [GK], B. No:
2016/12936, 27/3/2019, § 27; Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No:
2013/583, 10/12/2014, § 65). Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın
kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi kurumda
güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması
durumunda tutuklu ve hükümlülerin sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan
Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35; Ahmet Temiz, B. No:
2013/1822, 20/5/2015, § 66). Öte yandan hükümlü ve tutukluların özel ve
aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve
tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını
zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, § 36).
29. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Açıktır
ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı
gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen
ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki
kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Ferhat Üstündağ,
B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
30. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli
olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak
kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya
ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Ferhat
Üstündağ, § 46).
31. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen
amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret
etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun
menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin
hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir.
Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde
bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız
bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi yönünden bir
sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 48).
32. Hükümlü ve tutukluların ziyaret hakkı
değerlendirilirken ceza infaz kurumlarının güvenliğinin ve düzeninin sağlanması
ile hükümlü ve tutukluların dış dünyayla iletişim kurmaları ve sosyalleşmeleri
suretiyle iyileştirilmesi ilkeleri arasında makul bir dengenin kurulması
gerekir (Mehmet Zahit Şahin, § 62; Hiyam Yolcu Akyol, § 30).
33. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan müdahalelere
gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenlerin somut olayın tüm koşulları
çerçevesi dâhilinde olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi
gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede kişinin itham edildiği
suçun ve tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Mehmet
Zahit Şahin, § 63). Bu bağlamda başvuru konusu olay bakımından yapılacak
değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece
mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin özel hayata saygı
hakkının kısıtlanması bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygunluk ve ölçülülük ilkesine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya
koyup koyamadığı olacaktır (Mehmet Zahit Şahin, § 64; Hiyam Yolcu
Akyol, § 31).
34. Demokratik bir toplumda, güvenliğin ve disiplinin
sağlanması amacıyla ceza infaz kurumlarına gelebilecek ziyaretçi sayısının
sınırlandırılması mümkün olmakla birlikte hükümlü ve tutukluların öznel
durumlarının da dikkate alınması ve bu hususta somut olayın koşullarının
gerektirdiği esnekliğin temin edilmesi gerekir. Bu anlamda ceza infaz
kurumlarında güvenliğin ve disiplinin sağlanmasındaki kamu yararı ile tutuklu
ve hükümlülerin sosyal ilişkiler kurabilmelerindeki bireysel yarar arasında
makul bir denge gözetilmelidir (Hiyam Yolcu Akyol, § 32).
35. Mevzuatta hükümlü ve tutuklulara üç kişilik ziyaretçi
isim listesinde zorunlu hâllerde değişiklik yapabilme olanağı verilmiş, örnek
olarak sayılan zorunlu hâllerin neler olduğu konusunda takdir kamu makamlarına
bırakılarak bu konuda esneklik sağlanmıştır. "Zorunlu hâller" Ziyaret
Yönetmeliği'nde "ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutuklunun
nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri
değişikliği gibi" denilmek suretiyle sınırlı sayıda değil örnekleme
yoluyla belirtilmiştir. Dolayısıyla uygulamada, bu belirtilen hâller dışında da
zorunlu hâller kapsamında nitelendirilebilecek durumlarla karşılaşılması mümkün
olup bunun takdiri kamu makamlarına bırakılmıştır (Mehmet Zahit Şahin,
§§ 53, 66; Hiyam Yolcu Akyol, § 33).
36. Bunun yanı sıra Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesinde
ceza infaz kurumu yönetimince gerekli görülmesi hâlinde isimleri bildirilen
ziyaretçiler hakkında ziyarette bulunmalarında sakınca bulunup bulunmadığı konusunda
kolluk aracılığıyla araştırma yaptırılacağı ve sakıncalı görülenlere ziyaret
izni verilmeyeceği düzenlenmiştir (Mehmet Zahit Şahin, § 67; Hiyam
Yolcu Akyol, § 34). Bu şekildeki bir düzenleme de ziyaretçilerin
belirlenmesinde kamu makamlarının takdir hakkını vurgulamaktadır.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
37. Somut olayda başvurucu ziyaretçilerinin ikisinin
yaklaşık 4-5 yıl kadar diğerinin ise son 1 yıldır hiç ziyaretine gelmediklerini
ifade ederek üç kişilik ziyaretçi listesinde değişiklik yapmak istemiştir.
İnfaz Kurumu Müdürlüğü Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesinde ziyaretçilerin
ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutukluların nakli ya da
ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği
gibi zorunlu hâller dışında değiştirilemeyeceği hükmünün yer aldığını, buna
göre başvurucunun ziyaretçi değişikliği talebinin maddede sayılan zorunlu
hallerden olmadığını değerlendirmiştir. Derece mahkemelerinin kararlarında da
farklı bir gerekçe ortaya konulmamıştır.
38. Anayasa Mahkemesi Mehmet Zahit Şahin kararında
zorunlu hâllerin Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesinde sayılanlarla sınırlı
olmadığını, burada sayılan hallerin örnek olarak belirtildiğini
değerlendirmiştir (bkz. § 66; Erdal Oğuz, B. No: 2018/10567, 12/1/2021, §
33). Ayrıca Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesinin ikinci fıkrasında ceza infaz
kurumu yönetimince gerekli görülmesi hâlinde bildirilen ziyaretçiler hakkında
ziyarette bulunmalarında sakınca bulunup bulunmadığı konusunda kolluk
aracılığıyla araştırma yaptırılacağı, sakıncalı görülenlere ziyaret izni
verilmeyeceği ve yeni ziyaretçinin bildirilmesi isteneceği düzenlenmiştir. Buna
göre somut olayda İnfaz Kurumu bu yönde herhangi bir araştırma yaptırmadan ve
zorunlu hâllere ilişkin düzenlemeyi yönetmeliğin öngörmediği şekilde daraltıcı
şekilde yorumlayarak ziyaretçi listesinde değişiklik talebini reddetmiştir.
39. Buna göre İnfaz Kurumu ve ilgili yargı mercileri
kararlarında, başvurucunun ziyaretçilerinin çok uzun süredir ziyarete gelmediği
yönündeki ziyaretçi değişikliğine ilişkin gösterdiği sebebin hiçbir şekilde
değerlendirilmediği, bu sebeplerin Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesinde
belirtilen "...gibi zorunlu hâller" kapsamında olup
olmadığının tartışılmadığı, İnfaz Kurumunda disiplinin ve güvenliğin sağlanmasına
yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut bilgilere dayalı olarak
ortaya konulmadığı, dolayısıyla başvurucunun üç kişilik ziyaretçi listesinde
değişiklik yapılması talebinin reddedilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına
yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığı anlaşılmış
ve müdahalenin "demokratik bir toplumda gerekli" olmadığı
sonucuna varılmıştır (Mehmet Zahit Şahin, § 68).
40. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
42. Başvurucu, ihlalin tespitini ve giderilmesini
istemiş, tazminat talebinde bulunmamıştır.
43. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
44. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
45. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
46. İncelenen başvuruda özel hayata saygı hakkının ihlal
edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden
kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte mahkeme de ihlali
giderememiştir.
47. Bu durumda özel hayata saygı hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkına
yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Tekirdağ 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2018/579, K.2018/832)
GÖNDERİLMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 7/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.