TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İDRİS TAN KAMER VE MUSTAFA AYCAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/20175)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı:17/2/2021-31398
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Selçuk KILIÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. İdris Tan KAMER
|
|
|
2. Mustafa AYCAN
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Alparslan DELİCEOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; tadilat ruhsatının iptali istemiyle açılan
davada hükme esas alınan bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi, iddia ve
itirazların etkin bir şekilde ileri sürülememesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 19/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların bağımsız bölüm maliki oldukları sitede
28/1/2016 tarihinde Blok Malikleri Kurulu Toplantısı yapılmış, toplantıda ana
yapıya ve ana taşınmazın boş kısımlarına yönelik tadilat projesi düzenlenmesi
için Yönetim Kuruluna yetki verilmiştir. Söz konusu yetki üzerine ilgili site
için 20/4/2016 tarihli tadilat ruhsatı düzenlenmiştir.
9. Başvurucular, tüm kat maliklerinin onayı gerekmesine
karşın muvafakatname aranmadan söz konusu siteye 20/4/2016 tarihli tadilat
ruhsatı verildiğinden bahisle anılan ruhsatın iptali istemiyle Bahçelievler
Belediye Başkanlığı aleyhine İstanbul 11. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava
açmıştır.
10. Mahkeme 28/2/2017 tarihli kararı ile dava konusu
işlemin iptaline hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde özetle ana yapıya ve ana
taşınmazın boş kısımlarına yönelik tadilat projesi düzenlenebilmesi için kat
maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası gerekmesine karşın ilgili sitenin
28/1/2016 tarihli Blok Malikleri Kurulu Toplantısında söz konusu çoğunluk
sağlanmadan ve mevzuattaki yeter sayılarına aykırı olacak şekilde ilgili
kararın alındığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
11. Yargılama devam ederken 8/3/2017 tarihinde ilgili
Site Blok Kat Malikleri Yönetim Kurulunca kat malikleri toplantıya davet
edilmiş, kat maliklerinin yarısından fazlasının (toplam 2.428 kat malikinin
1.321'i) katılımıyla toplantı yapılmış, bu toplantıda toplantıya katılanların
büyük çoğunluğunun ve bütün kat maliklerinin yarısından fazlasına tekabül eden
sayıda üyenin oyuyla iptali istenen tadilat ruhsatının devamının gerektiği
yönünde karar alınmış, ayrıca Kat Malikleri Yönetim Kuruluna bu yönde yetki
verilmiştir.
12. Yine yargılama devam ederken Site Blok Kat Malikleri
Yönetim Kurulu tarafından tadilat ruhsatına konu değişikliklerin 23/6/1965
tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 42. maddesi kapsamında faydalı
yenilik ve ilaveler olduğunun tespiti talebiyle 25/8/2017 tarihinde Bakırköy 4.
Sulh Hukuk Mahkemesine (Sulh Hukuk Mahkemesi) başvuruda bulunulmuştur. Sulh
Hukuk Mahkemesince yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi üzerine dosyaya
sunulan 22/10/2017 tarihli bilirkişi raporunda; ortak mahallerde yapılan ilave
ve yeniliklerin tüm kat maliklerinin yararına olduğu, kullanımı
kolaylaştırdığı, tesisin değerini artırdığı, taşınmaz maliklerine, kiracılara
ve alışveriş için gelenlere rahat ve modern bir imkân yarattığı, böylelikle
sitenin çağdaş ihtiyaçlara karşılık verecek bir tesis hâline getirildiği
kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir.
13. Mahkemenin kararına karşı yapılan istinaf başvurusu
üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü İdare Dava Dairesinin (Bölge
İdare Mahkemesi) 22/3/2018 tarihli hükmüyle istinaf talebinin kabulüne, mahkeme
kararının kaldırılmasına ve davanın reddine oyçokluğuyla kesin olarak karar
verilmiştir. İstinaf kararının gerekçesinde; dava devam ederken 8/3/2017
tarihinde Kat Malikleri Kurulunun toplantıya davet edildiği, yapılan toplantıda
iptali istenen tadilat ruhsatının devamının gerektiğine bütün kat maliklerinin
yarısından fazlasına tekabül eden sayıda üyenin oyuyla karar verildiği ve Kat
Malikleri Yönetim Kuruluna da bu yönde yetki verildiği, yine tadilat ruhsatına
konu değişikliklerin ''faydalı yenilik ve kullanım kolaylığı'' kapsamında
olduğunun Sulh Hukuk Mahkemesinin E.2017/143 D. İş sayılı dosyasına sunulan
22/10/2017 tarihli bilirkişi raporu ile ortaya konulduğunun anlaşıldığı
belirtilmiştir. Bu değerlendirmeler ışığında dava konusu tadilat ruhsatına konu
edilen site alanındaki ilave ve yeni yapıların tüm kat maliklerinin yararına
olduğunun Sulh Hukuk Mahkemesinin tespit dosyasında yaptırılan keşif ve
bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ile anlaşıldığı, bu kapsamdaki
imalatlar için mevzuatta öngörülen kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğunun
sağlandığı, dava konusu işlemin tesisinden sonra olmakla birlikte uyuşmazlığa
konu ruhsatla ilgili mevzuatta öngörülen eksik işlemlerin tamamlanmış olması
nedeniyle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı
ifade edilmiştir.
14. Bölge İdare Mahkemesi kararındaki karşıoy
gerekçesinde ise ilk derece mahkemesince karar verilmesinden sonra ve bu kararda
belirtilen eksiklerin giderilmesi amacıyla toplantı yapılması, bu toplantıda
tadilat ruhsatı alınması için Yönetim Kuruluna yetki verilmesi ve yine bu
tarihten de çok sonra yapılan değişikliklerin faydalı değişiklik olduğu yönünde
adli yargı mahkemesi aracılığı ile bilirkişi raporu aldırılması bu işlemlerin
tamamlanmasından sonra tadilat ruhsatı alınmasını mümkün kılsa da tesis
edildiği tarihte kanun hükümlerine uygun tesis edilmeyen işlemi yasal hâle
getirmesine olanak bulunmadığı ve dava konusu işlemin iptalinin gerektiği
belirtilmiştir.
15. Nihai karar 23/5/2018 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 19/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
16. 634 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Kat malikleri, anagayrimenkulün
bakımına ve mimarı durumu ile güzelliğini ve sağlamlığını titizlikle korumaya
mecburdurlar.
Kat maliklerinden biri, bütün kat
maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası olmadıkça anagayrimenkulün ortak
yerlerinde inşaat, onarım ve tesisler, değişik renkte dış badana veya boya
yaptıramaz. Ancak, ortak yer ve tesislerdeki bir bozukluğun anayapıya veya
bağımsız bir bölüme veya bölümlere zarar verdiğinin ve acilen onarılması
gerektiğinin veya anayapının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun mahkemece
tespit edilmiş olması halinde, bu onarım ve güçlendirmenin projesine ve
tekniğine uygun biçimde yapılması konusunda kat maliklerinin rızası
aranmaz..."
17. 634 sayılı Kanun’un 42. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Kat malikleri, anagayrimenkulün ortak
yerlerinde kendi başlarında bir değişiklik yapamazlar; ortak yerlerin düzgün
veya bunları kullanmanın daha rahat ve kolay bir hale konulmasına veya bu
yerlerden elde edilecek faydanın çoğaltılmasına yarıyacak bütün yenilik ve
ilaveler, kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile verecekleri karar
üzerine yapılır. .."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
19. Başvurucular; ilgili Site Blok Kat Malikleri Yönetim
Kurulunca uyuşmazlığa konu tadilat ruhsatı ile ilgili olarak Sulh Hukuk
Mahkemesinin E.2017/143 D. İş sayılı tespit dosyasında taraflarına
bildirilmeksizin keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, hükme esas
alınan söz konusu bilirkişi raporunun mevcudiyetinden Bölge İdare Mahkemesi
kararının tebliği ile haberdar olduklarını, bu nedenle beyan ve itirazlarını
sunamadıklarını belirterek hak arama özgürlüğü ile silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
Başvurucular ayrıca istinaf merciince tek taraflı beyana, bilirkişi raporuna ve
Genel Kurul Tutanağı'na dayanılarak kesin hüküm verildiğini, dosyada keşif ve
bilirkişi incelemesine gerek duyuluyorsa bunun idari yargı mahkemelerince yapılmasının
gerektiğini, kararda açık bir keyfîliğin söz konusu olduğunu belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini de ifade etmektedir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucular, hükme esas alınan bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ
edilmemesi nedeniyle iddia ve itirazlarını gereği gibi sunma imkânından yoksun
bırakıldıklarını ileri sürdüklerinden şikâyet, silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkeleri kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
23. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia,
savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan
maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına
birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile
getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan,
B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
24. Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin
tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil
yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla
anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu
ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete
uygun olması olanaklı değildir (Mehmet Fidan, § 38).
25. Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru konusu
yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını değerlendirmektir. Genel
anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunma
hususunda uygun imkânların sağlanması şarttır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116,
23/1/2014, § 19).
26. Silahların eşitliği ilkesi; davanın taraflarının
usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması, taraflardan
birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve
savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip
olması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması anlamına gelir (Yaşasın
Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
27. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan
çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm
taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma
ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede
başvuranların bilirkişi raporunun sonucuna itiraz edememesi ya da delillerle
ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılama ilkesinin
ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No:
2013/1793, 18/9/2014, § 38).
28. Yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerinin güvence altına alınarak adil yargılanma
hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir (Mustafa Kupal, B.
No: 2013/7727, 4/2/2016, § 52).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
29. Başvuruya konu olayda uyuşmazlık, başvurucuların
bağımsız bölüm maliki oldukları site için düzenlenen tadilat ruhsatının
niteliğine ve bu tadilatın yapılabilmesi için gerekli kat maliki çoğunluğuna
yöneliktir. Başvurucular tadilat ruhsatına konu tadilatın genel nitelikte
olduğunu, 634 sayılı Kanun'un 19. maddesi kapsamında kaldığını, bu nedenle söz
konusu ruhsatın alınabilmesi için kat maliklerinin beşte dördünün rızasının
gerekeceğini ileri sürmüştür. Davada müdahil durumundaki ilgili Site Blok Kat
Malikleri Yönetim Kurulu ise anılan tadilatın faydalı yenilik ve ilaveler
mahiyetinde olduğunu ve bu nedenle 634 sayılı Kanun'un 42. maddesi kapsamında
kat maliklerinin sayı ve arsa payı itibarıyla çoğunluğunun olumlu oyunun
yeterli olduğunu savunmuştur.
30. Mahkeme başvurucuların görüşü doğrultusunda söz
konusu tadilat projesinin düzenlenebilmesi için kat maliklerinin beşte dördünün
yazılı rızasının gerektiğini belirtmiş ve gerekli çoğunluk sağlanmadan alınan
kararın hukuka aykırı olduğu sonucuna varmıştır (bkz. § 10). Buna karşın Bölge
İdare Mahkemesi; Sulh Hukuk Mahkemesinin tespit dosyasına sunulan 22/10/2017
tarihli bilirkişi raporu uyarınca tadilat ruhsatına konu değişikliklerin ''faydalı
yenilik ve kullanım kolaylığı'' kapsamında olduğu ve tüm kat maliklerinin
yararına sonuç doğurduğu, bu kapsamdaki imalatlar için mevzuatta öngörülen kat
maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğunun sağlandığı ve dava konusu işlemin
tesisinden sonra olmakla birlikte uyuşmazlığa konu ruhsatla ilgili mevzuatta
öngörülen eksik işlemlerin tamamlanmış olması nedeniyle dava konusu işlemde
hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığını ifade etmiştir. (bkz. § 13).
31. Bölge İdare Mahkemesince uyuşmazlığın çözümü, tadilat
ruhsatına konu değişikliklerin faydalı yenilik ve ilave niteliğinde olması
hususuna dayandırılmış ve bu kanaate ulaşılırken de doğrudan Sulh Hukuk
Mahkemesine sunulan 22/10/2017 tarihli bilirkişi raporu esas alınmıştır. Anılan
raporda, söz konusu tadilatın faydalı nitelikte olduğunun belirtilmesi
suretiyle ilgili uyuşmazlığın esasına yönelik teknik bir meseleye dair tespitte
bulunulmuştur.
32. Dosya içeriğinden anlaşıldığı üzere başvurucular
Bölge İdare Mahkemesinin kesin nitelikteki kararına dayanak teşkil eden ve
başvuruya konu uyuşmazlığın esasına yönelik teknik tespitler içeren 22/10/2017
tarihli bilirkişi raporundan Bölge İdare Mahkemesi kararı ile haberdar
olmuştur. Bu noktada başvuruculara Bölge İdare Mahkemesi kararına dayanak
teşkil eden 22/10/2017 tarihli bilirkişi raporunu incelemeleri, yorumda ve
itirazda bulunabilmeleri için pratik ve etkin bir imkânın sunulmamış olduğu
açıktır.
33. Bu nedenle başvuruculara hükme esas alınan bilirkişi
raporuna yönelik yorumda/itirazda bulunma konusunda etkin ve pratik imkânların
sağlanmamasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleriyle
bağdaşmadığı ve bu bağlamda adil bir yargılamanın gerçekleşmediği sonucuna
varılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir."
36. Başvurucular, yeniden yargılama yapılmasına
hükmedilerek ihlalin giderilmesi talebinde bulunmuşlardır.
37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer
bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
38. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine
karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz
edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani
ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle
ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan
karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması,
varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu
bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan, §§ 55, 57).
39. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine
ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
40. İncelenen başvuruda silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut
başvuruda ihlalin Bölge İdare Mahkemesi kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
41. Bu durumda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise
bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı
verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal
kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu
sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği
ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için İstanbul
11. İdare Mahkemesine (E.2016/935, K.2017/423) GÖNDERİLMESİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuruları tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.