TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MARKA MADENİ YAĞ SANAYİ TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/20215)
|
|
Karar Tarihi: 20/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucu
|
:
|
Marka Madeni Yağ Sanayi
Ticaret Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Akın Gencer ŞENTÜRK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, dava konusu tutarın temyiz sınırının altında
kaldığı gerekçesiyle temyiz talebinin incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 22/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Şirket, vergi inceleme raporu uyarınca
hakkında düzenlenen 2011/8-9-10-12 dönemlerine ait üç kat vergi ziyaı cezalı
katma değer vergisi tarhiyatlarının iptali talebiyle İzmir 3. Vergi
Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
9. Başvurucu Şirket dava dilekçesinde davaya konu
ihbarnameleri şu şekilde göstermiştir:
Tarih Sayısı
Dönem Vergi Türü Vergi TL V. Ziyaı
Cezası TL
27/10/2016 ...094 2011/08-08 KDV 304,61
913,83
27/10/2016
...104 2011/09/09 KDV 2.864,17 8.592,51
27/10/2016
...096 2011/10-10 KDV 15.474,33 46.422,99
27/10/2016 ...100
2011/12-12 KDV 20.026,99 49.469,79
10. Mahkeme 25/5/2017 tarihli kararıyla davanın kabulüne
karar vermiştir. Davalı İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan
istinaf başvurusu sonucunda, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi
22/2/2018 tarihli kararıyla istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddine
Danıştaya temyiz yolu açık olmak üzere karar vermiştir.
11. Başvurucunun temyiz talebinde bulunması üzerine
Danıştay Dokuzuncu Dairesi 9/5/2018 tarihli kararıyla başvuruya konu davanın
kanunda belirtilen temyiz sınırının altında kaldığı gerekçesiyle temyiz
talebinin incelenmeksizin reddine karar vermiştir.
12. Nihai karar başvurucuya 22/6/2018 tarihinde tebliğ
edilmiş, aynı tarihte başvurucu tarafından bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
13. 6/1/1982 tarihli 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 46. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Danıştay dava dairelerinin nihai
kararları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda sayılan davalar hakkında
verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda,
kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebilir:
a)...
b) Konusu yüz bin Türk lirasını aşan
vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalar.…”
14. 2577 sayılı Kanun'un ek 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunda öngörülen parasal
sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan
parasal sınırların, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298
inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan
edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde
belirlenen sınırların bin Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate
alınmaz."
15. 2577 sayılı Kanun'un 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı
Kanun'un 27. maddesiyle
eklenen geçici 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunla idari yargıda kanun
yollarına ilişkin getirilen hükümler, 2576 sayılı Kanunun, bu Kanunla değişik 3
üncü maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve
başlayacakları tarihten sonra verilen kararlar hakkında uygulanır. ..."
16. 11/11/2016 tarihli ve 29885 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 474 sıra No.lu
Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nin ilgili kısmı
şöyledir:
"...yeniden değerleme oranı 2016
yılı için % 3,83 (ondört virgül kırkyedi) olarak tespit edilmiştir."
17. 11/11/2017 tarihli ve 30237 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 484 sıra No.lu
Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nin ilgili kısmı
şöyledir:
"...yeniden değerleme oranı 2017
yılı için % 14,47 (ondört virgül kırkyedi) olarak tespit edilmiştir."
18. 7/11/2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Bölge Adliye Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemelerinin Tüm Yurtta
Göreve Başlayacakları Tarihe İlişkin Karar'da göreve başlama tarihinin
20/7/2016 olduğu belirtilmiştir.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 20/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, dava konusu tutarın temyiz yoluna
başvurabilmek için gerekli parasal sınırın üstünde olmasına rağmen parasal
sınırın altında kaldığı gerekçesiyle temyiz isteminin incelenmeksizin
reddedildiğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı ve Hakkın Kapsamı
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme)
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım
Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156,
20/4/2017, § 34).
24. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791,
7/11/2013, § 52).
25. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına
yönelik uyuşmazlığın çözümlenmek üzere bir yargı makamı önüne taşınması kanun
yoluna başvurma olarak nitelendirilmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer
temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların
korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Adil yargılanma hakkı bir
mahkeme kararına karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence altına
almamakla birlikte gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse medeni hak
ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi kanun
yollarına başvurma imkânı tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil
yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin sağlanması gerekir (Hasan İşten,
B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 37).
26. Başvurucunun açtığı davada uyuşmazlık konusu miktar
yönünden temyiz talebinin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale
teşkil ettiği açıktır.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
27. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
28. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın
Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının
incelenmesi gerekir.
29. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin
ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî
müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin
en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,
6/2/2014, § 60).
30. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî
manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun
adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere
müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan
düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına
bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün
bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
31. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının
da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik
taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun
sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve
diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı
olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir
kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK],
B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme
yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin
yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık
keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun
amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun
hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıkları ve uyguladıklarının tespiti
hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan
Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).
32. 2577 sayılı Kanun'un olay tarihinde de yürürlükte
olan 46. maddesinde, konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davalarının
temyize tabi olduğu düzenlenmiştir. Söz konusu Kanun'un ek 1. maddesinde
parasal sınırların her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye
Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında
artırılacağı belirtilmiştir. Bu durumda mevzuat hükümlerinin ve 474 ile 484
sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri dikkate alındığında temyiz
sınırının 2016 yılında verilen kararlar için 100.000 TL, 2017 yılında verilen
kararlar için 103.000 TL, 2018 yılında verilen kararlar için ise 117.000 TL
olduğu tespit edilmiştir. Buna göre kararın verildiği tarihe ilişkin olmak
üzere bu tutarları aşan uyuşmazlıklara karşı temyiz yolunun açık olduğu
anlaşılmaktadır.
33. Başvuru formuna ekli belgeler ve Ulusal Yargı Ağı
Bilişim Sistemi'nden (UYAP) yapılan inceleme neticesinde başvurucu Şirketin
vergi ceza ihbarnamelerinin iptali talebiyle açtığı dava konusu miktarın
144.069,22 TL olduğu anlaşılmaktadır. Bu tutarın 2577 sayılı Kanun'un 46.
maddesinde belirtilen temyiz sınırının (ek 1. maddesiyle 2017 ve 2018 yıllarına
ilişkin değerleme oranının uygulanması sonucunda tespit edilen değerlerin) altında
olmadığı açıktır. Bu durumda Danıştay Dokuzuncu Dairesinin temyiz başvurusunu
incelemeksizin reddetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna
ulaşılmaktadır.
34. Yukarıda açıklanan gerekçelerle başvurucunun
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı
kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucu, ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
38. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
39. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
40. İncelenen başvuruda başvurucunun temyiz talebinin
uyuşmazlık konusunun miktarı yönünden reddine karar verilmesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla
ihlalin Danıştay kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
41. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Danıştay Dokuzuncu Dairesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekmektedir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Danıştay Dokuzuncu Dairesine (E.2018/2199, K.2018/2777) iletilmek üzere İzmir
3. Vergi Mahkemesine (E.2016/1786, K.2017/700) GÖNDERİLMESİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 20/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.