logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Gürü Ayaz ve Saadet Ayaz [2.B.], B. No: 2018/23014, 2/11/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET GÜRÜ AYAZ VE SAADET AYAZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/23014)

 

Karar Tarihi: 2/11/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Melek ŞAHAN

Başvurucular

:

1. Mehmet Gürü AYAZ

 

 

2. Saadet AYAZ

Vekilleri

:

Av. Hüseyin TÜL

 

 

Av. İlyas TARIM

 

 

Av. Nevroz UYSAL ASLAN

 

 

Av. Ramazan DEMİR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, Şırnak ili Cizre ilçesinde sokağa çıkma yasakları sırasında güvenlik güçleri tarafından terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlarda meydana gelen ölüm ve takip eden süreç nedeniyle yaşam hakkının, sokağa çıkma yasağı uygulaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, cenazenin günlerce bulunamaması, aile üyelerinin katılımıyla, dinî inançlara uygun bir törenle defnedilememesi nedeniyle kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve din ve vicdan hürriyetinin, avukatının tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. PKK terör örgütü 12/8/2015 tarihinden itibaren Cizre ilçesinin de dâhil olduğu bazı merkezlerde öz yönetim ilan etmiştir. Öz yönetim ilan ettiği bölgelerde patlayıcıyla tuzaklanmış hendekler kazmak ve barikatlar kurmak suretiyle yalıtılmış bölgeler oluşturmaya çalışan PKK terör örgütü, kamuoyunda hendek olayları olarak adlandırılan ve aylarca devam eden bu süreçte roketatarlar, keskin nişancı tüfekleri, patlayıcılar ve otomatik saldırı tüfekleri kullanarak terör saldırıları düzenlemiştir. Okullar, hastaneler, barajlar, adliye binaları, ambulanslar gibi temel kamu hizmetlerini sağlayan eşya ve binaların yanında sivilleri de hedef alan bu terör saldırılarında 335 sivil hayatını kaybederken 2.106 kişi yaralanmıştır. Terör saldırılarında 859 güvenlik görevlisi ve Derik kaymakamı şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Bu terör eylemlerinin engellenmesi, halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla sözde öz yönetim ilan edilen bazı bölgelerde mülki idare amirliklerince sokağa çıkma yasakları uygulanarak terörle mücadele operasyonları başlatılmıştır (hendek olayları, öz yönetim ilanları, PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi ve sokağa çıkma yasakları hakkında arka plan bilgisi ile ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022, §§ 16-28, 67, 346-348).

3. Yukarıda özetlenen, operasyonların gerçekleştirilip sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı dönemde başvurucu Mehmet Gürü tarafından 6/2/2016 tarihinde saat 15:47'de 112 ve 155 numaralar aranarak bodrum katında bulunan yaralılar arasında kardeşi H.A.nın da olduğu bildirilmiştir. H.A. 9/2/2016 tarihinde avukatları aracılığıyla Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve bodrum katında yaralı halde bulunduğunu, kendisi/yakını tarafından 112 ve 155 aranmasına rağmen bulunduğu bölgeye ambulans gönderilmediğini, hastaneye sevk edilmediğini ve olduğu binaya yönelik saldırıların devam ettiğini belirterek geçici tedbir talepli başvuru yapmıştır. Anayasa Mahkemesi, 12/2/2016 tarihli 2016/2602 numaralı kararıyla geçici tedbir talebini reddetmiştir. Tedbir talebinin üzerine başvurucular tarafından 12/2/2016 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yapılmış ve tedbir talep edilmiştir. AİHM, 22/2/2016 tarihinde tedbir talebini reddetmiş ve başvuruya öncelik verilmesine karar vermiştir. AİHM başvuruculara ait başvuruyu 63130/15 numaralı başvuruyla birleştirmiş ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2., 3., 8. ve 34. maddeleri yönünden iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle 4/4/2019 tarihinde kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

4. 11/2/2016 tarihinde, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının kararına istinaden Cizre ilçesi, Cudi mahallesi, Niran sokak, 7 numarada bulunan ve güvenlik güçleri tarafından C-3185 olarak belirtilen binada kimliği belirsiz bir erkek cesedi bulunmuştur. Arama ve olay yeri inceleme işlemleri sırasında Cumhuriyet Savcısının telefon ile talimatları alınmış, gerçekleştirilen işlemler kamera ve fotoğraf makinesiyle kayıt altına alınmıştır. Bulunan ceset cenaze aracıyla Cizre Devlet Hastanesine nakledilmiştir. 23/2/2016 tarihli DNA inceleme raporuna göre bulunan cesedin başvurucuların yakını H.A.ya ait olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca başvurucu Mehmet Gürü 18/2/2016 tarihinde bilgi sahibi olarak ifade vermiş ve daha sonra 25/2/2016 tarihinde de cesedin kardeşi H.A. olduğunu teşhis etmiştir.

5. 11/2/2016 tarihli olay yeri inceleme tutanağının incelenmesi neticesinde arama yapılan binanın kısmen yıkık çatısı çökmüş tek katlı olduğu, bodrum katta sağ kolu kısmi sarılıcesedin bulunduğu, ulaşılan cesedin üzerinden iki adet fişek, iki adet telefon, dört adet telefon bataryası, bir adet muşta ele geçirildiği, olay yerinin yakın çevresinde çatışmaların/patlamaların devam etmesinin can güvenliği tehlikesi oluşturması nedeniyle hızlı bir inceleme yapıldığının belirtildiği anlaşılmıştır. Söz konusu deliller, el koyma kararı verilerek muhafaza altına alınmıştır.

6. Cesedin bulunduğu gün ölü muayenesinin yapıldığı, üzerindeki kıyafetin cebinden küçük bir Abdullah Öcalan resimli rozet çıktığının, sol üst kol, sırt, bel ve göğsün bir kısmı olmak üzere bazı bölgelerde yanıklar bulunduğunun ve muhtemel ölüm sebebinin ateşli silah yaralanması olduğunun belirtildiği, cesedin klasik otopsi yapılarak kesin ölüm sebebinin tespit edilmesi için Şanlıurfa Adlî Tıp Şube Müdürlüğüne gönderildiği ve svap örneklerinin alındığı anlaşılmaktadır.

7. 13/2/2016 tarihli otopsi tutanağında kişinin ölümünün bomba ve benzeri mühimmat patlamasına bağlı (şarapnel parçası/yabancı cisim) isabetiyle husulü mümkün klavikula kırığı ile birlikte iç organ yaralanması ve yanık sonucu meydana geldiği, ölüm zamanının otopsi başlangıç saatinden 36-96 saatlik bir zaman dilimi öncesi olduğu, cesetten otopsi işlemi esnasında ateşli silah mermi çekirdeği veya ateşli silah ürünü (şarapnel parçası/yabancı cisim) elde edilmediği belirtilmiştir.

8. Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından hazırlanan 30/3/2016 tarihli raporda H.A.nın vücudundan alınan tüm svap örneklerinde ve kıyafetlerde atış artıklarında bulunan Antimon (Sb) elementi tespit edildiği belirtilmiştir.

9. Güvenlik güçleri tarafından -çatışmaların da devam ettiği bölgede- yapılan araştırma sonucu olay yerini gören ve kayıt yapan kamuya ya da özel şahıslara ait kamera ve/veya tanık ve/veya telsiz kaydı tespit edilemediği görülmektedir. Güvenlik birimleri tarafından gerçekleştirilen internet taramasında, PKK/KCK terör örgütünün sözde gençlik yapılanması YPS'ye ait internet sitesinde yayınlanan haberde H.A.nın YPS savaşçılarından olduğunun belirtildiği tespit edilmiştir. Bunun dışında 25/5/2017 tarihli tutanakta H.A.nın terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin herhangi bir teşhis veya tanıklık işleminin olmadığı belirtilmiştir.

10. Soruşturma sonunda 22/5/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararda H.A.nın maktul suça sürüklenen çocuk sıfatıyla yer aldığı, sokağa çıkma yasağının olduğu dönemde dışarı çıkmak suretiyle ağır kusuru olması, cesedinin PKK/KCK terör örgütü üyesi olduğu belirlenen ve haklarında ayrı ayrı soruşturma yürütülen ve aynı adreste ele geçirilen 20 cesedin bulunduğu yerden çıkmış olması, PKK/KCK terör örgütü üyesi olan kişilerin güvenlik güçleri ile girdikleri çatışma neticesinde oluşan ölüm şekli ile maktulün ölüm şeklinin benzer nitelikte olması, ayrıca kriminal rapora göre alınan svapların tamamında atış artıklarında bulunan Antimon elementinin tespit edilmesine dayanılarak PKK/KCK terör örgütü ile bağlantısı tespit edilemediği ancak bu örgütün sözde özerklik öz yönetim faaliyetleri kapsamında silahlı faaliyet gösterdiği, operasyonda diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı, güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada etkisiz hale getirildiği değerlendirilerek kovuşturmaya yer olmadığına hükmedilmiştir. Kararda güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen operasyon esnasında öldürüldüğü değerlendirilen H.A.nın ölümünde güvenlik güçlerinin yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda almış oldukları operasyon emrini yerine getirmek için örgüt mensuplarının silahlı ve bombalı eylemlerde bulundukları mahallelerde bulunuyor olmaları sebebiyle yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları sonucuna ulaşılmıştır.

11. Söz konusu karara yönelik itiraz Şırnak Sulh Ceza Hakimliği tarafından 24/7/2018 tarihinde reddedilmiştir. Ret gerekçesinde, operasyonların arka planına ve güç kullanımına ilişkin mevzuata dair kapsamlı bir açıklama yapıldıktan sonra H.A. hakkında yukarıdaki kararda yer verilen deliller ile birlikte hem PKK terör örgütü iltisakı bulunan internet sitelerinde sahiplenilmesine hem de cesedin bulunduğu ikamette ele geçirilen fişeklerin 6136 sayılı kanun kapsamında yasak niteliğini haiz fişeklerden olduğuna ilişkin rapora dayanıldığı belirtilmiştir. Kararda başvurucuların etkin soruşturma yapılmadığına dair itirazı incelenmiş ve resmi bir soruşturmanın başlatıldığı, soruşturmanın suça karışmış olma ihtimali olan kişilerden bağımsız olarak yürütüldüğü, haber alır almaz ivedilikle harekete geçildiği, otopsi, olay yeri inceleme, ifade alma ve diğer soruşturma işlemlerinin yapıldığı, bunlara bağlı olarak, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nın 160 ve devamı maddelerindeki görev ve yetkilerin kullanıldığı, delilerin toplandığı, müştekinin soruşturmaya dahil edilmesi suretiyle etkili başvuru hakkının gereklerine uygun davranıldığı, soruşturmanın makul sürede yapıldığı ve etkin soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edilmediği sonucuna ulaşıldığı tespit edilmiştir.

12. Başvurucular, nihai kararı 20/6/2018 tarihinde öğrenmelerinin ardından 18/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

14. Aralarında kişi yönünden irtibat bulunduğundan 2023/19247 sayılı dosyanın 2018/23014 sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

15. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

16. Başvurucular, yakınlarının hukuka aykırı şekilde ilan edilen sokağa çıkma yasakları kapsamında başlatılan operasyonlar sırasında onlarca kişi ile birlikte kaldıkları bodrum katında güvenlik güçleri tarafından ağır yaralandığını, daha sonra ısrarlı yardım ve ambulans taleplerinin cevapsız bırakılması neticesinde hayatını kaybettiğini iddia etmişlerdir. Başvurucular, yakınlarının terör örgütü üyesi olmadığı halde öldürülüp çatışmaya girdiğinin, uygulanan öldürücü şiddetin mutlak zorunlu ve orantılı olduğunun kanıtlanamadığını ve ölümden sonraki süreçte gerekçesiz kararlar verildiğini iddia etmişlerdir. Başvurucular, olay yeri incelemesinin Cumhuriyet savcısı/muhtar/hazirun bulunmadan yapıldığını, otopsiye avukatların girmesine izin verilmediğini, soruşturmanın yakınları aleyhine yürütüldüğünü, soruşturmanın çelişkiler, eksiklikler içerip tarafsız yürütülmediğini, savcılığın hiçbir hususta resen araştırma yapmadığını, yakınlarının ölümüne ilişkin delillerin korunup toplanmadığını, faillerin cezasız bırakıldığını ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca, yakınlarının cenazesinin günlerce bulunamadığından, aile üyelerinin katılımıyla, dinî inançlara uygun bir törenle defnedilemediğinden ve avukatının tutuklanmasından yakınmışlardır. Başvurucular tüm bu nedenlerle yaşam hakkının, adil yargılanma hakkının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve din ve vicdan hürriyetinin ve bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

17. Adalet Bakanlığı görüşünde adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığı, Anayasa Mahkemesince daha önce verilen kararların değerlendirmede gözönünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamışlardır.

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Somut başvurunun yaşam hakkı bağlamında incelenmesinden önce bazı hususlara açıklık getirilmesi elzemdir. Öncelikle inceleme kapsamının bireysel başvurunun niteliği gereği başvuruya konu olaylarla sınırlı olduğu belirtilmedir. Yapılan tespit ve değerlendirmeler başvuru konusu olayı çevreleyen koşullara ilişkin ve bunlarla sınırlıdır, “öz yönetim” ilanlarını takip eden süreçte ülkemizin bir bölümünde yaşanan terör olaylarına karşı düzenlenen güvenlik operasyonlarının ve alınan diğer tedbirlerin genel bir değerlendirilmesi olarak anlaşılamaz. Başvuru formunda dile getirilen tüm iddialarla ilgili bir değerlendirmede bulunmak Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Buna karşılık yoğun terör hadiselerinin ve buna bağlı can kayıplarının yaşandığı, bunları sona erdirmek üzere güvenlik operasyonlarının düzenlendiği, son derece tehlikeli ve öngörülemez ortamda meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin somut başvuru değerlendirilirken olayların arka planında yaşananların gözardı edilmesi de düşünülemez.

19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvuruda yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

1. Negatif (Öldürmeme) Yükümlülüğün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

20. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü bulunmaktadır . Anayasa'nın 17. maddesinin son fıkrasında belirtilen, yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olacağı hallerde dahi son çare olarak öldürücü kuvvet kullanılması gerekir. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin gereklilik ve ölçülülük bakamından değerlendirmesi yapılırken eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamalarının dikkate alınması gerekmektedir. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiğinin, nasıl bir seyir izlediğinin ve yaşamını kaybeden kişinin daha önceki eylemleri ile kendisinin yaratacağı tehlikenin niteliğinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının; olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması, resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi gerekir. Soruşturma süreci kamu denetimine açık olmalı ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılımları sağlanmalıdır. Makul bir özen ve süratle yürütülmesi gereken soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması ve bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (detaylı aktarım için bkz. Cem Sarısülük ve diğerleri [GK], B. No: 2015/16451, 15/12/2021; Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016; Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018). Güvenlik güçlerinin fiziksel zor ve silah kullanımına ilişkin mevzuat için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri , §§ 208, 214, 216-218, 221.

21. Yaşam hakkının maddi boyutunun, devletin negatif (öldürmeme) yükümlülüğünün ihlal edildiğine yönelik iddialar incelenirken öncelikle belirlenmesi gereken husus, ölümün devlet görevlilerinin güç kullanımı sonucu meydana gelip gelmediğidir. Başvurucular, yakınlarının güvenlik güçlerince öldürüldüğünü iddia etmiştir. Ölüm olayıyla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda verilen kararda da H.A.nın ölümünün kamu gücünün kullanımına bağlı olarak ve gerçekleştirilen operasyonlarda gerçekleştiği kabul edilmiştir. Somut başvuruda, başvurucuların yakının güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonda öldürüldüğü yönündeki kabul ve tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

22. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, terör olayları nedeniyle 2015 ve 2016 yıllarında güneydoğu bölgesinde güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı operasyonlarda meydana gelen ölümler için birden çok başvurunun birleştirilmesi suretiyle yaşam hakkı yönünden yaptığı detaylı değerlendirmede olayın koşullarını, konuya ilişkin yaklaşımını, ilkeleri ve ölçütleri belirlemiştir. Somut başvurudaki ihlal iddiasına konu tekil ölüm olayı ve akabinde olaya özgü yapılan soruşturmanın öznel şartları dışında genel operasyon -güç kullanımı- koşullarına yaklaşım bağlamında Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirlemelerden ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

23. Devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmasıdır. Güvenlik kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen mevzuatın; hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanılacağını belirleyen, gücün kötüye kullanımını, keyfîliği önlemeye ve yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiği ve dolayısıyla kanunilik şartını sağladığı değerlendirilmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 339).

24. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ve/veya kararın itirazen incelenmesinde güvenlik güçlerinin güç kullanımının terörle mücadele çerçevesinde yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri sırada kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğuyla gerçekleştiği kabul edilmiştir. Söz konusu kabul H.A.nın cesedinden alınan tüm svaplarda ve kıyafetlerde atış artıklarında bulunan Antimon (Sb) elementi tespit edilmesine, cesedin bulunduğu ikamette terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen başkaca cesetler bulunmasına, burada ele geçirilen fişeklerin 6136 sayılı Kanun kapsamında yasak niteliğini haiz fişeklerden olduğuna, YPS tarafından savaşçı örgüt üyesi olarak sahiplenilmesine ve yukarıda özetlenen soruşturma sürecinde elde edilen delillere dayanmaktadır. Söz konusu deliller H.A.nın, terör eylemlerini engellemek için yapılan operasyonlarda güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada, güvenlik güçlerinin, emrin yerine getirilmesi sırasında kendilerine, diğer güvenlik gücü mensuplarına ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilip gerçekleşen ve tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme bir başka ifade ile meşru müdafaa koşulları altında öldürüldüğünün kabulü için yeterli niteliği haiz verilerdir. Ayrıca başvurucular tarafından bu verilerin aksine, bu delilleri yanlışlayacak veya tespitlerin yanlış olduğu yönünde emare teşkil edecek soyut beyan dışında herhangi bir bilgi/belge sunulmamıştır.

25. Diğer taraftan söz konusu operasyonların gerçekleşme sebebi olan yaygın terör olaylarının Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirleme (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 342) doğrultusunda ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiği dikkate alındığında H.A.nın ölümüyle sonuçlanan güç kullanımının Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

26. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırılık taşımamasıdır. Bir başka ifadeyle, devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, terör eylemlerinin sona erdirilmesi için yapılan operasyonlar kapsamında yaşam hakkına yönelik gerçekleşen müdahalelerin, silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen kesintisiz ve öngörülemez nitelikteki ölümcül terör saldırılarına karşı silahlı ayaklanmayı bastırmak ve güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için yapılan zorunlu ve orantılı bir müdahale olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 343-368). Bu noktada başvurucuların yakını H.A.nın da soruşturma dosyasında mevcut ve aksine herhangi bir veri, delil ya da emare sunulmamış deliller uyarınca Gazal Kolanç ve diğerleri kararında belirtilip detaylandırılan operasyonlar kapsamında güvenlik kuvvetleriyle yaşadığı silahlı çatışma esnasında güç kullanımına bağlı olarak hayatını kaybetmiş olduğunun kabulünün gerektiğini; dolayısıyla operasyonlar için anılan kararda yapılan nitelemenin bu başvuru için de geçerli olduğunu yeniden hatırlatmak gerekmektedir. Sonuç olarak cesedi terör örgütü mensuplarınca kullanılan binada bulunan, aynı binadan terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen başkaca cesetler çıkartılan, YPS tarafından savaşçı örgüt üyesi olarak sahiplenilen, el içi ve el dışı svaplarıyla kıyafet svaplarında atış artığı tespit edilen H.A.nın meşru müdafaa ve silahlı ayaklanmanın bastırılması kapsamında zorunlu ve orantılı güç kullanımı sonucu hayatını kaybettiği ve yaşam hakkının negatif (öldürmeme) yükümlülüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

27. Açıklanan gerekçelerle başvuruda yaşam hakkının negatif (öldürmeme) yükümlülüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

2. Etkili Soruşturma Yükümlülüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

28. Yaşam hakkının negatif (öldürmeme) yükümlülüğüne ilişkin olarak yapılan incelemenin ardından hakkın pozitif yükümlülüğü (etkili soruşturma yükümlülüğü) çerçevesinde bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

29. Somut sürece bakıldığında H.A.nın cesedinin bulunmasını takiben Başsavcılık tarafından derhal soruşturma başlatıldığı, olay yeri incelemesinin yapıldığı, delillerin toplanıp muhafaza altına alındığı, güvenlik birimleri ile gerekli yazışmaların yapıldığı, ölü muayene ve otopsi işlemlerinin vakit kaybetmeden gerçekleştirildiği görülmektedir. Ayrıca, olay mahallinde görüntü kaydeden kamu ya da özel şahsa ait kameranın ve görgü tanığının bulunmadığı yönünde tespit yapıldığı, ayrıca H.A.nın abisi olarak başvurucu Mehmet Gürü'nün ifadesine başvurulduğu anlaşılmaktadır.

30. Sokağa çıkma yasağı ve devam eden silahlı çatışmalar nedeniyle olay yerine erişimin sınırlı olduğu bir ortamda kamu gücü eliyle yeterli bir soruşturma yürütülerek ölümün meydana geldiği koşulların tam olarak ortaya konulması özellikle önemlidir. Öte yandan olayı çevreleyen zorlu koşullar soruşturma makamları ve delil toplamakla görevli kamu görevlileri için de geçerlidir. Öyle ki söz konusu çatışma ve operasyon döneminde verilen arama kararını yerine getirmek ve delil toplamak için olay yerine giden emniyet görevlilerine ve onların güvenliğini sağlamak için tertibat alan Jandarma ve Polis Özel Harekât mensuplarına terör örgütü üyelerince bombalı ve silahlı saldırıda bulunulduğu, bazı uzman görevlilerinin yaralandığı, bu görevliler arama kararı gereğini yerine getiremeden olay yerinden ayrılmak zorunda kaldıkları, Cizre Adliyesi binasının iki ayrı tarihte roketatarlar ve uzun namlulu silahlar kullanılarak gerçekleştirilen terör saldırılarının hedefi olması nedeniyle görevlilerin adliye binası dışında çalıştığı tespit edilmiştir. Bu derece öngörülemez ve şiddetli terör saldırılarının olduğu, devlet güçlerinin kontrollerinin sınırlı bulunduğu bir ortamda etkili soruşturma yapma yükümlülüğü kapsamında olay yerinden delil toplanmasına ilişkin ilkelerin katı biçimde uygulanmasının mümkün olmadığı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesi, soruşturmanın bağımsız kişilerce yürütülmesi kriterinin hiçbir şekilde Cumhuriyet savcılarının ağır silahlarla çatışmaların devam ettiği bir bölgeye bizzat giderek delilleri tespit etmeleri gerektiği şeklinde yorumlanamayacağı kanaatindedir. (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 373, 377).

31. Esasen ceza soruşturmalarında delil toplama işlemleri jandarma veya polis teşkilatları içindeki adli kolluk birimlerince yerine getirilmek zorunda olduğundan jandarma ve polisin ortak gerçekleştirdiği güvenlik operasyonları sonucu gerçekleşen ölüm olaylarında adli işlemlerle ilgili kim görevlendirilirse görevlendirilsin bu iki teşkilatla bir şekilde kurumsal bir bağı bulunacaktır. Somut başvuruya konu soruşturmalarda arama kararlarının terörle mücadele operasyonlarına katılmayan adli kolluk birimlerince talep edildiği ve karar gereğinin uzman olay yeri inceleme görevlilerince yerine getirildiği anlaşılmıştır. Olay yeri inceleme ve delil toplama işlemlerinin çatışmalara fiilen katılan Jandarma ve Polis Özel Harekât birimlerinden ayrı bir yapı içindeki bu uzman birimlerce yerine getirilmesi somut olayın koşullarında soruşturmanın bağımsızlığının sağlanması bakımından önemli bir tedbir olarak değerlendirilmiştir. Buna ek olarak adli kolluk görevlileri, daha sonra tutanağa bağladıkları tüm işlemleri video ve fotoğraflarla kaydederek soruşturmayı yürütmekle görevli Cumhuriyet savcılarının incelemesine imkân sağlamıştır. Soruşturmalar için kritik önemdeki ölü muayene ve otopsi işlemleri ise Cumhuriyet savcılarının bizzat katılımıyla yapılmıştır. Dolayısıyla somut olayda etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü kapsamında soruşturmanın bağımsızlığının zedelenmemesi için imkânlar dâhilindeki tüm tedbirlerin alındığı kanaatine ulaşılmıştır.

32. Süreçte kamu görevlilerinin şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınmadığı görülmekte ise de, soruşturmanın amacı, somut olayın ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmak ve böylece kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında meşru olup olmadığını belirlemektir. Dolayısıyla ifade alma işlemi her soruşturmada yerine getirilmesi gereken otomatik bir zorunluluk olarak kabul edilemez. Süreçte toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmış ve kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle somut olayda çatışmalara katılan görevlilerin ifadelerinin alınmaması etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı bir delil toplama işlemi olarak değerlendirilmemiştir. Bunun da ötesinde devamlılık arz eden ve öngörülemez nitelikteki silahlı çatışmalara katılan operasyonel birliklerin çatışmaların seyrine göre sürekli değişmesi nedeniyle farklı zamanlarda gerçekleşmiş olması son derece muhtemel ölümlerin hangi birim görevlilerince kullanılan güç sonucu meydana geldiğini belirlemek de neredeyse imkânsızdır (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 381).

33. H.A.nın ölümüne ilişkin olarak olay yerinde araştırma yapılarak tutanağa bağlandığı, otopsi işleminin gecikmeksizin gerçekleştirildiği, olay yerinde bulunan delillerin muhafaza altına alındığı, gereken laboratuvar incelemelerinin elde edilen veriler ölçüsünde yapıldığı, başvurucuların soruşturmaya etkin katılımının sağlandığı, başvurucu Mehmet Gürü'nün ifadesine başvurulup muhtemel tanıkların araştırıldığı anlaşılmaktadır. Başsavcılık olaya ait görüntü kayıtlarına ulaşmak için girişimde bulunmuş ise de olay yerini kaydeden kamera tespit edilememiştir. Süreç bütün olarak yaklaşık iki yıl dört ay gibi bir zaman almıştır.

34. Soruşturmanın etkinliğine ilişkin asgari ölçütleri karşılayan incelemenin nitelik ve derecesinin olayın koşullarına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında detaylı analize konu -döneme hakim olan- koşullar altında dahi olayın aydınlatılabilmesi için imkânlar dâhilinde tüm delillerin toplanması, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Yukarıda aktarılan safahatı içeren soruşturma sürecinde ölüm olayını çevreleyen koşulların tespitine imkân sağlayan gerekli ve yeterli bilgilerin olabildiğince bir bütün olarak elde edildiği, kriminal/laboratuvar incelemelerinin yapıldığı, tanık beyanlarının alındığı, kimlik teşhisinin yapıldığı ve sürecin makul olduğu değerlendirilebilecek iki yıl dört ay gibi bir sürede tüketildiği açıkça izlenmektedir. Somut olayı çevreleyen son derece zor ve ağır koşullar nazara alındığında ölüm olayı ile ilgili delil toplama işlemlerinin özensiz yürütüldüğü yorumunu getirmek mümkün görünmemektedir.

35. Sonuç itibarıyla, soruşturma makamlarının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun başka bir ifade ile yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir hususun bulunmadığı, dolayısıyla yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne yönelik bir ihlal bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

36. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

37. Gazal Kolanç ve diğerleri kararı ile Mehmet İnan (B. No: 2016/228, 20/12/2022) kararı doğrultusunda, kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle; bireysel başvuru hakkının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve tıbbi yardım sağlanamaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

C. 1. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının negatif (öldürmeme) yükümlülüğünün ve yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

D. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının negatif (öldürmeme) yükümlülüğünün ve yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 2/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Mehmet Gürü Ayaz ve Saadet Ayaz [2.B.], B. No: 2018/23014, 2/11/2023, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET GÜRÜ AYAZ VE SAADET AYAZ
Başvuru No 2018/23014
Başvuru Tarihi 18/7/2018
Karar Tarihi 2/11/2023
Birleşen Başvurular 2023/19247

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, Şırnak ili Cizre ilçesinde sokağa çıkma yasakları sırasında güvenlik güçleri tarafından terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlarda meydana gelen ölüm ve takip eden süreç nedeniyle yaşam hakkının, sokağa çıkma yasağı uygulaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, cenazenin günlerce bulunamaması, aile üyelerinin katılımıyla, dinî inançlara uygun bir törenle defnedilememesi nedeniyle kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve din ve vicdan hürriyetinin, avukatının tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması İhlal Olmadığı
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Cenaze-Defin Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Din ve vicdan özgürlüğü Din özgürlüğü Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Yaşam hakkı Tıbbi ihmal veya sağlık hizmetlerine erişememe sonucu ölüm Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi