TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET KÖZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/23430)
|
|
Karar Tarihi: 27/1/2021
|
R.G. Tarih ve Sayı: 2/4/2021 - 31442
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet KÖZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Nurgül DAŞTAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, esasa etkili bir iddianın karşılanmaması
nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 27/7/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1985 doğumlu olup olayların geçtiği tarihte
İstanbul'da ikamet etmektedir.
9. Başvurucu 5/4/2018 tarihinde kullanmakta olduğu
otomobil ile seyir hâlindeyken trafik ekiplerince alkol kontrolü amacıyla
durdurulmuştur. Kontrolde 2,49 promil alkollü hâldeyken araç kullandığının
tespit edilmesi üzerine başvurucunun sürücü belgesi geçici olarak geri alınmış,
başvurucuya 1.002 TL idari para cezası uygulanmış ve trafik güvenliğini
tehlikeye sokma suçundan düzenlenen evrak Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığına
(Başsavcılık) gönderilmiştir.
10. Başvurucunun alkolmetre ile ölçülen değere itiraz
etmesi üzerine Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi Laboratuvarında yapılan tahlil
neticesinde kanında alkol saptanmamıştır.
11. Başvurucu 6/4/2018 tarihinde Karşıyaka 2. Sulh Ceza
Hâkimliğine (Hâkimlik) hakkında tesis edilen idari para cezasına ve sürücü
belgesinin geri alınmasına ilişkin kararlara karşı başvuruda bulunmuştur.
Başvurucu, dilekçesine hastanede yapılan alkol tahlili neticesini de
eklemiştir.
12. Bu arada Başsavcılıkça 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 179. maddesi kapsamında başlatılan soruşturmada
kanında alkol tespit edilmediği gerekçesiyle başvurucu hakkında kovuşturma
yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
13. Hâkimlik 6/6/2018 tarihli kararıyla anılan başvurunun
reddine karar vermiştir. Gerekçede; trafik kazaları hariç teknik cihazla
yapılan ölçüme itiraz etmenin mümkün olmadığı, ölçü aletinin sağlam ve çalışır
vaziyette olduğu ve uygulanan cezada usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı
ifade edilmiştir. Ret kararında ayrıca idari para cezasının miktarı itibarıyla
kesin nitelikte olduğu vurgulanmış, sürücü belgesinin geri alınması kararı
yönünden Karşıyaka 1. Sulh Ceza Hâkimliğine itiraz yolunun açık bulunduğu
belirtilmiştir. Bu karar başvurucuya 12/6/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu anılan kararın sürücü belgesinin geçici
olarak geri alınmasıyla ilgili kısmına yönelik olarak 19/6/2018 tarihinde
Karşıyaka 1. Sulh Ceza Hâkimliğine itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde
başvurucu, Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi Laboratuvarında yapılan tahlil
neticesinden ve aynı olay sebebiyle hakkında verilen kovuşturmaya yer
olmadığına dair karardan bahsetmiştir.
15. Karşıyaka 1. Sulh Ceza Hâkimliği 20/6/2018 tarihinde
itirazı reddetmiştir. Ret gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"Dosya
incelendiğinde; İtiraz eden vekilinin 19/06/2018 havale tarihli dilekçesi ile
Karşıyaka 2.Sulh Ceza Hakimliğinin 06/06/2018 tarih 2018/888 D.İş sayılı İdari
Para Cezasına itirazın reddi kararına yapmış olduğu itirazların dosyadaki
delillere göre yerinde olmadığı, Karşıyaka 2. Sulh Ceza Hakimliğinin kararının
ve göstermiş olduğu red gerekçelerin yerinde ve hukuka uygun olduğu
anlaşıldığından itirazın reddine yönelik karar vermek gerekmiştir."
16. Nihai karar 28/6/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir. 27/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
17. 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik
Kanunu’nun "Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında
araç sürme yasağı" kenar başlıklı 48. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış
olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri
yasaktır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin
kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla,
kollukça teknik cihazlar kullanılır.
...
Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin
üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili
bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü
belgesi altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü
olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır.
Alkollü olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son
ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci
defasında 877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl
süreyle, üç veya üçten fazlasında ise, 1.407 Türk Lirası idari para cezası
verilir ve sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır. Sürücü
belgelerinin herhangi bir nedenle geçici olarak geri alınmış olması hâlinde
belirtilen süreler, geçici alma süresinin bitiminde başlar.
Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin
üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza
Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
...
Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle
son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü
belgeleri ikinci defa geri alınan sürücüler Sağlık Bakanlığınca, usul ve
esasları İçişleri, Millî Eğitim ve Sağlık bakanlıklarınca çıkarılacak
yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya
üçten fazla geri alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve
psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulurlar.
...."
18. 18/7/1997 tarihli ve 23053 mükerrer sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin "Alkol,
uyuşturucu veya uyarıcı maddeler etkisi altında araç sürme yasağı"
kenar başlıklı 97. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri
almış olan sürücüler ile kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üzerinde olan
hususi otomobil sürücülerinin ve kanlarındaki alkol miktarı 0.20 promilin
üstünde olan diğer araç sürücülerinin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.
Trafik görevlilerince sürücüler her
zaman alkol kontrolüne tabi tutulabilirler. Uyuşturucu veya uyarıcı madde
kontrolü ise durumundan şüphe edilen sürücüler üzerinde yapılır.
Trafik görevlilerince sürücülerin alkol
oranlarının tespitinde aşağıdaki usul ve esaslar uygulanır:
a) Sürücülerin alkol oranlarının
tespitinde; tarih, saat ve ölçüm sonucu ile cihaza ait seri numarasını gösterir
çıktı verebilen ve kalibrasyon ayarı yapılmış teknik cihazlar kullanılır.
b) Yapılan ölçüm sonucunda yasal
sınırların üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüye 2918
sayılı Kanunun 48 inci maddesinin beşinci fıkrasında belirtilen miktarlarda
idari para cezası verilerek, son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye
doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri birinci defasında altı ay, ikinci
defasında iki yıl, üç veya üçten fazlasında ise her seferinde beşer yıl süreyle
geri alınır.
c) Teknik cihaz kullanılmasını kabul
etmeyen sürücüye 2918 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasında
belirtilen miktarda idari para cezası verilir ve sürücü belgesi iki yıl süreyle
geri alınır.
ç) Yasal sınırların üzerinde alkollü
olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler ile teknik cihaz kullanılmasını
kabul etmeyen ve bu nedenle hakkında işlem yapılan sürücüler araç kullanmaktan
men edilir.
d) Yapılan tespit sonucunda 1,00
promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen ve 2918 sayılı Kanunun 48 inci
maddesine göre işlem yapılan sürücüler, haklarında ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümlerine göre adli işlem
yapılmak üzere mahalli zabıtaya teslim edilir.
e) 1,00 promilin altında alkollü
olmasına rağmen, alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare
edemeyecek durumda olduğu tutanakla tespit edilen sürücü, hakkında ayrıca 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümlerine göre
adli işlem yapılmak üzere mahalli zabıtaya teslim edilir.
f) Teknik cihazla yapılan ölçüm sonucuna
itiraz edilmesi durumunda tekrar ölçüm yapılmaz, yapılan işlemlere itiraz
30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 27 nci maddesi kapsamında
ilgili mahkemelere yapılır.
..."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 27/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Sürücü
Belgesinin Geri Alınması Sürecine İlişkin Başvuru Yönünden
1. Gerekçeli
Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu; kanında alkol saptanmadığının hastanede
yapılan tahlil neticesinde ortaya çıktığını, aynı olayla ilgili olarak
Başsavcılık tarafından yapılan soruşturmada alkollü olmadığı gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, buna ilişkin karar ile
tahlil sonucunu dosyaya sunduğunu ancak kararın neticesini değiştirebilecek
nitelikteki bu hususların itirazın değerlendirildiği kararın gerekçesinde
tartışılmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
21. Anayasa'nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
i. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas
Yönünden
(1) Genel
İlkeler
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar
hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine
"...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin
gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli
karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok
kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının
kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, §
75).
24. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün
mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek
mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın
bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının
değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
25. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların
muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde
incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014,
§§ 31, 34).
26. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri
sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz (Yasemin Ekşi, B. No:
2013/5486, 4/12/2013, § 56). Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması
gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Yargılama sırasında açık
ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili
olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması
hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir
gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın
sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli
bir yanıt vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve
diğerleri, §§ 35, 39).
27. Bununla birlikte derece mahkemesinin aynı maddi veya
hukuki olguyla ilgili olarak başka bir yargısal karardan farklı bir sonuca
ulaşması hâlinde bunun dayanaklarını gerekçeli kararında göstermesi kendisinden
beklenir. Anayasa'da güvenceye bağlanan tüm temel hak ve özgürlüklerin
yorumunda gözetilmesi gereken temel bir ilke olarak düzenlenen hukuk devleti
ilkesi, yargı organlarının aynı maddi veya hukuki olgularla ilgili olarak
çelişkili kararlar vermekten mümkün olduğunca kaçınmasını gerekli kılar. Aynı
maddi veya hukuki vakıalarla ilgili olarak farklı kararlar verilmesi hukuk
devleti ilkesini zedeleyebileceği gibi kişilerin hukuka olan inancını da
zayıflatabilir. Bu nedenle bir maddi veya hukuki vakıa ile ilgili olarak
yargısal nitelikte bir kimse lehine karar verildiği ancak yargı merciinin aynı
olgu hakkında bu karardan farklı bir sonuca ulaştığı durumlarda bunun
gerekçesinin belirtilmesi gerekir. Yargı merciinin bu gibi durumlarda gerekçe
gösterme yükümlülüğü, kişilerin hukuka olan güvenlerinin sarsılmaması için
hayati öneme sahiptir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Mehmet Okyar,
B. No: 2017/38342, 13/2/2020, § 29).
28. Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı
yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya
aynı atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından
yeterlidir (Yasemin Ekşi, § 57). Öte yandan itiraz veya temyiz
incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya
esasa dair iddiaların itiraz veya temyiz mercilerince cevapsız bırakılmış
olması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (Caner Kandırmaz, B.
No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
29. Sürücü belgesinin geçici olarak geri alınmasına
yönelik başvurunun reddine karar verilmesi üzerine anılan Hâkimlik kararına
itiraz edilmiştir. Karşıyaka 1. Sulh Ceza Hâkimliği itirazı reddetmiştir. Somut
olayda itirazın reddi kararından önce Başsavcılık, kanında alkol tespit
edilmediği gerekçesiyle başvurucu hakkında kovuşturma yapılmasına yer
olmadığına dair karar vermiştir. Bu karar itiraz merciinin dikkatine
sunulmuştur. Diğer bir ifadeyle Başsavcılık başvurucunun alkol kullanmadığı
sonucuna ulaşmasına karşın itiraz mercii aksi yönde değerlendirmelerde bulunmuştur.
30. Başsavcılık kararı itiraz merciinin bilgisine
sunulmasına rağmen itirazın reddi kararını veren Karşıyaka 1. Sulh Ceza
Hakimliğinin neden aksi sonuca vardığını gerekçelendirmediği görülmektedir.
Yargılama sırasında başvurucuya isnat edilen alkollü şekilde araç kullanıp
kullanmadığı hususunun incelenmesi gerektiği açıktır. İtiraz mercii,
kararın sonucunu etkileyecek nitelikte olan ve sonradan dosyaya sunulan
başvurucunun alkollü araç kullanma eylemini işlemediğine dair söz konusu kararı
değerlendirmemiş ve başvurucunun bu yöndeki iddiaları hakkında ayrı ve açık bir
yanıt vermemiştir. Bu nedenlerle başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. Diğer İhlal İddiaları
32. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğine karar verildiğinden sürücü belgesinin geri alınması sürecine ilişkin
diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
B. İdari Para Cezasına İlişkin Başvuru Yönünden
33. Başvurucu, idari para cezası kararının iptaline
ilişkin başvurusunun Hâkimlik tarafından reddedilmesine yönelik olarak anayasal
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1)
numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği,
başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde yapılması gerekir.
35. Somut olayda, nihai kararın öğrenildiği 12/6/2018
tarihinden itibaren otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 27/7/2018 tarihinde
bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
37. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
38. Başvurucu, ihlalin tespiti ile manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
39. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
40. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale
neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
41. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda
Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile
İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine
ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
42. İncelenen başvuruda itiraz mercii kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararı değerlendirmeden karar verdiği için gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin kanun yolu
denetimi yapan Mahkemenin kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
43. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
ayrı ve açık yanıt verilmesini gerektiren konularda yeniden yargılama yapılmak
üzere Karşıyaka 2. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi
gerekmektedir.
44. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının incelenmesine GEREK BULUNMADIĞINA,
3. İdari para cezasına ilişkin ihlal iddialarının süre
aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması
amacıyla Karşıyaka 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (2018/888 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 27/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.