TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
TURGUT YOKUŞ BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2018/24266)
Karar Tarihi: 18/12/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Ali Erdem ŞAHİN
Başvurucu
Turgut YOKUŞ
Vekili
Av. İlkay BAHÇETEPE KARAKURT
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kamu görevlisinin katıldığı toplantıdan dolayı il dışına naklen atanması nedeniyle sendika hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte İstanbul'daki bir ilkokulda sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Başvurucu aynı zamanda Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM SEN) İstanbul 2 No.lu Şubenin başkanıdır.
3. Somut olay 2015 yılı Haziran ayından itibaren yoğun bir şekilde maruz kalınan terör eylemleriyle mücadele kapsamında bazı ilçelerde sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi etrafında şekillenmiştir (arka plan bilgisi için bkz. Dilek Kaya, B. No: 2018/14313, 17/7/2019, §§ 8-11). Anılan olaylar kapsamında Cizre ve Silopi'deki öğretmenlere hizmet içi eğitime alındıklarının bildirilmesi üzerine Sendika 21/12/2015 tarihinde eylem kararı almıştır. Anılan eylem kararı şöyledir:
"Cizre ve Silopi'deki öğretmenlere ilçe milli eğitim müdürülükleri tarafından gönderilenSMS ile hizmet içi eğitimde görevlendirildikleri ve bu eğitimi gidecekleri illerde alabilecekleri bildirilmiştir. Bunun ardından Cizre ve Silopi ilçelerinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Sokağa çıkma yasakları sırasında can güvenliği başta olmak üzere sağlık, beslenme, eğitim hakkı vb. Hak ihlalleri yaşanmakta; çatışmalardan kaynaklı sorunlar derinleşmektedir. Yaşanan bu olumsuzluklara dikkat çekmek çatışmalı ortamın son bulması, öğretmenlerin, öğrencilerin can güvenliğinin sağlanması, hayatın normalleştirilmesi talebiyle Cizre ve Silopi ilçelerinde durumu yerinde görmek ve orada kalan öğretmenlerle birlikte 'Hizmet İçi Eğitim" faaliyetinde bulunmak üzere he şubeden en az iki kişinin katılımıyla 22 Aralık 2015 tarihinde 'Silopi ve Cizre'de Hizmet İçi Eğitim Almaya Gidiyoruz' şiarıyla Mardin'de bir açıklama yapılması ve oradan Nusaybin, Cizre ve Silopi'ye gidilmesi kararını oybirliğiyle almıştır."
4. Başvurucu beraberindeki grupla birlikte yukarıda ifade edilen karar kapsamında Nusaybin, Cizre ve Silopi'ye gitmek istemiş ancak grubun geçişine kolluk görevlilerinin izin vermemesi üzerine basın açıklaması Nusaybin Bölge Trafik İstasyonu önünde yapılmıştır. Görüntü İnceleme ve Tespit Tutanağı'na göre Sendika Genel Başkanı K.K. tarafından basın açıklamasının yapıldığı toplantıda "Çatışma, ölüm değil yaşam ve barışı savunuyoruz, EĞİTİM SEN Mardin Şubesi" ifadelerinin yer aldığı bir pankart açılmıştır. Bunun haricinde tutanakta, ses kaydının duyulamayacak kadar düşük seviyede olması nedeniyle başkaca bir tespite yer verilmemiştir.
5. Başvurucu hakkında anılan eylemi nedeniyle disiplin soruşturması başlatılmıştır. Başvurucu; ifadesinde Sendikanın aldığı karar üzerine ilgili basın açıklamasına katıldığını, eylem tarihinde istirahat raporu olduğunu ancak durumunun seyahat etmesine engel olmadığını düşündüğünden ilaçlarını da yanına alarak eyleme katıldığını, bölgede kalan öğretmenlerle hizmet içi eğitimde bir araya gelmek, bölgedeki meslektaş ve sendika üyelerine destek vermek üzere bölgeye gittiklerini ve amaçlarının yasa dışı bir örgüte dolaylı destek sağlamak olmadığını belirtmiştir.
6. Soruşturma neticesinde başvurucunun idari yönden "İstanbul ilinde sendika şube başkanı olmasından dolayı soruşturma yapılan konulara benzer tarzda bir organizasyon içinde olma ihtimali kuvvetle muhtemel olmasından dolayı İstanbul ilinde kalmasında sakınca görüldüğüne" kanaat getirilmiştir. Buna göre başvurucu, 17/4/2015 tarihli ve 29329 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 50. maddesi olan "Haklarında yapılan adli veya idari soruşturma sonucunda o yerde kalmasında sakınca görülen öğretmenlerden görev yeri il içinde değiştirileceklerin atamaları görevli oldukları yere göre sırasıyla alt hizmet alanlarındaki eğitim kurumlarına görev yeri il dışına değiştirileceklerin atamaları ise; zorunlu çalışma yükümlülükleri de dikkate alınarak alanlarında öğretmen ihtiyacı olan eğitim kurumlarından birine yapılır." hükmü uyarınca Nevşehir'in Derinkuyu ilçesine naklen atanmıştır.
7. Başvurucu, hakkında tesis edilen naklen atama işleminin iptali istemiyle idare mahkemesine başvurmuştur. İlk derece mahkemesi, başvurucunun bulunduğu yerde görevine devam etmesinin kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından sakıncalı olduğu sonucuyla davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir.
8. Öte yandan aynı soruşturma sonucunda başvurucu, disiplin yönünden devlet memurluğundan çıkarılmışsa da yargılama neticesinde söz konusu işlemin iptaline kesin olarak karar verilmiştir.
9. Başvurucu, nihai kararı 23/7/2018 tarihinde öğrendikten sonra 2/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu; Sendikanın aldığı karar üzerine şube başkanı olarak katıldığı eylem nedeniyle il dışına naklen atandığını, olayların kamu çalışanlarını ilgilendirdiğini ve basın açıklamasının insani nedenlerle yapıldığını, mahkeme kararlarının ise gerekçesiz olduğunu belirterek örgütlenme özgürlüğünün, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının, sendika hakkının, ifade özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkıyla sınırlı olarak oluşturulmuştur. Buna göre mevcut başvuruda başvurucunun ilgili hakkına bir müdahalede bulunup bulunmadığı, bulunduğu düşünüldüğü takdirde müdahalenin meşru bir amacı olup olmadığı, şikâyete konu edilen disiplin cezası kararının meşru amaç ile orantılı ve kararların demokratik toplum düzeninin gereklerinden olup olmadığı, bu anlamda ilgili ve yeterli gerekçeler içerip içermediği hususu değerlendirilirken ilgili ulusal ve uluslararası mevzuat hükümleri ile yargı içtihatlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Anayasa Mahkemesi, önceki kararlarında kamu görevlileri sendikalarının faaliyet alanlarına ilişkin oldukça geniş açıklamalarda bulunmuştur (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 50,62; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, B. No: 2018/24874, 31/3/2022, §§ 26, 36). Buna göre somut olaya konu sendika kararının (bkz. § 3) kamu görevlileri sendikalarının çekirdek faaliyet alanıyla ile ilgili olmadığı açık olmakla birlikte naklen atama şeklindeki müdahalenin başvurucunun görev yaptığı ilde sendika şube başkanı olması nedeniyle yapıldığı gözetildiğinde basın açıklamasına katılım nedeniyle yapılan müdahalenin bir bütün hâlinde sendika hakkı kapsamında incelenmesine karar verilmiştir (benzer bir müdahalenin sendika hakkından incelendiği karar için bkz.Abdulkadir Akgün, B. No: 2015/19791, 20/3/2019).
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Sendika hakkına yapılan müdahalenin dayanağı Yönetmelik'in 50. maddesi ile 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 76. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan müdahalenin kamu hizmetlerinin gereği gibi (sürekli ve düzenli) yürütülmesine yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve Anayasa'nın 51. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı değerlendirilmiştir.
15. 657 sayılı Kanun'un 76. maddesinde devlet memurlarının kazanılmış hak aylık ve dereceleriyle başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atanabileceği öngörülmüştür. Dolayısıyla kamu görevlilerinin naklen atanması konusunda idareye oldukça geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır. Nitekim idarenin kamu hizmetlerinin etkin işlemesini sağlamak için hangi gerekliliklere ihtiyaç olduğunu tespit edebilmek yönünden en iyi konumda bulunduğu açıktır. İdare, bu takdir yetkisi doğrultusunda çıkardığı bir yönetmelik ile haklarında disiplin soruşturması yürütülen öğretmenlerin hizmetin gereği olarak yerlerinin değiştirilebileceğini öngörmüştür (bkz. § 6). Bu bağlamda somut olayda çözülmesi gereken mesele, başvurucu hakkında disiplin soruşturması yürütülmesine sebep olan eylem sonucu oluşan durum dikkate alındığında başvurucunun idarenin bu konudaki geniş takdir yetkisine rağmen hizmet gereği olarak naklen atanmasının demokratik bir toplum düzeninde gerekli olup olmadığıdır.
16. Somut olayda katıldığı basın açıklaması nedeniyle hakkında yapılan disiplin soruşturması neticesinde başvurucunun görev yeri değiştirilmiştir. İdare, söz konusu işlemin gerekçesi olarak başvurucunun bulunduğu ilde sendika şube başkanlığı görevini yürütmesini ve bu görev nedeniyle benzer eylemler içinde yer almasının kuvvetle muhtemel olmasını göstermiştir. Yargılama sürecinde ise başvurucunun bulunduğu yerde görevine devam etmesinin kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından sakıncalı olduğu belirtilerek davanın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
17. Kamu görevlileri hakkında öngörülen disiplin cezalarının amacı, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla devlet memurluğu statüsünden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen ya da bunlara aykırı davrananlar üzerinde caydırıcı bir etki yaratılarak aynı davranışlarda bulunmalarının önüne geçilmesidir. Yani disiplin cezalarında kamu görevlisinin statüsüne uygun olmayan davranışlarda bulunmaktan kaçınması sağlanmaya çalışılır. Anayasa Mahkemesi kamu görevlilerinin özel hayatlarındaki davranışlarının dahi memuriyetlerini etkilemesi hâlinde fiilleriyle orantılı bir disiplin cezasına maruz bırakılabileceklerini kabul etmiştir(Yasin Agin ve diğerleri [GK], B. No: 2017/32534, 21/1/2021, § 63).
18. Oysa haklarında disiplin soruşturması yürütülen öğretmenlerin hizmet gereği naklen atanması şeklindeki somut müdahale yönünden böyle bir gereklilik aranmamıştır.Başka bir deyişle hakkında disiplin soruşturması yürütülen kamu görevlisinin naklen atama işlemine tabi tutulabilmesi için yükümlülüklerine aykırı davrandığı tespit edilerek disiplin cezasıyla cezalandırılması gibi bir şart öngörülmemiştir. Başvuru konusu naklen atama işlemi için öngörülen ve idarenin takdir yetkisini sınırlandıran tek şart, işlemin hizmet gerekleri doğrultusunda yapılmasıdır. İdarenin bu konudaki geniş takdir yetkisinin sebebi ise esasen naklen atama işleminin kamu görevlileri üzerinde caydırıcı etki yaratacak bir yaptırım olarak değil kamu hizmetlerinin etkin şekilde işlemesini sağlamak amacıyla başvurulabilecek bir araç olarak öngörülmesidir (karşılaştırma için bkz. Mahi/Belçika, B. No: 57462/19, 3/9/2020, §§ 34, 36, 37). Yani kamu görevlisinin bu statüsü kapsamında kusurlu bir davranışı bulunmasa dahi kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla yeri değiştirilebilir (Elif Güneysu, B. No: 2017/31733, 7/10/2021, § 50).
19. Nitekim Anayasa veya kanunlarda kamu görevlilerine coğrafi teminat verilmemiştir. Bu nedenle kamu görevlilerinin şu veya bu nedenle başka bir yere atanmaları -söz konusu atama nedeniyle kimi zorluklar yaşasalar ve yaşamları üzerinde ciddi etkiler bırakılsa bile- otomatik olarak bir cezalandırma olarak görülemez veya otomatik olarak Anayasa'da koruma altına alınan haklarının ihlaline neden olmaz (Elif Güneysu, § 51).
20. Bununla birlikte disiplin soruşturması geçiren memurların hizmet gereği olarak naklen atanmaları konusunda idareye geniş bir takdir yetkisi verilmesi, bu yetkinin keyfî olarak kullanılabileceği anlamına da gelmemektedir. İdare, disiplin soruşturması geçiren kamu görevlisinin naklen atanması konusunda kamu görevlisinin bir kusuru olup olmadığından bağımsız olarak kamu hizmetinin etkin bir biçimde devam etmesi amacıyla bu araca başvurulduğunu ilgili ve yeterli gerekçelerle somut olarak ortaya koymalıdır. Aksi hâlde başvurucunun disiplin soruşturması geçirmesine sebep olan eylemleriyle bağlantılı olarak anayasal haklarının ihlal edilmesine sebep olunabilir (Elif Güneysu, § 52).
21. İdarenin bu konudaki takdir yetkisini keyfî kullanması, somut olayın koşullarında naklen atama işleminin anayasal haklarını kullanan kamu görevlileri yönünden cezai yaptırımlarla aynı etkiyi doğurmasına ve ilgili anayasal haklarının ihlal edilmesine de sebep olabilir. Özellikle ülkemizdeki mevcut coğrafi çeşitlilikten veya kendilerinden kaynaklanan nedenlerle kamu görevlilerinin naklen başka yerlere atanmaları onlar üzerinde baskı kurulmasına ve bu kapsamda bir sonuç olarak da anayasal haklarının ihlal edilmesine yol açabilir (Elif Güneysu, § 53).
22. Yukarıda da detaylı olarak ifade edildiği üzere idarenin naklen atama hususunda geniş bir takdir yetkisi bulunmakla birlikte bu yetki ancak hizmet gerekleri ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması kapsamında kullanılabilecektir. Bir başka ifadeyle idarenin naklen atama yoluna başvurabilmesi, soruşturulan eylemin sonucu itibarıyla kamu görevlisinin mevcut görev yerinde yürütülen kamu hizmetinin olumsuz yönde etkilediğinin ve bu kimsenin görev yeri değiştirilmeksizin bahse konu olumsuzluğun giderilemeyeceğinin ilgili ve yeterli bir gerekçeyle somut olarak ortaya konulmasına bağlıdır.
23. Somut olayda başvurucu, sendikal kimliği nedeniyle görev yerinin değiştirildiğini ileri sürmüştür. İdare ise naklen atama işleminin gerekçesi olarak başvurucunun bulunduğu ilde sendika şube başkanlığı görevini yürütmesini ve bu görev nedeniyle benzer eylemler içinde yer almasının kuvvetle muhtemel olmasını göstermiştir. Buna göre idarenin naklen atama işlemiyle başvurucunun Sendikadaki yönetici konumunu sonlandırmaya çalıştığı ve böylelikle başvurucunun Sendika tarafından çekirdek faaliyet alanı dışında düzenlenebilecek olası eylemlere katılımını engellemeyi hedeflediği tartışmasızdır. Dolayısıyla başvuru konusu naklen atama işleminin kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması amacıyla örtüştüğünü kabul etmek mümkün değildir. Bununla birlikte yukarıda yapılan değerlendirmenin, sendikaların çekirdek faaliyet alanı dışında kalan faaliyetlerinin sendika hakkı çerçevesinde ele alınabileceği anlamına gelmediğini belirtmek gerekir. Ayrıca bu değerlendirmenin, somut olaya konu eylemden bağımsız olarak idarenin müdahale gerekçesiyle -başvurucunun sendika şube başkanı olması- sınırlı olarak yapıldığı bir kez daha vurgulanmalıdır (bkz. § 12).
24. Bunun yanında salt sendika yöneticisi olunması gerekçe gösterilerek kamu görevlisiningörev yerlerinin değiştirilmesi 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 18. maddesinde yer alan idarenin "kamu görevlileri arasında sendika üyesi olma veya olmama nedeniyle bir ayrım yapamayacağına" ilişkin hüküm ve uluslararası sözleşmelerde yer alan güvencelere aykırılık teşkil edecektir. Aksinin kabulü durumunda sendika üyeleri veya yöneticilerinin çalıştıkları birimlerin idarelerce farklı nedenlerle değiştirilerek sendikal güvencelerden mahrum bırakılmaları söz konusu olacak ve bu şekilde uygulamalar sendika üyeleri aleyhine çatışan haklar dengesinin bozulmasına yol açacaktır (benzer değerlendirmeler için bkz. Abdulkadir Akgün, B. No: 2015/19791, 20/3/2019, § 54).
25. Yargılama sürecine bakıldığında ilk derece mahkemesince aynı soruşturma raporuna konu edilen devlet memurluğundan çıkarma cezasının yargı kararıyla iptal edilmesinin naklen atama işleminin de iptal edilmesini gerektirmeyeceğini belirtmenin haricinde müdahalenin gerekçesi olarak ifade edilen hususlar (bkz. § 6) tartışılmaksızın davanın reddine karar verildiği ve anılan kararın istinaf kanun yolunda kesinleştiği görülmüştür. Dolayısıyla derece mahkemelerinin müdahalenin esasını incelemeksizin verdikleri kararın ilgili ve yeterli bir gerekçesi olduğunu kabul etmek mümkün olmamıştır.
26. Nihayetinde başvurucuyu naklen il dışına atayan idarenin ve bu müdahalenin hukuka uygunluğunu denetleyen derece mahkemelerinin Anayasa Mahkemesinin kamu görevlisinin sendika hakkına yönelen bu gibi müdahalelerde uygulanmasını beklediği, yukarıda sıralanan ilkelere (bkz. §§ 17-21) uygun bir değerlendirme yapmadığı ve müdahalenin başvurucunun salt sendikal kimliği gözetilerek gerçekleştirildiği anlaşıldığından zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği, dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle somut olayda Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
28. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
29. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş yenidenyargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için manevi zararları karşılığında başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine, tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin sendika hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 11. İdare Mahkemesine (E.2017/1813, K.2018/358) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.