TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RESUL TÜSÜ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/27290)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Zehra GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Resul TÜSÜ
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat SADAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ceza davasında delillerin takdirinde hata yapılması
ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun da aralarında bulunduğu bir grup arasında
6/9/2009 tarihinde top oynama meselesinden tartışma çıkmış ve grup içinde
bulunan bazı kişiler tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucunda yaralanmıştır.
9. Olayla ilgili olarak Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı
(Başsavcılık) tarafından soruşturma başlatılmıştır.
10. Soruşturma kapsamında 17/9/2009 tarihinde şüpheli sıfatıyla
başvurucunun ifadesi alınmıştır.Başvurucu ifadesinde kavgaya karışmadığını ve
kimseyi yaralamadığını beyan etmiştir.
11. Soruşturma kapsamında E.L. isimli tanığın beyanına
başvurulmuştur. E.L. 14/1/2010 tarihli beyanında özetle kavga eden grubu komşu olmaları
nedeniyle tanıdığını,olay günü kısa boylu, şişman, siyah saçlı bir şahsın
elinde bıçak gördüğünü, elinde bıçak bulunan bu şahsın grup içinden birini
yaraladığını, diğerlerinin birbirlerine sopa ile vurduklarını ifade etmiştir.
12. Başsavcılığın 12/10/2010 tarihli iddianamesi ile
başvurucunun da aralarında bulunduğu bazı şüpheliler hakkında kasten yaralama
suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmıştır.
13. İstanbul 27. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen
yargılamanın 17/2/2015 tarihli celsesinde tanık E.L. dinlenilmiştir.E.L.
beyanında, Savcılık ifadesini tekrar ederek olay günü elinde bıçak bulunan
şahsı tam olarak göremediğini ancak bu şahsın kısa boylu ve siyah saçlı
olduğunu ifade etmiştir.
14. Mahkemenin 5/3/2015 tarihli kararı ile başvurucunun H.A.
isimli müştekiyi yaşamını tehlikeye sokacak şekilde bıçakla yaraladığı
gerekçesiyle 3 yıl 1 ay 15 gün süreyle hapis cezasıyla cezalandırılmasına
hükmedilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısımları şöyledir:
"(...) olayın görgütanığı [E.L.] [A.] soyadlıkişileri
kısaboyluşişman siyah saçlı kişininyaraladığınışahıslardan sadecebirinde bıçak
gördüğünüdiğerlerindesopa olduğunu belirtmesi, katılan [H.A.nın] kendisiniyaralayanı görmediğini çünküarkasından
bıçaklandığınıbeyan etmesinedeni ile yaralanan [A.] soyadlı kişilerin
tamamınınduruşmadafizikiyapısısoruluptutanağageçirilen (gözlemlenen) Resul
Tüsü'nünyaraladığıanlaşılmıştır.
Katılan sanık [M.A.] , polistekiifadesinde top oynayanlar arasında
kavgaçıkmış olduğunu, ayırmak için dışarı çıktığını, ayırıp eve girdiğini,
birini kendisine dışarıçağırdığınıbir araçtan 10-15 kişinin indiğini,
kendisinesaldırdığını, minibüs sürücüsünün elindebıçak gördüğünü, diğerlerinin
sopailesaldırdıklarınıher iki bacağından bıçakla yaralandığınıbildirmiştir.
MinibüssürücüsününResul Tüsü olduğu, [A.T.] ve Resul Tüsü nün
5.celsedealınanbeyanlarındananlaşılmıştır.
(...) tanık [E.L.nin] fizikiözelliklerini belirttiği (kısa boylu,, siyah
saçlı) kişininResul Tüsüolduğu , [Y.T.nin] anlatımlarının da onu işaret ettiği , tüm delillerbirlikte
değerlendirildiğinde [A.] soyadlıkişilerin
bıçaklayaralanmalarıeylemeninResul Tüsü tarafından
gerçekleştirildiğikanaatinevarılmıştır.(...)
Sanık Resul Tüsü nün olayın olduğunu
doğruladığı ancak kimseyi bıçaklayaralamadığınısavunmuş ise de,savunmalarına
itibar edilmeyereksanık Resul Tüsü nünkatılan sanık [H.A.yı] yaşamını tahlikeye sokacak şekilde bıçakla
yaraladığı sabit görülerek cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir."
15. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 4/6/2018 tarihli kararı ile
hüküm onanmıştır.
16. Başvurucu 9/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
18. Başvurucu, bireysel başvuru konusu yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
tazminat talebinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
20. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
21. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
22. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda başvuru konusu davada 8 yıl
10 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; delillerin takdirinde hata yapıldığını, olay günü
bıçak kullandığına dair somut bir delil bulunmadığını, şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırı
davranılarak sadece fiziksel özelliklerinden hareketle mahkûm edildiğini,
çelişkili tanık beyanının hükme esas alındığını, Yargıtay tarafından itirazları
incelenmeksizin hükmün onandığını belirterek masumiyet karinesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu masumiyet karinesinin ihlal
edildiğini ileri sürmekte ise de başvurucunun iddialarının özünün maddi olay ve
olguların kanıtlanması ve delillerin değerlendirilmesine ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun tüm iddiaları bir bütün olarak adil yargılanma
hakkı kapsamında, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı şikâyeti
çerçevesinde değerlendirilmiştir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
27. Somut olayda başvurucunun iddialarının ilk derece mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet
olmadığına, esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
Yapılan yargılamada mahkemenin ve Yargıtayın kararlarında bariz takdir hatası
veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
28. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna
varıldığından başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
30. Başvurucu, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
31. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
32. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 14.600 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
33. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.769,70 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 14.600 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 294,70 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.769,70 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 27. Asliye Ceza
Mahkemesine (E.2014/36, K.2015/78) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.