TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GENCEBAY KELEŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/3465)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Zehra
GAYRETLİ
|
Başvurucular
|
:
|
Gencebay
KELEŞ ve diğerleri [bkz. Ekli (1) numaralı tablo]
|
Vekili
|
:
|
bkz. Ekli
(1) numaralı Tablonun F Sütunu
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında esaslı talep ve görüşlerin
değerlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli (1) numaralı tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru
formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Konularının aynı olması sebebiyle ekli (1) numaralı tablonun
(B) sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının 2018/3465 numaralı
bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2018/3465 numaralı
dosya üzerinden yapılmasına ve diğer dosyaların kapatılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular hakkında farklı yer Cumhuriyet
Başsavcılıklarınca pek çok ülkede faaliyet gösteren Hizb-ut
Tahrir isimli örgütün üyesi olma suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu
davaları açılmıştır.
9. Ekli (1) numaralı tablonun (D) sütununda belirtilen ağır ceza
mahkemelerince başvurucuların silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan hapis
cezası ile cezalandırılmalarına farklı tarihli kararlarla hükmedilmiştir.
Benzer nitelikte gerekçe içeren bu kararlardan Diyarbakır 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin (CMK 250. maddesi ile görevli) 26/8/2010 tarihli kararı ile
Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesinin ( TMK 10. maddesi
ile görevli) 2/10/2013 tarihli kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Değinilen Yargıtay
kararlarında; Hizb-ut Tahrir örgütü amacı,
stratejisi, yapılanması ve faaliyetleri itibarı ile 3713 sayılı yasanın 1.
maddesinde tarif edilen Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini,
siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin
varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak
veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış
güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütü
niteliğinde olduğu belirtilmektedir.
Mahkememizce de Hizb-ut
Tahrir örgütünün, Anayasal düzeni değiştirip yerine Şer'i esaslara dayalı din
devleti kurmak amacı ile kurulmuş bir terör örgütü olduğu kabul edilmiş, örgüt
üyelerinin eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nun 314/2
maddesindeki suçu oluşturduğu kanaatine varılmıştır. [Diyarbakır 6.
Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. maddesi ile görevli) 26/8/2010 tarihli ve
E.2009/583, K.2010/570 kararı]"
"8-SANIK YUNUS SEZER'in;Hizb-ut
Tahrir terör örgütünün yeminli üyesi olduğu,Hizb-ut
Tahrir terör örgütü Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi sorumlusu olduğu,üniversite içerisinde halaka
sorumlusu olduğu,grubunun bulunduğu,örgütün
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde taban oluşturma/genişletme faaliyetleri ile
ilgili aktif olarak çalışmalarda bulunduğu,Erzurum
ilinde örgütün bölge sorumlusu (nakib) liderliğinde
yapılan aylık halaka ve örgütün Erzurumsorumlularının
yapmış oldukları haftalık halaka toplantılarına Ağrı
ilinden gelerek katıldığı,Ağrı ilinde yapmış olduğu
örgütsel faaliyetler ile ilgili kendisinden üst konumda bulunan örgüt
mensuplarına rapor verdiği,örgüte eleman kazandırmak
için Ağrı ilinde çalışmalarda bulunduğu, Hizb-ut
Tahrir terör örgütüne teberru adı altında maddi yardımda bulunduğu, Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesinde bulunan örgüt üyelerinden teberru topladığı (...)
Hizb-ut Tahrir terör örgütünün benimsemiş olduğu
şer’i esaslara göre İslam Devleti kurma stratejisi olan, KÜLTÜRLENME
faaliyetleri kapsamında Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde stant açtığı, stant
faaliyetlerinde aktif olarak yer alarak organize ettiği,Hizb-ut
Tahrir terör örgütünün benimsemiş olduğu şer’i esaslara göre İslam Devleti
kurma stratejisi olan, Umuma açık toplantılar düzenlenerek halk ile
kaynaşılması hedefi olan HALK İLE BÜTÜNLEŞME faaliyetleri kapsamında Van ilindedüzenlenen konferansagittiği
(...) Sonuç itibariyle, sanık Yunus SEZER’in Hizb-ut Tahrir terör örgütü üyesi olduğu ve Hizb-ut Tahrir terör örgütü içerisindeAğrı
İbrahim Çeçen Üniversitesinde sorumlu düzeyde faaliyet gösterdiği, Erzurum ve
Ağrı illerinde yapılan örgütsel faaliyetlerdeaktif
olarak yer aldığı, örgütün propagandasını yaparak örgüte elaman kazandırmaya
çalıştığı [Erzurum4. Ağır Ceza Mahkemesinin ( TMK
10. maddesi ile görevli) 2/10/2013 tarihli ve E.2013/124, K.2013/189 sayılı
kararı]"
10. Yargıtay ilgili Ceza Dairesi tarafından farklı tarihli
kararlar ile hükümler onanmıştır.
11. Başvurucular 5/2/2018, 6/2/2018, 12/2/2018, 13/2/2018,
5/3/2018, 9/3/2018 ve 5/12/2018 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
12. Emniyet Genel Müdürlüğünün Hizb-ut
Tahrir örgütüne ilişkin raporu ve bu örgütle ilgili mahkeme kararları için Yılmaz Çelik ([GK], B. No: 2014/13117,
19/7/2018, §§ 23-29) kararına bakılabilir.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Yılmaz Çelik (aynı kararda bkz. §§ 30, 31) başvurusu
hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
15. Başvurucular; Hizb-ut Tahrir
isimli oluşumun bir terör örgütü olmadığını, bu oluşumun şiddet içeren herhangi
bir faaliyetinin bulunmadığını belirterek silahlı terör örgütü üyesi olma
suçundan mahkûmiyetlerine karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca ilk derece
mahkemesinin Hizb-ut Tahrir örgütünün bir terör
örgütü olmadığına dair muhtelif yargı kararlarına niçin itibar etmediğini,
yasal olarak hâlen piyasada bulunan dergi ve kitapların ne şekilde suç
oluşturduğunu da gerekçeli kararında açıklamadığını iddia etmişlerdir.
B. Değerlendirme
16. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Yılmaz Çelik (aynı kararda bkz. §§ 45-62)
kararında incelemiştir. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin kararlarında Hizb-ut Tahrir'in bir terör örgütü olarak kabul edilmesine
ilişkin olarak yeterli bir değerlendirme yapılmadığını ve derece mahkemelerinin
bazı şablon cümlelerin tekrarı görünümünde olan kararlarını hangi temele
dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtmediklerini tespit etmiştir.
Anayasa Mahkemesi ilave olarak derece mahkemelerinin ve Yargıtayın
Hizb-ut Tahrir örgütünün bir terör örgütü olup
olmadığına yönelik hiç değilse bir kere değerlendirmede bulunması,
gerekçelerini başvurucunun temel iddiaları ile mahkemelerin resen tespit
edecekleri ve yargılamanın doğasının gerektirdiği sorulara cevap verebilecek
nitelikte hazırlaması gerekirken bunu yapmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa
Mahkemesi bu gerekçeyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar
vermiştir.
19. İlk derece mahkemelerinin başvurucuların mahkûmiyetine
ilişkin kararının gerekçesi ile Yargıtay ilamı incelendiğinde Hizb-ut Tahrir'in bir terör örgütü olarak kabul edilmesine
ilişkin olarak yeterli bir değerlendirme yapılmadığı, başvurucuların bu yöndeki
iddialarının gerekçede tartışılmadığı, mevcut başvuruda da anılan Yılmaz Çelik kararından ayrılmayı
gerektiren bir yön bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle başvurucuların
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı
kapsamında gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
20. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
21. Başvurucular, ihlalin tespiti ve tazminata hükmedilmesi
taleplerinde bulunmuşlardır.
22. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına
da işaret etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No:
2016/12506, 7/11/2019).
23. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
24. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir. (Mehmet Doğan,
§§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59,
66-67).
25. İncelenen başvuruda başvurucuların Anayasa'nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar haklarının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
26. Bu durumda Yılmaz Çelik
kararında da belirtildiği üzere (aynı kararda bkz. § 69) gerekçeli karar
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama
ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece
mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme
kararının ortadan kaldırılmasından ve ihlal kararı verilmesinin nedenlerini
gideren Anayasa Mahkemesinin belirttiği ilkelere uygun yeni bir karar
verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere ekli (1) numaralı tablonun (D) sütununda belirtilen ilgili
mahkemelere gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
27. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
28. Avukat Mustafa Fuad Balıkçı
tarafından temsil edilen başvuruculara 2.475 TL vekâlet ücretinin müştereken
ödenmesine, Avukat Mustafa Kocamanbaş tarafından
temsil edilen başvuruculara 2.475 TL vekâlet ücretinin müştereken ödenmesine,
Avukat Abdulkadir Özer tarafından temsil edilen başvuruculara 2.475 TL vekâlet
ücretinin müştereken ödenmesine, Avukat Ferhat Yıldırım tarafından temsil
edilen başvuruculara 2.475 TL vekâlet ücretinin müştereken ödenmesine, avukatla
temsil edilen diğer başvuruculara 2.475 TL vekâlet ücretinin ayrı ayrı ödenmesine;dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL
harçtan oluşan yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkı ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli
(1) numaralı tablonun (D) sütununda belirtilen ilgili mahkemelere
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. Ekli (2) numaralı tabloda yer alan vekâlet ücretlerinin ve
Ekli (1) numaralı tablonun (E) sütununda belirtilen başvuru harçlarının
BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,
F.
Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına
başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması
hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için
yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G.
Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/12/2019 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.