TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDURRAHMAN KAVUN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/4035)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Ali Rıza SÖNMEZ
|
Başvurucu
|
:
|
Abdurrahman KAVUN
|
Vekili
|
:
|
Av. Farah Diba KARTAL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tahliye kararından sonra itiraz üzerine
uygulanan tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 12/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası
bakımından kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul
edilemez olduğuna karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde
son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169,
20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu
çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine
yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla
başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
10. Başvurucu 24/2/2011 tarihinde Yargıtay üyeliğine
seçilmiştir. Soruşturma sürecinde ise başvurucunun meslekten çıkarılmasına
karar verilmiştir.
11. Darbe teşebbüsü sonrası başvurucu, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı
iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında 18/7/2016 tarihinde gözaltına
alınmıştır.
12. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucuyu 20/7/2016
tarihinde tutuklanması istemiyle Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
13. Başvurucunun sorgusu Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinde
aynı gün yapılmıştır. Başvurucu, suçlamaları kabul etmeyerek FETÖ/PDY ile bir
ilgisinin bulunmadığını belirtmiştir.
14. Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği sorgu sonucunda
başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar
vermiştir.
15. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Ankara 7. Sulh
Ceza Hâkimliği 2/8/2016 tarihindeitirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
16. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 18/10/2017 tarihinde,
başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle
hakkında kamu davasının açılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
hitaben fezleke düzenlemiştir.
17. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 8/11/2017 havale
tarihli iddianamesiyle başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Yargıtay 9. Ceza Dairesinde
(ilk derece mahkemesi sıfatıyla) kamu davası açılmıştır.
18. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 20/11/2017 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/41 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma başlamıştır.
19. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 18/12/2017 tarihinde yapılan
ilk duruşmada isnat edilen suçun niteliğini, dosya kapsamını, mevcut
delil durumunu, yapılan savunmanın kapsamını ve tutuklulukta geçirilen süreyi
dikkate alarak başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Bununla birlikte
Daire, başvurucu hakkında yurt dışına çıkışının yasaklanması ve ikametgâhına en
yakın mahallî kolluk birimine imza atması şeklindeki adli kontrol tedbirlerinin
uygulanmasına hükmetmiştir.
20. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 19/12/2017 tarihinde
tahliye kararına itiraz etmiştir. İtirazda özetle başvurucu hakkında suç
şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin hâlen mevcut olması,
tutukluluğun devam ettirilmesinin ölçülü ve orantılı olacağı, adli kontrol
tedbirlerinin suç vasfı ve mevcut delil durumu nazara alındığında yetersiz
kalacağı hususları birlikte gözönüne alındığında tahliye kararının usul ve
yasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
21. Yargıtay 10. Ceza Dairesi 26/12/2017 tarihinde
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını kabul ederek başvurucu hakkında
yakalama emri çıkartılmasına karar vermiştir.
22. Hakkında yakalama kararı düzenlendiğini avukatından
öğrenen başvurucu 29/12/2017 tarihinde kendiliğinden Osmaniye Emniyet
Müdürlüğüne teslim olmuştur. Başvurucu, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi
aracılığıyla bağlandığı Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 29/12/2017 tarihli
kararıyla tutuklanmıştır. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili bölümü
şöyledir:
" Kimliği tespit edilen Abdurrahman
Kavun'un Dairemizin 26.12.2017 tarih ve 2017/60 sayılı yakalama emrindeki kişi
olduğu anlaşıldığından, mevcut delil durumu, sanık hakkındaki tanık ve şüpheli
beyanları, FETO/PDY silahlı terör örgütü üyeleri tarafından gizli haberleşme
programı olarak kullanılan BYLOCK programı aracılığıyla yapılan yazışmalarda
sanık hakkındaki bilgiler ve içerikleri, sanığın kamuoyu tarafından 'Askeri
Casusluk ve Balyoz' davaları olarak bilinen davaların Yargıtay 9. Ceza Dairesi
tarafından incelenmesi sırasında terör örgütünün amaçlarına yönelik olarak
verilen kararlarda imzasının bulunması, sanığının üzerine atılı suçun niteliği,
atılı suçla ilgili TCK'da [
Türk Ceza Kanunu] öngörülen cezanın alt ve üst sınırı, suçun CMK'nın [Ceza
Muhakemesi Kanunu] 100/3 maddesinde yer alan katalog suçlardan olması,
sanığın salıverilmesi sonucunda delillerin karartılma ihtimalinin bulunması,
tutuklama nedenlerinin varlığının halen devam ediyor olması, dosya kapsamında
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren omut olguların bulunmasına binaen tutuklama
kararının ölçülü ve orantılı olması nedeniyle Adli Kontrol Tedbirlerinin
uygulanmasının yetersiz kalacağı dikkate alınarak. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının itirazının kabulü ile sanığın atılı suçtan CMK.nun 100 ve
müteakip maddeleri uyarınca tutuklanmasına... [karar verildi.]"
23. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, Yargıtay 11.
Ceza Dairesince 5/1/2018 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
24. Anılan karar başvurucuya -tutuklu olarak bulunduğu
ceza infaz kurumunda- 10/1/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
25. Başvurucunun vekili (avukatı) ise bu kararın
kendisine -herhangi bir belge sunmaksızın- 12/1/2018 tarihinde tebliğ
edildiğini beyan etmiş ve başvuru süresinin başlangıcı olarak bu tarihi esas
almak suretiyle Anayasa Mahkemesine 12/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur. Ayrıca UYAP üzerinden yapılan incelemede başvurucu vekilinin söz
konusu kararı 12/1/2018 tarihinde tebellüğ ettiğine dair bir kayda da
rastlanmamıştır.
26. Öte yandan başvurucu 20/7/2016 tarihinde hakkında
uygulanan ilk tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini belirterek Anayasa Mahkemesine bu dosyada
incelenen konudan ayrı olarak bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi
bu başvuru üzerine başvurucu hakkında 10/1/2019 tarihinde Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonca yapılan inceleme sonucunda (B. No: 2016/14799) ilk
tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddia yönünden açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna dair karar
vermiştir.
27. Yapılan yargılama sonunda Yargıtay 9. Ceza Dairesi
18/6/2019 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan 7 yıl 13 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükümle
birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
28. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla temyiz incelemesi için gönderildiği Yargıtay Ceza Genel Kurulunda
derdesttir.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
29. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu, FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıyla
tutuklandıktan sonra hakkında açılan davanın ilk duruşmada tahliye edildiğini
ancak bu tahliyeden kısa bir süre sonra somut bir gerekçe de gösterilmeden
Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine hakkında yeniden tutuklama kararı
verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde özetle başvurucu hakkındaki suçlamaların
somut delillere dayandığı ve darbe teşebbüsü sonrasındaki olağanüstü durum
gözönünde bulundurulduğunda başvurucunun yakalanmasının ve tutuklanmasının
temelsiz ve keyfî olmayıp orantılı olduğu belirtilmiştir. Bakanlık,
başvurucunun kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedeni bulunmaksızın
özgürlüğünden yoksun bırakıldığı şeklindeki şikâyetlerinin açıkça dayanaktan
yoksun olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekir.
33. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz
günlük süre kuralıdır. Başvurunun her aşamasında sürenin dikkate alınması
gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).
34. 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun
11. maddesinin birinci fıkrasında, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde
tebligatın vekile yapılacağı düzenlemesine yer verilmişse de bireysel başvuru
incelemesi bir kanun yolu incelemesi ve Anayasa Mahkemesi de bir temyiz mercii
olmadığından bireysel başvuru süresinin işlemeye başladığı tarih tespit
edilirken somut yargılamanın taraflarının davalarını nasıl takip ettikleri veya
ihlal olgusuna kaynaklık eden işlem, eylem veya kararın kime ne şekilde tebliğ
edildiğinin ötesinde iddia edilen ihlalin başvurucu veya vekili tarafından
hangi tarihte öğrenildiğinin araştırılması gerekir. Bireysel başvuru süresi
bakımından tebligat, öğrenme şekillerinden sadece bir tanesi olup yegâne
öğrenme şekli değildir. Pek tabii tebliğ edilmesi gereken kararlarla ilgili
başvurularda öncelikle tebligat yapılıp yapılmadığına bakılacaktır. Ancak bu
tebligatın vekil (müdafi) yerine müvekkile (başvurucuya) yapılmış olması,
kararı tebellüğ eden kişi tarafından ihlalin öğrenilmiş olduğu sonucunu
değiştirmez (Bekir Özenir, B. No: 2016/18509, 17/6/2020, § 30; ayrıca
aynı yöndeki değerlendirme ve uygulamalar için bkz. Mehmet Ali Kurtuldu,
B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27; Kadir Turgut, B. No: 2014/4985,
6/7/2017, § § 24, 25).
35. Somut olayda tutuklama kararına itiraz edilmesi
üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesince 5/1/2018 tarihinde verilen ve nihai karar
niteliğinde olan kararın 10/1/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği
görülmüştür (bkz. § 24). Buna göre başvurunun 10/1/2018 tarihinden itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekirken 12/2/2018 tarihinde yapıldığı ve mezkûr
iddia yönünden bireysel başvuruda süre aşımı olduğu anlaşılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.