TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ATASEVEN ENERJİ ÜRETİM A.Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/27502)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Selçuk KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Ataseven Enerji Üretim A.Ş.
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, rüzgâr enerji santrali projesi için yapılan
üretim lisansı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan
davada esasa etkili iddiaların karşılanmaması ve sadece idarece sunulan
bilgiler uyarınca karar verilmesi nedenleriyle silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 4/9/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2018/28025 numaralı başvuru dosyasının kişi yönünden
hukuki irtibat nedeniyle 2018/27502 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine, incelemenin 2018/27502 numaralı başvuru dosyası üzerinden
yürütülmesine karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu Şirket tarafından 28/4/2006 tarihinde Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumuna (EPDK) yapılan başvurular ile toplam kurulu güçleri
70 milyon watt (MW) ve 150 MW olan Atares-1 ve Atares-2 Rüzgâr Enerji Santrali
(RES) projeleri için 49 yıl süreyle lisans verilmesi talep edilmiştir.
10. 4/8/2002 tarihli ve 24836 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan ve başvurucunun lisans talebinde bulunduğu tarih itibarıyla
yürürlükte bulunan mülga Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği (Lisans
Yönetmeliği) uyarınca bağlantı talebini karşılama ve bu konuda Enerji
Piyasası Düzenleme Kuruluna (Kurul) görüş bildirmekle görevli Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) tarafından söz konusu başvurular üzerine
26/5/2008 tarihli yazı ile Kurula görüş bildirilmiştir. Anılan görüşte,
Atares-1 RES Projesi'nin 70 MW olarak yaklaşık 58 kilometre enerji iletim hattı
ile Orhaneli Trafo Merkezinin (TM) 154 kilovolt (kV) barasına bağlantısının,
Atares-2 RES Projesi'nin ise 100 MW olarak yaklaşık 60 km enerji iletim hattı
ile Gemlik TM'nin 154 kV barasına bağlantısının uygun görüldüğü belirtilmiştir.
11. EPDK tarafından birkaç kez 1/11/2007 tarihinden
önceki RES başvurularına yönelik bağlantı görüşlerinin yeniden
değerlendirilmesi TEİAŞ'tan talep edilmiş, TEİAŞ 13/2/2009, 25/12/2009 ve
18/1/2010 tarihli yazıları ile başvurucuya ait projelerin de dâhil olduğu
olumlu bağlantı görüşlerinin geçerli olduğunu EPDK'ya bildirmiştir.
12. 18/2/2010 tarihli Kurul kararıyla, 14/3/2013 tarihli
ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 30. maddesiyle başlığı Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun olarak
değiştirilen 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Kanun'un 3. maddesine 9/7/2008
tarihli ve 5784 sayılı Kanun'un 3. maddesiyle eklenen mülga "Rüzgâr
enerjisine dayalı üretim tesisi kurmak üzere yapılmış veya yapılacak olan
lisans başvuruları kapsamında..." hükmü çerçevesinde toplam
bağlanılabilir kapasitenin TM gerilim seviyesi bazında ilan edilmesine karar
verilmiş, inceleme ve değerlendirme aşamasında bulunan tüm RES projeleri için
lisans başvurularının bu doğrultuda revize edilmesi istenilmiştir. Söz konusu
karar üzerine başvurucu tarafından, Atares-1 RES Projesi için öngörülen sisteme
bağlantı noktası ve gerilim seviyesinin Orhaneli TM 154 kV olarak, Atares-2 RES
Projesi için öngörülen sisteme bağlantı noktası ve gerilim seviyesinin ise
Gemlik TM 154 kV olarak belirtilmesi suretiyle mevcut başvurular aynen
sunulmuştur.
13. Anılan başvurulara yönelik yapılan değerlendirmeler
sonucunda Atares-1 RES Projesi'ne 18 km mesafede Karacabey TM'de 54 MW YG
kapasitesi, Atares-2 RES Projesi'ne ise 22 km mesafede Karacabey TM'de 54 MW YG
kapasitesi mevcut olduğundan bahisle TEİAŞ'ın 9/6/2010 tarihli yazısıyla
bağlantı taleplerinin uygun görülmediği, Kurulun 23/6/2010 tarihli kararıyla
TEİAŞ'ın olumsuz görüşünün uygun bulunduğu ve başvurucu Şirketin lisans
başvurularının reddedildiği anlaşılmaktadır.
14. Başvurucu tarafından Atares-1 ve Atares-2 RES
projelerine yönelik üretim lisansı başvurularının reddine ilişkin söz konusu
işlemlerin iptali istemiyle Danıştayda davalar açılmıştır. Dava dilekçelerinde,
daha önce defalarca uygun bağlantı görüşü verilmesine karşın sonradan bağlantı
taleplerinin hangi gerekçelerle uygun bulunmadığının anlaşılamadığı, yıllarca
bekletilen projelerin haksız şekilde reddedildiği ileri sürülmüştür.
15. Danıştay Onüçüncü Dairesince (Daire) 7/1/2011 tarihli
ara kararı ile; başvurucunun üretim lisansı başvurusunda bulunduğu proje için
en yakın TM'nin nerede olduğunun, ayrıca başka iki şirket tarafından yapılan
1512 ve 1436 numaralı başvurular için kabul edilen bağlantı noktasının bu
projeler için en yakın TM olup olmadığının ve bu TM'lerin anılan projelere olan
uzaklıkları TEİAŞ'tan istenilmiştir. 10/2/2011 tarihli cevapta; 1512 numaralı
proje için talep edilen bağlantı noktasının en yakın TM'den 3 km kadar daha
uzak bulunduğu ancak yapılan sistem etütlerinde 5 km'ye kadar olan uzaklıklarda
gerilim düşümü, iletim kaybı vb. parametrelerdeki değişimin ihmal edilebilecek
büyüklükte olduğu, bu ölçüdeki küçük uzaklık farklılıklarının dikkate
alınmadığı ifade edilmiştir. Atares-1 Projesi için ise, en yakın TM 18 km
mesafedeki 54 MW kapasiteli Karacabey TM olmasına karşın 62 km mesafede olan 70
MW kapasiteli Orhaneli TM'nin tercih edildiği, Kuruluşlarının ilave 44 km
iletim hattı yatırımı, iletim kayıpları ve işletme giderlerinin oluşmasını
teknik ve ekonomik olarak uygun görmediği belirtilmiştir.
16. Başvurucunun Daireye sunduğu 25/2/2011 tarihli
savunmaya cevap dilekçesinde ise taraflarınca yapılan araştırmada en yakın
yerine daha uzak trafoları seçen birçok projenin reddedilmediğinin ve olumlu
bağlantı görüşü verildiğinin tespit edildiği, bu projelerde iki trafo
arasındaki mesafenin davalı idarenin savunduğu 5 km sınırının çok üzerinde
olduğu belirtilmiştir. Ayrıca dilekçede, en yakın yerine daha uzak trafoların
seçilmesine karşın olumlu bağlantı görüşü verildiği belirtilen 25 örneğe yer verilmiştir.
17. Daire 4/3/2011 ve 9/3/2011 tarihli ara kararları ile
bu kez -başvurucu Şirketin iddia ettiği üzere- en yakın TM yerine daha uzak
TM'leri seçen projeler için kabul edilen bağlantı noktasının bu projeler için
en yakın TM olup olmadığını ve bu TM'lerin anılan projelere uzaklıklarının ve
bu projeler için kabul ve ilan edilen bağlantı noktalarının belirlenmesinde
esas alınan ölçütlerin ne olduğunu TEİAŞ'tan sormuştur. Ara kararlarına verilen
cevapta öncelikle, itirazda bulunulan 25 projeye ilişkin tek tek açıklamalara
yer verilmiştir. Sonrasında Kurulun 18/2/2010 tarihinde aldığı karar ile
inceleme ve değerlendirme aşamasında olan tüm başvuruların birlikte
değerlendirilmesi gerektiğinin ifade edildiği, buna göre 1/11/2007 tarihinden
önce bağlantı görüşü oluşturulmuş kapasiteler ile birlikte 50 projenin,
1/11/2007 tarihinde alınan 672 proje ve 13/2/2009 tarihinde verilen bağlantı
görüşleri kapasiteleri ile birleştirilerek değerlendirildiği belirtilmiştir.
Atares-1 ve 2 projelerine en yakın TM'nin Karacabey TM hâline geldiği,
1/11/2007 öncesi başvurusu olan ilgili şirketlerin uyarılarak eski bağlantı
görüşlerinin geçerli olmayacağının ve en yakın TM'lerini seçmeleri gerektiğinin
bildirildiği ancak başvurucu Şirketin eski bağlantı noktalarını tercih ettiği
hususlarına yer verilmiştir.
18. Daire 8/2/2014 ve 24/2/2015 tarihlerinde davaları
reddetmiştir. Kararlarda öncelikle 4/3/2011 ve 9/3/2011 tarihli ara kararlarına
verilen cevaptan bahsedilmiş, sonrasında şu değerlendirme ve gerekçelere yer
verilmiştir:
"...diğer taraftan benzer bir
uyuşmazlıkta, Dairemizin E:2010/4676 sayılı dosyasında 19.11.2013 tarihinde
verilen ara kararı ile, TEİAŞ'tan, olumsuz bağlantı görüşlerinin hangi teknik
ölçütlere dayandığının, sisteme bağlantının daha uzak trafo merkezinden
yapılması hâlinde hangi sakıncaların ortaya çıkabileceğinin, sistemin zarar
görüp görmeyeceğinin, varsa bu konuda doğabilecek zararın proje sahibinin
katlanacağı maliyetle giderilip giderilemeyeceğinin, arz güvenliğinin olumsuz
etkilenip etkilenmeyeceğinin sorulduğu; ara kararına verilen cevapta, TEİAŞ
tarafından 720 projenin aynı teknik ve ekonomik kriterler göz önüne alınarak
değerlendirildiği, teknik ve ekonomik olarak en uygun bağlantı noktasını tercih
etmeyen projelere uygun görüş verilmediği, aksi bir durumun şirket lehine
ayrıcalık tanımak anlamına geldiği, yapılan değerlendirme sonucunda en yakın
bağlantı noktasına göre başvurusunu uygun olarak gerçekleştiren 698 şirkete
uygun görüş verildiği, en yakın bağlantı noktasını tercih etmeyen 22 şirkete ait
projenin sistem bağlantısının uygun bulunmadığı, projenin bağlantı noktasının
daha uzak trafo merkezi olarak belirlenmesi hâlinde ek hat maliyetinin
çıkacağı, arazideki şehirleşme ve tarım alanları göz önünde bulundurulduğunda
yapılaşma nedeniyle hat maliyetinin daha da artacağı, tarım alanları nedeniyle
de kamulaştırma maliyetlerinin yüksek olacağı, sonuç olarak daha uzak bir
noktaya bağlantı yapılması durumunda, sisteme bağlantısı planlanan toplam
kurulu gücü 12.000 MW olan RES'in sistem bağlantılarının teknik ve ekonomik
açıdan uygun optimum bir değerlendirme yapılmasına engel olacağı
belirtilmiştir.
Bu durumda; davacı şirketin yaptığı
başvuruda, öngörülen sisteme bağlantı noktası ve gerilim seviyesini Orhaneli TM
154 kV olarak belirtmesi, TEİAŞ tarafından yapılan değerlendirme sonucunda
projeye daha yakın trafo merkezi bulunması sebebiyle olumsuz bağlantı görüşü
verilmesi ve bu görüşün Kurulca uygun bulunması karşısında, davacı şirketin
üretim lisansı başvurusunun reddedilmesine ilişkin dava konusu Kurul kararında
hukuka aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan; rüzgâr enerjisine dayalı
üretim tesisi kurmak üzere yapılmış ve yapılacak olan lisans başvurularında
uygulanacak esaslar 5784 sayılı Kanun'la yeniden belirlendiğinden ve davacı
şirket bu düzenlemeden önce lisans almaya hak kazanamadığından, diğer bir
ifadeyle bu konuda kazanılmış hakkı bulunmadığından, dilekçede öne sürülen
itirazlar geçerli görülmemiştir."
19. Başvurucu tarafından kararlar temyiz edilmiştir.
Temyiz dilekçelerinde; Atares-1 ve Atares-2 üretim tesisleri ile aynı bölge ve
aynı kaynak için başka bir tüzel kişilik tarafından başvuru yapılmadığından söz
konusu projelerin sahada tekli başvuru olarak kaldığı, daha önce 5 kez uygun
görüş verilen ve ekonomik olarak kabul edilen Orhaneli TM ve Gemlik TM'ye
bağlantı taleplerine haksız bir şekilde olumsuz görüş verildiği belirtilmiştir.
Ayrıca TEİAŞ'ın olumsuz görüşüne dayanak teşkil eden mülga Lisans
Yönetmeliği'nin 38. maddesinin üçüncü fıkrasının (f) bendinde, talep edilen
bağlantı noktasına oranla ekonomik açıdan daha uygun ve daha düşük sistem kaybı
sağlayan bağlantı noktası bulunması durumunda olumsuz görüş verilebileceğinin
düzenlendiğini, düzenleme gereği olumsuz görüş verilebilmesi için iki koşulun
aynı anda var olmasının gerektiği, bu nedenle sadece en yakın TM'ye bağlantı
talebi bulunmadığı gerekçesiyle başvuruların reddedilmesinin hukuka aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
20. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun (İDDK)
3/2/2016 tarihli kararları ile Daire kararlarının onanmasına hükmedilmiştir.
21. Başvurucu 13/6/2016 ve 7/9/2016 tarihlerinde de
kararın düzeltilmesi talebinde bulunmuştur.
22. Kararın düzeltilmesi aşamasında başvurucu tarafından
RES projelerinin teknik ve ekonomik yönden uygunluğuna yönelik 14/2/2018 ve
20/2/2018 tarihli iki ayrı uzman mütalaası dava dosyalarına sunulmuştur. Anılan
14/2/2018 tarihli uzman mütalaasında, Atares-1 RES Projesi için önerilen
Orhaneli TM bağlantısının geri ödeme süresinin Yönetmelik'te belirtilen 10
yılın çok altında 6 yıl 6 ay olduğu, yine bahsedilen proje için iletim sistemi
güç kaybı oranının TEİAŞ'ın 154 kV gerilim seviyesindeki enerji nakil hatları
için kabul edilebilir bulduğu %2,5-%3 güç kaybı oranının çok altında %1 ile
sınırlı bulunduğu ve Atares-1 Projesi'nin Orhaneli TM'ye bağlanmasının ekonomik
olarak uygun olduğu belirtilmiştir. Yine Atares-2 RES Projesi için önerilen
Gemlik TM bağlantısının geri ödeme süresinin 5 yıl 6 ay, iletim sistemi güç
kaybı oranının ise %1,8 oranında olacağı ve bu bağlantının da ekonomik olarak
uygun olduğu ifade edilmiştir. 20/2/2018 tarihli uzman mütalaasında ise
başvurucunun bağlantı taleplerinin en yakın TM'ye bağlantı yapılmayıp uzak
TM'ye bağlantı öngörüldüğü için uygun görülmediğinin bildirilmesine yönelik
TEİAŞ'ın 9/6/2010 tarihli görüş yazısında, aynı durumda olan yani daha
yakınında TM bulunmasına karşın daha uzaktaki TM'ye bağlantı izni verilen
projelerin bulunduğu vurgulanmış, uzak mesafedeki TM'ye bağlantı izni verildiği
belirtilen 13 ayrı projeye yer verilmiştir. Sonuç olarak, Atares-1 ve Atares-2
projelerine teknik ve ekonomik değerlendirmeler kapsamında TEİAŞ tarafından
verilen beş adet uygundur onayı sonrası uygulanan uzaklık kriteri
değerlendirmesinin aynı tarihli birçok projeye uygulanmadığı belirtilmiştir.
23. Kararın düzeltilmesi istemleri İDDK'nın 15/3/2018
tarihli kararları ile oyçokluğuyla reddedilmiştir. Azınlıkta kalan bir üyenin
karşıoy gerekçesinde ise başvurucu Şirket tarafından, Daire kararında yer
verilen TEİAŞ değerlendirmesinin tamamen başka bir dosyaya ait olduğunun ve
başvurucu Şirketin proje sahalarının bulunduğu dosya ile bir ilişkisinin
bulunmadığının, ayrıca TEİAŞ'ın olumsuz bağlantı görüşünde yalnızca iletim
hattı uzunluğunun esas alındığının, bağlantı noktasının ekonomik açıdan daha
uygun olup olmadığının ise değerlendirilmediğinin ileri sürüldüğü ve söz konusu
hususlara yönelik 14/2/2018 ile 20/2/2018 tarihli iki ayrı uzman kurulu
mütalaasının dava dosyalarına sunulduğu belirtilmiştir. Bu iddiaların kabul
edildiği takdirde davanın sonucunu değiştirebilecek içerikte olduğu, bu
iddiaların karşılanması ve çürütülmesi yoluna gidilmediği ve başvurucu tarafın
-karar düzeltme aşamasında yapılmış olsa da- iddiaları ve sunduğu belgeler
hakkında değerlendirme yapılması ve bu iddiaların karşılanması gerektiği ifade
edilmiştir.
24. Nihai kararlar 6/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 4/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
25. 4628 sayılı Kanun'un işlem tarihinde yürürlükte
bulunan "Amaç, kapsam ve tanımlar" kenar başlıklı mülga 1.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunun amacı; elektriğin
yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde
tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk
hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve
şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız
bir düzenleme ve denetimin sağlanmasıdır.
Bu Kanun; elektrik üretimi, iletimi,
dağıtımı, toptan satışı, perakende satışı, perakende satış hizmeti, ithalat ve
ihracatı ile bu faaliyetlerle ilişkili tüm gerçek ve tüzel kişilerin hak ve
yükümlülüklerini, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumunun kurulması ile çalışma
usul ve esaslarını ve elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının
özelleştirilmesinde izlenecek usulü kapsar."
26. 4628 sayılı Kanun'un 3. maddesine 5784 sayılı
Kanun'un 3. maddesiyle eklenen ve işlem tarihinde yürürlükte bulunan mülga
beşinci fıkra şöyledir:
"Rüzgâr enerjisine dayalı üretim
tesisi kurmak üzere yapılmış veya yapılacak olan lisans başvuruları kapsamında,
bu Kanun ile 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında Elektrik İşleri
Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak teknik değerlendirme ve
ardından Kurum tarafından yapılacak değerlendirme sonucunda lisans almak için
gerekli koşulları sağlayan başvuru sahipleri belirlenir. Yapılan belirleme
sonucunda da aynı bölge ve/veya aynı trafo merkezi için birden fazla başvurunun
bulunması durumunda, bu başvurular Kurum tarafından Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketine gönderilir. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından
bu durumda olan başvurular arasından sisteme bağlanacak olanı belirlemek için
yarışma yapılır. Yapılan yarışmada, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketine
işletmeye girdikten sonra yönetmelikle belirlenecek bir süre boyunca üretilecek
kWh başına ödenecek en yüksek katkı payını teklif ve taahhüt eden başvuru
sahibi belirlenerek yarışma sonuçları Kuruma gönderilir. Lisans verilmesine
ilişkin tüm hak ve yetkiler Kurula aittir. Katkı payı gelirleri Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından münhasıran sisteme bağlanacak üretim
tesisleri için gerekli iletim yatırımlarının finansmanında kullanılır.
Yarışmaya ve yarışma sonunda belirlenen katkı payının ödenmesine ilişkin usul
ve esaslar Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından hazırlanacak ve
Kurum tarafından onaylanacak yönetmelikle düzenlenir."
27. 4628 sayılı Kanun'un "Enerji Piyasası
Düzenleme Kurulu ve Kurul Başkanlığı" kenar başlıklı 5. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunun diğer maddeleri ile
belirlenen görevlerinin yanısıra, Kurul aşağıdaki görevleri de yerine getirir:
a) Bu Kanun hükümlerini uygulamak.
...
Bu Kanunun diğer maddeleri ile
belirlenen yetkilerinin yanısıra, Kurul aşağıdaki yetkilere de sahiptir:
...
b) Lisanslara ilişkin onaylarla, bu
Kanunda belirtilen sair onayları vermek."
28. Mülga Lisans Yönetmeliği'nin "Amaç" kenar
başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Bu Yönetmeliğin amacı; elektriğin
yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde
tüketicilerin kullanımına sunulması için 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
uyarınca oluşturulması öngörülen mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir
elektrik piyasasında rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet
gösterecek tüzel kişilere verilecek lisanslara ilişkin usul ve esasların
belirlenmesidir."
29. Mülga Lisans Yönetmeliği'nin "Lisans ve
lisans alma yükümlülüğü" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Lisans, bir tüzel kişinin piyasada
faaliyet gösterebilmek için Kurumdan almak zorunda olduğu bir yetki
belgesidir."
30. Mülga Lisans Yönetmeliği'nin "Sisteme erişim
ve sistem kullanım hakları" kenar başlıklı 38. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Gerçek veya tüzel kişilerin, iletim
ve/veya dağıtım sistemine bağlantı ve sistem kullanım taleplerinin, ilgili
mevzuat gereğince müstakil olarak iletim ve/veya dağıtım faaliyetini yürütmekle
görevli TEĐAŞ ve/veya dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından eşit
taraflar arasında ayrım gözetilmeksizin karşılanması zorunludur.
...
(3) Gerçek veya tüzel kişilerin,
TEĐAŞ veya dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından işletilmekte
olan iletim ve/veya dağıtım sistemlerine bağlantısı ve/veya sistem kullanımı
hakkında;
a) Bağlantı yapılması öngörülen tarihte,
bağlantı yapılmak istenen noktada şebekenin teknik özelliklerinin yetersiz
olması,
b) Bağlantı yapılması öngörülen tesisin
projesinde, sisteme bağlantıyla ilgili olarak Şebeke Yönetmeliği ve/veya
Dağıtım Yönetmeliği veya ilgili diğer mevzuatta yer alan standartların
sağlanamaması,
c) Yapılması istenilen bağlantı ve
elektrik enerjisi nakil işleminin kamu hizmeti yükümlülüklerini engellediğinin,
TEĐAŞ ve/veya dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilerce gerekçeleriyle
belgelenmesi,
d) Bağlantı yapılması öngörülen tesisin
projesinde, gerilim düşümü, harmonik, elektromanyetik girişim, fliker seviyesi
gibi değerlerin, şebekeye giriş veya çıkış noktasında ve iletim ve/veya dağıtım
kademelerinde, ilgili mevzuatta belirlenen sınırları karşılamaması durumu,
e) Bağlantı yapılması öngörülen tesisin,
sistem elektrik enerjisinin kalitesini, ilgili mevzuatta yer alan standartların
dışına çıkarması durumu,
f) Rüzgar enerjisine dayalı üretim
tesisi bağlantı taleplerinde; talep edilen bağlantı noktasına oranla ekonomik
açıdan daha uygun ve daha düşük sistem kaybı sağlayan bağlantı noktası
bulunması durumu,
hariç, olumsuz görüş verilemez.
(4) TEĐAŞ veya dağıtım sistemini
işleten tüzel kişilerin sisteme bağlantı ve sistem kullanımı hakkındaki olumsuz
görüşlerinin gerekçelendirilmiş olması ve bu gerekçelerin Kurul kararıyla uygun
bulunması esastır.
...
(11) Yerli doğal kaynaklar ile
yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerine, TEĐAŞ ve/veya
dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından, sisteme bağlantı yapılmasında
öncelik tanınır. Rüzgâr enerjisine dayalı üretim tesisi kurmak üzere yapılan
lisans başvurusu kapsamında talep edilen bağlantı noktası için TEĐAŞ
ve/veya dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi tarafından üçüncü fıkra çerçevesinde
olumlu görüş oluşturulamaması halinde, lisans başvurusu Kurul kararıyla
reddedilir ve lisans başvurusunda bulunan tüzel kişinin özel direk hat kurma
talebi dikkate alınmaz."
B. Uluslararası Hukuk
1. İlgili Sözleşme
31. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
32. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin
6. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında, hakkaniyete uygun yargılanmanın
temel unsurlarından birinin de yargılamanın çelişmeli olmasına (Rowe
ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000, § 60) dikkat
çektikten sonra Sözleşme'deki hakların etkili bir biçimde korunması için davaya
bakan mahkemelerin tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini
etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa,
B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33).
33. AİHM'e göre silahların eşitliği ilkesi ise taraflara,
talep ve açıklamalarını diğer tarafa nazaran dezavantajlı olmayacak şekilde
ileri sürebilmeleri için fırsat verilmesini gerektirdiğini ifade etmektedir (Kress/Fransa,
B. No: 39594/98, 7/6/2001, § 72).
34. Kural olarak başvurucular, davanın karşı tarafına
tanınan bir avantajın kendisine zarar vermiş olduğunu veya bu durumdan olumsuz
etkilendiğini ispat etmek zorunda değildir. AİHM; taraflardan birine tanınan,
diğerine tanınmayan avantajın fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil
bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş saymaktadır (Zagorodnikov/Rusya,
B. No: 66941/01, 7/6/2007, § 30).
35. Sözleşme’nin 6. maddesinde davada kullanılan
delillerin ispat güçleri ile ilgili bir düzenleme bulunmamakla birlikte AİHM de
delilerin kabul edilebilirliği ile ilgili olarak somut davada kullanılan
delillerin “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama”
ilkeleri gözetilerek tartışılıp tartışılmadığını ya da söz konusu delillerin
yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmamasına etkisini değerlendirmekte (Tamminen/Finlandiya,
B. No: 40847/98, 15/6/2004, §§ 40, 41; Barberà, Messegué ve Jabardo/İspanya,
B. No: 10590/83, 6/12/1988, §§ 68, 81-89) ve birçok kararında Sözleşme’nin 6.
maddesinin adil yargılanma hakkını güvence altına almakla beraber öncelikli
olarak ulusal hukuk bağlamında düzenlenmesi gereken bir konu olan delillerin
kabul edilebilirliğine ilişkin bir kural ortaya koymadığını belirtmektedir (Schenk/İsviçre,
B. No: 10862/84, 12/7/1988, §§ 45, 46; Desde/Türkiye, B. No: 23909/03,
1/2/2011, § 124).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
36. Mahkemenin 10/3/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu; TEİAŞ tarafından Daireye sunulan görüş
yazısından ancak nihai karar ile haberdar olduğunu ve bu görüşe karşı
itirazlarını belirtemediğini, söz konusu TEİAŞ görüşü hakkında Dairece hukuka
uygunluk denetimi yapılmadığını, objektif bir bilirkişi incelemesine başvurmak
yerine söz konusu görüşün nasıl oluşturulduğunun TEİAŞ'a sorulduğunu ve bu
görüş uyarınca karar verildiğini ifade etmiştir. Bununla birlikte bir başka
dava dosyasına sunulmuş TEİAŞ yazısının da karara dayanak alındığını ve bu
hususa yönelik iddiaları da karşılanmaksızın hüküm kurulduğunu, karar
verilirken sadece idarenin görüşlerinin dikkate alındığını ve bu görüşler
uyarınca karar verildiğini vurgulamıştır. Dosyaya sunulan iki adet uzman
mütalaasının dikkate alınmadığını, savunmaları karşılanmaksızın ve iddiaları
çürütülmeksizin hüküm kurulduğunu belirterek hakkaniyete uygun yargılanma,
gerekçeli karar ve savunma hakları ile silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
38. Başvurucu ayrıca mülga Lisans Yönetmeliği'nin 38.
maddesinin üçüncü fıkrasının (f) bendine göre ekonomik açıdan daha uygun ve
daha düşük sistem kaybı sağlayan bağlantı noktası bulunması hâlinde olumsuz
görüş verilebileceğini, en yakın TM'nin ise yalnızca daha düşük sistem kaybı
sağlayacağını fakat projenin ekonomikliği belirlenirken projenin kurulu gücü
ile bağlantısı önerilen TM'nin bağlantı kapasitesi arasındaki dengenin önemli
olduğunu, mevzuattaki ilk kriter olan ekonomiklik kriterinin ihmal edildiğini
belirtmiştir.
B. Değerlendirme
39. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Somut olayda başvurucunun temel iddiaları, bilirkişi incelemesi
yapılmaksızın idarenin iddialarına üstünlük tanınması suretiyle hüküm tesis
edildiğine, uyuşmazlığa dair ileri sürdüğü iddiaların etkin bir şekilde
incelenmediğine ve iddiaları çürütülmeksizin hüküm kurulduğuna ilişkindir. Buna
göre başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel İlkeler
42. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia,
savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan
maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma
hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde
dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet
Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
43. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil
yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu
uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının
madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların
eşitliği ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu
itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil
olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir
yargılamanın hakkaniyete uygun olması mümkün değildir (Mehmet Fidan, §
38).
44. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının
usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan
birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve
savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip
olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, §
32). Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel
dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel
Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
45. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak
inceleme, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının
değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer, § 19).
46. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ilkesi ışığında taraflara tanık delili
de dâhil olmak üzere delillerini sunma, inceletme noktasında uygun imkânların
tanınması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması gerekir. Bu anlamda
delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsiz olma iddiaları da yargılamanın
bütünü kapsamında değerlendirilecektir. Ceza davaları ile medeni hak ve
yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere
yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesinin güvence altına
alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir
(Mustafa Kupal, B. No: 2013/7727, 4/2/2016, §§ 50, 51, 52).
47. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir
davada bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar
vermek değildir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin tarafların öne sürdüğü
ve esasa etkili olan iddiaların işin mahiyetinin gerektirdiği ölçüde incelenip
incelenmediğini ve özellikle ispat külfeti konusunda taraflardan birinin
diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülüp düşürülmediğini denetleme
görevi bulunmaktadır (Ahmet Korkmaz, B. No: 2014/16232, 25/1/2018, §
29).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
48. Başvuru konusu olayda başvurucu; Dairenin idarece
sunulan ve işleme dayanak teşkil eden görüş uyarınca hüküm tesis ettiğini, bu
görüşün nasıl oluşturulduğunun idareye sorulduğunu, bu bildirim üzerine
herhangi bir bilirkişi incelemesi ve hukuka uygunluk denetimi yapılmadan karar
verildiğini, bu hususlara yönelik iddiaları da karşılanmaksızın davanın
reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
49. Somut olayda başvurucunun Atares-1 RES Projesi'nin
Orhaneli TM'ye ve Atares-2 RES Projesi'nin ise Gemlik TM'ye bağlantı talebi
TEİAŞ'ın 26/5/2008 tarihli yazısı ile uygun bulunmuş, sonrasında da aynı
doğrultuda dört ayrı görüş verilmiştir. 18/2/2010 tarihli Kurul kararından
sonra ise, 4628 sayılı Kanun'un 3. maddesine 5784 sayılı Kanun'un 3. maddesiyle
eklenen mülga hüküm uyarınca projelerin revize edilmesi istenilmiş, aynı
projeleri sunan başvurucunun lisans başvuruları, bağlantı taleplerinin anılan
tesislere en yakın mesafede bulunan Karacabey TM olarak güncellenmemesi ve bu
kapsamda projelerin teknik ve ekonomik olarak uygun görülmemesi nedeniyle
reddedilmiştir.
50. Açılan davalarda Dairece 4/3/2011 ve 9/3/2011 tarihli
ara kararları ile TEİAŞ'tan belli hususlara yönelik görüş sorulduğu ve ara
kararlarına verilen cevaplarda, tüm lisans başvurularının birlikte
değerlendirildiği, Atares-1 ve 2 projelerine en yakın TM'nin Karacabey TM
hâline geldiği ve ilgililerin en yakın TM'lerin seçmeleri gerektiğinin
bildirildiği anlaşılmıştır (bkz. § 17). Ayrıca benzer bir uyuşmazlıkta,
Dairenin E.2010/4676 sayılı dosyasında 19/11/2013 tarihinde verilen ara
kararına verilen cevapta da en yakın bağlantı noktasına göre başvurusunu uygun
olarak gerçekleştiren 698 şirkete uygun görüş verildiği, en yakın bağlantı noktasını
tercih etmeyen 22 şirkete ait projenin sistem bağlantısının uygun bulunmadığı,
projenin bağlantı noktasının daha uzak TM olarak belirlenmesi hâlinde ek hat
maliyetinin çıkacağı, arazideki şehirleşme ve tarım alanları göz önünde
bulundurulduğunda yapılaşma nedeniyle hat maliyetinin daha da artacağı, tarım
alanları nedeniyle de kamulaştırma maliyetlerinin yüksek olacağı ifade
edilmiştir (bkz. § 18). Dairece söz konusu ara kararları cevapları uyarınca,
anılan projelere daha yakın TM bulunması sebebiyle olumsuz bağlantı görüşü
verilmesinde ve başvurucunun üretim lisansı başvurularının reddedilmesinde
hukuka aykırılık görülmediği belirtilmiştir.
51. Yukarıda anılan mülga Lisans Yönetmeliği'nin 38.
maddesinin üçüncü fıkrasının (f) bendinde, rüzgâr enerjisine dayalı üretim
tesisi bağlantı taleplerinde; talep edilen bağlantı noktasına oranla ekonomik
açıdan daha uygun ve daha düşük sistem kaybı sağlayan bağlantı noktası
bulunması durumunda projeye yönelik olumsuz görüş verilebileceği hüküm altına
alınmıştır. TEİAŞ tarafından da başvurucunun bağlantı taleplerine, projelerde
önerilenden daha yakın mesafede TM bulunduğundan ve bu nedenle projelerin
teknik ve ekonomik olarak uygun görülmediğinden olumsuz görüş verilmiş, bu
olumsuz görüşün Kurulca uygun bulunması suretiyle de başvurucu Şirketin lisans
başvuruları reddedilmiştir.
52. Kararın düzeltilmesi aşamasında başvurucu tarafından
RES projelerinin teknik ve ekonomik yönden uygunluğuna yönelik 14/2/2018 ve
20/2/2018 tarihli iki ayrı uzman mütalaası dava dosyalarına sunulmuştur. Anılan
14/2/2018 tarihli uzman mütalaasında, Atares-1 RES Projesi için önerilen
Orhaneli TM bağlantısının geri ödeme süresinin Yönetmelik'te belirtilen 10
yılın çok altında 6 yıl 6 ay olduğu, yine bahsedilen proje için iletim sistemi güç
kaybı oranının TEİAŞ'ın 154 kV gerilim seviyesindeki enerji nakil hatları için
kabul edilebilir bulduğu %2,5-%3 güç kaybı oranının çok altında %1 ile sınırlı
bulunduğu ve Atares-1 Projesi'nin Orhaneli TM'ye bağlanmasının ekonomik olarak
uygun olduğu belirtilmiş, Atares-2 RES Projesi için önerilen Gemlik TM
bağlantısının geri ödeme süresinin 5 yıl 6 ay, iletim sistemi güç kaybı
oranının ise %1,8 oranında olacağı ve bu bağlantının da ekonomik olarak uygun
olduğu ifade edilmiştir. 20/2/2018 tarihli uzman mütalaasında ise, daha
yakınında TM bulunmasına karşın daha uzaktaki TM'ye bağlantı izni verildiği
belirtilen projelere yer verilmiş ve ayrıca Atares-1 ve Atares-2 projelerine
teknik ve ekonomik değerlendirmeler kapsamında TEİAŞ tarafından verilen dört
adet uygundur onayı sonrası uygulanan uzaklık kriteri değerlendirmesinin aynı
tarihli birçok projeye uygulanmadığı belirtilmiştir (bkz. § 22).
53. Başvurucu; bahsi geçen RES projeleri için önerdikleri
bağlantı noktalarının ekonomik olarak uygun olduğunu, Atares-1 RES Projesi için
tercih edilen Orhaneli TM 70 MW, Atares-2 RES Projesi için tercih edilen Gemlik
TM 100 MW gücünde iken önerilen Karacabey TM'nin 54 MW gücünde olduğunu,
önerilen TM ile tercih edilen TM'lerin toplam gücü arasında 116 MW'lik fark
bulunduğunu, bu fark dolayısıyla üretilecek enerjinin miktarının da milyarlarca
TL değişeceğini belirtmiştir. Öte yandan Yönetmelik'te yer alan ekonomik açıdan
daha uygun olma hususunun sadece daha yakın TM'ye yani iletim hattının
uzunluğuna bağlanamayacağını, bu hususa yönelik iddialarının karşılanmadığını
ve sadece idare görüşüne dayanılarak karar verildiğini ileri sürmüştür.
54. Başvurucu tarafından yargılamanın tüm aşamalarında,
projenin ekonomik olmasının sadece bağlantı noktasının yakın olması ile
açıklanamayacağı, bağlantı noktasının gücü nedeniyle de üretilecek enerji
miktarının ve projenin ekonomikliğinin değişeceği, bu kapsamda mevcut
başvurularının ekonomik olduğu belirtilmiş ve dava dosyalarına bu hususa
yönelik bilgi ve uzman mütalaası eklenilmiştir. Buna karşın Dairece, kararın
sonucu yönünden önem taşıyabilecek ve idarenin işlemin gerekçesini dayandırdığı
projenin ekonomik olarak uygunluğu konusunda ileri sürülen hususlar açısından
herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı, söz konusu hususta idarenin
görüşüne üstünlük tanınarak karar verildiği anlaşılmıştır.
55. Buna göre Daire kararında, mevzuatın ilgili kısımları
yönünden ve idarenin Dairenin ara kararlarına verdiği görüşler açısından bir
değerlendirme yapılmadığı, yine yargılama aşamalarında dile getirilen iddialar
ile kararın düzeltilmesi aşamasında sunulan ve içerik itibarıyla kararda
karşılanması gereken hususlar taşıyan belgelere yönelik de açıklamada ve
gerekçelendirmede bulunulmadığı görülmüştür. Bu kapsamda başvurucu tarafından
ileri sürülen iddia ve belgelerin karar sonucunu etkileyebilecek nitelikte
olmasına karşın bu hususlara yönelik hiçbir değerlendirmede bulunulmaması ve
idarenin görüşüne üstünlük tanınarak hüküm kurulması başvurucunun davalı
idareye nazaran zayıf bir konuma düşürülmesi sonucunu doğurmuştur. Bu durum bir
bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemiştir.
56. Öte yandan başvurucu, Daire kararına dayanak alınan
idare görüşünün tarafına tebliğ edilmediğini ve bu görüşe karşı itirazda
bulunamadığını ileri sürmekte ise de başvuru formu ekinde yer alan belgelerden
başvurucunun söz konusu idare görüşünün içeriğinden Daire kararı ile birlikte
bilgi sahibi olduğu, itirazlarını temyiz ve karar düzeltme aşamalarında ileri
sürebildiği anlaşıldığından bu husus yönünden açık ve görünür bir ihlal
bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
57. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
hüküm altına alınan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
58. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
59. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama
yapılmak üzere dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunmuştur.
60. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
61. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
62. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
63. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda
ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
64. Bu durumda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise
bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek
Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın
bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Danıştay Onüçüncü Dairesine
(E.2010/3608, K.2015/734 ve E.2010/3609, K.2014/4088) gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 589,40 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği
ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE Hasan Tahsin GÖKCAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmak üzere Danıştay Onüçüncü Dairesine (E.2010/3608, K.2015/734
ve E.2010/3609, K.2014/4088 sayılı kararlarla ilgilidir.) GÖNDERİLMESİNE,
D. 589,40 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 10/3/2021 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
1. Başvuru, rüzgar enerji santrali projesi için idareye
yapılan üretim lisansı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle
açılan davada esasa etkili iddiaların karşılanamaması ve sadece idarece sunulan
bilgiler uyarınca karar verilmesi nedenleriyle silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. Çoğunluk görüşünde
adil yargılanma hakkı kapsamındaki anılan ilkelerin ihlal edildiği sonucuna
ulaşılmış ise de aşağıda açıklayacağım gerekçelerle bu görüşe katılmayıp karşı
oy kullandım.
2. Danıştay 13. Dairesinin kararında konuyla ilgili
olarak o tarihlerde yürürlükteki Yönetmeliğin 3., 5. ve 38. maddelerinde lisans
başvurusunun değerlendirilmesi için aranacak kriterlere atıf yapılmıştır.
İkinci olarak davacının (başvuranın) iddiaları kapsamında Dairenin ara kararı
ile TEİAŞ’tan, en yakın bağlantı noktası ölçütü açısından yapılan
değerlendirmeler bakımından davaya konu projeler ile aynı bölgedeki diğer
projelerdeki değerlendirmeler ve bu değerlendirmelere esas alınan ölçütler
hakkında bilgi istendiği belirtilmekte ve idarece gönderilen bilgiler
aktarılmaktadır.
3. TEİAŞ tarafından verilen bilgide; mevzuat değişikliği
üzerine 1 Kasım 2007 tarihinden önce başvuran şirketlerin uyarılarak eski
bağlantı görüşlerinin geçerli olmayacağının ve en yakın trafo merkezlerini
seçmeleri gerektiğinin bildirilmesine karşın davacı şirketin yine eski bağlantı
noktalarını tercih ettiğinin belirtildiği ifade edilmektedir. Yazı cevabında
ayrıca toplamda 720 projenin aynı teknik ve ekonomik kriterlerle
değerlendirildiği, teknik ve ekonomik olarak en uygun bağlantı noktasını tercih
etmeyen projelere uygun görüş verilmediği, aksi uygulamanın davacı şirket
lehine ayrıcalık tanımak anlamına geleceği, nitekim en yakın bağlantı noktasını
tercih etmeyen 22 şirkete ait projenin sistem bağlantısının uygun bulunmadığı,
projenin bağlantı noktasının daha uzak olması halinde ek hat maliyetinin
çıkacağı, arazideki şehirleşme ve tarım alanları gözönünde bulundurulduğunda
yapılaşma nedeniyle hat maliyetinin daha da artacağı, tarım alanları nedeniyle
de kamulaştırma maliyetlerinin yüksek olacağı, sonuç olarak daha uzak bir
noktaya bağlantı yapılması durumunda sisteme bağlantısı planlanan toplam kurulu
gücü 12.000 MW olan RES’in sistem bağlantılarının teknik ve ekonomik açıdan
uygun optimum bir değerlendirme yapılmasına engel olacağı belirtilmiştir.
4. Danıştay Dairesi kararında tarafların iddiaları ile
idarenin cevabı tartışılmış, davacı şirketin başvurusundaki gerilim seviyesi ve
bağlantı noktaları esas alındığında, projeye daha yakın trafo merkezi bulunması
sebebiyle olumsuz bağlantı görüşü verilmesi ve bu görüşün Kurul tarafından
uygun bulunması karşısında üretim lisansı başvurusunun reddedilmesine ilişkin
Kurul kararının hukuka aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
5. Temyiz incelemesini yapan İDDK kararında da idare ile
Kurul’un takdiri mevzuat hükümleri çerçevesinde değerlendirilmiş, davacı
şirketin daha önce lisans alamamış olması ve kazanılmış hakkının da bulunmaması
dikkate alındığında davacı tarafça “dilekçede öne sürülen itirazların geçerli
görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği” belirtilerek hukuka
uygun görülen Daire kararının onanmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
6. Daire kararında atıf yapılan Lisans Yönetmeliğinin 38.
maddesinin 3/f bendinde üretim tesisi bağlantı taleplerinde “talep edilen
bağlantı noktasına oranla ekonomik açıdan daha uygun ve daha düşük sistem kaybı
sağlayan bağlantı noktası bulunması durumunun” gözetileceği ve 11.
fıkrasında ise talep edilen bağlantı noktası için TEDAŞ ve/veya lisans sahibi
tüzelkişi tarafından 3. fıkra çerçevesinde olumlu görüş oluşturulamaması
halinde lisans başvurusunun Kurul kararıyla reddedileceği ve lisans
başvurusunda bulunan tüzel kişinin özel direk hat kurma talebinin dikkate
alınmayacağı belirtilmektedir.
7. Başvuran tarafınca öne sürülüp çoğunluk gerekçesinde
kabul edilen; davacı tarafının sistem bütünlüğü açısından ekonomik olduğu
yönündeki iddialarının tartışılmadığı görüşü yerinde değildir. Danıştay Daire
kararı gerekçesinde mevzuat çerçevesinde idarenin takdir yetkisi değerlendirilmiş,
davacının iddiaları nedeniyle bu yetkinin hangi gerekçeyle kullanıldığı hususu
idareden sorularak tespit edilmiş, bu kapsamda davacı tarafın önerilen sistem
bütünlüğü açısından bağlantı noktalarının ekonomik olacağı yönündeki iddiaları
da dikkate alınarak bir sonuca ulaşılmıştır. Daire bu karara varırken daha önce
verilen tüm lisans başvurularıyla ilgili değerlendirmelere ilişkin kriterleri
idareden aldığı cevapla açıklığa kavuşturmuş ve kararını bu bilgilere dayalı
olarak vermiştir. Nitekim idarenin bağlantı noktalarıyla ilgili cevabında
benzer başvurularda yapılan değerlendirmelere esas verimlilik kriterleri
detaylı biçimde açıklanmış, davacının idare tarafından daha önce uyarılmasına
karşın bağlantı noktasını değiştirmek yerine aynı noktalarda ısrar ederek
başvuruda bulunduğu belirtilip, somut olayda maliyeti artıran hususlar
açıklanarak davacı ve benzeri bir şirkete farklı uygulama yapılmasının
ayrıcalık anlamına geleceği ifade edilmiştir.
8. Öte yandan başvurucu, ilgili mevzuattaki bağlantı noktası
ve ekonomik kriterlerin yorumuna ilişkin kuralların iddialarını destekleyecek
biçimde yorumlandığına veya benzer davalarda farklı bir yöntemle inceleme
yapıldığına yönelik olarak bir yargı kararı da sunabilmiş değildir. Dairenin ve
İDDK’nın başvurucunun iddialarını araştırıp idarenin gerekçelerini irdeleyerek
sonuca ulaşması karşısında karşılanmayan bir iddianın bulunduğunun söylenmesi
dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Kararda mevzuattaki ekonomiklik ve başvuru
noktası kriterleri üzerinde durularak değerlendirme yapıldığı görülmektedir.
Dolayısıyla, başvuru dilekçesinde temel olarak uyuşmazlığın sonucuna ilişkin
kararın yanlışlığının ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır.
9. Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin çoğu
kararında vurgulandığı üzere, adil yargılanma hakkına ilişkin alt ilkelerin
ihlal edilmediği durumda sonucun haksız veya isabetsiz olduğuna yönelik
başvurular, incelenen kararda açık ve bariz bir hata veya keyfilik görülemediği
takdirde kanunyolu başvurusu olarak nitelenmekte ve kabul edilemez
bulunmaktadır. Bu başvurunun da benzer emsallerinden bir farkı bulunmamaktadır.
10. Belirtilen hususlar karşısında maddi olayın ve
mevzuat hükümlerinin yorumlanmasıyla ilgili olarak bariz bir hata veya
keyfiliğin gözlenemediği başvuruda, davacının iddialarını da gözetip araştıran
ve sonucuna göre karara ulaşan Daire kararı ile İDDK kararı ile çelişmeli
yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği yönündeki çoğunluk
görüşüne katılamadım.
|
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
Başkan
|