TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT ARAÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/29015)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Murat ARAÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Arzu DİRİCAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tahliye taleplerinin incelenmemesi ve tutukluluğun
devamı kararlarının tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının; gözaltı ve tutuklama sürecindeki bazı uygulamalar nedeniyle de kötü
muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurucu 22/5/2017 tarihinde 2017/25593 sayılı bireysel
başvuruyu yapmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 5/10/2018 tarihinde, 2017/25593 numaralı bireysel başvuru
dosyasında başvurucunun tahliye taleplerinin incelenmediği, tutukluluğun devamı
kararlarının tarafına tebliğ edilmediği ve gözaltında kötü muameleye maruz
kaldığı yönündeki iddialarının konu yönünden ayrılmasına ve ayrılan dosyanın
2018/29015 başvuru numarasına kaydedilmesine karar verilmiştir. Öte yandan Birinci
Bölüm İkinci Komisyonunca 16/11/2018 tarihinde 2017/25593 numaralı başvuruda
başvurucunun diğer iddialarının kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
5. Komisyonca, tefriken oluşturulan 2018/29015 numaralı
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde
olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son
bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu
teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10.
Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle
bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet
başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş ve çok sayıda kişi hakkında
gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet
Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
11. Avukat olan başvurucu FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında
10/8/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başvurucu, Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 15/8/2016
tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.
13. Başvurucunun tahliye talepleri ve tutukluluk durumu; Ankara
6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9/9/2016 tarihli, Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin
5/10/2016 ve 7/11/2016 tarihli, Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 7/12/2016
tarihli, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/1/2017 tarihli, Ankara 7. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 9/2/2017 tarihli kararlarıyla incelenmiş ve tutukluluğunun
devamına karar verilmiştir.
14. Başvurucunun tutukluluk durumu bireysel başvuru öncesi son
olarak Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9/3/2017 tarihli kararıyla incelenmiş;
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına, kararın başvurucu ve müdafilerine
tebliğine itirazı kabil olmak üzere karar verilmiştir. Başvurucu 20/3/2017
tarihinde bu karara itiraz etmiştir. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 6/4/2017
tarihinde itirazı incelemiş ve reddetmiştir. Bu karar başvurucuya 25/4/2017
tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 22/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 14/6/2017 tarihli iddianamesi
ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni ortadan
kaldırmaya teşebbüs etme suçlarından cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır
ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
17. İddianame, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek
E.2017/34 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme
tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
18. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi 29/3/2019 tarihinde,
başvurucunun anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan
beraatine, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 10 ay 15 gün hapis
cezası ile cezalandırılmasına ve adli kontrol şartıyla tahliye edilmesine karar
vermiştir.
19. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
istinaf kanun yolunda derdesttir.
20. Anayasa Mahkemesince 19/9/2018 tarihinde, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına başvurucu tarafından kötü muamele iddialarıyla ilgili suç
duyurusunda bulunulup bulunulmadığı sorulmuş; Savcılıktan gelen 28/9/2018 tarihli
cevap yazısında başvurucunun müştekisi olduğu bir dosyanın bulunmadığı
belirtilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 8/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu; tahliye taleplerinin incelenmediğini,
tutukluluğun devamı kararlarının tarafına tebliğ edilmediğini, bu suretle de
özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bakanlık görüşünde öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesindeki tazminat yolunun
tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esas bakımından ise Bakanlık,
başvurucunun tahliye talepleri ve tutukluluk durumunun Ankara 4. Sulh Ceza
Hâkimliğince 9/9/2016, 5/10/2016, 7/11/2016, 7/12/2016, 6/1/2017, 9/2/2017,
9/3/2017 tarihlerinde incelendiğini ve tutukluluk hâlinin devamına karar
verildiğini, bu nedenle başvurucunun tahliye taleplerinin incelenmediğine ve
özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine yönelik iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olduğunu belirtmiştir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
25. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine
karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda
maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân
sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk incelemeleri sonucunda verilen
kararların tebliğ edilmemesi, tahliye taleplerinin değerlendirilmemesi
şikâyetleri ile ilgili olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
tahliyesine karar verilmiş veya hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden asıl
dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (k) bendinde öngörülen yolun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ali Efendi
Peksak (2), B. No: 2017/37727, 12/9/2019, §§ 56-67; Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394,
31/10/2018, §§ 57-60; Mehmet Takımsu,
B. No: 2016/63712, 15/11/2018, §§ 65-69; Abdurrahim
Özkan, B. No: 2017/25586, 18/4/2018, §§ 80-86).
26. Bireysel başvuruda bulunduktan sonra 29/3/2019 tarihinde
tahliyesine ve mahkûmiyetine karar verilen başvurucunun tutukluluk incelemeleri
sonucunda verilen kararların kendisine tebliğ edilmemesi nedeniyle tutuklama
işlemine karşı başvuru imkânlarından yararlandırılmadığına ilişkin iddiası 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde
kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğa karşı başvuru
imkânlarından yararlandırılmadığının tespiti hâlinde görevli mahkemece
başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun,
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; gözaltı sırasında yasak usullerle sorgu işlemine
tabi tutulduğunu, tehdit edildiğini, psikolojik olarak yıpratıldığını,
avukatıyla görüşmesine izin verilmediğini ve ifadesini bu şekilde imzalamak
zorunda bırakıldığını, başkalarının uğradığı ve kendisinin de şahit olduğu
uygulamalar nedeniyle direncinin kırıldığını, gözaltına alındığı andan itibaren
yaşadığı stres ve korku nedeniyle kalp krizi geçirme riski bulunduğunu, bu
yüzden hayatının tehlike altında olduğunu, gözaltında bulunduğu sırada ışığı
sürekli açık bırakılan 7-8 m² genişliğinde bir hücrede 19-20 kişi ile birlikte
kaldığını, burada verilen gıdaların yetersiz olduğunu, temel insani
ihtiyaçlarını gidermesinin engellendiğini, dinlenmenin ve uyumanın mümkün
olmadığını, tutukluluk sürecinde de yaşadığı stres ve korku nedeniyle
kardiyoloji bölümüne sevk edildiğini, muayene ve tetkiklerden geçtiğini
belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Başvurucu, bu şikâyetlerini soruşturmayı yürüten savcıya
dilekçeyle vakit kaybetmeden bildirmesine rağmen bu konuda resen soruşturma
başlatılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu bu şikâyetlerini ayrıca Türkiye
Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonuna ve tutukluları ziyaret
etmek amacıyla ceza infaz kurumuna gelen Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi
yetkililerine yazılı olarak ilettiğini, TBMM'den gelen yazıda incelemenin devam
ettiğinin ve İçişleri Bakanlığından bilgi talep edildiğinin kendisine
bildirildiğini belirtmiştir.
30. Bakanlık görüşünde, başvurucunun kötü muamele iddiaları
yönünden hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin
bireysel başvuruda bulunduğu belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
31. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
32. Somut olayda gözaltı sürecindeki kötü muamele iddiaları
hakkında başvurucu, genel olarak gözaltında iken kamu görevlileri tarafından
kötü muameleye maruz bırakıldığını ve insani olmayan gözaltı koşullarında kasti
bir şekilde tutulduğunu ileri sürmektedir. Bu bölümdeki iddialar bir bütün
olarak değerlendirildiğinde başvurucunun yakalandığı andan itibaren kamu
görevlilerinin kendisine kötü muamelede bulunduğundan şikâyetçi olduğu
görülmektedir. Başvurucu, gözaltında tutma koşullarının yetersizliğinden
bahsetmişse de bu kapsamda maruz kaldığını ileri sürdüğü kötü muamelenin kamu
görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden mi yoksa salt tutulma koşullarından mı
kaynaklandığını açıkça belirtmemiştir. Dolayısıyla söz konusu iddiaların
Anayasa Mahkemesince doğrudan incelenebilmesi için yeterli bilgi ve belge
bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda somut olayın koşullarının başvurucunun anılan
iddialarının kamu görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden kaynaklanıp
kaynaklanmadığına dair adli ve/veya idari bir soruşturmayla ortaya konması
gerekmektedir (Mehmet Hasan Altan (2),
§ 249).
33. Başvurucu gözaltı sırasında kötü muamele niteliği oluşturabilecek
iddialarına ilişkin olarak Cumhuriyet başsavcılığına şikâyette bulunduğuna
ve/veya burada verilecek karara karşı da sulh ceza hâkimliği nezdinde itiraz
yolunu tükettiğine ilişkin bir bilgi veya belge sunmamıştır. Ayrıca Anayasa
Mahkemesince Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurucu tarafından konuyla
ilgili suç duyurusunda bulunulup bulunulmadığı sorulmuş, Savcılıktan gelen
cevap yazısında başvurucunun müştekisi olduğu bir dosyanın bulunmadığı
belirtilmiştir.
34. Ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin
şikâyetler yönünden ise ilgili mevzuat (Mehmet
Baransu, B. No: 2015/8046, 19/11/2015, §§ 12-18) gereğince
başvurucunun iddialarını iletebileceği ve yapıldığını iddia ettiği kötü
muameleye derhâl son verilmesini isteyebileceği idari ve yargısal mercilerin
bulunduğu görülmektedir.
35. Başvurucu, ceza infaz kurumunda uğradığını iddia ettiği kötü
muamele yasağı kapsamındaki uygulamalara ilişkin olarak infaz hâkimliği
nezdinde şikâyet başvurusunda bulunduğuna ve/veya burada verilecek karara karşı
da ağır ceza mahkemesi nezdinde itiraz yolunu tükettiğine ilişkin bir bilgi
veya belge göstermemiştir. İlgili hükümler kapsamında başvurucu, şikâyetlerini
öncelikle yetkili bu yargısal mercilere iletip tutulma yeri ve koşulları
sebebiyle kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürebilecek ve bu koşulların
en kısa zamanda uygun hâle getirilmesini isteyebilecekken bu yollara
başvurmamıştır (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Mehmet Baransu, § 30).
36. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini ve varsa bu konudaki
kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
iletmeden, hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve
çözüme kavuşturmasını beklemeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.