TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDURRAHMAN DAYAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/31453)
Karar Tarihi: 5/9/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Fatih ALKAN
Başvurucu
Abdurrahman DAYAN
Vekili
Av. Cemal DEMİR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, terör olayları üzerine terk edilen yerleşim yerine dönüşün hâlen yasak olduğu gerekçesiyle açılan manevi tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Hakkâri'nin Çukurca ilçesi Uzundere köyünde ikamet etmekte iken terör olaylarından dolayı 1995 yılında göç etmek zorunda kaldığını ve köyüne dönüşün hâlen yasak olması nedeniyle manevi ızdırap çektiğini belirterek zararının tazmin edilmesi talebiyle idareye başvurmuştur. Söz konusu talebin 20/8/2009 tarihinde reddedilmesi üzerine başvurucu, İçişleri Bakanlığı aleyhine 50.000 TL manevi tazminat istemiyle tam yargı davası açmıştır.
3. Dava dilekçesinde başvurucu; silahlı çatışmaların yoğun olarak yaşandığı ve Türkiye-Irak sınırının sıfır noktasında bulunan köyündeki evini içindeki eşyalarla birlikte 1995 yılında terk etmek durumunda kaldığını, o tarihten bu yana Van'ın Bostaniçi beldesinde bulunan bir gecekonduda yaşadığını, terör olayları başlamadan önce huzurlu bir şekilde tarım ve hayvancılıkla geçimini sağladığını, göçle birlikte çok zor koşullarda ve sağlıksız şekilde yaşamını sürdürmeye çalıştığını belirtmiştir. Doğup büyüdüğü ata topraklarını bir daha göremediğini, evine ve toprağına uzun yıllardır hasret kaldığını, kendisiyle benzer durumda olan bazı kişilerin yerleşim yerlerine geri dönebildiklerini ancak Uzundere köyüne geri dönüşlerin hâlen yasak olduğunu, yaşadığı ızdırabın bir nebze de olsa tazmin edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Başvurucu 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'un göçten kaynaklanan maddi zararların tazmin edilmesine yönelik olduğunu, manevi zararlarına ilişkin bir giderim sağlamadığını, manevi tazminat talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu iddia etmiştir.
4. Van 1. İdare Mahkemesince (Mahkeme) yargılama giderinin verilen süreler içinde tamamlanmaması nedeniyle 7/10/2010 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Temyiz incelemesini yapan Danıştay Onbeşinci Dairesince (Daire), adli yardım talebinin kabulü için gerekli olan koşulların bulunduğu gerekçesiyle idare mahkemesi tarafından verilen karar bozulmuştur.
5. Bozma kararı üzerine Mahkeme; başvurucunun uğradığını ileri sürdüğü manevi zararların karşılanmasının hukuken mümkün olmadığı gerekçesiyle manevi tazminat istemi yönünden davanın reddine, manevi tazminat istemiyle idareye yapılan başvurunun reddi üzerine tesis edilen işlemin ise kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde olmaması nedeniyle davanın bu yönden incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Kararda; davaya konu olan sürecin terör eylemlerinden kaynaklanması nedeniyle idarenin kusurunun bulunmadığı, manevi tazminat isteminin sosyal risk kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve 5233 sayılı Kanun'un terör olaylarından kaynaklanan zararların tazmini bakımından sosyal risk ilkesinin yasalaşmış hâli olduğu ifade edilmiştir. 9/11/2015 tarihli kararın gerekçesinde; başvurucunun güvenlik gerekçesiyle köyünden göç etmesinin veya göç ettirilmesinin başvurucuya özel olarak yönelen bir eylem ya da işlem olmadığı, uyuşmazlığa neden olan hususun terör eylemlerinin varlığından kaynaklandığı, söz konusu köyün güvenlik gerekçesiyle boşaltılan bir bölgede olduğu, köyün boşaltılmaması hâlinde daha büyük zararların oluşmasının kaçınılmaz olduğu belirtilmiştir.
6. Karar, hukuka ve usule uygun olduğu gerekçesiyle Dairenin 16/11/2017 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 17/5/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
7. Başvurucu nihai kararı 13/8/2018 tarihinde öğrendikten sonra 7/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu; yerleşim yerinden göç ettiği tarihten bu yana çok zor koşullarda sağlıksız bir yaşam sürdürmeye çalıştığını, 1995 yılından beri doğup büyüdüğü ata toprağını göremediğini, evinin, eşyalarının, toprağının ve manevi değerlerinin hasretiyle yaşadığını belirtmiştir. Yakınlarının mezarını ziyaret edemediğini, anılarından uzak kaldığını ifade etmiştir. Başvurucu; bu durumun çektiği manevi elem ve ızdırabın çoğalmasına yol açtığını, açtığı tam yargı davasının reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Terör olaylarından toplumun yalnızca bir kesiminin etkilenmesinin sosyal adaletsizliği doğuracağını ve manevi zararlarının giderilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, özgürlük ve güvenlik hakkının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Adalet Bakanlığının görüşünde, yargılama sürelerine etki eden hususlara ilişkin bilgiler verilmiştir. Başvurucu tarafından sunulan dilekçede, başvuru formunda yer alan iddialara ilişkin beyanların geçerli olduğu belirtilmiştir.
10. Terör olaylarından kaynaklanan tazminat taleplerinin konu olduğu başvurularda usul güvencelerine ilişkin şikâyetlerin öne çıkması nedeniyle bu tür başvurular adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir (Abbas Emre, B. No: 2014/5005, 6/1/2016). Somut başvuruda da usule ilişkin güvencelerin öncelikle değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldığından başvuru, adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Anayasa Mahkemesinin Nurten Esen (B. No: 2013/7970, 10/6/2015) başvurusunda belirtildiği üzere; bir mahkeme kararının gerekçesi; o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koymalı ve maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı göstermelidir. Tarafların, hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk denetimini yapabilmeleri için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta gösteren bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur (Nurten Esen, § 57). Terör olaylarından kaynaklanan manevi tazminat istemi ile 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan bir başvuruda Anayasa Mahkemesi, manevi tazminat talebi derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesine rağmen verilen kararda iddiaların tam olarak karşılanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Abbas Emre, §§ 67-85).
13. Somut olayda, terörle mücadele edilmesi amacıyla 1995 yılında boşaltılan ve o tarihten bu yana girilmesi yasak olan köyde doğup büyüyen başvurucu tarafından açılan bir tam yargı davası söz konusudur. Başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektirecek nitelikte esaslı olan manevi tazminat talebine ilişkin iddialarına derece mahkemelerince 5233 sayılı Kanun'un hukukumuzdaki yeri ve dayandığı ilkeler bağlamında oluşturulan bir gerekçeyle yanıt verildiği görülmektedir. Bununla birlikte başvurucunun yakındığı hususlara sosyal risk ilkesi kapsamında genel gerekçelerle değinilmiş ise de başvurucunun manevi şahsında meydana geldiğini ileri sürdüğü etkilere ve başvurucunun bulunduğu koşullara yönelik bir araştırma yapılmadığı, somut olaya özgü hiçbir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca derece mahkemesince açıklanan gerekçenin, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta göstermediği değerlendirilmektedir. Bu nedenlerle, yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
14. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
15. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
16. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
17. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Van 1. İdare Mahkemesine (E.2015/940, K.2015/1657) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.