TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
EMRE GÜNTEKİN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/726)
Karar Tarihi: 5/9/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Hüseyin Özgür SEVİMLİ
Başvurucu
Emre GÜNTEKİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gerekçeli kararın süresinde yazılmaması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/12/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, oybirliği sağlanamaması nedeniyle başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel Başvuru Süreci
5. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Başvurucu, darbe teşebbüsünün gerçekleştirildiği tarihte Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığı bünyesindeki Muharebe Arama Kurtarma Timinde kursiyer astsubay olarak görev yapmaktadır.
6. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında, aralarında başvurucunun da bulunduğu farklı rütbelerdeki askerî personel ile sivil kişilerin darbe girişimiyle bağlantılı olduğu değerlendirilen eylemlerine yönelik olarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) 2016/61972 sayılı dosyasında soruşturma yürütülmüştür. Bu soruşturma sırasında başvurucu Anayasa'yı ihlal, yasama organına karşı suç, Hükûmete karşı suç, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçları ile Cumhurbaşkanı'na suikast veya fiilî saldırı suçuna teşebbüsten 12/8/2016 tarihinde tutuklanmıştır.
7. Yürütülen soruşturma sonucunda Başsavcılık 21/10/2016 tarihli iddianamesiyle aralarında başvurucunun da bulunduğu 263 askerî personel ve 4 sivil kişi hakkında Anayasa'yı ihlal, yasama organına karşı suç, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme ile silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açmıştır. Bu dava Mahkemenin 2016/203 sırasına kaydedilmiştir.
8. Başsavcılık 21/10/2016 tarihli iddianameyle haklarında kamu davası açılan ve aralarında başvurucunun da bulunduğu 149 kişi hakkında Mahkemenin E.2016/203 sayılı dosyasıyla birleştirilmek üzere ayrı bir iddianame daha düzenlemiştir. Bu iddianameye konu olan kişilerin tümü hakkında Cumhurbaşkanı'na suikast veya fiilî saldırı suçuna teşebbüsten, bir kısmı hakkında ayrıca silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçu ya da Hükûmete karşı suçtan, başvurucu da dâhil olmak üzere diğer kişiler hakkında ayrıca Hükûmete karşı suç ve silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçlarından kamu davası açılmıştır.
9. Her iki iddianamede, darbe girişiminin yaşandığı sırada Cumhurbaşkanı'na suikast düzenlemek üzere Marmaris'e gittikleri iddiasıyla haklarında Cumhurbaşkanı'na suikast veya fiilî saldırı suçuna teşebbüsten Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde ayrı kamu davası açılan bazı sanıkların olay öncesi başvurucunun görev yaptığı askerî birlikte bulundukları sırada başvurucudan bomba mühimmatı hususunda teknik bilgi aldıkları, başvurucunun suikast eylemine katılacak bu kişileri olaydan kısa süre önce araçla helikopter pistine taşıdığı, helikoptere askerî mühimmat yüklediği ve birlik içinde nöbet tuttuğu, bu suretle darbe girişimine aktif olarak katıldığı, Cumhurbaşkanı'na suikast girişiminde bulunan kişilerin eylemlerine iştirak ettiği ve Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) yöneticisi olduğu iddia edilmiştir.
10. Mahkemenin E.2016/203 sayılı davası devam etmekteyken İzmir ve diğer il başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı eylemler veya FETÖ/PDY yöneticiliği/üyeliği suçları nedeniyle bazı kişiler hakkında yürütülen soruşturmalar sonucunda, bu kişiler hakkında açılan kamu davaları da hukuki ve fiilî irtibat nedeniyle Mahkemenin E.2016/203 sayılı davasıyla birleştirilmiştir. Böylece birleşen davalarla birlikte 284 sanık hakkında yargılama yapılmıştır.
11. Yargılama sonucunda Mahkeme 21/5/2018 tarihinde, başvurucu hakkında Anayasa'yı ihlal suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, Cumhurbaşkanı'na suikast veya fiilî saldırı suçuna teşebbüsten 20 yıl hapis cezasına ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına hükmetmiştir. Mahkeme aynı kararında başvurucu dışındaki 136 sanık hakkında daha hüküm kurmuş, 147 sanık hakkındaki kamu davasının ayrılmasına karar vermiştir.
12. Hükümden sonra başvurucu müdafii, başvurucunun salıverilmesi ile mahkûmiyet kararlarına yönelik istinaf kanun yoluna başvurduğunu bildiren ve gerekçeli kararın tebliğ edilmesi istemleri içeren 23/5/2018 tarihli iki dilekçeyi Mahkemeye sunmuştur.
13. Hükümle verilen tutukluluk hâlinin devamı kararlarına yönelik olarak başvurucu müdafiinin itiraz başvurusu İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesince 11/6/2018 tarihinde reddedilmiş ve bu karar başvurucu müdafiine 29/6/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Ret kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Atılı suçun vasıf ve mahiyetine, mevcut delil durumuna, delillerde ve tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik bulunmamasına, mahkeme kararının gerekçesine, takdirine ve verilen ceza miktarına göre kaçma şüphesinin varlığına göre yerinde görülmeyen itirazların ayrı ayrı reddine... [karar verilmiştir.]"
B. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
14. Kısa kararın 21/5/2018 tarihinde verilmesinden sonra UYAP kayıtlarına göre 4/6/2018 tarihinde yazılmaya başlanan gerekçeli karar 18/12/2018 tarihinde 1.893 sayfa hâlinde tamamlanmıştır. Gerekçeli karar başvurucuya 21/12/2018 tarihinde, başvurucu müdafiine ise 11/1/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu müdafii gerekçeli istinaf dilekçesini 3/1/2020 tarihinde Mahkemeye sunmuştur.
15. Mahkemenin E.2016/203 sırasında görülüp karara bağlanan dava, sonradan devredildiği İzmir 20. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2016/1 sırasına kaydedilmiştir.
16. Haklarında hüküm kurulan sanıklara yönelik katılanlar ile sanıklar ve müdafileri tarafından yapılan istinaf başvuruları, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesince (Bölge Adliye Mahkemesi) bir kısım sanık yönünden duruşmasız; aralarında başvurucunun da bulunduğu diğer sanıklar yönünden duruşmalı olarak incelenmiştir. Başvurucu hakkında kurulan hükümler de dâhil olmak üzere incelenen tüm istinaf başvuruları 21/2/2020 tarihinde esastan reddedilmiştir. Aynı kararda başvurucunun tutukluluk hâlinin de devamına karar verilmiştir. Anılan karar başvurucu ve müdafiine tefhim edilmiştir.
17. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararlar katılanlar ile aralarında başvurucunun da bulunduğu sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmiş olup başvurucu hakkındaki hükümler Yargıtayın 31/3/2022 tarihli kararıyla onanmıştır.
IV. DEĞERLENDİRME
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak -UYAP üzerinden temin edilen ve sunduğu belgelerden- geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan, bireysel başvuru tarihi itibarıyla tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, mahkûmiyet kararının gerekçesinin yaklaşık altı aydır yazılmaması ve kendisine tebliğ edilmemesi dolayısıyla istinaf kanun yolu başvurusunda bulunmasının geciktirilmesi nedeniyle tutukluluğunun daha erken sona erdirilmesi imkânından mahrum bırakıldığını belirterek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
20. Başvurucunun bu bölümdeki iddiasının Anayasa Mahkemesinin Mehmet İlker Başbuğ (B. No: 2014/912, 6/3/2014, §§ 80, 84) ile Ulaş Kaya ve Adnan Ataman (B. No: 2013/4128, 18/11/2015, § 71) kararlarında tespit ettiği ilkeler uyarınca Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
21. Somut olayda ilk derece mahkemesi 21/5/2018 tarihinde kararını vermiştir. UYAP üzerinden yapılan araştırmada gerekçeli kararın başvurucuya 21/12/2018 tarihinde, başvurucu müdafiine ise 16/1/2019 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir (bkz. § 14).
22. Başvurucu, mahkûmiyet kararının gerekçesinin yazılmadığı süre zarfında tutukluluk hâlinin incelenememesinden şikâyetçi olmuştur. Ancak bireysel başvuru dosyasında başvurucunun kararın geç yazılması üzerine mahkemeye müracaat ederek tahliye talebinde bulunduğuna dair bir veri bulunmamaktadır. Gerekçeli kararın geç yazılmış olması başvurucunun tahliye talebinde bulunmasına engel değildir. Bu süre zarfında tahliye talebinde bulunulup bu taleplerin incelenmediğine ilişkin bir iddia da olmadığı gözetildiğinde başvurucunun etkili bir yargısal incelemeden mahrum kaldığı ve Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında güvence altına alınan hakkının işlevsiz hâle geldiği söylenemeyecektir (aynı yönde değerlendirmeler için bkz. Ceyda Yağmur, B. No: 2014/3583, 25/10/2017, §§ 24-31; Bilal Sönmezsoy, B. No: 2015/2755, 28/11/2018, §§ 42-52; Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 63-72).
23. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu; gerekçeli mahkûmiyet kararının tefhiminden itibaren altı aydan fazla süre geçtiği hâlde gerekçeli kararın yazılmadığını ve kendisine tebliğ edilmediğini, bu nedenle hakkındaki hükümleri üst dereceli mahkemede denetletme imkânından yoksun kaldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde;
i. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda gerekçeli kararın yazılması için öngörülen on beş günlük sürenin düzenleyici nitelikte olduğu, mahkûmiyet gerekçesinin geç yazılması nedeniyle başvurucunun hak kaybına uğramadığı ileri sürülmüştür.
ii. Kararın tefhiminden sonra başvurucu müdafiinin hem mahkûmiyet hükümleri hem de tutukluluk durumu açısından kanun yollarına etkin şekilde başvurabildiği, gerekçeli kararın başvurucu açısından da detaylı incelemeler içerdiği, bu sayede başvuru müdafiinin gerekçeli istinaf dilekçesi sunabildiği belirtilmiştir.
iii. Diğer yandan Bakanlık, hükmün tefhim edildiği ve gerekçeli kararın yazıldığı tarihler arasında Mahkemenin terör suçlarından açılan 76 ayrı dava yönünden de yargılama yapmaya devam ettiğini, bu nedenle başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edilmediğini ifade etmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır. Ayrıca gerekçeli kararın geç yazılmasıyla hükmün etkili bir yargı denetimine tabi tutulamadığını, mahkûmiyet kararlarına ve tutukluluk durumuna karşı kanun yoluna başvurulmuş olmasının durumu değiştirmeyeceğini, Mahkemenin benzer nitelikteki başka davalar nedeniyle de yargılama yapmasının gerekçeli kararın geç yazılmasını haklı göstermeyeceğini beyan etmiştir.
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Eldeki başvuruda yer alan iddialara benzer iddialar Anayasa Mahkemesince daha önce Hatice Akgül (B. No: 2018/35900, 25/2/2021) ve Ahmet Kardeşgiden (B. No: 2019/4066, 20/12/2022) kararlarında adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkı bağlamında ele alınmıştır. Bu sebeple anılan şikâyetin Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkı yönünden incelenmesi gerekir.
28. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 5/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.