TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
G.K. VE Ü.K. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/31989)
Karar Tarihi: 13/9/2022
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucular
1. G.K.
2. Ü.K.
Başvurucular Vekili
Av. Mert ALTINTAŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Kurum tarafından bakım tedbiri kararı verilmesi ve evlat edinme talebiyle açılan davada, anne ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına dair ara kararı verilmesinin aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/11/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen ek bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel Başvuru Öncesi Olaylar
1. Uyuşmazlığın Arka Planı
5. Başvurucular 2003 yılından beri evli olup Ankara Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne 25/12/2012 tarihinde bir dilekçe vererek evlat edinme için talepte bulunmuştur.
6. Daha sonra resmî kayıtlara göre 8/10/2013 tarihinde doğan Z.Ö. adlı bir kız çocuğu, annesi tarafından Erzincan Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü 13 Şubat Toplum Merkezine 9/10/2013 tarihli dilekçeyle teslim edilmek istenmiştir. Bu kapsamda 1997 doğumlu anne M.Ö.; yaşının küçük ve öğrenci olması nedeniyle çocuğuna bakamayacağını, bakımını üstlenmek istemediğini, uygun bir sosyal hizmet kuruluşuna verilmesini veya evlat edinilmesini dilekçesinde belirtmiştir. Ayrıca bu dilekçede anne M.Ö. söz konusu kararı kendi özgür iradesiyle aldığını belirtmiştir.
7. Anne M.Ö.nün on sekiz yaşını doldurmamış olması ve mahkeme kararıyla da ergin kılınmadığının anlaşılması nedenleriyle hakkında sosyal inceleme raporu düzenlenmiştir. 10/10/2013 tarihli raporda annenin durumu tespit edilmiştir.
8. Bu arada Erzincan Nüfus Müdürlüğü ihbarda bulunmuş ve Z.Ö.ye vasi atanmasını Erzincan Sulh Hukuk Mahkemesinden 10/10/2013 tarihinde talep etmiştir. Söz konusu talep üzerine 17/12/2013 tarihinde Erzincan Sulh Hukuk Mahkemesi, küçük M.Ö.nün babasını küçük Z.Ö.ye vasi olarak tayin etmiştir.
9. Diğer taraftan sosyal inceleme raporu neticesinde evlilik dışı ilişki kapsamında doğduğu anlaşılan çocuk 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu hükümlerine göre mahkeme kararı alınıncaya kadar Erzincan Valiliğinin 11/10/2013 tarihli onayıyla bakım altına alınmıştır. Bunun üzerine Erzincan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü (Kurum) 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi kapsamında Z.Ö. için bakım tedbiri kararı verilmesi ile evlat edindirme işlemlerinin yapılabilmesi için anne ve babanın rızasının aranmaması talebiyle 23/10/2013 tarihinde Erzincan Aile Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
10. Bu talep hakkında Mahkeme tarafından bir karar verilmeden önce Erzincan Valiliği ile başvurucular 8/10/2013 tarihinde doğan küçük Z.Ö. için evlat edinme öncesi geçici bakım sözleşmesini 1/11/2013 tarihinde imzalamıştır. On beş madde hâlinde hazırlanan sözleşmenin 1., 2. ve 3. maddeleri şu şekildedir:
"1. Evlat edindirilmek üzere kişi veya aileye önerilen çocuğun, hukuksal işlemleri evlat edindirme sürecinde de devam edebilir.
2. Evlat edinecek kişi veya ailenin yanına çocuk yerleştirilmesi, sürecin ilgili mahkeme tarafından evlat edinme kararı ile tamamlanması sonucunu getirmez.
3. Evlat edinecek kişi veya ailenin, yanına yerleştirilen çocuğu yasal sürecin sonunda, hukuksal nedenlerle veya çocuktaki sağlık sorunu nedeniyle evlat edinememesi halinde, yapılacak durum değerlendirmesi sonucunda, çocuk aile yanında sorun çözümlenene kadar kalabilir. Hukuksal süreç sonunda, çocuğun evlat edindirilememesi ve ailenin de istemesi halinde, çocuk aynı aile yanında Koruyucu Aile Hizmeti kapsamında yararlandırılabilir. Bu kapsamdaki çocuğun hukuksal durumu yeniden evlat edinmeye uygun hale geldiğinde aynı aile tarafından evlat edinilebilir."
11. Bu kapsamda küçük Z.Ö., başvuruculara 1/11/2013 tarihinde teslim edilmiş ve ikamet ettikleri yer olan Ankara'ya götürülmüştür.
2. Bireysel Başvuruya Konu Yargılama Süreci
12. Anne 13/11/2013 tarihinde Kuruma dilekçe vererek kızının kendisine verilmesini ve çocuğuna kendisinin bakabileceğini belirtmiştir.
13. Duruşma öncesi Z.Ö. hakkında sosyal inceleme raporu Mahkemeye sunulmuştur. 5/12/2013 tarihinde yapılan duruşmaya Z.Ö.nün annesi de katılmıştır. Anne, çocuğunun evlat edinilmesine rıza göstermemiş ve çocuğun kendisine teslim edilmesini talep etmiştir. Ancak Mahkeme davayı kabul etmiştir.
14. Hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 14/4/2014 tarihinde bozma kararı verilmiştir. Bozma kararında annenin velayet altında bulunması nedeniyle yasal temsilcisine husumet yöneltilmediği belirtilmiştir. Ayrıca yasal temsilcinin göstermesi durumunda delillerin toplanması gerektiği de ifade edilmiştir. Diğer taraftan Z.Ö.ye vasi tayin edildiği Yargıtay kararında belirtilmiştir. Vasinin de davaya dâhil edilmesi istenmiştir.
15. Bozma sonrası ilk duruşma 1/10/2014 tarihinde yapılmıştır. Mahkeme, bozmaya uymuştur. Bununla birlikte Mahkeme, Z.Ö.nün vasisi ile M.Ö.nün velisinin aynı kişi olması nedeniyle menfaat çatışması doğabileceğinden bahsederek Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunmuş ve yeniden vasi tayin edilmesini istemiştir.
16. Erzincan Sulh Hukuk Mahkemesinin 9/12/2014 tarihli kararıyla annenin dayısı, Z.Ö.nün vasisi olarak tayin edilmiştir.
17. Erzincan Aile Mahkemesi 5/1/2015 tarihli duruşmada velayet konusunda sosyal inceleme raporu alınmasına karar vermiştir. Ayrıca Z.Ö.nün bulunduğu yerin tespit edilerek o yerdeki bilirkişiler vasıtasıyla ayrı bir rapor istenmesine karar verilmiştir.
18. Söz konusu eksikliklerin tamamlandığının anlaşılması üzerine bilirkişi raporları taraflara 3/12/2015 tarihli duruşmada tebliğ edilmiş ve tarafların beyanları almıştır. Anne ve vasi, çocuğun kendilerine verilmesini talep etmiştir. Duruşma sonunda yine davanın kabulüne ilişkin karar verilmiştir. Erzincan Aile Mahkemesinin 3/12/2015 tarihli kararın gerekçesinde, Erzincan ve Ankara'da düzenlenen sosyal inceleme raporları dikkate alınarak çocuğun aday aile yanında kalmasının uygun olacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda Z.Ö.nün evlat edindirilmek üzere aile yanına yerleştirildiği, iki yıldır bu aileyle birlikte kaldığı, çocuğun aile yanında mutlu olduğu ile onları anne ve baba olarak benimsediği ifade edilerek davanın kabulüne dair hüküm kurulmuştur. Karara karşı temyiz yoluna gidilmiştir.
19. Bu sırada çocuğun, babası tarafından 9/2/2016 tarihinde tanındığı nüfus kayıt örneklerinden anlaşılmıştır. Baba, velayetin kendisine verilmesi istemiyle 1/4/2016 tarihinde Erzincan Aile Mahkemesinde dava açmıştır.
20. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 6/10/2016 tarihinde hükmü bozmuştur. Bu kapsamda; davalı annenin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmediğinin söylenemeyeceği, evlat edinmede asıl olanın anne ve babanın rızasının aranması olduğu ve küçüğün evlat edinilmesinde davalı annenin rızası bulunmadığı belirtilmiştir. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 311. maddesindeki koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
21. Davacının karar düzeltme istemi 20/11/2017 tarihinde reddedilmiştir.
22. Bozma kararı üzerine başvurucular 9/2/2018 tarihli dilekçeleriyle davaya müdahil olmak istemişlerdir.
23. Bakım tedbiri kararı verilmesi ve evlat edindirme işlemlerinin yapılabilmesi için rızanın aranmaması istemiyle 2013 yılında açılan dava ile velayetin düzenlenmesine ilişkin 2016 yılında açılan dava 15/2/2018 tarihinde birleştirilmiştir.
24. İkinci kez verilen bozma kararından sonra yapılacak olan ilk duruşma öncesinde, davacı Kurumun isteği üzerine bir sosyal çalışmacı tarafından rapor hazırlanmıştır. 15/2/2018 tarihli yazıda, dört yıllık süreç sonunda henüz kesinleşmiş bir karar verilmemesi ve bu süreç kesinleşinceye kadar geçecek olan zaman diliminde çocuğun şu anda kalmaya devam ettiği aile ile birlikte olacağı düşünüldüğünde, öncelikle bakım tedbirine ilişkin istemin karara bağlanmasının çocuğun yüksek yararına uygun olacağı belirtilmiştir.
25. 20/2/2018 tarihinde yapılan duruşmada, başvurucuların katılma isteğine ilişkin talepleri kabul edilmiştir. Mahkeme bozmaya uyarak yargılamaya devam etmiştir. Duruşma sonunda esas ve birleşen dosyaya ilişkin tüm dosya kapsamı dikkate alınarak rapor tanzimi istenilmiştir. Ayrıca bu rapor alındıktan sonra Ankara Nöbetçi Aile Mahkemesine talimat yazılarak çocuk ve bakımı üstlenen aile ile gerekli görüşmeler yapılarak nihai bir rapor tanzim edilmesine ilişkin karar verilmiştir. Diğer taraftan bakım tedbirinin tefrikine ilişkin talebin reddine karar verilmiş ve raporlar alındıktan sonra nihai karar ile birlikte bakım tedbiriyle ilgili olarak karar verilmesi uygun görülmüştür.
26. 27/6/2018 tarihinde düzenlenen sosyal inceleme raporuna göre küçüğün ailesi olarak bildiği başvurucuların yanında bulunmasının kendi yararına olacağı belirtilmiştir. Söz konusu rapor ve belgeler dosyaya geldikten sonra 11/9/2018 tarihli duruşmada, karşı beyanda bulunmak için küçük Z.Ö.nün anne ve babası tarafından süre istenmiştir. Ayrıca çocuğun anne ve babası, çocukla kişisel ilişki kurulmasını talep etmiştir. Mahkeme bu talepleri kabul etmiştir. Bu kapsamda geçici evlat edinme sözleşmesine binaen aile yanında bulunan çocuk Z.Ö.nün içinde bulunduğu özel durumun hassasiyeti dikkate alınarak her ayın 1. ve 3. cumartesi günleri saat 12.00'den saat 16.00'ya kadar, dinî bayramların 2. günü saat 12.00'den saat 16.00'ya kadar çocuğun bulunduğu yerde uzman eşliğinde olmak koşuluyla anne ve baba ile şahsi münasebetin tesisine karar verilmiştir.
27. Bu kararın infazı, ilk olarak Ankara Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından 6/10/2018 tarihinde gerçekleştirilmiştir. İlgili görüşmeye sadece küçük Z.Ö.nün babası katılmıştır. Görüşme Tutanağı'ndan çocuk Z.Ö.nün olaylardan haberinin olmadığı anlaşılmaktadır. Görüşme sırasında çocuğun evlat edinme isteminde bulunan aileyi araması ve ağlamaya başlaması sebebiyle çocuğun örselenmemesi adına biyolojik babanın rızası ile görüşme yaklaşık 40 dakika sonra sona ermiştir.
28. Başvurucular 11/9/2018 tarihli ara kararına karşı itiraz yolunun gösterilmediğini, itiraz yolunun olmadığını belirterek ara kararının ifasının tedbiren durdurulması talebiyle bireysel başvuru yapmıştır.
B. Bireysel Başvuru Sonrası Olaylar
29. Başvurucuların tedbir talebi Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 73. maddesinin (2) numaralı fıkrası kapsamında 28/11/2018 tarihinde reddedilmiştir.
30. Başvurucular, başvuru sonrası süreç hakkında herhangi bir ek beyanda bulunmamıştır. UYAP üzerinden bakıldığında son duruşmada çocuk Z.Ö.nün huzurda dinlendiği anlaşılmıştır. Bu kapsamda küçük, anne ve babası olarak bildiği kişilerden ayrılmak istemediğini iletmiştir. Ayrıca kendisini dünyaya getiren kişilerin kim olduğunu öğrendiğini de ifade etmiştir. Sosyolog; çocuğun beyanlarına itibar edilebileceğini, çocuğun algılama yeteneğinin kısmen geliştiği ve çocuğun ikincil örselenme yaşadığını belirtmiştir.
31. Duruşma sonunda davanın reddine karar verilmiştir. 6/3/2019 tarihli kararın gerekçesi; annenin dava süresince çocuğuna bakmak istediğine ilişkin dilekçe vermesine, davalı annenin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmediğinin ispatlanamamasına, evlat edinmede asıl olanın anne ve babanın rızasının aranması olduğuna, küçüğün evlat edinmesinde annenin ve babanın rızasının bulunmadığına dayanmaktadır.
32. Başvurucuların temyiz istemi 23/9/2019 tarihinde reddedilmiştir. Karar düzeltme istemi de 16/1/2020 tarihinde reddedilerek hüküm kesinleşmiştir.
33. Bu süreçte başvurucuların ayrıca Ankara 5. Aile Mahkemesi nezdinde 13/2/2019 tarihinde evlat edinme davası açtığı, 1/10/2019 tarihinde davanın kabul edildiği anlaşılmıştır. Ancak davalıların istinaf istemi üzerine hüküm kaldırılmış ve dava 30/6/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Bu kapsamda; Erzincan Aile Mahkemesinin 6/3/2019 tarihli kararındaki gerekçe dikkate alınmış, ana ve babanın rızasının aranmaması yönünde alınmış bir karar bulunmadığı belirtilerek 4721 sayılı Kanun'un 311. maddesindeki şartların gerçekleşmediği belirtilmiştir.
34. Diğer taraftan başvurucuların çocuk Z.Ö. ile kişisel ilişki tesisi kurulması için açtığı dava, Erzincan Aile Mahkemesi tarafından 25/6/2021 tarihinde kabul edilmiştir. Bununla birlikte cevaba cevap dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edilmemesi nedeniyle Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Dairesi tarafından 25/11/2021 tarihinde ilk derece mahkemesi kararı usulen kaldırılmış ve dava dosyası ilk derece mahkemesine gönderilmiştir. Dava derdesttir.
35. 4/2/2022 tarihinde hazırlanan sosyal inceleme raporundan hâlihazırda çocuğun annesi M. Ö. ile birlikte yaşadığı anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
36. 2828 sayılı Kanun'un "Korunma kararı" kenar başlıklı 22. maddesi şöyledir:
"Korunmaya ihtiyacı olan çocukların reşit oluncaya kadar bu Kanun hükümlerine göre Kurumca kurulan sosyal hizmet kuruluşlarında bakılıp yetiştirilmeleri ve bir meslek sahibi edilmeleri hususundaki gerekli tedbir kararı 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununa göre yetkili ve görevli mahkemece alınır. Bu karar için gerekli belgeler Kurumca düzenlenir ve ilgili mahkemeye gönderilir.
Haklarında derhal korunma tedbiri alınmasında zorunluluk görülen çocuklar mahkeme kararı alınıncaya kadar, bu Kanuna göre kurulmuş kuruluşlarda veya aile yanında mahalli mülki amirin onayı alınmak suretiyle bakım altına alınır.
Sosyal hizmet kuruluşlarının kendisine teslim edilen çocuk hakkında yapacağı inceleme sonucunda hazırlayacağı raporda, 5395 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca çocuğun derhâl korunma altına alınmasını gerektiren bir durum olmadığı ve ailesine teslim edilmesinde herhangi bir sakınca bulunmadığı kanaatine varması hâlinde mülki idare amirinin onayı ile çocuk ailesine teslim edilebilir."
37. 5395 sayılı Kanun'un "Tanımlar" kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişiyi; bu kapsamda,
1. Korunma ihtiyacı olan çocuk: Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu,
...
b) Mahkeme: Çocuk mahkemeleri ile çocuk ağır ceza mahkemelerini,
c) Çocuk hâkimi: Hakkında kovuşturma başlatılmış olanlar hariç, suça sürüklenen çocuklarla korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında uygulanacak tedbir kararlarını veren çocuk mahkemesi hâkimini,
d) Kurum: Bu Kanun kapsamındaki çocuğun bakılıp gözetildiği, hakkında verilen tedbir kararlarının yerine getirildiği resmî veya özel kurumları,
İfade eder."
38. 5395 sayılı Kanun'un "Koruyucu ve destekleyici tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir. Bunlardan;
c) Bakım tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine,
..."
39. 4721 sayılı Kanun'un "Çocukların yerleştirilmesi" kenar başlıklı 347. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiş halde kalırsa hakim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleştirebilir.
40. 4721 sayılı Kanun'un Dördüncü Ayırım'ında evlat edinme düzenlenmiştir. Küçüklerin evlat edinilmesi 4721 sayılı Kanun'un 305. ile 312. maddeleri arasında yer almaktadır. 4721 sayılı Kanun'un "Rızanın Aranmaması" kenar başlıklı 311. maddesi şöyledir:
"Aşağıdaki hâllerde ana ve babadan birinin rızası aranmaz:
l. Kim olduğu veya uzun süreden beri nerede oturduğu bilinmiyorsa veya ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun bulunuyorsa,
2. Küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmiyorsa."
41. 4721 sayılı Kanun'un "Karar" başlıklı 312. maddesi şöyledir:
"Küçük, gelecekte evlât edinilmek amacıyla bir kuruma yerleştirilir ve ana ve babadan birinin rızası eksik olursa, evlât edinenin veya evlât edinmede aracılık yapan kurumun istemi üzerine ve kural olarak küçüğün yerleştirilmesinden önce, onun oturduğu yer mahkemesi bu rızanın aranıp aranmamasına karar verir.
Diğer hâllerde,bu konudaki karar evlât edinme işlemleri sırasında verilir.
Ana ve babadan birinin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmemesi sebebiyle rızasının aranmaması hâlinde, bu konudaki karar kendisine yazılı olarak bildirilir."
42. 15/3/2009 tarihli ve 27170 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Küçüklerin Evlat Edinilmesinde Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin Tüzük'ün (Tüzük) "Tanımlar" kenar başlıklı 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Tüzükte geçen;
c) Geçici bakım sözleşmesi: Evlât edinilecek küçüğün, bakım ve eğitimi için evlât edinme başvurusu uygun görülen kişi veya eşlerin yanına yerleştirilmesi öncesinde bu kişilerle imzalanan sözleşmeyi,
ifade eder."
43. Tüzük'ün "Küçüğün yerleştirilmesi" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"Geçici bakım sözleşmesinin imzalanmasından sonra, evlât edinilecek küçük, en az bir yıl süreyle bakım ve eğitimi için uygun görülen kişi veya eşlerin yanına yerleştirilir."
44. 24/12/2006 tarihli ve 26386 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in "Tanımlar" kenar başlıklı 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Yönetmeliğin uygulanmasında;
1) Korunma ihtiyacı olan çocuk: Bedensel, zihinsel, ahlâkî, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu,
c) Kanun: 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununu,
d) Kurum: Bu Yönetmelik kapsamındaki çocuğun bakılıp gözetildiği, hakkında verilen tedbir kararlarının yerine getirildiği resmî veya özel kurumları,
e) Mahkeme: Çocuk mahkemeleri ile çocuk ağır ceza mahkemelerini, çocuk mahkemesi bulunmayan yerlerde aile ya da asliye hukuk mahkemeleri ile ceza mahkemelerini,
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
45. 14/9/1990 tarihinde imzalanan ve 27/1/1995 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 20/11/1989 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 3. maddesi şöyledir:
“(1) Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.
(2) Taraf Devletler, çocuğun ana–babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de gözönünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar.
(3) Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler.”
46. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 20. maddesi şöyledir:
"1. Geçici ve sürekli olarak aile çevresinden yoksun kalan veya kendi yararına olarak bu ortamda bırakılması kabul edilmeyen her çocuk, Devletten özel koruma ve yardım görme hakkına sahip olacaktır.
2. Taraf Devletler bu durumdaki bir çocuk için kendi ulusal yasalarına göre, uygun olan bakımı sağlayacaklardır.
3. Bu tür bakım, başkaca benzerleri yanında, bakıcı aile yanına verme, İslam Hukukunda Kefalet (Kafalah), evlat edinme ya da gerekiyorsa çocuk bakımı amacı güden uygun kuruluşlara yerleştirmeyi de içerir. Çözümler düşünülürken, çocuğun yetiştirilmesinde sürekliliğin korunmasına ve çocuğun etnik, dinsel kültürel ve dil kimliğine gerek saygı gösterilecektir."
47. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
“(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
48. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), aile hayatının var olup olmadığını değerlendirirken öncelikle yakın kişisel bağların varlığını incelemektedir. AİHM; çocuk ile koruyucu aile olan ebeveyn arasındaki bağların aile hayatını oluşturup oluşturmadığı hususunu, özellikle çocuğun doğal ebeveyniyle yakın kişisel ilişkileri olup olmadığına ve çocuğun bakımını üstlenen ailenin yanında ne süredir bulunduğuna bağlı olarak durumun şartlarına göre belirlemektedir (X/İsviçre (k.k.), B. No: 8257/78, 10/7/1978).
49. AİHM Kopf ve Liberda/Avusturya (B. No: 1598/06, 17/1/2012) davasında, 1995 yılında doğan bir çocuğun 1997-2001 yılları arasında koruyucu aileliğini yapan ve evli bir çift olan başvurucuların yaptığı bir başvuruyu incelemiştir. Söz konusu çocuğun biyolojik anne tarafından velayetinin alınmasından sonra başvurucular çocuğa erişme ve ziyaret hakkından yoksun bırakılmıştır. Başvurucular, üç buçuk yıl süren yargılamanın ardından Avusturya mahkemeleri tarafından koruyucu anne ve babaya ziyaret hakkı verilmesinin artık çocuğun üstün yararı ile uyumlu olmadığı yönünde karar verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. AİHM, Avusturya mahkemelerinin çocuğun ve koruyucu ailenin çatışan menfaatleri arasında adil bir denge kurduğunu ancak başvurucuların koruyucu ailesi oldukları çocuğu ziyaret etmelerine izin verilmesine yönelik talepleriyle ilgili olarak yeterince hızlı bir şekilde inceleme gerçekleştirmediğini belirterek aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Kopf ve Liberda/Avusturya, §§ 46-49).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
50. Anayasa Mahkemesinin 13/9/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
51. Başvurucular; küçük Z.Ö.nün yargılamaya etkin olarak katılımının sağlanmadığını, yargılamaya dâhil edilmediğinden Z.Ö.nün haklarının korunması için kendilerinin yargılamaya katıldıklarını belirtmiştir. Bu aşamaya kadar küçüğün görüş ve düşüncelerine başvurulmadığından adil yargılanma hakkının zedelendiğini ileri sürmüşlerdir. Diğer taraftan küçüğün evlatlık olduğu kendisine açıklanmamasına rağmen kişisel ilişki kurulmasına ilişkin karar verilmesinin geri dönülemeyecek zararlara sebebiyet vereceği ifade edilmiştir. Bu kapsamda başvuru tarihi itibarıyla yaklaşık olarak altı yaşına gelmiş olan ve kendilerini anne ve babası olarak bilen küçüğün üstün yararının gözetilmesi gerektiği, diğer aileyle yapılan görüş sırasında küçüğün ağladığı, örselendiği ve mutsuz bir çocuk olduğu belirtilmiştir. Ayrıca yerel mahkeme tarafından karara karşı itiraz yolunun öngörülmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
B. Değerlendirme
52. İddiaların değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” kenar başlıklı 20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, ... aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ... aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
53. Anayasa’nın “Ailenin korunması ve çocuk hakları” kenar başlıklı 41. maddesi şöyledir:
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”
54. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların ileri sürdüğü şikâyetler dikkate alındığında, çocuk ile anne ve baba arasında kişisel ilişki kurulmasına ilişkin talebin kabul edilmesinin çocuğun üstün yararına aykırı olup olmadığı yönünden değerlendirme yapmak gerekmiştir. Etkili başvuru hakkının konusunu oluşturabilecek nitelikte olan itiraz yolu öngörülmediğine ilişkin şikâyet de bu bağlamda ele alınmıştır. Bu nedenle başvurunun aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bununla birlikte çocuğun üstün yararının söz konusu olduğu durumlarda kamusal işlem ve eylemlerin bir bütün hâlinde değerlendirilmesi gerekir.
1. Genel İlkeler
55. Anayasa'daki aile kavramının 4721 sayılı Kanun'daki karşılığı ile sınırlı olmayacak şekilde özerk yorumlanması gerekir. Aile hayatına saygı hakkının söz konusu olabilmesi için öncelikle aile kavramı kapsamında değerlendirilebilecek kişisel ve yakın bağların varlığı gereklidir (Murat Demir [GK], B. No: 2015/7216, 27/3/2019, § 72).
56. Somut olayda, çocuğun aile hayatı anlamında yakın bağ kurmaya uygun bir süre boyunca evlat edinme öncesi geçici bakım sözleşmesi kapsamında başvurucuların yanında kaldığı, başvurucuların çocuk tarafından ebeveyn olarak, çocuğun da başvurucular tarafından benimsendiği ve aile ilişkisinin sürdürülmesinin çocukların üstün yararlarına aykırı olduğunu kabul eden bir yargısal kararın da başvuru tarihi itibarıyla bulunmadığı dikkate alındığında somut başvuruda aile hayatı anlamında bir bağın kurulduğu sonucuna ulaşılmıştır.
57. Aile hayatına saygı hakkı, Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesi de dikkate alındığında resmî makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin ferdi ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine işaret edildiği görülmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki karşılığını oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın 41. maddesinin -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- özellikle aile hayatına saygı hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında dikkate alınması gerektiği açıktır (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny, [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).
58. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 3. maddesinde de belirtildiği üzere yasama organı veya idari ve yargısal makamlar tarafından çocukları ilgilendiren konularda alınacak kararlarda ya da yürütülecek faaliyetlerde dikkate alınması gereken temel düşünce çocuğun üstün yararının korunmasıdır.
59. Devletin pozitif yükümlülükleri söz konusu olduğunda saygı kavramının çok kesin bir tanımının bulunmadığını, karşılaşılan durumlar ve izlenen uygulamalardaki farklılıklar dikkate alındığında bu kavramın gereklerinin olaydan olaya önemli ölçüde değiştiğini belirtmek gerekir (Murat Demir [GK], B. No: 2015/7216, 27/3/2019, § 84).
60. Mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek, öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanındadır. Çocuğun üstün yararı, söz konusu dava grubu açısından en önemli unsur olup olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu da tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemek ve özellikle mahkemelerin Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirlemekle yetinmektedir (Marcus Frank Cerny, § 62). Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi, kişisel ilişki kurulmasının hukuka uygun olup olmadığı hususunda derece mahkemelerinin yerini almamakta, kamusal makamların süreç içerisindeki tutumlarını aile hayatına saygı hakkı bağlamındaki usule ilişkin güvenceler açısından değerlendirmektedir.
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
61. Somut olayda, küçük Z.Ö.nün annesinin yaşadığı olağan dışı koşullar nedeniyle küçüğün bir kuruma teslim edildiği ve mahkeme kararı alınıncaya kadar Erzincan Valiliğinin onayıyla bakım altına alınmasına dair karar verildiği görülmüştür. Bu süreçte henüz bir mahkeme kararı alınmadan önce başvurucular, evlat edinme öncesi geçici bakım sözleşmesi kapsamında küçük ile ilgilenmiştir. Kurum ile akdedilen sözleşmeden de anlaşılacağı üzere mahkeme kararı alınmadığı için evlat edinme işlemlerinin tamamlandığı söylenemeyecektir. Bunun yanında başvurucular, sözleşme aşamasında mahkeme aşamasında yaşanılabilecek durumları gözönüne alarak hareket etmiştir.
62. Kurumun talebi üzerine Aile Mahkemesi nezdinde bakım tedbiri kararı verilmesi ile evlat edindirme işlemlerinin yapılabilmesi için anne ve babanın rızasının aranmaması talebiyle açılan davada, yargılama esnasında davanın gidişatına bağlı olarak anne ve babanın çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair talebi kabul edilmiştir. Bu karara karşı itiraz edilebileceği ise belirtilmemiştir. Başvurucular da kararın infazı üzerine yaşanılan durum nedeniyle bireysel başvuru yapmıştır.
63. Öncelikle belirtmek gerekir ki her ne kadar karara karşı itiraz yolu öngörülmemiş ise de tarafların güncel gelişmeleri yerel mahkemeye sunarak söz konusu ara kararından dönülmesi noktasında talepte bulunmaları her zaman mümkündür. Diğer taraftan yargılama süreci bir bütün olarak dikkate alındığında küçüğün vasi ile temsil edildiği, hükümden önce çocuğun duruşmada da dinlenildiği anlaşılmıştır. Bununla birlikte kurum ile davaya müdahil olan başvurucuların talebinin reddedildiği ve hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır. Annenin kısa sayılabilecek bir süre sonra çocuğunu geri almak için Kuruma tekrar dilekçe vermesi, dava sırasında ayrıca çocuğu tanıyan babanın küçüğün evlat edinilmemesine rıza göstermemesi, davalı annenin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmediğinin ispatlanamaması ile mevzuat hükümleri gerekçenin temel dayanak noktalarını oluşturmaktadır.
64. Bu süreçte tarafların tutumları, çocuğun yaşı ve başvuru tarihine kadar geçen süreçte yaşadığı yer ile sosyal inceleme raporu birlikte ele alındığında kişisel ilişki kurulması nedeniyle çocuğun üstün yararının gözardı edildiğini gösteren bir durum yer almamaktadır. Bu kapsamda ayrıca tarafların menfaatlerinin çatışması karşısında çocuğun daha fazla yıpranmasının önüne geçmek maksadıyla ilk etapta kişisel ilişki kurulması yumuşak ve tedrici bir geçişe de hizmet etmektedir. Bunun yanında kişisel ilişkinin kurulduğu yer ve saat ile kapsamı, kişisel ilişki sırasında çocuğun üstün yararının dikkate alındığını göstermektedir.
65. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
66. Somut olayda, aile hayatına saygı hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
67. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliklerinin gizli tutulması taleplerinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 13/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.