TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET SURMA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/7113)
Karar Tarihi: 5/10/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mahmut ALTIN
Başvurucu
Mehmet SURMA
Vekili
Av. Behzat ATEŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ilgili mevzuat uyarınca hak sahibi olarak tespit edilen depremzedeye kalıcı konut tahsis edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/3/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Hak Sahipliği Süreci
5. Diyarbakır ve çevresinde 6/9/1975 tarihinde meydana gelen depremde Lice ilçesi Güldiken köyünde bulunan başvurucuya ait ev yıkılmıştır.
6. Deprem nedeniyle evi hasar görenler 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun hükümleri uyarınca hak sahibi kabul edilmiştir.
7. Buna göre söz konusu depremde, ağır hasarlı ve yıkık binalardan dolayı 8.159 aile hak sahibi kabul edilmiştir. Ayrıca 1975 ve 1976 yıllarında Hani, Kulp ve Lice ilçeleri ile köylerinde geçici ve kalıcı nitelikte toplam 7.115 konut tamamlanıp hak sahiplerine teslim edilmiştir.
8. Güldiken köyünde, talep ve taahhütname veren afetzedelerin adı, soyadı, doğum tarihi ve baba adları belirtilmek suretiyle hak sahipliği listesi hazırlanmıştır. Buna göre 122 kişinin hak sahibi olduğu tespit edilmiştir. Hak sahipliğinin belirlenmesinden sonra 95 konut ihale suretiyle yaptırılmıştır.
9. Diyarbakır Valiliğinin (İdare) oluşturduğu komisyonca hazırlanan, hak sahibi olarak kabul edilenlere ait isim listesinde başvurucunun da ismi yer almaktadır. Başvurucu 7269 sayılı Kanun uyarınca hak sahibi olduğunu belirterek adına konut veya kredi verilmesi istemiyle 8/12/2014 tarihinde İdareye başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun talebine İdarece herhangi bir cevap verilmemiştir.
B. Dava Süreci
10. Başvurucu; İdarece düzenlenen hak sahipliği listesinde adının bulunduğunu ancak İdarece bugüne kadar herhangi bir ilan ya da duyuru yapılmadığı gibi kendisine herhangi bir konut teslimi de yapılmadığını öne sürerek Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) idari işlemin iptali istemiyle 23/2/2015 tarihinde dava açmıştır. Davalı İdarenin 13/3/2015 tarihli cevap dilekçesinde başvurucuya konutunun yapılarak dağıtımının yapılmış olduğu ifade edilmiştir.
11. Mahkeme 25/6/2015 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde;
i. Hak sahiplerinin borçlanmalarını yapmaları ve bilahare konutlarını teslim almaları için herhangi bir ilan ve duyuru yapıldığına ilişkin İdarece bilgi ve belge sunulamadığı ancak 2014/619 esas sayılı Mahkeme dosyasında; İdare tarafından gönderilen bilgi ve belgelerin incelenmesinden toplamda 7115 konutun tamamlanıp hak sahiplerine teslim edildiği ve konutların tapularının hak sahiplerine verildiği, 2013 yılında yapılan tespitlerde konutlarda hak sahiplerinin oturduğu belirtilmiştir.
ii. Öte yandan Güldiken köyü ile ilgili olarak toplam 122 kişinin hak sahibi olarak tespit edildiği, bunlardan başvurucunun da aralarında bulunduğu 95 kişiye ev tesliminin yapıldığı açıklanmıştır.
iii. Buna göre hak sahibi olarak tespit edildikten sonra birçok kişiye ev teslimi yapılmışken hak sahiplerinin borçlanmalarını yapmaları ve bilahare konutlarını teslim almaları için ilan yapılmadığını kabul etmenin mümkün olmadığı vurgulanmıştır.
iv. Gelinen süreçte genel olarak hak sahipleri listesinde belirlenen birçok kişiye konut teslimi yapıldığı dikkate alındığında hak sahiplerinin borçlanmalarını yapmaları ve bilahare konutlarını teslim almaları için davalı İdarenin herhangi bir ilan ve duyuru yapmadığından bahsedilemeyeceği hususuna değinilmiştir.
v. 15/6/1988 tarihli ve 19816 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Devlet Arşiv Hizmetleri Hakkında Yönetmelik'in (Arşiv Yönetmeliği) 5. maddesine göre kurum arşivlerinde en fazla 10-14 dört yıl süre saklanması gereken belgelerin ibraz edilemediğinden hareketle hak sahiplerinin borçlanmalarını yapmaları ve bilahare konutlarını teslim almaları için ilan yapılmadığı şeklinde İdarenin sorumlu olduğu sonucunun çıkarılmasının hakkaniyete uygun olmadığına işaret edilmiş ve ispat yükü başvurucuya yöneltilmiştir.
vi. Netice itibarıyla Güldiken köyünde evi hasar gören başvurucuya deprem konutunun teslim edildiği vurgulanarak dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı izah edilmiştir.
12. Başvurucunun temyiz talebi üzerine karar Danıştay Ondördüncü Dairesince (Daire) 10/11/2015 tarihinde bozulmuştur. Kararın gerekçesinde;
i. Olayda, hak sahiplerinin borçlanmalarını yapmaları ve bilahare konutlarını teslim almaları için herhangi bir ilan ve duyuru yapıldığına ilişkin davalı İdarece bilgi ve belge sunulamadığından ve 7269 sayılı Kanun'un 40. maddesine göre hak sahibi olduğu anlaşılan ve ayrıca süresi içinde talep ve taahhütname vermediği yönünde herhangi bir iddiada da bulunulmayan başvurucunun hak sahipliğinin devam ettiği sonucuna varılmıştır.
ii. Öte yandan Güldiken köyünde yaptırılan konutlardan boş-işgal ve su basman durumunda olanlara ait isim listesinde, başvurucu adına; iskanlı, ahşap kârgir türü, "hasar durumu: ahşap karkas mevcut bölme ve duvarlar yarım" şeklinde konut tahsisinin yapıldığının belirtildiği ancak afet sebebiyle borçlanmaları yapılan hak sahiplerine yapılacak konutların kalıcı (betonarme, kârgir) konut olması gerektiği dikkate alınarak, anılan listede yer alan kayıt ve ifadelerin başvurucuya kalıcı konut tahsisi yapıldığını kesin bir şekilde ortaya koyamadığı vurgulanmıştır.
iii. Netice itibarıyla başvurucu adına kayıtlı olduğu iddia edilen afet konutunun kalıcı konut olup olmadığı hususunda bilgi, belge ve tapu kayıtları istenildikten ve bu konuda bir inceleme yapıldıktan sonra karar verilmesi gerektiği açıklanmıştır.
13. Mahkemece bozma kararına karşı direnilerek aynı gerekçeyle 31/3/2016 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir.
14. Başvurucunun temyiz talebi üzerine karar, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca (İDDK) 9/2/2017 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi de Danıştay İDDK tarafından 17/10/2018 tarihinde reddedilmiştir.
15. Nihai karar 4/2/2019 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 6/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. Sedat Şanlı, B. No: 2018/6812, 3/7/2019, §§ 22-43.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Anayasa Mahkemesinin 5/10/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu, 7269 sayılı Kanun kapsamında hak sahibi oldukları hâlde kalıcı nitelikte konut tahsisi yapılmaması nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile diğer bazı anayasal güvencelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde, başvurucunun hak sahipliğinin kanun gereği çok uzun süre önce sona ermiş olması sebebiyle başvurucunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca İdare Mahkemesi ve Danıştay tarafından ilgili mevzuat uyarınca dava konusu işlemin incelendiği ve hukuka aykırılık görülmediği ifade edilmiş, adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakkı yönünden yapılacak değerlendirmede ilgili mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
2. Değerlendirme
22. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bütün şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun bulunmuştur.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Anayasa Mahkemesi Sedat Şanlı kararında benzer şikâyeti zaman bakımından yetkisi kapsamında görmüştür. Anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır.
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
26. Anayasa Mahkemesi benzer şikâyetleri Mehmet Harman (B. No: 2017/34154, 3/7/2019) ve Sedat Şanlı kararlarında incelemiştir.
27. Deprem sebebiyle hak kazanıldığı hâlde konut tahsisi yapılmadığı iddiasıyla yapılan Mehmet Harman başvurusuna ilişkin kararda, hak sahipliğinin konutun mülkiyetinin kazanılacağı yolunda meşru beklenti doğurabilmesi için ilgili mevzuatta aranan koşulların taşınması gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu kararda, hak sahipliği koşullarının devam ettiğini ispat eden bir belge sunulmadığını kabul eden idari yargı mercilerinin kararlarının açıkça keyfî veya bariz bir takdir hatası da içermediği tespit edilerek mevcut bir mülk veya meşru beklentinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
28. Anayasa Mahkemesi eldekine benzer bir diğer başvuru Sedat Şanlı kararında ise İdarenin başvurucuya konut teslimi yapıldığı yönündeki savunması ve yargılama sırasında yapılan tespit gözönüne alındığında başvurucunun 7269 sayılı Kanun'da konut tahsisi için öngörülen şartları yerine getirdiğinin kabulü gerektiği ve başvurucunun 35. madde kapsamında korunması gereken bir menfaatinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır (Sedat Şanlı, § 50).
29. Anayasa Mahkemesi konu ile ilgili olarak İDDK tarafından 9/2/2017 tarihinde verilen karara değinmiş ve söz konusu kararda 7269 sayılı Kanun'da afet sebebiyle hak sahiplerine teslim edilecek konutların betonarme-kârgir olması gerektiği yolunda bir düzenleme bulunmadığına vurgu yapıldığına işaret etmiştir. Anılan olayda başvurucunun murisine fiilî olarak bir konut teslim edildiğine dikkat çeken Anayasa Mahkemesi; İDDK kararında idarenin kalıcı prefabrik konut teslim etmekle kanuni yükümlülüğünü yerine getirdiğinin kabul edildiğini belirtmiş, Danıştayın bu yorumunun keyfî olmadığını ve bariz takdir hatası içermediğini ifade etmiştir (Sedat Şanlı, §§ 59, 60).
30. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi aradan kırk altı yıl geçtiği hâlde başvurucuya teslim edilen konut yönünden bir tapu kaydı verilip verilmediğinin araştırılmadığının, başvurucuya fiilî olarak bir konut teslimi yapıldığı kabul edilmiş ise de bu konuta ilişkin tapunun verilip verilmediğinin belirsiz olduğunun altını çizmiştir. Sözü edilen kararda, konutu edinme yönünde 7269 sayılı Kanun hükümlerine dayalı olarak meşru bir beklentisi olan başvurucunun bu beklentisinin karşılandığından söz edilebilmesi için mülkiyet belgesi niteliği taşıyan tapu kaydının kendisine verilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Kararda sonuç olarak başvurucuya teslim edilen konutun tapu kaydının başvurucu adına düzenlenip düzenlenmediği araştırılmadığından mülkiyet hakkının korunmasına yönelik usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği değerlendirilmiştir (Sedat Şanlı, §§ 61, 62).
31. Söz konusu iki kararın dayandığı temel maddi olgular incelendiğinde Mehmet Harman kararında, İdare tarafından başvurucuya konut teslim edildiği ileri sürülmemişken Sedat Şanlı kararında İdarece, başvurucunun murisine konut teslim edildiği kabul edilmiştir. Somut olayda ise başvurucu kendisine ne prefabrik ne de kalıcı betonarme konut teslim edildiğini iddia ederken İdare, Sedat Şanlı kararında olduğu gibi başvurucuya kalıcı konut teslim edildiğini savunmuştur (§§ 13, 14). Buna göre mevcut başvuruda Sedat Şanlı karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Giderim Yönünden
33. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi, tazminat ve yeniden yargılamaya hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
34. Başvuruda tespit edilen mülkiyet hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
35. Öte yandan mülkiyet hakkı yönünden ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır2. İdare Mahkemesine (E.2016/463) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.