TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FATİH MEHMET HARMANCI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/33439)
|
|
Karar Tarihi: 10/2/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Zehra GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Fatih Mehmet HARMANCI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) hazır
bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya
katılımının sağlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 6/11/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı
organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok
uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör
Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen
bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke
genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle
bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı
sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki
yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet
Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
11. Niğde İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde eğitim şube
müdürü olarak görev yapmakta olan başvurucu -FETÖ/PDY'ye yönelik yürütülen
idari soruşturma kapsamında- 18/7/2016 tarihinde görevden uzaklaştırılmıştır.
Başvurucu daha sonra 1/9/2016 tarihli ve 29818 (mükerrer) sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden
çıkarılmıştır.
12. Niğde Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık)
aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı emniyet mensupları hakkında FETÖ/PDY
üyesi olma suçundan soruşturma başlatılmıştır.
13. Soruşturma kapsamında 23/7/2016 tarihinde silahlı
terör örgütü üyesi olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme
suçlarından gözaltına alınan başvurucu, 24/7/2016 tarihinde tutuklanarak Niğde
E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir.
14. Soruşturma sonucunda Başsavcılığın 15/2/2017 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan
cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. Öte yandan anayasal düzeni
ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun işlendiğine dair yeterli delil
bulunmadığı gerekçesiyle Başsavcılık tarafından başvurucu hakkında bu
suçtan ek kovuşturmaya yer olmadığına 16/2/2017 tarihinde karar verilmiştir.
15. İddianamede başvurucunun adına kayıtlı ve kendisi
tarafından kullanıldığı anlaşılan 505...78 numaralı hat üzerinden ByLock
uygulamasının 11/8/2014 tarihinde kullanılmaya başlanıldığı, telefonunda Fetullah
Gülen'in koltukta oturmuş şekildeki fotoğrafının bulunduğu, ayrıca terör
örgütü üyeleri tarafından kullanıldığı tespit edilen Psiphon Pro ve
Kakao Talk isimli uygulamaların da telefonunda kayıtlı olduğunun
anlaşıldığı iddialarına yer verilmiştir.
16. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla
yapılan incelemede başvurucunun tutuklu olarak bulunduğu Niğde E Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumundan zorunlu nedenlerle nakil kapsamında 29/1/2017
tarihinde Keskin T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) nakledildiği
anlaşılmıştır. Bununla birlikte başvurucunun başka bir infaz kurumuna
nakledilmesini zorunlu kılan nedene ilişkin herhangi bir bilgi veya belgeye
ulaşılamamıştır.
17. Niğde 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen
yargılamada Mahkemece 17/2/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri
yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda duruşmanın 20/4/2017 tarihinde yapılmasına ve
başvurucunun duruşma tarihinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS)
aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanması hususunda tutuklu bulunduğu
İnfaz Kurumuna müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Başvurucunun Mahkemenin
yargı çevresi dışındaki bir infaz kurumuna nakledilmiş olduğu gözetilerek İnfaz
Kurumundan duruşma salonuna transfer nedeniyle oluşabilecek gecikmelerin
azaltılması ve yargılamanın hızlandırılması amacıyla video konferans yöntemine
başvurulduğu anlaşılmıştır.
18. Yargılamanın 20/4/2017 tarihli ilk celsesine SEGBİS
aracılığı ile katılan başvurucu, müdafiinin de hazır bulunmasıyla savunma
yapmıştır. Duruşma tutanağına göre başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya
katılmak istemediği veya duruşmada bizzat hazır bulunmak istediği yönünde
herhangi bir beyanda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece başvurucunun bir
sonraki duruşmada hazır edilmesinin İnfaz Kurumundan istenilmesine karar
verilerek duruşma 3/7/2017 tarihine ertelenmiştir.
19. 3/7/2017 tarihli duruşmaya da SEGBİS aracılığıyla
katılan başvurucu, SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediği veya
duruşmada bizzat hazır bulunmak istediği yönünde herhangi bir beyanda
bulunmaksızın dosyadaki delillere karşı savunma yaparak tahliye talebinde
bulunmuştur. Duruşma tutanağına göre Mahkeme, başvurucunun bir sonraki celsede
hazır edilmesinin İnfaz Kurumundan istenilmesine karar vererek duruşmayı
21/9/2017 tarihine ertelemiştir.
20. Başvurucu 18/9/2017 tarihinde Mahkemeye gönderdiği
dilekçesinde duruşmalara fiziki olarak katılmak istediğini beyan etmiş olmasına
rağmen duruşmalara katılımının SEGBİS aracılığı ile yapılmasının adil
yargılanma hakkını ihlal ettiğini, ayrıca duruşmalarda yaptığı savunmaların ve
taleplerinin tümünün SEGBİS çözüm tutanaklarında yer almadığını ileri
sürmüştür.
21. Duruşma tutanağına göre yargılamanın 21/9/2017
tarihli celsesinde SEGBİS bağlantısı kurulamadığından başvurucu duruşmada hazır
bulundurulmamıştır. Duruşmada savcılık tarafından esas hakkında mütalaa
sunulmuştur. Başvurucu müdafii esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak
üzere süre talebinde bulunmuş, Mahkemece talep kabul edilerek duruşmanın
26/10/2017 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.
22. Başvurucu, Mahkemeye gönderdiği 5/10/2017 tarihli
dilekçesinde -diğer itiraz ve taleplerinin yanı sıra- İnfaz Kurumu idaresine
21/9/2017 tarihinde duruşmasının bulunduğunu hatırlatmış olmasına rağmen
kendisine herhangi bir gerekçe gösterilmeden duruşma tarihinde SEGBİS odasına
çağrılmadığını ve bu nedenle duruşmaya katılamadığını ileri sürmüştür.
23. Başvurucu, yargılamanın 26/10/2017 tarihli son
celsesine de SEGBİS aracılığı ile katılmıştır. Son celsede başvurucunun daha
önce dava dosyasına gönderdiği dilekçelerde ileri sürdüğü tahkikatın genişletilmesine
ve ByLock deliline ilişkin talepleri reddedilerek hüküm açıklanmıştır.
24. Mahkemenin 26/10/2017 tarihli kararı ile başvurucunun
atılı suçtan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmedilmiştir.
25. Başvurucunun istinaf talebi, Adana Bölge Adliye
Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 29/12/2017 tarihli kararı ile esastan
reddedilmiştir.
26. Başvurucu 22/1/2018 tarihli temyiz dilekçesinde
-diğerlerinin yanı sıra- duruşmalara SEGBİS aracılığı ile katılmak istemediğini
belirtmiş olmasına rağmen talebinin Mahkemece dikkate alınmadığını, müdafii ile
duruşmada aynı anda bulunma ve savunma yapma imkânından faydalanamadığını,
yüz yüze yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürerek temyiz
talebinde bulunmuştur. Başvurucu temyiz dilekçesinde ayrıca, tutuklu bulunduğu
İnfaz Kurumu ile yargılamanın görüldüğü Mahkemenin aynı ilde bulunmalarına
rağmen yargılama devam ederken hiçbir gerekçe gösterilmeden başka bir ildeki
infaz kurumuna nakledilmesi suretiyle duruşmalara bizzat katılma hakkının
elinden alındığını belirtmiştir.
27. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2/7/2018 kararı ile
hüküm düzeltilerek onanmıştır.
28. Başvurucu müddetnamenin tebliğ edildiği 16/10/2018
tarihinde nihai karardan haberdar olduğunu beyan ederek 6/11/2018 tarihinde
başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
29. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban
[GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
30. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
31. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden
yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli
yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Duruşmada
Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
32. Başvurucu; savunmasını mahkeme huzurunda yapmak
istediğine ilişkin yazılı ve sözlü taleplerinin dikkate alınmadığını, tüm
duruşmalara SEGBİS aracılığı ile katılmak zorunda bırakıldığını, duruşma
salonunda hazır bulunan avukatı ile yüz yüze görüşme imkânından
faydalanamadığını ve avukatından hukuki destek alamadığını belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık başvurunun bu kısmı ile ilgili görüş
bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
34. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşrû vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddiaları, adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada
hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
37. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan
Çoban (aynı kararda bkz. §§ 72-104) kararında incelemiş olup anılan
karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa'nın
36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma
hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde
gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem
arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa
Mahkemesi, anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya
katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik
bir müdahale teşkil ettiğini tespit ederek bu müdahalenin Anayasa'nın 36.
maddesini ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin ise kanun tarafından
öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade
etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS
aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya
uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve
ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).
38. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz
konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli
olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu
genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin
ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak
değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma
hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi
ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak
istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu
çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin
yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin
öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın
duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece
mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan
Çoban, §§ 89-93).
39. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu
hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir
bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından
incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın
diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup
olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma
düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip
olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık
açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin
sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir
işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).
40. Somut olayda, başvurucunun duruşmada bizzat hazır
bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 4/12/2004 ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından
anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.
41. Başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebinin kabul
edilmemesinin gerekçesi derece mahkemesi kararlarından anlaşılamamaktadır.
Diğer taraftan Anayasa'nın 141. maddesinde yargıya davaların en az giderle ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi verilmiştir. Bu görevin ağır iş
yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça uyuşmazlıkların çözümü için
alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi, yargıya ilişkin anayasal kuralların
etkililiğinin sağlanması bakımından gerekli görülebilir (Şehrivan Çoban,
§ 88). Buna göre somut olayda tutuklu veya hükümlülerin ceza infaz kurumundan
duruşma salonuna transferleri nedeniyle oluşan gecikmelerin azaltılması ve
yargılamaların hızlandırılması sebebiyle duruşmada hazır bulunma hakkına
yapılan müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik olarak meşru
bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmıştır.
42. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin
elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucunun SEGBİS
yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmak istenmesinin amacı Mahkemenin makul
sürede yargılama yapmak istemesidir. Buna göre yargılamanın uzun sürmemesi gibi
meşru bir amaca ağırlık verilerek duruşmada hazır bulunma hakkına sınırlama
getirilmesi anlaşılabilir bir durumdur. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma
hakkına yapılan müdahalenin makul sürede yargılama yapılması amacına ulaşılması
bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.
43. İkinci olarak müdahalenin gerekli olup
olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü,
müdahalede bulunulurken en hafif aracın seçilmesi anlamına gelmektedir (Şehrivan
Çoban, § 90). Gereklilik ölçütü yönünden duruşmada hazır bulunma
hakkı ancak olayın koşullarının zorunlu kıldığı durumlarda
sınırlanabilecektir (Şehrivan Çoban, § 91). Bu çerçevede sanığın
duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece
mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Başvuru
konusu olayda, terör örgütü üyeliği gibi nitelikli bir suçtan yargılanan
başvurucu, Mahkemenin bulunduğu ildeki infaz kurumunda tutuklu olarak bulunmasına
rağmen soruşturma devam ederken zorunlu nakil nedenlerine dayanılarak
Mahkemenin yargı çevresi dışındaki bir ceza infaz kurumuna sevk edilmiştir
(bkz. § 16). Bununla birlikte anılan nedenler kararda gösterilmemiştir. Dahası
yargı organları ile İnfaz Kurumu idaresinin başvurucunun duruşmada hazır
bulunma hakkının gerekliliklerinin sağlanmasına uygun şekilde planlama yapıp
yapmadıklarına ilişkin bir veriye de ulaşılamamıştır. Somut olayda ilk derece
mahkemesince başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin hangi zorlayıcı
nedene dayalı olarak kabul edilmediğinin somut ve olaya özgü bir gerekçeyle
ortaya konulduğundan söz etmek mümkün gözükmemektedir.
44. Başvurucunun yokluğunda Cumhuriyet savcısı esas
hakkındaki görüşünü bildirmiş ve Mahkemece hüküm verilmiştir. Diğer bir
ifadeyle esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve başvurucu hakkında hüküm
verildiği yani esaslı işlemlerin yapıldığı tüm oturumlarda başvurucu duruşmada
hazır bulunamamıştır. Buna göre terör örgütü üyeliği suçundan yargılanan
başvurucunun esaslı işlemlerin yapıldığı oturumların hiçbirinde hazır
bulundurulmaması yargılamanın adilliğine zarar vermiştir.
45. Bu çerçevede derece mahkemelerince diğer
alternatifler değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler sunulmadan
doğrudan başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesi, en uygun
aracın seçilmemesi sebebiyle müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol
açmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı
duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesinin zorunlu olduğu derece
mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulamadığı için müdahalenin gerekli
olmadığı sonucuna varılmıştır.
46. Müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna
varıldığından ölçülülük açısından ayrıca orantılılık incelemesi
yapılmamıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır
bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.
C. Diğer İhlal
İddiaları
48. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal
edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürdüğü
şikâyetleri ile diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden
ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
D. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden
yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir."
50. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
51. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
52. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
53. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
54. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
55. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Niğde 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekmektedir.
56. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından
başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır
bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE
Selahaddin MENTEŞ'in karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Niğde 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/121, K.2017/233) GÖNDERİLMESİNE,
E. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 10/2/2021 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun
adil yargılama kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal edildiğine
karar verilmiştir. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
yönündeki çoğunluk kararına belirtilen gerekçelerle katılmadım.
2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında
ayrıntılı olarak özetlenmiştir. Başvurucu hakkında; terör örgütü üyesi olma
suçundan dolayı Niğde 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne kamu davası açılmıştır.
3. Mahkeme tensip tutanağında başvurucunun savunmasının
SEGBİS sistemiyle alınmasına karar verilmiştir.
4. Niğde 2. Ağır ceza mahkemesince 20.04.2017 tarihinde
SEGBİS sistemi üzerinden başvurucu savunmasını yapmıştır. Savunma sırasında ya
da öncesinde savunmasını SEGBİS üzerinden yapmak istemediğine dair talep de
bulunmamıştır.
5. Başvurucu ilerleyen celselerde mahkemeye gelmek
istediğini SEGBİS üzerinden savunma yapmak istemediğine dair talep de
bulunmuştur. Bu talebi kabul edilmemesine rağmen SEGBİS sistemi üzerinden
duruşmaya katılmayarak esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmaya yaptığı
anlaşılmıştır.
6. Başvurucu hakkında örgüt üyeliği suçundan kurulan
hüküm istinaf ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
7. UYAP; teknolojik gelişmeleri kullanarak Adalet
Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşların, adli ve
idari tüm yargı veya yargı destek birimlerinin donanım veya yazılım olarak iç
otomasyonunu benzer şekilde bilgi otomasyonun sistemlerini kurmuş kamu kurum ve
kuruluşları ile dış entegrasyonu sağlayan bir bilişim sistemidir. Elektronik
imza alt yapısına uygun olarak geliştirilmiş merkezi bir bilgi sistemi kurulmuş
bu sistemde yargı ve yargı destek birimleri arasında fonksiyonel tam
entegrasyon sağlanmıştır. Sistemde elektronik imza rolleri bulunan hâkim,
savcı, avukat, zabıt kâtibi, vatandaş yetkileri çerçevesinde her türlü bilgi
belge sisteme aktarmakta sistemde aktif ve güvenli işleyişi sağlamaktadır. Daha
önce yazışma ve ara kararı gerektiren bilgi ve belgeler e devlet sisteminden
güvenli olarak doğrudan temin edilebilmektedir.
8. UYAP ile ilgili kanuni alt yapı başta 5271 sayılı
Kanun (CMK) olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili bütün kanunlara ve
yönetmeliklere düzenlemeler konularak sağlanmıştır. Bu bağlamda CMK’nın
“Elektronik işlemler” kenar başlıklı 38/A maddesinde UYAP ile ilgili olarak
(ayrıntılı hükümler içeren) şu düzenlemeye yer verilmiştir.
“(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı
Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri,
bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.
(2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere,
dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her
türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.
(3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması
öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir,
saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.
(4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve
kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli
elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe
fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.
(5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı
belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge
geçerli kabul edilir.
(6) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve
kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın
düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.
(7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge
veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde
ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.
(8) Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken
hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim,
Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve
mühürlenir.
(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter.
(10) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu nüfus, tapu, adlî
sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla temin edilen
bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fiziki olarak istenilmez.
UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler ayrıca zorunlu
olmadıkça fiziki ortamda gönderilmez.
(11) Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta yapılmasına
dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.”
9. CMK’nın 147. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h)
bendinde ise ifade alma ve sorgu işlemlerinde kaydında teknik imkanlardan
yararlanılacağı hükmüne yer verilmiştir. Aynı kanunun 196. maddesinde de
“Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” kenar başlığı altında sanığın aynı anda
görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun ve
savunmasının yapılabileceği belirtilmiştir.
10. SEGBİS sistemi ulusal ağı yargı sisteminde ses ve
görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği bir bilişim
sistemidir. SEGBİS teknik özellikleri ve donanımı itibariyle UYAP’ta görüntülü
kayıt yapıldığı takdirde duruşma salonunun bir parçası olarak işlev görmektedir.
Sistemde ifade alınırken SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanan kişiler duruşma
salonundakileri görmekte duruşmada yapılanları takip edebilmekte konuşulanları
duyabilmektedir.
11. SEGBİS sistemine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek
amacıyla çıkarılan ve 29/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim
Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinde görüntülü ve sesli
iletişim tekniğinin kullanılması imkânın varlığı halinde kanunlardaki usul
esaslar dairesinde soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki yapılan her türlü
işlemin SEGBİS ile kayda alınacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin ceza infaz
kurumunda bulunanlar başlığı altında ceza infaz kurumunda bulunan kişinin SEGBİS
ile dinlenebileceği ve bu sistem ile duruşmaya katılabileceği düzenlenmiştir.
12. Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinde son fıkrasında
“Davaların az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırması yargının
görevidir.” denmektedir. Bunun bir yansıması olarak CMK’nın temel yaklaşımı
duruşmanın tekliği (tek bir celsede tamamlanması) ilkesidir. UYAP ve SEGBİS
sistemi teknik alt yapısı ve sağladığı imkanlar ile bilgi ve belgeye ulaşım
kolaylığı göz önüne alındığında tümüyle bu sistemi sağlamaya yönelik olarak tasarlandığı
söylenebilir. Dolayısıyla SEGBİS sistem olarak Anayasa’nın bu kuralına uygun ve
kuralla öngörülen meşru amacı sağlamaya yönelik olarak işlemektedir.
13. Bu açıklamalar ışığında somut olay
değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımın sağlanması
başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum değildir.
14. Niğde 2. Ağır ceza mahkemesince başvurucunun
savunmasının SEGBİS sistemi üzerinden alınacağı tensip ara kararında
belirtilmiştir. Başvurucu tarafından bu karara itirazda bulunulmamıştır
savunmasını da yapmıştır. Mahkemeye getirilme talebi kabul edilmemesine rağmen
SEGBİS’den duruşma salonuna bağlanarak esas hakkındaki mütalaaya karşı da
savunmasını yapmıştır.
15. Başvurucu yukarıda belirtilen gerekçelerle duruşma
salonunun bir parçası olan SEGBİS ile savunmasını ve esas hakkındaki mütalaaya
karşı beyanlarını sunması nedeniyle adil yargılanma kapsamında duruşmada hazır
bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılamaz.
16. Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirildiğinde
başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımının sağlanması başlı başına adil
yargılanma hakkına aykırı bir durum olmadığından sayın çoğunluğun görüşüne
katılmadım.