TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YÜCEL ÇELİK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/37359)
|
|
Karar Tarihi: 25/2/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Yücel ÇELİK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, hükümlünün üç kişilik ziyaretçi listesi
oluşturma talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 17/12/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, muhtelif suçlardan hükümlü olarak Kayseri 2
No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) kalmaktadır.
9. Başvurucuya ailesi, yasal temsilcisi ve üçüncü
dereceye kadar kan ve kayın hısımlarının yanı sıra bu kişilerin dışında
kendisinin belirleyeceği üç kişi tarafından ziyaret edilme hakkı tanınmış;
başvurucu İnfaz Kurumuna geldiği sırada ziyaretçi ismi bildirmemiştir.
10. Başvurucu 20/11/2018 tarihinde İnfaz Kurumuna
başvurarak belirlediği üç kişinin ziyaretçi listesine eklenmesini talep
etmiştir. İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı 23/11/2018 tarihinde
talebin reddine karar vermiştir. Kararda ilgili mevzuat hükümleri
hatırlatıldıktan sonra, başvurucuya ziyaret listesini düzenlemesi hususunun
6/11/2017 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen başvurucunun altmış günlük yasal
süre geçtikten sonra 20/11/2018 tarihinde talepte bulunduğu belirtilmiştir.
11. Başvurucunun anılan karara itirazını, Kayseri 1.
İnfaz Hâkimliği 29/11/2018 tarihli kararıyla reddetmiştir. Kararın
gerekçesinde; ziyaretçi listesinin İnfaz Kurumuna kabulden itibaren altmış gün
içinde Kuruma bildirilmesi gerektiği hususunun başvurucuya 6/11/2017 tarihinde
tebliğ edildiği, başvurucunun ise ziyaretçi listesini altmış günlük yasal süre
geçtikten sonra verdiği vurgulanarak itiraza konu kararın usul ve yasaya uygun
olduğu ifade edilmiştir.
12. Başvurucunun anılan karar itirazını, Kayseri 1. Ağır
Ceza Mahkemesi 7/12/2018 tarihinde İnfaz Hâkimliği kararının usul ve kanuna
uygun olduğu gerekçesiyle reddetmiştir.
13. Nihai karar karar, başvurucuya 14/12/2018 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 17/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
15. İlgili hukuk için bkz. Mehmet Zahit Şahin, B.
No: 2013/4708, 20/4/2016, §§ 18-25, 34-37; Ethem Zariç, B. No:
2014/4137, 9/11/2017, §§ 15-18; Mehmet Sevik, B. No: 2017/24068,
18/7/2018, §§14, 15)
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 25/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
17. Başvurucu, yargılama giderlerini ödeme gücünden
yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden
yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli
yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata
Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; daha önce kaldığı ceza infaz kurumunda
ziyaretçi listesinin mevcut olduğunu, nakledildiği İnfaz Kurumuna geldiğinde bu
listedeki isimleri değiştirmek istemediği için yeni liste vermediğini
belirtmiştir. Ancak yeni geldiği İnfaz Kurumunda eski ziyaretçi listesi sisteme
kayıtlı olmasına rağmen uygulamada aksaklıklar olabildiğini, bu nedenle mağdur
olmamak için yeni bir liste verdiğini, mevzuatta belirtilen sürenin geçtiği
gerekçesiyle talebinin reddedilmesinin hakkaniyete uygun olmadığını
belirtmiştir. Ziyaretçi listesinin reddi nedeniyle dış dünya ile iletişim
kurmasının engellendiğini vurgulayan başvurucu haberleşme hürriyeti ile adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde; müdahalenin kanuni dayanağının ve
meşru amacının olduğu tespitleri yapıldıktan sonra başvurucunun İnfaz Kurumuna
geldikten bir yıl sonra ziyaretçi listesini verdiği, ziyaretçi listesini
değiştirme talebini hangi zorunlu ihtiyaca dayandırdığını gerek idareye gerek
de yargısal mercilere yeterli gerekçelerle sunmadığı belirtilmiştir. Demokratik
bir toplumda güvenliğin ve disiplinin sağlanması amacıyla ceza infaz
kurumlarına gelebilecek ziyaretçi sayısının sınırlandırılmasının mümkün olduğu,
disiplini bozacak faaliyetleri önlemeye yönelik hukuki düzenlemeler olmadan bir
ceza infaz kurumunda düzenin sağlanamayacağı vurgulanmıştır. Ayrıca
başvurucunun hak ihlaline ilişkin itirazlarının yargı makamlarınca incelendiği,
ilgili ve yeterli gerekçeler sunularak reddedildiği ifade edilmiştir.
21. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında; İnfaz
Kurumuna nakledildikten sonra bir yıl boyunca ziyaretçilerinin gelemediğini, bu
nedenle ziyaretçi listesini değiştirmek istediğini, Bakanlığın Anayasa
Mahkemesinin içtihatlarını görmezden geldiğini, mevzuatta belirtilen altmış
günlük sürenin hak düşürücü süre olmadığını belirtmiştir.
2. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma isteminin reddedilmesi
nedeniyle görüşme hakkının kısıtlandığı ve bu suretle dış dünya ile sağlıklı
bir ilişki kurmasının engellendiği yolundaki iddiası Anayasa'nın 20. maddesinde
düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir (Mehmet Zahit
Şahin, § 28, Yasemin Kaymaklı, B. No:2016/4898,12/9/2019, §
19, Mehmet Sevik, § 23).
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
24. Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile
hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile
hayatının gizliliğine dokunulamaz."
25. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, §
36).
26. Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken
ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarının gözetilmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi ile özel
hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir denge
sağlanmalıdır. Ancak ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal sonucu olarak
idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda
takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir (Mehmet Zahit Şahin,
§ 37).
i. Müdahalenin
Varlığı
27. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği kararlarında,
ceza infaz kurumlarında ziyaretçi listesinde değişiklik yapılması talebinin
reddi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasını
incelemiştir. Anayasa Mahkemesi ziyaretçi listesinde değişiklik yapılması
talebinin reddedilmesinin infaz kurumunda bulunan başvurucunun dış dünya ile
iletişim kurması ve sosyal ilişkilerinin sınırlandırılması yönünde etkiler
doğurması nedeniyle özel hayata saygı hakkına müdahale edeceği sonucuna
varmıştır (Mehmet Zahit Şahin, § 42; Yasemin Kaymaklı, § 25; Mehmet
Sevik,§ 26).
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
28. Anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu
sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya
uygun düşen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına
uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
29. Başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma talebinin
reddi işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri dikkate alındığında
müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu
değerlendirilmiştir (Mehmet Zahit Şahin, §§ 47-56; Yasemin Kaymaklı,
§ 27; Mehmet Sevik, § 29).
(2) Meşru Amaç
30. Müdahalenin kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi
genel amacı çerçevesinde ceza infaz kurumlarında güvenliğin ve disiplinin
sağlanması şeklinde meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin,
§ 57; Yasemin Kaymaklı, § 28; Mehmet Sevik,§ 30).
(3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve
Ölçülülük
(a) Genel
İlkeler
31. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, §
36; Yasemin Kaymaklı, § 29; Mehmet Sevik, § 31).
32. Hükümlü ve tutukluların ziyaret hakkı
değerlendirilirken ceza infaz kurumunun güvenliğinin ve düzeninin sağlanması
ile hükümlü ve tutukluların dış dünyayla iletişim kurmaları ve sosyalleşmeleri
suretiyle iyileştirilmesi ilkeleri arasında makul bir dengenin kurulması
gerekir (Mehmet Zahit Şahin, § 62; Yasemin Kaymaklı, § 30;
Mehmet Sevik,§ 32).
33. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan
müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenlerin somut olayın tüm
koşulları çerçevesi dâhilinde, olaya özgü olgu ve bilgilerle
gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede
kişinin itham edildiği suçun ve tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması
gerekmektedir (Mehmet Zahit Şahin, § 63). Bu bağlamda başvuru konusu
olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden
olan idari makamlar ve derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları
gerekçelerin özel hayata saygı hakkının kısıtlanması bakımından demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine uygun
olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Mehmet
Zahit Şahin, § 64; Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § 68; Yasemin
Kaymaklı, § 31; Mehmet Sevik, § 33).
34. Demokratik bir toplumda, güvenliğin ve disiplinin
sağlanması amacıyla ceza infaz kurumlarına gelebilecek ziyaretçi sayısının
sınırlandırılması mümkün olmakla birlikte hükümlü ve tutukluların öznel
durumlarının da dikkate alınması ve bu hususta somut olayın koşullarının
gerektirdiği esnekliğin temin edilmesi gerekir. Bu anlamda ceza infaz
kurumlarında güvenliğin ve disiplinin sağlanmasındaki kamu yararı ile tutuklu
ve hükümlülerin sosyal ilişkiler kurabilmelerindeki bireysel yarar arasında
makul bir denge gözetilmelidir (Mehmet Sevik, § 34; Yasemin Kaymaklı,
§ 32).
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
35. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve
özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da ziyaretçi isim
listesinin bildirilmesi için bir süre belirlenmiş ise de bu sürenin hak
düşürücü süre olduğu öngörülmemiştir. Ziyaret Yönetmeliği'nde ziyaretçi
isimlerinin, ziyaretle ilgili bu hususun tebliğ edildiği tarihten itibaren
altmış gün içinde bildirilmesi öngörülmüş ancak bildirim için tanınan sürenin
niteliği belirtilmemiştir. Ayrıca Ziyaret Yönetmeliği'nde sürenin geçmesinden sonra
bildirimde bulunulmasına engel oluşturan bir kurala da rastlanmamaktadır. Bu
durumda Ziyaret Yönetmeliği'nde belirtilen sürenin hak düşürücü değil
düzenleyici süre olarak yorumlanması gerektiği anlaşılmaktadır (Yasemin
Kaymaklı, § 31; Mehmet Sevik, § 36).
36. İnfaz Kurumunun ve yargı makamlarının Ziyaret
Yönetmeliği'nde belirtilen altmış günlük süreyi hak düşürücü süre olarak kabul
ederek anılan süre içinde ziyaretçi listesi sunulmadığı gerekçesiyle
başvurucunun talebini reddettikleri anlaşılmaktadır. Olayda derece
mahkemelerinin Ziyaret Yönetmeliği'ndeki altmış günlük sürenin hak düşürücü
olduğu şeklindeki yorumları başvurucunun ceza infaz kurumunda kaldığı süre
boyunca ziyaretçi belirleme ve kabul etme hakkından yararlanamaması sonucunu
doğurmaktadır. Bu şekilde ziyaret hakkına getirilen kısıtlamanın hükümlü ve
tutukluların dış dünyayla iletişim kurması ve sosyalleşmesi suretiyle
iyileştirilmesi ilkelerine uygun düştüğü söylenemez.
37. Ayrıca Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesine göre kamu
makamlarının başvurucunun ziyaretçi olarak görüşmek istediği kişiler hakkında
kolluk vasıtasıyla araştırma yaptırma ve kurumun güvenliği ve disiplini
bakımından uygun görülmeyenlere ziyaret izni vermeme yetkisi bulunduğu ancak
somut olayda böyle bir araştırma yapılmadan süre aşımı nedeniyle talebin
reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumla birlikte derece mahkemelerinin somut
olayın özelliklerini ve ziyaretçi görüşüyle ilgili değişen koşulları tamamen
gözardı ederek Ziyaret Yönetmeliği hükümlerini katı bir yaklaşımla yorumladıkları
gözetildiğinde özel hayata saygı hakkı ile kamu güvenliği amacı arasında adil
denge bir kurulduğu söylenemez. Bu durumda başvurucunun üç kişilik ziyaretçi
listesi oluşturma talebinin reddedilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına
yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığı ve
müdahalenin demokratik toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı sonucuna
varılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Mehmet Sevik, §§ 36-37; Yasemin
Kaymaklı, §§ 32-34).
38. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve
105.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
41. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
42. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından
söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani
ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle
ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan
karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması,
varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu
bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan, §§ 55, 57).
43. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye
gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki
kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama
sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu
öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı
olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın
yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama
sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
44. Başvuru konusu olayda Ceza İnfaz Kurumu idaresinin
mevzuat hükümlerini katı bir şekilde yorumlaması nedeniyle başvurucunun özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin
idarenin işleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Mahkeme de
ihlali giderememiştir.
45. Bu durumda özel hayata saygı hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekmektedir.
46. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için özel hayta saygı hakkının ihlali
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine, fazlaya
ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğin özel hayata saygı hakkına yönelik
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Kayseri 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2018/5408; K.2018/5340) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Kayseri 1. Ağır Ceza
Mahkemesine (E.2018/2352 D. İş) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/2/2021
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.