TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HÜSEYİN YAMAÇ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/37446)
Karar Tarihi: 12/4/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Berrak YILMAZ
Başvurucu
Hüseyin YAMAÇ
Vekili
Av. Enver Erdal ŞİMŞEK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvuruya konu olayların meydana geldiği süreçteki olağanüstü hâl (OHAL) koşullarına, OHAL ilanına ve uygulanan tedbirlere ilişkin genel bilgiler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 10-18; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 10-18.
3. Başvurucu, Tunceli Belediyesi (işveren/Belediye) bünyesinde hizmet alım sözleşmesi kapsamında iş gören özel bir şirkette şoför olarak çalışmaktadır. Tunceli Valiliği OHAL Bürosu, başvurucunun PKK terör örgütü ile irtibat veya iltisak içinde olduğu yönünde işverene bildirimde bulunmuştur. İşveren, güven ilişkisinin zedelendiği gerekçesiyle 10/3/2017 tarihinde başvurucunun iş sözleşmesini feshetmiştir.
4. Başvurucu, üyesi olduğu Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası aracılığıyla feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iadesi talebiyle 9/3/2018 tarihinde Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) (iş mahkemesi sıfatıyla) dava açmıştır. Dava dilekçesinde; fesih işleminin usule ve yasaya uygun şekilde yapılmadığını, fesih nedenlerinin bildirilmediğini, savunması alınmadan sözleşmenin feshedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
5. İşveren cevap dilekçesinde, başvurucunun Tunceli Belediyesi tarafından yapılan personel çalıştırılmasına dair hizmet alımı ihalesi neticesinde taşeron firma bünyesinde çalışan işçi olduğunu, Tunceli Valiliği İl OHAL Kurulunun kararının Belediyelerine tebliğ edilmesi üzerine ilgili taşeron firmaya bildirim yapıldığını, başvurucunun 10/3/2017 tarihinde işten çıkarıldığını, işten çıkarma işlemlerinin kanun hükmünde kararname (KHK) ve OHAL Kanunu kapsamında, belirtilen şekil ve nedenlerle yapıldığını belirtmiştir.
6. Mahkeme, başvurucunun PKK terör örgütü ile irtibatlı ya da iltisaklı olabileceği hususunda şüphe bulunduğunu belirterek 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin KHK'nın (667 sayılı KHK) 4. maddesi kapsamında gerçekleştirilen fesih işleminin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle 11/5/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda, başvurucunun iş sözleşmesinin feshine neden olabilecek nitelikte, PKK terör örgütü ile irtibat veya iltisakına ilişkin şüpheyi ortaya koyabilecek emareler olduğu, dosyada yer alan bilgi ve belgelerin emniyet ve istihbarat kaynaklı olduğu belirtilmiştir. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/666 sayılı soruşturma dosyasında başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan şüpheli sıfatıyla yer aldığı, bu durumun OHAL Bürosu tarafından liste hâlinde işverenlere bildirildiği nazara alındığında işverenler bakımından iş sözleşmesinin artık katlanılmaz derecede yük ve sıkıntı teşkil ettiği, taraflar arasında güven ilişkisinin zedelendiği, işverende iş sözleşmesini devam ettirmesinin beklenemeyeceği şekilde şüphe meydana geldiği ifade edilmiştir.
7. Başvurucu; söz konusu karara karşı sunduğu istinaf dilekçesinde, 2013 yılında yürütülen soruşturmanın akıbetinin ne olduğu belli olmamasına rağmen bunun iş akdinin feshi gerekçesi olarak kabul edilmesinin hukuken ve vicdanen tutarlı olmadığını, Mahkemenin daha önce idari makamlar ve kolluk tarafından yapılan fişlemelere dayalı olarak karar verdiğini, mahkeme kararının masumiyet karinesine aykırı olduğunu, savunması alınmadan iş akdinin feshedildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığını ve özellikle Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin E.2017/40300, K.2017/18606sayılı ilamında ifade edildiği gibi asıl işverenin 10/3/2017 tarihli yazısı ile terör örgütleri ile ilgili olarak yapılan değerlendirmeler sonucunda güvenlik tedbirleri nedeniyle başvurucunun çalışmasının uygun görülmediğinin bildirilmesi üzerine alt işveren açısından feshin zorunlu hâle geldiğini belirterek 1/11/2018 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
8. Başvurucu, nihai hükmü 16/11/2018 tarihinde öğrendikten sonra 14/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurucunun işe iade davasının reddine ilişkin kararın gerekçesinde yer verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hakkında başlatılan ceza soruşturmasında Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı 30/3/2022 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
10. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu; açtığı işe iade davasında verilen kararların hukuka aykırı olduğunu, kararı veren mahkemelerin tarafsız ve bağımsız olmadığını, PKK/KCK terör örgütü ile iltisaklı olduğu yönündeki şüpheye dayanılarak soyut ithamlarla fişleme evrakı düzenlendiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; savunma yapma imkânı bulamadan çalışma hakkının elinden alındığını ve benzer dosyalarda farklı kararlar verildiğini belirterek mülkiyet hakkının, çalışma hakkının, özel hayata saygı hakkının, adil yargılanma hakkının, masumiyet karinesinin ve kamu hizmetlerine girme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde somut olayın ve yargılamanın bir özeti yapıldıktan sonra mevcut başvuruda başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı önceki beyanlarını tekrar etmiştir.
12. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru, özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer şekildeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191). Olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemde alınan tedbiri konu edinen somut başvuruda Anayasa'nın 15. maddesi maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimi dikkate alınacaktır.
15. Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme; müdahalenin Anayasa'daki çekirdek haklarla ilgili olup olmadığı, anılan maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunup dokunmadığı, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırılık teşkil edip etmediği ve durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespitiyle sınırlı olacaktır (Ayla Demir İşat, § 146).
16. Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı yer almamaktadır. Ayrıca somut olaydaki tedbirin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe aykırı olduğu da saptanmamıştır (Ayla Demir İşat, §§ 147, 148). Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacak son inceleme, müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin olacaktır.
17. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin tedbirin ve bu kapsamda derece mahkemelerince sonuca bağlanan uyuşmazlığın Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için öncelikle keyfî olmaması gerekir. Diğer taraftan söz konusu tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken elbette ülkemizde OHAL ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ve OHAL ilanı sonrasında ortaya çıkan koşullar dikkate alınmalıdır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 349).
18. Özel hayata saygı hakkı, üçüncü kişiler tarafından da olsa hakkın öngördüğü güvencelere keyfî şekilde müdahale edilmesini yasaklamaktadır. Öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kişilerin kendilerinin, ailelerinin geleceğini ve itibarını etkileyen mesleki hayata yönelik tedbirlerin keyfî olmaması, bu kapsamda doğan uyuşmazlıkların özel hayata saygı hakkının gereklilikleri bağlamında çözümlenmesi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde de geçerli olan temel güvencelerdir (Ayla Demir İşat, § 150). Öte yandan darbe teşebbüsü ve FETÖ/PDY'nin özellikleri gözönüne alındığında devletin ve kişilerin güvenliği ile kamu düzeninin korunması amacıyla yasal düzenlemeler yapılmasının ve sakıncalı görülen kişilerin mesleklerinden uzaklaştırılmasına yönelik işlemler tesis edilmesinin gerçek bir ihtiyaçtan kaynaklandığı açıktır. Ancak söz konusu tedbirlerin muhataplarının sakıncalı olduğu değerlendirilen kişilerden olması, alınan tedbirlerin durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir (Ayla Demir İşat, § 159). Ayrıca belirtildiği üzere temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı ölçülülüğün belirlenmesinde dikkate alınmalı, kişiler ölçüsüz veya keyfî müdahalelere karşı koyabilecekleri usule ilişkin güvencelerden yararlandırılmalıdır (Ayla Demir İşat, § 160).
19. Somut olaydaki feshin gerekçesi, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen PKK ile irtibatı veya iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphe ve bu şüphe nedeniyle güven ilişkinin ortadan kalkmasıdır. Mahkemenin gerekçesinin dosyaya getirtilen emniyet ve istihbarat kaynaklı bilgi ve belgelerin başvurucunun iş sözleşmesinin feshine neden olabilecek nitelikte PKK terör örgütü ile irtibat ve iltisakına ilişkin şüpheyi ortaya koyabilecek nitelikte olduğu ile başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma yürütülmesine dayandığı anlaşılmıştır.
20. Bazı kamu gücü ayrıcalıklarıyla donatılan bir işveren bünyesinde çalışırken başvurucu hakkında alınan tedbirin durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun ortaya konulması gerekir. 667 sayılı KHK dayanak alınarak uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen yükümlülüklerin OHAL koşullarında da yerine getirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması OHAL koşullarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesinin nedeni terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı olması olarak gösterilmiştir. Bununla birlikte yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce yapılan ceza soruşturmasının başvurucunun terör örgütüyle irtibatlandırılmasına ne şekilde delil teşkil edebileceği tartışılmamıştır. Yine mahkemelerce başvurucunun fesih anında mevcut olmayan, objektif nitelik taşımayan, istihbari bilgiler dolayısıyla iş akdinin feshedildiği iddialarına ilişkin herhangi bir gerekçe açıklanmadığı gibi tanık ya da başka deliller gösterilmek suretiyle şüphenin somutlaştırılması yönünde bir araştırma ve değerlendirme de yapılmamıştır. Dolayısıyla PKK ile irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin ikna edici gerekçeler ortaya konulmadan alınan tedbirin söz konusu yükümlülüklere uygun olmadığı değerlendirilmektedir.
21. Bu itibarla öngörülen güvencelere uygun şekilde gerçekleştirilmeyen tedbirin durumun gerektirdiği ölçüyü koruduğu söylenemeyecektir.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurucu hakkında alınan ve Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkına etki eden tedbirin Anayasa'nın OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
III. GİDERİM
23. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 100.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
25. Öte yandan başvurucu, tazminat talebinde bulunmuş ise de ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi (iş mahkemesi sıfatıyla) (E.2018/167, K.2018/260) GÖNDERİLMESİNE,
D. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine (E.2018/3410, K.2018/2614) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/4/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.