TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
RAMAZAN TOPUZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/37949)
Karar Tarihi: 19/11/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Ceren Sedef EREN
Başvurucu
Ramazan TOPUZ
Vekili
Av. Emine TUĞCU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör örgütüne üye olma suçunun başvurucu aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/12/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar vermiştir. Komisyon, suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile örgütlenme özgürlüğü ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin şikâyetler yönünden başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. Komisyon diğer ihlal iddialarını ise kabul edilemez bulmuştur.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1976 yılı Kahramanmaraş, Pazarcık ilçesi doğumludur. 2012 yılında tayin olduğu Uşak Devlet Hastanesinde laborant olarak çalışmaktayken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle başvurucu 11/8/2016 tarihinde gözaltına alınmış ve 17/8/2016 tarihinde tutuklanmıştır.
7. Başvurucu hakkında, Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 20/1/2017 tarihli iddianame kabul edilerek terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmıştır. Söz konusu iddianamenin ilgili kısımları şu şekildedir:
" Şüpheli Ramazan Topuz'un [başvurucu] 13 Mart 2015 tarihinde Uşak Eski Devlet Hastanesi bahçesinde, 667 KHK Kapsamında kapatılan Ufuk Sağlık Sen üyeleri ile birlikte Uşak yapılanması içerisinde yer alan şüphelilerin düzenlediği basın açıklamasına katıldığının tespit edildiği ...
Şüpheli hakkında Güvenlik Şube Müdürlüğü'nce yapılan Sosyal Medya açık kaynak araştırmasında; Facebook isimli sosyal paylaşım sitesindeki şahsi hesabından; 1-11 Nisan 2012 tarihinde 'sizin hoca efendiyi anlamak için daha çok zeki olmanız lazım yoksa anlayamazsınız önce kendi gözlüğünüzü çıkarın yapılanlara bir de öngözlüğünüz olmadan bakın beyler' yazılı ibarenin altında 'Gülen‟in ameliyat sonrası ilk görüntüsüHaber100.com Yüzde 100 Doğru Haber Fethullah Gülen ameliyat oldu. Samanyolu Televizyonu ameliyat için hastaneye giden hocanın görüntüsü … HABER100.COM' linkini paylaştığı ...
Ülkemizde ve Dünya Genelinde örgüt tarafından propaganda ve örgüte taban kazandırmak için gerçekleştirilen 'Türkçe Olimpiyatları' ile ilgili fotoğraf paylaşımında bulunduğu,
Şüpheli Ramazan TOPUZ hakkında yapılan iletişim kayıtları inceleme tutanağında ... FETÖ/PDY Terör Örgütü Uşak il yapılanması içerisinde oldukları tespit edilen ... iletişimin tespiti kararına istinaden TİB'den alınan verilerin şüphelinin telefonu ile karşılaştırılması sonucunda; FETÖ/PDY Terör Örgütü Uşak il yapılanması içerisinde olduğu tespit edilen[M. G.] ile toplam 127 kez, [H.H.D.] ile toplam 1 kez, [B. C.] ile 71 kez, F. E. ile 37 kez iletişim kurduğunun tespit edildiği,
...
Şüpheli Ramazan TOPUZ'un FETÖ/PDY Terör Örgütünün finans ayağını oluşturan Bank Asya Uşak şubesi nezdinde herhangi bir hesabının bulunmadığı, ancak şüphelinin Türkiye genelinde hesap hareketliliğinin bulunup bulunmadığına dair dökümün BDDK'dan istendiği ve hesap döküm raporunun ayrıca kovuşturma aşamasında mahkemenize gönderileceği,
Şüphelinin SGK kaydının incelenmesinde, FETÖ/PDY Terör örgütü ile iltisaklı olması sebebiyle 667 sayılı KHK ile kapatılan Beşer Eğitim Kurumları A.Ş isimli iş yerinde çalıştığına dair kaydı bulunduğunun tespit edildiği,
Şüpheli Ramazan TOPUZ'un içişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı'nın02/09/2016 tarih ve 3038 sayılı yazısı ile FETÖ/PDY Terör örgütü ile iltisaklı Özgürlük ve Demokrasi Platformuna destek veren derneklerden olan 23/12/2015 tarihli genel kurul kararı ile feshedilen Küresel Doktorlar Uşak Sağlık Derneği'ne 20/12/2012 tarihi itibariyle üye olduğunun tespit edildiği,
Hakkında soruşturma başlatılan şüphelinin 01/09/2016 gün ve 672 Sayılı KHK'nın 2/1.maddesinde yer alan ekli listede yer alan kişiler içerisinde kamu görevinden çıkarıldığının tespit edildiği, buna ilişkin özlük bilgilerinin soruşturma dosyasına eklendiği, FETÖ/PDY terör örgütü adına faaliyet yürüttüğü tespitleri ile 667 sayılı kanun hükmünde kararname ile kapatılan Ufuk Sağlık Sen isimli sendikaya 05/05/2014 tarihi itibariyle üye olduğunun tespit edildiği,
Şüphelinin FETÖ/PDY terör örgütünün basın yayın kuruluşu olan ZAMAN gazetesine üye olduğuna dair beyanının bulunduğu,
Şüphelinin kolluk ve sorgu aşamasında alınan savunmalarında; her ne kadar FETÖ/PDY terör örgütü yapılanması içerisinde yer almadığını beyan ederek hakkındaki iddiaları reddetmiş ise de; yukarıda arz ve izah edilen kanıtlar çerçevesinde şüphelinin savunmasının samimiyetten ve inandırıcılıktan uzak olduğu anlaşıldığından; savunmasına itibar edilemeyeceği..."
8. Başvurucu hakkındaki yargılama kapsamında iki celse gerçekleştirilmiştir. Başvurucu, FETÖ/PDY Uşak yapılanması içinde olduğu iddia edilen kişilerle iletişimine ilişkin savunmasında; M.G. ile kendini, daha önce birlikte çalıştığı ve Uşak Devlet Hastanesinde de amiri konumunda bulunan M.V.nin tanıştırdığını, M.G.nin kendisine Uşak'a ilk taşındığında okul ve ev bakmak için yardım ettiğini, daha sonra da tanışıklıklarının devam ettiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca M.V.nin kendini, daha önceki ismi Uşak Sağlık Çalışanları Derneği olan M.G.nin de sekreteryasını yürüttüğü Küresel Doktorlar Uşak Sağlık Derneğine üye olmak için teşvik ettiğini, M.V.nin amiri konumunda bulunması nedeniyle bu talebi geri çevirmesinin düşünülemeyeceğini ileri sürmüştür. Başvurucu; B.C. ile kendinin doktor olması nedeniyle tanıştığını, B.C.nin beyin hepatit hastaları olduğunu ve iletişimlerinde bunlara ilişkin teknik analizlerden bahsettiklerini ifade etmiştir. Başvurucu, F.E.nin ise müteahhit olduğunu, Uşak'a taşınmadan önce F.E.nin projeleriyle ilgilendiğini belirtmiş; daha sonra da hem kendisi hem de eşinin amcası için ev bakarken iletişimlerinin olduğundan bahsetmiştir. Başvurucu H.H.D.yi ise tanımadığını belirtmiştir.
9. Başvurucu, iddianamesinde katıldığı belirtilen basın açıklamasına ise Samsun'da bir uzman doktorun öldürülmesi üzerine sağlık çalışanlarına karşı şiddeti protesto amacıyla mesai saatleri dışında katıldığını ifade etmiş; bu konuda diğer sağlık sendikalarının da benzer açıklamalar yaptığını ileri sürmüştür. Bunun yanında başvurucu bir dönem herkes Fetullah Gülen'e ilgi duyduğu ve takip ettiği için ona ilişkin haberleri takip ettiğini, sosyal medya sitesinde yaptığı haber ve link paylaşımını hatırlamadığını, Türkçe Olimpiyatları'na ilişkin paylaşımı ise orada söylenen şarkıyı beğendiği için yaptığını öne sürmüştür. Başvurucu; Malatya Sağlık Hizmetleri Yüksek Okulu mezunu olduğunu, staj yaparken okulunun da uzama ihtimali bulunması nedeniyle 1996 yılında maddi kazanç elde etmek amacıyla Beşer Eğitim Kurumlarında evrak getir götür işlerinde çalıştığını, Zaman gazetesine ise aralıklarla abone olduğunu, en son 2015 yılı başlarında aboneliğini kapattığını belirtmiştir. Kendisini sohbetlerde gördüğünü belirten tanık R.M. ile ilgili olarak da Uşak Devlet Hastanesinde doktor olması sebebiyle tanıdığını fakat R.M. kendisini tanımadığı için beyanında meslek grubunu bile yanlış söylediğini, adli süreçte bulunan kişilerin isimlerini vererek kendini korumak istediğini düşündüğünü, onun söylediği gibi Risale ve Fetullah Gülen kitaplarının okunduğu sohbetlere katılmadığını ifade etmiştir.
10. Yapılan yargılama sonucunda Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) FETÖ/PDY'ye üye olma suçunu işlediğinin sübuta erdiğine ve başvurucunun 6 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Tanık R. M. nin 'Ben talimata ekli Uşak Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğum ayrıntılı beyanlarımı tekrar ederim. Talimat gereği bana sorulan Ramazan Topuz'u [başvurucu] tanırım. Ramazan Topuz Uşak Devlet Hastanesinde çalıştığım süre içerisinde orada çalışan sağlık personeliydi. Ben daha önce savcılık beyanlarımda tekrarladığım üzere Feto cemaatini konuşma toplantılarına gittiğimde bir kaç kere Ramazan Topuz'u da orada görmüştüm. Bunun dışında Ramazan Topuz'un cemaate yönelik diğer faaliyetlerine şahit değilim' şeklindeki beyanı,
... örgüt lehine bu hakların kullanımını sağlama amacıyla kurulduğu belirlenen, dolayısıyla temelini oluşturan kişi haklarının kötüye kullanılması suretiyle meydana getirildiğinden kanun nazarında himaye görmeyecek dernek, vakıf, şirket, banka, sendika şeklindeki oluşumlardan olan; 667 sayılı KHK ile kapatılan Örgütle iltisaklı Ufuk Sağlık Sendikası ve Küresel Doktorlar Uşak Sağlık Derneğinde sanığın üyeliğinin bulunması ve sendika üyeliğinin darbe girişimi sonrasına kadar devam etmesi,
... tanık R. M. nin anlatımı itibariyle, çalışılan yerdeki örgüt mensubu kişilerle ilgi ve alakanın temini, örgüt organizasyon ve çalışmalarına bu kişilerin dahil edilmeye çalışılması ,organizasyon ile sohbet programları, himmet, zekat, kurban parasının toplanması ve şekli, gazete ve dergi aboneliklerinin sağlanması, örgüte ait sendika üyeliğine teşvik/ ikna gibi dini konular dışında örgüte sosyal ve mali kaynak sağlamak amacıyla yapılan konuların işlendiği sohbet ve heyet toplantılarına katılması,
c-) FETÖ/PDY terör örgütünün amaç ve ideolojisini pekiştirme, bu doğrultuda hedef aldığı temel insan hakları, kitle ve bireyler, özel tüzel kişilikler, kurum ve kuruluşlar ve devlete yönelik örgüt lehine algı ve ön yargı oluşturma, bunlara karşı taktiksel saldırı gerçekleştirmeden önce ön alma amacıyla kaleme alınan yazı, haber, paylaşım ve görüş içeren örgüte ait zaman gazetesine 2015 yılına kadar aboneliğinin bulunması,
d-) Sanık yönünden delil başlangıcı ve delil değerlendirme aracı niteliği taşıyacak şekilde, 672 sayılı KHK ile ihraç edilmiş olması, çocuğunu örgütle iltisaklı Üftade Kolejine 2014-2015 yıllarında göndermesi, 667 sayılı KHK ile kapatılan Ufuk Sağlık Sendikasının düzenlediği basın açıklamasına katılmış olması, haklarında benzer örgüt yöneticisi ve/veya üyesi oldukları iddiasıyla kamu davası açılan mahkememiz 2016/204 esas sayılı dosyası bir kısım sanığı ile iletişiminin bulunması, örgüt liderini övücü ve örgüt faaliyetleri kapsamında düzenlenen Türkçe olimpiyatları programına ilişkin kendi sosyal medya hesabı üzerinden paylaşımlarının bulunması, 6667 sayılı KHK ile FETÖ/PDY adına faaliyet gösterdiği tespit edildiğinden kapatılan Beşer Eğitim Kurumları A.Ş bünyesinde 1996 yılında çalıştığına dair SGK kayıtlarının bulunması,
Birlikte değerlendirildiğinde, değinilen süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik arz eden örgütsel tavır, eylem ve davranışlar ile sosyal ve yakın aile çevresinin örgüte yakın/ müzahir yapıda olması şeklindeki organik bağı gösteren delil ve olgular çerçevesinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün sağlık çalışanları yapılanması içerisinde yer aldığı tespit edilen sanığın, üzerine atılı FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçunun sübuta erdiği sonucuna varılmıştır.
Sanık suçlamayı red ve inkar etmiş ise de; FETÖ/PDY terör örgütüyle iltisaklı dernek ve sendika üyeliği (darbe girişimi sonrasına kadar devam eden) ile hakkındaki tanık anlatımları göz önüne alındığında, suçtan ve ceza almaktan kurtulmaya yönelen sanık savunmasına itibar edilemeyeceği anlaşılmıştır."
11. Başvurucunun bu karara karşı istinaf talebi; Mahkemenin kararında usule veyaesasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemin doğru olarak nitelendirildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucunun temyiz talebi de aynı gerekçelerle 1/10/2018 tarihinde reddedilmiş ve Mahkemenin kararı onanmıştır.
12. Başvurucu, nihai nitelikteki Yargıtay onama kararından 17/12/2018 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiştir. Başvurucu 28/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. İlgili mevzuat ve Yargıtay kararları için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz [1. B.], B. No: 2019/20791, 18/10/2022, §§ 9-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Anayasa Mahkemesinin 19/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
15. Başvurucu, cezalandırılmasında delil olarak kabul edilen faaliyetlerin yasal faaliyetler olduğunu, bu faaliyetlerin terör örgütüne üye olma suçunun delilleri olarak kabul edilmesi ve bu kapsamda yapılan değerlendirmelerin terör örgütüne üye olma kastının ortaya konulması yönünden hiçbir şekilde yeterli olmamasının ceza kanunlarının geniş ve keyfî bir şekilde yorumlanması anlamına geleceğini ileri sürmüş, bu nedenle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
16. Bakanlık görüşünde Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucunun iddiaları ile dosya kapsamındaki tüm delillerin incelenerek ayrıntılı bir değerlendirme yapıldığı, bu değerlendirmenin kanun koyucunun suç olarak belirlediği fiilin kapsamını suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olacak şekilde genişletmediği, müdahalenin dayanağı olan hükmün özüyle çelişmediği ve öngörülebilir olduğu belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca, söz konusu fiilin işlendiği tarihte yürürlükte olan hüküm uyarınca ceza verildiği ve kanunun geçmişe uygulanması yasağına aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, dolayısıyla Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesine yönelik bir ihlalin bulunmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.''
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinin FETÖ/PDY Bağlamında Terör Örgütüne Üye Olma Suçuna İlişkin Değerlendirmeleri
19. FETÖ/PDY Fetullah Gülen tarafından kurulan, 1960'lı yıllardan itibaren faaliyette bulunan ve uzun yıllar boyunca dinî bir grup olarak nitelenen bir yapılanmadır. Bu yapılanma, süreç içinde "cemaat", "Gülen Cemaati", "Fetullah Gülen Cemaati", "hizmet hareketi", "gönüllüler hareketi" ve "camia" gibi isimlerle anılmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 22). Anılan yapılanma özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında örgütlenmiş; bunun yanı sıra başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunmuş; sivil alanda önemli bir etkinliğe ulaşmıştır. Bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenen, bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma söz konusudur (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26; Mustafa Baldır [2. B.], B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 75; Hasan Sarıcı [GK], B. No: 2018/37695, 9/10/2024, § 26).
20. FETÖ/PDY ancak 2013 yılı sonrasında bir terör örgütü olarak nitelendirilmiş, örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak bu tarihten sonra soruşturma ve kovuşturmalar yoğun olarak yürütülmüştür (adli makamlar tarafından FETÖ/PDY mensubu oldukları ve bu örgütün faaliyetleri doğrultusunda çeşitli suçlar işledikleri değerlendirilen kişiler hakkında başlatılan soruşturmalara ve yapılan yargılamalara, devletin güvenlik birimlerinin karar, açıklama ve uygulamalarına ilişkin izahat için bkz. Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, §§ 13-25, 116; Hasan Sarıcı, § 27).
21. Yargıtay, kökleri eskiye dayanmakla beraber terör ve devlet güvenliği aleyhine faaliyetleri oldukça yakın tarihlerde görünür hâle gelen FETÖ/PDY'ye üye olma suçunun oluşup oluşmadığına ilişkin değerlendirmelerinde terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin olarak -Anayasa Mahkemesinin Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019) kararında özetlediği- önceki içtihatlarından ayrılmamıştır. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesi hususunu incelemiş, özellikle terör örgütü üyeliği suçunun yapısına ve bu suç bağlamında yarışan değerler arasında denge kurulmasına dair ayrıntılı açıklamalar yapmıştır (Metin Birdal, §§ 60-72).
22. Anayasa Mahkemesi, yukarıda yer verilen değerlendirmeleri ilk olarak PKK terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararı üzerine yapılan bir bireysel başvuruda yapmıştır. Söz konusu incelemenin daha başında Anayasa Mahkemesi, bir kimsenin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi için "Kişinin örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, örgütün bir parçası olmayı istemesi ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağlaması gerekir." şeklinde eldeki başvurunun çözümlenmesinde de anahtar olan bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. Söz konusu karar ve onu takip eden kararlarda örgüte üye olmanın "fiilî bir katılma olduğu ve dolayısıyla üyeliğin suç olarak kabul edilmesinin ve cezalandırılmasının altında yatan sebebin, terör örgütü üyesi olan kişinin aslında bu şekilde terör örgütünün toplum için arz ettiği tehlikeye bilerek ve isteyerek katkı sağlaması olduğu, kişinin örgütün hiyerarşik yapısına bilerek ve isteyerek dâhil olduğunun yeterli bir gerekçe ile ispat edilmesi gerektiğini" ifade etmiştir (Metin Birdal, §§ 62, 67; İlhami Aksu [2. B.], B. No: 2018/36918, 15/6/2022, § 32; Hasan Sarıcı, § 29).
23. Nitekim Yargıtay da FETÖ/PDY'nin PKK gibi oldukça uzun süredir mahkemelerce ve devlet kurumlarınca terör örgütü olarak kabul edilen, toplum tarafından da öyle bilinen bir örgüt olmadığını gözönünde bulundurmuştur. Yargıtay, birçok kararında FETÖ/PDY'nin başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıktığı, "sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göster[diği]" ve toplumun her katmanının büyük bir kesimi tarafından da böyle algılandığı tespitini yapmıştır. Gerçekten de toplumda önemli bir kesim, bu yapılanmanın illegal yönünü bilmeden sosyal ve ekonomik alanda gelişerek kurumsallaşmasına ve faaliyetlerine destek olmuştur (Mustafa Baldır, § 76; Adnan Şen, §§ 117, 118; Hasan Sarıcı, § 30).
24. Dolayısıyla illegal yönünü bilerek örgüt üyesi olan kişilerle öyle olmayan sıradan kişiler arasında dikkatli bir ayrım yapmak gerekmektedir. Fakat FETÖ/PDY yargılamalarının temelinde söz konusu ayrımı yapmanın zorluğu yatmaktadır. Bu zorluğun ilk nedeni terör yargılamalarının bizzat doğası, hükmedilen cezaların ağırlığı, birey ve toplum hayatı üzerindeki etki derecesinin yüksekliğidir. Zorluğun ikinci sebebi ise FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesi sürecinden kaynaklanmaktadır. Birçok durumda yargılamalara konu eylemler FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesinden ve üçüncü kişiler için de bilinir hâle gelmesinden önce işlenmiştir (Hasan Sarıcı, § 31).
25. Bununla birlikte bir oluşumun terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının suçun unsurlarından biri olmadığının altını önemle çizmek gerekir. Örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesi bir tespit kararıdır (Hasan Sarıcı, § 32). Aksinin kabulü, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan terör örgütlerinin eylemlerinin unsur yokluğu nedeniyle cezalandırılamaması sonucunu doğurur. Yukarıda alıntılanan Yargıtay içtihatlarının da gösterdiği gibi bir oluşumun terör örgütü olarak tespitine dair kesinleşmiş yargı kararının bu suç özelinde en önemli fonksiyonu, terör örgütüne hukuki varlık kazandırması ve bu bağlamda yapının bir terör örgütü olduğunu bilinebilecek hâle getirmesidir. Dolayısıyla henüz terör örgütü olduğuna dair yargı kararlarının bulunmadığı, dolayısıyla herkesçe bir terör örgütü olarak bilinebilir hâle gelmediği sırada bir örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı olan kişilerin kasıtlarının ortaya konulması hayati önemdedir (Ahmet Aslan [1. B.], B. No: 2021/23949, 6/10/2022, §§ 50-51; Hasan Sarıcı, § 32).
26. O hâlde bir kimsenin FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılabilmesi için örgütün niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığının gösterilmesi gerekir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Yargıtay, terör örgütüne üye olma veya yardım etme suçlarının doğrudan kasıt ve özel saikle işlenebilen suçlar olduğu da gözetildiğinde FETÖ/PDY'nin gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığını, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiğini, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığını, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin nitelik, içerik ve mahiyeti itibarıyla terör örgütünün amacına hizmet ettiği ve sanıklarca da bunun bilindiği somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceğini, kişilerin hukuki durumlarının kusurluluk ve hata bağlamında değerlendirilmesinde zaruret bulunduğunu ifade etmiştir. Başka bir deyişle Yargıtay, bir kişinin söz konusu örgüte üye olma suçundan cezalandırılması için sempati ve iltisak boyutunu aşarak terör örgütü niteliğini ve amaçlarını bilerek örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli delillere dayanılmasını şart koşmaktadır (Hasan Sarıcı, § 33).
27. Bu sebeple Yargıtay, FETÖ/PDY davalarında da örgüte sadece sempati duymayı ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemleri terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet için yeterli görmemektedir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, terör örgütünün bir parçası olmayı istemesi, örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, saikinin suç işlemek olması şartı aranmalıdır (Yargıtay kararı için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, § 13).
28. Yukarıdaki değerlendirmelerden hareket eden ve FETÖ/PDY'nin güvenlik güçlerince önemli ölçüde çözümlenen hiyerarşik yapılanmasını gözeten Yargıtay; üst düzeyde bulunan örgüt mensuplarının katıldığı örgütün niteliklerini, amaç ve yöntemlerini bildiğinin, suç işlemek saiki ile hareket ettiğinin, ayrıca örgüte katılma iradesinin devamlılık arz ettiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Yargıtay, FETÖ/PDY'nin oldukça uzun süre yasal zeminde faaliyet göstermesi ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle özellikle sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarıyla irtibatlı olduğu tespit edilen kişilerin örgütün nihai amacını bildiğinin ortaya konması gerektiğini kabul etmiştir (Hasan Sarıcı, § 35; Adnan Şen, § 114).
29. Yargı makamlarının değerlendirmelerinden çıkan sonuca göre FETÖ/PDY'nin daha alt katlarıyla irtibatlı olduğu tespit eden kişilerin -örgütün nihai amacını bildikleri ortaya konmadığı müddetçe- örgüte bir ahlak ve eğitim hareketi, gönüllüler hareketi, dinî bir cemaat olduğu zannı ile sempati duydukları, örgütle irtibat ve iltisaklı oldukları kabul edilmektedir. Terör örgütüne üye olma suçuna bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarih vermek yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan önce yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu düşüncesi ile hareket ederek hataya düşenler ile FETÖ/PDY'nin amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının birbirlerinden dikkatli şekilde ayrılması yoluna gidilmiştir (Hasan Sarıcı, § 36).
b. Başvurucunun Cezalandırılmasında Delil Olarak Kabul Edilen Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi
30. Mahkeme, başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararında; başvurucuyu cemaat toplantılarında birkaç kez gördüğünü ifade eden bir tanığın beyanını, başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı oldukları değerlendirilerek kapatılan dernek ve sendika üyeliğini, sendikanın gerçekleştirdiği bir etkinliğe katılmasını, Zaman gazetesi aboneliğini, kızını örgütle irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan bir okula göndermesini, iki adet sosyal medya paylaşımını ve FETÖ/PDY Uşak yapılanması içinde olduğu değerlendirilen kişilerle iletişimini dikkate alarak başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olma suçunu işlediği sonucuna ulaşmıştır.
31. Öncelikle Mahkemenin mahkûmiyet kararında dikkate alınan eylemleri yer, zaman, bağlam ya da kişinin bu eylemlerdeki rolü gibi kriterlerin hiçbiri yönünden ilgili ve yeterli bir gerekçe ile değerlendirmediği, sadece söz konusu olguları sıralayarak sonuca vardığı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle Mahkemenin gerekçesi, ilgili delillere dayalı olarak olguların makul seviyede bir analizine dayandırılmamıştır. Başvurucunun yalnızca sendikanın gerçekleştirdiği bir eyleme katıldığı belirtilmiş; bu eyleme ilişkin olarak başvurucu sağlıkta şiddeti protesto amacıyla diğer birçok sendikanın da aynı yönde karar aldığı, kendisinin de bu kapsamda söz konusu eyleme katıldığı şeklinde savunma yapmış, Mahkeme ise bu savunmanın aksini veya şüpheliliğini ortaya koyan hiçbir gerekçe sunmamıştır.
32. Aynı şekilde başvurucuyu cemaat toplantılarında birkaç kez gördüğünü ifade eden tek bir tanığın beyanından başvurucunun terör örgütüne sosyal ve mali kaynak sağlamak amacıyla yapılan sohbet ve heyet toplantılarına katıldığı çıkarımının ne şekilde yapıldığı konusunda da -toplantıların ne zaman yapıldığı, bu toplantılara kimlerin katıldığı gibi toplantıların mahiyetine dair bir araştırma ve değerlendirme de dâhil olmak üzere- ilgili ve yeterli açıklamada bulunulmamıştır. FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılmada delil olarak kullanılan sohbetlere katılma eyleminin örgütsel alanda olduğunun kabul edilmesi için Yargıtay, sohbetlerin örgütsel özellik taşıdığının belirlenmesini beklemektedir (örgütsel alanda kalan sohbet toplantılarının özelliklerine ilişkin olarak bkz. Hasan Sarıcı, § 37). Başvuruya konu olayda ise ilk derece mahkemesinin başvurucunun katıldığı sohbetin örgütsel özellik taşıyıp taşımadığı konusunda hiçbir değerlendirmede bulunmadığı görülmüştür.
33. Mahkeme, herhangi bir gerekçe sunmaksızın başvurucunun sendika ile dernek üyeliğini FETÖ/PDY'nin nihai amacını bildiği ve bu amaca ulaşmasına katkı sağlamak üzere örgüte üye olduğu değerlendirmesine dayanak olarak almıştır. Oysa FETÖ/PDY'yle iltisaklı sendika, dernek ve diğer yasal örgütleri kurmaları, bunlara üye olmaları veya yönetim ve denetim kurullarında yer almaları tek başına kişilerin örgütün nihai amacını bildiğini, iltisak boyutunu aşarak örgütle organik bir bağ kurup hiyerarşisine dâhil olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemez (Hasan Sarıcı, § 38).
34. Mahkemenin, başvurucunun eylemlerinin FETÖ/PDY üyeliğini ortaya koyduğuna ilişkin olarak sendika üyeliğinin darbe girişimi sonrasına kadar devam etmesini, Zaman gazetesi aboneliğinin 2015 yılına kadar sürmesini ve kızını 2014-2015 yıllarında FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı bir okula göndermiş olmasını dikkate aldığı anlaşılmaktadır (Zaman gazetesi aboneliğinin terör örgütü üyeliği suçu yönünden delil ya da örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin Yargıtay kararları için bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 26/9/2023 tarihli ve E.2021/19352, K.2023/6277 sayılı; 11/7/2023 tarihli ve E.2022/35615, K.2023/5156 sayılı; 21/6/2023 tarihli ve E.2021/18634, K.2023/4539 sayılı kararları ile (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/6/2021 tarihli ve E.2019/7999, K.2021/4462 sayılı; 28/6/2021, 30/6/2021 tarihli ve E.2020/7443, K.2021/4348 sayılı kararları). Öte yandan bu değerlendirmeler, gerek diğer delillerin tamamına gerek Mahkemenin gerekçesine bakıldığında başvurucunun, terör örgütü üyesi olma gibi bir suçtan cezalandırılacağını öngörebilecek durumda olması gerektiğine karar vermek bakımından yeterli görülmemiştir.
35. Yine başvurucunun, FETÖ/PDY Uşak yapılanması içerisinde yer aldığı tespit edilen dört kişiyle iletişiminin de başvurucunun bu konudaki savunmaları (bkz. §8) makul görülmeyerek örgütsel iletişim olarak kabul edilmesine ilişkin - bu kişilerin yapılanma içerisindeki rolleri de dahil olmak üzere- hiçbir değerlendirme yapılmadığı, herhangi bir gerekçe sunulmadığı, iletişimlerin içerikleri konusunda da zaten herhangi bir bilgi bulunmadığı görülmüştür (tespit edilen görüşmelerin örgütsel bir görüşme olduğuna ve açılan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi bulunduğuna yönelik bir iddia ileri sürülmediği gibi bu yönde bir delil de ortaya konulamadığının dikkate alındığı bir karar için bkz. A.L., B. No: 2016/63999, 9/1/2020, § 64; diğer bazı sanıklarla sadece iletişim hâlinde olmasının, iletişim içeriklerinin bulunmadığı ve iletişimin mahiyeti bilinmediği gözetildiğinde tek başına terör örgütü hiyerarşisi içerisinde gerçekleştirilmiş örgütsel faaliyetlerin varlığını ortaya koyduğundan bahsedilemeyeceği değerlendirmesi için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, 59).
36. Mahkeme; başvurucunun 2012 yılında bir haber linkinin üzerine yazdığı ve paylaştığıyorumu ile Türkçe olimpiyatlarına ilişkin paylaşımının ise içeriklerini dahi tartışmamış, bu hususun süreklilik ve yoğunluk arz ettiğine ilişkin somut hiçbir veri bulunmamasına rağmen "örgüt liderini övücü ve örgüt faaliyetleri kapsamında düzenlenen Türkçe olimpiyatları programına ilişkin kendi sosyal medya hesabı üzerinden paylaşımlarının bulunması" şeklinde soyut bir ifade kullanmıştır.
c. Başvurunun Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi Yönünden Değerlendirilmesi
37. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesinin genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlamı ve önemi olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili bir şekilde uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş. [1. B.], B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 32; Adnan Şen, § 104; Hasan Sarıcı, § 46).
38. Anayasa’nın 38. maddesine koşut olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde de düzenlenen ilke, yasaklanan eylemlerin ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesini, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmıştır (Fikriye Aytin ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 51; AYM, E.2010/69, K.2011/116, 7/7/2011; AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13; Hasan Sarıcı, § 47).
39. Ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu kapsamda yargı organlarınca yapılacak yorumun ceza normlarının özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir. Yargı organları, terör suçları da dâhil olmak üzere tüm suçlar bakımından suça veya cezaya ilişkin olguları değerlendirirken, özellikle fiillerin bir suça karşılık gelip gelmediğini belirlerken suçta ve cezada kanunilik ilkesini anlamsız kılacak şekilde öngörülemez bir yaklaşımda bulunmamalıdır (Mehmet Emin Karamehmet ve diğerleri [2. B.], B. No: 2017/4902, 28/1/2020, § 47; Adnan Şen, § 107; Hasan Sarıcı, § 48). Bu kapsamda somut olayda değerlendirilmesi gereken, terör örgütüne üye olma suçunun kapsamının öngörülemez şekilde sanığın aleyhine olarak genişletici bir yoruma tabi tutulup tutulmadığıdır (Ahmet Aslan, § 68; Hasan Sarıcı, § 48). Bu nedenle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin denetlenmesinde normun mevcut deliller çerçevesinde somut olaya uygulanış biçiminin yasal düzenlemeyle bağdaşmaz ve öngörülemez bir sonuca yol açıp açmadığı incelenmelidir (Hasan Sarıcı, § 48).
40. Yukarıda açıklandığı üzere yargı makamları başvurucunun FETÖ/PDY'nin nihai amacını ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarından biri olduğunu ileri sürmediği gibi FETÖ/PDY'nin devletçe bir terör örgütü kabul edilmeye ve herkesçe öyle bilinmeye başlanmasından önce söz konusu oluşumun bir terör örgütü olduğundan haberdar olduğunu da iddia etmemiştir. Üyesi olduklarından bahisle kişilerin cezalandırılmalarına neden olan bir oluşumun veya yapılanmanın terör örgütü olduğunu bildiklerinin ortaya konulmaması ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri işledikleri gerekçesiyle terör örgütüne üye olma gibi ağır suçlardan mahkûm edilmeleri sonucunu da doğurabilir (Ahmet Aslan, § 70; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 63).
41. Mahkeme; başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı olabileceğini gösteren delillerin süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik arz eden örgütsel tavır, eylem ve davranışlar olduğuna kanaat getirmiş, başvurucunun sosyal ve yakın aile çevresinin örgüte yakın/müzahir yapıda olmasının da FETÖ/PDY ile organik bağı gösterdiğini kabul ederek başvurucunun terör örgütüne üye oma suçunu işlediğinin sübuta erdiğine hükmetmiştir. Buna karşın Mahkeme, başvurucunun mahkûmiyetine esas aldığı fiillerin suç oluşturan ya da örgütsel faaliyetler bağlamında gerçekleştirilen fiiller olduğunu, bu fiilleri işlediği sırada başvurucunun söz konusu yapının bir terör örgütü niteliğinden haberdar olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya koyamamıştır.
42. Sonuç olarak yargı mercilerince başvurucunun, mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan fiillerinin ileride kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngörebileceği gösterilememiştir. Başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi, anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyeti nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
44. Başvurucu sendika ve dernek üyelikleri ile katıldığı basın açıklamasının mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılması, bireysel başvuru kapsamındaki çeşitli hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Bu durum Anayasa Mahkemesinin ilgi alanındadır (toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bağlamında bkz. Metin Birdal § 48; örgütlenme özgürlüğü bağlamında bkz. Hakan Yılmazöz [1. B.], B. No: 2017/37725, 3/6/2020, § 25; Tuncay Yıldız ve diğerleri [2. B.], B. No: 2014/12717, 8/1/2020, § 31; din ve vicdan özgürlüğü bağlamında bkz. Mehmet Bozhan [2. B.], B. No: 2014/2797, 23/10/2019, § 51; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile birlikte ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Uğur Ahmet Yaşar [2. B.], B. No: 2014/11842, 2/6/2020, § 33; Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 78).
45. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi somut olaya benzer başvurularda çözümlenmesi gereken öncelikli meseleyi, başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçunda delil olarak kabul edilen fiilleri işlediği sırada cezai yönden bir sorumluluk altına sokulabileceğini makul olarak öngörebilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi şeklinde kabul etmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 40). Bu doğrultuda eldeki başvuruda örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında bir inceleme yapılmasına - suçta ve cezada kanunilik ilkesi yönünden yapılan tespitler ve varılan sonuç - gözönüne alınarak gerek görülmemiştir.
VI. GİDERİM
46. Başvurucu ihlalin tespit edilmesi ve 500.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
47. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK] , B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
48. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/164, K.2017/210 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminat talebinin REDDİNE,
E. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLEkarar verildi.