TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT ŞANLI BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2018/4962)
|
|
Karar Tarihi: 21/10/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Murat ŞANLI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda
geçen ifadeler nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 21/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere
dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine
devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel
Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169,
20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke
genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle
bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesine yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafındansoruşturmalar da yürütülmüştür (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
11. Darbe teşebbüsü sonrasında Devlet Personel ve
Prensipler Genel Müdürlüğütarafından FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu
gerekçesiyle görevden uzaklaştırılan bazı kamu görevlileri hakkında 22/7/2016
tarihinde suç duyurusunda bulunulmuştur. Olay tarihinde Başbakanlık Sektörel
İzleme ve Değerlendirme biriminde görev yapan başvurucu da hakkında suç
duyurusunda bulunulan kişiler arasında yer almaktadır.
12. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) başvurucu
hakkında soruşturma başlatmıştır. Savcılık, başvurucu hakkındaki suç duyurusu
üzerine gerekli araştırmanın yapılması amacıyla Ankara Emniyet Müdürlüğüne yazı
göndermiştir. Ankara Emniyet Müdürlüğü başvurucu hakkında gerekli araştırmayı
yaparak Savcılığa ilgili bilgi ve belgeleri iletmiştir.
13. Anılan soruşturma sonunda, başvurucunun FETÖ/PDY
üyesi olduğuna ilişkin iddiayı ispatlar nitelikte hiçbir belge ve delile
ulaşılamamış; kamu davasının açılması için yeterli şüphenin bulunmadığı
gerekçesiyle başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmiştir.
14. Anılan karara yapılan itiraz Ankara 2. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 10/1/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvurucu ret
kararından 23/1/2018 tarihinde haberdar olmuştur.
15. Başvurucu 21/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 158. maddesinin (5) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç
oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça
anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda
soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen
kişiye şüpheli sıfatı verilemez. ..."
17. Aynı Kanun'un 172. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"Cumhuriyet savcısı, soruşturma
evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil
elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya
yer olmadığına karar verir..."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi
18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil
yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bir suç ile itham edilen herkes,
suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır."
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme’nin
6. maddesinin ikinci fıkrasının kişilerin suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya
kadar masum sayılma hakkını güvence altına aldığını belirtir. AİHM'e göre
masumiyet karinesi, ceza yargılaması kapsamında bir usul güvencesi olmasına
rağmen buna ilişkin korumanın uygulanabilir olması ve etkili şekilde
sağlanabilmesi için beraat eden veya bir şekilde hakkındaki ceza yargılaması
devam etmeyen kişilere kamu görevlileri veya otoritelerince suçlu muamelesinde
bulunulmasını önlemelidir (Allen/Birleşik Krallık [BD], B. No: 25424/09,
12/7/2013, §§ 92-105, 120-126).
20. AİHM, bir mahkemenin sanığın suçlu olduğuna dair
görüşünü zamanından önce ifade etmesinin masumiyet karinesine ters düşeceğini (Nestak/Slovakya,
B. No: 65559/01, 25/2/2007, § 88), bir kişi yargılanmadan ve suçu sabit
görülmeden önce kamu görevlilerinin bu kişi ile ilgili beyanlarında
kullandıkları kelimeleri seçerken dikkatli olmalarının önemli olduğunu
vurgulamıştır (Khuzhin ve diğerleri/Rusya, B. No: 13470/02, 23/10/2008,
§ 94). AİHM'e göre masumiyet karinesi sadece hâkimler veya mahkemeler
tarafından değil savcılar da dâhil olmak üzere diğer kamu otoriteleri
tarafından da ihlal edilebilir (Daktaras/Litvanya, B. No: 42095/98,
10/10/2000, § 42) . Bununla birlikte AİHM, açıklanan beyanların şekline değil gerçek
anlamına da dikkat edilmesi gerektiğini ifade etmektedir (Lavents/Letonya,
B. No: 58442/00, 28/11/2002, § 126).
21. AİHM'in gündemine gelen başka bir başvuruda, hakkında
ceza soruşturması yürütülen başvurucu, savcıdan takipsizlik kararı verilmesini
talep etmiş ancak savcı bu talebi reddetmiştir. Başvurucu, ret kararında
kullanılan ifadelerin masumiyet karinesini ihlal ettiğini iddia etmiştir. AİHM
öncelikle bir kişi kesinleşmiş bir mahkûmiyet ile suçlu bulunmadan önce kamu
görevlilerinin kişi hakkında sarf ettiği ifadelerin seçiminin önemli olduğunu,
bununla birlikte bir kamu görevlisinin beyanının masumiyet karinesi ilkesine
aykırı olup olmadığının söz konusu ifadenin özel koşullarına göre belirlenmesi
gerektiğini, başvuru konusu olayda da takipsizlik kararında geçen ifadelerin
hangi bağlamda kullanıldığına dikkat edilmesi gerektiğine değinmek suretiyle
kararda ispatlanma teriminin kullanılmış olması talihsizlik olsa da bu
ifadenin başvurucunun üzerine atılı suçun delillerle sabit olduğu hususuna ilişkin
olmadığını, yalnızca dava dosyasının soruşturmanın haklılığına ilişkin
delilleri ortaya koyup koymadığı noktasına işaret ettiğini belirtmiş ve
masumiyet karinesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir (Daktaras/Litvanya,
§§ 42-45).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 21/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıyla hakkında
Savcılık tarafından yapılan soruşturma sonucunda söz konusu iddiayı ispatlar
nitelikte hiçbir belge ve bulguya ulaşılamadığını, buna rağmen yeterli
şüphenin bulunmadığı gerekçesiyle hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı
verildiğini, hâlbuki ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması
durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini,
Savcılık kararında geçen bu ifade nedeniyle lekelenmeme ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde; yeterli şüphe ifadesinin
5271 sayılı Kanun'un lafzında yer aldığı, bu nedenle Savcılığın kanunun
uygulanması kapsamında bu ifadeyi kullandığı ve başvurucunun lekelenmeme
hakkına yönelik bir müdahale olmadığı belirtilmiştir.
25. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki iddialarını tekrarlamıştır.
B. Değerlendirme
26. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak maddesi ile Anayasa'da yer alan özel güvence hükmü aşağıdadır:
i. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
ii. Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar,
kimse suçlu sayılamaz.”
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvuru kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda geçen ifadelerin
başvurucunun masumiyetine gölge düşürdüğü iddiasına dayandığından başvurucunun
şikâyetlerinin masumiyet karinesi kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
29. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin
dördüncü fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu
sayılamaz" şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise
herkesin iddia ve savunma ile "...adil yargılanma" hakkına
sahip olduğu belirtilmektedir. Anılan maddeye adil yargılanma ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
Sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, kendisine bir suç isnat edilen herkesin suçluluğu yasal olarak
sabit oluncaya kadar suçsuz sayılacağı düzenlenmiştir. Bu itibarla masumiyet
karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının bir unsuru olmakla beraber suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar
kimsenin suçlu sayılamayacağına dair Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü
fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir (Adem Hüseyinoğlu, B. No: 2014/3954,
15/2/2017, § 33).
30. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir
kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis
edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti
ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169,
26/12/2013).
31. Masumiyet karinesinin bir yönü kişi hakkındaki ceza
yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçen, bir başka ifadeyle kişinin ceza
gerektiren bir suçla itham edildiği (suç isnadı altında olduğu) sürece ilişkin
olup suçlu olduğuna dair hüküm tesis edilene kadar kişinin suçluluğu ve
eylemleri hakkında erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar. Güvencenin bu
yönünün kapsamı sadece ceza yargılamasını yürüten mahkemeyle sınırlı değildir.
Güvence aynı zamanda diğer tüm idari ve adli makamların da işlem ve
kararlarında, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçlu olduğu
yönünde ima ya da açıklamalarda bulunmamasını gerekli kılar (Galip Şahin, B.
No: 2015/6075, 11/6/2018, § 39). Buna göre hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit
oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak
nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B.
No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
32. Bununla birlikte tüm idari ve adli makamların işlem
ve kararlarında masumiyet karinesine aykırı bir yön olup olmadığı
değerlendirilirken kullanılan ifadelerin bağlamının da nazara alınması gerekir.
İdari ve adli makamların suç isnadı altında kişilerle ilgili verdikleri
kararlar bütün hâlinde dikkate alınmalı ve kişinin suçlu olduğuna dair bir yargıda
ya da imada bulunulup bulunulmadığı bundan sonra değerlendirilmelidir.
33. Diğer taraftan masumiyet karinesi, kişilere
soruşturma yapılmamasını isteme yönünde bir güvence sağlamamaktadır. Kaldı ki
suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmadığından
soruşturma/kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararların verildiği
durumlarda da kişi hakkında masumiyet karinesi devam etmektedir.
34. Somut olayda Savcılık, yapmış olduğu değerlendirmeler
sonucunda başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
Anılan kararda "şüpheli hakkındaki ihbarın somut bir olay veya olguya
dayanmadığı; yer, zaman ve kişi bağlantısı içermediği, şüphelinin FETÖ/PDY
silahlı terör örgütü ile mensubiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğuna dair
hakkında kamu davası açılmasını gerektirir yeterli[likte] şüphe
bulunmadığı" ifadelerine yer vermiştir.
35. Anılan kararda geçen "... yeterli şüphe
bulunmadığı" ifadesi başvurucunun suçluluğuna işaret etmediği
gibi buna yönelik bir ima da içermemektedir. Bağlamı nazara alındığında, söz
konusu ifadelerden başvurucu hakkındaki basit şüphenin kamu davası
açılmasını gerektirecek düzeyde yeterli şüpheye ulaşmadığı anlamı
çıkmaktadır.Masumiyet karinesinin kişilere yargısal organlardan haklarındaki
ihbar ve şikâyetlerle ilgili olarak soruşturma yapılmamasını isteme
güvencesini de içermediği nazara alındığında masumiyet karinesine yönelik bir
ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. ve 38.
maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesi ile 38. maddesinin dördüncü
fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 21/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.