TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET TOKAY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/5378)
|
|
Karar Tarihi: 21/10/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Mehmet AKTEPE
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet TOKAY
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet Barış KOÇER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında ispat yükü ters çevrilmek
suretiyle masumiyet karinesinin; suç oluşturmayan eylemler nedeniyle mahkûmiyet
kararı verilmesi nedeniyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 8/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca oybirliği sağlanamaması nedeniyle
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Isparta Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun
FETÖ/PDY'ye üye olma suçunu işlediği iddiasıyla Gaziantep Ağır Ceza
Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır.
8. Başvurucu, Mahkemenin 11/9/2017 tarihli kararıyla
örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve
isteyerek yardım etme suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
9. Anılan hükme karşı yapılan istinaf başvurusu, Antalya
Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 6/12/2017 tarihinde reddedilmiş ve
karar bu tarihte kesinleşmiştir.
10. Başvurucu 8/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
11. 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 29.
maddesi şöyledir:
"5271 sayılı Kanunun 286 ncı
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(3) İkinci fıkrada belirtilen temyiz
edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile aşağıda sayılan suçlar nedeniyle
verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları temyiz edilebilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Hakaret (madde 125, üçüncü fıkra),
2. Halk arasında korku ve panik yaratmak
amacıyla tehdit (madde 213),
3. Suç işlemeye tahrik (madde 214),
4. Suçu ve suçluyu övme (madde 215),
5. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya
aşağılama (madde 216),
6. Kanunlara uymamaya tahrik (madde
217),
7. Cumhurbaşkanına hakaret (madde 299),
8. Devletin egemenlik alametlerini
aşağılama (madde 300),
9. Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti
Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama (madde 301),
10. Silâhlı örgüt (madde 314),
11. Halkı askerlikten soğutma (madde
318),
suçları.
b) Terörle Mücadele Kanununun 6 ncı
maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası ile 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan suçlar.
c) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrası, 31 inci maddesi ve 32 nci
maddesinde yer alan suçlar.”
12. Aynı Kanun'un 31. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
f) 286 ncı maddenin üçüncü fıkrasında
yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren on beş gün içinde
talep etmek koşuluyla aynı suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemelerince
verilmiş kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanır. Bu bendin
uygulandığı hâlde, cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, 100 üncü madde
uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece
mahkemesince değerlendirilir."
13. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
220. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:
"Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya
dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt
üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan
yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir."
14. 5237 sayılı sayılı Kanun'un 314. maddesi şöyledir:
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci
bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı örgüt kuran veya
yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte
üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır."
15. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu'nun 5. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"3 ve 4 üncü maddelerde yazılı
suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları
veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 21/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu; somut delil olmaksızın suç oluşturmayan
birtakım eylemleri nedeniyle FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan hakkında dava
açıldığını, sonrasında örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla
birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan haksız olarak
mahkûmiyetine karar verildiğini, suçluluğunun tamamen ispatlanamaması nedeniyle
masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ve savunmalara Mahkemece itibar
edilmeyerek ceza verilmesinin savunma hakkının ihlali olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. 7188 sayılı Kanun'un 29. maddesiyle 4/12/2004 tarihli
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 286. maddesine eklenen (3) numaralı
fıkra uyarınca -temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile- sayılan
suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları
temyiz edilebilecektir. Anılan fıkrada sayılanlar arasında 5237 sayılı Kanun'da
geçen ''silâhlı örgüt'' (314. madde) suçu da yer almaktadır.
19. 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesi ile 5271 sayılı
Kanun'a eklenen geçici 5. maddeye göre de 5271 sayılı Kanun'un 286. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında yapılan düzenleme -on beş gün içinde talep etmek
koşuluyla- aynı suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemelerince verilmiş
kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanacaktır.
20. Buna göre 7188 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Kanun'un
286. maddesine eklenen (3) numaralı fıkra kapsamındaki suçlarla ilgili olarak
daha önce bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki
kararlar bakımından da temyiz kanun yoluna başvurulmasına olanak tanınarak
temyiz edilebilecek kararların kapsamı genişletilmiştir. Kanun koyucu, kesin
nitelikteki kararlara karşı temyiz kanun yolu açarak farklı uygulamaların önüne
geçmeyi ve yeknesak bir uygulama yapılmasını amaçlamıştır. Temyiz kanun yolu
açılan suçlar incelendiğinde (bkz. § 11), temel haklar ile bağlantılı olanların
esas alındığı görülmektedir. Buna göre kanun koyucunun anılan değişiklikle bu
konudaki hak ihlallerinin önüne geçmeyi amaçladığı söylenebilir (Mehmet
Ayçilek, B. No: 2018/14603, 10/12/2019, § 22).
21. Başvurucu, Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
11/9/2017 tarihli kararıyla 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (7) numaralı
fıkrasının yollamasıyla aynı Kanun'un 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası
gereğince silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan
mahkûm edilmiştir. Anılan mahkûmiyet hükmü, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2.
Ceza Dairesinin 6/12/2017 tarihli istinaf başvurusunun esastan reddi
kararıyla kesinleşmiştir. Yukarıda belirtilen değişiklikler gözetildiğinde
başvurucu hakkındaki kesinleşmiş hükmün -belli sürede başvurmak koşuluyla-
temyiz edilebilme olanağına kavuştuğu anlaşılmaktadır (Mehmet Ayçilek, §
23).
22. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son
cümlesi şöyledir:
"Başvuruda
bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir."
24. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel
başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların
öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından
değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve
Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
25. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir başvuru yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal
mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını
zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu
takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve
Cennet Yeşilyurt, § 17).
26. Başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği, ilke
olarak Anayasa Mahkemesine başvurunun yapıldığı tarihteki duruma bakılarak
değerlendirilir. Ancak Anayasa Mahkemesi bazı durumlarda bireysel başvuru
yapıldıktan sonra oluşturulan yeni başvuru yollarının tüketilmesi gerektiğine
de karar verebilir. Özellikle belli konulardaki sorunlara çözüm bulmak amacıyla
sonradan oluşturulmuş bir yol söz konusu ise ikincillik ilkesi, o konudaki
temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddialarının -bu yol vasıtasıyla- öncelikle
idari ve yargısal makamlarca değerlendirilmesine imkân tanınmasını gerekli kılabilir
(bazı değişikliklerle bkz. Sait Orçan, B. No: 2016/ 29085, 19/7/2017, §
35).
27. Her hâlükârda bir başvuru yolunun tüketilmesinin
gerekli olması için ulaşılabilir olması, ihlal iddiaları yönünden makul bir
başarı şansı sunması ve yeterli giderim sağlaması gerekir. Dolayısıyla bireysel
başvuru yapıldıktan sonra yeni bir başvuru yolunun oluşturulması hâlinde
Anayasa Mahkemesinin görevi söz konusu başvuru yolunun düzenleniş şekli
itibarıyla ulaşılabilir olup olmadığını, ihlal iddiaları yönünden makul bir
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama niteliğini haiz olup olmadığını
değerlendirmektir (Sait Orçan, §§ 36, 37).
28. Somut olayda 7188 sayılı Kanun ile 5271 sayılı
Kanun'un 286. maddesine eklenen (3) numaralı fıkra kapsamındaki suçlarla ilgili
olarak daha önce bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerince verilen kesin
nitelikteki kararlar bakımından temyiz kanun yolu açılmıştır. Sonradan açılan temyiz
kanun yolunun ulaşılabilir olmadığı ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı
şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunmadığı söylenemez.
Sonradan açılan bu yol, usul hukukundaki temyiz kanun yolunun başvuru süresi ve
belli sınırda kalan cezalar açısından genişletilmiş şeklini oluşturmaktadır (Mehmet
Ayçilek, § 30).
29. Sonuç olarak anılan başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı açıktır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 21/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.