TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
B.U. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/4971)
|
|
Karar Tarihi: 11/2/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
B.U.
|
Vekili
|
:
|
Av. Şükran TEZEL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, sosyal medyada sarf edilen sözler hakkında
etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle şeref ve itibar hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 14/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca kabul edilebilirlik konusunda oybirliği
sağlanamadığından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, şikâyet konusu olayın gerçekleştiği tarihte
bir meslek birliğinin yöneticisidir. 2017 yılı Aralık ayında yapılacak
başkanlık seçimi dolayısıyla başvurucu ile bir röportaj yapılmış, bu röportaj
ulusal bir gazetede haber olarak yayımlanmıştır.
7. 19/11/2017 tarihinde, üçüncü bir kişi tarafından
sosyal paylaşım sitelerinden birinde başvurucu hakkındaki söz konusu haber
paylaşılmış ve haberle birlikte başvurucuyla ilgili birtakım yorumlarda
bulunulmuştur.
8. Başvurucu, hakkında hakaret ve iftira içeren ifadeler
kullanıldığını ileri sürerek söz konusu paylaşımı yapan kişinin adını vermiş ve
bu kişi ile birlikte sosyal medya üzerinden paylaşımda bulunan kişi veya
kişiler hakkında 20/11/2017 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
(Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. Suç duyurusu dilekçesinde, şüpheli
olarak başvurucu tarafından ismi verilen kişinin meslek birliğinde
gerçekleşecek başkanlık seçimindeki adaylardan birinin akrabası olabileceği, bu
nedenle başvurucuya karşı hakaret edildiği ve iftirada bulunulduğu, şüphelinin
başvurucu veya meslek birliği ile herhangi bir bağı bulunmadığından söz konusu
beyanların mesleki faaliyetten dolayı verilmiş bir tepki olarak kabul
edilemeyeceği, paylaşımın tüm kullanıcıların erişimine açık olduğu belirtilmiştir.
Dilekçede ayrıca paylaşım sayfasının bağlantı adresine (URL) yer verilmiş ve
öncelikle IP adreslerinden şüphelilerin tespit edilerek haklarında kamu
davasının açılması talep edilmiştir.
9. Başsavcılık 30/11/2017 tarihli kararı ile şüpheli
hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Kararın
gerekçesinde; sosyal ağ profillerinin herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın
girilen bilgilerle oluşturulabileceği, açık kaynaklı bu bilgilerin gerçek
sahibine ait olup olmadığının tespitinin kullanıcı profiline yapılan bağlantı
IP numarası üzerinden internet servis sağlayıcısından alınan bilgi ile mümkün
olduğu, bu kapsamda müştekinin şikâyetine konu internet sitesinin ülkemizde
herhangi bir servis sağlayıcısının olmaması, diğer taraftan bu tür suçlara
ilişkin adli yardımlaşma taleplerinin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) adli
makamlarınca, ABD mevzuatı uyarınca bu tür fiillerin ceza davasına konu
olmadığı, yalnızca hukuki ihtilaf olarak kabul edildiği gerekçesiyle
reddedilmesi nedenleriyle kullanıcı kimliğini tespite yarar bilginin temin
edilemediği, dolayısıyla soruşturmaya konu olay bakımından soruşturma evresi
sonunda kovuşturma olanağının bulunmaması hâlinin söz konusu olduğu, müştekinin
ifadesinde ve ekinde ibraz ettiği bilgi ve belgelerde de şüphelinin kimliğini
tespite yarar bilgi ve bulgunun yer almadığı belirtilmiştir.
10. Başvurucu, anılan karara itiraz etmiştir. İstanbul 4.
Sulh Ceza Hâkimliği 28/12/2017 tarihinde usul ve yasaya aykırılık olmadığı
gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.
11. Nihai karar 15/1/2018 tarihinde başvurucu vekiline
tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 14/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
13. Başvurucu ayrıca söz konusu paylaşıma erişimin
engellenmesi istemiyle 30/11/2017 tarihinde İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğine
başvurmuştur. Hâkimlik 1/12/2017 tarihli kararıyla ilgili sayfadaki içeriğe
erişimin engellenmesine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; talep konusu
paylaşımda başvurucuya hakaret içeren ifade ve anlatımlara yer verildiği,
başvurucunun doğrudan hedef alınarak kişilik haklarının ihlal edildiği,
paylaşılan içerikte küçük düşürücü ve incitici sözcüklerin bulunduğu, bu
sözlerin fikir ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, eleştiri
sınırını aşan ve başvurucuyu kamuoyu nezdinde karalayıcı, aşağılayıcı ve
toplumdaki güven duygusunu sarsıcı nitelikte zarar verme amaç ve kastı ile
yazıldığı kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz. Mustafa Sezgin Tanrıkulu,
B. No: 2017/22818, 8/9/2020, §§ 13, 14).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 11/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu; hakkında yapılan paylaşımın kendisini
hedef gösterdiğini, gerçek dışı ve küçük düşürücü ifadeler içerdiğini,
itibarına ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu, paylaşıma ilişkin
URL adresi bildirildiği hâlde Başsavcılık tarafından herhangi bir araştırmaya
girişilmediğini, yabancı hukuka atıfta bulunularak verilen kararın Türk hukuk sisteminin
işlememesi ve yasal düzenlemelerin rafa kalkması sonucunu doğurduğunu iddia
etmiştir. Başvurucu ayrıca söz konusu paylaşım hakkında Sulh Ceza Hâkimliğince
erişimin engellenmesi yönünde verilen kararda içeriğin suç teşkil ettiğinin
tespit edildiğini, aynı konuda verilen iki kararın çelişkili olduğunu
belirterek hak arama hürriyeti, adil yargılanma hakkı ve eşitlik ilkesinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, isminin kamuya açık belgelerde
gizlenmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve
manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şu
şekildedir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının özü; sosyal medyada hakkında paylaşılan
ifadelerin şeref ve itibarına yönelik bir müdahale oluşturduğudur. Bu sebeple
somut olayın koşullarında şikâyetin bir bütün olarak Anayasa'nın 17. maddesi
bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Genel
İlkeler
19. Kişinin itibarına yapılan saldırının belli bir
ağırlık düzeyine erişmiş olduğu hâllerde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci
fıkrasında mündemiç negatif yükümlülüğe, bireyin maddi ve manevi varlığına
etkin bir saygının sağlanması için gerekli pozitif yükümlülükler eklenir.
Pozitif yükümlülükler, kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini de kapsayacak
şekilde kişisel itibara saygının güvence altına alınması amacıyla birtakım
tedbirler alınmasını gerektirir (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574,
30/6/2014, § 47; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 40; Mustafa
Sezgin Tanrıkulu, § 19).
20. Öte yandan bireyin şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17.
maddesinde yer alan manevi varlık kapsamında yer almaktadır. Devlet,
bireylerin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfî olarak
müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Ancak
devletin bireylerin maddi ve manevi varlığına yönelik olarak üçüncü kişilerce
yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurma çerçevesindeki pozitif
yükümlülüğü, mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli kılmaz.
Üçüncü kişilerin haksız müdahalelerine karşı bireyin korunması hukuk muhakemesi
yoluyla da mümkündür. Nitekim üçüncü kişilerce şeref ve itibara yapılan
müdahaleler için ülkemizde hem cezai hem de hukuki koruma öngörülmüştür. Hakaret
ceza hukuku anlamında suç, özel hukuk anlamında ise haksız fiil olarak
nitelendirilmekte ve tazminat davasına konu edilebilmektedir. Dolayısıyla
bireyin üçüncü kişilerce şeref ve itibarına müdahale edildiği iddiasıyla hukuk
davası açarak da bir giderim sağlaması mümkündür (Adnan Oktar (3), B.
No: 2013/1123, 2/10/2013, § 35; Mustafa Sezgin Tanrıkulu, § 20).
21. Bir ihlal iddiasına ilişkin olarak başvurulabilecek
birden fazla etkili başvuru yolunun bulunması durumunda kural olarak
başvurucunun aynı amacı taşıyan başvuru yollarının tamamını tüketmesi
beklenemez (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 30; Halkevleri
Derneği ve İlknur Birol, B. No: 2013/577, 30/6/2014, § 28). Bununla
birlikte Anayasa Mahkemesinin yerleşik hâle gelen içtihatları uyarınca kimliği
belirli üçüncü kişilerce şeref ve itibara yapılan müdahalelerle ilgili olarak
yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulmuş olması Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunulabilmesi için şart olan tüm başvuru yollarının tüketilmesi
koşulunun yerine getirildiği anlamına gelmez (Adnan Oktar (3), § 36; Mustafa
Sezgin Tanrıkulu, § 21).
22. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma
altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına
yönelik uyuşmazlıklar açısından hukuki tazmin yolu daha yüksek başarı şansı
sunabilecek, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yoludur (S.S.A., § 31;
Halkevleri Derneği ve İlknur Birol, § 29; Mustafa Sezgin Tanrıkulu, §
22).
23. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin Sinem Hun (B.
No: 2013/5356, 8/5/2014) daha sonra da Fetullah Gülen (B. No:
2014/12225, 14/7/2015) kararlarında ifade ettiği gibi hoşgörünün ve bütün
insanların onuruna aynı düzeyde saygının demokratik, çoğulcu bir toplumun
temellerini oluşturduğu gerçeğinden hareketle formaliteleri,
koşulları, kısıtlamaları veya müeyyideleri izlenen meşru
amaçla orantılı olmak kaydıyla hoşgörüsüzlük temelinde nefreti yayan, buna
teşvik eden, yücelten veya haklı gösteren tüm ifade çeşitlerini önlemek hatta
bunları cezalandırmak gerekli görülebilir (Sinem Hun, § 32; Fetullah
Gülen [GK], § 36; Mustafa Sezgin Tanrıkulu, § 23).
24. Bu nedenle nefret söylemi kullanılarak hakaret
edildiği iddiasını içeren başvurular açısından başvuruya konu olayın kendine
özgü koşulları da dikkate alınmak kaydıyla bireysel başvuru öncesinde hukuk
yoluna gidilmeksizin sadece ceza muhakemesi yolunun tamamlanmış olması yeterli
görülebilir (Sinem Hun, § 32; Fetullah Gülen, § 37). O hâlde
mevcut başvuruda yapılması gereken ilk iş başvurucunun iddiaları çerçevesinde
başvuru yollarının tüketilip tüketilmediğini tespit etmektir (Mustafa Sezgin
Tanrıkulu, § 24).
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
25. Somut olayda başvurucu, üçüncü kişinin bir sosyal
medya sitesinde kendisine yönelik olarak kullandığı hakaret içerikli ifadeler
nedeniyle şeref ve itibarının zedelendiğinden şikâyetçi olmuştur. Başvurucu,
Başsavcılığa verdiği şikâyet dilekçesinde sosyal paylaşım ağı üzerinden
paylaşım yapan kişinin ismini bildirmiş ve ismini verdiği kişinin meslek
birliğinde gerçekleşecek başkanlık seçimindeki adaylardan birinin akrabası
olabileceğini ileri sürmüştür. Bu durumda başvurucunun kişilik haklarına
saldırıda bulunduğunu iddia ettiği kişinin kimliğini bilmediği, dolayısıyla
hakaret içerikli paylaşımları yapan kişinin kimliğinin meçhul olduğu
söylenemez.
26. Öte yandan başvurucunun sosyal paylaşım sitesi
üzerinden yapılan yorumun nefret söylemi içerdiğine dair bir açıklama yapmadığı
görülmüştür. Ayrıca mesaj içeriklerinin hoşgörüsüzlüğe dayalı nefret
biçimlerini yayan, kışkırtan, buna teşvik eden veya meşrulaştıran ifadeler
olmadığı, dolayısıyla nefret söylemi olarak nitelendirilemeyeceği değerlendirilmiştir.
27. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel
başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da
ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini
öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının
tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B.
No: 2012/1027, 12/2/2013, § 19-20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 26).
28. Açıklamalar çerçevesinde başvuru konusu olayda
kimliği başvurucu tarafından bilindiği anlaşılan üçüncü kişi tarafından şeref
ve itibara yapılan müdahale ile ilgili olarak başvurucunun yalnızca ceza
muhakemesi yoluna başvurmuş olduğu ve somut başvuru açısından daha etkili bir
giderim yolu olan hukuk davası açma imkânını kullanmaksızın bireysel başvuruda
bulunduğu nazara alındığında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunulabilmesi için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine
getirilmediği anlaşılmaktadır (benzer yönde karar için bkz. Mustafa Sezgin
Tanrıkulu).
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun gizlilik talebinin kabulüne ve kimlik
bilgilerinin kamuya açık belgelerde GİZLİ TUTULMASINA,
B. Kişinin şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 11/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.