TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYŞEN ÇETİNTAŞ DOĞAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/7858)
Karar Tarihi:18/1/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Raportör
Ali KOZAN
Başvurucu
Ayşen ÇETİNTAŞ DOĞAN
Vekili
Av. Türkan KURTULMAZ ÖZTÜRK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, pasaport iptali nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/3/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Eşi A.H.D. ve çocuğuyla birlikte Fransa'da yaşayan başvurucu, tatil için Türkiye'ye gelmiştir. Tatil dönüşü başvurucunun pasaportu havaalanında görevliler tarafından muhafaza altına alınmıştır. Başvurucuya tebliğ edilen 11/10/2016 tarihli Muhafaza Altına Alma Tutanağı'nda; başvurucunun umumi pasaportunun iptal edildiğinin tespit edilmesi üzerine pasaportun geçici olarak muhafaza altına alındığı belirtilmiştir. Ayrıca tutanakta söz konusu iptal kararının 72 saat içinde kaldırılması hâlinde müracaat edilerek pasaportun teslim alınması gerektiği, iptal kararının kaldırılmaması hâlinde ise pasaportun verildiği birime ya da iptal eden birime gönderileceği ifade edilmiştir.
9. Başvurucu, anılan idari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle İstanbul Valiliği aleyhine 12/12/2016 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; uzun yıllardır eşiyle birlikte Fransa'da yaşadığını ve bu ülkede çalıştığını, bir yaşını doldurmamış çocuğuyla tatil ve aile ziyareti amacıyla Türkiye'ye geldiğini, dönüş için havaalanına gittiğinde pasaportunun iptal edildiğini öğrendiğini ancak iptal sebebinin ve kanuni dayanaklarının kendisine bildirilmediğini belirtmiştir. Araştırmaları sonucunda eşi hakkında devam eden bir yargılamadan dolayı pasaportunun iptal edildiğini öğrendiğini, kendisi hakkında açılan soruşturmanın ya da davanın mevcut olmadığını, eşi hakkındaki yargılamadan dolayı pasaportunun iptal edilmesinin seyahat özgürlüğüne, ulusal ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca çocuğunun ve kendisinin Türkiye'de geçerli bir sigortasının olmadığını, hastane masraflarını karşılayacak bir gelirinin de bulunmadığını vurgulayarak pasaportunun iptali nedeniyle mağdur olduğunu ifade etmiştir.
10. İdare davaya cevabında; söz konusu idari işlemin olağanüstü hâl kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (OHAL KHK'sı) ve ilgili mevzuat çerçevesinde tesis edildiğini, bu nedenle İdare Mahkemesinin OHAL KHK'sını denetleme yetkisinin mevcut olmadığını belirtmiştir. Ayrıca dava konusu idari işlemin mevzuata uygun olduğunu, başvurucunun telafisi güç ve ağır zararlara uğramasının söz konusu olmadığını vurgulamıştır.
11. İstanbul 6. İdare Mahkemesi 24/2/2017 tarihinde yürütmenin durdurulması isteminin reddine, 25/10/2017 tarihinde de davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun 23/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 5. maddesi uyarınca pasaportunun iptal edildiği vurgulanmıştır. Anılan KHK ile alınan tedbirler vasıtasıyla başta Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) olmak üzere terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kişilerin suç soruşturması ve kovuşturması süresinde yurt dışına kaçmasını engellemek amacına ulaşılmak istendiği belirtilmiştir. Başvurucunun eşi hakkındaki yargılamanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde devam ettiği, anılan KHK uyarınca millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı nedeniyle haklarında idari işlem tesis edilenler ile aynı gerekçeyle haklarında suç soruşturması veya kovuşturması yürütülenlerin eşlerine ait pasaportların genel güvenlik açısından mahzur görülmesi hâlinde iptal edilebileceği vurgulanmıştır. Bu konuda idareye takdir yetkisi tanındığı dikkate alındığında soruşturmaların ve yargılamaların sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi amacıyla tedbir niteliğinde ve kamu yararı gözetilerek tesis edildiği kanaatine varılan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.
12. Başvurucunun istinaf talebi, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdare Dava Dairesinin 6/2/2018 tarihli kararıyla derece mahkemesinin kararının hukuka ve usule uygun olduğu belirtilerek reddedilmiştir.
13. Nihai karar 16/2/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 16/3/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. İçişleri Bakanlığının 6/5/2020 tarihli yazı ve ekleri incelendiğinde başvurucu, eski eşinin yargılandığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine 27/12/2017 tarihinde başvurarak pasaportunun iptaline yönelik bir karar olmadığına ilişkin belge verilmesini talep etmiştir. Mahkeme aynı tarihli cevabında başvurucu hakkında dava dosyasına rastlanmadığını belirtmiştir. Başvurucunun 13. Ağır Ceza Mahkemesinin yazısı ile İstanbul Valiliğine başvurması üzerine 28/12/2017 tarihinde başvurucunun pasaportunun geçerli hâle getirildiği görülmüştür.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili mevzuat, uluslararası hukuk, Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları için bkz. Onur Can Taştan [GK], B.No: 2018/32475, 27/10/2021, §§ 24-32; Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021, §§ 22-30; Şengül Tükel, B.No: 2018/12456, 12/1/2022, §§ 16-21.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 18/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu; Fransa'da oturma ve çalışma izni olduğunu, uzun süredir bu ülkede yaşadığını, Fransa vatandaşı olan bebeği ile Türkiye'ye aile ziyaretine geldiğini ancak pasaportunun iptal edilmesi nedeniyle Fransa'ya dönemediğini belirtmiştir. Fransa'ya dönemediği için işini kaybettiğini, çalışma izninin kaldırıldığını, çocuğunun yaklaşık bir buçuk yıl babasını göremediğini, aile düzenlerinin bozulması sonucu eşinden boşanmak zorunda kaldığını ifade etmiştir. Hakkında temel haklarını kısıtlayan bir yargı kararı mevcut olmamasına rağmen pasaportunun, somut bir delil sunulmadan sadece "güvenlik açısından mahzurlu görülmesi" ibaresiyle iptal edildiğini vurgulamıştır. İdari işlemin dayanağı olarak gösterilen KHK şartlarının kendisini kapsamadığını, hakkında yürütülen bir soruşturma veya kovuşturma olmadığını, eşi hakkında devam eden yargılamanın ise darbe teşebbüsüyle ilgisinin olmadığını ve suç tarihinin 2006 olduğunu belirtmiştir. Ayrıca kendisi hakkında bir araştırma yapılmadan eşinin durumu nedeniyle pasaportunun iptal edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu durumdan özel hayatının etkilendiğini belirten başvurucu, özel hayata ve aile hayatına saygı, adil yargılanma hakları ile seyahat hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyetlerinin seyahat özgürlüğü kapsamında kaldığı, bu nedenle Anayasa Mahkemesinin daha önceki içtihatları da gözetilerek başvuru hakkında konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Diğer yandan eşi hakkında devam eden yargılamaya bağlı olarak başvurucunun pasaportunun iptal edilmesinin yasal dayağının 667 sayılı KHK olduğu, uygulanan tedbirin 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe teşebbüsü sonrası oluşan olağanüstü koşulların gereği olduğu belirtilmiştir. 7188 sayılı Kanun ile 5682 sayılı Kanun'a eklenen ek 7. madde hatırlatıldıktan sonra olağanüstü hâl KHK’ları ile doğrudan veya KHK'nın verdiği yetkiye dayanarak idari bir işlemle mevcut pasaportları iptal edilen kişilerin yeni umuma mahsus pasaport talep etmeleri hâlinde bu taleplerin 5682 sayılı Kanun'un 22. maddesi kapsamında yetkili makamlarca değerlendirildiği hatırlatılarak taleplerin reddi hâlinde ise bu ret işlemlerine karşı genel yetkili idare mahkemelerinde iptal davası açma hakkının olduğu vurgulanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mevcut başvuru kapsamında mağdur sıfatının devam edip etmediği ve iç hukuk yollarını tüketip tüketmediği hususları ile başvurucu hakkındaki tedbirin OHAL döneminde alınması nedeniyle Anayasa'nın 15. maddesinin dikkate alınması gerektiği değerlendirilmesine yer verilmiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa'nın "Yerleşme ve seyahat hürriyeti" kenar başlıklı 23. maddesi şöyledir:
"Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;
Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz."
21. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesi şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğü bağlamında yurt dışına çıkışı ve yurda girişi engelleyen tedbirlere ilişkin yapılan bireysel başvuruların, özellikle kişinin gitmek istediği ülke ile güçlü kişisel, ailevî, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu durumlarda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğine karar vermiştir. Ancak bu şekilde inceleme yapılabilmesi için bireysel başvuru formunda başvurucuların şikâyet edilen tedbirin özel ve aile hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut verilere dayalı olarak uygun şekilde ortaya koymaları gerekmektedir (Onur Can Taştan, §§ 47-50; Yağmur Erşan, §§ 47-50).
23. Somut olayda başvurucunun eşinin ve çocuğunun yurt dışında yaşadığı, yurt dışına çıkamaması nedeniyle başvurucunun aile hayatının etkilendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun umuma mahsus pasaportunun iptal edilmesi şeklindeki idari işleme bağlı şikâyetlerin bir bütün olarak Anayasa’nın 20. maddesi ile güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür (Benzer değerlendirme için bkz. Onur Can Taştan, § 40; Yağmur Erşan, § 40; Şengül Tükel, § 30).
1. Uygulanabilirlik Yönünden
24. Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-242) kararında ayrıntıları belirtilen ilkelere dayanarak, başvurucunun şikâyet ettiği idari işlemlerin OHAL ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğuna ve incelenmenin Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılaması gerektiğine karar vermiştir. Bu inceleme sırasında öncelikle söz konusu tedbirin başta Anayasa'nın 13. ve 20. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Onur Can Taştan, §§ 41-45; Yağmur Erşan, §§ 41-45; Şengül Tükel, §§ 31-35).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
26. Somut olayda başvurucunun ailesi ile birlikte Fransa'da yaşadığı, anılan ülkede oturum ve çalışma iznine sahip olduğu hususları dikkate alındığında başvurucunun gitmek istediği ülke ile sıkı kişisel bağlarının olduğu ve pasaportunun iptal edilmesinden başvurucunun özel ve aile hayatının etkilendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun pasaportunun iptal edilmesinin Anayasa’nın 20. maddesi ile güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varılmıştır (Benzer yönde değerlendirme için bkz. Şengül Tükel, § 41).
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
27. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
28. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34; R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82).
i. Kanunilik
29. Başvurucu hakkında tesis edilen umuma mahsus pasaport verilmesi talebinin reddine dair idari işlemin 5682 sayılı Kanun'un 22. maddesi ile 667 sayılı KHK'nın 5. maddesi ve anılan KHK'nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun temelinde yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda başvuru konusu idari işlemin yukarıda anılan düzenlemelere dayandığı anlaşıldığından yargısal kararların yeterli bir hukuki temele sahip olduğu görülmektedir. Bu durum gözetildiğinde somut olayda başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır (Benzer yönde değerlendirme için bkz. Şengül Tükel, § 45).
ii. Meşru Amaç
30. Terör örgütleriyle mücadele kapsamında uygulanan tedbirler bağlamında başvurucunun pasaportunun iptal edildiği dikkate alındığında özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin millî güvenliğin sağlanması meşru amacına dayandığı anlaşılmıştır (Şengül Tükel, § 46-48).
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
31. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
32. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Ferhat Üstündağ, § 46).
33. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 48).
34. Buna göre özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
35. 677 sayılı KHK'nın 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı nedeniyle haklarında idari işlem tesis edilenler ile aynı gerekçeyle haklarında suç soruşturması veya kovuşturması yürütülenlerin işlemi yapan kurum ve kuruluşlarca ilgili pasaport birimine derhâl bildirileceği, bu bildirim üzerine ilgili pasaport birimlerince pasaportlarının iptal edilebileceği düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.2016/205, K.2019/63 sayılı kararıyla iptal edilen ancak başvuru konusu olay tarihi itibariyle yürürlükte olan (2) numaralı fıkrada ise ilgili pasaport birimine bildirilen kişilerin eşlerinin pasaportlarının da genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde iptal edilebileceği öngörülmektedir.
36. Anılan mevzuata dayanılarak terör örgütü ile irtibat ve iltisakının bulunduğu düşünülen kişilerin genel bir tedbir olarak pasaportlarının iptal edildiği ancak güvenlik açısından mahzurlu görülmesi şartıyla eşler yönünden de aynı tedbirin uygulanabildiği, bu kapsamda başvurucunun da pasaportunun iptal edildiği anlaşılmaktadır. OHAL koşulları ve özellikle darbe teşebbüsü sonrasındaki süreç dikkate alındığında terör örgütlerinin millî güvenlik aleyhine yurt dışında ve yurt içinde yürüttüğü faaliyetleri engellemek, terör örgütü ile mücadele kapsamında yürütülen idari ve adli soruşturmaların etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla anılan yapılarla ilgisi tespit edilen kişilerin yurt dışına çıkışlarını ve yurda girişlerini kontrol edecek geçici tedbirler uygulanmasının kamu düzeni ile güvenliğinin sağlanması amacına yönelik gerekli ve amacı gerçekleştirmeye elverişli bir tedbir olmadığı söylenemez (Aynı yönde değerlendirme için bkz. Onur Can Taştan, § 64; Yağmur Erşan, § 64; Şengül Tükel, § 54).
37. Bununla birlikte kişilerin yurda girişi ve yurttan çıkışlarını sınırlandıran tedbirlerin geçici olması, temel hak ve hürriyetleri tamamen ortadan kaldıracak şekilde uygulanmaması, ilgili kararlarda tedbirin gerekçelerinin tedbire maruz kalan kişinin somut durumuyla ilişkilendirerek ortaya konulması ve tedbirden beklenen kamusal yarar ile bireyin çıkarları arasında makul bir dengeleme yapılması gerekir. Ayrıca tedbir belirli bir süre ile sınırlandırılarak tedbire neden olan koşulların devam edip etmediği hususunda değerlendirme yapılmasına imkân tanınmalıdır. Bu bağlamda özel hayata saygı hakkına ilişkin sınırlandırmanın belirsiz bir süre uzaması hâlinde öngörülen sınırlandırmanın özel hayata etkilerinin zamanla ağırlaşacağı ve her hâlde gözetilmesi gereken kamusal yarar ile bireyin kişisel yararı arasındaki dengenin bozulacağı da unutulmamalıdır (Onur Can Taştan, § 65; Yağmur Erşan, § 65; Şengül Tükel, § 55).
38. Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun eşi ve çocuğu ile birlikte Fransa'da yaşadığı ve bu ülkede çalıştığı, pasaportunun iptal edilmesi nedeniyle anılan ülkeye dönemediği için anneye bağımlılık çağındaki çocuğuyla birlikte Türkiye'de kalmak zorunda kaldığı görülmüştür. Pasaportun iptalinin çocuğun babasıyla görüşememesi ve başvurucunun da gitmek istediği ülkedeki çalışma izninin iptal edilmesi sonucunu doğurduğu, bu bağlamda başvurucunun gitmek istediği ülke ile olan kişisel bağlarının uzun süre koptuğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun eşi hakkında terör örgütüne üye olmak suçundan yargılamanın devam ettiği, başvurucu hakkında ise terör örgütü ile ilişkili olduğundan bahisle bir ceza soruşturması ya da kovuşturmasının ve başvurucu hakkında verilmiş yurt dışına çıkış yasağı öngören bir mahkeme kararının mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
39. Bu durumda başvurucunun özel hayatına ve aile hayatına etki eden sınırlamanın kaynağının başvurucunun eşinin devam eden yargılamasına dayandırılan bir idari işlemden ibaret olduğu ancak başvurucunun yurt dışına çıkmasının neden güvenlik açısından mahzurlu görüldüğünün anılan idari işlem gerekçesinde gösterilmediği, yargılama aşamasında da idari işlemin gerekçelerinin başvurucunun öznel durumuyla ilişkilendirmek suretiyle ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle derece mahkemeleri bu tedbirin neden konulduğunu ve devam ettirildiğini, başvurucunun öznel durumu karşısında alınması zorunlu bir tedbir olup olmadığını tartışmamıştır.
40. Öte yandan derece mahkemesinin kararı incelendiğinde başvurucunun maruz kaldığı idari işlemin nedenlerinin başvurucunun öznel durumuyla ilişkilendirilerek somutlaştırılmadığı, başvurucunun eşinin eylemleri nedeniyle başvurucunun neden ve nasıl güvenlik açısından risk oluşturduğunun ortaya konulmadığı, bu bağlamda idari işlemin başvurucunun gitmek istediği ülke ile olan kişisel bağları üzerindeki etkileri gözetilerek beklenen kamusal yarar ile başvurucunun çıkarları arasında bir dengeleme yapılmadığı görülmüştür. Bu durumda başvurucunun öznel durumuyla ilişkili ve yeterli somut herhangi bir sebep gösterilmeden sadece eşi hakkında ceza yargılamasının devam ediyor olması nedeniyle başvurucunun pasaportu iptal edilerek onun özel ve aile yaşamı kapsamında sıkı bir bağ oluşturduğu yabancı bir ülkeye gitmesinin engellenmesi şeklinde özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzenin gereklerine uygun olduğu söylenemez.
41. Ayrıca Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen (İptal hükümlerinin kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.) 7188 sayılı Kanun'un 2. maddesi ve 5682 sayılı Kanun'a eklenen ek 7. maddesi ile belirli şartları sağlayanlar yönünden pasaport talebinde bulunabilecekleri düzenlenmiş ise de tüm şartlar sağlanmış olsa bile pasaport verilmesi konusunda İdarenin takdir yetkisinin korunduğu görülmüştür. Bununla birlikte anılan Kanun'da pasaporta uzun süre el konulması ve yeni bir pasaport verilmemesinden kaynaklanabilecek mağduriyetin giderimine ilişkin bir düzenleme yapılmadığı açıktır (Onur Can Taştan, § 69; Şengül Tükel, § 59).
42. Bu durumla birlikte başvurucunun pasaportunun 11/10/2016 tarihinde muhafaza altına alındığı, idari işlemin belirli bir süre ile sınırlanmadığı ve 28/12/2017 tarihinde pasaportun tekrar geçerli hâle getirildiği görülmüştür. Bu durumda hakkında yurt dışına çıkışı yasaklayan bir yargı kararı, yine yurt dışına çıkışa engel oluşturabilecek ceza soruşturması veya kovuşturması olmayan başvurucunun özel ve aile hayatına yapılan müdahalenin belirsiz bir süre devam ettirilmesine sebep olunduğu ve 7188 sayılı Kanun'un bu bağlamda mağduriyeti gidermede etkili bir yol olmadığı anlaşılmaktadır. Bu hâlde başvurucu hakkındaki tedbirin -başvurucunun gitmek istediği ülke ile olan kişisel ve ailevi bağları da gözetildiğinde- sadece bir idari işleme dayanılarak uzun süre uygulanmasının demokratik bir toplumda alınması zorunlu ve ölçülü bir tedbir olduğu söylenemez.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
4. Anayasa'nın 15. maddesi Yönünden
44. Anayasa Mahkemesi pasaportun iptal edilmesi şeklinde uygulanan tedbirin başvurucuya özgü gerekçeler ortaya konulmadan bir idari işlem ile belirsiz bir şekilde uzun süre devam ettirilmesinin zorunlu ve ölçülü olmadığı vurgulayarak, Anayasa'nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde de, Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Şengül Tükel, §§ 62-72; ayrıca benzer yönde değerlendirme için bkz. Onur Can Taştan, §§ 71-80). Somut başvuruda da anılan kararlardaki değerlendirmeden ve sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı anlaşılmıştır.
5. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2)Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
46. Başvurucu, toplam 750.000 TL maddi ve manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
47. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
48. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
49. Somut başvuruda ulaşılan ihlal, asıl olarak idarenin işleminden kaynaklanmış, ancak mahkeme de bu ihlali giderememiştir. Dolayısıyla ihlalin hem idarinin işleminden hem mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
50. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 22.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
51. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
52. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 22.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 6. İdare Mahkemesine (E.2016/2496) ve İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdare Dava Dairesine (E.2018/204) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.