TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İRFAN YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/9678)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 20/11/2020-31310
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Mehmet AKTEPE
|
Başvurucu
|
:
|
İrfan YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihan MORKOYUN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; Yunan ve Türk makamları tarafından ayrı ayrı cezalandırılması
sebebiyle aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırılmama (ne
bis in idem) ilkesinin, mahkûmiyetin temel olarak sorgulanma fırsatı
verilmeyen bir tanığın beyanlarına dayandırılması nedeniyle tanık sorgulama
veya sorgulatma hakkının ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 23/3/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Yunanistan ülke sınırları içinde Yunan vatandaşı
K.K.nın üzerinde 22/3/2004 günü yapılan aramada 304 gram uyuşturucu madde
(eroin) ele geçirilmesi nedeniyle Yunanistan adli makamlarınca soruşturma
başlatılmıştır. K.K. Yunanistan adli makamlarınca alınan beyanında bahse konu
uyuşturucuyu yine Yunanistan sınırları dâhilinde başvurucudan aldığını beyan
etmiştir.
9. Başvurucu ve K.K.nın Yunanistan Thraki Ağır Ceza
Mahkemesinde yapılan yargılaması sonucunda K.K.nın 2 yıl hapis ve 3.000 avro
para cezası, başvurucunun ise uyuşturucu madde ithal etme, satma ve ülkeye
izinsiz girme suçlarından 2 yıl 3 ay hapis ve 3.500 avro para cezası ile
cezalandırıldığı anlaşılmıştır.
10. Dosya kapsamındaki istinabe evraklarından
başvurucunun 26/3/2004 ile 15/11/2004 tarihleri arasında Yunanistan'da tutuklu
kaldığı tespit edilmiştir.
11. Başvurucu tahliye edildikten sonra 30/11/2004
tarihinde Türkiye'ye giriş yapmış ve sonrasında Bakanlık Uluslararası Hukuk ve
Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün 7/7/2006 tarihli yazısı uyarınca, yurt dışına
uyuşturucu madde ihraç etme suçundan başvurucu hakkında Edirne Cumhuriyet
Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır.
12. Yapılan soruşturma neticesinde başvurucunun ve Yunan
vatandaşı K.K.nın uyuşturucu maddelerden eroin ihracı suçunu işlediklerinden
bahisle haklarında Başsavcılık tarafından iddianame tanzim edilmiştir.
13. Başvurucu ve diğer sanık K.K.nın yargılaması Edirne
2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yapılmıştır. Mahkeme, sanık K.K.nın
savunması, delillerin tespiti ve Thraki Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının
kesinleşme şerhli tasdikli bir suretinin temini hususlarında Yunanistan adli
makamlarına istinabe evrakı tanzimine karar vermiştir.
14. Sanık K.K.nın uluslararası istinabe ile talep edilen
ve Yunan adli makamlarınca alınan savunması ve Yunanistan'da yapılan
yargılamaya ilişkin mahkeme evrakları Türkçe tercümesiyle birlikte yargılama
dosyasına girmiştir.
15. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda eroin ihraç
etme suçundan Yunan vatandaşı K.K.nın beraatine, başvurucunun ise suç tarihinde
yürürlükte ve lehine olan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza
Kanunu'na göre 10 yıl hapis ve 117 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına
19/11/2014 tarihinde karar verilmiştir. Mahkeme ayrıca Yunanistan Thraki Ağır
Ceza Mahkemesinin 363/2004 sayılı kararı ile başvurucu hakkında verilen hapis
cezasının 765 sayılı mülga Kanun'un 403. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca
cezasından mahsubuna karar vermiştir.
16. Kararın başvurucu tarafından temyiz edilmesi üzerine
yapılan inceleme neticesinde Yargıtay 10. Ceza Dairesi 22/2/2018 tarihli
kararıyla hükmü onamış ve karar bu tarihte kesinleşmiştir.
17. Başvurucu, nihai karardan 22/2/2018 tarihinde
haberdar olduğunu beyan etmiştir.
18. Başvurucu 23/3/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. Olay tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı mülga
Kanun'un 403. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Uyuşturucu
maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal veya ithal edenlere on
yıldan yirmi yıla kadar ağır hapis ve uyuşturucu maddenin her gram ve küsuru
için ellibin lira ağır para cezası verilir."
2.
1 numaralı fıkrada
yazılı maddeleri ihraç edenlere, altı yıldan oniki yıla kadar ağır hapis ve
uyuşturucu maddenin her gram ve küsuru için ellibin lira ağır para cezası
verilir."
4.
Böylece ihraç edilmiş
maddeler dolayısıyla yabancı memlekette hükmedilmiş ve çekilmiş veya yabancı
ülkede çekilmemiş olmakla beraber Türkiye'de infazı kabil cezalar çekildikleri
takdirde, ihraç sebebiyle hükmedilecek cezadan indirilir."
6.
Yukarıdaki fıkralarda
gösterilen uyuşturucu madde eroin, kokain, baz morfin, morfin ise, fail
hakkında verilecek ceza bir katı oranında artırılır.
..."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Uluslararası
Sözleşmeler
20. İlgili sözleşmeler için bkz. Ünal Gökpınar
[GK], B. No:2018/9115, 27/3/2019, §§ 29-32.
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) "ne bis
in idem" ilkesinin genel nitelikli suç isnadı yönünden adil yargılanma
hakkıyla bağlantılı özel bir güvence olduğunu belirtmektedir. AİHM, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 7 No.lu Protokol'ün 4. maddesinin
amacının ise nihai kararla sonuçlanan cezai süreçlerin tekrarlanmasını
yasaklamak olduğunu vurgulamaktadır (Nikitin/Rusya, B. No: 50178/99,
20/7/2004, 35).
22. AİHM Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokol'ün 4. maddesi
bağlamında öncelikle yapılan takibatların cezai nitelikte olup olmadığını,
hukuka aykırı eylemin ulusal mevzuattaki hukuki tasnifi, eylemin niteliği ve
ilgili kişinin maruz kaldığı cezanın ağırlığının derecesini dikkate alarak
değerlendirmektedir (A ve B/Norveç [BD], B. No: 24130/11, 29758/11,
15/11/2016, § 105; Sergey Zolotukhin/Rusya [BD], B. No: 14939/03,
10/2/2009, § 53). AİHM, Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokol'ün 4.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan "aynı devletin yargı
yetkisi altında..." şeklindeki ifadenin maddeyi ulusal düzeyde
uygulamayla sınırladığını bildirmektedir. AİHM, aynı eylemle ilgili olarak
birden fazla ülkede tekrarlanan dava süreçlerine ilişkin şikâyetlerin mahkemece
kabul edilemez bulunduğunun altını çizmektedir (Krombach v. France, B.
No: 67521/14, 20/2/2018, §§ 35-42; Amrollahi v. Denmark, B. No:
56811/00, 28/6/2001; Sarria v. Poland, B. No: 80564/12, 13/10/2015, §
24).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Aynı Fiil
Nedeniyle Yeniden Yargılanmama veya Cezalandırılmama (ne bis in idem)
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu; aynı eylem nedeniyle önce Yunanistan'da
yargılanarak hapis ve para cezasına mahkûm edildiğini, sonrasında ise
Türkiye'de tekrar yargılanarak hapis ve para cezasına mahkûm edildiğini,
böylece aynı müsnet suçtan iki defa yargılanarak cezalandırılması nedeniyle
yeniden yargılanmama ve cezalandırılmama (ne bis in idem) ilkesinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
25. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının adil
yargılanma hakkı kapsamında, aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya
cezalandırmama ilkesi yönünden incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu
gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme veya Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin
kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B.
No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
27. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol aynı fiil nedeniyle
yeniden yargılanmama veya cezalandırılmama hakkını güvenceye bağlamıştır.
Protokol'ün 4. maddesinde açık bir biçimde -her bir devletin kendi yargılama
yetkisi açısından- bireylerin ne bis in idem ilkesinin güvencesi altında
olduğu ifade edilmiştir. Bu güvencenin ulusal nitelikte olduğu ve bu ilkenin
kural olarak yabancı ülkede yapılan yargılamaları ve verilen cezaları
kapsamadığı söylenebilir. Bir başka deyişle bir devlette yapılan yargılama ve
hükmedilen mahkeme kararı, diğer bir devlet açısından kendiliğinden bağlayıcı
nitelik taşımayacaktır. Bu tür bir bağlayıcılık ancak ülkelerin ikili veya çok
taraflı sözleşmeler akdetmeleri ile gündeme gelebilecektir.
28. Nitekim AİHM de içtihatlarında aynı isnatlar hakkında
farklı devlet yargı yetkileri kapsamında yapılan yargılama ve verilen cezaların
Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokol'ün 4. maddesi kapsamında olmadığını açıkça
vurgulayarak bu kapsamda yapılan başvuruları kabul edilemez bulmuştur. Krombach/France
davasında özetle Almanya'da yargılanarak beraat eden başvurucu, sonrasında
Fransa'da yargılanarak mahkûm edilmiştir. İki farklı ülke mahkemelerinde
yargılanan başvurucu, Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokol'ün 4. maddesi kapsamında
AİHM'e başvuru yapmış ve AİHM tarafından yapılan incelemede Sözleşme'ye ek 7
No.lu Protokol'ün 4. maddesinin bu davada uygulanamayacağını ve konu bakımından
yetkisiz olduğunu bildirmiştir. Ayrıca AİHM Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokol'ün
4. maddesinin, Sözleşme'ye taraf devletlerin birinde beraat eden ya da
yargılanarak hüküm giyen bir bireyin diğer bir taraf devlette yargılanmasını ya
da soruşturulmasını engellemeyeceğine karar vermiştir (Krombach v. France,
§§ 35-42).
29. Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokol'ün onaylanmasının
uygun bulunmasına dair 6684 sayılı Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından 10/3/2016 tarihinde kabul edilmiş ve bu Kanun 25/3/2016 tarihinde
Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Protokol 28/3/2016 tarihinde de Bakanlar
Kurulunca onaylanmış ve Türkiye açısından 1/8/2016 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Dolayısıyla Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokol 1/8/2016 tarihinden
sonra gerçekleşen olaylar bakımından uygulanabilir hâle gelmiştir (İffet
İnci Gültekin, B. No: 2013/9585, 9/3/2016, § 42).
30. Ancak Türkiye Cumhuriyeti devleti bakımından
bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmayan Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokol ve bu
Protokol’de yer alan güvenceler bakımından Anayasa Mahkemesince bireysel
başvuru kapsamında denetimin yapılabilmesi için Protokol’de yer alan güvencelerin
aynı zamanda Anayasa'da da güvenceye bağlanmış olması gerekir. Anayasa koyucu;
bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisini, Sözleşme
veya Türkiye'nin taraf olduğu ek protokoller ile Anayasa’nın ortak koruma
alanına giren hak ve özgürlükler ile sınırlandırmıştır.
31. Anayasa Mahkemesi Ünal Gökpınar ([GK], B. No:
2018/9115, 27/3/2019) kararında aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama ve
cezalandırılmama hakkının Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
adil yargılanma hakkı çerçevesinde anayasal güvence altında olduğuna
hükmetmiştir (Ünal Gökpınar, §§ 40-50). Anayasa Mahkemesi anılan kararda
özetle şunları ifade etmiştir (Ünal Gökpınar, § 49):
"49. Aynı
fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesi, yukarıda
değinildiği üzere bireylerin, haklarında yürütülen bir ceza yargılaması
sürecinin varlığı hâlinde tekrar yargılanmamalarını veya cezalandırılmamalarını
güvence altına almaktadır. Böylelikle adil yargılanma hakkı kapsamındaki cezai
süreçler yönünden hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak hukuk güvenliğinin
sağlanması amaçlanmaktadır. Dolayısıyla hukuk devleti ilkesinde mündemiç olan
aynı suç nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesinin
Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının bir unsuru
olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Nitekim ne bis in idem ilkesi Sözleşme'ye ek 7
No.lu Protokol'de ayrı bir hak olarak düzenlenmiş ise de AİHM kararlarında bu
ilkenin adil yargılanma hakkı ile bağlantılı özel bir güvence olduğu
vurgulanmıştır(§ 33). Bazı uluslararası sözleşmelerde de ne bis in idem ilkesi
açık bir biçimde adil yargılanma hakkının bir güvencesi olarak kabul edilmiştir
(§§ 29-30)."
32. Sonuç olarak aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama
veya cezalandırılmama ilkesinin Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı çerçevesinde anayasal güvence altında olduğu,
dolayısıyla Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokol ile Anayasa’nın ortak koruma
alanında bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin bireysel
başvuru kapsamındaki inceleme yetkisinin aynı fiil nedeniyle yeniden
yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesini de kapsadığı kanaatine varılmıştır
(Ünal Gökpınar, §§ 42-50).
33. Bununla birlikte yukarıdaki ilkeler ve anılan
kararlar ışığında değerlendirildiğinde aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama
veya cezalandırılmama (ne bis in idem) ilkesi, aynı fiilin Türk
makamları tarafından yeniden yargılama veya cezalandırma konusu yapılmasını
yasaklamakta ancak başka bir ülke tarafından yargılama yapılması Türk
makamlarının yargılama yapmasına engel oluşturmamaktadır.
34. Somut olayda iki ülke mahkemelerince başvurucunun
uyuşturucu maddeyi Türkiye'den Yunanistan'a götürdüğü ve orada Yunan vatandaşı
olan K.K.ya para karşılığı sattığı kabul edilmiştir. Bu durumda Türk yargısı
açısından uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı suçunun unsurları oluşurken
Yunanistan hukuk kuralları açısından ise uyuşturucu veya uyarıcı madde ithali
suçu oluşmaktadır. Kaldı ki başvuruya konu yargılama tarihinde yürürlükte olan
765 sayılı Kanun'a göre, ihraç edilen uyuşturucu veya uyarıcı maddeler
dolayısıyla yabancı ülkede hükmedilmiş ve çekilmiş veya yabancı ülkede
çekilmemiş olmakla beraber Türkiye'de infaz edilebilme imkânı olan cezalar
çekildikleri takdirde, uyuşturucu ihracı nedeniyle hükmedilecek cezadan
indirilecektir. Somut olayda da yargılamayı yapan Edirne 2. Ağır Ceza
Mahkemesi, Yunanistan mahkemesince başvurucu hakkında verilen hapis cezasının
765 sayılı Kanun'un 403. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca cezasından
mahsubuna karar vermiştir.
35. Sonuç olarak aynı suç isnadı çerçevesinde iki farklı
ülke tarafından yargılanılmasına ilişkin uyuşmazlıkları konu alan bireysel
başvurular, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkı kapsamında aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama
ilkesinin koruma alanı dışında yer almaktadır. Somut olayda bireysel başvuruya
konu başvurucunun aynı eylem nedeniyle Türk ve Yunan yargı mercileri tarafından
ayrı ayrı yargılanarak cezalandırılması neticesinde yeniden yargılanmama ve
cezalandırılmama (ne bis in idem) ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddiasının konusunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının koruma alanı dışında olduğunun kabul edilmesi gerekir.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tanık
Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
37. Başvurucu; yargılandığı davada hakkındaki mahkûmiyet
kararının aleyhinde beyanda bulunan Yunan vatandaşı diğer sanık K.K.nın
uluslararası istinabe yoluyla Yunanistan'da alınan ifadesine dayandığını ve bu
şahsın duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
38. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında;
herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal
sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına
alınmıştır. Anayasa'nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma"
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının (d) bendinde bir suç ile itham edilen herkesin iddia tanıklarını
sorguya çekme hakkının olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının tanık sorgulama hakkını da
kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Serdar Batur, B. No: 2014/15652,
24/5/2018, § 41).
39. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık sorgulama hakkı ile ilgili
ilkeleri belirlemiştir (Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; AZ.
M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99,
20/3/2014). Buna göre bir sanığın kendisi hakkında gerçekleştirilen ceza
yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve
tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir
yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylelikle sanık, aleyhindeki
tanık beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli
yargılama ilkesine uygun olarak onların güvenilirliğini huzurda sınayabilecek
(test edebilecek), tanığın inandırıcılığı ve güvenilirliği bakımından sorduğu
sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkarabilecek ve yargılama makamının
uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil
savunmanın argümanlarıyla da algılamasını sağlayabilecektir (AZ. M., §
55).
40. Anayasa Mahkemesi birçok kararında tanık
kavramını özerk olarak yorumlamış ve tanığın sanığa isnat edilen fiil hakkında
bilgi veren herhangi bir kişi olabileceğini ifade etmiştir. Bu bağlamda suçun
iştirak edeni, olayın mağduru, şikâyetçi (müşteki), devletin görevlendirdiği
gizli/gizli olmayan soruşturmacı da tanık olabilir (Selçuk Demir, B. No:
2014/9783, 22/1/2015, § 35).
41. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık sorgulama hakkı ile
ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın,
aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında
gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru
yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu
sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından
gereklidir. Ancak başvurucuların tanık sorgulama hakları mutlak bir hak
değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar, kimi zaman başvurucunun
iddia tanıklarına soru sorabilme ve onlarla yüzleşme imkânını da ortadan
kaldırabilmektedir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici
ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma
imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise
sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde
kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§
34-56; Az. M., §§ 46-67; Levent Yanlık, B.No: 2013/1189,
18/11/2015, §§ 67-77; İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§44,
45). Bu bakımdan adli makamlar, beyanı hükme dayanak yapılacak tanıkların
duruşmada hazır edilmesi için makul bir çaba sergileme yükümlülüğü altındadır.
42. Somut olayda, duruşma hazırlığı evresinde (tensiple)
Yunanistan'da ikamet eden Yunan vatandaşı diğer sanık K.K.nın Yunan adli
makamlarınca savunmasının temini ve delillerin tespiti ile Yunanistan'da
yapılan yargılamaya ilişkin Thraki Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının kesinleşme
şerhli tasdikli bir suretinin Türkiye'deki yargılama dosyasına getirtilmesi
için uluslararası istinabe yoluyla yazışma yapılmasına karar verilmiştir.
43. Bahse konu yargılama dosyasının tasdikli örneği ile
Türkçeye tercüme edilmiş hâli dosyaya girmiş, gönderilen soruşturma ve kovuşturma
aşamasındaki ifadeler, raporlar, tutanaklar ile tüm deliller Türkiye'deki
Mahkemece incelenerek ve dikkate alınarak bir sonuca ulaşılmıştır. Kaldı ki
başvurucunun kendisi açısından tanık olan diğer sanık K.K.ya soru sorma talebi
olmasına rağmen Mahkemece bu hususun dikkate alınmadığı ve sorulacak soruların
istinabe yoluyla da olsa tanığa sorulmadığına yönelik bir itirazı olduğu da
dosya kapsamından anlaşılamamıştır. Diğer yandan söz konusu yargılamada
başvurucu hakkında verilen karar, sadece diğer sanık K.K.nın beyanına
dayanılarak da verilmemiştir. Yunanistan'da yapılan ve kesinleşen mahkûmiyet
kararına esas dosyadaki el koyulan uyuşturucu madde, uyuşturucu ticaretinden
elde edilen paralar, tartı tutanağı, kimyasal tetkik raporu, doktor bilirkişi
raporu, tanık beyanları ile Türkiye'deki yargılama sırasında dosyaya giren
başvurucunun ülkeye giriş-çıkış kayıtları, Adli Tıp 5. İhtisas Dairesi raporu,
uluslararası istinabe yoluyla temin edilen diğer sanık beyanı birlikte
değerlendirilerek başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir. Başvuru
incelendiğinde ise başvurucunun derece mahkemesinde yapılan yargılamada tanığı
sorgulamaya yönelik irade ortaya koymadığı kanaatine varılmıştır.
44. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda,
başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak
başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ve ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde
belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçelerle deliller açıklanmalıdır (Sabah
Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim
Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).
45. Başvurucu, tanık sorgulama hakkının ihlal edilmesine
sebep olduğunu belirttiği sanık K.K.nın beyanının kendisinin de bulunduğu bir
duruşmada alınması ve sanığa soru sormak istediği, buna ilişkin itirazlarını
ilk derece mahkemesinde ileri sürüp sürmediği, ileri sürmüşse ne zaman ve ne
şekilde ileri sürdüğü, bu talebe ilişkin hangi gerekçeyle ne tür karar
verildiği hususlarında bir açıklamaya başvuru formunda yer vermemiş; bunlara
ilişkin bilgi ve belgeleri başvuru formuna eklememiştir. Başvurucu, bu başlık
altındaki iddialarını soyut bir şekilde ileri sürmüş; başvuru konusu olaylarla
ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan
Anayasa hükmünün kendisine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya
koyma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
46. Açıklanan gerekçelerle bu bölümdeki iddiaların
temellendirilememiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
47. Başvurucu, bireysel başvuru konusu yargılamanın uzun
sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
48. Bireysel başvuru yapıldıktan sonra, 31/7/2018 tarihli
ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
49. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Bakanlık İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
50. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin
bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır
(Ferat Yüksel, §§ 27-36).
51. Anılan kararda özetle anılan başvuru yolunun kişileri
mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle
ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir
başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân
tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması
nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu
hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu
gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve
ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
52. Mevcut başvuruda, söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya
cezalandırmama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.