TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FATİH BESER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/10293)
|
|
Karar Tarihi: 5/10/2022
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Fatih BESER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda gerçekleştirilen çıplak
arama nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/3/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet
Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçu isnadıyla yürütülen ceza yargılaması
sürecinde Zonguldak Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/4/2018 tarihli kararıyla
tutuklanarak Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir.
9. Başvurucu, 2018 yılı içinde çeşitli tarihlerde (nisan,
ağustos, kasım, aralık) duruşmalara katılmak için Zonguldak M Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda (Kurum) misafir tutuklu olarak bulunmuştur.
10. Başvurucu, Bakanlık Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğüne sunduğu 3/12/2018 tarihli dilekçeyle Kurum personelinden şikâyetçi
olmuştur. Başvurucu, dilekçesinde özetle 20/4/2018 tarihinde, hiçbir şüpheli
durum olmamasına karşın insanların kendisini rahatça görebildiği bir ortamda
Kurum personeli tarafından çıplak aramaya tabi tutulduğunu, bu arama nedeniyle
çok utandığını, 2018 yılının Ağustos ve Kasım aylarında da Kuruma geldiğinde
yine çıplak aramaya tabi tutulduğunu, bu nedenle ruh sağlığının bozulduğunu,
psikolojik tedavi görmeye başladığını, 2018 yılının Kasım ayında çıplak arama
uygulamasıyla ilgili olarak tutanak düzenlenmesini istediğini ancak talebinin
karşılanmadığını, mağdur olduğunu, olayda sorumluluğu bulunan personelden
şikâyetçi olduğunu, soruşturma açılması gerektiğini ifade etmiştir.
11. Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık)
şikâyet üzerine soruşturma başlatmıştır. Soruşturma sürecinde Kurumdan konuyla
ilgili bilgi/belge temin edildiği anlaşılmıştır. Kurum tarafından Başsavcılığa
sunulan araştırma raporunda başvurucunun Kuruma 2018 yılı içinde toplamda dört
defa olmak üzere farklı tarihlerde geldiği, mevzuat gereği yapılması gereken
üst aramasının tüm mahpuslara uygulandığı gibi başvurucuya da uygulandığı,
aramanın hiç kimsenin göremeyeceği şekilde, görüntü kaydı alınmaksızın, çıplak
elle dokunulmadan gerçekleştirildiği, Bakanlık Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünün tüm ceza infaz kurumlarına iletttiği ve üst araması ile ilgili
hususları konu ettiği 12/6/2017 tarihli yazı gereği insan onurunu incitmeden
arama yapıldığı, bununla beraber yine aynı Genel Müdürlüğün 26/4/2017 tarihli
yazısı uyarınca örgütsel haberleşmedeki yeni ve gizli yöntemlerin (kemer içi,
gömlek etiketine saklanmış notlar vb.) mahpuslar tarafından tatbik edilmesi
nedeniyle üst aramalarında azami dikkat gösterildiği, başvurucunun üst
aramasına ilişkin tutanakların mevcut olduğu, 2018 yılının Kasım ayında
başvurucunun çıplak aramaya yönelik tutanak düzenlenmesi talebinin usulüne
uygun arama yapıldığından reddedildiği, başvurucunun Kurumda kaldığı süre
boyunca Kurum idaresine herhangi bir şikâyette bulunmadığı belirtilmiştir.
12. Araştırma raporu ekinde, başvurucunun Kurumda
bulunduğu dönemde yapılan üst aramaları sonucu üzerinde sakıncalı bir madde
bulunmadığının belirtildiği tutanaklar da sunulmuştur. Tutanaklarda
başvurucunun imzası da bulunmaktadır. Ayrıca Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) kayıtlarından, araştırma raporu ekinde üst araması yapılan odanın
fotoğraflarının sunulduğu, odanın PVC kapısı olduğu ancak odada pencere
bulunmadığı anlaşılmıştır.
13. Başsavcılık 25/12/2018 tarihinde kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
" ...
Zonguldak M Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna gerek ilk kabul ve gerekse geçici çıkış işlemi sonrası teslim alma
sırasında hükümlü/tutukluların üst ve eşya aramalarının, 5275 Sayılı Yasanın
21/1. ve bu yasaya bağlı Tüzüğün 46. maddeleri ile Adalet Bakanlığı Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün "haberleşme yöntemleri" konulu
07/03/2017 tarihli ve 77204178-207.99/3434/27729 sayılı, "örgütsel
haberleşme yöntemleri" konulu 26/04/2017 tarihli ve
77204178-207.04.03/5720/51394 sayılı, "hükümlü ve tutuklular ile
ziyaretçilerin aranması" konulu12/06/2017 tarihli ve 77204178-207.99/7738/70817
sayılı, "açık görüşlerde haberleşmenin önüne geçilebilmesi için alınacak
tedbirler" konulu 04/05/2018 tarihli ve 77204178-207.99/5426/62164 sayılı yazılarındaki
düzenlemelere, genel hukuk prensiplerine uygun biçimde, başka kimsenin
göremeyeceği ve görüntü/ses kaydı bulunmayan kabul odasında, kişi ayrımı
olmaksızın gerçekleştirildiği, dolayısıyla yukarıda tarihleri gösterilen arama
işlemlerinde yasaya aykırılığın söz konusu olmadığı, Anayasa Mahkemesinin emsal
mahiyetli -muhatabının karşı çıkması üzerine orantılı güç kullanılarak yapılan-
"çıplak arama" ile ilgili 2013/5545 sayılı bireysel başvuru
konusundaki 15/12/2015 tarihli kararının da gerekçe ve hüküm anlamında
uygulamayı destekler mahiyette olduğu,
Bu itibarla; atılı suçun hukuka
aykırılık unsuru yönüyle oluşmadığı dosya kapsamından anlaşılmakla;
... "
14. Başvurucunun anılan takipsizlik kararına yaptığı
itiraz Zonguldak Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 18/1/2019 tarihinde
reddedilmiştir.
15. Başvurucu, nihai kararı 22/2/2019 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 21/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Uğur Ahmet Yaşar, B.
No: 2017/24680, 13/10/2020, §§ 20-23.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 5/10/2022 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi
18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; Kurum personeli tarafından çıplak arama
yapıldığını, uygulama sırasında insanların kendisini görebildiğini, utandığını,
onurunun kırıldığını belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde, öncelikle somut sürece ilişkin
ayrıntılara ve konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi içtihadına yer verilmiştir.
Görüşte devamla başvurucunun kötü muamele kapsamına girecek ağırlıkta bir
durumla karşılaştığını gösteren emareleri sunması gerektiği, başvurucuya
yönelik aramanın usulüne uygun gerçekleştiğinin anlaşıldığı, Başsavcılığın
tespitinden ayrılmayı gerektirecek bir hususun olmadığı ifade edilmiştir.
C. Değerlendirme
21. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz.”
22. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve
görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, ...
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.”
23. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan
maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü
fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı
hüküm altına alınmıştır. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B.
No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 81).
24. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın
5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması
beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut
iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki
bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat
edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar
değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 95).
25. Tutuklu ve hükümlüler ceza infaz kurumu yönetiminin
sorumluluk ve kontrolüne tabidir (Serdar Avci, B. No: 2015/19474,
9/1/2020, § 56; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137,
20/4/2016, § 95; S.D. B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 91). Anayasa'nın
17. maddesinde ceza infaz kurumunda güvenliği sağlamak, düzeni korumak ve suç
işlenmesini önlemek için güç kullanımı yasaklanmamaktadır. Ancak bu kapsamda
sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz
hâllerde aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce
başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir (Ali Rıza Özer ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).
26. Çıplak arama yapılması hükümlü ve tutuklular
açısından tek başına kötü muamele yasağını ihlal eden bir durum olarak
değerlendirilemez. Nitekim bu tür bir aramayla ceza infaz kurumlarının
güvenliğinin sağlanması, hükümlü ve tutukluların kurum içinde kendilerine,
diğer hükümlü/tutuklara ve infaz koruma memurlarına zarar verecek veya suç
oluşturacak uyuşturucu maddelerin, kesici ve delici aletlerin sokulmasının
engellenmesi amaçlanmaktadır (Turan Günana (5), B. No: 2013/5545,
15/12/2015, §§ 64, 65). Bununla birlikte çıplak arama usulü ve sıklığı kötü
muamele yasağının ihlal edilmesine sebebiyet verebilir. Çıplak arama usulünün
beraberinde getirdiği kaçınılmaz rahatsızlık seviyesini aşacak şekilde yapılan
uygulamanın bireyin aşağılanması ya da küçük düşmesine sebebiyet vermesi
hâlinde kötü muamele yasağının ihlal edilmesi sonucunu doğurabilecektir (Mahir
Birgül, §§ 41, 42).
27. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu
bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve
ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek
durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları
önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve karıştıkları
olaylarda kamu görevlilerinin ya da kurumlarının kendi sorumlulukları altında
meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 110).
28. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz
edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı
aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri
toplaması gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği
soruşturma bağımsız bir şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir
ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı;
soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve
temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, §
114). Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlatılması, bağımsız biçimde, kamu
denetimine tabi olarak, özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak
etkili olması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
29. Başvurucu; misafir mahpus olarak bulunduğu kurumda
mahremiyet sağlanmadan başka kişilerin görebileceği şekilde çıplak aramaya tabi
tutulduğunu, bu durumun utanç duymasına neden olduğunu, uygulamanın insan onuru
ile bağdaşmadığını, kamera kayıtlarının incelemesiyle durumun
anlaşılabileceğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucunun çıplak aramanın onurunu kırdığı iddiası dışında darbedildiğine,
orantısız güç kullanıldığına dair bir iddiası bulunmamaktadır.
30. Somut sürece ilişkin olarak başvuru dosyası
içeriğinde sunulan ve UYAP kayıtlarından elde edilen verilere bakıldığında
başvurucunun 2018 yılı içinde toplamda dört defa olmak üzere farklı tarihlerde
geçici süreyle -misafir mahpus olarak- Kurum bünyesinde tutulduğu ve biri nakil
olmak üzere duruşmaya katılmak için gerçekleşen bu ziyaretler esnasında Kurum
personeli tarafından yapılan üst aramalarının tutanağa bağlandığı görülmüştür.
Söz konusu tutanaklarda; aramanın dışarıdan görülemeyecek şekilde, kamera
kaydının yapılmadığı bir ortamda, giydirilen önlük üzerinden kişinin tenine
çıplak elle dokunulmadan gerçekleştirildiği ifade edilmiş ve söz konusu
tutanaklar herhangi şerh/itiraz konulmadan başvurucu tarafından imzalanmıştır.
31. Anayasa Mahkemesince çıplak arama ile ilgili
şikâyetlerin incelendiği benzer başvurularda (Mehmet Bayraktar B. No:
2014/2316, 15/2/2017; Elif Kaya B. No: 2014/266, 6/4/2017) hükümlü veya
tutukluların aynı cinsiyette olan personel tarafından arandığı, çok sık arama
yapılmasının rencide etme uygulamasına dönüşmediği, başkalarının karşısında
arama yapılmadığı gibi aramaya ilişkin somut diğer uygulama koşulları
irdelenerek gerçekleştirilen uygulamanın kötü muamele yasağını ihlal etmediği
sonucuna ulaşılmıştır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Mahir Birgül,
B. No: 2017/37181, 13/10/2020, § 44).
32. Alıntısı yapılan ilkeler çerçevesinde, üst araması
gibi önlemlerin ceza infaz kurumlarının güvenliği için önemli bir gereklilik
olduğu ve bu bağlamda çıplak üst aramasının tek başına kötü muamele yasağını
ihlal eden bir duruma sebebiyet vermediği açıktır. Çıplak üst aramasının
bireyin aşağılanması ya da küçük düşmesine neden olması için aramanın
beraberinde getirdiği kaçınılmaz rahatsızlık seviyesini aşacak şekilde bir
uygulamanın varlığı şarttır.
33. Somut vaka bu çerçevede ele alındığında şikâyet
konusu aramanın çıplak arama olarak nitelendirilmesi hususunda tereddüt
bulunmamakla birlikte başvurucuya uygulanan arama biçiminin kötü muamele
oluşturacak düzeyde olduğunu tespit etmek mümkün görünmemiştir. Aramanın
yapıldığı odada görüntü kaydı yapılmaması, aramanın usulüne uygun yapıldığını
işaret eden -başvurucunun da imzasını taşıyan- tutanakların varlığı,
başvurucunun usulsüz çıplak arama gerçekleştiğini iddia ettiği tarihleri
(nisan, ağustos, kasım) takiben Kurum idaresine/adli makamlara hemen şikâyette
bulunmaması ve usulsüz çıplak arama yapıldığı yönünde şüphe uyandıracak hiçbir
veri/bilgi sunmaması yukarıda ulaşılan tespiti destekler mahiyettedir. Bu
veriler ışığında başvurucunun kötü muamele iddialarının gerçekliğinin ortaya
konulamadığı değerlendirilmiştir.
34. Diğer taraftan başvurucunun kamera kaydı incelemesi
dışında herhangi bir iddia ileri sürmediği etkili soruşturma yükümlülüğü
bakımından olay ele alındığında da derhâl başlatılan, ilgili kurumlardan
gereken bilgi/belgenin temin edildiği, imkân verdiği ölçüde olayı çevreleyen
koşulların aydınlatıldığı soruşturma sürecinde, olayların seyrini aydınlatmaya
yönelik işlemlerden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun
veyasoruşturmanın derinliği/ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir
hususun bulunmadığı, dolayısıyla etkili soruşturma yükümlülüğüne yönelik bir
ihlal bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının maddi
ve usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 5/10/2022 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.