TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MAHMUT DEVİREN VE SÜLEYMAN KAPLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/1163)
|
|
Karar Tarihi: 4/2/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Erdem Ender ÇINAR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mahmut DEVİREN
|
|
|
2. Süleyman KAPLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mervan Eren GÜL
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru, işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu
gerekçesiyle başvurucuların iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata
saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvuruya konu olayların meydana geldiği süreçteki
olağanüstü hâl (OHAL) koşullarına, OHAL ilanına ve uygulanan tedbirlere ilişkin
genel bilgiler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§
10-18; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 10-18.
3. Başvurucular, Çınar Belediye Başkanlığı (Belediye)
bünyesinde işçi olarak çalışmaktadır. Belediye tarafından başvurucuların terör
örgütü ile irtibat veya iltisak içinde olduğu ve güven ilişkisinin zedelendiği
gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilmiştir.
4. Başvurucular, feshin geçersizliğinin tespiti ve işe
iade talebiyle Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
Mahkeme; başvurucuların geçici işçi statüsünde olduğu ve 4/4/2007 tarihli ve
5620 sayılı Kamuda Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi
Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamında altı aydan
fazla çalıştırılamayacakları, mevzuata aykırı şekilde çalıştırılmaları
nedeniyle feshin haklı ve geçerli olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair
hüküm kurmuştur.
5. Başvurucular; söz konusu kararlara karşı sunduğu
istinaf dilekçesinde, Belediye bünyesinde yaptıkları işlerin geçici işçilerin
yaptıkları işlerden olmadığını ve aralıksız şekilde çalıştıklarını belirterek
Mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür. Gaziantep Bölge
Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi Mahkeme kararlarının gerekçelerine atıfta
bulunarak istinaf başvurularının esastan reddine karar vermiştir.
6. Başvurucular, nihai hükümleri öğrendikten sonra
süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular, iş akitlerinin feshinin terör örgütüyle
irtibatlı veya iltisaklı olmaları gerekçesine dayandırıldığını ancak Mahkemenin
bu hususu değerlendirmeden davaları reddetmesi nedeniyle özel hayata saygı
hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir. Adalat Bakanlığı (Bakanlık)
görüşünde; hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin mahkemelere ait olduğu ve
başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
belirtilmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Başvurucuların
iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının
otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda
mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucuların özel hayatına ciddi şekilde
etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı
değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir
bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için
bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).
10. Açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir
11. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191). Olağanüstü
yönetim usullerinin uygulandığı dönemde alınan tedbiri konu edinen somut
başvuruda Anayasa'nın 15. maddesi maddesinde ortaya konulan temel hak ve
özgürlüklere ilişkin güvence rejimi dikkate alınacaktır (Mustafa Önal,
B. No: 2018/9808, 9/2/2022, § 14).
12. Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme;
müdahalenin Anayasa'daki çekirdek haklarla ilgili olup olmadığı, anılan
maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunup dokunmadığı,
milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırılık teşkil edip etmediği ve
durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespitiyle sınırlı olacaktır (Ayla
Demir İşat, § 146).
13. Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı yer
almamaktadır. Ayrıca somut olaydaki tedbirin milletlerarası hukuktan
kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe aykırı olduğu da saptanmamıştır (Ayla
Demir İşat, §§ 147, 148). Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacak son
inceleme, müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının
belirlenmesine ilişkin olacaktır.
14. Başvurucuların iş sözleşmesinin feshedilmesine
ilişkin tedbirin ve bu kapsamda yargı mercilerince sonuca bağlanan uyuşmazlığın
Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun
söylenebilmesi için öncelikle keyfî olmaması gerekir. Diğer taraftan söz konusu
tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken elbette ülkemizde OHAL ilanına
sebebiyet veren durumun özellikleri ve OHAL ilanı sonrasında ortaya çıkan
koşullar dikkate alınmalıdır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 349).
15. Ancak işçi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlal
edildiği, dolayısıyla işçi ve işveren arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu
gerekçesine dayanılarak alınacak tedbirler bakımından basit bir şüphenin
yeterli olmayacağı, bu durumun somut olgularla desteklenmesi gerektiği açıktır.
Gerek işveren gerekse yargı organları tarafından açıklanan nedenlerin işveren
ile işçi arasındaki güven ilişkisinin zedelendiğini ortaya koyacak ve ikna
edecek yeterlilikte olması gerekir (C.A. (3), § 125; Ayla Demir İşat,
§ 133).
16. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenmese de
Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere (benzer yöndeki Yargıtay kararları
için bkz. C.A. (3), §§ 46-56; Ayla Demir İşat, §§ 52-62) şüphenin
işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi,
önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi
gerekmektedir. Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik
ilkesine aykırı bir şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu
olabilecektir (Delil Metin, B. No: 2019/1419, 18/1/2023, § 32).
17. Öte yandan 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü
Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnameye (KHK)
dayanak alınarak uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de
gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen
yükümlülüklerin OHAL koşullarında da yerine getirilmesi gerektiği
değerlendirilmektedir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde
kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması OHAL
koşullarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir. Dolayısıyla
terör örgütleriyle irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda çalışandan duyulan
şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin ikna edici gerekçeler ortaya
konulmaması halinde alınan tedbirin Anayasa'nın 15. maddesi bağlamında da söz
konusu yükümlülüklere uygun olmadığı değerlendirilebilecektir (benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Ayla Demir İşat, § 161).
18. Özel hayata saygı hakkı, üçüncü kişiler tarafından da
olsa hakkın öngördüğü güvencelere keyfî şekilde müdahale edilmesini
yasaklamaktadır. Öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kişilerin
kendilerinin, ailelerinin geleceğini ve itibarını etkileyen mesleki hayata
yönelik tedbirlerin keyfî olmaması, bu kapsamda doğan uyuşmazlıkların özel
hayata saygı hakkının gereklilikleri bağlamında çözümlenmesi olağanüstü yönetim
usullerinin benimsendiği dönemlerde de geçerli olan temel güvencelerdir (Ayla
Demir İşat, § 150). Öte yandan darbe teşebbüsü ve terör örgütlerinin
özellikleri gözönüne alındığında devletin ve kişilerin güvenliği ile kamu
düzeninin korunması amacıyla yasal düzenlemeler yapılmasının ve sakıncalı
görülen kişilerin mesleklerinden uzaklaştırılmasına yönelik işlemler tesis
edilmesinin gerçek bir ihtiyaçtan kaynaklandığı açıktır. Ancak söz konusu
tedbirlerin muhataplarının sakıncalı olduğu değerlendirilen kişilerden olması
ve alınan tedbirlerin durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir (Ayla Demir
İşat, § 159). Ayrıca belirtildiği üzere temel hak ve özgürlüklere müdahale
teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı ölçülülüğün belirlenmesinde
dikkate alınması, kişilerin ölçüsüz veya keyfî müdahalelere karşı
koyabilecekleri usule ilişkin güvencelerden yararlandırılması gerekir (Ayla
Demir İşat, § 160).
19. Başvurucular hakkında sadece 5620 sayılı Kanun
kapsamında çalıştırılma şartlarına uymadıkları gerekçesine dayanılarak bir
sonuca ulaşıldığı gözetildiğinde, başvurucuların iş sözleşmelerinin asıl fesih
nedeni göz önüne alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Başvurucuların
terör örgütüyle irtibatı veya iltisakı hususunda varsa adli soruşturmaları veya
kovuşturmaları kapsamında elde edilen deliller ile görevleri, meslek safahatı
ve sicili de dikkate alınarak işverenle güven ilişkisinin bozulduğunun somut
nitelikte objektif olay ve vakıalara dayanmak suretiyle yeterli gerekçe ile
ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır.
20. Bu itibarla fesih nedeni gözönüne alındığında terör
örgütleri ile irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda başvuruculardan duyulan
şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin kişiselleştirilmiş ikna
edici gerekçeler ortaya konulmadan alınan tedbirin söz konusu yükümlülüklere
uygun olmadığı değerlendirilmektedir.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurucular hakkında alınan
ve Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkına etki eden
tedbirin OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını
ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun
olmadığı sonucuna varılmıştır.
III. GİDERİM
22. Başvurucular, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama
yapılması talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması
gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan, B. No: 2014/8875,
7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No:
2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3),
B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin
davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa
Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup
davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi
gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında
olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama
sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç
çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Çınar Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2018/26, K.2018/52; E.2018/57,
K.2018/159) GÖNDERİLMESİNE,
D. 729,20 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 30.729,20 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 4/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.