TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KADİR SAĞDIÇ BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2020/27652)
|
|
Karar Tarihi: 28/11/2024
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin Ozan ADIYAMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Kadir SAĞDIÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat ERGÜN
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru, ulusal bir gazetede yayımlanan köşe yazısında
kullanılan ifadeler nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetleri Deniz Kuvvetleri
Komutanlığından koramiral rütbesi ile emekli olmuş bir subaydır.
3. Ulusal bir gazetenin 28/1/2011 tarihli sayısında yazar
N.I.nın hazırladığı "Balyoz 'karartma eylemi' mi?" başlıklı
bir köşe yazısı yayımlanmıştır. Yazıda başvurucunun ismi verilerek bazı
tespitler yapılmıştır. Köşe yazısında şu ifadeler kullanılmıştır:
"Gölcük'te sadece Balyoz belgeleri
değil, başka davalarla ilgili bilgiler de ortaya çıktı. İşte bunlardan
bazıları.
Bir Tuğamiral'in ıslak imzasını taşıyan
ve [D.Ç.ye] 'İrtica
ile Mücadele Eylem Planı'nı hazırlamasını söyleyen talimat yazısı.
Law silâhları ve diğer silâhların
Türkiye'nin değişik yerlerinden getirilerek Poyrazköy arazisine gömülmesini
talep eden ve Koramiral Kadir Sağdıç ile Albay [A.T.nin] imzalarının bulunduğu
belge.
Poyrazköy'deki bir cephaneliğin yerini
gösteren kroki. (Nitekim bu krokiye göre kazı yapıldı ve cephanelik işaret
edilen yerde ele geçirildi.)
Kara Kuvvetleri ve Jandarma'da görev
yapan MİT mensuplarının listesi. Bu listelerin ilgili komutanlıklara kriptolu
olarak ulaştırıldığı tespit edildi.
Gölcük Donanma Komutanlığı'nın merkezi
üs seçildiği, İzmir ve Çanakkale'nin de yapılanmanın alt birimleri olduğuna
dair belgeler de ortaya çıktı.
Gölcük'teki belgelerin de sahte olduğu
iddiaları gündemde. [D.Ç.]
imzalı İrtica ile Mücadele Eylem Planı, avukat [S.Ö.nün] bürosunda ele
geçirildikten sonra da benzer iddialar ortaya atılmıştı. [S.Ö.], 'Polis
bunu benim büroma yerleştirdi. Avukatım yoktu' demişti...
İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın
sahte olduğu iddialarının kaynağı sadece [S.Ö.] değildi. Askeri Savcılık da, 'Belgenin,
Genelkurmay Başkanlığı'nın herhangi bir biriminde hazırlanmadığı kanaatine
varılmıştır' diyerek, kovuşturmaya gerek olmadığı kararını vermişti. Sonra da,
Genelkurmay Başkanı [İ.B.], 'Bu bir kâğıt parçası' demişti.
...
Gölcük Donanma Komutanlığı'nda, hem
Balyoz'a, hem de başka faaliyetlere delil teşkil edecek çok sayıda vesikanın
ortaya çıkmasından sonra, İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nda gözlenen
'karartma eyleminin' bir benzerinin uygulandığını görüyoruz. Teknik teferruat
ön plana çıkartılıyor, işin esası gözden kaçırılıyor. Konu yargıya intikal
ettiğine göre, hâkimlerin kararı beklenmeli."
4. Başvurucu, hakkında sarf edilen ifadelerin kişilik
haklarına saldırı niteliğinde olduğu iddiasıyla yazar N.I. ve gazete aleyhine
Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Hukuk Mahkemesi) 10.000 TL
talebiyle manevi tazminat davası açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde "Balyoz
'karartma eylemi' mi?" başlıklı köşe yazısında yer verilen "Gölcük'te
sadece Balyoz belgeleri değil, başka davalarla ilgili bilgiler de ortaya çıktı.
İşte bunlardan bazıları... Law silahları ve diğer silahların Türkiye'nin
değişik yerlerinden getirilerek Poyrazköy arazisine gömülmesini talep eden ve
Koramiral Kadir Sağdıç ile Albay [A.T.nin] imzalarının bulunduğu belge..."
şeklindeki ifadenin gerçeği yansıtmadığını belirtmiştir. Buna ek olarak yazının
kendisiyle ilgili olarak kurgulandığını ve okuyucuyu olumsuz bir kanaate
yönlendirdiğini, muvazzaf bir subay olarak yazıda geçen ağır ve asılsız
ithamlardan dolayı müteessir olduğunu açıklamıştır. Ayrıca yazının objektif
kriterlere bağlı kalınarak kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla hazırlanmadığını
ve yayımlanmasında kamu yararı olmadığını ileri sürmüştür.
5. Davalı ise uyuşmazlığın esasına ilişkin beyanında,
yazının daha önce çeşitli basın ve yayın organlarında yer verilen haberlerdeki
bilgi ve iddialara dayanılarak oluşturulduğunu belirtmiştir. Yazıdaki bilgileri
kamuoyuna kendisinin açıklamadığını, yazının daha önceki tarihlerde yapılan
haberlerin değerlendirilmesi ve sorgulanması amacıyla hazırlandığını, bu
kapsamda haberin konusu itibarıyla kamuyu yakından ilgilendirdiğini, haberin
veriliş tarzında basın yayın ilkelerine uyulduğunu savunmuştur. Ayrıca dava
konusu yazıyı hazırlarken esas aldığını iddia ettiği haberlerin görsellerini
delil olarak Asliye Hukuk Mahkemesine sunmuştur.
6. Davalının Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu evraka göre
18/12/2010 tarihinde TRT Haber adlı haber sitesinde yayımlanan "Payrazköy'de
Yeni Cephanelik" başlıklı haberde, "İddiaya göre, Donanma
Komutanlığında yapılan aramada krokilerin yanı sıra Poyrazköy Davası
sanıklarından Eski Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç'ın dört
ayrı bölgedeki askeri mühimmatın toplanarak gömülmesine yönelik talimatı
bulundu." şeklindeki bilgi kamuoyuyla paylaşılmıştır. Buna ek olarak
"liberalses.com", "Patronlar Dünyası", "Haber
Vakti" adlı haber sitelerinde sırasıyla 11/12/2010, 12/12/2010 ve
14/1/2011 tarihlerinde konuyla ilgili haberler yayımlanmıştır. Bu haberlerde,
yapılan aramada Türkiye'nin değişik yerlerinden getirilen silahların Poyrazköy'e
gömülmesiyle ilgili olarak başvurucunun imzasını taşıyan belgenin ele
geçirildiği iddia edilmiştir.
7. Asliye Hukuk Mahkemesi, yayımlanan köşe yazısıyla
ilgili olabilecek evrakı başvurucunun sanığı olduğu ceza davasındaki dosyadan
temin etmiş ve çözümlenmesi talebiyle bilirkişiye göndermiştir. Bilirkişi
raporunda; başvurucunun aleyhine delil olarak kabul edilen bir belgede Anadolu
Kavağı, Poyrazköy ve Riva mevkilerinde arazi yapısına ilişkin etüt çalışması
yapılması talimatı verdiği belirtilmiştir. Anılan raporda, bazı belgelerde
mühimmatlar için en uygun yerin Keçilik mevkii olarak tespit edildiğine, ayrıca
diğer bölgeler için de etüt çalışmalarınının bulunduğuna dair ifadelerin yer
aldığı belirlenmiştir.
8. Asliye Hukuk Mahkemesi 1/4/2014 tarihinde davanın
reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde, köşe yazısının başvurucunun sanığı
olduğu dava dosyasına delil olarak sunulan ve kamuoyuna yansıyan
belgelerin esas alınarak hazırlandığına vurgu yapmıştır. Buna ek olarak
Mahkeme, yazıda yer alan ifadenin yayımlandığı andaki biçimine uygun olduğunu
ifade ederek yayımlanmasından sonra anılan ifadenin gerçeğe uygun olmadığının
ya da ilgili belgenin başvurucunun imzasını taşımadığının anlaşılmasının bu
kabulü etkilemeyeceğini değerlendirmiştir. Son olarak köşe yazının ceza davası
dosyasına sunulan delillere dayanılarak hazırlandığını ve bu hâli ile
habercilik ilkelerine uygun olduğunu kabul etmiştir.
9. Başvurucunun temyiz ettiği karar Yargıtay 4. Hukuk
Dairesince 1/7/2020 tarihinde onanarak kesinleşmiştir. Yargıtayın onama kararı
9/8/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu 28/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu, söz konusu köşe yazısında gerçekte var
olmayan belge ve imzadan bahsedilerek kendisinin yasa dışı ilişkiler kurduğu
izlenimi verildiğini iddia etmiştir. Anılan köşe yazısının arama kapsamında
elde edilen bilgilerin sanığı olduğu dava dosyasına sunulmasından yaklaşık iki
hafta önce yayımlandığını ileri süren başvurucu, yazıda soruşturmanın gizliliği
ilkesine göre açıklanmaması gereken ve aleniyet kazanmamış belgelerin
çarpıtılarak asılsız isnatlarda bulunulduğunu ileri sürmüştür. Buna ek olarak
yazının Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY)'nin
hedefleri çerçevesinde planlı olarak yayımlandığını ve tutuklanmasına temel
hazırladığını belirterek gerekçeli karardan davanın neden reddedildiğinin
anlaşılamadığını, özellikle kendisiyle ilgili olarak kurgulanan köşe yazısıyla
hedef gösterildiğini vurgulamıştır. Başvurucuya göre yargılama sürecinde adil
yargılanma hakkının bazı güvenceleri, masumiyet karinesi ve özel hayata saygı
hakkı ihlal edilmiştir.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, ifade
özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge kurulup
kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu,
Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü
iddiaları yinelemiştir.
13. Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak
Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kişinin şeref ve itibarının korunması
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
14. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan
kişisel şeref ve itibarına üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde bir
pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123,
2/10/2013, § 33). Diğer yandan demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü ile
basın özgürlüğünün herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal
önemde olduğu dikkate alınmalıdır (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No:
2013/9343, 4/6/2015, § 43; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 34-36).
15. Somut olayda başvurucunun şeref ve itibarının
korunması hakkı ile davalının ifade özgürlüğü arasında adil bir denge
kurulmalıdır. Buna göre Anayasa Mahkemesinin çözümlemesi gereken mesele,
yayımlanan köşe yazısında kullanılan ifadeler nedeniyle açılan tazminat
davasının reddedildiği somut olayda başvurucunun şeref ve itibarının korunması
hakkı ile basın özgürlüğü arasında adil bir denge kurulup kurulmadığını
belirlemek olacaktır. Başvurucu, esas olarak köşe yazısında kullanılan
ifadelerin gerçekle ilgisi olmadığını ileri sürmektedir. O hâlde ihtilaflı
ifadelerin gerçekle ilişkisini belirlemek için ele alınması gereken ölçüt,
başvuruya konu ifadelerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı
olarak nitelendirilmesidir (ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması
hakkının dengelenmesinde dikkate alınacak kriterlere ilişkin daha detaylı
açıklama için bkz. Bilal Uçar, B. No: 2019/10122, 21/9/2022, § 14).
Çünkü maddi olgu olarak değerlendirilen ifadelerin kanıtlanması beklenirken
değer yargısı sayılan ifadeler için ise belli bir olgusal temelin varlığı şartı
aranmalıdır (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 57; İlhan
Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 64).
16. Köşe yazısında yer verilen ve adli bir soruşturma
kapsamında gerçekleştirilen aramada başvurucunun imzasını taşıyan bir belgenin
ele geçirildiği iddiası olgusal isnat niteliğindedir. Davalının köşe yazısında
ileri sürdüğü olgusal isnatlar yönünden bir gazeteci olarak üzerine düşen ödev
ve sorumlulukları yerine getirip getirmediği aydınlığa kavuşturulmalıdır. Bu
bağlamda basının gazetecilik etik ve ilkelerine uygun olarak iyi niyetle
topluma doğru ve güvenilir bilgi sağlama ödev ve sorumluluğunu yerine getirip
getirmediği, gazetenin ileri sürdüğü olgusal iddiaların doğruluğu konusunda
yeterli araştırmayı yapıp yapmadığı denetlenecektir (benzer değerlendirmeler
için bkz. Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 63; Mehmet
Doğan ve diğerleri, B. No: 2015/954, 12/9/2018, § 54).
17. Başvurucu, Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu cevabında
köşe yazısının daha önce yayımlanan haberlerdeki bilgi ve iddialara dayanılarak
hazırlandığını belirtmiş ve yazıyı hazırlarken esas aldığını iddia ettiği
haberlerin görsellerini sunmuştur (bkz. § 5). Gerçekten Donanma Komutanlığında
yapılan aramada silahların gömülmesiyle ilgili olarak başvurucunun imzasını
taşıyan belgenin ele geçirildiği iddiası, başvuruya konu köşe yazısının
yayımlanmasından önce "TRT Haber",
"liberalses.com", "Patronlar Dünyası" ve "Haber
Vakti" adlı haber sitelerinde okuyucunun bilgisine sunulmuştur (bkz. §
6).
18. Yayımlanması sorunlu bilgilerin içeriğinin bir kez
bilinir hâle geldikten sonra bu bilgileri çarpıtmadan yayan bir gazeteciye
uygulanan yaptırımların meşruiyetinin tartışmalı hâle geldiğini kabul etmek
gerekir (Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, § 56). Buna karşılık
daha önce bir konuda bazı bilgilerin kamuya açıklanması daha sonra aynı konuda
yapılan her türlü yayını otomatik olarak bir meşruiyet şemsiyesi altına da
almaz. Bunun için sonraki yayında yer alan bilgiler zaten halka açıklanmış,
somut olaydaki gibi vakalarda kişilerin itibarlarının korunmasına ilişkin amaç
önemli ölçüde ortadan kalkmış ve ifade özgürlüğüne yönelik sınırlama ile
engellenmek istenen zarar önceden vuku bulmuş olmalıdır (Uğurlu Gazetecilik
Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313,
26/12/2019, § 48).
19. Köşe yazısında kullanılan ifadenin aralarında TRT'nin
de bulunduğu birden fazla haber sitesinde yayımlanan bilgiye dayandırıldığı
ortaya konulmuştur. Buna ek olarak adli bir aramada imzasını taşıyan belge
bulunduğu ileri sürülen başvurucu, yazının yayımlandığı tarihte ilişkili bir
suçtan yürütülen davanın sanığıdır. Zaten anılan aramada elde edilen belgelerin
başvurucunun sanığı olduğu dava dosyasına delil olarak sunulduğu da belirlenmiştir
(bkz. § 7). Ayrıca kullanılan ifadelerle, dayanıldığı ifade edilen kaynaklarda
yer alan olguların çarpıtıldığı söylenemez. Bu noktada ileri sürülen olgusal
isnatların kamunun bilgisine ilk defa anılan köşe yazısıyla sunulmadığı dikkate
alındığında devletin başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı
bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranmadığı, basın özgürlüğüne
müdahaleyi meşru kılan herhangi bir toplumsal ihtiyacın mevcut olmadığı
değerlendirilmiştir.
20. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda şeref ve
itibarın korunması hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 28/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.