logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Tuğba Bilgiç [1.B.], B. No: 2019/1178, 16/11/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

TUĞBA BİLGİÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/1178)

 

Karar Tarihi: 16/11/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Tuğba BİLGİÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; işe iade davasında Yargıtay daireleri arasında süregelen görüş ayrılığına dayanan içtihadın uygulanması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, gelecekte elde edilecek işçilik alacaklarından mahrum kalınması nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, Isparta Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında (Vakıf) hizmet akdine dayalı olarak 25/2/2013 tarihinde işe başlamıştır. Başvurucunun iş akdi 5/8/2016 tarihinde Vakıf tarafından tek taraflı olarak feshedilmiştir.

3. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi istemiyle 22/8/2016 tarihinde Isparta İş Mahkemesinde (İş Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; iş akdinin hiçbir geçerli nedene dayanılmaksızın keyfî bir şekilde feshedildiğini, feshin 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 19. ve devamı maddelerine aykırı olduğunu belirtmiştir.

4. İş Mahkemesi 13/3/2018 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, öncelikle davanın incelenebilmesi için 4857 sayılı Kanun'un 18. maddesinin birinci fıkrasına göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyeri koşulunun somut olayda sağlanması gerektiği belirtilmiştir. Kararda; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun (İBK) 9/6/2017 tarihli kararında, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının her birinin ayrı işyeri olduğunun, her vakıf için işyeri düzeyinde toplu iş sözleşmesi yetkisi verileceğinin ve iş güvencesi bakımından otuz işçi sayısının her vakıf işyeri için aranması gerektiğinin belirtildiği ifade edilmiştir. Davalı Vakıfta otuzdan az işçinin çalıştığının vurgulandığı kararda, vakıf olarak çalışan davalı işyerindeki işçi sayısının belirlenmesinde Türkiye genelindeki tüm vakıf çalışanlarının hesaba katılamayacağı, bu nedenle otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyeri koşulunun somut olayda sağlanmadığı sonucuna varıldığı açıklanmıştır.

5. Karara yönelik istinaf istemini Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi inceleyerek 23/11/2018 tarihinde istinaf istemini esastan ve kesin olarak reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, 6/5/2018 tarihli ve 7144 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'nun 7. maddesine eklenen ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının tek bir işyeri olarak kabulü sonucunu doğan hükmün 25/5/2018 tarihinde yürürlüğe girdiği belirtilmiştir. Kararda, ilk derece mahkemesi kararından sonra yürürlüğe giren söz konusu hükmün eldeki uyuşmazlığa uygulanmasının mümkün bulunmadığı ifade edilmiştir.

6. Nihai karar 10/12/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

7. Başvurucu, işe iade davasında işçi sayısının sadece çalıştığı ilçedeki vakıfta çalışan işçiler esas alınarak belirlenmesinin hukuka aykırı olduğunu, nitekim tüm ülke genelindeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının işçi sayısının esas alınması yönünde Yargıtay kararları bulunduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

8. Anayasa Mahkemesi benzer iddiaları içeren bir başvuruyu Nuran Erdoğan (B. No: 2018/36613, 17/11/2021) kararında incelemiş ve hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir. Anılan kararda, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile 22. Hukuk Dairesi arasındaki içtihat ayrılığının Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 9/6/2017 tarihli kararıyla iş güvencesi hükümlerinden yararlanmanın ön koşullarından olan işçi sayısı tespit edilirken her vakıf yönünden sadece kendi işçi sayısı dikkate alınması gerektiği yönünde birleştirildiği hatırlatılmıştır. Kararda ayrıca içtihadın anılan yönde birleştirilmesinin ardından yürürlüğe giren yasal değişiklikle (7144 sayılı Kanun) birlikte anılan içtihadı birleştirme kararının yürürlükten kaldırıldığının kabul edildiğine işaret edilmiş ve söz konusu yasal değişiklikten sonra açılan davalarda artık Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfındaki işçilerin iş güvencesinden yararlanabilmesi yönünden Yargıtay tarafından herhangi bir sorun görülmediği vurgulanmıştır. Kararda; buna karşılık, 7144 sayılı Kanun'la yapılan değişikliğin söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önceki döneme etkisi konusunda Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile 22. Hukuk Dairesi arasında görüş ayrılığı ortaya çıksa da düzenlemenin yeni yürürlüğe girdiği ve yeni yürürlüğe giren düzenlemelerin yorumunda bariz takdir hatası veya keyfîlik bulunmadığı sürece yargılamanın hakkaniyetini etkilediğinin kabul edilemeyeceği açıklanmıştır. Kararda 7144 sayılı Kanun'la yapılan değişikliğin geriye yürütülemeyeceğine ilişkin görüşün bariz takdir hatası veya keyfîlik teşkil etmediği belirtilerek yargılamanın hakkaniyetinin zedelenmediği sonucuna varılmıştır (Nuran Erdoğan, §§ 51-59).

9. Koşulları yönünden benzer olan eldeki başvuruda Nuran Erdoğan kararında ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

10. Açıklanan gerekçelerle başvurunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucu, fesih tarihinden sonraki ücretlerden mahrum kalması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı -kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, §§ 52-54; Mehmet Şentürk [GK], B. No: 2014/13478, 25/7/2017, §§ 41, 53).

13. Meşru beklenti, objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da ayni menfaatle ilgili hukuki bir işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklentidir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 28; Mehmet Şentürk, § 42). Dolayısıyla Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma kapsamında olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespit, mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37). Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 37).

14. Geleceğe yönelik işçilik ücretlerinin mevcut mülk teşkil etmediği tartışmasızdır. Öte yandan iş sözleşmesi feshedilen başvurucunun iş güvencesine ilişkin hükümlerden yararlandığına dair açık bir kanun hükmünün ya da yerleşik hâle gelmiş bir içtihadın varlığı da gösterilememiştir. Bu durumda başvurucunun gelecekteki ücretlerden yararlanmasını gerektiren bir meşru beklenti de bulunmamaktadır.

15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Tuğba Bilgiç [1.B.], B. No: 2019/1178, 16/11/2022, § …)
   
Başvuru Adı TUĞBA BİLGİÇ
Başvuru No 2019/1178
Başvuru Tarihi 4/1/2019
Karar Tarihi 16/11/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru; işe iade davasında Yargıtay daireleri arasında süregelen görüş ayrılığına dayanan içtihadın uygulanması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, gelecekte elde edilecek işçilik alacaklarından mahrum kalınması nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mülkiyet hakkı Tazminat (kamu kurumlarının tarafı olduğu uyuşmazlıklar) Konu Bakımından Yetkisizlik
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi