TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MAHMUT ERTAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/12336)
|
|
Karar Tarihi: 20/4/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucular
|
:
|
Mahmut ERTAŞ ve diğerleri (bkz. ekli
tablo)
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Abdulhekim GİDER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör olaylarından doğan zararların tazmin
edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının; buna ilişkin idari ve yargısal sürecin
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular, muhtelif tarihlerde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Anayasa Mahkemesi tarafından ekli tablonun A satırında
numaraları belirtilen bireysel başvuru dosyalarının konu yönünden hukuki
irtibatı nedeniyle 2019/12336 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve belirtilen dosyaların kapatılmasına, incelemenin
2019/12336 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucular, Siirt'in Eruh ilçesi Görendoruk köyünde ikamet
etmekteyken 1990 yılında meydana gelen terör olayları neticesinde köyün
boşaltılmasıyla yerleşim yerinden göç etmek zorunda kaldıklarını iddia etmiş ve
17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında zararlarının karşılanması talebiyle
Siirt Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna
(Komisyon) ekli tablonun C satırında belirtilen tarihlerde başvurmuşlardır.
10. Ekli tablonun D satırında tarih ve sayıları belirtilen
Komisyon kararlarında başvurucuların taleplerinin reddine karar verilmiştir.
11. Belirtilen ret işlemleri aleyhine ekli tablonun E satırında
belirtilen tarihlerde başvurucular tarafından açılan iptal davalarında idare
mahkemesi ekli tablonun F satırında gösterilen tarihlerde davaların reddine
karar vermiştir. Karar gerekçelerinde Görendoruk köyünde genel ve yerel
seçimlerin zamanında ve düzenli olarak yapıldığı, Eruh Jandarma Komutanlığının
bölgedeki dolu/boş köy ve mezralar ile geçici köy korucusu ve gönüllü köy
korucusu durumlarını gösteren çizelgede de köyün boşalmadığının belirtildiği,
bu bilgiler ışığında Görendoruk köyünün terör ya da terörle mücadele kapsamında
yürütülen faaliyetler nedeni ile tamamen boşalan ve boşaltılan bir yerleşim
yeri olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca bazı başvurucular, hayvanlarının terör
örgütü tarafından kaçırıldığını iddia etmişse de mahkeme başvurucuların
ifadelerinden hayvanları otlatmaya bıraktıktan on on beş gün sonra bakmaya
gittikleri görüldüğünde başvurucuların kusurlu bulunduğu, Eruh Cumhuriyet
Başsavcılığınca yapılan soruşturmada başvurucuların şikâyetçi olmadığının açık
olduğu ve hayvanların terör örgütü mensuplarınca kaçırıldığı yolunda yapılmış
bir tespitin yokluğu dikkate alındığında 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini
gereken bir zararın bulunmadığı anlaşıldığından tesis edilen işlemde hukuka
aykırılık görülmediği sonucuna varmıştır.
12. Başvurucuların temyizi üzerine ekli tablonun G satırında
gösterilen tarihlerde Danıştay Onbeşinci Dairesi onama kararı vermiştir.
13. Karar düzeltme talepleri aynı Daire tarafından H satırında
belirtilen tarihlerde reddedilmiştir. Karar düzeltme taleplerinin reddi üzerine
başvurucular süresinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz.Celal
Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28; Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014,
§§ 60-72; Mahmut Can Arslan, B.
No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 59-71; Mehmet
Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 57-67.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 20/4/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
16. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun
olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
17. Başvurucular 1990 yılından itibaren mallarına terör
nedeniyle ulaşamadıklarını belirterek 5233 sayılı Kanun kapsamında yapmış
oldukları başvuruların köyün boşaltılmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin
mülkiyet haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
18. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme)
ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve ekonomik
değerleri koruyan bir temel haktır. Kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir
mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa
olsun mülkiyet kavramı içinde değildir (Kemal
Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 36).
Ayrıca gelecekte elde edileceği iddia edilen bir gelirin mülkiyet hakkı kapsamında
değerlendirilmesi mümkün değildir (Sultan
Tokay ve diğerleri, B. No: 2013/1122, 26/6/2014, § 42).
19. Bir mülk veya alacakla ilgili olarak hak iddia eden kişinin
söz konusu hakkın varlığını hukuken ispat etmesi gerekir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 38).
20. Somut olayda başvurucuların Komisyona yaptıkları başvuru
üzerine Komisyonun ulaştığı nihai sonuç ile iptal davası sonucunda gerekçeli
kararda yer verilen hukuki tespitler ve dayanaklar birlikte
değerlendirildiğinde başvurucuların Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına
alınan mülkiyet hakkı kapsamına giren bir ekonomik değeri veya en azından böyle
bir değeri elde etme yönünde meşru beklentisi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
C. Eşitlik İlkesinin
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
22. Başvurucular, köyden bazı kişilere terör nedeniyle tazminat
verilirken kendilerine ödeme yapılmamasının eşitlik ilkesini ihlal ettiğini
ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
23. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve
Sözleşme'nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine
yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka
Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle
bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan
Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).
24. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun
kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir
temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene
dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).
25. Somut olayda başvurucuların ırk,
renk, cinsiyet, din, dil vb. sebeplerle uğradıklarını iddia
ettikleri ayrımcılığa ilişkin delilleri ortaya koyamadıkları anlaşılmıştır.
Başvuru kapsamında ileri sürülen belgeler değerlendirildiğinde köyün terör
nedeniyle tamamen boşaltıldığına ve köyden bir kısım kişilere bu sebeple
tazminat verildiğine ilişkin bir tespit yapılamadığı gibi başvuruculara
ayrımcılık yapıldığına ilişkin bir sonuca da varılamamıştır. Dolayısıyla
başvurucular tarafından ileri sürülen iddiaların temellendirilemediği sonucuna
ulaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Hakkaniyete Uygun
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
27. Başvurucular; köyde terör nedeniyle ölen ve yaralanan
kişilerin olduğunu, bu nedenlerle güvenlik gerekçesiyle 1990 yılında köyün
boşaltıldığını ve köye piyade taburunun yerleştirildiğini, köylülere ait
evlerin askerî üs bölgesi olarak kullanıldığını, hayvanlarının terör örgütünce
kaçırıldığını ancak bu durumun mahkemece dikkate alınmadığını belirtmişlerdir.
2. Değerlendirme
28. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
29. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen
kararın değil yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme
imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin
şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına
saygı gösterilmediğine; bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir
şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını
sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi
mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış
eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş
olması gerekir (Naci Karakoç, B.
No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
30. Somut olaylara ilişkin başvurucuların iddiaları
değerlendirilerek derece mahkemesince karar verilmiştir. Karar gerekçesinde
(bkz. § 11) idare mahkemesi, gerekli araştırmaları yaparak ilgili mevzuat
çerçevesinde somut olayı değerlendirmiş; köyün terör nedeniyle boşaltılan köylerden
olmadığı ve hayvanların terör örgütü üyelerince kaçırıldığına ilişkin somut bir
delil olmadığı kanaatine vararak davanın reddine karar vermiştir. Anılan
kararlar, temyiz ve karar düzeltme incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
31. Başvurucular tarafından ileri sürülen iddialar, derece
mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
33. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013,
§§ 45, 47).
36. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
37. Bu hususlara ek olarak Anayasa Mahkemesi 5233 sayılı Kanun
kapsamında yapılan yargılamalarda komisyonların belli bir dönem içinde geçici
olarak olağanüstü iş yükü artışı ile karşılaşmasından kaynaklanan gecikmelerde,
kamu otoritelerince zamanında ve yeterli tedbirlerin alınmış olup olmadığını da
gözönünde bulundurmaktadır. Gerekli tedbirler alınmışsa makul sürenin
hesaplanmasında olağan yargılamalara kıyasla daha esnek bir yaklaşım
benimsenmektedir (Sabri Çetin, §§
60-72; Mahmut Can Arslan, §§
59-71; Mehmet Gürgen, §§ 57-67; Celal Demir, §§ 57-69).
38. Somut davalara bir bütün olarak bakıldığında Komisyona başvuru
tarihleri (ekli tablonun C satırı) ile nihai karar tarihleri (ekli tablonun H
satırı) arasında geçen ve ekli tablonun I satırında her bir başvuru için ayrı
ayrı toplam süreleri belirtilen yargılama süreçlerinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
F. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
41. Başvurucular, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
42. Başvuruda, adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
43. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvuruculara ekli tablonun İ satırında gösterilen net manevi
tazminat miktarlarının ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.000 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvuruculara ekli tablonun İ satırında gösterilen
miktarlarda net manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
E. 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Batman İdare Mahkemesine (E.2012/4905,
K.2013/2873), GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/4/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.