TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDULKADİR ÖZTÜRK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/13420)
Karar Tarihi: 31/3/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Ceren Sedef EREN
Başvurucu
Abdulkadir ÖZTÜRK
Vekili
Av. Nusret GÜRGÖZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun kanuna aykırı olduğu değerlendirilen bir toplantıya katılmak isterken gözaltına alınması nedeniyle hakkında uyarma disiplin cezasına hükmedilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/4/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Millî Güvenlik Kurulu, darbe teşebbüsünün savuşturulmasından hemen sonra 20/7/2016 tarihinde yaptığı toplantıda "demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla" Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunmayı kararlaştırmıştır Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/7/2016 tarihinde, 21/7/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren ülke genelinde doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§12, 47, 48). Olağanüstü hâl, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından 5/10/2016, 3/1/2017, 17/4/2017, 17/7/2017, 17/10/2017, 18/1/2018 ve 18/4/2018 tarihlerinde alınan kararlarla üçer ay daha uzatılmış ve 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir.
10. Antalya Valiliği (Valilik) 4/11/2016 tarihinde, birtakım faaliyetlerin olağanüstü hâl süresince ve il genelinde Valilik ve Kaymakamlık iznine bağlanmasına karar vermiştir. Söz konusu karar şu şekildedir:
"İlgi’de kayıtlı emir yazı ile terör örgütlerinin ülkemizin birlik ve bütünlüğüne kast eden eylemlerini çok farklı yol ve yöntemlere başvurarak (yollara el yapımı patlayıcı madde döşemek, güvenlik kuvvetlerimize ve masum vatandaşlarımıza yönelik silahlı ve bombalı araç düzeneği ile) saldırıda bulunduğu, öte yandan Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşleri gibi temel hak ve hürriyetleri de istismar ettikleri,
Özellikle son günlerde PKK/KCK terör örgütü tarafından bomba yüklü araçlarla düzenlenen saldırılarda bir çok şehit ve yaralının olduğu, DEAŞ terör örgütü tarafından daha önce düzenlenen terör saldırıları nedeniyle çok sayıda vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve çok sayıda vatandaşımızın da yaralandığı, yine DEAŞ terör örgütünün ülkemizdeki sol tandanslı grupların gerçekleştirebilecekleri toplantı, miting, yürüyüş faaliyetleri olmak üzere düzenlenecek muhtemel etkinliklerde sansasyonel eylem girişiminde bulunabilecekleri,
Dolayısıyla son dönemde darbe girişimi ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yaşanan gelişmeler dikkate alındığında ülkemiz genelinde olduğu gibi ilimiz genelinde de milli hassasiyetin üst seviyeye ulaştığı, terör örgütlerinin bu durumu kötüye kullanıp ilimizde kargaşa ve kaos ortamı oluşturacağı değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda, terör örgütlerine ait planlarının bertaraf edilmesi, özellikle açık alanlarda yapılacak gösteri yürüyüşleri, stand açma, oturma eylemi, çadır kurma, basın açıklamaları vb. etkinliklerde karşıt görüşlü grupların karşı karşıya gelmemesi, tesis olunun huzur ortamı ile milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulmaması, Cumhuriyetin temel nitelikleri, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla,
2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 'Toplantının Ertelenmesi veya Bazı Hallerde Yasaklanması' başlıklı 17. Maddesinde yer alan 'Bölge Valisi, Vali veya Kaymakam milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere engelleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike olması halinde yasaklayabilir.'
5442 Sayılı İller İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesinde yer alan 'İl sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi Valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için Vali gereken karar ve tedbirleri alır, bu hususta alınan ve ilan olunan karar ve tedbirlere uymayanlar hakkında 66.madde hükmü uygulanır.'
Anayasanın 121. maddesinin 2. bendinde yer alan '119. Madde uyarınca ilan edilen Olağanüstü Hallerde vatandaşlar için getirilecek, para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile Olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere, Anayasanın 15. Maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağı, kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği, görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri, Olağanüstü Hal Kanununda düzenlenir.'
2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 'Tedbirler' başlıklı 11. Maddesinin (m) bendinde yer alan 'Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yapılacağı yer ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü toplantıyı izletmek, gözetim altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak' amir hükümleri uyarınca;
İlimiz merkez ve ilçelerinde yapılacak ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 'İstisnalar' başlıklı 4. maddesi dışında kalan 'Kapalı/Açık yer toplantıları, gösteri yürüyüşleri, stant açma (ticari stantlar hariç), oturma eylemi, çadır kurma, basın açıklaması vb. tarzdaki bildirimli veya bildirimsiz her türlü eylem ve etkinliklerin' TAMAMININ Olağanüstü Hal Süresince Valiliğimizin ve Kaymakamlıklarımızın İZNİNE BAĞLANMASI ve izinsiz yapılacak her türlü faaliyetlerin tümünün İL GENELİNDE YASAKLANMASI ..."
11. Başvurucu, başvuru konusu olay tarihinde Antalya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde öğretmen olarak görev yapmaktadır. Başvurucu ayrıca Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Sendika) Antalya Şube başkanı olduğunu da belirtmiştir.
12. Sendika -Valilik yasaklama kararıyla aynı tarih olan- 4/11/2016 tarihinde, Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni ile yöneticileri ve bazı gazetecileri hakkında terör örgütüne yardım ya da terör örgütü adına suç işleme suçlarıyla ilgili başlatılan soruşturmayı protesto etmek amacıyla Antalya'nın Kalekapısı Meydanı'nda toplantı yapılmasına karar vermiştir. Başvurucu da söz konusu karar uyarınca anılan toplantıya katılmak için Kalekapısı Meydanı'na gitmiştir. Başvurucu, anılan etkinliğe Valilik tarafından izin verilmediği gerekçesiyle polis müdahalesiyle karşılaşmış ve gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucu hakkında söz konusu olay nedeniyle idari soruşturma da başlatılmıştır. Soruşturma raporunda başvurucunun da dâhil olduğu grubun, Valiliğin il genelinde gerçekleştirilecek etkinliklerin izne bağlanmasına dair kararına rağmen izin almaksızın gerçekleştirdikleri toplantıda dağılmaları yönünde yapılan uyarıları dikkate almadıkları, polisin gruba müdahale ettiği ve grubun çoğunun dağıldığı, başvurucuyla beraber yedi kişinin ise dağılmamakta ısrar ettiği, bunun üzerine zor kullanılarak gözaltına alındıkları ve bu durumun basına yansıdığı belirtilmiştir. Öğretmen olan başvurucunun bu eyleminin basına yansıması nedeniyle öğretmen ve öğrenciler arasında olumsuz intibaya neden olacağı gerekçesiyle başvurucu hakkında kınama disiplin cezasına hükmedilmesi teklif edilmiş ve başvurucu hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğundan bahisle savunması da dikkate alınarak uyarma cezasıyla cezalandırılmıştır.
14. Başvurucu uyarma cezasının iptali istemiyle dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; Valiliğin 4/11/2016 tarihli yasaklama kararının kendisine tebliğ edildiğini, etkinliğin yapılacağı alanda toplanan gruba yasaklama kararı nedeniyle dağılmaları gerektiğini anlatmaya çalışırken polis tarafından gözaltına alındığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca toplantının polis müdahalesi nedeniyle gerçekleştirilemediğini belirterek bu durumun disiplin cezasına gerekçe yapılamayacağını, kaldı ki gerçekleştirmek istedikleri toplantının da zaten barışçıl olduğunu ve kanuna aykırı olarak değerlendirilemeyeceğini ileri sürmüştür.
15. İlk derece mahkemesi davayı reddetmiştir. Ret kararının gerekçesinde; ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerin, bu kapsamda özlük ve parasal hakların, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi amacını taşımayan, ayrıca Valilik kararı ile yasaklanan eyleme katılan ve bu nedenle kanuna muhalefet suçundan hakkında yasal işlem yapılan başvurucunun devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğu anlaşıldığından hakkında hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak fiilinden uyarma cezası verilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
16. Başvurucu ret kararına karşı istinaf talebinde bulunmuştur. İstinaf talebini inceleyen derece mahkemesi, ilgili mevzuatta düzenlenen kararın kaldırılması sebeplerinden herhangi birinin mevcut olmadığı gerekçesiyle talebi kesin olarak reddetmiştir. Nihai ret kararı başvurucuya 28/3/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 15/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 11. maddesinin (m) bendi şöyledir:
"Bu Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince olağanüstü hal ilanında; genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini korumak, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek amacıyla 9 uncu maddede öngörülen tedbirlere ek olarak aşağıdaki tedbirler de alınabilir:
...
m) Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü toplantıyı izletmek, gözetim altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak,"
19. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin (B) bendinin (d) alt bendi şöyledir:
"...
B - Kınama : Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.
Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
d) Hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,
... "
20. Diğer ilgili ulusal hukuk için Yasin Agin ve diğerleri (B. No: 2017/32534, 21/1/2021, §§ 21-25) kararına bakılabilir.
B. Uluslararası Hukuk
21. İlgili uluslararası hukuk için Yasin Agin ve diğerleri (aynı kararda bkz. §§ 26, 27) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Anayasa Mahkemesinin 31/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; izin şartının yerine getirilmemesi nedeniyle başvuru konusu toplantının doğrudan kanuna aykırı hâle gelmiş sayılmaması gerektiğini, ayrıca bu durumun orantısız bir polis müdahalesini de meşru kılmadığını belirterek hakkında uyarma disiplin cezasına hükmedilmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
24. Başvurucu söz konusu etkinliğe Sendika kararı uyarınca katıldığını, ayrıca hakkında uygulanan disiplin cezasının esas amacının üyesi olduğu Sendika üzerinde baskı kurulması olduğunu belirterek sendika hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde, Valilik kararına rağmen izin alınmadan gerçekleştirilen toplantıya katılan ve yapılan uyarılara rağmen eyleme devam eden başvurucunun katıldığı toplantının 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na aykırı olduğu, ayrıca çalışma veya işyeri koşullarını hiçbir şekilde ilgilendirmeyen, sadece siyasi amaçlarla izinsiz düzenlenen bir gösteriye katıldığı anlaşılan başvurucunun bu fiilinin, hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte bir davranış olarak kanunda öngörülen en hafif disiplin cezasına konu edilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu değerlendirmesine yer verilmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında söz konusu toplantının yapıldığı alana, orada toplanmış bulunan gruba Valiliğin yasaklama kararı nedeniyle toplantının yapılamayacağını bildirmek için gittiğini belirtmiş; ayrıca olağanüstü hâl nedeniyle dahi olsa alınan bu nitelikteki kararların hak ve özgürlüklerin kullanımını imkânsız hâle getirdiğini ve keyfî olduğunu ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun katılmak istediği toplantı nedeniyle hakkında hukuka aykırı olarak disiplin cezasına hükmedildiği iddiasının bir bütün olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
28. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
30. Başvurucu, izne bağlanmış olmasına rağmen izin alınmaksızın düzenlenen başvuru konusu toplantıda polis uyarısına rağmen dağılmamakta ısrar ettiğinden bahisle gözaltına alınmıştır. Başvurucu gözaltına alınmasının basına yansıdığı gerekçesiyle uyarma cezası ile tecziye edilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun gözaltına alınmasını gerektirecek davranışlarda bulunmasının ve kendi kusurlu davranışlarıyla haber olarak medyada yer almasının kamu görevlisi olmaktan doğan statülerine aykırı olduğu değerlendirilerek uygulanan uyarma cezasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
31. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
32. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
33. Başvurucu hakkında uygulanan uyarma disiplin cezası, 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinde öngörülmüştür. Anılan maddenin kanunilik ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
34. Başvuru konusu disiplin cezasının Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amacı bulunduğu değerlendirilmiştir.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
35. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79; Dilan Ögüz Canan, B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, B. No: 2015/10676, 26/12/2018, § 31).
(b) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
36. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez (Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, § 40; kavramsal açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017, § 18; AYM, E.2018/69, K.2018/47, 3/5/2018, § 15).
(c) Kamu Görevlilerinin Statülerinden Kaynaklanan Yükümlülüklere İlişkin İlkeler
37. Anayasa Mahkemesi, kamu görevlisi olmanın sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı, diğer kişilerin bağlı olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da gerektirdiğini belirtmiştir. Kişinin kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayıldığını, kamu hizmetinin kendine has özelliklerinin bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kıldığını ifade etmiştir (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38).
38. Devlet, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülebilmesi için bireylerin devlet memurlarına itibar ve güven duymalarını ister. Dolayısıyla devlet; memurlarına, kendilerine duyulan itibar ve güveni sarsacak veya görev yaptıkları kamu kurumunun güvenilirliğini ya da saygınlığını zedeleyecek nitelikte davranışlarda bulunmaktan kaçınma ödev ve sorumluluğu da yüklemiştir (Yasin Agin ve diğerleri, § 68).
39. Bu kapsamda kamu görevlileri kendileri hakkında disiplin cezasına hükmedilmesini gerektirecek davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Kamu görevlileri hakkında verilen disiplin cezalarının hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin ise öncelikle somut olayda kamu görevlisine atfedilebilir bir kusur olup olmadığını belirlemeleri gerekir. Yargı mercileri daha sonra hükmedilen cezayla kamusal önemi bulunan, kamusal hizmetlerin etkin şekilde yürütülmesi objektif amacına ulaşılıp ulaşılamayacağını göstermek ve böylece cezanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunu ortaya koyabilmek için kusurlu davranışın kamu görevini ne şekilde etkilediğini, bu etkilenmeyle orantılı bir disiplin cezasına hükmedilip hükmedilmediğini ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koymalıdır (Yasin Agin ve diğerleri, § 61).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Başvurucunun üyesi olduğu Sendika, Cumhuriyet gazetesine yönelik olarak gerçekleştirilen soruşturmaları protesto etmek amacıyla 4/11/2016 tarihinde toplantı yapılmasına karar vermiş; aynı gün Antalya Valiliği de olağanüstü hâl süresince tüm etkinlikleri idareden alınacak izne bağlamıştır. Başvurucunun da dâhil olduğu grup izin şartı yerine getirilmemiş olmasına rağmen söz konusu protesto toplantısını gerçekleştirmek istemiş, polis müdahalesi üzerine grup toplantıyı gerçekleştiremeden dağılmıştır. Öğretmen olan başvurucunun ise yedi kişiyle birlikte polis müdahalesine rağmen dağılmamakta ısrar ettiği, bunun üzerine gözaltına alındığı ve bu durumun basına yansıması nedeniyle hakkında uyarma cezasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. O hâlde somut olayda başvurucunun kusurlu bir şekilde kamu görevinden doğan yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığı ve başvurucu hakkında hükmedilen disiplin cezasıyla kamu görevlisi olmaktan doğan yükümlülükler ve toplantı hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığı değerlendirilmelidir.
41. Başvurucunun izin alınmamış olması nedeniyle kanuna aykırı olduğu kabul edilen bir toplantıya katılımı ve dağılmamakta ısrar etmesi, ayrıca bu durumun bir de basına yansımış olması, idare ve derece mahkemeleri tarafından hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlar olarak değerlendirilmiştir.
42. 2935 sayılı Kanun uyarınca bir olağanüstü hâl tedbiri olarak öngörülen izin yükümlülüğünün yerine getirilmemiş olmasının her durumda gerçekleştirilen etkinliği doğrudan toplantı hakkı kapsamı dışına çıkardığı söylenemez. Bunun dışında başvuru konusu toplantıda şiddet kullanma teşebbüsünde bulunulduğu ya da toplantıyı kanuna aykırı hâle getirecek başka bir durumun varlığı da ortaya konulamamıştır.
43. Öte yandan bir kamu görevlisi olarak başvurucunun statüsünden doğan yükümlülüklerine kusurlu bir şekilde aykırı davranıp davranmadığının belirlenmesi için Antalya Valiliğinin etkinliklerin izne bağlanmasına dair kararının da değerlendirilmesi gerekmektedir (Antalya Valiliğinin başvuru konusu kararına uymadığı gerekçesiyle emre aykırı davranıştan hakkında idari para cezasına hükmedilen başvurucunun toplantı hakkının ihlal edildiğine hükmedilen karar için bkz. Selma Elma, B. No : 2017/24902, 4/7/2019, §§ 54-62).
44. Söz konusu Valilik kararında, özellikle ülkenin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde o dönemde yaşanan terör olaylarından bahsedildiği görülmektedir. Anılan kararda olağanüstü hâl tedbiri alınmasına sebep olarak gösterilen olaylar Antalya ili bağlamında somutlaştırılmamış yani Antalya ili özelinde nasıl bir tehlike bulunduğu somut bir şekilde açıklanmamıştır. Etkinliklerin tamamen yasaklanması yerine toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden daha az sınırlayıcı bir biçimde izne bağlanmasına karar verilmişse de söz konusu tedbirin olağanüstü hâl süresince geçerli olacağı belirtilerek kesinlik ve öngörülebilirlik tamamen ortadan kaldırılmış, idarenin keyfi uygulamasına yol açılmıştır (Benzer bir değerlendirme için bkz. Adnan Vural ve diğerleri, B. No: 2017/36237, 10/3/2022, §§ 62, 73).
45. Gerçekleştirilmek istenen etkinlik ile Valiliğin izne bağlama kararının aynı gün olması da -her ne kadar Valilik kararı başvurucuya tebliğ edilmişse de- somut olayda izne bağlama tedbiriyle güdülen amaçların gerçekleştirilebilmesi hususunda bir tereddüt yaratmıştır. Ayrıca başvurucunun etkinlik alanına toplantıya katılmak için değil Valilik kararı doğrultusunda toplanan grubu dağıtmak için gittiği iddiasının derece mahkemesi kararlarında hiç irdelenmemiş olması da disiplin hukuku kapsamında başvurucunun statüsünden doğan yükümlülüklerine kusurlu bir şekilde aykırı davrandığı kabulünü zayıflatmıştır.
46. Son olarak başvurucunun kanuna aykırı bir toplantıya katıldığı ve dağılmamakta ısrar ettiği hususunun basına yansımış olması konusunda, yukarıda belirtilen gerekçeler de dikkate alınarak başvurucunun herhangi bir kusuru bulunduğunun ortaya konulamadığı değerlendirilmiştir.
47. Bu bağlamda başvurucunun kamu görevlisi statüsünden kaynaklanan yükümlülüklerine kusurlu olarak aykırı davrandığının idare ve derece mahkemeleri tarafından ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulamadığı, bu nedenle başvurucu hakkında hükmedilen disiplin cezasıyla kamu görevlisi olmaktan doğan yükümlülükler ve toplantı hakkı arasında adil bir denge kurulduğunun gösterilemediği ve disiplin cezasının demokratik bir toplumda gerekli olduğundan bahsedilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
48. Açıklanan gerekçelerle hakkında hükmedilen disiplin cezası nedeniyle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
49. Başvurucu yargı kararları arasındaki farklılık nedeniyle adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden bu yönden bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
51. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve yeniden yargılama ile 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
52. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
53. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
54. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
55. İncelenen başvuruda hakkında hükmedilen disiplin cezası nedeniyle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı, bununla birlikte derece mahkemelerinin de ihlali gidermediği anlaşılmıştır.
56. Bu durumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
57. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesi ve yeniden yargılama kararı verilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında manevi tazminat talebinde bulunan başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
58. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 1. İdare Mahkemesine (E.2017/1271, K.2018/779) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.