TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERDİNÇ ZİNCİRKIRAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/16390)
Karar Tarihi:31/3/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Fatma Burcu NACAR YÜCE
Başvurucu
Erdinç ZİNCİRKIRAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutulma koşulları ile eğitim ve spor faaliyetlerinin kısıtlanması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/5/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ile erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. 1975 doğumlu olan başvurucu, Adana Emniyet Müdürlüğünde komiser olarak görev yapmaktayken 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı darbe teşebbüsü gerçekleşmiştir.
9. Başvurucu, terör örgütü üyesi olma suçundan 16/8/2016 tarihinde tutuklanmış ve Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir. İnceleme tarihi itibarıyla başvurucu, hâlen İnfaz Kurumunda bulunmaktadır.
10. Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi 15/11/2018 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir. Başvurucu hakkındaki dava Yargıtay aşamasında derdesttir.
A. İyileştirme ve Sosyal Faaliyetlerin Sınırlandırılmasına İlişkin Süreç
11. Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun (İdare ve Gözlem Kurulu) 9/8/2016 tarihli kararıyla Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında tutuklananlara kurumda açılan kurslar, sportif faaliyetler, müzik aletlerinin kullandırılması dâhil herhangi bir eğitim ve iyileştirme faaliyeti verilmemesine karar verilmiştir.
12. Başvurucu; tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda spor ve iyileştirme faaliyetlerinin kısıtlandığını, diğer tutuklu ve hükümlülerin tüm sosyal aktivitelerden faydalandığı hâlde kendisinin bu imkânlardan yararlanamadığını ileri sürerek uygulamanın kaldırılmasını Osmaniye İnfaz Hâkimliğinden (İnfaz Hâkimliği) talep etmiştir.
13. Başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı itiraz, İnfaz Hâkimliğinin 20/3/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında tutuklanan kişilerin sayıca yüksek olduğu ve kurumda yeterli oda bulunmadığı belirtilerek herhangi bir güvenlik zafiyeti yaşanmaması amacıyla söz konusu tedbirin alındığı vurgulanmıştır. Bu doğrultuda tutukluların güvenliğinin sağlanması, örgütsel faaliyetlerinin engellenebilmesi amacıyla FETÖ/PDY soruşturmalarından tutuklananlara eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin verilmemesinin uygun olduğu şeklinde değerlendirmelere yer verilmiştir. Kararda; İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının bu yönde yetkisinin bulunduğu, yapılan işlemin usul ve yasaya uygun olduğu, yönetmelik gereğince işlem yapıldığı ifade edilmiştir.
14. İnfaz Hâkimliği kararına karşı yapılan itiraz, kararın usule ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/4/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Anılan karar başvurucuya 26/4/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İnfaz Kurumunda Tutulma Koşullarına İlişkin Süreç
15. Başvurucu 31/1/2019 tarihinde İnfaz Hâkimliğine başvurarak koğuşunun mevcudunun fazla olduğunu ve bazı kişilerin yerde yattığını belirtmiştir. Ayrıca başvurucu; kalabalık nedeniyle odanın standartlara uygun olmadığı, tuvalet ve banyonun yetersiz kaldığı, sıcak suyun yetersiz olduğu ve sıcak suyun verilmediği dönemlerde soğuk su ile banyo yapmak zorunda kaldığından şikâyetçi olmuş ve uygulamanın iyileştirilmesini talep etmiştir.
16. İnfaz Hâkimliğinin 4/2/2019 tarihli kararıyla başvurucunun itirazı reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, ceza infaz kurumunun yazısında "ceza infaz kurumunun mevcut kapasitesinin üzerinde hükümlü ve tutuklu barındırdığı, haftalık sıcak su günlerini ve saatlerini gösteren tablodan da anlaşılacağı üzere hakkaniyetli bir şekilde her koğuşa standart olarak haftada üç gün düzenli şekilde üç saat sıcak su verildiği, ayrıca da ihtiyaç banyosu şeklinde haftada iki gün sabah her odaya standart olarak birer saat sıcak su dağıtımının yapıldığının belirtildiği" anlaşılmakla, İnfaz Kurumunun odalara sıcak su verilmesi hususundaki uygulamasının mevzuata uygun olduğu ifade edilmiştir.
17. Başvurucu, koğuş kapasitesinin üzerinde kişinin kalması nedeniyle belirli zamanlarda verilen sıcak suyun yetersiz olduğunu, tuvalette kuyruklar oluştuğunu, bu nedenle suyun her gün verilmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek ret kararına itiraz etmiş; başvurucunun itirazı kararın usule ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/3/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Anılan karar başvurucuya 4/4/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 2/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesince İnfaz Kurumundan başvurucunun tutulma koşullarına ilişkin ayrıntılı bilgi talep edilmiştir. İnfaz Kurumu tarafından gönderilen 9/3/2021 tarihli yazılı cevaba göre;
i. Başvurucunun başvuru tarihinde kaldığı B-13 numaralı odanın resmî kapasitesi on altı kişi ve başvuru tarihindeki mevcudu yirmi iki kişidir.
ii. Yirmi iki kişilik odalarda yatakhane, havalandırma bahçesi, ortak alan mutfak, bir tuvalet, bir banyo, iki lavabo bulunmaktadır. Odanın alt kat ortak yaşam alanı 24,37 m², üst kat ortak yaşam alanı 39,27 m², merdiven dairesi 6,33 m², banyo ve tuvalet 5,7 m², havalandırma alanı 33,44 m² olup toplam alan 109,11m²dir.
iii. 24 saatlik tuvalet ve banyo kullanım süresi bir kişi için yaklaşık 66 dakika, lavabo kullanım süresi ise yaklaşık 2 saat 11 dakikadır.
iv. Başvurucunun tutulduğu sürede yerde yatıp yatmadığı, dönüşümlü olarak yer yatağında uyuyup uyumadığı ve yer yatağında yatma sürelerine ilişkin bilgi bulunmamaktadır.
v. Salı, cuma ve pazar günleri banyo kullanımı amacıyla üçer saat verilen sıcak su bir kişi için 100 litre, pazartesi-çarşamba günleri genel ihtiyaç amacıyla birer saat verilen sıcak su ise bir kişi için 100 litredir. Ayrıca her gün bir kişi için 180 litre içme ve kullanma suyu verilmektedir.
vi. Söz konusu koğuşta uyumak ve dinlenmek için kullanıma tahsis edilmiş ranza sayısı on altıdır, koğuş kapasitesinin üstünde olan altı kadar hükümlü/tutuklu yer yatağında yatmak zorunda kalmıştır. Ancak tutuklular kendi aralarında yer değişikliği yaparak yer yatağında ve ranzada yatmıştır. Yerde ve ranzada yatma süresini tutuklular kendi iradeleriyle belirlediğinden tutukluların/hükümlülerin ne kadar süre yer yatağında yattıklarının tespiti mümkün olmamıştır.
vii. COVİD-19 bulaşıcı salgın hastalığı ile mücadele kapsamında Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün talimatı ile sosyal ve kültürel etkinlikler ikinci bir emre kadar durdurulduğundan ikinci bir emrin gelmesi doğrultusunda sosyal etkinlikler ve spor etkinlikleri tekrar başlatılacaktır. Pandemi öncesinde ise kapalı ve açık spor salonlarından, ayrıca sinema etkinliğinden belli bir düzen ve program dâhilinde hükümlü ve tutukluların faydalanması sağlanmıştır.
viii. İnfaz Kurumunda süreli veya süresiz yayınlar ile ilgili kısıtlama yoktur. Aynı zamanda merkezî yayın sisteminden yirmi bir adet TV ve altı radyo kanalı ile oda ve eklentilerde hizmet sunulmakta olup gazete, TV, radyo, dergi vb. yayın organlarında herhangi bir kısıtlama yapılmamaktadır. Ceza infaz kurumlarında yaşanan yoğunluktan dolayı odalarda kapasitenin üzerinde hükümlü/tutuklu kalması, odaların aşırı kalabalık olması gibi durumlar gözönünde bulundurularak Eğitim Kurulunca, mevzuata uygun her türlü kitaptan bir kişi için on adedi geçmemek üzere kitap bulundurulabileceği şeklinde karar alınmış ve uygulanmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. Kötü muamele yasağına ilişkin ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Mehmet Hanifi Baki, B. No: 2017/36197, 27/6/2018, §§ 14-27; İbrahim Kaptan, B. No: 2017/30510, 18/7/2018, §§ 15-30.
21. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır :
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Anayasa Mahkemesinin 31/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
23. Başvurucu, tutuklu olması nedeniyle bir gelire sahip olamadığını belirterek adli yardım talep etmiştir. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Ceza İnfaz Kurumunda Tutulma Koşulları Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu, İnfaz Kurumundaki tutulma koşullarından şikâyet etmiş; sıcak suyun verildiği gün ve sürenin kısıtlı olması nedeniyle kişisel temizlik ve sağlık noktasında sıkıntılar yaşadığını, soğuk su ile banyo yapmak zorunda kaldığını belirterek ayrımcılık yasağının, adil yargılanma hakkının, işkence ve kötü muamele hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Başvurucu ayrıca İnfaz Kurumunun kapasitesi üzerinde tutuklu ve hükümlü barındırıldığını, bu nedenle koşullarının çok kötü olduğunu, temel ihtiyaçlarını gideremediğini, ciddi sorunlar yaşadığını, İnfaz Hâkimliği ve itiraz merciince İnfaz Kurumunun kapasitesi ile ilgili iddialarının değerlendirilmediğini, itirazıyla ilgili Savcılık görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini ve taleplerinin Mahkemece gerekçesiz şekilde reddedildiğini iddia etmiştir.
26. Bakanlık görüşünde, başvurucunun İnfaz Kurumu uygulamalarına karşı İnfaz Hâkimliğine ve ardından Ağır Ceza Mahkemesine herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan başvurabildiği ve şikâyetinin esasını inceletebildiği belirtilerek başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir.
27. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formunda dile getirdiği şikâyetleri yinelemiştir.
b. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerini dile getiriş biçimi dikkate alındığında iddialarının özünün tutulduğu İnfaz Kurumundaki koşulların kötü muamele yasağını ihlal ettiğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun eşitlik ilkesi, adil yargılanma hakkı ve etkili başvuru hakkı ile ilgili ileri sürdüğü iddiaları da Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması kapsamında incelenmiştir.
29. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
30. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
31. Diğer taraftan Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi herhangi bir sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi de benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 33).
32. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan bazı uygulamalar, ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90). Bireyler, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip olunan haklar sınırlanabilir. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar veya tutuklular için sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, §§ 35, 36).
33. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Ceza infaz kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan aktivitelerin genişliğinden mahpuslar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar geniş bir alanda değerlendirilmelidir. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, §§ 37, 39).
34. Yukarıda ifade edilen tüm hususlara ilave olarak bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olmasının gerektiği ifade edilmelidir. Her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23).
35. Başvurucu, İnfaz Kurumundaki tutulma koşullarından şikâyet etmektedir. Başvurucunun şikâyetlerinin özünü özellikle kalabalık odada tutulması, bu nedenle zaman zaman yerde yatmak zorunda kalması ile sıcak suyun verildiği gün ve saatlerin yeterli olmaması oluşturmaktadır. Başvurucunun tutulma koşullarının kötü muamele olarak nitelendirilmesi bakımından aranan eşiğin aşılıp aşılmadığına yönelik yapılacak değerlendirme koşulların bütün olarak incelenmesi sonucuna bağlı olmakla birlikte koşullar incelenirken özellikle başvurucunun şikâyetleri dikkate alınacaktır.
36. Başvurucu, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen askerî darbe teşebbüsünden yaklaşık bir ay sonra tutuklanarak İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Aynı dönemde darbe teşebbüsü nedeniyle ülke genelinde FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu değerlendirilen kişiler hakkında soruşturma başlatılıp bu soruşturmalar kapsamında pek çok kişi hakkında tutuklama tedbiri uygulandığı bilinen bir gerçektir. Bu gerçek karşısında ceza infaz kurumlarının kapasiteleri artırılmış, yeni ceza infaz kurumları faaliyete geçirilerek hükümlü ve tutukluların barınma koşullarının iyileştirilmesi yönünde tedbirler alınmıştır.
37. Darbe teşebbüsünden itibaren geçen yaklaşık beş yıllık sürede anılan terör örgütü ile ilgili soruşturmaların devam ettiği, buna bağlı olarak gözardı edilmeyecek sayıda kişinin tutuklanarak ceza infaz kurumlarına yerleştirildiği gözlemlenmektedir. Bu olağan dışı şartlar altında başvurucunun tutulduğu odanın her birey için -mevcudun en fazla olduğu hâl dikkate alınmıştır- mutfak ve açık havalandırma alanları gibi ortak yaşam alanları ile birlikte 109,11 m²lik kullanım alanının bulunması nedeniyle Mehmet Hanifi Baki kararındaki kıstaslar doğrultusunda yeterli standartlara sahip olabildiği sonucuna varılmıştır.
38. Başvurucu; odadaki kalabalık nedeniyle yatacak yer sıkıntısı olduğunu, diğer tutuklularla birlikte dönüşümlü olarak yerdeki yatakta uyumak zorunda kaldığını ileri sürmüştür.
39. Anayasa Mahkemesince daha önce Mehmet Hanifi Baki kararında konu ile ilgili değerlendirme yapmıştır. Anılan kararda; kişinin tek başına temiz bir yatakta istirahat etme imkânı bulunmasının yeterli olduğu, kalabalık nedeniyle yerdeki yatakta uyumasının başlı başına kişi açısından ağır bedensel ve ruhsal yük oluşturmadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun bu iddiası ile ilgili olarak anılan kararda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
40. Bunun yanında başvurucunun haftanın üç günü belirli saatlerde sıcak su verilmesinin kötü muamele yasağı kapsamında olduğu iddiaları ile ilgili olarak yukarıda açıklandığı üzere (bkz.§ 36) 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaşanan yoğun soruşturma ve ceza davaları kapsamında tutuklanan kişi sayısının fazlalığına göre ceza infaz kurumu koşullarının değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle başvurucuya ancak su ile ilgili sağlanan kısıtlı imkânların kötü muamele yasağı bağlamında aranan asgari eşik derecesini aşmadığı sonucuna varılmıştır.
41. Bunun yanında başvurucu, İnfaz Kurumunun kapasitesinin üzerinde tutuklu ve hükümlü barındırıldığı ve bu nedenle ciddi sıkıntılar çektiğine ilişkin şikâyeti ile ilgili olarak İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirme yapılmadığını belirtmiştir. Osmaniye İnfaz Hâkimliğinin 4/2/2019 tarihli kararında başvurucunun asıl talebi olan kısıtlı sıcak su verilmesi hususu ile bağlantılı olarak değerlendirme yapıldığı, itiraz merciinin kararında da açıkça bu şikâyetten bahsedilmemiş ise de İnfaz Hâkimliği kararına atıf yaparak değerlendirme yaptığı, dolayısıyla yargısal süreçte verilen kararların gerekçesiz olduğu söylenemeyecektir.
42. Sonuç olarak İnfaz Kurumu tutulma koşullarının başvurucu üzerindeki toplu etkileri hesaba katıldığında söz konusu asgari eşik derecesinin aşılmadığı sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Spor ve Eğitim Faaliyetlerinin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun iddiaları
44. Başvurucu; tutuklu bulunduğu İnfaz Kurumunda spor ve iyileştirme faaliyetlerinin kısıtlandığını, diğer tutuklu ve hükümlülerin tüm sosyal aktivitelerden faydalandığı hâlde kendisinin bu imkânlardan yararlanamadığını ileri sürmüştür.
45. Anayasa Mahkemesi, söz konusu ihlal iddiasına ilişkin temel ilkeleri ortaya koyduğu ve değerlendirmelerde bulunduğu İbrahim Kaptan kararında; bu türden bir kısıtlamanın ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklere dayandığını belirtmiştir. Öte yandan Anayasa Mahkemesi; başvurucunun günde en az bir saat açık havada gezinme imkânına sahip olduğunu, bu süre zarfında açık havada egzersiz yapma gibi sportif faaliyetlerde bulunabileceğini, kitap ve dergi dâhil sakıncalı olmayan her türlü süreli ya da süresiz yayına erişme ve bilgi edinme konusunda herhangi bir engellemeyle karşılaşmadığını ve söz konusu uygulamanın geçici nitelikte olduğunu, ayrıca başvurucunun hastalıklarının tedavisi ile ruh ve beden sağlığının korunması hususunda tıbbi destek alamadığına ve dış dünya ile makul ölçüde ilişki kuramadığına dair herhangi bir iddiasının da bulunmadığını tespit etmiştir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında Anayasa Mahkemesi, makul gerekliliklere dayanan geçici tedbir mahiyetindeki uygulamanın niteliğinden kaynaklanan ve tutukluluğa ilişkin kaçınılmaz olarak ortaya çıkan elemin ötesinde Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden asgari ağırlık derecesinin aşılmadığı sonucuna ulaşarak kötü muamele yasağına yönelik bir ihlalin olmadığına karar vermiştir (İbrahim Kaptan, §§ 49-65).
46. Anayasa Mahkemesi ayrıca somut olaya konu uygulamanın objektif ve makul bir sebebe dayandığını ve kullanılan yöntemin ölçülü olduğunu değerlendirerek kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak ele alınan eşitlik ilkesine ilişkin bir ihlalin de olmadığı sonucuna ulaşmıştır (İbrahim Kaptan, §§ 66-82).
47. Somut olayda, başvurucunun şikâyeti yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Ceza infaz kurumunda tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Spor ve eğitim faaliyetlerinin kısıtlanması dolayısıyla kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 31/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.