TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
EMİNE KESKİN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/14968)
Karar Tarihi: 20/7/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Muzaffer KORKMAZ
Başvurucu
Emine KESKİN
Vekili
Av. Nazim ZENGİN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, pasaport iptaliyle ortaya çıkan uyuşmazlığın esasına etkili iddiaların ilgili ve yeterli gerekçeyle karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucunun pasaportu, eşi hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) kapsamında yakalama kararı bulunduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.
3. İşlemin iptali talebiyle açılan davada İstanbul 10. İdare Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun eşi hakkında FETÖ/PDY kapsamında soruşturma yürütüldüğü, başvurucunun pasaportunun da "FETÖ/PDY Şüphelisi-İstanbul-eşi" şerhi düşülerek iptal edildiği ve 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) hükümleri uyarınca işlemin hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.
4. Başvurucu, ret kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş olup İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kesin nitelikte kararla istinaf başvurusunu reddetmiştir. Başvurucu, nihai kararın tebliğinden sonra süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Başvurucu; kendisi hakkında herhangi bir soruşturma bulunmamasına rağmen eşi hakkında mevcut olan bir soruşturmaya bağlı olarak pasaportunun iptal edildiğini ve açılan davanın gerekçesiz bir kararla reddedildiğini belirterek bu nedenlerle adil yargılanma hakkı ile seyahat hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
7. Bakanlık görüşünde; mevzuat hükümlerine ve başvurucu hakkında sonradan yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulandığı bilgisine yer verilerek değerlendirmede bu hususların dikkate alınabileceği belirtilmiştir.
8. Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğü bağlamında yurt dışına çıkışı engelleyen tedbirlere ilişkin yapılan bireysel başvuruların, özellikle kişinin gitmek istediği ülke ile güçlü kişisel, ailevi, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu durumlarda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğine karar vermiştir. Ancak bu şekilde inceleme yapılabilmesi için bireysel başvuru formunda başvurucuların şikâyet edilen tedbirin özel ve aile hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut verilere dayalı olarak uygun şekilde ortaya koymaları gerekmektedir (Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27/10/2021, §§ 47-50; Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021, §§ 47-50; Şengül Tükel, B. No: 2018/12456, 12/1/2022, §§ 40, 41).
9. Somut olayda başvurucunun pasaportu, başvurucunun eşi hakkında FETÖ/PDY kapsamında yakalama kararı bulunduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Başvurucu, başvuru formunda yurt dışıyla olan bağlarından ve yurt dışına çıkmasına ilişkin olarak kişisel, ailevi, ekonomik veya mesleki bağlamda herhangi bir olay veya olgudan bahsetmemiştir. Bu nedenle başvuru özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı yönünden incelenmemiş, gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 76). Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34). Bununla birlikte mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 18/6/2013, § 24). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul ya da esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
12. Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.2016/205, K.2019/63 sayılı kararıyla iptal edilen ancak başvuru konusu müdahale tarihi itibarıyla yürürlükte olan 667 sayılı KHK'nın 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ilgili pasaport birimine bildirilen kişilerin genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde eşlerinin pasaportlarının da iptal edilebileceği öngörülmektedir. Başvurucunun pasaportu bu düzenleme uyarınca iptal edilmiştir. İdare Mahkemesince 667 sayılı KHK'nın ilgili hükümlerine değinilerek başvurucunun eşi hakkında FETÖ/PDY kapsamında yürütülen soruşturmada yakalama kararı verildiği, başvurucunun pasaportunun da "FETÖ/PDY Şüphelisi-İstanbul eşi" şerhi düşülerek iptal edildiği ve söz konusu KHK hükümleri gereği işlemin hukuka uygun olduğu belirtilmiş ve davanın reddine karar verilmiştir. Bölge idare mahkemesi ise usule ve hukuka uygun olan idare mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunu reddetmiştir.
13. Öte yandan yukarıda belirtilen yargısal süreç kesinleştikten sonra FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıyla başvurucu hakkında soruşturma ve ardından kovuşturma başlatıldığı ve derdest olan bu süreç kapsamında 4/2/2021 tarihinde yurtdışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol kararı verildiği görülmüştür. Bununla birlikte iptal davalarında idari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminin söz konusu işlemlerin tesis edildiği tarihteki duruma göre yapılması kuralı (bkz. B.A.Y. [GK], B. No: 2019/19788, 5/7/2022, §§ 66, 68) gereğince yeni nitelikteki bu husus derece mahkemesinin kararının yeterli gerekçe içerip içermediğine ilişkin yapılacak incelemede dikkate alınmayacaktır.
14. Buna göre derece mahkemesinin kararı incelendiğinde şikâyet konusu idari işlemin nedenlerinin başvurucunun öznel durumuyla ilişkilendirilerek somutlaştırılmadığı, eşinin iddia olunan eylemleri nedeniyle başvurucunun genel güvenlik açısından neden ve nasıl mahzurlu görüldüğünün ortaya konulmadığı, diğer bir deyişle başvurucunun uyuşmazlığın çözümü için esaslı nitelikteki iddia ve itirazlarının derece mahkemelerince makul ve yeterli bir gerekçeyle karşılanmadığı sonucuna ulaşılmıştır (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. İnan Özdemir Taştan, B. No: 2018/34137, 25/5/2022).
15. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
16. Başvurucu, ihlalin tespitine ve 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
17. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
18. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçeyle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 10. İdare Mahkemesine (E.2018/183, K.2018/1253) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdari Dava Dairesi (E.2018/3526, K.2019/439) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.