TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
TACETTİN ÇOLAK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/15690)
Karar Tarihi: 16/11/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportörler
Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA
Hasan HÜZMELİ
Başvurucu
Tacettin ÇOLAK
Vekili
Av. Pınar AKBİNA KARAMAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, 1 Mayıs gösterilerine yapılan polis müdahalesine ilişkin soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının; haksız gözaltına alma işlemi nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/5/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Genel Açıklamalar
8. 22/4/2009 tarihinde 1 Mayıs'ın kanuni bir düzenleme ile Emek ve Dayanışma Günü ilan edilmesinden sonra 2009 yılında 1 Mayıs kutlamaları Taksim Meydanı'nda gerçekleştirilmiştir. DİSK organizasyonuyla gerçekleştirilen bu ilk toplantıya resmî rakamlara göre beş bin kişi katılmıştır. 2010, 2011 ve 2012 yılları 1 Mayıs günlerinde de anma ve kutlama etkinliklerine açılan Taksim Meydanı'nda, 1977 yılında yaşanan olaylarda hayatını kaybeden veya yaralananların anılmasına, Emek ve Dayanışma Bayramı'nın kutlanmasına izin verilmiştir.
9. İstanbul Valiliği (Valilik); 31/1/2017 tarihli kararı ile 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca İstanbul'da Fatih Yenikapı sahil alanı, Maltepe sahil alanı, Kadıköy Yeni Salı Pazarı alanı, Kartal Meydanı alanı, Pendik cumartesi pazar alanı, Bakırköy Cumhuriyet Meydanı, Bakırköy cumartesi halk pazarı alanı ve Beylikdüzü Fatih Sultan Mehmet Camisi otopark alanı toplantı ve gösteri alanı olarak belirlemiş; bu durumu kamuoyuna çeşitli iletişim araçları ile duyurmuştur.
B. Bireysel Başvuruya Konu Olaylar
10. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
11. Başvurucu, olay tarihinde avukat ve Halkın Kurtuluş Partisi genel sekreter yardımcısıdır.
12. Başvurucunun iddiasına göre, Halkın Kurtuluş Partisi tarafından 1 Mayıs 2017 Emek ve Dayanışma Günü'nü kutlamak için İstanbul Beşiktaş'tan Taksim Meydanı'na yürüme kararı alınmıştır. Başvurucunun da içinde bulunduğu grup, Beşiktaş Meydanı'nda polis ile görüşerek toplanmaya çalışırken polis tarafından uyarı yapılmadan gruba müdahalede bulunulmuştur. Doğrudan orantısız olarak uygulanan cebir neticesinde altmış kişi darp edilerek elleri arkadan kelepçe uygulanarak küfür ve hakaretlerle haksız biçimde gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınan kişiler Kâğıthane Devlet Hastanesinde elleri arkadan kelepçeli olarak polis eşliğinde muayene edilmiştir. Başvurucuya gözaltına alınması sırasında bir polis memuru ağır küfürler etmiştir. Yasal, barışçıl, silahsız bir etkinliğe üst düzey kamu görevlilerinin talimatıyla müdahale edilmesi sebebiyle siyasi bir faaliyet engellenmiştir. Gözaltına alınan başvurucu, elleri arkadan kelepçeli olarak polis eşliğinde muayene edilmiştir. Başvurucunun olaylar sebebiyle yaptığı şikâyet neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve işlemden kaldırma kararı verilmiş, karara itirazı reddedilmiştir.
13. Başvurucunun kasten yaralama, işkence, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçlarından Başbakan, İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü, İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü, adli muayene işlemini gerçekleştiren hekim, S.Y. isimli polis memuru ve isimleri tespit edilecek diğer polis memurları hakkında soruşturma yapılması için Halkın Kurtuluş Partisi ile birlikte 18/5/2017 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) sunduğu şikâyet dilekçesindeki iddialar özetle şöyledir:
i. Halkın Kurtuluş Partisi tarafından 1 Mayıs 2017 gününün Beşiktaş'tan Taksim Meydanı'na kadar yürümek suretiyle silahsız ve barışçıl şekilde kutlanması kararı alınmıştır.
ii. Alınan karar doğrultusunda olay günü saat 9.30 sıralarında Beşiktaş Meydanı'nda toplanmaya çalışan gruba hiçbir uyarı yapılmadan polis tarafından müdahale edilmiştir. Kolluk görevlileri tarafından gruba doğrudan orantısız biçimde cebir uygulanmış, aralarında üç avukatın da bulunduğu altmış kişilik grup darp edilerek, elleri arkada kelepçe uygulanarak küfür ve hakaretlerle haksız olarak gözaltına alınmıştır.
iii. Gözaltına alınan kişiler itirazlarına rağmen Kâğıthane Devlet Hastanesinde elleri arkadan kelepçeli olarak ve polis eşiğinde muayene edilmiştir.
iv. Başvurucuya gözaltına alınması sırasında bir polis memuru tarafından ağır küfürler edilmiştir. Başvurucu; yakalanan kişilere elleri arkada kelepçe takılmasının usulsüz olduğunu, kelepçe takma koşullarının oluşmadığını ifade ettiğinde gözaltı aracında görevli üzerinde Beşiktaş Asayiş Şube Müdürlüğü yeleği bulunan S.Y. isimli polis tarafından “o zaman sana da ters kelepçe takalım” denilmek suretiyle araç içinde darp edilmiştir. Başvurucunun darp neticesinde gömleği yırtılmış, sağ bileği ve omzunda ekimozlar oluşmuştur. Buna ilişkin Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinin raporu mevcuttur.
v. Kâğıthane Devlet Hastanesinde adli muayene yapan doktor tarafından yakalanan bazı kişilerin elleri arkadan kelepçeleri çözdürülmeden ve polislerin hazır bulunduğu ortamda muayene işlemi gerçekleştirilmiştir.
14. Başvurucu 1/5/2017 tarihinde İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde özetle Halkın Kurtuluş Partisi Merkez Yönetim Kurulu üyesi ve genel sekreter yardımcısı olduğunu, 1 Mayıs sebebiyle basın açıklaması yapmak istediklerini, 1 Mayıs kutlamalarına katılmanın yasal hak olduğuna ilişkin elindeki mahkeme kararlarını polis amirine anlatmak istediğini ancak amirin kendisini dinlemeyerek kararları yere attığını, uyarı yapılmadan iki sivil görevli tarafından kollarından tutulup sürüklenerek gözaltına alındığını, yanındaki arkadaşlarının da aynı şekilde gözaltına alındığını, trafik akışını engellemediklerini, otobüsten inmediklerini, polis otobüsüne biner binmez gözaltına alınan kişilere kelepçe uygulaması yapıldığını, kendisine elleri arkada kelepçe takılmak istendiğini ancak itiraz ettiğini ifade etmiştir.
15. Başvurucu ifadesinin devamında, polis otobüsünde üzerinde Beşiktaş Asayiş Şube Müdürlüğü yeleği bulunan ve üst arama tutanaklarından isminin S.Y. olduğunu öğrendiği memurun kendisine kelepçe takmak için saldırdığını, arbedede gömleğinin yırtıldığını, sağ omzunda ve kollarında morluklar oluştuğunu, hastanede en son muayene edilip kendisinden önce muayeneye götürülen bazı arkadaşlarının elleri arkadan kelepçeli olarak muayene edildiğini, doktora uygulamanın suç teşkil ettiğini söylediğini, polis memuru S.Y.den ve elleri arkadan kelepçeli olduğu hâlde muayene yapan doktordan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir.
16. Kâğıthane Devlet Hastanesinin 1/5/2017 tarihli raporunda başvurucuda darp cebir izine rastlanmadığı tespit edilmiştir.
17. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 1/5/2017 tarihli gözaltı çıkış muayene raporunda “Sağ kol medial yüzde yaklaşık 3×3 cm alanda dermal abrazyon. Sağ önkol alt 1/3 anterior yüzde 1 cm alanlı mor renkli ekimoz. Boyun sağ taraf ile omuz arasında yaklaşık 3 cm alanlı ödem.” tespiti yapılmıştır.
18. Olay günü düzenlenen yakalama ve muhafaza altına alma tutanağında, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı kapsamında İstanbul Valiliğinin belirlemiş olduğu alanlar dışındaki yer ve meydanlarda toplantı ve gösteri yasağı getirmesi üzerine Beşiktaş İlçesi Barbaros Bulvarı'nda gerekli önlemlerin alındığı, saat 10.30 sıralarında Beşiktaş istikametine giden otobüsten yaklaşık üzerlerinde kırmızı yelek ve HKP logosu bulunan elli kişilik grubun Barbaros Bulvarı Beşiktaş Meydanı istikametini trafiğe kapattığı, “Taksim hakkımızdır, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacağız” şeklinde sloganlar atıldığı, şahısların defalarca uyarıldıkları hâlde uyarılara cevap vermeyerek Beşiktaş Meydanı istikametinde yürümeye devam etmeleri üzerine hat çekilerek durduruldukları, tekrar uyarıldıkları, yürüme konusunda ısrar etmeleri ve görevli polislere direnmeleri üzerine bedeni güç kullanılarak kollarından tutulmak suretiyle alındıkları, şahısların ellerinde bulunan bir adet kırmızı renkli Halkın Kurtuluş Partisi ibareli logolu pankart, on üç adet Halkın Kurtuluş Partisi ibareli kırmızı renkli şapka, on üç adet Halkın Kurtuluş Partisi ibareli kırmızı renkli yelek, on adet HKP ibareli kırmızı renkli flama ve bir adet Yaşasın 1 Mayıs ve Halk Kurtuluş Cephesi Halkın Kurtuluş Partisi logolu dövizin muhafaza altına alındığı, aralarında başvurucunun da bulunduğu yakalanan yirmi dört kişinin Kâğıthane Devlet Hastanesinde doktor raporlarının alınmasının ardından İstanbul Güvenlik Şube Müdürlüğüne teslim edildiği tespiti yapılmıştır.
19. Yine aynı gün düzenlenen olay tutanağının ilgili kısmında, Beşiktaş Barbaros Bulvarı üzerinde ve Demokrasi Anıtı çevresinde alınan emniyet tedbirleri kapsamında saat 9.45 sıralarında Barbaros Bulvarı üzerinde toplanan Taksim istikametine yasa dışı yürüyüş yapmak isteyen “HKP (Halkın Kurtuluş Partisi)” ibareli flamaları taşıyan “Katil ABD Ortadoğudan defol”, “Yaşasın 1 Mayıs”, “Taksimde 1 Mayıs engellenemez” şeklinde slogan atarak yürüyen yaklaşık otuz kişilik grubun durdurulduğu, Barbaros Caddesi üzerinde yürüyüş yapan gruba ses yayın aracı vasıtasıyla en arkada kalan şahsın da duyacağı biçimde “1 Mayıs emek ve Dayanışma Günü kutlamaları için Taksim Meydanı'na veya diğer yerlerde yürüşüyüşünüze izin verilmeyecektir. Ayrıca aranızda bulunan provakatörlerin yönlendirmesi ile trafik akışının engellenmesi ve yol kapatma eylemleri gerçekleştirilmektedir, yapmış olduğunuz eylem kanuna aykırı eylemdir. Eylemlerin sonlandırılmasını rica ediyorum.” şeklinde anons yapıldığı, makul süre beklenildiği, üç defa aralıklarla anons yapıldıktan ve dağılım yapacakları istikamet gösterildikten sonra dağılmamakta ısrar eden yolu trafiğe kapatarak hayatın normal akışını engelleyen gruba Camcı Hüseyin Sokak istikameti boş bırakılıp Çevik Kuvvet unsurları ile Toplumsal Olaylarda Görevlendirilen Personelin Hareket Usul ve Esaslarına Dair İçişleri Bakanlığı Yönergesi'nin 12. maddesi kapsamında zor kullanmanın aşamalarına ilişkin sıra takip edilmek suretiyle müdahale edildiği, aralarında başvurucunun da bulunduğu yirmi dört kişinin yakalandığı, yakalanan kişilerin Güvenlik Şube Müdürlüğüne götürüldüğü ve gözaltına alındığı tespiti yapılmıştır.
20. Başsavcılık tarafından 23/5/2017 tarihinde Başbakan, İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü, İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü dışında kalan diğer kamu görevlileri hakkındaki soruşturmanın ayrılarak yeni bir soruşturma numarasına kaydına karar verilmiştir.
1. Üst Düzey Kamu Görevlileri Hakkında Yürütülen Soruşturma
21. İstanbul Valiliğine Başsavcılık tarafından 25/5/2017 tarihinde yazılan yazıya verilen cevapta, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamaları kapsamında A.Ç. başkanlığında oluşturulan yedi kişilik düzenleme kurulu tarafından 1/5/2017 tarihinde İstanbul ili Bakırköy cumartesi açık halk pazarı alanında düzenlenmek üzere bir adet açık yer toplantısı müracaatının yapıldığı ve Valilik Makamının 28/4/2017 tarihli oluru ile gerekli emniyet tedbirlerinin aldırıldığı, ayrıca 30/4/2017 tarihinde Valilik internet sitesinde alınan tedbirler hakkında basın duyurusu yapıldığı, Halkın Kurtuluş Partisi yetkililerince herhangi bir müracaat ve bildirimde bulunulmadığı bildirilmiştir.
22. Başsavcılık tarafından 27/9/2017 tarihinde Başbakan ve İçişleri Bakanı yönünden soruşturma açılmasının Anayasa ile Türkiye Büyük Millet Meclisine tanınmış bir yetki olduğu; Emniyet Genel Müdürü, İstanbul Valisi, İstanbul İl Emniyet Müdürü yönünden ise hukuka aykırı şekilde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşünün güç kullanılarak dağıtılması yönünde talimat veya emir verildiğine ilişkin somut delil bulunmadığı ayrıca bu olaylar ile üst düzey kamu görevlileri arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı gerekçeleriyle Anayasa'nın 100. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 107. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'un 4. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları gereğince itiraz yolu açık olarak işlemden kaldırma kararı verilmiştir.
2. Kolluk Görevlileri ve Hekimler Hakkında Yürütülen Soruşturma
23. Başsavcılık tarafından yazılan yazı üzerine Adli Tıp Kurumu İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 11/10/2017 tarihli raporunda başvurucunun Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 1/5/2017 tarihli raporunda tarif edilen yaralanmasının kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu kanaati bildirilmiştir.
24. Olay gününe ait beş adet CD görüntülerinin incelenmesi için Başsavcılık tarafından 29/11/2017 tarihinde bilirkişi raporu alınmış olup raporun ilgili kısmı şöyledir:
"...Mevcut kamera kayıtlarının ses kaydı yapmadığı, kamera kayıtlarının hastane içerisini ve dış girişini gösterir kamera görüntüleri olduğu, kamera görüntülerinin muayene odasının içerisini göstermediği, gözaltına alınan şahısların çoğunlukla elleri kelepçesiz bir şekilde polisler eşliğinde muayene odasına götürüldükleri ve kelepçesiz bir şekilde muayene odasından çıkarıldıkları, kamera kayıtlarında sadece gözaltına alınan 2 (iki) erkek şahsın elleri ters kelepçeli bir şekilde polisler eşliğinde muayene odasına girdikleri ve aynı şahısların elleri ters kelepçeli şekilde polisler eşliğinde muayene odasından çıktıkları tespit edilmiş olup..."
25. Başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmada Başsavcılık tarafından 24/1/2019 tarihinde İlçe Emniyet Müdürü, S.Y. ve görevli polis memurları hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve şüpheli hekimler ile sağlık personeli hakkında dosyanın işlemden kaldırılması kararı verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“...şüpheli polis memurlarının müşteki ve yaralanan kişilere yönelik basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmaları ile sonuçlanan eylemlerinin, yasa ile verilmiş zor kullanma yetkisinin kullanılması şeklinde geliştiği, bu nedenle atılı suçun unsurları ile oluşmadığı evrak kapsamından anlaşılmakla;
Şüpheliler hakkında atılı suçun unsurları ile oluşmadığından kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına,
Şüpheli doktorlar yönünden;
Şikayete konu iddianın soruşturmasının 4483 Sayılı Yasaya tabi olması sebebiyle yapılan ön inceleme neticesinde Kağıthane Kaymakamlığınca 02/04/2018 tarih ve 2018/21 sayı ile 'Soruşturma İzni Verilmemesine' dair karar verildiği,
Kağıthane Kaymakamlığının 05/12/2018 tarih ve 72026860-640-E.3949 sayılı yazısında Soruşturma İzni Verilmemesine dair 02/04/2018 tarih ve 2018/21 sayılı karara yasal süre içerisinde itiraz ile ilgili herhangi bir evrak intikal etmediğinden kesinleştiğinin bildirildiği evrak kapsamından anlaşılmakla,
Evrakın Uyap ortamında soruşturma sırasına kaydedilmiş olması nedeniyle 15/08/2017 tarihli 694 S. K.H.K.'nin 145. Maddesi uyarınca 5271 S. Yasanın 158. maddesine eklenen 6. Fıkrasında tanımı yapılan 'Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığına Dair Karar' verilemeyeceğinden DOSYANIN İŞLEMDEN KALDIRILMASINA, ... ”
26. Başvurucu, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara elleri arkadan kelepçeli olarak polis eşliğinde muayene gerçekleştirildiği hususunun kararda açıkça ifade edildiğini, darp edildiğine ilişkin adli muayene raporu bulunduğunu belirterek 20/2/2019 tarihinde İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğinde itiraz etmiştir. İtiraz 19/3/2019 tarihinde reddedilmiş, ret kararı başvurucu vekiline 9/4/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
3. Başvurucu Hakkında Yürütülen Soruşturma
27. Başvuruya konu olaylar sebebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu ve diğer seksen sekiz şüpheli hakkında 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasına muhalefet etme -kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenleme, yönetme, bunların hareketlerine katılma- suçlarından İstanbul 25. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır. İddianamede 1/5/2017 günü 9.30 sıralarında meydana gelen olaylara ilişkin olarak başvurucunun da aralarında bulunduğu yirmi dört kişilik grupta bulunan şüpheliler yanısıra aynı gün saat 10.40 ve saat 11.15 sıralarında meydana gelen olaylara ilişkin olarak seksen dokuz şüpheli hakkında kamu davası açıldığı belirtilmiştir.
28. Mahkeme tarafından 9/3/2021 tarihinde vefat eden bir sanık dışındaki diğer tüm sanıklar yönünden beraat kararı verilmiştir. Karar, istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Her ne kadar Sanıklar hakkında 2911 sayılı kanuna muhalefet suçundan kamu davası açılmış ise de, sanıkların 2911 sayılı kanunun 28/1 maddesinde belirtilen şekilde kanuna aykırı olarak yapılan gösteriyi düzenlediği, yönettiği, veya düzenleyen yöneten kişilerin fiillerine iştirak etme şeklinde eylemlerinin tespit edilmediği, ihtar ve zor kullanmaya rağmen dağılmakta ısrar ettiklerine dair herhangi bir delil bulunmadığı, suçun unsurları itibariyle oluşmadığı anlaşılmakla sanıkların yüklenen suçtan ayrı ayrı beraatine karar verilmiş olup...”
4. Bireysel Başvuru Süreci
29. Başvurucu tarafından, başvuru formunun “III. Başvuru Yollarının Tüketildiğine İlişkin Belgeler” başlıklı kısmında 18/5/2016 tarihinde yapılan suç duyurusuna karşılık İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 24/1/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, karara itirazın İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğince 19/3/2019 tarihinde reddedilmesi üzerine nihai kararın 8/4/2019 tarihinde öğrenildiği açıklanarak başvuru yapıldığı belirtilmiştir.
30. Başvurucu 7/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
31. Anayasa Mahkemesinin Özge Özgürengin (B. No: 2014/5218, 19/4/2018, §§ 22-38), Ali Ulvi Altunelli (B. No: 2014/11172, 12/6/2018, §§ 23-27, 29-45), Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], (B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 32-44) kararlarında ilgili ulusal ve uluslararası mevzuat ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) uygulaması açıklanmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu, 1 Mayıs 2017 tarihinde toplanma aşamasındaki gruba engel olmak isteyen polis ile görüşmek isterken polis memuru tarafından hakaretlerle darp edilerek gözaltına alındığını, elleri arkadan kelepçelendiğini, adli muayenesinin kelepçeli ve polis eşliğinde gerçekleştirildiğini, kendisi hakkında ceza davası yürütülürken yapmış olduğu şikâyet neticesinde hak arama hürriyetini ihlal eder biçimde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirterek maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde, Anayasa'nın 17. maddesi kapsamındaki iddiaların maddi boyutuna ilişkin olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile varılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir maddi ve hukuki nedenin bulunmadığı, Anayasa'nın 17. maddesi kapsamındaki iddiaların usuli boyutuna ilişkin olarak Cumhuriyet savcısının başvurucunun iddialarını karşılamak için gerekli özeni ve çabayı gösterdiği, detaylı araştırma yaptığı, etkili bir soruşturma yürütülmesi için kendisinden beklenen özeni gösterdiğinin değerlendirildiği, etkin soruşturma yükümlülüğü bir sonuç yükümlülüğü değil araç yükümlülüğü olduğu hususlarının yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir.
2. Değerlendirme
a. İddiaların Nitelendirilmesi ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun başvuru formunda ileri sürdüğü polis memuru tarafından yakalama sırasında ağır hakaretlerle darp edildiği, elleri arkadan kelepçeli olarak polis eşliğinde muayene edildiği iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında incelenecektir. Başvurucunun gözaltı giriş raporunun alınmasından sonraki sürece ilişkin bir şikâyeti bulunmadığından inceleme belirtilen kapsamda yapılacaktır. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiası, kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirildiğinden bu hususta ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
36. Dosyadaki bilgi ve belgeler somut olayda başvurucunun hakarete maruz kaldığı iddiasının savunulabilir olduğunu gösterecek nitelikte değildir.
37. Somut başvuruda başvurucu, toplantıya müdahale sırasında yakalama anında fiziksel şiddete maruz kaldığını ileri sürmekle birlikte olayın hangi aşamada nasıl gerçekleştiğine ilişkin olarak bireysel başvuru formunda bir açıklama yapmamıştır. Başvurucu, Başsavcılığa vermiş olduğu şikâyet dilekçesine atıfta bulunmakla yetinmiştir.
38. Başvurucu hakkında Kâğıthane Devlet Hastanesince düzenlenen 1/5/2017 tarihli darp cebir izine rastlanmadığını tespit eden gözaltı giriş adli muayene raporu, başvurucunun bireysel başvuru formundaki yakalama sırasında darp edildiği iddialarını destekler nitelikte değildir.
39. Diğer taraftan, başvurucu başvuru formunda her ne kadar muayenenin elleri arkadan kelepçeli olarak gerçekleştirildiğini ileri sürmüşse de rapora ve hekimler hakkında verilen soruşturma izni verilmemesine dair karara itiraz ettiğine ilişkin bilgi ve belge sunmamıştır. Bunun gibi muayene sırasındaki kamera kayıtlarına ilişkin olarak başvurucu formunda dile getirilen iddialarda da bir açıklık bulunmamaktadır. Başvurucu başvuru formunda kamera kayıtlarının izlenmesi neticesinde gözaltına alınan kişilerin kelepçe ile muayene edildiklerinin tespit edildiğini ileri sürmüş olup soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporunda ise kelepçeli olarak iki kişinin hastaneye getirildiği tespit edilmiştir.
40. Belirtilen bütün bu hususların birlikte değerlendirilmesi neticesinde başvurucunun tıbbi raporlarla ve somut delillerle desteklenmeyen iddialarının savunulabilir olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
42. Başvurucu, toplantı ve gösteri yürüyüşü barışçıl nitelikte olduğu hâlde gözaltına alındığını, gözaltına alma işleminin hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
43. Başvurucu, toplantı ve gösteri yürüyüşü esnasında gözaltına alındığını ve bu işlemin hukuka aykırı olduğunu iddia etmiştir.
44. Anayasa'nın 148. maddesi ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
45. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihadına atıfla- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150).
46. Somut olayda başvurucunun haksız şekilde gözaltına alındığına ilişkin iddiaları, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun hukuka aykırı olarak gözaltına alındığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
47. Açıklanan gerekçelerle gözaltı işleminin hukuka aykırı olduğu iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
48. Başvurucu, yönetim kademesinde yer aldığı Halkın Kurtuluş Partisinin, 1 Mayıs 2017 tarihinde Emek ve Dayanışma Günü kapsamında Beşiktaş'tan Taksim Meydanı'na yürümek ve kutlama yapmak üzere aldığı karar doğrultusunda toplanmaya çalışan parti üyelerine, kolluk görevlilerinin uyarı yapmadan ve orantısız şekilde müdahale ettiğini iddia etmiştir. Taksim Meydanı'nın İşçi Bayramı yönünden tarihsel ve sosyal önemi olduğunu belirten başvurucu, bahsedilen hukuka aykırı müdahalenin haklarında suç duyurusunda bulunulan kamu görevlilerinin talimatları sonucu gerçekleştirildiğini, buna rağmen yapılan suç duyurusunun sonuçsuz kaldığını, dolayısıyla hak arama hürriyeti, ifade hürriyeti ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
49. Bakanlık görüşünde; başvurucunun da aralarında bulunduğu grubun Valilik tarafından önceden belirlenen alanlar dışında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek istemeleri, slogan atmaları, Barbaros Bulvarı Beşiktaş istikametini trafiğe kapatmaları, 2911 sayılı Kanun'a aykırı hareket etmeleri nedeniyle dağılmaları yönünde ihtara rağmen dağılmamaları ve dolayısıyla eylemin barışçıl niteliğinin bozulması nedenleriyle toplantıya emniyet güçleri tarafından müdahale edildiği belirtilmiştir. Sonuç olarak gerçekleştirilen müdahalenin orantısızlığından, keyfîliğinden bahsedilemeyeceğini ve kamu düzeninin korunmasına yönelik olduğu ifade edilmiştir.
50. Anayasa Mahkemesi, olayın başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (diğerleri arasından bkz. Mehmet Alanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15462, 29/9/2021, § 32; Hamit Yakut [GK], B. No: 2014/6548, 10/6/2021, § 63). Başvurucu, gerçekleştirmek istedikleri gösteri yürüyüşüne kolluk görevlilerince hukuka aykırı olarak müdahale edilmesi nedeniyle sorumlu olarak gördüğü kamu görevlileri hakkındaki suç duyurusunun etkin bir soruşturma yapılmayarak kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile sonuçlandırılmasından şikâyet etmektedir. Bu doğrultuda başvuru, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden incelenecektir.
51. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu görüşe katılmamışlardır.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
53. Somut olayda başvurucunun da aralarında olduğu grubun, 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı'nda düzenlemek istediği toplantı kolluk tarafından engellenmiştir. Söz konusu engellemenin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyeceği yeri belirleme serbestîsini sınırladığı, dolayısıyla mekân seçme hakkına müdahale niteliğinde olduğu açıktır (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017 § 25). Dolayısıyla başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
54. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ...gereklerine ...aykırı olamaz.”
55. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
56. Müdahalenin 2911 sayılı Kanun'un 6., 23. ve 24. maddelerine dayanılarak yapıldığı anlaşılmıştır.
(2) Meşru Amaç
57. Başvurucu Parti tarafından belli bir mekânda yapılmak istenen toplantıya müdahalenin, Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
(3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Genel İlkeler
58. Anayasa’nın 34. maddesinin birinci fıkrasında herkesin önceden izin almadan barışçıl nitelikte toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip olduğu yönündeki düzenleme ile bu hak güvenceye bağlanmıştır. Anılan bireylerin bir fikri açıklamak, ortak çıkarları savunmak, belli fikir ve kanaatler çerçevesinde kamuoyu oluşturmak ve siyasal karar organlarını etkilemek amacıyla açık veya kapalı mekânlarda, kamu otoriteleri ile üçüncü kişilerin müdahalesi olmaksızın geçici olarak bir araya gelebilme serbestîsini korumaktadır. Bu nedenle söz konusu hak, ifade özgürlüğüyle de yakından ilgili olup ifade özgürlüğü ile birlikte demokratik toplumun temelini oluşturmaktadır (benzer nitelikte değerlendirme için bkz. AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, §§ 21, 22; AYM E.2020/12, K.2020/46, 10/9/2020, §§ 5, 6; Şerafettin Can Atalay, B. No: 2021/9387, 19/1/2023, § 31).
59. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının tanımı, amacı ve mahiyeti dikkate alındığında bu hakkın unsurlarından biri de toplantı veya gösteri yürüyüşünün yapılacağı mekânı veya güzergâhı seçme serbestîsidir. Nitekim toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemenin amacına ve açıklanan düşüncenin muhataplarına ulaşabilmesi ve tesir oluşturabilmesi bakımından gösteri ve toplantı yürüyüşünün düzenlendiği mekân önem taşımaktadır. Bu nedenle toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı mekânın seçiminin kural olarak düzenleyicilerin takdirinde olması gerekmektedir (AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, § 25; benzer nitelikte değerlendirme için bkz. Şerafettin Can Atalay, § 32).
60. Bununla birlikte toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı devlete, hakkın korunması ve kamu düzeninin korunması amacıyla pozitif yükümlülükler de yüklemektedir. Devlete yüklenen pozitif yükümlülüklerin zorunlu kıldığı tedbirler kapsamında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyecekleri mekânı yasaklayabilir, böyle bir mekâna erişime sınırlı olarak izin verebilir veya alternatif bir toplantı mekânı sunabilir. Tedbirler toplantı ve gösterinin büyüklüğüne, mahiyetine ve katılımcı sayısının yanında toplantı veya gösterinin yapıldığı mekân gözetilerek değerlendirilmelidir (AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017 § 34; Şerafettin Can Atalay, § 33). Bu doğrultuda kamu otoritelerinin somut olayın koşullarına göre düzenleyici ve katılımcılar tarafından tercih edilen toplantı veya gösteri yapılmak istenen bir alan veya güzergâhı yasaklaması veya alternatif mekân önermesi, anılan hakka yönelik açık müdahale olmakla birlikte tek başına ve otomatik olarak bu hakkın ihlalini doğurmaz (bildirim yükümlülüğüne ilişkin benzer değerlendirilmelerin yapıldığı karar için bkz. Ali Orak ve İrfan Gül, B. No: 2014/10626, 18/4/2018, § 32). Ancak anılan hakka yönelik müdahale, ancak kaçınılmaz zorunluluklar ile haklı kılınabileceği hâllerde ve bu hakka getirilen sınırlamaların dar yorumlanarak uygulanması gerektiği de gözetilmelidir.
61. Başvuruya konu olayda Anayasa Mahkemesi rolü, idare ve mahkemelerce yapılan değerlendirmelerin ve varılan sonuçların kanuna uygunluğunu denetlemek değildir. Nitekim toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına getirilen kısıtlamaların zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi hususunda da kamu gücünü kullanan organlar ile mahkemelerin belirli bir takdir yetkisi vardır. Bununla birlikte idari mercilerin veya derece mahkemelerinin kabulleri ile gerekçelerinin nihai denetim yetkisi Anayasa Mahkemesine ait olup bu değerlendirmeyi müdahalelerin gerekçelerine bakarak yapacaktır (Ahmet Korkmaz ve diğerleri, B. No: 2014/10265, 10/1/2018, § 45; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, B. No: 2015/10676, 26/12/2018, § 47; toplantı hakkına yapılan müdahalelerde adil denge sağlanması ve ilgili ve yeterli gerekçe gösterilmesi gerekliliği için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, §§ 74, 89, 92, 93).
(b) Somut Olayın Değerlendirilmesi
62. Somut olayda başvurucunun da aralarında olduğu grup, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarını Taksim Meydanı'nda yapmak istemişlerdir. Kolluk görevlileri, toplantı mekânı olarak belirlenen alanın 2911 sayılı Kanun'un 6. maddesi uyarınca Valilikçe belirlenen mekânlardan biri olmadığı gerekçesiyle Barbaros Bulvarı'ndan Taksim Meydanı istikametine yürüyen otuz kişilik grubu durdurmuştur. Kolluk görevlileri, Valilik tarafından toplantı ve gösteri için belirlenen alanın bilgisini vererek, Taksim Meydanı'nda veya başkaca bir yerde toplantı ve yürüyüşe izin vermeyeceklerini gruba bildirmiştir. Bunun dışında, yolun kapatılması nedeniyle trafik akışının da engellendiğini belirten kolluk görevlileri, gruba dağılmaları yönünde ihtarlarda bulunmuştur. Olay tutanaklarında, otuz kişilik grubun ne şekilde ne kadar süreyle trafiği aksattıklarına ve bunun kamu düzenine etkilerine dair hiçbir açıklama yapılmamıştır (bkz. §§ 18-19).
63. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği mekânın, açıklanan düşüncenin muhataplarına ulaştırılması, onlar üzerinde yaratacağı tesirin büyüklüğü ve katılımcılar açısından önemi yapılacak değerlendirmede gözardı edilemez. Bu itibarla anayasal bir hakkın bu şekilde soyut ve kategorik olarak yasaklanması Anayasa bakımından kabul edilemez. Toplantı hakkının Anayasa’da düzenleniş biçimi -önceden izin alınması zorunluluğunun bulunmaması- gözetildiğinde hak sahibinin toplantı ve gösteri yürüyüşünü sınırsız olmamak üzere dilediği yerde yapabilme yetkisine sahip olduğu sonucunu doğurmaktadır. Buradan çıkan sonuca göre toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yerin seçimi, bu hakka mündemiçtir. Ayrıca 2911 sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasında toplantı ve gösteri yürüyüşleri, tüm il ve ilçe sınırları içinde -anılan maddede yazılı hükümlere uyulmak şartıyla- her yerde yapılabileceği belirtildiğinden toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı mekân her yer olarak saptanmıştır.
64. Nitekim Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, mahallin en büyük mülki amirine toplantıların ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve güzergâhı belirleme yetkisi veren 2911 sayılı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrası hükmünü Anayasa'ya uygun bulurken kuralın objektif anlamının kişilerin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyecekleri yer ve güzergâhı seçme serbestîsinin bütünüyle gözardı edilmesine imkân tanımadığını tespit etmiştir. Anayasa Mahkemesi kararında toplantı yerinin veya gösteri yürüyüşü güzergâhının, açıklanmak istenen görüşlerin muhataplarına iletilmesi ve toplantının amacına ulaşabilmesi için taşıdığı önemin büyük olduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle de mülki amirin söz konusu yetkisini, düzenleyicilerin mekân tercih etme serbestîsine saygı gösterecek şekilde kullanması gerektiğini ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesine göre yer ve güzergâh tayininde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek isteyen bireylerin mekân seçme serbestîsine sahip olmalarındaki bireysel yarar ile kamu düzeninin ve üçüncü kişilerin haklarının korunmasındaki kamusal yarar arasındaki hassas dengenin gözetilmesi orantılılık ilkesinin bir gereğidir (AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, § 37; Şerafettin Can Atalay, § 39).
65. 2911 sayılı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrası, mahallin en büyük mülki amirinin toplantı veya gösteri yürüyüşünün amacını, büyüklüğünü, mahiyetini ve katılımcı sayısını gözönünde bulundurarak kamu düzeninin ve üçüncü kişilerin haklarının korunması amacı çerçevesinde yer ve mekân belirlemesini dışlamamaktadır. Nitekim kamuya açık alanlar toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği etkili ve doğal yerlerdir. Bu alanların halkın dinlenme, seyahat etme ve eğlenme gibi birtakım sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına da hizmet etmektedir, dolayısıyla bu alanlar farklı özgürlüklerin çatışmasına yol açabilir. Temel hak ve özgürlüklerin çatışması durumunda ise özgürlükler arasında makul bir denge kurularak her ikisinin de gerektiği ölçüde korunduğu bir yol benimsenmelidir. Bu bağlamda, bir kamusal alanda toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlenmesi başkalarının hak ve özgürlüklerini kısıtlaması hâlinde, o alanda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılmasının yasaklanması yerine her iki kesimin de haklarını kullanmalarını temin edecek uygun bir çözümün bulunması gerekir. Bu kapsamda mülki amirin kamu yararı ile bireysel yarar arasında dengeyi sağlamak için gerekirse toplantının büyüklüğüne ve amacına göre farklı yer ve güzergâhlar belirlemesi ve bu mekânlar arasında kademelendirme yapması mümkündür (bazı değişikliklerle birlikte benzer değerlendirmeler için bkz. AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, §§ 38, 49; Şerafettin Can Atalay, § 39).
66. Somut olayda kolluk güçleri, Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarının işçiler ve somut olayda katılımcılar için önemini gözardı etmiş görünmektedir. Nitekim tüm dünyada İşçi Bayramı olarak kutlanan 1 Mayıs günü, ülkemizde de 22/4/2009 tarihinden itibaren Emek ve Dayanışma Günü olarak kabul edilmiştir. TBMM'nin İçişleri Komisyonu raporunda "birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de 1 Mayısın tatil ilan edilmesinin ve bunun yasal dayanağının oluşturulmasının olumlu bir düzenleme olacağı ve çalışma barışına katkı sağlayacağı" ifade edilmiştir. 1 Mayıs 1977 İşçi Bayramı'nda meydana gelen ve çok sayıda işçinin ölümü ve yaralanması ile neticelenen olaylardan sonra Taksim Meydanı, 1 Mayıs kutlamalarında sembolik bir değer ifade etmeye başlamıştır. Taksim Meydanı'nın emekçilerin ortak hafızasının varlığını gösterdiğinden, işçi ve sendika kültürünü oluşturan yapı taşlarından biri olarak kabul edilmesi gerekir. Bu sebeple de kendisini o kültürün bir parçası olarak gören her kişinin 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı'nın ifade ettiği anlamı doğrudan tecrübe etmek ve edindiği tecrübeyi kuşaklar boyunca aktarmak için orada olma hakkı bulunmaktadır. Bu çerçevede daha önceki yıllarda idare, Taksim Meydanı'ndaki 1 Mayıs törenlerini geleneksel olarak yorumlamış ve kutlamalar yapılabilmiştir (bkz. § 8). Gerçekten de 1 Mayıs'ın ifade ettiği anlam, Taksim Meydanı ile bir bütünlük oluşturmakta ve mekânın eksikliği ifadenin eksikliğine neden olmaktadır.
67. Bu nedenlerle daha önce belirlenen toplantı alanlarından biri olmadığı şeklindeki soyut gerekçe tek başına Taksim Meydanı'nda herhangi bir toplantı yapılmasına engel bir gerekçe olarak kabul edilemez. Kamu düzenine yönelik önlemler alınması için yapılan bildirim sonrası idarenin Taksim Meydanı'nda mekân yasağına ilişkin bir karar verebilmesi ancak somut ve haklı gerekçelerin varlığına bağlıdır.
68. Olaya ilişkin düzenlenen tutanaklara göre başvuruya konu olayda, Taksim Meydanı'nın idarece belirlenen toplantı alanı olmaması nedeniyle başvurucunun da aralarında olduğu grubun Meydan'a yürümeleri engellenmiştir. Bu sırada trafik akışının aksadığı ve polis bu durumu da belirterek ihtarlar sonrasında toplantıyı dağıttığı anlaşılmaktadır. Grubun trafik akışını aksatmasının, Meydan'a yapılan yürüyüşün engellenmesinin sebebi olmadığı, toplantıya ilk ve asıl müdahale gerekçesinin toplantı ve gösteri yürüyüşünün idarece belirlenen bir alanda yapılmaması olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple anılan gerekçenin toplantı hakkına yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşılayıp karşılamadığı yönündeki değerlendirmede gözönünde bulundurulmasına gerek bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
69. Somut olayda kolluk güçleri ve soruşturma makamı, başvuruya konu etkinliğin tercih edilen mekânda yapılması hâlinde kamu düzenini bozulabileceğine dair somut ve yakın bir tehlikenin veya tehdidin varlığını ortaya koyacak somut olguları açıklamamıştır. Ayrıca başvuruya konu müdahaleye dayanak güvenlik riskleri de gösterilmemiş, katılımcıların anılan haktan tam anlamıyla yararlanabilmeleri için alınması mümkün önlemler bulunup bulunmadığını değerlendirmeden toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını sınırlanmıştır.
70. Bu değerlendirmeler ışığında somut olayda, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde yapılmak istenen bir toplantı ve gösteriye, tercih edilen mekân nedeniyle müdahalede bulunulmuş; buna karşın kamu otoriteleri müdahalenin gerekçesine ilişkin değerlendirmeyi yapmakta başarısız olmuştur. Bununla birlikte toplantının günlük yaşama etkisini en aza indirecek koşullarda gerçekleştirilmesini sağlayacak tedbirlerin değerlendirilmesi gereken kolluk güçlerince alınan tek önlemin, toplantıya son vermekte sabırsızlık gösterilerek başvurucunun da arasında olduğu katılımcıların toplantı düzenlemelerinin engellenmesi olduğu anlaşılmıştır.
71. Sonuç olarak 1 Mayıs'ı Taksim Meydanı'nda kutlamak isteyen başvurucunun gösteri ve yürüyüş hakkına yönelik müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğu ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulmamıştır.
72. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Muhterem İNCE bu sonuca katılmamıştır.
VI. GİDERİM
73. Başvurucu, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması talebinde bulunmuştur.
74. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Başvurucu, tazminat isteminde bulunmadığından ihlalin tespitiyle yetinilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
3. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/11/2023 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucu, yönetim kademesinde yer aldığı Halkın Kurtuluş Partisinin, 1 Mayıs 2017 tarihinde Emek ve Dayanışma Günü kapsamında Beşiktaş'tan Taksim Meydanı'na yürümek ve kutlama yapmak üzere aldığı karar doğrultusunda toplanmaya çalışan parti üyelerine, kolluk görevlilerinin uyarı yapmadan ve orantısız şekilde müdahale ettiğini iddia etmiştir. Taksim Meydanı'nın İşçi Bayramı yönünden tarihsel ve sosyal önemi olduğunu belirten başvurucu, bahsedilen hukuka aykırı müdahalenin haklarında suç duyurusunda bulunulan kamu görevlilerinin talimatları sonucu gerçekleştirildiğini, buna rağmen yapılan suç duyurusunun sonuçsuz kaldığını, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Somut olayda başvurucunun da aralarında olduğu grup, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarını Taksim Meydanı'nda yapmak istemişlerdir. Kolluk görevlileri, toplantı mekânı olarak belirlenen alanın 2911 sayılı Kanun'un 6. maddesi uyarınca Valilikçe belirlenen mekânlardan biri olmadığı gerekçesiyle Barbaros Bulvarı'ndan Taksim Meydanı istikametine yürüyen grubu durdurmuştur. Kolluk görevlileri, Valilik tarafından toplantı ve gösteri için belirlenen alanın bilgisini vererek, Taksim Meydanı'nda veya başkaca bir yerde toplantı ve yürüyüşe izin vermeyeceklerini gruba bildirmiştir. Bunun dışında, yolun kapatılması nedeniyle trafik akışının da engellendiğini belirten kolluk görevlileri, gruba dağılmaları yönünde ihtarlarda bulunmuştur.
3. Anayasanın 34. maddesinin ikinci fıkrasında, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasıyla ve kanunla sınırlanabileceği ifade edilmiştir. Buna göre demokratik toplumda vazgeçilmez bir hak teşkil eden toplantı ve gösteri yürüyüşleri, Anayasada belirtilen meşru amaçlardan birine dayanılarak ancak istisnai hâllerde sınırlandırılabilir. Ayrıca anılan maddenin üçüncü fıkrasında, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda gösterileceği belirtilmek suretiyle kanun koyucuya düzenleme yetkisi tanınmıştır (AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, § 28).
4. Kanun koyucunun diğer tüm temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi Anayasanın 13. maddesi uyarınca Anayasanın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen sebeplere dayanarak toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak yer ve güzergâhlara yönelik meşru ve ölçülü sınırlamalar getirmesi mümkündür (AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, § 29).
5. Anayasa Mahkemesi, toplantı ve gösteri yer ve güzergahının belirlenmesine ilişkin 2911 sayılı Kanunun 6. maddesindeki "…mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir." şeklindeki ibarenin Anayasanın 13., 26. ve 34. maddelerine aykırı olmadığına karar vermiş ve iptal istemlerini reddetmiştir (AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, § 39).
6. Somut olayda başvurucu, 2911 sayılı Kanunda belirtilen şekilde mahallin en büyük mülki amirine başvurduklarına ve bu başvuru sonucunda alınan ret kararına göre yargısal başvuru yollarını tükettiklerine dair bilgi veya belgeyi ortaya koyamamıştır.
7. 1 Mayıs 2017 tarihinde bir grubun Beşiktaştan Taksim Meydanına yürümek istemesi üzerine güvenlik kuvvetlerinin müdahalesi üzerine bu grup dağıtılmıştır. Müdahalenin orantısızlığı iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusu sonucunda işlemden kaldırma ve kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararları verilmiştir. Bu karara yapılan itirazın reddi üzerine bireysel başvuruda bulunulmuştur.
8. Başvurucunun sürecin başından beri arzusu 1 Mayıs kutlamalarını Taksim Meydanında yapmaktır. Bu yöndeki taleplerini yetkili idari makama ilettikleri ortaya konulamadığı gibi talebin reddedilmesi üzerine hukuki süreci de devam ettirmemişlerdir. Dolayısıyla Taksim Meydanının 1 Mayıs kutlamaları için elverişli bir yer olup olmadığı hususunda idari veya yargısal hiçbir değerlendirme söz konusu değildir.
9. Suç duyurusu üzerine Cumhuriyet başsavcılığının yaptığı inceleme göstericilere yapılan müdahalenin kötü muamele oluşturup oluşturmadığı konusuyla ilintili olup, Taksim Meydanının toplantı ve gösteri yapılmaya uygun bir alan olup olmadığıyla ilgili değildir. Bu soruşturma üzerinden Cumhuriyet başsavcılığının böyle bir değerlendirme yapması da imkân dahilinde bulunmamaktadır.
10. Süreç sonunda Taksim Meydanının 1 Mayıs kutlamaları için elverişli bir alan olup olmadığı ile ilgili değerlendirme Anayasa Mahkemesi tarafından bu başvuru nedeniyle yapılmaktadır. Anayasa Mahkemesi bu noktada geçmiş bazı yıllarda 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmesi nedeniyle Taksim Meydanında kutlama yapılmasına izin verilmesi gerektiğini değerlendirmektedir.
11. Kanaatimizce, başvurucunun idareye başvuru sürecini işletmesi ve ret ile sonuçlanmasına bağlı olarak idarenin bu kararını yargı mercilerinin denetiminden geçirdikten sonra bireysel başvuruda bulunması gerekmektedir. Suç duyurusu üzerine Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma toplantı ve gösteri yürüyüşü bağlamında yer seçme hakkı konusunda değerlendirme yapmaya elverişli bir yol değildir.
12. Bir mekânın toplantı ve gösteri yürüyüşü için elverişli olup olmadığının, hiçbir idari ve yargısal sürece tabi olmaksızın doğrudan Anayasa Mahkemesi tarafından irdeleniyor olması ikincillik ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.
13. Bu gerekçelerle yer tercihine bağlı olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına yapılan müdahalenin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğunu değerlendirdiğimden çoğunluğun aksi yöndeki kararına iştirak edilmemiştir.
Üye
13. Bu gerekçelerle yer tercihine bağlı olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına yapılan müdahalenin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Öte yandan, somut olayda Halkın Kurtuluş Partisi tarafından 1 Mayıs 2017 Emek ve Dayanışma Günü'nü kutlamak için İstanbul Beşiktaş'tan Taksim Meydanı'na yürüme kararı alınmıştır. İstanbul Valiliğinin belirlemiş olduğu alanlar dışındaki yer ve meydanlarda toplantı ve gösteri yasağı getirmesi üzerine Beşiktaş İlçesi Barbaros Bulvarı'nda gerekli önlemlerin alındığı, saat 10.30 sıralarında Beşiktaş istikametine giden otobüsten inen grubun Barbaros Bulvarı Beşiktaş Meydanı istikametini trafiğe kapattığı ve sloganlar attığı, tüm uyarılara rağmen Beşiktaş Meydanı istikametinde yürümeye devam etmeleri üzerine hat çekilerek durduruldukları, ısrar edilmesi üzerine müdahale edildiği anlaşılmıştır.
15. Yine aynı gün Barbaros Bulvarı üzerinde toplanan Taksim istikametine yürüyüş yapmak isteyen grubun durdurulduğu, uyarıların yapıldığı, trafik akışının engellenmemesi, yol kapatma eylemlerinin gerçekleştirilmemesi ve yürüyüşün sonlandırılmasının istendiği tespit edilmiştir. Grubun uyarılara rağmen dağılmaması üzerine müdahale edildiği anlaşılmıştır.
16. Somut olayda, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabilmek için mahallin en büyük mülki amirine bildirimde bulunulmadığı hatırda tutulmalıdır. Başvurucu ve toplananlar Beşiktaştan Taksim Meydanına kadar uzun bir mesafeyi yürüyerek geçmek istemişlerdir. Ayrıca yürüyüş yapılan yerin İstanbulun en işlek ve trafiği en yoğun yeri olduğu, toplantı ve yürüyüşün trafiği ve hayatı olumsuz şekilde etkileyeceği açıktır. Üstelik toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılmak istenen alanın İstanbul için belirlenen miting alanlarından olmadığı da dikkatten kaçmamalıdır. Sonuç olarak başvuruya konu etkinliğin tercih edilen yerlerde yapılması hâlinde kamu düzeninin bozulabileceğine dair somut ve yakın bir tehlikenin veya tehdidin varlığının olmadığı söylenemez. Bu haliyle 1 Mayıs'ı Taksim Meydanı'nda kutlamak isteyen başvurucunun toplantı ve gösteri hakkına yönelik müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulmadığından da söz edilemez.
17. Açıklanan gerekçelerle uyarılara rağmen dağılmayan gruba yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu, meşru bir amacının olduğu ve geçekleşen koşullarına göre demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmadığının söylenemeyeceği neticesine ulaşılmıştır.
18. Sonuç olarak, başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediği kanaatine vardığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.