TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ASMİN GRUP ULUSLARARASI TAŞIMA PET. İNŞ. TURZ. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/1579)
Karar Tarihi: 18/12/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Murat AZAKLI
Başvurucu
Asmin Grup Uluslararası Taşıma Pet. İnş. Turz. Ltd. Şti.
Vekili
Av. Vedat GÜLEÇ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru 31/10/2016 tarihli ve677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye dayanılarak hizmet alım sözleşmesinin tek taraflı feshedilmesi üzerine açılan iptal davasında adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu Asmin Grup Ulus. Taş. İnş. Sos. Hiz. San. Ve Tic. Ltd. Şti (Şirket) ile Kayapınar Belediye Başkanlığı (Belediye) arasında 14/11/2016 tarihinde Zabıta Hizmet Alımı Sözleşmesi (Alım Sözleşmesi) imzalanmıştır.
3. Belediye 677 sayılı KHK'nın 8. maddesine dayalı olarak 24/3/2017 tarihinde Alım Sözleşmesi'ni tek taraflı feshetmiştir.
4. Şirket Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) açtığı davada, terörle irtibatı veya iltisakı olduğunun somut delillerle kanıtlanması gerektiğini, terörle irtibatı olduğu gerekçesiyle iş akdine son verilen 27 kişinin işe iadesine karar verildiğini, hakkında terör suçu nedeniyle başlatılmış adli sürecin de bulunmadığını belirterek fesih işleminin iptalini talep etmiştir.
5. Mahkeme 8/2/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Kayapınar Belediye Başkanı M. A. A.'ın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının E:2016/39387 sayılı soruşturma dosyası kapsamında Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 07/12/2016 tarihli kararı ile tutuklandığı, aynı zamanda İçişleri Bakanının 07/12/2016 tarihli oluru ile görevinden uzaklaştırıldığı, Diyarbakır Valiliğinin 07/12/2016 tarih ve E.27727 sayılı işlemi ile 5393 sayılı Kanun'un 45/2 ve 46. maddeleri uyarınca da Kayapınar Beledisine başkan vekili görevlendirilmesinin yapıldığı, davacı şirketin belediye zabıta hizmet alım ihalesini kazanmasıyla 14/11/2016 tarihinde zabıta hizmet alım sözleşmesinin imzalandığı, Z.İ.'nin davacı şirketin ortaklarından birisi olduğu, Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünün 05/01/2017 tarih ve 1786-1 sayılı yazısında Z.İ.'nin terör amaçlı örgüte üye olmaktan Diyarbakır 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin (DGM) E:1993/309, K:1995/232 sayılı kararı ile işlem gördüğünün bildirildiği, Mahkememizce anılan kararın temini için verilen 01/12/2017 tarihli ara karar üzerine Diyarbakır 1. Nolu DGM'nin arşivinin bulunduğu Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gönderilen Diyarbakır 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin (DGM) E:1993/309, K:1995/232 sayılı kararı ile Z.İ.'nin (ceza davasındaki soyadı A.) sabit görülen eylemlerine uyan (terör örgüt mensuplarına yardım ve yataklık) Türk Ceza Kanunu'un (TCK) 169. maddesi uyarınca iki yıl altı ay ağır hapis cezasına mahkum edildiği ve bu kararın 05/02/1996 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
Bu durumda, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 45. maddesi uyarınca Diyarbakır Valiliğinin 07/12/2016 tarih ve E.27727 sayılı işlemi ile Kayapınar Belediyesine başkan vekili görevlendirilmesinin yapıldığı, zabıta hizmet alım sözleşmesinin davacı şirketin ortaklarından birisi olan Z.İ.'nin Diyarbakır 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin (DGM) E:1993/309, K:1995/232 sayılı kararı ile terör örgüt mensuplarına yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle hapis cezasına mahkum edildiği, davacı ortaklarından Z.İ.'nin terör örgütü ile irtibatı ve iltisakı olduğunun Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünün 05/01/2017 tarih ve 1786-1 sayılı yazısı ile davalı idareye bildirildiği, yüklenici olarak belirtilen davacı şirketin ortaklarından birisinin terör örgütleri ile irtibatı veya iltisakı olduğunun bildirilmesinin 677 sayılı KHK'nın 10. maddesinin uygulanması için yeterli olduğu anlaşılmakla, usulüne uygun olarak yetkili makam tarafından zabıta hizmet alımı sözleşmesinin 677 sayılı KHK'nın 8. maddesi uyarınca tek taraflı olarak feshedilmesine yönelik 24/03/2017 tarihli dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır."
6. Başvurucu; ortağı hakkındaki kararın 30 yıl önce verildiğini ve memnu hakların iadesi sürecinin işletildiğini, sabıka kaydının olmadığını, olayda yüklenicinin kendisi olduğunu, ortağı Z.İ.nin Alım Sözleşmesi'nin tarafı olmadığını, ortaklardan birinin yıllar öncesinde aldığı mahkûmiyet kararının ortağı olduğu tüm şirketlere sirayet etmesinin kabul edilemeyeceğini, kendisinin ortaklardan bağımsız ayrı bir kişi olduğunu belirterek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
7. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi 19/10/2018 tarihinde, Mahkemece verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu ve kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle istinaf isteminin reddine karar vermiştir.
8. Nihai karar 10/12/2018 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
9. Başvurucu 9/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. İLGİLİ HUKUK
10. 6/2/2018 tarihli ve 7083 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun ile kanunlaşmadan önceki 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin "İptal edilecek ihaleler" kenar başlıklı 8. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmeden önceki hâli şöyledir:
"(1) 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 45 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirilen belediyeler ve bunların bağlı kuruluşları ile sermayesinin %50’sinden fazlası bu belediyelere ait ortaklıklarda, 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa göre imzalanan her türlü mal veya hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin sözleşmelerdeki yüklenicilerin, terör örgütlerine iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğunun Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bildirilmesi ya da imzalanan bu sözleşmeler nedeniyle belediye menfaatinin önemli ölçüde ihlal edildiğinin belirlenmesi halinde bu sözleşmeler belediye başkanı veya belediye başkan vekili tarafından tek taraflı olarak resen feshedilir.
(2) Bu maddede belirtilen hallerde ayrıca protesto çekmeye gerek kalmaksızın kesin teminat ve varsa ek kesin teminatlar gelir kaydedilir. İhaleyle ilgili olarak yüklenicilere herhangi bir şekilde ceza, tazminat ya da başka bir ad altında ödeme yapılmaz."
11. Anayasa Mahkemesince 7083 sayılı Kanun'un 8. maddesi Anayasa'nın 13. ve 48. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir (AYM, E.2018/78, K.2022/114, 13/10/2022, §§ 228-260).
III. DEĞERLENDİRME
12. Başvurucu; Emniyet Müdürlüğünden gelen yazının kendisine tebliğ edilmediğini, terör örgütleriyle irtibatlı olduğu gerekçesiyle sözleşmenin feshedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, terör örgütüyle irtibat ve iltisakının ortaya konulmadığını, 677 sayılı KHK'nın 8. maddesinin keyfî olarak kullanıldığını, ortağı ve yetkilisi hakkında suç duyurusu yapılmadığını, kararda belirtilen ortağın, eski ortaklarından biri olduğunu, hissesini devreden ortağın Şirket kurulmadan önceki suç kaydının gerekçe olarak belirtilmesinin cezaların şahsiliği ilkesini zedelediğini, delillerinin dikkate alınmadığını iddia etmiş ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, Mahkemece Diyarbakır 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) kararı ile Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünün yazısının değerlendirilerek davanın reddine karar verildiği, yargı mercilerinin dava konusu maddi olay ve olgular ile iddiaları ve delilleri değerlendirdikleri, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardıkları sonucu ve kullandıkları takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdikleri sonuç olarak başvurucunun şikâyetlerinin kanun yolu şikâyeti kapsamında kalıp kalmadığı ve adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede bu hususların dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
14. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir. Başvurucu daha önceki ortağı hakkındaki iddialara dayalı olarak sözleşmenin feshedilmesinin cezaların şahsiliği ilkesine de aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun temel şikâyeti, zabıta hizmet alımı sözleşmesinin feshi işleminin iptali davasının reddine dair kararın gerekçesiz olduğu ve iddialarının değerlendirilmediğidir. Bu nedenle başvurucunun tüm ihlal iddialarının gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).
18. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde- diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
19. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmada kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açık bir keyfîlik olmaması ve makul bir gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No:2013/1235, 13/6/2013, § 23).
20. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olan bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, § 24).
21. Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).
22. Somut olayda Şirket ile Belediye arasında 4/11/2016 tarihinde Alım Sözleşmesi imzalanmıştır. Belediye 677 sayılı KHK'nın 8. maddesine dayalı olarak 24/3/2017 tarihinde Alım Sözleşmesi'ni tek taraflı feshetmiştir. Başvurucunun açtığı iptal davasında Mahkeme davanın reddine dair karar vermiştir. Mahkeme gerekçe olarak Şirketin ortaklarından biri olan Z.İ.nin Diyarbakır 1 No.lu DGM'nin E.1993/309, K.1995/232 sayılı kararıyla terör örgütü mensuplarına yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle hapis cezasına mahkûm edildiği, Z.İ.nin terör örgütüyle irtibatı ve iltisakı olduğunun Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünün yazısı ile Belediyeye bildirildiği, yüklenici olarak belirtilen Şirketin ortaklarından birinin terör örgütleri ile irtibatı veya iltisakı olduğunun bildirilmesinin 677 sayılı KHK'nın 10. maddesinin uygulanması için yeterli olduğu, yetkili makam tarafından Alım Sözleşmesi'nin 677 sayılı KHK'nın 8. maddesi uyarınca usulüne uygun şekilde tek taraflı olarak feshedilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı hususlarına yer vermiştir.
23. Şirket ile Belediye arasındaki Alım Sözleşmesi'nin, Belediye tarafından feshine dair işlemin dayanağı olan 7083 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (kanunlaşmadan önceki 677 sayılı sayılı KHK'nın 8. maddesi) Anayasa'ya aykırılık yönünden incelendiği ve Anayasa'nın 13. ve 48. maddelerine aykırı görülerek maddenin tamamının iptaline karar verildiği gözönünde bulundurulmalıdır (AYM, E.2018/78, K.2022/114, 13/10/2022, §§ 228-260).
24. Anılan hükümde, özel hukuk hükümlerine tabi olan ve 4735 sayılı Kanun’a göre imzalanan her türlü mal veya hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin sözleşmeler nedeniyle belediye menfaatinin önemli ölçüde ihlal edildiğinin belirlenmesi hâlinde bu sözleşmelerin belediye başkanı veya belediye başkan vekili tarafından tek taraflı olarak resen feshedileceği hükme bağlanmıştır. Böylece kamu ihale sözleşmelerinin taraflarından biri olan idareye, 4735 sayılı Kanun’da düzenlenen şartlardan bağımsız olarak kamu ihale sözleşmesinin feshedilmesi imkânı verilmektedir (AYM, E.2018/78, K.2022/114, 13/10/2022, § 255).
25. Buna göre belediye menfaatinin önemli ölçüde ihlal edildiğinin belirlenmesi şartı, geniş bir çerçeve çizmektedir. Zira belediye menfaatinin önemli ölçüde ihlal edilmesi düzenlemesinden, yüklenicinin sadece ihale sürecinde bulunduğu yasak fiil veya davranışlardan ya da sözleşme konusu işin yapılmamasından kaynaklanan veya sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle ortaya çıkan bir durumun kastedilmediği, sınırları ve koşulları belirsiz, 4735 sayılı Kanun’da öngörülen fesih sebeplerini de aşan geniş bir durumun öngörüldüğü anlaşılmıştır (AYM, E.2018/78, K.2022/114, 13/10/2022, § 256).
26. Somut olayda başvurucu Şirket ile Belediye arasında yapılan Alım Sözleşmesi'nin feshi üzerine açılan iptal davasında Mahkemenin iki temel gerekçeye dayandığı görülmektedir. İlki Şirketin ortağı olduğu iddia edilen Z.İ.nin Diyarbakır 1 No.lu DGM'nin E.1993/309, K.1995/232 sayılı kararı ile terör örgütü mensuplarına yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle hapis cezasına mahkûm edildiği iddiasıdır. Başvurucunun bir limitet şirket, dolayısıyla ortaklarından bağımsız ayrı tüzel kişi olduğu dikkatten kaçmamalıdır. Z.İ. hakkında verilen mahkûmiyet kararının 1995 yılına ait olduğu ve infazının tamamlanarak sabıka kaydından silinme koşullarının oluştuğunun iddia edildiği bir durumda, ortaklarından ayrı tüzel kişiliği haiz Şirketin terör örgütü ile irtibatı veya iltisakına ilişkin bilgi veya belge kararda gösterilmemiştir. Bu anlamda Belediyeyi sözleşmenin tek taraflı feshine götüren ve özellikle Şirketten kaynaklanan veya Şirketten kaynaklanmamakla birlikte Şirket ortaklarından kaynaklanan ve Şirkete sirayet edebilecek nitelikteki ciddi şüphe somut ve güncel delillerle ortaya konulamamıştır.
27. Mahkemenin diğer delili olan Şirketin ortağı Z.İ.nin terör örgütü ile irtibatı ve iltisakı olduğunun Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünün yazısında da ortaya konulmadığı ve Mahkemece Belediyenin Alım Sözleşmesi'ni feshini haklı kılacak bir bilgi veya belge olup olmadığının tartışılmadığı görülmektedir. Emniyet Müdürlüğünün belirtilen yazısının Şirketle ilgili olmadığı ve Şirket ortaklarından Z.İ. hakkında istihbari bilgi mahiyetinde olduğu, ayrı bir tüzel kişiliği olan Şirketin terör örgütleriyle irtibat veya iltisakını da ortaya koyan bir belge veya bilgi olup olmadığının da kararda tartışılmadığı belirlenmiştir.
28. Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan bildirimin kişilerin otomatik olarak 4735 sayılı Kanun çerçevesinde imzalamış oldukları sözleşmelerin resen feshedilmesi sonucunu doğurmasının kişilerin mahkemeye erişimine müdahale teşkil edebileceği not edilmelidir.
29. 7083 sayılı Kanun'un (677 sayılı KHK) 8. maddesiyle getirilen düzenleme, terör örgütleriyle iltisaklı yahut irtibatlı olma bakımından Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan bildirimi esas almakta; bu yönde bir bildirim yapılması hâlinde kişilerin otomatik olarak 4735 sayılı Kanun çerçevesinde imzalamış oldukları sözleşmelerin resen feshedilmesi sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca hükmün bu konuda yapılacak yargısal denetimin de etkinliğini sınırlayabilecek şekilde düzenlendiği ve yargısal süreçte idari işlem denetlenirken yüklenicilerin terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı olduğu konusunda ilgili kolluk biriminin bildiriminin bulunup bulunmadığıyla sınırlı bir denetim yetkisi verdiği anlaşılmıştır (AYM, E.2018/78, K.2022/114, 13/10/2022, § 243).
30. Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan bildirimin kural olarak ceza soruşturmasına esas alınabilecek nitelikte bilgi ve belgelere dayanma zorunluluğu bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu kapsamdaki değerlendirmeye esas alınan olay ve olguların istihbari nitelikte olması kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle kamu ihalelerini gerçekleştiren idarelerce tesis edilecek işlemlerle ilgili yargısal denetim daha da önemli hâle gelmektedir. Ceza soruşturmasına esas alınabilecek nitelikte bilgi ve belgelere dayanma zorunluluğu olmayan güvenlik kurumlarınca yapılacak değerlendirmenin otomatik sonuç doğurması ile idarelere ve idari işlemi denetleyecek mahkemelere gerçek ve tüzel kişilerin terör örgütleriyle itisaklı ya da irtibatlı olunup olunmadığı hususunda değerlendirme yapma yetkisinin verilmemesi, söz konusu bildirimlerin doğruluğunu denetleme ve gerçek duruma göre idari işlem tesis etme imkânını önemli ölçüde sınırlamaktadır (AYM, E.2018/90, K.2019/85, 14/11/2019).
31. Elbette ki Şirket ile Belediye arasındaki Alım Sözleşmesi'nin sözleşmedeki şartlara ve sürelere uyularak taraflarca tek taraflı feshedilmesinin mümkün olmadığı düşünülemez. Dolayısıyla Belediye tarafından da Alım Sözleşmesi hükümleri ve ilgili mevzuata dayalı olarak taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmesi kabul edilebilir bir durumdur. Ancak Alım Sözleşmesi'nin feshinin bizatihi Şirketin tüzel kişiliğinde bulunan bir sebebe veya Şirketin ortaklarının fiillerinin Şirkete de sirayet ettiğinin bir sebebe dayanması, ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekmektedir. Aksi hâldehukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı bir şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir.
32. Hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013). Bu noktadagerekçeli karar hakkı hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin tesisinde önemli bir araç konumundadır. Zira kişiler ancak gerekçeli karar vasıtasıyla somut olayın hukuk kuralları karşısında nasıl konumlandırıldığını öğrenebilmekte ve buna karşı etkili bir savunma geliştirme imkânı bulabilmektedir.
33. Derece mahkemelerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir, aynı zamanda gerekçenin makul olması şartı aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.
34. Öte yandan 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20. maddesinde düzenlendiği üzere idari yargılamalarda resen araştırma ve inceleme yetkisinin bulunduğu hatırda tutulmalıdır. Anılan hükme göre Danıştay, bölge idare mahkemeleri ile idare mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. Gerekli gördükleri belgelerin gönderilmesini ve her türlü bilginin verilmesini taraflardan veya ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. İdare mahkemelerince dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin gerçeğe ulaşılmasında yeterli görülmemesi hâlinde her türlü incelemenin yapılması, resen araştırma ilkesi karsısında bir zorunluluktur. Bu bağlamda somut olayda Mahkemenin sahip olduğu resen araştırma ve inceleme yetkisini, olayı tüm boyutlarıyla açığa çıkarmak, ileri sürülen esasa etkili tüm hususları aydınlatmak için kullandığından söz edilemez.
35. Sözleşmenin feshini doğuran durum veya olayın/vakıanın doğrudan tüzel kişi olan Şirketin faaliyetlerinden kaynaklanması veya Şirket ortaklarının fiillerinin Şirkete de sirayet ettiği bir durumun söz konusu olması, tüm bunların da millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile Şirket arasında güncel bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önemlidir. Söz konusu kriterlerin -özellikle millî güvenlik ile ilgili hususlarda- esnek değerlendirilebileceği düşünülse dahi bu durumda da makul ve hakkaniyetli bir şekilde mevzunun ele alınması, kamu gücünü kullanan Belediye ile Alım Sözleşmesi'nin diğer tarafı olan Şirket arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir.
36. Bu kapsamda derece mahkemelerinden beklenen, Şirket ile terör örgütleri arasındaki bağlantıyı gösteren somut ve güncel sebepleri gerekçeli kararda ayrıntılı bir şekilde ortaya koymak, kendisini davanın reddi sonucuna götüren sebepleri net bir şekilde karara yansıtmaktır. Başvuru konusu olayda Mahkemenin 2577 sayılı Kanun'un 20. maddesinde düzenlenen resen araştırma ve inceleme yetkisini olayı tüm boyutlarıyla aydınlatmak için kullandığı da söylenemez.
37. Dolayısıyla gerekçeli kararda, Belediyenin Alım Sözleşmesi'ni feshetmesine neden olan olay ve olgulara dair yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığı, yalnızca Şirket ortağı Z.İ. hakkındaki bilgiler ile 677 sayılı KHK hükümlerine atıf yapıldığı görülmüştür. Kaldı ki Anayasa Mahkemesince 7083 sayılı Kanun'un (677 sayılı KHK) 8. maddesi Anayasa'nın 13. ve 48. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
IV. GİDERİM
39. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve tazminat talebinde bulunmuştur.
40. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
41. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 3. İdare Mahkemesine (E.2017/1700, K.2018/207) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.