logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Alper Tekişalp [1.B.], B. No: 2020/31809, 18/12/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALPER TEKİŞALP BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/31809)

 

Karar Tarihi: 18/12/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Duygu KALUKÇU

Başvurucu

:

Alper TEKİŞALP

Vekili

:

Av. Kadir Soner KILINÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilen başvurucunun açtığı işe iade davasının reddi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, gerekçeli karar hakkının ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, bir telekomünikasyon şirketi (Şirket) bünyesinde 2014-2017 yılları arasında son olarak İstanbul-Asya Bölge KOBİ Satış Müdürü görevi ile çalışmış; 2015-2016 yılları arasında da mevcut görevine ek olarak vekâleten Ege Bölge KOBİ Satış Müdürü olarak görev yapmıştır.

3. İşveren Şirket 6/9/2017 tarihli bildirim ile başvurucunun iş akdini feshetmiştir. Bildirimde geçen ifadeler şu şekildedir:

"Şirketimizde halen İstanbul Asya Bölge Kobi satış Müdürü olarak çalışmaktasınız. Ege Bölge Kobi Satış Müdürlüğünü vekalaten yürüttüğünü dönemde müşteri hizmetleri kanalı ile tarafınıza Türk Telekom'u yaptığı fraud işlemleri nedeni ile 1 milyon civarında dolandırdığı yönünde bir ihbar maili gelmesine rağmen Ege Bölgede 2 adet bayilik verilmesine öncülük ettiğiniz ve devam eden süreçte de farklı bölgelerde bayilikler vermek üzere girişimde bulunduğunuz [Z.A.]'nın ortak olmak sureti ile verdiğiniz bayiliklerde de fraud işlemleri yaptığı ve bu nedenle ortaklıklarına son verildiği tesbit edilmiştir.

Şirketimizde çalışmaya başlamadan önceki tarihlerde uzun bir süre farklı şirketlerde birlikte çalışmanıza ve [Z.A.]'nın fraud işlemler yapmak süreti ile piyasayı dolandırdığına yönelik gelen ihbar mailine rağmen [Z.A.]'ya bayilikler verilmesine öncülük ederek şirketimizin telekom piyasasındaki ve bayiler nezdinde imajını zedelemeniz, iş ortağımız olan bayilerin yapılan fraud işlemler nedeni ile şu ana kadar yapılan tesbitler neticesinde yaklaşık 850.000.- TL. civarında zararlarının oluşmasına neden olmanız nedenleri ile İş akdiniz Disiplin Kurulu'nun 24/08/2017 tarihli kararı doğrultusunda 4857 sayılı iş kanununun 25-II. Maddesi uyanınca ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan eylemlerinizden dolayı 06/09/2017 tarihi itibarı ile tazminatsız olarak feshedilmiştir."

4. Başvurucu, İstanbul 2. İş Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde işe iade davası açmıştır. Dava dilekçesinde öncelikle bölge müdürlerinin görevinden bahseden başvurucu, bayilik sisteminin nasıl işlediğini izah etmiş; akabinde somut olay özelinde açıklamalar yaparak iş akdinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürmüştür. Z.A. isimli kişiyi daha önce yine bölge müdürü olarak çalıştığı firmada satış personeli olarak çalışması nedeniyle tanıdığını ifade eden başvurucu, başka bir firma ile ortak olarak kendisine gerekli prosedür takip edilmek suretiyle bayilik verildiğini belirtmiştir. Kısa süre sonra İzmir için bayilik arayışına girildiğini ifade eden başvurucu, esasen bu bölgede farklı bir firma ile anlaşma sağlandığını ancak firma şartları sağlayamadığı için yine iki kişi ortaklı olarak Z.A.ya bayilik verildiğini belirtmiştir. Bütün prosedürler gerçekleştirilerek ve usulüne uygun şekilde bayiliklerin verildiğini ifade eden başvurucu, Z.A. hakkında doğrudan kendisine gelmeyen-sadece ilgi tutulduğu- ve soyut nitelikli ifadeler içeren bir ihbar maili nedeniyle sorumlu tutulduğunu, maili yoğun iş temposu nedeniyle fark edemediğini ve kendisine de ayrıca bu konuda bilgilendirme yapılmadığını belirtmiştir. Kaldı ki bayilikler verildikten sonra kendisinin anılan bölgede göreve devam etmediğini, dolayısıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacağını, devam eden işlemlerle ilgili denetim sorumluluğunun zararın meydana geldiği dönemde görev yapan bölge müdürüne ait olduğunu belirten başvurucu; işe iadesini talep etmiştir.

5. Mahkeme; gerekli bilgi ve belgeleri toplamış, davacı ve davalı tanıklarını dinlemiş, tarafların iddia ve itirazlarını da incelemek suretiyle 18/12/2018 tarihli karar ile davanın kabulüne hükmetmiştir. Gerekçeli kararda Şirket yapılanması ile organizasyon şemasını inceleyen Mahkeme; başvurucunun da ileri sürdüğü gibi bölge müdürünün görevinin, sorumluluğu altındaki bölgelerde bayi açığını tespit ederek bayilikler oluşturmak olduğunu ancak bu sürece bölge müdürü öncülük etse dahi tek başına bayilik oluşturma yetkisi bulunmadığını tespit etmiş, buna göre bölge müdürünün akabinde bölgeler müdürü ile satış direktörü ve gerekli olduğu hâllerde icra kurulu başkan yardımcısının da onayı gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca bayilik verilecek kişinin Şirketin yetkili organlarınca da araştırıldığına değinen Mahkeme; şayet ekip organizasyonu, ofis kurulumu, teminat mektubu gibi konularda istenilen özellikler bulunmuyorsa bayilik verilmediğini ifade etmiştir. Somut olay özelinde Şirketi zarara uğratan işlemde başvurucunun bizatihi kusurunun bulunup bulunmadığının önemli olduğuna dikkat çeken Mahkeme, başvurucunun tek başına bayi işlemi yapamayacağını belirterek feshin geçersizliğine hükmetmiştir.

6. İşveren Şirket, gerekçeli karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş; istinaf dilekçesinde, başvurucunun Z.A.ya bayilik verilmesine aracılık yaparak Şirketi 850.000 TL zarara uğrattığını ileri sürmüştür. Şirket, başvurucu ile Z.A.nın önceki işyerlerinde uzun süre birlikte mesai yaptıklarını, yakın iş ilişkilerinden kaynaklı olarak başvurucunun Z.A.ya %49 ortaklı ve sermayesiz şekilde 2016 yılı Haziran ayında bayilik verilmesine aracılık ettiğini belirtmiştir. 25/8/2016 tarihinde başvurucunun maiyetinde çalışan kişilere -başvurucu da ilgi tutulmak suretiyle- Z.A. ile ilgili ihbar maili geldiğini ifade eden Şirket; başvurucunun, çalışanı tarafından bu konu ile ilgili hem mail aracılığıyla hem de yüz yüze bilgilendirildiğini, buna rağmen gerekli tedbirleri almadığı gibi 2016 yılı Eylül ayında İzmir'de de Z.A.ya yine başvurucunun aracılığı ile %50 ortaklı ve sermayesiz şekilde bayilik verildiğini, hatta başvurucunun vekâleten yürüttüğü görev sona erdikten sonra da 2016 yılı Ekim ayında Z.A.ya bir bayilik daha verilmesi için tavsiyede bulunduğunu ancak bu talebin reddedildiğini belirtmiştir. Söz konusu ihbar mailinde Z.A. isimli kişinin önceki çalıştığı telekomünikasyon firmasını 1 milyon TL civarında dolandırdığı, Manisa'daki bayilikte de usulsüzlükler yapıldığı yönünde bilgiler bulunduğuna dikkat çeken Şirket 9/6/2017 tarihinde üst yönetime on adet ihbar maili geldiğini, bu maillerde Z.A.nın önceki firmada sahtecilikten atılan herkesi şimdiki bayiliklere doldurduğu, bunlara Şirketin yöneticilerinin referans olduğu yönünde iddiaların yer aldığını belirtmiş ve bunun üzerine soruşturma başlatıldığını ifade etmiştir. Soruşturma kapsamında Z.A.nın İzmir bayiliğindeki ortağı tarafından hukuksuz eylemleri nedeniyle savcılığa ihbar edildiği bilgisine ulaşıldığını ve gerçekleştirilen denetim neticesinde kendilerini 850.000 TL zarara soktuğunun anlaşıldığını belirten Şirket; başvurucunun, Z.A.ya yaklaşık üç ayda iki bayilik verilmesine aracılık ettiğini, bayilik onay sürecini tek başına yürütememesinin önemli olmadığını, başvurucunun kusurlu davranışı ile sadakat borcuna aykırı davrandığını ileri sürmüştür.

7. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi neticesinde Daire, Mahkeme kararını kaldırmış ve davanın reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun Z.A. ile ön görüşmeleri kendisinin gerçekleştirdiğini ve bu şahsı üst yönetime önerdiğini, başvurucunun önerisi doğrultusunda Z.A.ya bayilik verildiğini, yakın tanışıklıkları nedeniyle başvurucunun bu şahsın hâlini bilebilecek konumda olduğunu, kaldı ki Z.A.nın illegal işlemler yaptığı konusunda ihbar maili gelmesine rağmen İzmir bayiliği için yine bu şahısa aracılık etmeye devam ettiğini, başvurucunun eylemlerinin Şirket ile arasındaki güven ilişkisini zedelediğini, bölge müdürlüğünü yaptığı Şirketin menfaatlerini koruyacak şekilde hareket etmesi gerekirken tanışık olduğu dava dışı şahsın yararına hareket etmesinin olumsuzluğa yol açtığını, bu sebeplerle başvurucunun iş akdinin geçerli nedenlerle feshedildiği sonucuna varıldığını belirtmiştir.

8. Başvurucu, nihai kararı 4/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 20/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesince iddia ve itirazlarının incelenmediğini, nihai kararda buna dair açıklamalar yapılmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

11. Anayasa Mahkemesinin Nurten Esen (B. No: 2013/7970, 10/6/2015) başvurusunda belirtildiği üzere; bir mahkeme kararının gerekçesi; o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koymalı ve hüküme temel alınan delillere dayalı olarak maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal ve hukuksal bağlantıyı göstermelidir. Tarafların, hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk denetimini yapabilmeleri için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta gösteren bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur (Nurten Esen, § 57).

12. Başvuruya konu olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verdiği, bu kararı verirken tarafların iddia ve itirazlarına gerekçeli kararda yer vermek suretiyle somut olayı incelediği, feshe gerekçe gösterilen olgu ile başvurucu arasında maddi bağlantıyı kurmak suretiyle kararın hukuksal zeminini oluşturduğu anlaşılmıştır.

13. Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf aşamasında verdiği kararda delillerle bağlantı kurularak davanın maddi ve hukuksal temellerine ilişkin ilgili ve yeterli gerekçenin gösterildiği ve başvurucunun iddialarının da karşılandığı gözetildiğinde gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

15. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

16. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

18. Başvurucu; istinaf incelemesinde sadece işveren Şirketin iddialarına yer verildiğini, kendi iddia ve itirazlarının incelenmediğini, bu kapsamda somut olayın da hatalı değerlendirildiğini iddia etmiştir. Z.A. ile iş ilişkisi dışında hiçbir temasının olmadığı hususunun tanık beyanları ile ortaya konulduğunu ifade eden başvurucu, bu şahıs ile ilgili hileli işlemlerin varlığından haberdar olmadığını, bahsi geçen mailin doğrudan kendisine gelmediğini, öte yandan maile rağmen Şirketin zararının engellenmesi için hiçbir çalışma yapılmadığını, kaldı ki kendisinin tek başına bayilik verme imkânının da bulunmadığını belirterek hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

19. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).

20. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

21. Somut olayda, başvurucuya ilişkin güncel ve kişisel bilgilerin dosyaya getirildiği, mevcut tespitler üzerinden bir değerlendirme yapıldığı görülmektedir. Bölge Adliye Mahkemesi, davanın reddine dair kararında başvuruya konu olayı tarafların iddia ve itirazları ile ilk derece mahkemesi kararına da yer vermek suretiyle incelemiş; başvurucunun eylemleri ve ihmali davranışları neticesinde güven ilişkisinin sarsıldığı, işveren Şirketten iş ilişkisini sürdürmesinin artık beklenemeyeceği kanaatine varmıştır. Bu kapsamda işveren yönünden fesih için yeterli şüphenin oluştuğu yönündeki Bölge Adliye Mahkemesi kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir hususun bulunmadığı, başvurucunun ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir.

22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Alper Tekişalp [1.B.], B. No: 2020/31809, 18/12/2024, § …)
   
Başvuru Adı ALPER TEKİŞALP
Başvuru No 2020/31809
Başvuru Tarihi 20/7/2020
Karar Tarihi 18/12/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilen başvurucunun açtığı işe iade davasının reddi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, gerekçeli karar hakkının ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi